Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
2238-)
Bana Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize, Abdullah b. Vezîd rivâyet etti. ki):Bana Hayve rivâyet etti. ki): Bana Ebü Sahr, Yezîd b. Abdillâh b. Kuseyt'den naklen rivâyet etti, ona da Dâvûd b. Âmir b. Sa'd b. Ebî Vakkaas, babasından naklen rivâyet etmiş ki, babası Abdullah b. Ömer'in yanında oturuyormuş. Birden Maksûre'nin sahibi Habbâb (18) çıka gelmiş. Ve: Yâ Abdallah b. Ömer! Ebû Hüreyre'nin ne söylediğini işitmiyor musun? (Baksana) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i kim cenaze ile birlikte onun evinden çıkar da; namazını kılar, sonra defnedilinceye kadar cenazenin arkasından giderse, o kimseye iki kırat ecir vardır. Her bir kırat Unut Dağı kadardır. Cenazenin namazını kılıp da, dönen kimseye ise Uhut Dağı kadar bir ecir vardır.» buyururken işitmiş: demiş. Bunun üzerine İbn Ömer Habbâb'ı Ebû Hüreyre'nin söylediklerini sorarak, gelip kendisine haber vermek için Âişe'ye göndermiş. İbn Ömer mescidin çakıllarından bir avuç almış, onları elinde evirip çeviriyormuş. Nihayet elçi dönüp gelmiş ve Âişe'nin: «Ebü Hüreyre doğru söylemiş.- dediğim bildirmiş. Bunun üzerine İbn Ömer elindeki çakılları yere vurarak: biz bir çok kıratlarda kusur ettik.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazı Kılmanın Ve Cenaze Arkasından Yürümenin Fazileti Bâbı
2239-)
Bize Muhammedü'bnü Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Yahya yani İbn Saîd rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Bana Katâde, Salim b. Ebî'l-Ca'd'dan, o da Ma'dân b. Ebî Tâlhate'l-Ya'meri'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in azatlısı Sevbân'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-- kim bir cenazenin namazını kılarsa, o kimseye bir kirât; defninde bulunursa iki kırat (sevap) vardır. Kîrâî: Unut Dağı kadardır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazı Kılmanın Ve Cenaze Arkasından Yürümenin Fazileti Bâbı
2240-)
Bana İbn Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Muâzü'bnü Hişâm rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Bize İbn'l - Müsenna rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Adiyy, Saîd'den naklen rivâyet etti. H. Züheyrü'bnü Harb da rivâyet etti. ki): Bize Affân rivâyet etti. ki): Bize Ebân rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi bu is-nâdla, bu hadîsin mislini Katâde'den rivâyet etmişlerdir. Said ile Hişâm'ın hadislerinde: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kîrât soruldu da; — Uhut Dağı gibidir; buyurdular.» ibaresi vardır. Âişe hadîslerini Buhârî, Nesâî ve İbn Mâce; Ebû Hüreyre hadîsini dahi Ebû Dâvûd, Tirmizî ve keza Nesâî ile İbn Mâce muhtelif râvîler-den tahrîc etmişlerdir. bâbda Hazret-i Sevbân hadisinden maada Berâ’ (radıyallahü anh) ile Abdullah b. Mugaffel ve Ebû Saîd-i Hudrî, Übeyy b. Kâ'b ve İbn Ömer (radıyallahü anhüma) hazerâtından da rivâyetler vardır. ile Abdullah b. Mugaffel hadislerini Nesâî: Saîd-i Hudrî hadîsini İbn Ebû Şeybe; b. Kâ'b (radıyallahü anh) hadîsini İbn Mâce tahrîc etmişlerdir. Rivâyetlerin hepsi hemen hemen ayni hükmü ifâde etmektedirler. beyânına göre, kîrâd: Yarım dânık, demektir. Dânık: Dirhemin altında biridir. Fakat burada ondan mûrâd: Nasipdir. «Kirât, dinâr'ın cüzlerinden bir cüz olup, ekseri memleketlerde dinâr'ın onda birinin yansıdır.» derler. lılara göre, kîrât: Dirhemin yirmidört cüz'ünün biridir. Bazıları: «Kîrât, dirhem'in altıda birinin yarısıdır.» demiş; bir takımları burada ondan bu gibi mikdârlar kastedilmeyip, Allah ındinde malûm olan cüzlerden bir cüz murâd edildiğini: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in onu Uhut Dağı ile temsil ederek anlatmağa çalıştığını söylemişlerdir. göre «Uhut Dağı gibi» tâbiri, kîrât'in tefsiri değil; maksadın izahıdır. Bu hadîsden murâd: Cenazeye iştirak eden kimse sâde namaz kılmakla iktifa ederse bir, defnine de iştirak ederse iki ecir nasiple döneceğini anlatmaktır. rivâyetlerde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sevap miktarını kıratla ifâde etmesi, o zamanlar ekseriyetle muamelat ki-râtla yapıldığı içindir. Bu sebeple kîrât lâfzı bir çok hadislerde vârid olmuştur. Bunların bazıları mâruf olan kirât mânâsına alınmış, bir takımları da cüz mânâsına hamledilmiştir. kirâtın iki büyük dağ gibi olmakla temsil buyurulması istiare tariki iledir. Maamâfih hakikat murâd edilmiş olması da mümkündür. Bu takdirde Teâlâ Hazretleri kıyâmet gününde bu gibi zevatın amellerini mücessem bir şekilde halk edecek ve her kirâtın büyüklüğü Uhut dağı kadar olacak demektir. Uhut dağı ile temsil dahi muhatapların ekserisi onu gerektirdiği gibi bildiklerindendir. «Uhut dağı ile temsil, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi seven bir dağdır; biz de onu severiz; buyurduğu içindir.» demişlerdir. Büyüklüğünden dolayı onunla temsil yapıldığını söyleyenler de vardır. İbn Ömer'in Ebû Hüreyre çok oluyor...» sözünden muradı: Kirmânî'ye göre: Ya ecri söylemekte yahut hadîs rivâyeti husûsundadır. Çok hadîs rivâyet, ettiği için bu bâbta rivâyeti karıştırmış olacağından korkmuştur. Yoksa «Ebû Hüreyre işitemediği bir şeyi rivâyet etmiştir.» demek istememiştir. Zira her ikisinin de pek yüksek mertebelerde bulunmaları, onlar hakkında böyle Şeyle düşünmeye manîdir. Rivâyete göre Ebû Hüreyre mes'eleyi duyunca İbn Ömer'e gelmiş; birlikte Hazret-i Âişe'nin huzuruna giderek tahkîkaatta bulunmuşlar; Âişe (radıyallahü anha) bu hadîsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğini onlara da söylemiş. Bunun üzerine Ebû Hüreyre, İbn Ömer'e dönerek »Beni Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den ne kırda ağaç dikmek, ne de çarşıda alışveriş yapmak meşgul etmiştir. Bütün işim gücüm onun verdiği lokmayı yemek ve öğrettiğini bellemektir.» demiştir. Tin diyor ki: «İbn Ömer bundan gussa etmiş değil; Ebû Hüreyre' nin yanıldığından korkmuştur. Yahut kendisine Ebû Hüreyre' nin bu hadîsi merıû olarak rivâyet ettiği nakledilmemiş de, onu kendinden söylüyor sanmış ve reddetmiştir.» Ömer' in: «Vallahi biz bir çok kirâtlarda kusur ettik.» demesi: Bir çok cenazelerin defninde bulunmadığına işarettir. iki kîrât sevap mücerred cenazeyi kabre indirmeyle hâsıl olur mu, yoksa defn işi bitip de, sıra kabrin üzerine toprak atmaya geldikte mi yahut kabristanda yapiacak işler tamâmiyle bittikten sonra mı verilecektir? Bâbımız rivâyetleri hatıra gelen bu husûsâtın her birini mevzubahis etmişlerdir. Rivâyetlerin bâzılarında iki kîrâtın neden ibaret olduğunu kimin sorduğu beyân edilmemişse de. Ebû Avâne'nin rivâyetinde soranın bizzât Ebû Hüreyre. cevap verenin de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğu beyân edilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazı Kılmanın Ve Cenaze Arkasından Yürümenin Fazileti Bâbı
2241-)
Bize Hasen b. İsâ rivâyet etti. ki): Bize İbni Mubârek rivâyet etti. ki): Bize Bize Sellâm b. Ebî Muti', Eyyûb'dan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Âişe'nin süt kardeşi Abdullah b. Yezid' den, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi.. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşları bir cenaze yoktur ki, namazını Müslümanlardan yüz kişiye baliğ olan bir cemâat kılarak, hepsi ona şefaat dilesinler de, kendilerine o kimse hakkında şefâata izin verilmesin.» b. Ebî'l - Muti’ ki: «Bilâhare ben bu hadîsi Şuayb b. Habhâb'a söyledim de: Onu bana Enes b. Mâlik, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den. rivâyet etti, dedi.» hadîsde, bir cenazenin namazını yüz kişi kılarsa, kıyaâmet gününde ona şefaatçi olacakları bildiriliyor. sonra gelen İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadisinde bir kimsenin namazını kırk kişi kılarsa; Ebû Dâ vûd ile başkalarının tahric ettikleri Mâlik b. Hübeyra hadîsinde bir kimsenin cenazesini üç safflık cemâat kılarsa şefaati hak edeceği bildiriliyor. Mâlik hadîsini Tirmizî dahi rivâyet etmiş ve onun hasen bir hadîs olduğunu söylemiştir. ayni hadîsin sahîh olduğunu bildirmiştir. ki, bu bâbda rivâyetler muhtelifdir. Kâdı îyâz: «Bu hadîsler, soranlara cevap olmak üzere vârid olmuş; Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) herkese suâline göre cevap vermiştir.» diyor. de şunları söylüyor; «İhtimâl ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e evvelâ yüz kişinin cenaze hakkındaki şefaat dilekleri kabul edileceği bildirilmiş, o da bunu ümmetine haber vermiştir. Bilâhara kırk kişinin, daha sonra sayıları az bile olsa üç saff teşkîl eden cemâatin şefaat dileklerini kabul edileceği haber verilmiş, onları da bildirmiştir. de denilebilir: Bu söz; bir mefhûm-i âdettir. Usûl-ü fıkıh ulemâsının cumhûruna göre mefhûm-u âdetle ihticâc olunamaz. Binâenalayeh yüz kişinin şefaati kabul edileceğini bildirmek, ondan az sayıda olanların şefaati kabul edilmeyeceğine delil olamaz. Kırk kişiyle üç saff meselesi dahi böyledir. hâlde bütün hadislerle amel olunacak ve şefaat hakkı üç saff ile kırk kişinin sayı İtibârı ile az olanlarına da verilecektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Bir Kimsenin Cenazesini Yüz Kişi Kılarsa O Kimse Hakkında Şefaatlarının Kabul Edileceğine Dair Bab
2242-)
Bize Harun b. Mâ'ruf ile Hârûn b. Said El-Eylî ve Velîd b. Şücâ' Es - Sekûnî rivâyet ettiler. Velid (Bana rivâyet etti.) tâbirini kullandı. Ötekiler: (Bize İbn Vehb rivâyet etti.) dediler. ki): Bana Ebû Sahr, Serik b. Abdillâh İbn Ebî Nemîr'den, o da İbn Abbâs'ın azatlısı Küreyb'den, o da Abdullah İbn Abbâs'dan naklen haber verdi ki, İbn Abbâs'ın Kudeyd'de yahut Usfân'da bir oğlu vefat etmiş. Bunun üzerine İbn Abbâs: Yâ Küreyb! Bak oğlumun cenazesine ne kadar cemâat tonlan-mış? demiş. diyor ki: Bunun üzerine ben dışarıya çıktım. Bir de baktım ki oğlunun cenazesine bir hayli cemâat toplanmış. Bunu kendisine haber verdim, İbn Abbâs: Bu toplananların kırk kişi olduğunu tamlıîn eder misin? dedi. Ben: Evet; cevâbını verdim. (Öyle ise) cenazeyi çıkarın. Zira ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: bir Müslüman yoktur ki, öldüğü zaman cenazesini Allah'a hiç bir şey'i şerik koşmayan kırk kişi tutup kapsın da, Allah kendilerine o kimse hakkında şefâata izin vermesin.» dedi. Ma'rufun rivâyetinde: «Serik b. Ebi Nemir'den, o da Küreyb’den o da İbn Abbâs'dan.» denilmiştir. ile Usfân: Mekke ile Medine arasında iki yerin ismidirler. Râvi çocuğun ha ilgisinde vefat ettiğinde şüphe etmiştir. bu, gerekse bundan önceki hadis, Müslümanlardan cenaze namazı kılan cemâatin o cenaze hakkındaki şeraat isteklerinin kabul edileceğine delildir. Cenaze namazında cemaatın kalabalık olması müstehabdır. Maamafih rivâyetlerde gösterilen adetlerin az miktarlarına da şefaat hakkı verileceğine göre kırk adedini bildiren hadîs, yu/ adedinin mefhûmunu itibardan ıskaat etmiş; üç salT hadîsinin mefhûmu dahi kırk kişi mefhûmunun hükmünü kaldırmıştır. Binâenaleyh netice ittibârı ile mâna şu olur: «Cenaze hakkında şefaat isteyenlerin arzular, is'âf edilecektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Bir Kimsenin Cenazesini Kırk Kişi Kılarsa, Kendilerine O Kimse Hakkında Şefaata İzin Verileceği Bâbı
2243-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Ebü Bekir b. Ebî Şeybe, Züheyr b. Harb ve Alîyyü'bnü Hucr Es - Sa'dî hep birden İbn Uleyye'den rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. ki): Bize İbn Uleyye rivâyet etti. ki): Bize Abdülaziz b. Suheyb, Enes b. Mâlik'd en naklen haber verdi. Dedi ki; Bir cenaze geçirilirken, onu hayırla yâdedenler oldu. Bunun üzerine Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) oldu; vacib oldu; vacib oldu.» buyurdular. bir cenaze geçirilirken onu da şerle yâdedenler oldu. Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (yine): oldu; vâcib oldu; vâcib oldu.» buyurdular. Annem babam sana feda olsun. Bir cenaze geçirilirken cenaze hayırla yâdolundu; sen: «Vâcib oldu; vâcîb oldu; vacib oidu.» dedin; başka bir cenâne şerle yâdolundu. sen yine «Vâvib oldu; vâcib oldu; vâcib oldu.» buyurdun? dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'- kimi hayırla yâdederseniz ona cennet, kimi şerle yâdedersenîz ona da cehennem vâcib olur. Zira sizler yer yüzünde Allah'ın şahitlerisiniz; sizler yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz; sizler yer yüzünde Allah'ın şahitlerisiniz.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Ölenlerden Hayir Veya Şerle Anılanlar Hakkında Bab
2244-)
Bana Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrânî rivâyet etti. ki): Bize Hammâd yani İbn Zeyd rivâyet etti. H. Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Ca'fer b. Süleyman haber verdi. Bu râvîlerin ikisi birden Sâbit'den, o da Enes' den naklen rivâyette bulunmuşlardır. Râvî: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından bir cenaze geçirdiler...» diyerek hadîsi Abdülaziz'in, Enes'den rivâyet ettiği gîbi rivâyette bulunmuştur. Şu kadar ki, Abdülazîz'in hadisi daha tamamdır. hadîsi Buhârî ile Ebû Dâvûd -Cenaze- bahsinde tahric etmişlerdir. kelimesi: Övmek ve hayırla yâdetmek mânasındadır Bu kelime esâs ittibârı ile şerr hakkında kullanılmazsa da, burada müşâkele için şerr hakkında da kullanılmıştır. Nitekim Teâlâ Hazretlerinin» cezası o kötülüğün misildir.» âyet-i kerimesi de bu kabildendir. sena kelimesinin hem hayırda yem şerrde kullanıldığını; bir takımları da şerde kullanılmasına şâz olduğunu söylemişlerdir. Nadr b. Enes'den tahric ettiği bir hadis-de şöyle buyuruluyor: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında oturuyordum. Derken bir cenaze geçirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-- Bu cenaze kimdir? diye sordu; cenâsezidir; Allah ve Resûlünü sever; Allah'ın taatı uğrunda çalışıp çabalardı; dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Vâcib oldu; vâcib oldu; vâcib oldu, buyurdu. bir cenaze geçirdiler; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (yine): Bu cenaze kimdir? diye sordu. Ashâb: Filânın cenâzesidir; bu adam Allah'a ve Resûlüne buğz eder, Allah'a mâsiyet uğrunda çalışıp çabalardı; dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iyine): oldu; vâcib oldu; vâcîb oldu.) buyurdu, Ashâb: Ya Resûlallah! Cenaze ve ona yapılan sena hakkında ne buyurursun? Birinci cenaze hayırla, ikincisi de şerle yâdedildi. Sen ikisi hakkında da: oldu; vâcib oldu; vâcib oldu.) buyurdun, dediler. üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (Evet, yâ Ebâ Bekir! Hakîkaten Allah'ın bir takım melekleri vardır ki, bunlar Âdem oğullarının dilinde, onda bulunan hayır ve şerri söylerler.) buyurdular.» «Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in şartları üzere şahindir. Ama onlar onu bu lâfızla tahric etmemişlerdir.» demiştir. rivâyet ettiği bu hadis Bâbımız rivâyetinde müp-hep bırakılan hayır ve şerri tefsir etmiştir. Dâvûd'un, Hazret-i Ebû Hüreyre'den rivâyet ettiği bir hadîsle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gökyüzünde Allah'ın şahitleri, sizler de yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Gerçekten siz birbirinize şahitsiniz.» buyurmuştur. yâdolunan cenaze hakkında Resûl-i Zîşân (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin «Vacib oldu.» buyurmasından murad: Cennet, öteki cenaze hakkındaki sözünden murâd da: Cehennem vâcib oldu demektir. iki cümledeki vücûb sübût manasınadır. Yahut haber verdiği husus yüzde yüz vâki olacağına göre, sübût vâcib olan bir şey gibidir. kelâm Ashâb-ı kirâm'in birinci cenzeyi hayırla yâdetmeleri, onun hayır işlediğine delâlet eder. Binâenaleyh o, cenneti hak etmiştir. İkinciyi şerrle yâdetmeleri, yaptığı işlerin kötü olduğunu gösterir. Şu hâlde, o da cehennemi hak etmiştir. Çünkü mü' minler biribirlerinin şahitleridir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vâcib oldu kelimesini tekrarlaması, sözünü te'kîd ve tahkik içindir. diyor ki: «Fukahâya göre bu hadisden murâd: Fazilet sahiplerinin ve özü sözü doğru olan kimselerin hayırla yâdetme-sidir. Zira fâsikler de birbirlerini hayırla yâdederler. Fakat onlar bu hadisin mânâsına dâhil değillerdir. Bir de şerrle yâdeden kimsenin, o cenazeye düşman olmaması şarttır. Çünkü sâlih bir zâtın düşmanı olabilir. Düşmanı Ölür de, sâlih zât onu kötülükle yâdederse o cenaze yine bu hadisin manâsında dâhil değildir. Zîrâ âdil bile olsa aralarında düşmanlık bulunduğu için dünyâda iken onun aleyhine şehâdeti kabul olunmuyordu. Beşer mâsûm değildir.» şöyle bir suâl hâtıra gelebilir: «Hazret-i Zeyd b. Erkâm'dan rivâyet olunan sahîh bir hadisle ölülere sövmek yasak edilmiş, onları hayırla anmak emir Duyurulmuş iken, ölülerin kötülüklerini söylemek nasıl tecviz edilebilir?» bu suâlin cevâbı şudur: sövmek münafık, kâfir ve açık açık fisk-u fücurda bulunan yahut dîn Bâbında bid'at çıkarmış olmayanlardır. Bu sayılanların şerrle yâdolunması, onların yolunu tutarak kendilerine uyanlar bulunmaması için caizdir. «Cenazeyi hayırla yâdedenlerin medh-u senası mutlaka cenazenin fiillerine uygun olmalıdır.» demişlerdir. göre, ölülere sövmeyi yasak eden hadîsin Bâbımız hadisinden sonra vârid olması muhtemeldir. Bu takdirde onu neshetmiş olur. göre Hazret-i Enes hadîsi dirileri gıybet hükmündedir. Eğer bir kimsenin ekseriyetle fiilleri hayır olursa, o kimseyi gı; bet etmek haramdır. Ama fâsikliğini ilân eden biri olursa, onun hakkında gıybet sayılacak bir şey yoktur. Ölü dt buna kıyâs olunur. Binâenaleyh Enes hadîsi memnu olan ölülere sövme kabilinden değildir. bir takımları: «Sena umumiyetle bütün Müslümanlar hakkında carîdir, Allahü teâlâ insanlara yahut insanların ekserisine ölen bir kimse hakkında senada bulunmayı ilham ederse, bu onun cennetlik olduğuna delildir. Bu hususta işlediği fiillerin cennetlik olmayı iktizâ edip etmemesi müsavidir. Fiilleri cennetlik olmasını iktizâ etmese bile onu mutlaka azâb etmek gerekmez. Böylesi Allah'ın meşîetine kaçınıştır. Nasıl dilerse öyle yapar. İşte Allahü teâlâ bu kuluna senada bulunmayı bizlere ilham buyurdumu anlarız ki Allah ona mağfiret buyurmayı dilemiştir. izahattan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in «Vacib oldu...» demesi için evvelâ ashabın senada bulunmalarının faydası anlaşılır. Allah'ın yeryüzündeki şahitlerisiniz.» hem ashâb-ı kira m'a hem de onların sıfatında mü'min olanlara şâmildir. Tin, bunun sahabeye mahsûs olduğunu çünkü sahabenin hikmet tahtında konuşurduklanni; onlardan sonra gelenlerde bu meziyet bulunmadığını rivâyet etmiş, sonra: «Doğrusu bu mes'ele mutemet ve ehl-i takva olanlara mahsûstur.» demiştir. Anlaşılan ashâb-ı kirâm'ın yâdettikleri cenaze münafıklardaranış, diyor. Ahmed'in rivâyet ettiği bir hadise bakılırsa Nevevî'nin mütâlâası kabule şayan görülür. Çünkü o rivâyette Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şerrle yâdedilen cenazenin namazını kıldığı bildiriliyor. haki: «Bu hadisde bir kimsenin bildiği bir şey'i hîn-i hacette meselâ hâkimin şahitleri tezyike zata sorması gibi bir ihtiyâç vukuunda söylemesinin caiz olduğuna delil vardır.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Ölenlerden Hayir Veya Şerle Anılanlar Hakkında Bab
2245-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd, Mâlik b. Enes'den ona okunanlar meyânında gelen şu hadîsi rivâyet etti: Mâlik, Muhammed b. Amr b. Hâlhale'den, o da Ma'bed b. Kâ'b b. Mâlik'den, o da Ebû Katâdete'bnü Rib'î'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulunmuş. Ebû Katâde şunları anlatmış: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından bir cenaze geçirdiler. (Onu görünce) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Rahata ermiş yahut kendisinden kurtulunmuş.» buyurdular. Ashâb: «Bu rahatlayan ve kendisinden kurt ulunan ne demektir?» diye sordular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)' «Mü'min bir kul dünyânın yorgunluğundan rahata erer; fâcir kuldan ise İnsanlar, memleketler, ağaçlar ve hayvanlar (kurtulup) rahata ererler.» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Rahata Eren Ve Kendisinden Kurtulunan Hakkındaki Hadis Bâbı
2246-)
Bize Muhammedü'bnu'l -Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize, Yahya b. Saîd rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki):Bize Abdürrazzâk haber verdi. Bu râvîler hep birden Abdullah b. Saîd b. Ebî Hindi' den, o da Muhammed b. Amr'dan, o da Kâ'b b. Mâlik'in bir oğlundan, o da Ebû Katâdeden, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)' den naklen rivâyet etmişlerdir. Yahya b. Said hadisinde: çilesinden ve yorgunluğundan Allah'ın rahmetine (kavuşup) istirahat eder.» ibaresi vardır. hadîsi Buhârî «Kitabu'r-Rukaak»da; Nesâî «Cenaze» bahsinde tahrîc etmişlerdir. müsterah ile müsterâhun minh kelimelerini biribirine bağlıyan «Vav» edatı taksîm için gelmiştir. Binâenaleyh «Ev» mânâsında kullanılmıştır. Nitekim ashâb-ı kirâmın suâllerine taksîm muk-tezâsı cevap verilmiştir. Yorgunluk ve meşakkat, manasınadır. Ayni mânâya gelen «Ezâ»nın, bu kelime üzerine atfedilmesi âmmın, hâs üzerine atfı kabilindendîr. Tin: «Mü'min kelimesinden hassaten ehl-i takva olan mü'min kastedilmiş olabileceği gibi, her mü'min murâd edilmiş de olabilir. Fâcir'den dahi hassaten kâfir veya âmmeten bütün âsiler murâd edilmiş olabilir.» demiştir. ölen kimseden kurtulup rahata ermeleri, onun zulmünden kurtulmakla olur. Memleketin rahata ermesi, malı mülkü gasp ve yağma etmesinden, hakkı hukuku çiğnemesinden kurtulmakla; ağaçların rahatı, onları gasp ederek, kesmemekle yahut meyvelerini almamakla tasavvur olunur. Yalnız ağacın rahatı sahibine aittir. Binâenaleyh buradaki isnâd mecazidir. rahata ermesi: aç susuz kalmaktan ve taşıyamıya-cakları yükü yüklemekten kurtulmaları ile olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Rahata Eren Ve Kendisinden Kurtulunan Hakkındaki Hadis Bâbı
2247-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, İbn Şİhâb'dan dinlediğim, onun da Saîdübnü'l - Müseyyeb'den, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Necaşî'nin vefatını halka günü gününe haber verdi. Sonra cemaatı namazgaha çıkardı ve dört tekbîr al (arak cenaze namazı kıl) di.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında Alınan Tekbir Hakkında Bir Bab
2248-)
Bana Abdülmelik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl b. Hâlid, İbn Şihâb'dan, o da Saîd b. El - Müseyyeb ile Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân'dan, onlar da Ebû Hüreyre'den nakletmiş olmak üzere rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Habeş Hükümdân Necaşî'nin vefatını günü gününe haber verdi. Kardeşiniz İçin istiğfar edin! buyurdu.» Şihâb ki: Bana Saîd b. El-Müseyyeb rivâyet etti. Ona da Ebû Hüreyre anlatmış ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabını namazgâhda saff yaparak cenaze namazını kıldırmış ve Necâşî üzerine dört tekbîr almış.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında Alınan Tekbir Hakkında Bir Bab
2249-)
Bana Amru'n-Nâkıd ile Hasenü'l - Hûlvânî ve Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ya'kûb yani İbn İbrahim, İbn Sa'd rivâyet etti. ki): Bize babam, Sâlih'den, o da İbn Şihâb'dan İki isnâdla birden Ukayl'in rivâyeti gibi rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında Alınan Tekbir Hakkında Bir Bab
2250-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Hârûn, Selim b. Hayyân'dan naklen rivâyet etti. ki: Bize Said b. Minâ, Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Necâşî Eshame'nin cenaze namazım kılmış ve üzerine dört tekbîr almıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında Alınan Tekbir Hakkında Bir Bab
2251-)
Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Said, İbn Cüreyc'den, o da Atâ'dan, o da Câbir İbn Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'- gün Allah'ın sâlih bir kutu olan Azhame vefat etti.» buyurdu. kalkarak bize İmâm oldu ve onun cenaze namazım kıldı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında Alınan Tekbir Hakkında Bir Bab
2252-)
Bize Muhammed b. Ubeyd El - Guberî rivâyet etti. ki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan, o da Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. H. Yahya b. Eyyûb da rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize İbn Uleyye rivâyet etti. ki): Bize Eyyüb, Ebû'z - Zübeyr'den o da Câbir b. Abdüllâh'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): din kardeşiniz vefat etmiştir. Binâenaleyh kalkın, onun cenaze namazını kılın.» buyurdu. üzerine biz de kalktık, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi iki saff yaptı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında Alınan Tekbir Hakkında Bir Bab
2253-)
Bana Züheyr b. Harb ile Aliyyu'bnü Hucr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İsmail rivâyet etti. H. Yahya b. Eyyûb da rivâyet etti. ki): Bize İbn Uleyye, Eyyûb'dan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû’l -Mühelleb'den, o da İm-rân b. Husayn'dan naklen rivâyet etti. İmrân Şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Necâşî'yi kastederek: din kardeşiniz vefat etmiştir. Binâenaleyh kalkın onun cenaze namazını kılın.» buyurdular. rivâyetinde yerine buyurmuştur. hadîsi bütün kütüb-i sitte sahipleri «Cenaze» bahsinde muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir. Bir kimsenin öldüğünü haber vermektir. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir mucize olmak üzere Necâşî'nin vefatını günü gününe haber vermiştir. veya Nicâşi: Habeş İmparatoru demektir. Nitekim Roma İmparatoruna Kayser, Türk hükümdarına Hakan denilir. bu kelimeyi «yâ»nın şeddesi ile «Necâşiyy» şeklinde okumuşsa da, doğrusu şeddesiz okumaktır, ismi, hadisin bir rivâyetinde tasrîh buyurulduğu vecîhle «Azhame»' dir. bunun «Azmaha» okunacağını söylemişlerdir. Ma-amâfih şerek Necâşi'nin gerekse babasının isimleri hakkında muhtelif kaviller ileri sürenler olmuştur. Müslümanlığı kabulü hakkında İbn Sa'd -Tabakaat»'ında şunları kaydetmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı Hudeybiye'den döndâğü vakit 7. yılda Amr b. Ümeyye'yi, Necâşî'ye elçi gönderdi. Necâşi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mektubunu alarak, yüzüne gözüne sürdü ve tahtından aşağı inerek, tevazu' göstermek için yere oturdu. Sonra Müslüman oldu ve Müslümanlığı kabul ettiğini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yazdı. Necâşî, Hazret-i Câfer b. Ebi Tâlib (radıyallahü anh)’ın delâleti ile Müslüman olmuşdur.» bir rivâyette: -Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Necşî'ye mektup yazdı. Bu Necâşi cenaze namazını kıldığı Necâşi'den başkadır...» deniliyorsa da, Aynî bu sözün bâzı râvîler tarafından vehm eseri söylenmiş olduğu ihtimâli üzeninde durulduğunu yahut Müslüman olan Necâşî vefat ettikten sonra onun yerine geçen Necâşî'ye de bir mektup yazmış olması muhtemel bulunduğunu söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında Alınan Tekbir Hakkında Bir Bab
2254-)
Bize Hasenü'bnü Rabi' ile Muhammedü'bnü Abdillâh b. Nümeyr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdullah b. İdrîs, Şeybânî'den, o da Şa'bî'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cenaze defnedildikten sonra bir kabrin üzerine cenaze namazı kılmış ve dört tekbîr almış. ki: «Şa'bî'ye: Bu hadîsi sana kim rivâyet etti? dedim; Sika (yani) Abdullah İbn Abbâs (rivâyet etti.) dedi.» Hesen'in rivâyet ettiği hadîsin lâfzı budur. İbn Nümeyr rivâyetinde ise: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kabrin yanına vararak üzerine namaz kıldı. Cemâat da arkasına saff oldular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dört defa tekbir aldı; dedi. Âmîr'e: Sana (bu hadisi) kim rivâyet etti? dedim; Âmir: Sika, orada hâzır bulunan İbn Abbâs; cevâbını verdi.» ibâresİ vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında Alınan Tekbir Hakkında Bir Bab
2255-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym haber verdi. H. Hasenü'bnü Rabi' ile Ebû Kâmil de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdülvâhid b. Ziyâd rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Cerir haber verdi. H. Muhammedü'bnü Hatim de rivâyet etti. ki) Bize Veki' rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Ubeydullah b. Mu âz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Muhammedü'bnü’l -Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi Seybânî'den o da Şa'bî'den, o da İbn Abbâs' dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarki hadisin mislini rivâyet etmişlerdir. Fakat hiç birinin rivâyetinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dört tekbîr aldığı zikredilmemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabir Üzerine Cenaze Namazı Bâbı
2256-)
Bize İshâk b. îbrâhîm ile Hârûn b. Abdillâh hep birden Vehb b. Cerir'den, o da şu'be'den, o da İsmail b. Ebî Hâlid'den naklen rivâyet ettiler. H. Ebû Gassân Muhammedü'bnü Amr Er Râzî de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Dureys rivâyet etti. ki): Bize İbrahim b. Tahmân, Ebû Hasîn'den rivâyet etti. İsmâi! ile Ebû Hasîn'in ikisi birden Şa'bî'den, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen kabir üzerine cenaze namazı kılması hususunda şeybânî'nin hadisi gibi rivâyette bulunmuşlardır. birinin hadîsinde «Ve dört tekbîr aldı...» İfadesi yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabir Üzerine Cenaze Namazı Bâbı
2257-)
Bana İbrahim b. Muhammed b. Ar'arate's – Sâmî rivâyet etti. ki): Bize Gunder rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Habib b. Şehid'den, o da Sâbit'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kabr üzerine cenaze namazı kılmış. Abbâs hadisini Buhârî «Cenaze» ve «Ezan» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizİ, Nesâî ve İbn Mâce «Cenaze» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir bu hadîsi rivâyet ettikten sonra: «Bu bâbda Enes, Büreyde, Yezid b.-Sâbit, Ebû Hüreyre, Âmir b. Rabîa, Ebû Katâde ve Sehl b. Huneyf (radıyallahu anhüm) hazerâtından da hadisler vardır.» demiştir. maada yine bu bâbda Câbir, Ebû Said ve Ebû Ümâmete'bnü Sehl hazerâtından rivâyetleri vardır. hadîsi Bâbımız rivâyetleri arasındadır. Bu hadîsi İbn Mâce dahi rivâyet etmiştir. hadisini İbn Mâce rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîsde: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir cenazenin namazını defnedildikten sonra kıldı.» denilmektedir. b. Sabit hadisini Nesâî ile İbn Mâce tahric etmişlerdir. Bu hadîsde: (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkarak cemâati arkasına saff yaptı ve dört tekbîr alarak namaz kıldı.» denilmektedir. Hüreyre hadîsini Buhârî ile Müslim tahric etmişlerdir. Az sonra gelecektir. b. Rabîa hadîsini İbn Mâce rivâyet etmiştir. Bu hadîsde kara bir kadının vefat ettiğinden bahsedilmekte ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabına kabir başında saff olmalarını emrederek cenaze namazını kıldırdığı bildirilmektedir. Katâde hadisini Beyhaki rivâyet etmiştir. Bu hadise göre Berâ' b. Ma'rûr vefat etmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cenaze namazını kabrinin üzerine kıldırmıştır. b. Huneyf hadisini İbn-Ebî Şeybe «Mûsannasında rivâyet etmiştir. Bu hadisde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir kadının cenaze namazını kabri üzerine kıldırdığı ve dört tekbîr aldığı bildirilmiştir. hadisini Nesâî rivâyet etmiştir. Bunda da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir kadının cenaze namazım, kadın defnedildikten sonra kabrinin üzerine kıldırdığı bildirilmiştir. Said hadisini İbn Mâce rivâyet etmiştir. Bunda dahi bir kadının cenaze namazının kabri üzerine kılındığından bahsedilmektedir. Ümametü'bnü Sehl hadisini Nesâî rivâyet etmiştir. Mezkûr hadisde yaylalı bir kadının hastalanıp öldüğü ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in cenaze namazını dör tekbirle kabri üzerine kıldırdığı bildiriliyor. Ümâme'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sohbeti olup olmadığı ihtilaflıdır. Fakat onu gördüğü şüphesizdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabir Üzerine Cenaze Namazı Bâbı
2258-)
Bana Ebû'r-Rabî Ez-Zehrânî ile Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyn El - Cahderi rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Kâmil'indir. Dediler ki: Bize Hammâd yani İbn Zeyd, Sâbit-i Bünânî'den, o da Ebû Rafi’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, kara bir kadın —yahut bir genç.— mescidi süpürtiyormuş. (Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu göremiyerek soruşturmuş. Ashâb: «O, öldü!» demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-- Bana haber vermeli değimiydiniz? buyurmuş. diyor ki: Galiba ashâb, bu kadının —veya gencin— umurunu küçümsemişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Bana onun kabrini gösterin.» dedi. kabrini gösterdiler. O da kabrinin üzerine cenaze namazını kıldı. Sonra: «Şüphesiz ki bu kabirler, sahipleri için karanlıkla doludur. Allah (azze ve celle) benim namazım sebebiyle kabirleri onlara aydınlatır. hadîsi Buhârî «Kitâbu's - Salât» ile «Cenâiz» bahsinde; Ebû Dâvûd ile İbn Mâce «Cenâiz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in arayıp göremediği kara bir kadın mı yoksa kara bir erkek mi olduğunda râvi şekketmiştir. Şekkeden râvînin Sâbit mi yoksa Ebü Râfi'mi olduğu belirtilememişse de, zahire bakılırsa Sabit' dir. Çünkü bu hadisi ondan bir cemâat şekk ile rivâyet etmişlerdir. tahrîc ettiği diğer bir rivâyette râvi Hammâd: «Ben, bu ölenin bir kadından başkası olacağınıtahmin etmiyorum.» demiştir. İbn Huzeyme' nin tahrîc ettiği rivâyette Hazret-i Ebû Hüreyre vefat edenin siyah bir kadın olduğunu seksiz olarak beyân etmiştir. rivâyetinde ise ölen kadının Ümmü Mihcen olduğu, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in suâline Hazret-i Ebû Bekir'in cevap verdiği beyân edilmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in «neden bana bildirme-diniz?» diye adetâ çıkışması, cenaze namazını kılmak istediği içindir. Çünkü hadîsin sonunda beyân buyurulduğu vecihle onun namazı ölüler için bir rahmet ve nurdur. son cümlesini Buhârî tahrîc etmemiştir. Ulemâdan bâzılarına göre buna sebep; Mezkûr cümlenin müdrec olmasıdır. Bir çok râviler onu Sâbit'in mürseîlerinden saymışlardır. Hibbân’ın rivâyetinden, kabrin «Bakî» de olduğu anlaşılıyor. Yine onun rivâyetine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in suâline ashâb-i kirâm: «oruçlu olduğunu söylemiştin de, seni rahatsız etmekten çekindik.- diye cevap vermişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha böyle yapmamalarını kendilerine tembih etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabir Üzerine Cenaze Namazı Bâbı
2259-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Muhammedü'bnü'l -Müsennâ ve İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammedü'b-nü Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. —Ebû Bekir: Şu'be'den dedi.— Şu'be, Amr b. Mürre'den, o da Abdurrahmân b. Ebî Leylâ'dan naklen rivâyet etti. Abdurrahmân Şöyle dedi-. «Zeyd bizim cenazelerimizin namazlarında dört tekbîr alırdı. Bir cenaze namazında beş tekbîr aldı; ben, bunu kendisine sordum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beş tekbir alırdı; cevâbını verdi. hadîsi «Sünen» sahipleri ile Tahâvi rivâyet etmişlerdir. Zeyd'den murâd: Hazret-i Zeydü'bnü Erkam’dır. Nitekim Ebû Dâvûd'un rivâyetinde beyân edilmiştir. şerif, cenaze namazında beş tekbîr alınacağını gösteriyor. Ancak İbn Abdilberr: «Ben, müteaddit beldeler fukahâ-s in dan, cenaze namazında beş tekbîr alınır, diyen bilmiyorum. Yalnız İbn Ebî Leylâ müstesna.» demiştir. namazında kaç tekbir alınacağı mes'elesinin ihtilaflı olduğunu yukarıda görmüştük. Bu hususta Kâdi Iyâz şunları söylemişdir: «Tekbir hususunda haberler muhteliftir. İbn Ebü Hayseme rivâyetinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dört, beş, altı, yedi ve sekiz defa tekbir aldığı bildirilmiştir. Nihayet Necâşî vefat edince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun cenaze namazını dört tekbirle kılmış bilâhare vefatına kadar tekbir adedi bu minval üzere devam etmiştir.» bu hadis mensûhtur. Ulemadan İbn Abdilberr ile diğer bir takım zevat onun mer\sûh olduğuna ve bugün cenaze namazında dörtten fazla tekbir alınmayacağına icmâ' nakletmişlerdir. Bu gösteriyor ki: Ulemânın icmâ'ı Hazret-i Zeyd İbn Erkam' in fi'linden sonra vâki olmuştur. «Esah kavle göre hilaftan sonra icmâ' sahihtir.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabir Üzerine Cenaze Namazı Bâbı
2260-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amru'n - Nâkıd, Züheyr b. Harb ve İbn Nümeyr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Süfyân, Zührî'den, o da Salim'd en. o da babasından, o da Âmir b. Rabia'dan naklen rivâyet etti. Âmir Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gördüğünüz vakit, sizi geçinceye yahut yere konuncaya kadar ona ayağa kalkın.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabir Üzerine Cenaze Namazı Bâbı
2261-)
Bize, bu hadisi Kuteybetü'bnü Saîd dahi rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammedü'bnü Rumh dahi rivâyet etti. ki): Bize Leys haber verdi. H. Harmele rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. Bunlar hep birden İbn Şihâb'dan bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. Yûnus'un hadîsinde: (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiş.) ifâdesi vardır. H. Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. İbn Rumh dahi rivâyet etti. ki):Bize Leys, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Âmir b- Rabîa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi; Efendimiz: cenazeyi gördümü, şayet onunla beraber yürümüyorsa, o cenaze geçinceye yahut geçmeden; yere konuncaya kadar ayağa kalksın.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2262-)
Bana Ebû Kâmil rivâyet etti. ki): Bize Hammâd rivâyet etti. H. Ya'kûb b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize İsmail rivâyet etti. Bunlar hep birden Eyyûb'dan rivâyet etmişlerdir. H. İbn'l - Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Ubeydullah'dan rivâyet etti. H. İbnü'l - Müsennâ da rivâyet etti, ki): Bize İbn Ebî Adiyy, İbn Avn'dan rivâyet etti. H. Muhammedü'bnü'r - Râf i' dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdurrazzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. Bu râvîlerin hepsi Nâfi'den bu İsnâdla, Leys b. Sa'd hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız İbni Cüreyc hadisinde; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Biriniz cenazeyi gördü mü, şayet onunarkasından gitmiyorsa gördüğü ândan İtibaren, geçinceye kadar ayağa kalksın; buyurdu.» denilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2263-)
Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Cerîr» Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. Ebû Saîd Şöyle dedii Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cenazenin arkasından gittiğiniz vakit, o cenaze yere konulmadan oturmayın.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2264-)
Bana Süreye b. Yûnus ile Alîyyü'bnü Hucr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İsmail yani İbn Uleyye, Hişâm-ı Destevâî'den rivâyet etti. H. Muhammedü'bnü'l - Müsennâ rivâyet etti. Lafız onundur. ki): Muâzü'bnü Hişâm rivâyet etti. ki): Bana babam, Yahya b. Ebî Kesîr'den rivâyet etti. ki: Bize Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân, Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-- gördünüzmü hemen kalkın, onun arkasından giden, cenaze yere konmadıkça oturmasın.» buyurmuşlar. hadisleri bütün kütûb-i sitte sahipleri «Cenaze- bahsinde tah-rîc etmişlerdir. hadisini Tahâvi beş sahih tarikden rivâyet etmiştir. Iyâz'ın beyânına göre cenazeyi koymaktan ne kastedildiği hususunda rivâyetler muhteliftir. Bâzılarında «Yere konuncaya kadar»; diğer bâzılarında «Lâhde indirlinceye kadar.» denilmiştir. murâd: Kabirdir. konma rivâyetini Süfyân-ı Sevri, kabre indirme rivâyetini Ebû Muâviye nakletmişlerdir. Ebû Dâvûd bu iki râvînin hâllerine bakarak: Süfyân , Ebû Muâviye'den daha belleyişlidir.» demişdir. Onun bu sözü, yere konma mânâsını tercih ettiğini gösterir. Saîd rivâyetinden anlaşılıyor ki: Cenazeyi gören ayağa kalkacak, kalkmak için yanına gelmesini beklemeyecektir. Oturmak için cenazenin gözden kaybolmasını bekleyecektir. Cenazenin arkasından gidenler ise, cenaze omuzlardan yere indirilmedikçe oturmayacaklardır. veya vâsıta üzerinde bulunanlar: Cenaze geçerken duracaklardır. Çünkü bu gibiler hakkında durmak, oturanın ayağa kalkması hükmündedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2265-)
Bana Süreye b. Yûnus ile Alîyyü'bnü Hücr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İsmail yani İbn Uleyye, Hişâm-ı Destevâî'den, o da Yahya b. Kesîr'den, o da Ubeydullah b. Miskem'den, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Bir cenaze geçti de, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ona ayağa kalktı. Onunla birlikte biz de ayağa kalktık. Ve: «Ya Resûlallah! Bu cenaze bir Yahûdi karısına aittir.» dedik. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şüphesiz ki ölüm korkunç bir şeydir. Siz cenazeyi gördünüz mü hemen ayağa kalkın.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2266-)
Bana Muhammedü'bnü Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Ebû'z - Zübeyr haber verdi; Kendisi Câbir'i şöyle derken işitmiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından geçen bir cenaze İçin taa'görünmez oluncaya kadar ayakta durdu.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2267-)
Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdurrazzâk, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. ki: Bana yine Ebû'z -Zübeyr haber verdi, kendisi Câbir'i şöyle derken işitmiş: (sallallahü aleyhi ve sellem)’le ashabı bir Yahudinin cenazesi İçin görünmez oluncaya kadar ayakta durdular.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2268-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Gunder, Şu'be'den rivâyet etti. H. Muhammedü'bnü'l - Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammedü'bnü Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Amr b. Mürra'dan, o da İbn Ebi Leylâ'dan naklen rivâyet etti ki, Kays b. Sa'd ile Seh! b. Huneyf, Kaadisiyye'de bulunmuşlar. (Bir gün) yanlarından bir cenaze geçmiş. Bunlar hemen ayağa kalkmışlar, kendilerine: «Bu cenaze yerlilerdendir.» demişler. Onlar: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından bir cenaze geçti de, ona ayağa kalktı, kendisine onun bir Yahûdi olduğu söylenince: da bir nefis değil mî?) cevâbını verdi.» demişler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2269-)
Bana, bu hadîsi Kâsım b. Zekeriyyâ da rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ, Şeybân'dan, o da A'meş'den, o da Amr b. Mürra'dan isnâdla rivâyette bulundu. Bu hadisde: «Onlar: Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdik, yanımızdan bir cenaze geçti, dediler.» ifâdesi vardır. hadîsleri Buhari, Ebû Dâvûd ve Nesâî «Cenaze» bahsinde muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir. Kûfe'ye iki konak mesafede bulunan hurmalık ve sulak küçük bir şehirdir. Bazıları Kaadisiyye ile Küfe arasında onbeş fersah mesafe bulunduğunu söylerler. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)’in hilâfeti zamanında orada büyük bir harp vukûbulmuştur. Hatnevî' nin beyânına göre, bundan maada Kaadisiyye ismini taşıyan dört şehir varmış. hadisinde geçen: «Bu cenaze yerlilerdendir.» sözüyle, cenazenin zimmîlerden yânî Müslüman teb'ası olarak yaşıyan gayr-i müslimlerden olduğu anlatılmak istenilmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in «O da bir nefis değil mi?» buyurması, İbn Battal'e göre «O da can sahibi olup, ölmedi mi? Ona ayağa kalkmamız, ölümü ve onun güçlüğünü hatırlamak içindir.» manasınadır. yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Yahûdi cenazesine niçin kalktığını ta'lil eden hadîsler muhteliftir. Bâbımızın bir rivâyetinde buna sebep «ölümün korkunç olması»; diğer rivâyetinde «Cenazenin de vaktiyle can taşımış olması.» gösterilmiştir. Enes hadîsinde melekler için ayağa kalktıkları; Abdullah b. Amr hadîsinde ise: Ruhları kabzeden Azrâîl (aleyhisselâm)'a ta'zîm için; Hasan ü'bnü Ali (radıyallahü anh)'ın rivâyetinde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Yahûdinin başı, kendi başından yukarıda bulunmasını hoş karşılamadığı için; hattâ bir rivâyette Yahûdinin pis kokusundan müteezzî olduğu için kalktı denilmektedir. bu bâbda yapılan tefsirlerin içinde en ziyâde İbn Battal'in sözünü beğenmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2270-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammedü'bnü Rumh b. El-Muhacir de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Leys, Yahya b. Saîd'den, o da Vâkıd b. Amr b. Sa'd b. Muâz'dan naklen rivâyet etti. Vâkıd Şöyle dedi: Biz, bir cenazede ayakta dururken Nafi’ b. Cübeyr beni gördü. Kendisi oturmuş; cenazenin yere İndirilmesini bekliyordu. Bana: «Neden ayakta duruyorsun?» dedi; ben: «Cenazenin yere indirilmesini bekliyorum. Çünkü Ebû Said-i Hudrî bu husûsda hadîs rivâyet ediyor.» dedim. Bunun üzerine Nafi’ şunu söyledi: «Bana, Mes'ûd b. Hakem, Alîyyü'bnü Ebi Tâlip'den naklen rivâyet etti H. (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (cenaze için) ayağa kalktı; sonra oturdu, dedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkma Bâbı
2271-)
Bana Muhammedü'bnü'l-Müsennâ ile İshâk b. İbrahim ve İbn Ebî Ömer toptan Sekaff den rivâyet ettiler. İbn'l - Müsennâ ki): Bize Abdülvahhâb rivâyet etti. ki): Ben, Yahya b. Sald'den dinledim. ki): Bana, Vâkıd b. Amr b. Sa'd İbn Muâz-i Ensârî haber verdi; ona da Nâfi' b. Cübeyr haber vermiş. Ona da Mes'ûd b. Hâkem-i Ensârî haber vermiş. Mes'ûd da cenazeler hakkında Aliyyü'bnü Ebî Tâlib'in şunu söylediğini işitmiş: ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Cenaze için evvelâ) kalktı, sonra oturdu.» b. Cübeyr'in bu hadîsi rivâyet etmesi Vâkıd b. Amr'ın cenaze yere konuluncaya kadar ayakta durduğunu gördüğü içindir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkmanın Neshi Bâbı
2272-)
Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Zaide, Yahya b. Saîd'den bu İsnâdla rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkmanın Neshi Bâbı
2273-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdi rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Muhammed b. El - Münkedir'den naklen rivâyet etti. ki: Ben, Mes'ûd b. Hakem'i Alî'den naklen rivâyet ederken dinledim. Alî: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kalktığını gördük; biz de kalktık; o oturdu; biz de oturduk.» demiş, bununla cenazeyi kasdetmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkmanın Neshi Bâbı
2274-)
Bize, bu hadisi Muhammedü'bnü Ebî Bekir El - Mukaddemi ile Ubeydullah b. Saîd de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Yahya yani Kattan, Şu'be'den bu isnâdla rivâyet etti. Târih ittibân ile sonra gelen şer'î bir hükmün, daha önceki şer'î bir hükmü kaldırması, demektir. Şu hâlde cenaze geçerken ayağa kalkmak yoktur. hususta İbn Hibbân'in «Sahih»inde rivâyet olunan bir hadîsde:: (sallallahü aleyhi ve sellem) evvelce bize cenazeler için ayağa kalkmamızı emrederdi; bilâhare cenaze geçerken kendisi oturdu ve yanındakilere oturmalarını emretti.» denilmektedir. Ebû Ma'mer'den rivâyet ettiği bir hadisde Ebû Ma'mer şunları söylemiştir: «Yanımızdan bir cenaze geçti, ben hemen kalktım. Bunun üzerine Ali: Bu fetvayı sana kim verdi? diye sordu; Ebû Müse'l-Eş'ari; dedim. Alî: Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yalnız bir defâ yaptı; bu hüküm neshedilince onu nehiy buyurdu, dedi.» bâbda İmâm Ahmed b. Hanbel ile ekseri «Sünen» sahiplerinin Ubadetü'bnü's-Sâmid (radıyallahü anh)'dan tahric ettikleri şu hadîs şâyân-ı dikkattir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), cenaze geçerken kalkıyordu Bir defa yanından Yahûdi alimlerinden, birinin cenazesi geçti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-. işte böyle yaparız.» diyerek oturdu ve hemen yanındakilere: «Oturun da, bunlara muhalefet edin!» buyurdular. bu hadis zayıftır. Çünkü onu yalnız Beşîr b. Rafi' rivâyet etmiştir. Bezzâr onun hadis hususunda gevşek olduğunu söylemiştir. Fakat onu takviye eden diğer rivâyetlerle birlikte mutâlâ'a edilince derhâl hasen derecesine yükselir. nesh dâvasını kabul etmeyerek şunları söylemiştir: «Bu hadîs mensûh değildir. Böyle yerlerde nesh dâvası sahîh olamaz. Çünkü nesihe ancak hadîslerin aralarını bulmak mümkün olmadığı zaman gidilir. Hâlbuki hadislerin aralarını bulmak imkânsız değildir.» bu sözlerine Aynî şu cevâbı vermiştir: «Nesh vâki olduğu Hazret-i Ali (radıyallahü anh) hadîsinde tasrîh edilmiştir. İmâm Şafiî, Âmir b. Rabîa hadîsi üzerinde ihtimâllerle konuşmuştur. Bunu kendisinden Beyhaki ile Hâzimi rivâyet etmişlerdir. İmâm Şafiî: (Bu hadis mensûh olmaktan ileriye geçemez yahut Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ,o cenazeye bir sebepten dolayı kalkmıştır. bâzı hadis İmâmları o cenazenin bir Yahûdiye âit olduğunu ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Yahûdi, kendisinden yükseğe çıkmış olmasın diye ayağa kalktığını rivâyet etmişlerdir. Ne sebeple kalkmış olursa olsun Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bunu evvelâ yapıp, sonra terkettiği rivâyet olunmuştur. Burada hüccet, son olarak yaptığı fi'ildir. Eğer evvelâ kalkması vacip idiyse bil'â-hare oturması nesih olur. Evvelce kalkması müstehab ise, sonradan oturması da istihbâb bildirir. Evvelce kalkması mubah idi ise, sonra da oturup kalkmakta bir beis yoktur. Bence oturmak daha iyidir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu husustaki son fiili oturmak olmuştur.» deniştir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkmanın Neshi Bâbı
2275-)
Bana Hârûn b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Muâviyetü'bnü Salih, Habîb b. Ubeyd'den, o da Cübeyr b. Nüf eyr'den naklen haber verdi. Ha-bib Cübeyr'i: Ben, Avf b. Mâlik'i şöyle derken işittim, diye anlatırken dinlemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir cenazenin namazını kıldı, ben onun duasından şunları belledim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'- bunu mağfiret eyle, buna merhamet buyur ve afiyet ihsan et. Bunu affeyle, vardığı yerde ona ikramda bulun. Yerini genişlet, bunu su ile, kar ve dolu ile yıka ve beyaz elbiseyi kirden nasıl temiz pâk edersen, bunu da günahlarından öylece pakla. Kendisine (dünyâdaki) yurdunun yerine daha hayırlı bir yurt; ailesinin yerine daha hayırlı bir aile, zevcesinin yerine daha hayırlı bir zevce ihsan eyle. Bunu cennete koy ve kabir azabından (yahut cehennem azabından) koru.» diyordu. «keski o cenaze ben olaydım.» diye temenni ettim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenazeye Ayağa Kalkmanın Neshi Bâbı
2276-)
Muâviyetü'bnü Salih ki: Bana Abdurrahmân b. Cübeyr de rivâyet etti. O, bu hadîsi babasından, o da Avf b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den yine bu geçen hadîs gibi rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında, Ölü İçin Okunan Dua Bâbı
2277-)
Bu hadîsi bize İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdi haber verdi. ki): Bize Muâviyetü'bnü Salih bu iki isnâdla birden İbn Vehb hadisi gibi rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında, Ölü İçin Okunan Dua Bâbı
2278-)
Bize Nasru'bnü Alîyy El - Cehdamî Üe İshâk b. İbrahim ikisi birden Îsâ b. Yûnus'dan, o da Ebû Hamzete'l - Hımsî'den naklen rivâyette bulundular. H. Ebû't - Tâhir ile Hârûnu'bnü Saîd El- Eyli dahi rivâyet ettiler. Lâfız Ebü Tahinindir. Dediler ki: Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr b. Haris, Ebû Hamzete'bnü Süleym'den, o da Abdurrahmân b. Cübeyr b. Nufeyr'den, o da babasından, o da Avf b. Mâlik-i Eşçai'den naklen haber verdi. Avf Şöyle dedit Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i bir cenazenin namazını kılarken dinledim? şöyle diyordu; Buna mağfiret buyur; buna rahmet eyle; bunu affet ve kendisine afiyet ver. Vardığı yerde ona ikramda bulun; yerini genişlet; kendisini su tle, kar ve dolu ile yıka ve beyaz elbisenin kirden paklandığı gibi günahlardan pakla. Buna dünyâdaki yurdunun yerine daha hayırlı bir yurt; ailesinin yerine daha hayırlı bir aile; zevcesinin yerine daha hayırlı bir zevce ihsan eyle. Bunu kahirin fitnesinden ve cehennem azabından koru.» ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in o cenazeye yaptığı duadan dolayi: (Keski bu cenaze ben olaydım.) diye temenni ettim.» bu duaların yerine cenaze namazında Fatiha okunacağını bildiren hadîsler rivâyet etmiştir. lerle Mâlikî' lere göre, cenaze namazında Kur'ân okunmaz, Şafiî'lerle Hanbel'lere göre: îlk tekbirden sonra Fatiha okunabilir. namazında Kur'ân okunmaz» diyenler ashâb-ı kirâm'dan bu bâbda rivâyet edilen hadîsleri te'vîl etmiş ve Fâtiha'yi duâ niyetiyle okuduklarını söylemişlerdir. İmâmları, cenaze namazında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muhtelif dualar okuduğunu bildiren hadîsler rivâyet etmişlerdir. Ezcümle Ebû Dâvûd' un, Hazret-i Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiği bir hadîste Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle demektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir cenazenin namazım kıldı da, şu duayı okudu: bizim dinimize, ölümüze, küçüğümüze, büyüğümüze, erkeğimize, kadınımıza, hâzırımıza ve gaibimize mağfiret buyur. Yâ Rabbî! Bizden yaşattıklarını îmânla yaşat; öldürdüklerini de selâm üzere öldür. Allah'ım! Bizi bu ölenin ecrinden mahrum etme ve onun arkasından bizi saptırma.» saptırma.» hadisi Tirmizî başka bir tarikden rivâyet etmiş ve: «Ben, Muhammed'e yani Buhârîye râvî Ebû îbrâhîm El-Eşhejî' nin adını sordum, Buhârî onu bilemedi.» demiştir. dahi «El - Müstedreknâm eserinde Yezid b. Rukâne (radıyallahü anh)'dan şu hadisi tahric etmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cenaze namazı kılmaya kalktığı vakit şöyle derdi: Kuluna ve kulunun oğluna mağfiret buyur. (Kulun) senin rahmetine muhtaçtır. Hâlbuki sen onu azâb etmekten müstağnisin. Eğer bu kulun iyi amellerde bulunmuşsa, onun iyiliğini arttır; kötü amelde bulunduysa, onu affeyle.» bâbda Hazret-i Alî, Vâsiletü'bnü Eskaa' ve Abdullah b. Haris' den hadîsler rivâyet olunmuştur. Alî hadîsini Müstağfirî; hadîsini Ebû Dâvûd; b. Haris hadisini Taberâni rivâyet etmişlerdir. Bu hadisler: Cenaze namazında dua okunacağına ve duâ okumanın nıüs-tehab olduğuna; Cenaze namazında duanın sesle okunacağına delildirler. diyor ki: «Ulemâmız gündüz kılınan cenaze namazında gizli okunacağında müttefiktirler. Gece kılınan cenaze namazı hakkında iki kavil vardır. Cumhûr'un kaail olduğu sahih veçhe göre geceleyin de gizli okumak gerekir, ikinci veçhe göre geceleyin sesli okunur. Fakat bu tafsilât Kur'ân hakkındadır. Dualar bilittifâk gizli okunur. O hâlde bu hadîs te'vil olunarak: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem). bana namazdan sonra öğretti; ben de belledim mânâsına hamlolunur.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazında, Ölü İçin Okunan Dua Bâbı
2279-)
Bize Yahya b. Yahya Et - Temimi rivâyet etti. ki): Bana Abdülvâris b. Said, Hüseyin b. Zevkan'dan naklen haber verdi. ki: Bana Abdullah b. Büreyde, Semuratü'bnü Cündeb'den rivâyet etti. Semura şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve Sel-Jemj'in arkasında cenaze namazı kıldım. Nifâslı iken vefat eden Ümmü Kâ'b’ın cenaze namazıh kıldırıyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı kılmak için cenazenin ortası hizasına durdu.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazı Kılmak İçin İmâmın Cenazenin Hangi Tarafına Duracağı Bâbı
2280-)
Bu hadîsi bize, Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivyet etti. ki): Bize İbn'l - Mübarek ile Yezid b. Hârûn rivâyet ettiler. H. Alîyyü'bnü Hucr dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn’l-Mübârek ile Fadl b. Mûsâ haber verdiler. Bu râvilerin hepsi Huseyn' den bu isnâdla rivâyette bulunmuş fakat Ümmü Kâ'b'ı zikretmemişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazı Kılmak İçin İmâmın Cenazenin Hangi Tarafına Duracağı Bâbı
2281-)
Bize Muhammedü'bnü'l - Müsennâ ile Ukbetü'bnü Mükrem-i Ammî rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İbn Ebî Adiyy, Hüseyin'den, o da Abdullah b. Büreyde'den naklen rivâyet etti. ki: Semuratü'bnü Cündeb şunları söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında çocuk idim, kendisinden (duyduklarımı) ezberliyordum. Onları söylememe bir mâni' yok ama, burada bir takım adamlar var ki, onlar benden dahi yaşlıdırlar. Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in arkasında lohusa hâlinde ölen bir kadının cenazesini kıldım. Namazda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cenazenin tam ortası hizasına durdu.» - Müsennâ'nın rivâyetinde: « ki): Bana Abdullah b. Büreyde rivâyet etti. ki): Namazını kılmak için kadının ortası hizasına durdu.» ibaresi vardır. hadîsi Buhârî «Kitâbü'l - Gusül» ve «Kitâbü'l - Cenâiz» de; diğer kütüb-i sitte sahipleri de «Kitâbü'l - Cenâiz» de muhtelif râ-vîlerden tahric etmişlerdir. halinde vefat eden Ümmü Kâ'b: Ensâr'dan bir kadındır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazı Kılmak İçin İmâmın Cenazenin Hangi Tarafına Duracağı Bâbı
2282-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Eb) Şeybe rivâyet ettiler. Lafız Yahya'nındır. Ebû Bekir: (Bize rivâyet etti.) tabî-rini kullandı. Yahya: (Bize Vekî’ Mâlik b. Miğvel'den, o da Simâk b. Harb'den, o da Câbir b. Semura'dan naklen haber verdi.) dedi. Câbir şunları söylemiş: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e çıplak bir at getirdiler de, İbn Dahdahın cenazesinden dönerken ona bindi. Bize, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in etrafında yürüyorduk.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazı Kılan Kimsenin Namazdan Sonra Bir Vasıtaya Binmesi Bâbı
2283-)
Bize Muhammedü'bnü'l - Müsennâ İle Muhammedü'bnü Beş şar rivâyet ettiler. Lafız İbn Müsennâ'nındır. Dediler ki: Bize Muhammedü'bnü Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Simâk b. Harb' den, o da Câbir b. Semura'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem), İbn Dahdahın cenaze namazını kıldı. Sonra kendisine çıplak bir at getirdiler. Atı bir adam tutarak, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bindi. Derken at şahlanmaya başladı. Biz onu tâkib ediyor, arkasından koşuyorduk. Bu arada cemaattan biri şunları söyledi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Cennette İbn Dahdah için asılmış yahut sarkıtılmış nice hurma salkımları vardır.) buyurdu. Yahut Şu'be, Ebû'd-Dahdah için, demiştir. Dahdah'ın ismi malûm değildir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in arkasından yürümek, ashâb-ı kirâm’ın âdetleri idi. cenaze arkasından binek gitmeyi kerih görmüşlerdir. Çünkü Ebû Dâvûd'un tahric ettiği bir hadîsde şöyle denilmektedir: -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir hayvan getirdiler, kendisi bir cenaze ile beraberdi ve hayvana binmedi. Cenazeden dönüşte hayvanı tekrar getirdiler. Bu defa bindi. Kendilerine neden böyle yaptıkları soruldukta: Benimle beraber melekler de yürüyorlardı. Onlar yürürken binemezdim; buyurdular. Hazret-i Sevbân'dan rivâyet ettiği bir hadisde dahi: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir cenazeye çıktık. Hayvana binmiş bâzı insanlar gördü ve: Siz utanmıyor musunuz, melekler yaya gidiyor; siz hayvanların sırtına kurulmuşsunuz; buyurdular.» denilmektedir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu hadisine sebep şudur: Bir yetim, Hazret-i Ebû Lübâbe ile bir hurmalık hakkında dâvaya düşmüş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Lübâbe'ye Hurmalığı yetime vermesini emir buyurmuş. Fakat; hurmalığa karşılık olarak cennette sana hurma salkımı var.» dediği hâlde Ebû Lübâbe buna razı olmamış, yetim ağlamış. O zaman Ebû'd-Dahdâh bunu işiterek Ebû Lübâbe'ye bahçesini vermek suretiyle hurmalığı ondan satın almış, sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e-. Ben bu bahçeyi bu yetime verirsem bana da cennette hurma salkımı var mı? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)- Evet, Ebû'd-Dahtâh için cennette nice hurma salkımları var; buyurmuşlar. cemaattan bir zât bu hâdiseyi hatırlayarak Ebü'd -Dahdâh'in cenazesinden dönüşte arkadaşlarına nakletmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Cenaze Namazı Kılan Kimsenin Namazdan Sonra Bir Vasıtaya Binmesi Bâbı
2284-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Ca'fer-i Misverî, İsmâîl b. Muhammed b. Sa'd'dan, o da Âmir b. Sa'd b. Ebİ Vakkaas'dan naklen haber verdi. Sa'dü'bnü Ebî Vakkaas ölüm hastalığında: «Benim için bir lâhd açın ve üzerime Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yapıldığı gibi kerpiçleri güzelce dizin.» demiş. yahut Lûhd: Kabrin kıble tarafından, altına doğru oymaktır. Kabrin dibini dere gibi oymaktır. bunların ikisinin de caiz olduğuna ittifak etmişlerdir. ekserisine göre lâhd yapmak efdaldır. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e lâhd yapılmış ve üzerine onbir tane kerpiç dizilmiştir. Ümmeti hakkında da müstehâb olan fiil budur. hadîsi Müslim’ den başka rivâyet eden bulunmamıştır. Ancak Beyhakî, Câbir (radıyallahü anh)'dan buna benzer bir hadîs rivâyet etmiştir. beyânına göre: Kabirde cenazenin üzerine kerpiç dizmek efdaldır. Kerpiç bulunmazsa tahta, o da bulunmazsa kiremit, o da bulunmazsa kamış gibi şeylerle örtmelidir. Bazıları cenazenin tabut içinde defnedilmesini mekruh görmüşlerdir. göre: Tuğla ve tahta ile örtmek mekruhtur. Çünkü bunlar dünyâ ahkâmındandır. Kabir ise çürüyen şeyler yeridir. Bir de tuğlada ateş eseri vardır. Onun için tefâülen mekruh görülmüştür. Kerpiç ve kamış kullanmak müstehabdır. Zîr'a bunlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin kabrinde kullanılmışlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Lahd Yapmak Ve Cenazenin Üzerine Kerpiç Dizmek Hususunda Bir Bab
2285-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Vekî' haber verdi. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rvâyet etti. ki): Bize Gunder ile Vekî' toptan Şu'be'den, rivâyet ettiler. H. Muhammedü'bnü'l - Müsennâ dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Bize Ebû Cemre, İbn Abbâs naklen rivâyet etti. İbn Abbâs: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabrine kırmızı bir kadife konuldu.» demiş. der ki: «Ebû Cemre'nin ismi: Nasru'bnü Imrân, Ebû't -Teyyâh'ın ismi ise: Yezîdü'bnü Humeyd'dir. Bunların ikisi de Serahs şehrinde vefat etmişlerdir.» diyor ki: « İmâm Şafiî ile bütün mezhebimiz ulemâsı ve diğer âlimler kabre kadife, yastık vb. gibi eşya konulmasının mekruh olduğunu söylemişlerdir. Bu hususta yalnız bizim giymesini istemedim.» demiştir. kadifeyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sonra hiç bir kimsenin kabrine koyan zât azatlısı Şakrân'dır. Şakrân: «Bu kadifeyi, ulemâmızdan Begavî bir süzûz göstererek (Et-Tehzîb) adlı kitabında bu gibi şeyleri koymakta bir beis olmadığını söylemiş ve bu hadîsle istidlal etmiştir. Doğrusu cumhûr-u ulemânın dediği gibi kabre kadife ve emsali şeyler koymak mekruhtur. Cumhûr-u- ulemâ bu hadise şöyle cevap vermişlerdir: kadife koyma işinde Şakrân yalnız kalmıştır. Ashâb-ı kirâmdan hiç biri bu husûsda ona muvafakat etmemiş hattâ böyle bir iş yaptığını da bümemişlerdir. vecihle Şakrân bu işi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sonra o kadifeyi kimse giymesin diye yapmıştır. Zîra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu sırtına alır ve altına döşerdi. Şakrân, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sonra bu kadifenin sahip değiştirmesini nefsine yediremedi. Sair ashâb bu hususta Sakrân'a muhaliftirler. Beyhaki'nin İbn’i Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettiği bir hadîse göre İbn Abbâs kabirde cenazenin altına elbise konmasını mekruh görmüştür.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabre Kadife Koyma Bâbı
2286-)
Bana Ebû't - Tâhir Ahmed b. Amr rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amru'bnü Haris haber verdi. H. Hârûn b. Saîd el-Leylî dahi rivâyet etti. (Ded ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki) Bana Amrü'bnü Haris rivâyet etti. —Ebû't-Tâhîr rivâyetinde (ona da Ebû Alîyy-i Hemdânî (47), Hârûn rivâyetinde ise: Sümâmetü'bnü Süfeyy rivâyet etmiş) denilmektedir. ki: Fadâletü'bnü Ubeyd (48) ile Rum diyarında, Rodos'ta bulunuyorduk. Derken bir arkadaşımız vefat etti. Bunun üzerine Fadâletü'bnü Ubeyd emir vererek kabrini düz yaptırdı. Sonra şunu söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i kabirlerin yerle bir yapılmasını emir buyururken işittim.» Aliy El-Hemdânî ile Sümâmetü'b-nü Süfeyy ayni zâttır. İmâm Müslim her iki râvîden hadîsi hangi lâfızlarla işittiyse, öylece rivâyet etmiştir. Ebû Aliy, Sümâme'nin künyesidir. İyâz diyor ki: « Müslim (rahimehüllah), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kefenlenmesini ve defnini anlattı. Fakat yıkandığını ve namazının kılındığını söylemedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yıkandığında hilaf yoktur. Fakat namazının kılınıp kılınmadığı ihtilaflıdır. Bazıları: Onun cenaze namazını kimse kılmamıştır. Halk yanına girip duâ ediyor ve dönüp gidiyorlardı; demişlerdir. Bunlar namazın niçin kılınmadığında ihtilâf etmişlerdir. Bir takımları faziletinden dolayı kılınmadığını söylemiş: O, kendisine cenaze namazı Kılınmaktan müstağnidir, demiş; diğerleri: Hayır, namazının kılınmaması, bu sebepten dolayı değil; İmâm bulunmadığı içindir, demişlerdir. Bu kavil yalnıştır. Çünkü farz namazlar için İmâmlık muattal ve münhal kalmamıştır. Bir de Hazret-i Ebû Bekirle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in defninden Önce bey'at edilmiştir. hususta sahih olan kavil cumhûrun sözüdür. Onlara göre halk Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in cenaze namazını teker teker kılmışlardır. Evvelâ bir gurup onun yanına girer ve herkes yalnız başına cenaze namazını kıldıktan sonra çıkarlar: yerlerine başka gurup girerdi. Böylece erkekler kıldıktan sonra kadınlar ve onlardan sonra çocuklar girerek cenaze namazını kılmışlardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Pazartesi günü vefat ettiği hâlde Çarşamba gecesine yânı Salı gününün akşamına kadar- defnedilmemesi, Müslümanların bey'at mes'eleleri ile meşgul oldukları içindir.» (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’in teçhiz ve defni hususunda ihtilâfa düşerlerse müracaat edecekleri bir İmâmları bulunsun, niza' ve ihtilâfa meydan verümiyerek herkes onun emrine itaat etsin, diye evvelâ İmâm seçimine ehemmiyet vermişlerdir. Filvaki en mühim iş de o idi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabrin Yerle Bir Yapılmasını Emir Bâbı
2287-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Yahya (Bize haber verdi.) tâbirini kullandı. Ötekiler: (Bize Vekî’ Süfyân'dan, o da Habîb b. Ebî Sâbit'den, o da Ebû Vâil'den, o da Ebû'l - Heyyâc-ı Esedî'den naklen rivâyet etti.) dediler. Ebû Heyyâc Şöyle dedi: «Bana Alîyyü'bnü Ebî Tâlib, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beni gönderdiği bir işe ben de seni göndereyim mi?, Tarumar etmediğin hiç bir heykel ve düzeltmediğin hiç bir yüksek kabir bırakmayasın? dedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Salâti'l-havf
Konu: Kabrin Yerle Bir Yapılmasını Emir Bâbı