Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
7-)
Mukallid kalben inkâr eder de diliyle ikrarda bulunur fakat bu ikran cebrî olursa kendisine münafık hükmü verilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Münafık Hasletlerini Beyan Bâbı
7-)
Semûratü'bnü Cündeb hadîsini imanı Ahmed b. HanbeI «Müsned» inde tahrîc etmişdir. Bu hadîs lâfız itibârı ile İbn Mes'ûd hadîsine yakındır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: İçinde Namaz Kılınmakdan Nehy Edilen Vakitler Bâbı
7-)
Süfyan-i Sevrî: «Kadının kocası bu sözle bir veya üç talâk yahud yemîn niyet ederse niyetine göre hükmolun ur; aksi takdirde sözü lağv (yani hükümsüz) olur» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Karısını Kendine Haram Edip De Boşamayı Niyet Etmeyan Kimseye Keffaret Vacib Olması Bâbı
7-)
Bu hadîs, hayvan bir ölçek hurmaya satıldığı takdirde ribâya müeddî olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Memesinde Süt Biriktirilen Hayvanı Satmanın Hükmü Bâbı
7-)
Aranan bir kimse, gusûl ve taharet gibi şeyler ile meşgul bulunursa, o işi kestirmemek; bitirdikten sonra onunla görüşmek gerekir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Duha Namazının Müstehab, En Azının İki En Mükenmelinin Sekiz; Ortasının Dört Yahut Altı Rekat Oluşu Ve Bu Namaza Devama Teşvik Bâbı
7-)
- Geçen bütün şeriatlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şeriattı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Resûlüllah Sallalahu Aleyhi Ve Selleme Vahyin Başlaması Bâbı
7-)
- Kavminin kendisini öldüreceklerinden korkmuştur. Bu kavli Sühey lî hikâye etmiştir. de bunda bir garabet görmeyerek: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir beşerdir. Öldürülmekten ve ezâ edilmekten korkmuş olabilir sonra Allah korkusu ona her şey'e sabrı ehven göstermiş ve kalbine her türlü şecaat ve-kudreti celbetmiştir.» diyor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Resûlüllah Sallalahu Aleyhi Ve Selleme Vahyin Başlaması Bâbı
7-)
- Hudud-i şer'iyyeyi ikame etmek.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: İman Şubelerinin Sayısını, Bunların En Üstün Ve En Aşağı Derecede Olanını; Utanmanın Faziletini Ve İmandan Olduğunu Beyam Bâbı
7-)
Bize Ubeydullah b. Muâz el-Anberî rivâyet etti. ki) Bize babam rivâyet etti H. Muhammed b. el-Müsennâ da rivâyet etti. ki: Bize Abdurrahman b. Mehdi rivâyet etti. (Anberî'nin babasıyla İbn Mehdî) demişler ki: Bize Şu'be, Hubeyb b. Abdirrahmân'dan oda Hafs b. Âsım’dan o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Her işittiğini söylemek, insana yalan olarak yeter.” buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mukaddime
Konu: Her İşittiğini Söylemekten Nehîy Bâbı
7-)
İbn Ebî Leylâ ile İmâm Ebû Yûsuf'a göre ta'zîrde en yüksek dayak haddi yetmiş beş kırbaçtır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Tazir Kırbaçlarının Mikdarı Bâbı
7-)
- Kâdi Iyâz: «Bu hadisdert murâd: İslâmdaki umumî nifak değil mezkûr hasletlerle içinde gizlediğinin aksini gösterme hususunda münafıkların hâline benzetme yapmaktır. Böylesinin nifakî, ko-. nuştuğu, va'dettiği ve kendisine emniyet eden kimseye karşı olur.» diyor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Münafık Hasletlerini Beyan Bâbı
7-)
Osman b. Ebî'l-Âs hadîsini İmâm Ahmed ile Bezzâr rivâyet etmişlerdir. Mezkûr hadîs Ebû'd-Derdâ' hadîsinin sonuna benzemektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gecenin Sonunda Zikir Ve Duaya Teşvik Ve O Zamandaki İcabet Bâbı
7-)
Günün üçüncü saatinin sonundadır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cuma
Konu: Cuma Günündeki İcabet Saati Hakkında Bir Bab
7-)
Ölü hayvan derilerinden tabaklanmadan dahi istifade edilebilir. Onları kuru ve yaş bütün yiyecekler hususunda kullanmak caizdir. Zührî ile Şafiîlerden bazılarından söz olarak rivâyet edilen kavil budur. Nevevî bu kavle şafiilerden hiçbir kimsenin iltifat etmediğini söylüyor. ulaması «îhâb» kelimesinin mânâsında ihtilâf etmişlerdir. Bazılarına göre ihâb: Mutlak surette deri demektir. Diğer bazıları ise tabaklanmayan, deriye ihab denildiğini tabaklandıktan sonra ona «Edîm» ıtlak edildiğini söylemişlerdir. ne ile tabaklanacağına gelince: Hanefîlere göre derinin bozulup kokmasını önleyen her şeyle hatta güneşte kurutmak, topraklamak ile dahi deri tabaklanmış olur. Hayvanı Şer'i usule göre kesmek dahi ayni işi görür. Bu surette kesilen hayvanın eti de temiz olur. Yalnız hayvan, eti yenmiyenlerden ise eti temiz olmakla beraber yenmez. Fakat hayvanı ehil olmayan birisi meselâ bir Mecusî keserse o hayvanın derisi kesmekle temizlenmez. Ayrıca tabaklanmak îcâb eder. . Hanefîlere göre ölü hayvanın hayat girmeyen cüzleri temizdir. Binaenaleyh kemikleri, tüyleri, gagaları, sinirleri, tırnakları, temizdir. İnsanın kemik ve killanda bu hükme dahildir. Şafiîlere göre hayvanın derisi çürüyüp bozulmayı menedecek nar kabuğu karaz vesaire ile tabaklanırsa da güneşte kurutmak, topraklamak, kül veya tuz serpmekle esah olan kavle göre deri temizlenemez. Necis ilâçlarla temizlenip temizlenemiyeceği hususunda iki kavil vardır. Bu kavillerin esah olanına göre temizlenir. Yalnız tabaklandıktan sonra deriyi yıkamak ister. Temiz bir şeyle tabaklandıktan sonra dahi yıkamak icab edib etmeyeceği hususunda yine iki kavil vardır. Şafiîlere göre deriyi mutlaka bir Fail-i muhtarın tabaklaması şart değildir. Deriyi rüzgâr tabakhaneye uçursa temiz sayılır. Tabaklanan deri şafiîlerce bilittifak temiz olursa da satılıp satılamıyacağı hususunda İmâm-ı Şafiî (radıyallahü anha)’den iki kavil rivâyet olunur. Bunların esah olanına göre o deriyi satmak caizdir. hayvanın üzerinde bulunan tüyleri muhtar olan kavle göre temiz değildir. Çünkü dibağatın onlara bir tesiri yoktur. Şafîîyye ulemâsı ölü hayvan derisinin tabaklanmadan önce yaş şeylerde kullanılamıyacağına fakat kuru şeylerde kullanılabileceğine kail olmuş fakat bunun mekruh olduğunu söylemişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Ölü Hayvan Derilerinin Dibagatla Temizlenmesi Bâbı
7-)
Din aşkına başka yere kaçmak. Müşrikler diyarından İslâm beldesine hicret etmek bunda dahildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: İman Şubelerinin Sayısını, Bunların En Üstün Ve En Aşağı Derecede Olanını; Utanmanın Faziletini Ve İmandan Olduğunu Beyam Bâbı
7-)
Süt amcasının annesi ile evlenmek caiz; öz amcasının annesi ile evlenmek caiz değildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Doğum İtibariyle Haram Olan Herşeyin Süt İtibariyle De Haram Olması Bâbı
7-)
Bazıları erkeklerle kadınların ahlâkını bozmak için şeriatın asla razı olmayacağı fiil ve hareketlerde bulunurlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Fitneye Sebep Olmamak Şartı Île Kadınların Mescidlere Çıkmaları, Fakat Koku Sürünerek Çıkmamaları Bâbı
7-)
- Vahyi bazen Cibrîl-i Emin değil de İsrafil (aleyhisselâm) getirir. Şâbi'nin rivâyet ettiği bir hadise göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e üç sene vahyi İsrafil (aleyhisselâm) getirmiş ve. olduğu şekilde görünmüş sonra onun yerine Cibrîl. Emin (aleyhisselâm) tevkil buyurulmuştur. Maamafih ulemâdan bu hususa itiraz edenler olmuştur. rü'ya: İçerisine Şeytanın haltiyatı karışmayan doğru rüyadır. Uyku halinde ekseriya görülen karışık şeyler ve ağır basınalar sâdık rü'ya değildir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): rüya Peygamberliğin kırk altı cüz'ünden bir cüz'dür.» buyurmuştur. Vahi evvelâ sâdık rü'yâ ile başlamış; altı ay bu şekilde devam ettikten sonra uyanıkken gelmiş; bir daha yirmi üç sene minval üzere devam etmiştir. Bir rivâyette: rüya peygamberliğin yetmiş cüzünden bir cüzdür.» buyurulmuştur. Ulema bu iki rivâyetin arasını bulmuş ve: «Rüya, gerenin hâline göre değişir. Sıddıykların rü'yâsi 46 cüzden bir cüzdür. Sair müminlerin rü'yâsı ise 70 cüzden bir cüz olur.» demişlerdir. bu yedi suretten mada bir iki sureti daha bulunduğunu söyleyenlerde vardır. Kâdî İyâz ile diğer bazı ulemânın beyanına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahyin, rüya ile başlaması onu bu işe alıştırmak içindir. Çünkü birdenbire melek karşısına çıkmış olsa beşer kuvveti tehammûl edemezdi. (sallallahü aleyhi ve sellem)'e tenhaya çekilmenin sevdirilmesi yalnız kaldığı zaman kalbi her türlü dünyevî kayıtlardan azade kalacağı içindir. Bu da tefekküre dalmaya ve huşua yardım eder. Hıra mağarası Mekke-i Mükerremeye üç mil mesafede ve Mekke'den Mineye giden yolun sağındadır. Hacca gidenler pekâlâ bilirlerki Hirâ dağı tepeye doğru çıktıkça sivrilmiş ve adeta Kâbe-i muazzamaya doğru rükû edercesine eğilmiştir. Bu hususta tetkikat yapan bazı zevatın bildirdiklerine göre Mekke'nin etrafında bulunan bütün dağlar. Kâbe-i Muazzama'ya doğru rükû halindedir. Mezkûr Mağrada Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) günlerce ibâdet eder fakat kendisine vahiy geleceği hatırından geçmezdi. Bundan dolayıdır ki hadis-i şerifte: emr-i Hak karşısına çıkıverdi.» denilmiştir. «Ben okumak bilmem» cümlesi Kâdî İyâz'in beyanına göre ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bazıları bu cümledeki «ma» yi nafiye diğer bazıları da istihfamiyye olduğunu söylemişlerdir. Fakat Nevevî Nafiye olduğunu tasvib etmiş istihfhamiyye olmasını doğru bulmamıştır, Meleğin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa sıkıştırıp salması getirdiği vahyi kabule onu hazırlamak hikmetine meb-nidir. Bazıları bundan ibret alarak muallimin talebesini derse karşı uyanık ve hazır bulunmağa davet etmesi gerektiğini söylerler. Şerif ikra' suresinin başındaki beş âyetin Kur'âm Kerîm’in ilk nâzil olan âyetleri olduğunu gösteriyor. Nevevî Selef ve halef ulemâsının cumhûru buna kaildir, doğrusu da budur diyor. Kerîm'in ilk âyetinin oku! diye başlaması ikinci âyetinde yazının emrolunması İslâmiyeti kötülemekten zevk duyan din düşmanlarının beyinlerini parçalayan bir saikay-ı hak ve bir barika-ı hakikattir. Bugün medeniyetin ölçüsü okuyup yazma nisbeti ile temizlik hususunda sarfedilen sulardır. Daha açıkçası hangi millette okur yazar çok bulunur ve çok su harcanırsa o millet medenî sayılır. İşte Kur'ân-ı Kerîm'in ilk emirleri bu hakikâtları ihtiva etmektedir. Hirâ dağında nâzil olan bu ilk âyetlerde okumakla yazmak emredilmiş bir kaç zaman sonra inen «müd-dessir» suresi âyetlerinde de temizlik farz kılınmıştır. medeniyetinin esaslarını daha ilk emrinde böyle üç kelime ile hülâsa eden hak veya bâtıl bir din daha varsa lütfen göstersinler! gösteremezler çünkü yoktur. Hakikat bu merkezde iken bazı tembel müslüman-ların. halini behâne ederek canavarlar gibi müslümaniığa hücum etmek için insan ya çıldırmış olmak yahut İslâmiyet düşmanları kadar beyinsiz bulunmak icap eder sunuda ilâve edelim ki İslâm medeniyetinin hedefi düşmanların gözlerini kamaştıracak kadar nurlu, hayallerinin dahi eremeye-ceği kadar yüksektir. Onun hedefi âhiret seadetidir. Yirminci asır insanlarının dillerine destan ettikleri medeniyetle İslâm medeniyeti arasındaki nispet ancak tezattır. Çünkü mahûd medeniyetin altında boylu boyunca uzanmış yatan bir küfür vardır. Onun felsefesi: ye iç hoş geç yaşadığına bak bundan sonra bir daha dünyaya gelecek değilsin Öldükten sonra dirilmek, âhiret hayatı, sual, cevap, cennet cehennem hayatı gibi şeyler —hâşâ sümme hâşâ — safsata ve hurafeden ibarettir» şeklinde hülâsa edilebilir. İslâm medeniyetinin sertacı ise alnında güneş gibi parlayan nur-u imandır. yeyip içip hoş geçmek için değil, çalışıp çabalayıp bir çok zahmet ve külfetlere katlanarak âhiret hayatını, o ebedî saadeti kazanmak için uğraşır. hakikat dünyaya dar-ı teklif adı verilmekle ifade edilmiştir. Teklif külfet yüklemektir. Müslüman dünyada bir çok dünyevî ve uhrevî külfetlere katlanır. Dinin emir ve nehiylerine riayet eder. Bu cümleden olmak üzere dinin şanını yükseltmek için dünyasını da mamur eder onun için rahat yeri cennettir. Cenab-u Hak bil cümle din kardeşleri ile birlikte bizide o selâmet diyarına çıkan bahtiyarlardan eylesin (amin). Kerîmede evvelâ: Rabbin kalemle yazı yazmayı öğreten kerimler kerimidir.» Buyurularak tahsil sureti ile elde edilen ilme; Sonra da: bilmediğini öğretmiştir.» Buyurularak ilm-i ledünniye işaret buyrulmuştur. (sallallahü aleyhi ve sellem) Cibrîl-i Emini görünce o ana kadar görmediği bu şa'şaadar manzara karşısında beşeriyet iktizası ürkmüş korkudan titriyerek ümmûl mü'minin Hadice (radıyallahu anhâ) nezdine dönmüştü. İki defa kendilerini sarıp örtmelerini emretmiş biraz yatarak kalbinden korku zail olunca: kendimden korktum.» diye söze başlayarak başından geçenleri o heykel-i semahat ve şefkat kadına anlatmıştı. İyâz diyor ki: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in korkması gelen vahyin Allah'tan olup olmadığında şüphe ettiği mânasına alınmamalıdır. Onun korkması bu işi kaldıramayacağı ve vahyin sıkletine tahammül edemeyip mahvolacağı mülâhazası iledir.» Hatice (radıyallahü anhâ), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i teskin etmiş kendilerine rahat ol dedikten sonra: «Allahü teâlâ seni hiç bir zaman utandırmaz» diye yemin etmiş buna sebep olarak da Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem)’in akrabaya yardım, doğruyu söylemek, acizlere yardım, fakirlere muavenet gibi mümtaz vasıflarla mevsuf olmasını göstermiştir.» şeklinde de rivâyet edilmiştir. Maamafih sahih ve meşhur olan rivâyet birincisidir. Bazılarına göre mâna itibarı ile her iki rivâyet birdir. Aralarında fark görenler olmuşsa da Nevevî bunun zayıf olduğunu söyler. kirâm Hazret-i Hadice (radıyallahu anhâ)'nın bu sözlerinden güzel ahlâk ve hayır işlerin bir kimsenin selâmetine sebep olacağı mânasini çıkarmışlardır. Rivâyetlerin birinde Hazret-i Hadice'nin Varaka'ya amca diğerinde amcamoğlu dediği zikrediliyor. Bunların her ikiside doğrudur. Esasen Varaka Hazret-i Hadice'nin amcasıoğludur... Maamafih bir insan amcasıoğluna mecazen amca diyebilir. Nitekim Türklerde de âdet böyledir. Zaten Araplar konuşurken hürmeten büyüklerine amca derlerdi. Bu hürmet amcamoğlu demekle ifade edilemez. murâd Cibrîl-i Emin (sallallahü aleyhi ve sellem) dir. Lügat ulemâsının beyanına göre namus hayırlı bir sırrı taşıyan kimseye derler. Kötü sırrın sahibine de casus denilir. Herevî:«Cibrîl-i Emin'e namus denilmesi Allahü teâlâ'nın onu vahiy ve gaip işlerine tahsis ettiği içindir.» diyor. hadiste namusun Mûsâ (aleyhisselâm)’a gönderilen melek olduğu beyan ediliyor. Sahiheyn'de ve diğer hadis kitaplarında meşhur olan budur. Bazı hadislerde Mûsâ yerine Îsâ (aleyhisselâm) zikredilmiştir, ki ikiside sahihtir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vahiy gelmezden Önce Hirâ dağında yaptığı ibâdetin mahiyeti hakkında ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Bazılarına göre kendinden Önceki şeriatlardan birine tabî olarak ibâdet etmiştir. Cumhûr-u ulemâya göre ise; hiç bir şeriata tâbi' olmadan Allahü teâlâ'nin kendisine ihsan ettiği marifet nuru ile ibâdet ederdi. Bir şeriata tâbi' olarak ibâdet etmiştir, diyenler kendi aralarında ihtilâf etmişler ve bu ihtilâf neticesi ortaya sekiz kavil çıkmıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Resûlüllah Sallalahu Aleyhi Ve Selleme Vahyin Başlaması Bâbı
7-)
- Batıda,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: İmanın Kabul Edilmeyeceği Zamanın Beyanı Bâbı
7-)
Mü'min ve müslim kelimeleri ayni mânâyadırlar. Birbirleri üzerine atfedilmeleri, lâfızları değişik oldukları içindir. Zira bu hadis-deki müslim kelimesinden ancak mü'min kastedilebilir. Mü'min, münafık olduğu takdirde kendisine selâm vermek caiz değildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabristana Giderken Okunacak Şeyler Ve Orada Yatanlara Dua Bâbı
7-)
Hattâbî'nin beyanına göre bu hadîste mükâtebin satılabileceğine delîl vardır. Bu hususta kölenin razı olup olmamasının, taksitlerini ödeyip ödeyememesinin ve bunların bir kısmını ödemiş veya ödememiş olmasının hükmü yoktur. Şeyh Tekıyyeddîn mükâtebin satılıp satılmaması hususunda ulemânın üç mezhebe ayrıldıklarını Boyler. Birinci mezhebe göre mükâtebin satılması caiz; ikinciye göre caiz değildir. Üçüncü mezhebe göre köle âzâd niyetiyle satın alınırsa caiz; hizmet için alınırsa caiz değildir. satılmasını caiz görenler Bâbımız hadîsi ile istidlal etmişlerdir. Çünkü Berîreye mükâtebe yapılmıştı. Ata', İbrahîm Nehaî, İmâm Ahmed ve bir rivâyette İmâm Mâlik buna kaildirler. A'zam, Şafiî ve bir rivâyette İmâm Mâlik: «Mükâteb satılamaz.» demişlerdir. İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) ile Habıâ'nin kavilleri de budur. Bu zevat Berîre hadîsi ile istidlal edenlere: kitabet bedelini ödemekten âciz kaldığı için onun kitabet akdi feshedilmişti.» diye cevap vermişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âzâd
Konu: Velanın Yalnız Âzad Edene Mahsus Olması Bâbı
7-)
Askerin yola çıkması kumandanın iznine bağlıdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: İfk Hadisi Ve Zina İsnadında Bulunan Kimsenin Tevbesinin Kabulu Hakkında Bir Bab
7-)
Enes hadîsi Ebû Dâvûd ile İbn Mâce rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsde: yalnız üç sınıf insana yaraşır: Son derece fakire, ödeyecek bir şeyi bulunmayan borçluya ve pek ziyâde elemi olan hastaya.» Buyrulmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: İnsanlar İçin Dilenmenin Çirkinliği Bâbı
7-)
Yedi harfden murâd, i'râbdır. Çünkü i'râb, kelimenin sonunda olur. Zâten «harf»: Son ve kenar, demekdir. İmâm Mâlik'den bir rivâyete göre yedi harfden murâd, âyetlerin sonlarını değiştirerek okumakdır; yerine okumak gibi. Yalnız (Azâb) âyetini (Rahmet) âyetine yahut (Rahmet) âyetini (Azâb) âyetine tebdil caiz değildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânın Yedi Harf Üzerine Olmasını Ve Bunun Manasını Beyan Bâbı
7-)
Büyüklerin, yanlarındakine bir şey taksim ederken müsavata riâyet etmeleri gerekir. Bununla beraber taksim esnasında bâzılarına fazla vermeyi îcâb eden bir sebep bulunursa tercîhde de beis yoktur. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ebü Tâlha ile Ümmü Süleym'e saçının yansım tahsis buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Traş Olmayı, Saç Kısaltmaya Tercih, Saç Kısaltmanın Da Caiz Olduğunu Beyan Bâbı
7-)
Müezzinin namaz kıldırmak için İmâmı mescide davet etmesi caizdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
7-)
Âhiret gününe iman. Kabirde suâl, kabir azabı, dirilmek, mahşer yerine gitmek, hesab vermek, amellerin tartılması ve sırat gibi şeylere inanmak bu şu'beye dahildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: İman Şubelerinin Sayısını, Bunların En Üstün Ve En Aşağı Derecede Olanını; Utanmanın Faziletini Ve İmandan Olduğunu Beyam Bâbı
7-)
Abdurrahmân b. Âlkame hadisini Nesâî tahric etmiştir. Hazret-i Abdurrahmân Şöyle deditir: Sakif hey'eti beraberlerinde hediye olduğu halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bu getirdiğiniz hediye mi, sadaka mı?..» diye sordu. Mezkûr hadîste şu cümle de vardır: getirdikleri develerin hediye olduğunu söylediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları kabul buyurdu. Hey'et ona, o hey'ete suâller sorarak onlarla bir hayli oturdu. Hattâ öğleyi bile ikindi ile birlikte kıldı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İle Beni Haşim Ve Benil - Muttalibden İbaret Olan Âline Zekat Almanın Haram Kılınması Bâbı
7-)
Yine Taberânî, Hazret-i Abdullah İbn ömer'den şu hadisi rivâyet etmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şüphesiz ki cennet sene başından, gelecek seneye kadar Ramazan için süslenir. Ramazanın ilk gecesi oldumu arşın altından bir rüzgâr eser... buyurdular. hadîsin râvîlerinden Velîd b. Velîd'i Dârakutnî ile başkaları zayıf bulmuş; Ebû Hatim ise: «doğru söyler.» diyerek onu tevsik etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazan Ayının Fazileti Bâbı
7-)
Maktul, bir kavmin mahallesinde, kabilesinde veya mescidinde bulunursa İmâm Mâlik ile Leys, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed, Dâvûd-u Zahirî ve başkalarına göre. mücerred bununla kasâme sabit olmaz; bu katil heder sayılır. Çünkü bir adan birini öldürerek bir mahalleye atabilir. Bunu, suç onların üzerinde kalsın diye yapar. Ancak hiç. kimsenin ihtilâtta bulunmadığı düşman mahallesinde olursa İmâm Şâfiî'ye göre kasâme lâzım gelir; ve mesele hadîs-i şerifte beyân edilen Hayber vak'asına benzer; zîra Ensâr ile Hayber yahudîleri arasında düşmanlık vardı; vak'a yerinde Yahûdilerden başka kimse de yoktu. İmâm Ahme d'den de Şafiî'nin kavli gibi rivâyet vardır. A'zam, Sevrî ve Küfe ulemâsının ekserisi: «Maktulün bir mahallede veya köyde bulunması kasâmeyi îcâb eder.» demişlerdir. Onlara göre yedi suretten ancak burada kasâme vâcib olur; zîra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kasâmeye hüküm verdiği suret bu surettir. Bir de kasâme îcâbetmek için maktulün üzerinde eser bulunmak lâzımdır. mahallenin arkasındaki mescidde bulunur da mirasçıları mahalle halkından hak dâva ederlerse beytûlmâlden diyet vermek vâcib olur. göre maktulün mahallede bulunması kasâme îcâb eder; velev ki üzerinde eser bulunmasın! Bu kavil Dâvûd-u Zahiri'den de menkuldür.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kasâme, Muhakibler, Kısas...
Konu: Kasame Bâbı
7-)
Kurtubî'nin Müseyyeb b. Şerik'den rivâyetine göre hasseten Ebû Bekr (radıyallahü anh)'dır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Müminlerin Birbirlerile Yardımlaşması Ve Başkalarile Alakayı Keserek Onlardan Uzak Kalmaları Bâbı
7-)
Enes (radıyallahü anh) hadîsini Taberâni «Es-Sağır» nâm eserinde tahrîc etmiştir. Bu hadîsde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Oruçtu bir kimse öpebilir mi? diye soruldu da: «Bunda bir be's yoktur. O, kokladığı bir çiçektir, buyurdular.» denilmektedir. râvileri mevsukturlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
8-)
Köle veya cariyeyi âzâd olmak şartiyle satmak caizdir. Zîra Berîre'nin sahipleri velâ hakkında münâzea etmişlerdi. Velâ' ancak âzâd olduktan sonra bahis mevzuu olabilir. Bu gösterir ki, satışta âzâd şartı varmış. kimse sattığı malda hayır mânâsı taşıyan bir şart ileri sürer de bu şart köle âzâdı gibi hemen ifâ edilebilecek bir şey olursa İmâm Şafiî'ye göre câiz; İmâm A'zam'a göre caiz değildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âzâd
Konu: Velanın Yalnız Âzad Edene Mahsus Olması Bâbı
8-)
Câbir hadîsini Dâraku'tnî «Kitâbu's-Sünne» de tahrîc etmişdir. Bu hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki Allah her gece; gecenin üçte birinde alt semâya nüzul ederek: Acaba kullarımdan bana duâ eden hiç bir kul yokmu ki, duasın! kabul edeyim! Acep nefsine zulmeden hiç bir kimse yokmu ki, bana duâ etsin de onu affedeyim! Acep geçim sıkıntısına mâruz kalan yokmu ki, ona rızk vereyim! Benden yardım isteyen mazlum yokmu ki, ona yardım edeyim! Başı darda olan yokmu ki, başını çözeyim!... der. Fecir ayd-nla-yıncaya kadar orası Allah'ın rizâ yeri olur. Sonra Rabbimiz azze ve celle üst semâya kürsîsine teâlî eyler.» buyurmuşdur. Fakat bu hadîs dam münkerdir. Ebû Nüaym onun hakkında: «Metrûkdur...» demişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gecenin Sonunda Zikir Ve Duaya Teşvik Ve O Zamandaki İcabet Bâbı
8-)
- Cihâd etmek. Kışlalarda asker bulundurmak bunlarda dahildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: İman Şubelerinin Sayısını, Bunların En Üstün Ve En Aşağı Derecede Olanını; Utanmanın Faziletini Ve İmandan Olduğunu Beyam Bâbı
8-)
Kadınların seferde de gerdanlık takmaları caizdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: İfk Hadisi Ve Zina İsnadında Bulunan Kimsenin Tevbesinin Kabulu Hakkında Bir Bab
8-)
Zevalden başlıyarak, bölge yarım arşın uzayıncaya kadar devam eder. Bu kavli dahi Muhibb-i Taberî rivâyet etmişdir. Bazıları ayni kavli tercîh etmekle beraber icabet saatinin, her şey'in gölgesi bir arşın oluncaya kadar devam ettiğini söylerler. Bu kavli Kâdi Iyâz,. Kurtubî ve Nevevî rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cuma
Konu: Cuma Günündeki İcabet Saati Hakkında Bir Bab
8-)
Hâkim'in rivâyet ettiği Hazret-i Âişe hadîsinde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk namazını kaç rek'ât kılardı? diye sordum. Âİşe: Dört rek'ât kılar; Allah'ın dilediği kadar da ziyâde ederdi, cevâbını verdi.» deniliyor. hadîsi Bâbımızda İmâm Müslim de rivâyet ettiği gibi Nesâî, Tirmizî ve İbn Mâce dahi rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Duha Namazının Müstehab, En Azının İki En Mükenmelinin Sekiz; Ortasının Dört Yahut Altı Rekat Oluşu Ve Bu Namaza Devama Teşvik Bâbı
8-)
- Ve Arap yarımadasında üç yerin batması,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: İmanın Kabul Edilmeyeceği Zamanın Beyanı Bâbı
8-)
Cumhûr-u ulemâya göre, bir müslüman kadınının, kâfire emân vermesi caizdir. Bazıları buna itiraz etmiş, hadîsin, o âna kadar emân vermiş olmaya ihtimâli olduğu gibi, ondan sonra yani yeni emân vermek mânâsına da gelebileceğini söyliyerek ihticâca sâlih olmadığını iddia etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Duha Namazının Müstehab, En Azının İki En Mükenmelinin Sekiz; Ortasının Dört Yahut Altı Rekat Oluşu Ve Bu Namaza Devama Teşvik Bâbı
8-)
Küfürden murâd örtmektir. Yani benden sonra dönüp hakkı ört bas etmeyin; gizlemeyin demektir, imâm Nevevî bu kavillerin içinden en ziyâde dördüncüyü beğenmekte ve Kâdi Iyâz'mda ayni kavli ihtiyar ettiğini söylemektedir. Iyaz (rahimehüllah). hadisdeki: «» ba'zı âlimlerin şeklinde zaptettiklerini nakletmiş; fakat bunun ma'nayı çıkmaza sokmak olduğunu söylemiştir. Ebul-Beka el-Ukberî dahi mezkûr fi'lin ancak bir şart takdiriyle meczum okunabileceğini, yânî cümleyi: dönerseniz bir birinizin boyunlarını vurursunuz» şekline sokmakla bunun mümkün olabileceğini söylemiştir. Fiil meczum okunursa mukadder emrin cevabı olur. Merfu' okunduğu takdirde cümle isti'nâfiyye veya hâl olur. Ulemâdan bazılarına göre fi'li meczum okuyan ma'nayı küfürle te'vil etmiş olur. Merfu okuyan ise onu yukarıya ta'lik etmediği için cümle ya hâl yahud müste'nef olur. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Benden sonra dönüp kâfir olmayın» buyurması bazı ulemâya göre: «Ben şuradan ayrıldıktan sonra» ma'nasınadır. O gün kurban bayramı olduğu için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina'da bulunuyorlardı. Ya-' hud Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu irtidâd işinin kendi hayâtında olmayacağını bilmiş de vefatından sonrası için ashabını nehyetmiştir. bu hadisle istidlal ederek büyük günâh işleyen kimsenin dinden çıkıp kâfir olduğunu iddia ederler. Derler ki: «Bu hadisin mâ'nâsı: «Benden sonra birbirinizi öldürme sebebiyle küfretmeyin!» demektir. Haksız yere insan öldürmek büyük günahtır. Şu halde nass-x hadisden anlaşılıyor ki büyük günah işleyen kâfir olurmuş.» küfürden muradın ne olduğunu tayin Bâbında ulemanın neler söylediğini az evvel sekiz madde halinde sıraladığımız düşünülürse hâricilere verilecek cevap kendiliğinden ortaya çıkar. ümmeti delil olarak kabul etmeyen ehl-i bid'at da bu hadisle istidlal ederler. Ve: «Bu ümmeti küfürden nehiy etmek, onun küfür edebileceğine delildir. Çünkü küfretmesi imkânsız olaydı ondan nehyedilmez-di. Bu suretle ümmetin küfür üzerine ittifak etmesi mümkün olunca icti-hadda hatâ üzerine ittifak etmesi evleviyetle mümkün ve caiz olur.» derler. bid'atm bu istidlali doğru değildir. Çünkü teklifin şartı, fi'lin hadd-i zâtında mümkün olmasıdır. Haricî bir sebeble o fi'lin imkân haricinde kalması onun teklif olunmasına mâni' değildir. ümmetin hatâ üzerine içtimâi haddi zâtında mümkün fakat Sâri' Hazretlerinin olmayacağını haber vermesiyle imkânsızlığı anlaşılmıştır. Hadd-i zâtında mümkün olup da başka bir sebeble imkân haricinde kalan bir-seyi teklif ise bilittifak caizdir. Teklif-i mâla yutak yani kulun gücü yetmeyeceği bir işi teklif caiz değildir diyenlere göre mümten'i olan teklif:hadd-i zatında imkânsız olan bir şeyin yapılmasını tekliftir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemün: «benden Sonra Dönüp Birbirinizin Boyunlarını Vuran Kafirler Olmayın» Hadislerin Manasını Beyan Bâbı
8-)
Muâviye hadîsini Tirmizî ile Nesâî tahric etmişlerdir. Hadîsin râvisi şunlan söylemiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir şey getirilirse: Bu sadaka mı, yoksa hediye mi? diye sorardı. Sadaka derlerse yemez, hediye derlerse yerdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İle Beni Haşim Ve Benil - Muttalibden İbaret Olan Âline Zekat Almanın Haram Kılınması Bâbı
8-)
Ulemâ ve fukahâdır, Câbir b. Abdillâh'radıyallahü anh) ile Hasan-ı Basrî ve Ebû'l-Âliye'nin kavilleri budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
8-)
Yedi harfden murâd, kelimeyi teşkil eden harflerden müteşekkil isim, fiil ve edatlardır. Meselâ «Merta'» ve «Nel'afc» gibi kelimeler yedi vecihle okunabilirler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânın Yedi Harf Üzerine Olmasını Ve Bunun Manasını Beyan Bâbı
8-)
Abdurrahmân b. Ebi Bekir hadîsini Bezzâr ile Taberâni, Abdullah b. Âmir hadisi gibi rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: İnsanlar İçin Dilenmenin Çirkinliği Bâbı
8-)
Süt dayısının annesi ile evlenmek caiz; öz dayısının annesini almak haramdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Doğum İtibariyle Haram Olan Herşeyin Süt İtibariyle De Haram Olması Bâbı
8-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) hadîsini Beyhakî rivâyet etmiştir. O da Enes hadisi gibidir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
8-)
- Peygamber olması dolayısı ile vatanından ayrılacağından korkmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Resûlüllah Sallalahu Aleyhi Ve Selleme Vahyin Başlaması Bâbı
8-)
Kalben inkâr ettiği halde kendi ihtiyariyle ikrarda bulunursa buna küfr-i inâdî derler ki, nifakın bir kısmıdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Münafık Hasletlerini Beyan Bâbı
8-)
Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeyde de rivâyet etti. ki: Ali b. Hafs rivâyet etti. ki) Bize Şu'be, Hubeyb b. Abdirrahmân'dan o da Hafs b. Âsım'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bunun mislini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mukaddime
Konu: Her İşittiğini Söylemekten Nehîy Bâbı