Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
3-)
Allah'in meleklerine iman.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: İman Şubelerinin Sayısını, Bunların En Üstün Ve En Aşağı Derecede Olanını; Utanmanın Faziletini Ve İmandan Olduğunu Beyam Bâbı
3-)
Zâhir-i mezhebe göre âfetin azı ile çoğu arasında bir fark yoktur. Ancak, tahdîd ve inzibatı mümkin olmayacak derecede az ve telef elması âdet hükmüne giren miktara itibar edilmez. İmâm Ahmed: Ben on veya yirmi hurma tanesinde itibâr edilecek demem; üçte birin ne olduğunu da bilmem; lâkin zarar üçte birden, dörtte veya beşte birden fazla olursa hesaptan indirim yapılır; demiştir. Başka bir rivâyette İmâm Ahmed: Zarar ziyan malın üçte birinden az olursa onu müşteri çeker; demiştir. İmâm Mâlik ile eski mezhebine göre Şafiî'nin kavilleri de budur. Çünkü meyve ve ekinin bir kısmını ister istemez kuşlar yiyecek, rüzgâr dağıtacak, bir kısmı da yere dökülecektir. Binâenaleyh bu zararla semavî âfetin getirdiği zarar arasındaki had-din ta'yini lâzım gelir, Şeriatın vasıyyet ve hastanın bağışı gibi yerlerde üçte biri nazar-ı itibâra aldığını görüyoruz. Bu sabit olunca deriz ki: Âdetten fazla bir şey telef olursa, telef olan miktar umumî kıymetten düşülür. Meyve veya ekinin hepsi telef olursa akid bozulur; müşteri parasını geri alır. Bir kısmı telef olursa, malın üçte biri miktarını yahut daha fazla tuttuğu takdirde, zararı miktarı umûmî kıymetten düşülür. Zarar malın üçte birinden az ise kıymetten bir şey düşülmez. Alanla satan âfette veya âfetin telef ettiği miktar hususunda ihtilâf ederlerse söz satanındır, çünkü malda asıl olan, selâmettir.» ulemânın cumhûru ile Sevrî İmâm A'zam, Ebû Yûsuf, Muhammed, yeni mezhebinde İmâm Şafiî, Ebû Ca'fer Taberî ve Zahirîler: «Müşteri teslim almışsa âfet sebebiyle zayi' olan malın miktarı az olsun çok olsun zarar kendine aittir; teslim almadan telef olursa zara satıcınındır.» demişlerdir. Burada malın tesliminden murâd, tahliye yani müşteriyi malı ile baş başa bırakmaktır. sebep olduğu zararın umumî nyattan düşüleceğine kail olanlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu husustaki emri ve hadîsteki: bir şey alman sana helâl olmaz.» cümlesiyle istidlal etmişlerdir. Bir de: «Ağaçların sulanması ve bakımı sahibinin vazifesi olduğu için ağaçtaki meyveler ma'nen onun elindedir ve teslimden önce telef olmuş gibidir.» derler. umumî fiyattan düşülmeyeceğim söyleyenler, bundan sonraki Bâbın ilk hadîsiyle istidlal etmişlerdir. rivâyetlerde zikri geçen: «Dîn kardeşinin malını kendine ne ile helâl kılarsın?» cümlesinden murâd: Meyve telef olduğu zaman müşterinin parasına mukabil ortada mal kalmadığını; binâenaleyh satıcının bu parayı haksız yere almış olacağını beyândır. Bu cümle hükmün galibe (ekseriyete) göre verileceğine delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Âfat Telefatın I Hesaptan Düşme Bâbı
3-)
- Yedinci kat semaya kadar meleklerin kanatlarına binerek gitmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Geceleyin Semalara Yürütülmesi Ve Namazların Farz Kılınması Bâbı
3-)
İnsana menedilen bir yiyecek hayvana yem olarak verilebilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: «kendilerine Zulmedenlerin Meskenlerine Girmeyin Ağlayarak Girerseniz O Başka!»
3-)
Müslümanlarla harb eden Hevâzin kabilesi arap-lar arasında okçulukla meşhur idi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: Müellefe-i Kulüba Müslümanlığa Yatıştırmak İçin Atıyye Verilmesini, İmanı Kuvvetli Olanlara Sabır Tavsiye Buyurulması Bâbı
3-)
Muhakkîkîn-i ulemâ ile Buhârî'nin mezheplerine göre: Karine olsun olmasın (Ramazan) kelimesini münferiden kullanmakta kerahet yoktur. Doğru olan mezhep de budur. ve ikinci mezhepler fâsitdirler. Çünkü kerahet ancak şeriatın yasak etmesiyle sabit olur. Bu bâbda hiç bir nehiy sübût bulmamıştır. Allah'a mahsûs bir isim olması iddiası da doğru değildir. Bu hususta hiç bir sahîh delîl yoktur. haberler vârid olmuşsa da, onlar da zayıftır. Allah'ın isimleri tevkifidir; onlar ancak delille sabit olur. Ramazan'in isim olduğu sübût bulsa bile bundan münferiden kullanılmasının keraheti lâzım gelmez. Bâbımız hadîsi birinci ve ikinci mezhepleri sarahaten reddetmektedir. Oruç ayına (Ramazan) denilebileceğini gösteren bir çok sahîh hadîsler vardır.» Kiram'dan bir çokları Bâbımız hadîsi mânâsında hadîsler rivâyet etmişlerdi". bunları bir araya toplamış ve şöyle sıralamıştır:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazan Ayının Fazileti Bâbı
3-)
Bu hadîs hususî bir sebeple vârid olmuştur. Bundan maksad boşayan kimsenin karısına: «Sen boşsun; sen boşsun» demesidir. Zîra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanı ile ondan sonraki devirlerde müslümanlann hâli sadâkatlerine hamledilir de: «İkinci sözüm birincinin te'kîdidir; yeni bir talâk kasdetmedim» iddiasında bulunan bir adamın sözü kabul ve tâsdîk olunurdu. Hazret-i Ömer insanların değiştiğini ve bâtıl da'vâlarm çoğaldığını görünce zahire göre hüküm vermeyi, niyet iddiasını kabul etmemeyi maslahata muvafık bulmuştur. cevâbı Kurtubî beğenmiş; Nevevî ise cevâpların en sahihi olduğunu söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talak Bâbı
3-)
- Bir takımları: «Buradaki küfürden murâd, lügavî küfürdür» derler. Lügatte küfür: örtmek, gizlemek ma'nasına gelir. Bir müslümanm müslüman üzerindeki hakkı, ona yardımda bulunmak, ezâ ve cefâ etmemektir. Onunla çarpışan ise onun bu hakkını Örtbas ediyor gizliyor demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: «müslümana Sövmek Fısktır; Onunla Çarpışmak İse Küfürdür» Hadisini Beyan Bâbı
3-)
- Kendisine emniyet olunursa hiyânet eder.» buyurdular. hem köleye hem onu âzad eden sahibine itlâk edilen bir sözdür. Burada ondan murad: âzad edilmiş köledir. Önceki rivâyetlerdeki mefhum-ı adedin muteber olmadığına burada işaret vardır. Çünkü münafık alâmetlerinden bazıları şunlardır ma'nasına: «Üç şey münafık alâmeîlerindendir.» buyurulmuştur. Filhakika münafıkların burada zikredilenlerden başka alâmetleri de vardır. Nitekim bu cümleden olmak üzere Teâlâ Hazretleri: kalktıkları vakit tenbel tenbel kalkarlar... " buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Münafık Hasletlerini Beyan Bâbı
3-)
- Hadis, mü'minleri tekfir eden haricîlere hamlolunur. Bu vechi Kâdi Iyâz (rahimehüllah), imâm Mâlik b. Enes (rahimehüllah) dan rivâyet etmişse de mezkûr vecih zaif görülmüştür. Çünkü sahih ve muhtar olan mezheb, ekser-i ulemâ ile muhakkikinin, kavlidir. Bu kavle göre ise emsali ehl-i bid'at gibi hâriciler de tekfir edilmezler, Maamafih ulemadan bazıları haricîlerin tekfirinde ısrar etmektedir. Çünkü hâriciler hakikaten din-i islâmm —hâşa— bâtıl olduğuna inanmakda ve son derece çürük ve fasid bir takım delillerle islâmiyeti küfür saymaktadır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Müslüman Kardeşine «ey Kafir» Diyen Kimsenin İman Halini Beyan Bâbı
3-)
Bazıları bu hadîsleri te'vîl hususunda ifrata gitmiş, hattâ bir nev'î tahrife yaklaşmadır. Birtakımları te'vîl hususunda tafsilât cihetine gitmiş; arap lisânında kullanılan şekillere yakın bulunan müteşâbihleri te'vîl etmiş; uzak olanları te'vîlden kaçınmışlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gecenin Sonunda Zikir Ve Duaya Teşvik Ve O Zamandaki İcabet Bâbı
3-)
Traş olmanın saç kısaltmaktan efdal olduğunu söyleyenler bu hadîsle istidlal etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Traş Olmayı, Saç Kısaltmaya Tercih, Saç Kısaltmanın Da Caiz Olduğunu Beyan Bâbı
3-)
Hadîs, satılan malın bir kısmı telef olduktan sonra iadeyi gerektirmektedir,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Memesinde Süt Biriktirilen Hayvanı Satmanın Hükmü Bâbı
3-)
Kirmanı ise: «İkindinin vakti her şey'in gölgesi iki misli olduğu zaman girer.» demişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İkindiyi Vaktin Evvelinde Kılmanın Müstehab Oluşu Bâbı
3-)
Kabilelerin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hicreti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
3-)
- Bizi nefsimizin vesvesesi ve gönlümüzden geçen şeylerden dolayı azâb etme! yahud bizi nefsimizin vesvesesine terk etme!
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Allahü Teâlânın Takat Getirilemeyecek Şeyleri Teklif Etmediğini; Beyan Bâbı
3-)
- îmânı olan bir kimseye hiç bir günah zarar vermez: diyen mürcie taifelerine karşı ehl-i sünnetin delilidir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Kendini Öldürenin Tekfir Edilmediğinin Delili Bâbı
3-)
Birbiri ardından gelen iki rüknü özürsüz cemâat İmâmdan Önce veya sonra yapmamalıdır. Hanbelîlere göre İmâma tâbi olmak bütün fiilleri İmâmdan sonra yapmakla olur. Ancak İmâma yetişemiyecek kadar fazla gecikmemek şarttır. Bu hususta her mezhebin kendine göre tafsilâtı vardır. Bunlar fıkıh kitaplarından görülebilir. (sallallahü aleyhi ve sellem) «Namazdan çıkma» ile selâm vermeyi kasdetmiştir. Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin cenneti gördüğü halde de çok ağlaması, ya ondan mahrum kalacaklara acıdığından, yahut cennete götürecek ameller az yapıldığındandır. Hadîsi şerif cennetle cehennemin yaratılmış olduklarına delildir. Cubbâî, Ebû Hüseyin Basrî ve emsali cennetle cehennemin şimdi mevcut olmadıklarını, zamanı gelince yaratılacaklarını iddia etmişlerdir. Onlara göre ehli mevcut olmayan ıssız bir cennetle cehennemin yaratılması abestir. Bu hadîs onların kavlini reddetmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Sücud Ve Emsali Fiilleri İmâmdan Önce Yapmanın Haram Kılınması Bâbı
3-)
Ma'nâ: «Kötü şeyler sana arz olunamaz; sana ancak iyi sözler ve güzel ameller arz olunur Yâ Rabbî!» demekdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
4-)
İhtimal Hazret-i Muâz, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in arkasında cemâat olarak gündüz namazlarını kılmış, kavmine İmâm olarak da yatsı namazını kıldırmıştır. Çünkü Ashâb'dan bazıları iş güç sahipleri olduğu için gündüz namazlarına devam edemiyorlardı. Bu itibarla Râvî, Hazret-i Muâz'ın ayrı ayrı vakitlerde kıldığı namazları haber vermiş olabilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Yatsı Namazında Kıraat Bâbı
4-)
- Günahkârların cehennemden çıkarılması için ve.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Cennette Makamı En Aşağı Olanların Beyanı Bâbı
4-)
Kabristanda ayakta duâ etmek, oturarak duâ etmekten efdaldır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabristana Giderken Okunacak Şeyler Ve Orada Yatanlara Dua Bâbı
4-)
İstemeden verilen helâl malı almak, almamaktan daha hayırlıdır. İslâm hükümdarının verdiği ihsanı geri çevirmek edep ve terbiyeye aykırıdır. bir ihsanı kabul hususunda Nevevî şunları söylemiştir: «Kendisine mal verilen bir kimsenin, o malı kabul etmesi vâcib midir, değil midir mes'elesinde ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Sahih ve meşhur olan kavle göre sultandan başkasının ihsanını kabul etmek müstehâbdir. Sultânın ihsanı ise sahih kavle göre malının ekserisi haram ise haram, aksi takdirde mubahtır. Ulemâdan bir taife Sultânın ihsanını kabul etmek vâcibdir. Zira Teâlâ Hazretleri "Resûlün size getirdiği şey'i alın Sûre." buyurmuştur. Sultânın ihsanını kabul etmeyen bu emre uymamış gibi olur; demişlerdir.» «Bu hadîsin mânâsı sadakalara değil, hükümdârın zengin, fakir herkese taksim ettiği mallara aittir. Böyle mallar haika fakir oldukları için değil, o mallarda haklan bulunduğu için verilir. Bundan dolayıdır ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i: Ömer'in verilen malı kabul etmemesini hoş karşılamamıştır. Çünkü ona verdiği mal, fakirliğinden dolayı değildir. Ömer (radıyallahü anh), verileni kabul etmeyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: (Bunu al da kendine mâl et.) buyurdular, hadisi Şuayb, Zühri’den böyle rivâyet etmiştir. Bu gösteriyor ki Ömer'e verilen mal sadaka mallarından değilmiş.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: İstemeden Ve Göz Dikmeden Kendisine Bir Şey Verilen Kimsenin Onu Alması Mübah Olduğunu Beyan Bâbı
4-)
- Bu suâlin »mânası: Ya Râbbî bana ölüleri diriltme iktidarı ver, demektir. Te'eddüben böyle söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Delillerin Bir Birini Takviyesiyle İtminan-ı Kalbin Artması Bâbı
4-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivâyetini yine İbn Adiyy tahric etmiştir. Mezkûr rivâyet de yukarkiler gibidir. Râvileri arasında Muhammed İbn İshak vardır. Bu zâtın hadîsi münkerdir. (238-321): «Ulemâdan bir cemâat bu hadîslerle istidlal ederek Ramazanda sefer eden bir kimsenin oruç tutması afdal olduğunu söylemişlerdir.» diyor. bunlardan muradı: Saîd b. Cübeyr, Sadîü'bnü’l-Müseyyeb, Ömer b. Abdilazîz, Şabî, Evzaî, Katâde, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed ve İshâk’dır. (radıyallahü anh) hadîsinin birinci rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin: asilerdir.» buyurduğu kimseleri ulemâ «Oruçtan mütezarrır olanlar.» mânâsına hamletmişlerdir. Yahut orucu bozmanın caiz olduğunu beyân için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine iftar emrini vermiş, bu emre muhalefet ettikleri için onlara «Âsi» demiştir. diyor ki: «Her iki takdire göre de oruçdan zarar görmemek şartıyla sefer hâlinde oruç tutan kimse âsi değildir. Birinci tevili hadîsin ikinci rivâyetindeki: «Cemaata oruç tutmak meşakkatli geldi.» cümlesi te'yid etmektedir. rivâyet mutlak olan öteki rivâyetleri beyân etmektedir. Bütün rivâyetlerden murâd: Oruçtan zarar görmiyenlerdir. hadîsinin ikinci rivâyetinde üzeri gölgelendirildiğinden bahsedilen zât'ın Ebû îsrâil olduğu söylenir. «Kitâbü'l-Mübhemât» nâm eserinde beyân ettiği vecihle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû İsrail'li iki oğlunun kollar; arasında üzeri gölgelenerek sürüklenirken görmüş ve onun neden böyle götürüldüğünü sormuş. Ashâb: «Bu zât Beytullah'a yürüyerek gitmeyi nezretmiş.» demişler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): Şüphesiz ki Allah bunu nefsini ta'zib etmesinden müsteğnidir. Ona emredin de gitsin hayvana binsin.» buyurmuşlar. Ahmed b. Hanbel'in «Müsned» inde mezkûr zâtın gölgelendirilen şahıs olmadığına işaret vardır. Bazıları «Sefer halinde oruç tutmak tâattan mâdut değildir.» Hadîsi ile istiklâl ederek: «Taâttan mâdut olmayınca oruç tutmak günahtır. Binâenaleyh Ramazanda sefer hâlinde tutulan oruç farz yerine geçmez.» demişlerdir. , «Bu hadîsin lâfzı zikri geçen muayyel şahsa mahsûstur. Hadîsin mânâsı: İnsanın kendini bu derece yorması tâat sayılamaz, Allah oruç tutmamak için ruhsat vermiştir, demektir.» şeklinde te'vilde bulunmuştur. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şiddetli sıcaklarda seferde bizzat oruç tutmuş olması bu te'vîlin sıhhatine delildir. oruç tutmak günah olsa, ondan herkesden Önce kendisi kaçınırdı. hususta başka te'viller de vardır. Şer'î kaaide şudur ki: Teâlâ Hazretleri bu ümmete takat getirerniyecekleri şeyleri teklif buyurmamıştır. olan mukîm ile oruç kendini bîtap düşüren zayif, telef-i nefisden korkanlarsa iftar etmelerine ruhsat vermiştir. Böylelerinin oruç tutması isyan sayılır. Birinci rivâyetteki «Onlar âsilerdir.» sözü de buna hamlolunur. tutmak kendilerine zarar vermiyen kimselerin hükmü ise az yukarıda görüldüğü veçhile tutup tutmamakta muhayyer olmalarıdır. arası bu suretle bulunmuş olur. muâraza olmadığı için nesih iddiasına'da mahal kalmaz. tahric ettiği bir,hadîsde Resûlüllah, (sallallahü aleyhi ve sellem): ki Allah yolcudan oruçla namazın yarısını kaldırmıştır.» buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Masiyet Sebebiyle Olmamak Üzere Ramazanda Yolculuk Eden Kimsenin Gideceği Yer İki Konak Veya Daha Fazla İse Oruç Tutup Tutmamanın Cevazı, Oruçtan Bir Zarar Gelmeden Tutmağa İktidarı Olan Kimsenin Oruç Tutmasının...
4-)
«tîç talâk bir idi» cümlesinin mânâsı: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Hazret-i Ebû Bekr zamanlarında ekseriyetle talâk bir defa olurdu; üç defa yapılmazdı. Sizin şimdi üç adet yaptığınız şu talâk o zaman bir adet yapılırdı; demektir. Ömer (radıyallahü anh)'ın: «Şunu onlara infaz etseydik ya!» sözünün mânâsı: Meşru' üç talâkın vuku'u hükmünü infaz etseydik demek olur ki, bu da halkın yaptıkları talâkı haber vermekten başka bir şey değildir. Yapılan talâkın vukuunda söz yoktur; çünkü o malûmdur. te'vîli İbn'l-Ar abî tercih etmiş; onu Ebû Zür'a'ya nisbet eylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talak Bâbı
4-)
- Güneş kendine mahsus bir yerde sabit olarak akıp gider; mihverinde döner. Yahut kendisinin karargâhı olan âlemin menfaati için akıp gider. Muhammed Hamdi Yazır merhumun beyanına göre güneşin başka bir merkeze doğru hareket etmekte bulunduğu mânasına da gelebilir. «Güneşin secdesi temyiz ve idrakle olur. Teâlâ Hazretleri bu hassayı onda halk eder» diyor. Allâme Alûsî'nin kavli de budur. Ona göre; Güneşin kudsî bir nefsi, yani ruhu vardır. Bu nefis güneşin cisminde bir nevi taalluku kalmak şartiyle ondan ayrılarak Arşı âlâ'ya çıkar; onun altında secde eder. Bu onun seyrine münafî değildir. Nitekim Hukemâ Felek ve yıldızların nefsi olduğuna kanidirler.» diyor. İyâz diyor ki: «Bu hadis ehH sünnettin fıkıh, kelâm ve hadis ulemâsına- göre tevil edilmeden zahiri mânası üzre bırakılmıştır. Bâtiniyye fırkası onu te'vil etmişlerdir.» kelâm: kıyâmetin büyük alâmetlerinden olmak üzere güneş batıdan doğduktan sonra bütün kâfirler îmâna gelecek fakat bu imânın hiç bir faydası olmayacaktır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: İmanın Kabul Edilmeyeceği Zamanın Beyanı Bâbı
4-)
Bu sözden murâd: «Yâ Rabbî! Şerr sana nisbetle şerr değildir. Çünkü sen, onu büyük bir hikmetle halk ettin. Şerr ancak mahlûklara nisbetle kötüdür.» demekdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
4-)
Kitaplarına imân.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: İman Şubelerinin Sayısını, Bunların En Üstün Ve En Aşağı Derecede Olanını; Utanmanın Faziletini Ve İmandan Olduğunu Beyam Bâbı
4-)
Mütevâtir Haber-i vâhid ile nesh edilir. Bu dört vecihten üçü bilittifâk câizse de dördüncüsü ihtilaflıdır. Cumhûr'u Ulemâya göre mütevâtir bir hadis haber-i vahid ile neshedilemez. Zahirîlerden bazıları bunu tecviz etmişlerdir. Fıkıh ulemâsı neshin kitapla sünnet arasında da cereyan ettiğini söylerler. Onlara göre kitap kitapla sünnette sünnetle neshedildiği gibi sünnet kitapla ve kitap sünnetle dahi neshedilebilir. Ancak kitabı neshedecek sünnetin kitap derecesinde olması îcab eder. Bundan murad sünnetin mütevâtir olmasıdır. Mütevâtirden bir derece aşağı olan Haber-i meşhur ile kitap üzerine ziyade meselesi usul uleması arasında ihtilaflıdır. âyetlerinin birbirlerini neshetmesi de üç şekilde tasavvur olunabilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: «su Ancak Sudan Dolayı İcab Eder» Hadisi Bâbı
4-)
Nesâî, Enes (radıyallahü anh)'dan şu hadîsi tahrîc etmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İşte Ramazan geldi. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da zincirle bağlanır.» buyurmuşlardır. Ancak Nesâî onun hatâ olduğunu söylemiştir. hadîsi Taberânî dahi «El-Evsat» nâm eserinde tahrîc et-mişdir. Onun rivâyetinde hadîsin sonunda şu cümle de vardır: erişip do affolunmayan bizden ırak olsun. Böylesi Ramazanda affolunmazsa ne zaman affolunur?» hadîsin râvîleri arasında Fadl b. Îsâ vardır ki hadîsi münkerdir. Enes’in bir hadîsi daha vardır ki: Onu da Ukaylî zayıf hadîsler tneyânında rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazan Ayının Fazileti Bâbı
4-)
Müslümanları şerden sakındırmak için gıybet caizdir. Bunun bir çok vecihleri vardır. Biri râvileri, şahitleri ve musannıfları cerhetmektir. Bu bilicma caizdir. Hattâ «Şeriatı korumak için bu vâcibdir.» diyor. Müşavere anında bir kimsenin kusurunu söylemek, kusurlu mal satarken müşteriye o malın kusurlu olduğunu bildirmek, satılan kölenin hırsız, zâni veya sarhoş olduğunu haber vermek; fasık bir âlimden fıkıh dersi almaya giden kimseye onun fışkını söylemek hep bu caiz vecihlerden ma'duddur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Gıybetin Haram Kılınması Bâbı
4-)
Erkekle kadının beraberce başlayarak abdest almalarında beis yoktur. Kadından artan su da zararsızdır. İmâm Ahmed b: Hambel'in mezhebi budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
4-)
- Fakirlemeden önce zenginliğinin,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Fitneler Zuhur Etmezden Önce Amellere Şitab Etmeye Teşvik Bâbı
4-)
- Yanında olmayan din kardeşine sû-i zannda bulunmamalıdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Koğuculuğun Ağır Şekilde Haram Kılındığını Beyan Bâbı
4-)
- Namaz kılmayanın yaptığı bu iş kâfirlerin işidir; demişlerdir. Namazdan maada zekât, oruç, hacc, abdest ve gusuî gibi farzlardan birini terk eden hakkında ihtilâf vardır. İmâm Malik’e göre; bir kimse «abdest almam; oruç tutmam...» dese kendisinden tevbekâr olması istenir; şayed tevbe etmezse öldürülür. «Zekât vermem» derse elinden zorla alınır. Vermezse mukaatele edilir. Fakat: «haccetmem.» derse buna mecbur edilmez; çünkü hacem samanı geniştir, İbn Habib ise: Bir kimse: bert abdest almam; yıkanmam; oruç tutmam; dese yahud zekâtla haccı terk etse kâfir olur.» demiştir ki, selefden bir cemâatin kavli de budur. Sair ulemâya göre; ibâdetin farzıyetini inkâr etmedikçe küfretmiş olmaz. Zira bu babda ashâb-ı kirâmın icmâı vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Îmân
Konu: Namazı Terk Edene Kafir Adı Verilebileceğini Beyan Bâbı
4-)
Bir şey'in câîz olduğunu beyân, onu bir defa yapmakla hâsıl olur. Haramdır zannedilmesini def için o fiili devam üzere yapmaya hacet yokdur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin İkindiden Sonra Kılmakda Olduğu İki Rekat Namazı Tanıma Bâbı
4-)
Domuzdan mâda bütün hayvanların derileri tabaklanmakla temiz olur. İmâm A'zam Ebû Hanife'nin mezhebleri budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Ölü Hayvan Derilerinin Dibagatla Temizlenmesi Bâbı
4-)
Hasan ü'bnü Ali (radıyallahü anh) hadisini İmâm Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve Taberâni tahric etmişlerdir. Mezkûr hadîste râvî Ebû’l - Havrâ' Şöyle deditir: ü'bnu Ali'nin yanındaydık, kendisine: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den —yahut Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den— neler belledin? diye sordular. Hasen şu cevâbı verdi: Onunla birlikte yürüyordum, sadakaya âit bir hurma harmanının yanından geçiyorduk. Ben, bir hurma alarak ağzıma attım, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hurmayı tükürüğü ile birlikte ağzımdan aldı. Bunu gören bir zât: bıraksan ne olur?) dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'- Âl-i Muhammed'e sadaka helal ceğildir.) buyurdular. isnadı sahihtir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zekât
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İle Beni Haşim Ve Benil - Muttalibden İbaret Olan Âline Zekat Almanın Haram Kılınması Bâbı
4-)
Yıkanırken veya abdest alırken konuşmakda bir beis olmadığı gibi böylelerine selâm vermekde de beis yokdur. Fakat bevl eden kimseye, selâm verilmez.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Duha Namazının Müstehab, En Azının İki En Mükenmelinin Sekiz; Ortasının Dört Yahut Altı Rekat Oluşu Ve Bu Namaza Devama Teşvik Bâbı
4-)
Müslüman olan Mekke'lilerin hicreti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
4-)
Nil'deki gemilere erkeklerle karışık kadınlar da biner. Bazıları yanık ve yüksek sesleriyle şarkılar söylerler. Aralarında kadehler tokuştururlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Fitneye Sebep Olmamak Şartı Île Kadınların Mescidlere Çıkmaları, Fakat Koku Sürünerek Çıkmamaları Bâbı
4-)
Ecelin ziyadeliği ömrün bereketiyle ve sahibini hayırlı işlere muvaffak kılmakla olur. Bu suretle kısa ömürde, başkalarının uzun ömürlerinde yapamadıkları hayırlı işleri yapar; onlardan çok yaşamış gibi olur. İmâm Nevevî bu son kavli en sahîh bulmaktadır. Kâdi Iyâz bazılarının: «Ziyadeden murâd: Öldükten sonra hayırla anılmaktır.» dediklerini hikâye etmiştir. Fakat «Bu kavil zayıf yahut bâtıldır!» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı
4-)
İhtimal ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr (radıyallahü anh) bu sütü muztar kaldıkları için içmişlerdir. Nevevî ilk iki cevabın daha güzel olduğunu söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Hicret Hadisi Bâbı Buna Göç Hadisi De Denilir
4-)
Ebû Saîd (radıyallahü anh) hadîsini Nesâî rivâyet etmiştir. Hazret-i Ebû Saîd: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Öpmek ve kan aldırmak için ruhsat verdi.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
4-)
Hadîs-i şerif sahabenin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e karşı gösterdikleri saygı ve hürmete işaret etmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Fütuhat Sayesinde Hacet Kalmayınca Muhacirlerin Ensâra Ağaç Ve Meyveden İbaret Olan Bağışlarını İade Etmeleri Bâbı
4-)
Ebû'l-Kâasım künyesini takmak yalnız ismi Muhammed veya Ahmed olanlara yasak edilmiştir. Bu isimlerden birini almayanlara Ebû'l-Kâsım künyesini takınmakta bir beis yoktur. Selefden bir cemaatın mezhebi de budur. Onlar bu hususta Hazret-i Câbir'den merfû bir hadîste rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
4-)
Vasile b. Eska' (radıyallahü anh) hadîsini Ebû Dâvûd ile Nesâî tahrîc etmişlerdir. Bu hadîste şöyle denilmektedir: sebebiyle cehennemi hak eden bir dostumuz için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldik de: Onun nâmına kale âzâd edin ki, Allah da kölenin her bir uzvu mukabilinde onun bir uzvunu cehennemden âzâd etsin! buyurdular.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âzâd
Konu: Âzadın Fazileti Bâbı
4-)
Cübeyr b. Mut'ım (radıyallahü anh) hadîsini İmâm-ı Ahmed, Bezzâr ve Ebü Ya'lâ «Müsned»lerinde; Taberâni «El-Kebîr» nâm eserinde rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
4-)
Kadın medhulün bihâ olsun olmasın «Sen bana haramsın» sözü ile bir talâk-ı bâin vâki' olur. İmâm Mâlik'in bir kavli budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Karısını Kendine Haram Edip De Boşamayı Niyet Etmeyan Kimseye Keffaret Vacib Olması Bâbı