Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
5019-)
Bize bu hadîsi Saîd b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Süfyân, Ka'neb'den, o da Alkame b. Mersed'den bu İsnâdîa rivâyet etti. Ve: «Onun hasenatından dilediğini al, (Buyurulacak) dedi. Arkact-ğından Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize bakarak: Ne zannediyorsunuz!» buyurdu. diyor ki: «Bu hürmet iki şey hususundadir. Biri mücâ-hid kadınlarına bakmak, onlarla baş başa kalmak ve konuşmak gibi şeylerin haram edilmesi, diğeri onlara iyilik etmek, fitne ve fesada, şüpheye sebep olmamak şartı ile hacetlerini görmek gibi şeylerdir.» zannediyorsunuz!» cümlesinin mânâsı: Mücâhidin onun hasenatından almaya rağbet göstermesine, ve o makamda elinden şelse bütün hasenatını almak istemesine ne dersiniz! Demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mücahidlerin Kadınlarının Hörmeti Ve Kadınları Hakkında Onlara Hıtanet Edenlerin Günahı Bâbı
5020-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beş-sâr rivâyet eftiler. (Lâfız İbn Müsennâ'nındır.) (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû İshâk'dan naklen rivâyet etti ki, kendisi Berâtı: (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mücâhede edenler bir değildir." Sûre-i Nisa', âyet 95 âyeti hakkında şunları söylerken işitmiş: üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyd'e en verdi. O da bu âyeti yazmak için bir kürek kemiği getirdi. Derken İb: Ümmi Mektûm ona körlüğünden şikâyet etti. Müteakiben: Mü'minlerd Özürlü olanlardan mâda (evlerinde) oturanlar bir değildir., âyeti indi. ki: Bana Sa'd b. İbrahim de bir zâttan, o da Zeyd Sâbit'den naklen şu: Mü'minlerden (evlerinde) oturanlar bir değildi âyeti hususunda Berâ hadîsinin mislini haber verdi. Beşşâr kendi rivâyetinde: Sa'd b. İbrahim, babasından, o bir zâttan, o da Zeyd b. Sabit'den naklen, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Özürlülerden Cihad Farzının Sakıt Olması Bâbı
5021-)
Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize İbi Bişr, Mis'ar'dan rivâyet etti. ki): Bana Ebû İshâk, Berâ'dan rivâyet etti. Şöyle dedi: (evlerinde) oturanlar bir değildir... âyeti inince İbn Ümmi Mektûm onunla konuştu. Bunun üzerine: sahibi olanlardan mâada!, âyeti İndi. hadîsi Buhârî «Cibâd» ve «Tefsir» bahislerinde tahric eî mistir. Hadîsin Buhârî'deki rivâyetinden anlaşılıyor ki Zey b. Sabit (radıyallahü anhûm) âyeti kemik üzerine yazarken Abdullah b. Ümmi Mektûm gelmiş. Ve: «Yâ Resûlallah, cihâd; gücüm yetse mutlaka cihâd ederdim!» bir rivâyette: «Nasıl olur! Bei âmâyım!» Bunun üzerine vahîy gelmiş, demiş. Hazret-i Abdullah âmâ idi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin müezzinle rindendîr.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Özürlülerden Cihad Farzının Sakıt Olması Bâbı
5022-)
Bize Saîd b. Amr el-Eş'as ile Süveyd b. Saîd rivâyet ettiler. Lâfız Saîd'indir. ki): Bize Süfyân, Amr'dan naklen haber verdi. O da Câbir'i şunu söylerken işitmiş: Bir adam: Ben öldürülürsem nerede olurum ya Resûlallah? Dedi. buyurdu. Bunun üzerine elinde bulunan hurmaları attı. Sonra öldürülünceye kadar çarpıştı. hadîsinde: Uhud harbi günü bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e dedi ki...» cümlesi vardır. hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Megâzi»'de; Nesâî «Cihad» bahsinde tah-rîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sual soran zatın Umeyr b. Humân olduğu söylenir. adlı eserde: «Bu zât Umeyr b. Humâm b. Cemûh el-Ensârî’dir. Sahâbe arasında ondan başka Umeyr b. Humâm yoktur.» denilmektedir. hadîsde suâlin Uhud harbinde sorulduğu bildiriliyor. Bâbımızın Hazret-i Enes rivâyetinde ise vak'anın Bedir gazasındatiği görülüyor. Aynî: «Zahire göre bunlar iki zatın başına gelmiş iki hâdisedir; doğrusu da budur.» diyor. şerif: şehidin cennetlik olduğuna; hayıra koşmanın lüzumuna delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cennetin Şehide Sabit Olması Bâbı
5023-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme, Zekeriyyâ'dan, o da Ebû İshâk'dan, o da Berâ'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Nebît (kabilesin)'den bir zât Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi. H. Ahmed b. Cenâb el-Missîsî de rivâyet etti. ki): Bize Îsâ (yani Ibnİ Yûnus) Zekeriyyâ'dan, o da Ebû İshâk'dan, o da Berâ'dan naklen rivâyet etti. Berâ' Şöyle dedi: bir kabilesi olan Benî Nebit'den bir adam gelerek: Ben Allah'dan başka ilâh olmadığına; senin Allah'ın kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet ederim., dedi. Sonra ilerledi; ve öldürülünceye kadar harb-etti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): adam, az amel işledi ama çok ecir kazandı!» buyurdular. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu hadisi şehidin yüce mertebesine ve yüksek makamına bir şehâdettir. Bâzı amellerde bu imtiyaz vardır. Meselâ: Kelime-i tevhîd böyledir. Ona hiç bir şey denk olamaz.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cennetin Şehide Sabit Olması Bâbı
5024-)
Bize Ebû Bekir b. Nadr b. Ebi'n-Nadr ile Harun b. Abdillâh, Muhammed b. Râfi' ve Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfızları birbirine yakındır. (Dediler ki): Bize Hâşim b. Kaasim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süleyman —ki, İbn'l-Muğira'dır— Sâbit'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) Büseyse'yi, Ebû Süfyân'ın kervanı ne yaptığını görmek için casus olarak gönderdi. Büseyse evde ben ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den başka kimse yokken geldi. (Râvî: Kadınlarından, birini istisna edip etmediğini bilmiyorum demiş.) Ve kendisine gördüğünü anlattı. Az sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (dışarı) çıkarak konuştu ve şunian söyledi: bir isteğimiz var! Kİmin hazır hayvanı varsa hemen bizimle birlikte binsin!..» «Bunun üzerine bazı kimseler Medine'nin yukarısında bulunan binek hayvanlarım almak için ondan izin istemeye başladılar. Fakat o: «Hayır! Yalnız hayvanı hazır olan (binecek)!» buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le ashabı yola revan oldular. Ve müşriklerden önce Bedr'e vardılar. Müşrikler de geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): başında olmadıkça sakın sizden hiç bir kimse bir şeye ilerlemesin!» buyurdu. Derken müşrikler yaklaştı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Genişliği göklerle yer kadar olan cennete!..» buyurdu. Umeyr b. Humâm El-Ensârî: Ya Resûlallah! Genişiği göklerle yer kadar olan cennet ha? Dedi. «Evet!» buyurdular. Umeyr: Hele hele!.. Dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Seni hele hele demeye sevkeden nedir?» diye sordu. Umeyr: Hayır vallahi ya Resûlallah! Cennet ehlinden olmamı ümîd etmekten başka bir şey yok! dedi. ise sen onun ehlindensin!» buyurdular. Bunun üzerine Umeyr torbasından birkaç hurma çıkararak onlardan yemeye başladı. Sonra şunları söyledi: ben bu hurmalarımı yiyinceye kadar yaşarsam bu gerçekten uzun bir hayâttır!.. Hemen elindeki hurmaları attı. Sonra öldürülünceye kadar müşriklerle harbetti. bah» kelimesi hayır hususunda bir işi büyültmeye delâlet eder. Bu kelime «bahin bahin» şeklinde de okunur. bazılarına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in; «Senİ hele hele demeye sevk eden nedir?» diye sormasından Hazret-i Umeyr biraz telâşlanmış; kendi sözünü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin düşünmeden söylenmiş şaka gibi bir şey telakki ettiğini sanmıştır. Cevabına yeminle başlaması bundandır. gerçekten uzun bir hayattır.» cümlesinden murâd: acele şehid olmak istediğini bildirmektir. Netekim bunu söyler söylemez hurmaları atmış; ve savaşa atılarak şehîd düşmüştür.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cennetin Şehide Sabit Olması Bâbı
5025-)
Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî ile Kuteybe b. Saîd rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Kuteybe: Haddesena tâbirini kullandı.) Yahya: Bize Ca'fer b. Süleyman, Ebû Imrân El-Cevnî'den, o da Ebû Bekir b. Abdillâh b. Kays'dan, o da babasından naklen haber verdi., dedi. Babası şöyie demiş: Ben babamı düşman karşısında iken şunu söylerken ıdinledim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): cennet kapıları kılıçların gölgeleri altındadır.» buyurdu. Bunun üzerine pejmürde kılıklı bir adam ayağa kalkarak: Yâ Ebâ Mûsâ! Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) söylerken sen mi işittin? Dedi. Ebû Mûsâ: Evet! Cevabını verdi. Derken arkadaşlarına dönerek: Sizlere selâm eylerim! Dedi. Sonra kılıcının kınım kırarak attı. Sonra kılıcı ile düşmana yürüyerek öldürülünceye kadar onunla vurdu. Mûsâ, râvi Abdullah b. Kays’ın künyesidir. Nevevî'nin beyânına göre ulemâ: «Bu hadîsin mânâsı: cihâd ve harbe iştirak cennete girmenin yolu ve sebebidir.» demişlerdir. Yahut kılıçlar, harbde düşmana yaklaşmaktan kinayedir. Burada hassaten kılıçların zikredilmesi araplarm ekseri silâhları kılıç olduğundandır. Yahut hadisden maksad: cihadın neticesi cennettir, demektir. Bu takdirde hadîs bir teşbîh-i beliğ olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cennetin Şehide Sabit Olması Bâbı
5026-)
Bize Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Affân rivâyet etti. ki): Bize Hammâd rivâyet etti. ki): Bize Sabit, Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. Enes şöyle dedi: takım insanlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Bize Kur'ân ve sünneti öğretecek adamlar gönder! Dediler. O da kendilerine Ensardan Kurrâ' ednilen ve içlerinde dayım Haram da bulunan yetmiş kişi gönderdi. Bunlar Kur'ân okuyor; geceleri ders alıp öğreniyor, gündüzleri de su getirip mescide koyuyor; odun toplayıp satıyor; onunla Sofa halkına ve fakirlere yiyecek satın alıyorlardı. İşte bu zevatı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara gönderdi. Ama daha yerlerine varmadan önlerine çıkarak onları Öldürdüler. Onlar da: Allahım! Bizden Peygamberimize ilet ki, biz sana kavuştuk. Ve senden razı olduk; sen de bizden razı oldun! Dediler. adam da Enes'üı dayısı Harâm'a arkasından gelerek onu okla yaraladı: hattâ oku geçirdi. Bunun üzerine Haram: Kâ'be'nin Rabbine yemin ederim ki muvaffak oldum! Dedİ. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ashabına: ki dîn kardeşleriniz öldürüldüler. Hem de şunu söylediler: Allahım! Bizden Peygamberimize ilet ki, biz sana kavuştuk: ve senden razı olduk. Sen de bizden razı oldun!» buyurdular. hadîsi Buhârî «Cihâd» ve «Megâzî» bahislerinde tahric etmiştir. mevzuu vak'a tarihlerde «Bi'ri Maune» vak'ası nâmı ile anılır. Bu vak'a hicretin dördüncü yılında olmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelen hey'et Benî Süleym kabilesine mensûb idiler. Burada gelenlerin Kur'ân ve hadis öğretecek kimseler istedikleri bildiriliyor. Buhârî'nin «Megâzî» bahsindeki rivâyetinde, Benî Süleym’in Ri’l- Zekvân, Usayye ve Beni Lahya kollarının Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den düşmanlarına karşı imdad istedikleri görülüyorsa da şüphesiz hâdise birdir. İhtimal gelen hey'et hem Kur'ân ve hadîs öğretecek hern de icabında düşmana karşı yardım edecek kimseler istemişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlara yetmiş kişilik güzide bir irfan ordusu göndermişti, içlerinde Hazret-i Enes b. Mâlik'in dayısı Haram b. Mİlhân da vardı. Hey'et «Bi'r-i Maûne» denilen bir kuyunun yanına varınca içlerinden Hazret-i Haram'ı Müşriklerin reisi olan Âmir b. Tufeyl'e gönderdiler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz bu adamdan emin değildi. Onun için gelen hey'ete hemen icabet edivermemiş; endişesini bildirmişti. Fakat gelenler yüzde yüz te'mînatta bulununca muvafakat göstermişti. Netice Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in endişesinde haklı olduğunu gösterdi. Âmir, Hazret-i Harâm'ı şehid etti. Haram (radıyallahü anhûma)’ın: «muvaffak olduin!» diyerek ettiği yemin şehidliğe muvaffak oldum!» manasınadır. Haram dönmeyince arkadaşları onu aramak için yola çıkmış; fakat yolda Amir'in adamları tarafından şehîd edilmişlerdi. Bu zevatın şehîd edildiklerini ve son demlerinde söyledikleri sözleri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Cebrail (aleyhisselâm) haber vermiştir. Bu cihet Buhârî'nin rivâyetinde açıkça zikredilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cennetin Şehide Sabit Olması Bâbı
5027-)
Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Muğira, Sâbit'den rivâyet etti. ki): Enes şunları söyledi: Bana da kendi adı verilen amcam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Bedir'de bulunmadığını söyledi. Bu ona güç gelmiş. ki): (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bulunduğu ilk harbde bulunmadım. Allah bana bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte bir harb gösterdi ise işte ne yaptığımı Allah görüyor!.. söylemekten çekindi. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Uhud gününde bulundu. Karşısına Sa'd b. Muâz çıktı. Enes ona: Yâ Ebâ Amr, nereye? Ah (şu) cennetin kokusu!.. Onu Uhud'un yanında buluyorum! Dedi. Arkacığından küffarla harbetti. Nihayet Öldürüldü. Ve cesedinde kimi vurmadan, kimi yaralama ve ok izinden seksen küsur yara bulundu. Kız kardeşi —halam— Rubeyyi' binti Nadr: Kardeşimi ancak parmak uçlarından tanıyabildim! Dedi. Ve şu âyet indi: "Mü’minlerden öyle adamlar ki, Allah'a verdikleri sözde sâdık kaldılar. Onlardan bazısı vefat etti; bazısı da bekliyor. Ama hiç bir tebdil yapmadılar, Sûre-i Ahzâb âyet: 23 " Bu âyetin onunla arkadaşları hakkında indiğini sanırlardı. Hadîsin benzerini Buhârî «Cİhâd» bahsinde tahrîc etmiştir. râvîsi Enes b. Mâlik, yararlıklarından bahsettiği amcası da Enes b. Nadr'dır. Hadîsin muhtelif rivâyetlerinden anlaşılıyor ki, Hazret-i Enes b. Nadr Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ile iştirak ettiği gazada yani Bedîr'de bulunamamasına çok üzülmüş ve: «Yâ Resûlallah, senin müşriklerle yaptığın ilk cenkte bulunamadım ama Allah bana müşriklerle cengi nasib ederse ne yapacağımı görecektir!» demiş. Bilâhare kendisine Uhud harbî nasîb olmuş. Orada müslümanların bozulduğunu görünce: «Allahım, bunların yaptıklarından dolayı senden özür dilerim. Bu müşriklerin yaptıklarından da sana berâet arzederim!» demiş. Bu arada karcısına bozgun halde Sa'd b. Muâz çıkmış. Evs kabilesinin reîsi olan bu zât o gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber yerinden sabit kalanlardanmış. Enes (radıyallahü anhûm) ona Müslîmin rivâyetinde: «nereye?» Buhârî'nin rivâyetinde: «Yâ Sa'd b. Muâz! Cenneti! (dilerim) Yemin olsun onun kokusunu Uhud'un yanında buluyorum.» diye seslenmiş. Ve harbe atılmış... Sa'd: «Yâ Resûlallah! Ben onun yaptığını anlatmaya kaadir değilim» demiş. «Onu (yani cennetin kokusunu) Uhud dağının yanında buluyorum!» sözü hakkında İbn Battal ve başkaları şunları söylemişlerdir: «Bu sözün hakikat olması muhtemeldir; ve Hazret-i Enes hakîkaten cennetin kokusunu duymuştur. Yahut güzel bir koku hissetmiş de onu cennet kokusu diye artmıştır, Şehidler için hazırlanan cenneti gözünün önüne getirerek onun burada savaş meydanında olduğunu tasavvur etmiş olması da caizdir. Bu takdirde mânâ şöyle olur: «Ben pekâlâ biliyorum ki cennet bu yerde kazanılır. Bundan dolayı ona can atıyorum.» Enes'in tanınmaz hale gelmesi, aldığı seksen küsur yaradan ve müşrikler tarafından ağzı, burnu ve sair uzuvları kesildiğîndendir. şerif: Enes b. Nadr (radıyallahü anhûma)'ın faziletine ve cihadda bezli cân etmenin caiz olduğuna delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cennetin Şehide Sabit Olması Bâbı
5028-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn'l-Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca’fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Amr b. Mürra'dan rivâyet etti. ki): Ebû Vail'i dinledim. ki): Bize Ebû Mûse'l-Eş'arî rivâyet etti ki, bedevi bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Yâ Resûlallah! Adam (var) ganimet için çarpışıyor. Adam (var) anılsın diye çarpışıyor ve adam (var) mevkii görülsün diye çarpışıyor. Aceb Allah yolunda çarpışan kim? Dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kelimetullah yüce olsun diye çarpışırsa işte o Allah yolundadır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «her Kim Kelimetullah Yüce Olsun Diye Harb Ederse O Kimse Allah Yolundadır» Hadisi Bâbı
5029-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbn Nümeyr, İshâk b. İbrahim ve Muhammed b. Alâ' rivâyet ettiler. (İshâk: Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. (Dediler.) O da A'nıeş'den, o da Şakîk'dan, o da Ebû Mûsa'dan nakletmiş. Ebû Mûsâ Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e cesurluk, hamiyyet ve riya için çarpışan kimsenin hükmü soruldu. Bunların hangisi Allah yolundadır? (denildi.) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: yalnız kelimetullah yüce olsun diye çarpışırsa işte o Allah yolundadır.» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «her Kim Kelimetullah Yüce Olsun Diye Harb Ederse O Kimse Allah Yolundadır» Hadisi Bâbı
5030-)
Bize bu hadisi İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize İsâ b. Yûnus haber verdi. ki): Bize A'meş, Şakîk'dan, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Yâ Resûlallah! Bizden bir adam şecaat için çarpışıyor... dedik... yukarki hadîsin misimi anlatmıştır,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «her Kim Kelimetullah Yüce Olsun Diye Harb Ederse O Kimse Allah Yolundadır» Hadisi Bâbı
5031-)
Bize yine İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Orir, Mansur'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Ebû Vâil'den, o da Ebû Mû-se'J-Eşarîden naklen haber verdi ki, bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Allah azze ve cellenin yolujîda çarpışmayı sormuş; ve: Bazı kimse öfkesinden çarpışıyor; bazısı hamiyyet için!., demiş. Bunun üzerine Efendimiz hasını kaldırmış —başını sadece o ayakta olduğu için kaldırmış— ve: yalnız kelimetullah yüce olsun diye çarpışırsa iste o Allah yolundadır.» buyurmuşlar. hadîsi bütün «Sahih» sahihleri «Cihâd» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Buhârî ayrıca «Kitâbü’l-ilm» ve «Kitâbu'l-Humüs»'de de rivâyet etmiştir. Tirmizî: «Bu hadîs hasen sahihtir» demiştir. Cevheri: arlanmak ve izzeti nefis manasına almış; bazıları: haramdan korunmaktır; bir takımları da izzeti nefis, gayret ve aşireti müdafaadır., diye izah etmişlerdir. murad: İslama da'vettir. Lâ ilahe illallah kelimesidir diyenler de olmuştur. Cümlenin «hüve» zamiri ile başlaması ihtisas bildirir. Bineanaleyh dünyalık için çarpışan kimse hakîkatta Allah yolunda cihâd etmiş olmaz. Gazilere verilen sevap ona verilmez. Fakat bir kimse i'lây-ı kelimetullahı düşünmeden sırf cennetlik olmak için cenk etse hükmen Allah yolunda gaza etmiş sayılır. Zîra maksad birdir; o da Alla-hm rızasını kazanmaktır. Onun içindir ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir gazasında: «Haydin cennete!..» diye seslenmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «her Kim Kelimetullah Yüce Olsun Diye Harb Ederse O Kimse Allah Yolundadır» Hadisi Bâbı
5032-)
Bize Yahya b. Habîb el-Hârisî rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. ki): Bize İbnü Cüreye rivâyet etti. ki): Bana Yûnus b. Yusuf, Süleyman b. Yesâr'dan rivâyet etti. (Şöyle dedi): Halk Ebû Hüreyre'nin yanından dağıldılar. Bunun üzerine Şamlıların Nâtil'i ona şunu söyledi: Yâ şeyh! Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğin bir hadîs söyleî Ebû Hüreyre: Peki! Dedi. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: gününde insanların, üzerine ilk hüküm verilecek olanı şehîd edilen bir adamdır. Bu adam getirilerek ona Allah nî'metlerini ta'rîf edecek, o da onları tanıyacaktır. Bu ni'metler hakkında ne yaptın? diye soracak; şehid: Senin uğrunda çarpıştım. Nihayet şehîd edildim! Diyecektir. Hak Teâlâ: Yalan söyledin! Lâkin sen cesur denilmek için çarpıştın. Gerçekten denildi de! Buyuracak. Sonra onun hakkında emir verecek ye yüz üstü sürüklenecek, nihayet cehenneme atılacaktır. de ilmi öğrenip öğreten ve Kur'ânı okuyan bir adamdır. Bu da getirilerek kendisine ni'metlerinî ta'rîf edecek, o da onları tanıyacaktır. Bunlar hakkında ne yaptın? Diye soracak. O adam: İlmi öğrendim ve öğrettim. Senin rizân İçin Kur'ânı da okudum! Diyecek. Teâlâ: Yalan söyledin! Lâkin sen ilmi âlim denilsin diye öğrendin; Kur'ânı da o kaari'dir denilsin diye okudun; gerçekten denildi de! Buyuracak. onun hakkında emir verecek ve yüzü üstü sürüklenecek; nihayet cehenneme atılacaktır. de Allah'm, yakasını genişlettiği ve kendisine malın her çeşidinden verdiği adamdır. Bu da getirilerek ona ni'metlerini ta'rîf edecek; o da onları tanıyacaktır. Bunlar hakkında ne yaptın? Diye soracak. O adam: Uğrunda mal sarf edilmesini dilediğin hiç bir yol bırakmadım. Mutlaka senin için sarfettim! Diyecek. Teâlâ Hazretleri: Yalan söyledîn! Lâkin sen, o cömerttir desinler diye yaptın. Gerçekten denildi de! Buyuracak. Sonra onun hakkında emir verecek ve yüzü üstü sürüklenecek. Sonra cehenneme atılacaktır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Riya Ve Şöhret İçin Çarpışan Kimsenin Cehennemi Hak Edeceği Bâbı
5033-)
Bu hadîsi bize Alî b. Haşrem de rivâyet etti. ki): Bize Haccâc (yânı İbn Muhammed), İbn Cüreyc'den naklen haber verdi. ki): Bana Yûnus b. Yusuf, Süleyman b. Yesâr'dan rivâyet etti. ki): Halk Ebû Hureyre'nin yanından dağıldı da Nâtil-i Şâmî ona şunu söyledi... Ve-hadîsi Hâlid b. Hâlis hadîsi gibi hikâye etmiştir. hakkında «Hayâtü'l-Kulûb» adlı eserde şöyle denilmektedir: «Riyanın hakikati ibâdetlerle ve hayırlı işlerle İnsanların kalplerinde mevki sahibi olmak istemektir. Riya kalp fiillerinin en çirkinlerindendir. Bu fiil, ibâdetlerde Allahla alay etmek olur!» zıddı ihlâs'ür. İhlâs: her türlü gösterimden hâli olarak Allah'ın rizâsmı kasdetmektir. «Şerhu’l-Eşbâh» şerhinde Hamevî şunları söylüyor: seninle Rabbin arasında bir sirrdır. Ona melek muttali' olamaz ki yazsın! Şeytan vâkıf olamaz ki, şaşırtsın! Hevâ heves yol bulamaz ki yanıltsın!» büyükler: «İhlâsh kimse, amelinden dolayı medhedilmeyi sevmeyendir!» demişlerdir. şerîf, riyârun şiddetle haram olduğuna, cezasının dahi pek şiddetli olacağına delâlet etmekte ve bütün amellerde ihlâsa samimiyete teşvikte bulunmaktadır. Yine bu hadîsden anlaşılıyor ki, cihâdın faziletini bildiren umumi hadîslerden murâd: cihadı ihlâsla yapanlardır. öğreten ulemanın, hayrat yapan zenginlerin hâil de böyledir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Riya Ve Şöhret İçin Çarpışan Kimsenin Cehennemi Hak Edeceği Bâbı
5034-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Yezîd Ebû Abdirrahmân rivâyet etti. ki): Bize Hayve b. Şureyh, Ebû Hânî'den. o da Ebû Abdirrahmân el-Hubulî'den, o da Abdullah b. Amr'dan naklen rivâyet etti ki. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yolunda gaza ederek ganimet alan hiç bir ordu yoktur ki, âhi-rerte alacakları ecirlerinin üçte ikisini peşin almış olmasınlar. Kendileri için üçte bir kalır. Ganimet almazlarsa ecirleri kendilerine tamam verilir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Gaza Edip Ganimet Alan Ve Almayan Kimsenin Sevab Mikdarını Beyan Bâbı
5035-)
Bana Muhammed b. Sehl et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Meryem rivâyet etti. ki): Bize Râfi' b. Yezîd haber verdi. ki): Bana Ebû Hâni' rivâyet etti. ki): Bana Ebû Abdirrahman el-Hubulî, Abdullah b. Amr'dan rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ederek ganîm et alan ve selâmette kalan hiç bir ordu veya seriy-ye yoktur ki; ecirlerinin üçte ikisini peşin almış olmasınlar. Ve ganimet almadan gaza edip ele geçen hiç bir ordu veya serîyye yoktur ki, ecirleri tamam verilmesin!» buyurdular. en çok dört yüz kişiden meydana gelen bir kıt'a askerdir. Yahut mânâsına gelen «v» burada tenvî için kullanılmıştır. Yani harb eden askerin sayısı az olsun çok olsun hüküm hep birdir. Bazıları «ev» edatının burada râvînin şek ettiğini bildirmek için getirildiğini söylemişlerdir. bir sev ele getirememek, boş elle dönmek demektir. mânâsı şudur: Gaziler esîr edilmeden selâmetle döner yahud ganimet alırlarsa ecirleri esîr edilmeden selâmetle döner yahud ganimet alırlarsa ecirleri esîr düşenlerin yahut ganimet almayanların ecirlerinden az olur. Ganimet, gazadan elde edilecek ecrin mukabili bir cüz'dür. Gâzî-jer ganimet aldılar mı o gazadan dolayı kendilerine verilecek ecrin üçte ikisini peşin almış olurlar. Yani ganimet, ecir cümlesindendir. Sahih ve meşhur hadîslere muvafık olan budur. «Hadîsin zahirî manâsı budur; buna muhalif tek bir sahih ve sarih hadîs rivâyet edilmemiştir. Binaenaleyh bu hadîsi bizim verdiğimiz bu manâya hamletmek teayyün eder!» diyor. Iyâz bu hadîsin tefsirinde bir takım fâsid kaviller hikâye ettikten sonra aynen bu mânâyı kabul etmiştir. Onun hikâye ettiği kavillerden biri şudur: hadis sahih değildir. Ganimet almakla gazilerin sevabı azalmaz. Nretekim Bedir gazilerinin sevabı ganimet aldılar diye azalmamıştır...» râvîlerden Ebû Hâni'in râvisini meçhul kabul etmişlerdir. bu kavillerin fâsid olduğunu beyân etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Gaza Edip Ganimet Alan Ve Almayan Kimsenin Sevab Mikdarını Beyan Bâbı
5036-)
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Mâlik, Yahya b. Saîd, Muhammed b. İbrahim'den, o da AI-kame b. Vakkas'dan, o da Ömer b. Hattâb'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ancak niyete göredir. Herkese ancak niyet ettiği şey yardır. Her kimin hicreti Allah'a ve Resûlüne İdi ise onun hicreti Allah ve Resûlü-nedir. Kimin hicreti elde edeceği bir dünya yahud evleneceği bir kadın içinse, onun hicreti de hicret ettiğinedir.» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ınnemelamalü Binniye» Hadisinin Hükmüne, Gaza Ve Diğer Amellerin De Girdiğine Dair Bab
5037-)
Bize Muhammed b. Rumh b. Muhacir rivâyet etti. ki): Bize Leys haber verdi. H. Ebû'r-Rabî' el-Atekî de rivâyet etti. ki); Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdülvehhab (yânî Sekafî) rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâlid el-Ahmar Süleyman b. Hayyân haber verdi. H. Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize Hafs (yânî İbn Gıyâs) ile Yezîd b. Hârûn rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Alâ'el-Hemdânî de rivâyet etti. ki): Bize İbn'l-Mübârek rivâyet etti. H. İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Yahya b. Saîd'den, Mâlik'in isnadı ve onun hadisi mânâsında rivâyet etmişlerdir. hadîsinde: «Ömer b. Hattâb'i minber üzerinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken işittim.» ibaresi vardır. hadîsi Buhârî «îmân, Eymân, Itk, Hicret, Nikâh» ve «Terkül-hiyel» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Talâk» da; Tirmizî «Hudûd»da, «Nesâî «İmân, Taharet, Itâk» ve «Talâk» bahislerinde; İbn Mâce «Zühd» de; İmâm Ahmed «Müsned»’inde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Mu'temed eser sahiplerinden onu kitabına almayan yalnız imâm Mâlik olmuştur. Aynî: «Bu hadîs bir i'tibârîa ferd garîb, başka bir i'tibarla da meşhurdur. Ama bâzılarının dediği gibi mütevâür değildir. Zira yalnız Yahya b. Saîd'den nakledilmiştir.» diyor. Şeyh Kutbuddîn dahi: «Bu hadîs, bir çok tarîkleri bulunmakla beraber haber-i vahidlerden sayıldığı söylenir Mütevâür değildir; çünkü onun şartı bunda yoktur. Sahih olan şudur ki, onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan Hazret-i Ömer'den başka rivâyet eden olmamıştır, ömer-den de yalnız Alkame, Alkameden yalnız Muhammed b. İbrahim, Muhammed'den yalnız Yahya b. Said el-Ensârî rivâyet etmiş; ondan sonra yaygınlaşmıştır. Şu halde hadis sonuna nisbetle meşhur; evveline nisbetle garibtir. Ama sahîh olduğunda ve mevkiinin büyüklüğünde ittifak edilmiştir.» demiştir. Ebû’l -Fütûh et-Tâî'nin beyanına göre Yahya b. Saîd'den onu iki yüzden fazla râvî nakletmiştir. Ancak müsned olarak yalnız bu tarîkden sahîh olduğunda ulema müttefiktir. Bezzâr, İbn Sükuti ve imâm Ebû Abdillâh Muhammed b. Hattâb gibi zevat dahi bu hadîsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den Hazret-i Ömer'den başka rivâyet eden olmadığını söylemişlerse de hakîkatta onu" Ömer (radıyallahü anhûma)'dan başka on yedi sahabî rivâyet etmiştir. İbn Mendeh şöyle diyor: «Bu hadîsi Ömer'den başka, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'âen: Sa'd b. Ebî Vakkaas, Alî b. Ebî Tâlib, Ebû Saîdi Hudri, Abdullah b. Mes'ûd, Abdullah b. Ömer, Enes, İbn Abbâs, Muâviye, Ebû Hüreyre, Habâde b. Samit, Utbe b. Abdileslemi, Hezâl b. Süveyd, Utbe, b. Âmir, Câbir b. Abdillâh, Ebû Zerr, Utbe b. Münzir ve Ukbe b. Müslim (radıyallahü anhûm) rivâyet etmişlerdir...» İbn Mendeh'in beyanına göre râvileri de münferid değil, hepsinin mütabi'leri vardır. Binaenaleyh hadîs şâzz değildir. Bazıları şâzzı: «yalnız bir isnadı olup sika olsun olmasın râvîsinin münferid kaldığı hadîsdir.» diye ta'rif etmişse de bu ta'rîfe ı'tirâz olunmuş: «Hazret-i Ömer hadîsi ve emsali ile bilicmâ' amel olunur. O sıhhat mertebelerinin en yük-seğindedir. Dînin temellerinden bir temeldir.» denilmiştir, Halbuki İmâm Şafiî ile Hicaz uleması şâzzı şoyîe ta'rîf etmişlerdir:«Şâzz, sika râvr nin başkalarına muhalif olarak rivâyet ettiği hadîsdir.» yoksa başkalarının rivâyet etmediğini rivâyet etmek değildir. Bu hadîs ile emsalinde muhalefet diye bir şey yoktur. Bilâkis onun mânâsını doğrulayan Kitâb ve sünnetten bir çok şahidleri vardır. hadîs-i şerifin sahîh olduğunda şüphe yoktur. Çünkü onu bu ilmin İmâmlarından Yahya b. Saîd el Edsarî rivâyet etmiştir. Ondan ise her biri bu ümmetin hafız ve İmâmlarından 250 kişi rivâyette bulunmuşlardır. İbn Mendeh'in «el-Müstahrec»'inde bu sayı üç yüzün üzerine çıkarılmış; Hafız Ebû Mûsâ ve Şeyhülislâm Ebû îsmâîl El-Herevî gibi bâzı zevat ise Yahya'dan onu yediyüz kişinin rivâyet ettiğini söylemişlerdir. uleması bu hadîsin dinde pek büyük bir mevkii olduğuna ittifak etmişlerdir. İmâm-ı Şafiî ile diğer bazı alimler; «Bu hadîs islâmm üçte bindir.» demişlerdir. îmam-ı Şafiî fıkhın yetmiş bâbınm bu hadîse racî olduğunu söylemiştir. Bazılarına göre islâm'ın dörtte biridir, Ebû Dâvud şöyle diyor: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den beşyüzbin hadis yazdım. Bunlardan ahkam hususunda dörtbin sekîzyüz hadîs seçtim. Zühd ve takvaya dair hadisler gelince: Onlan kitabıma almadım. Bir insana bunlardan dini için dört tanesi yeter. Ameller niyetlere göredir, Helal ve haram beyan edilmiştir, Kişinin güzel müslüman olması işine girmeyen şeyleri bırakmakladır, Ve Mümin kendisi için razı olduğu şeyi din kardeşi İçinde işlemedikçe, tam mü'min olmaz, hadisleri.» Şerif niyeti tazammun ettiği için İslâm'ın üçte birine şâmildir. Çünkü İslam kavl, fiil ve amelden ibarettir. Buhârî kitabına bu hadisle başlamış bir çok ulema da bu hususda onun yolunu tutmuşlardır. Hafız İbn-i Mehdi: «Kitap tasnifi etmek isteyen bu hadisle işe başlasın. Ben bir kitap tasnif etsem onun her Bâbına bu hadisle başlardım» demiştir. Şerif de hasr ve kasra delalet eden «İnnemâ» edatı iki defa tekrarlanmıştır. Bunun faydası, hadis de zikredileni isbat, edilmeyeni nefiydir. Mânâ şudur: ameller ancak niyete göre hesabedilir niyetsiz amel hesaba konmaz. Bir de ikinci «İnnemâ» ile yapılacak amelin tayini şart olduğuna işaret buyrulmuştur. Meselâ: Kaza namazı kılmak isteyen bir kimsenin hangi günün hangi namazını kılacağını belirtmesi gerekir. hicret meselesine gelince: Bir kimse Allah rızası için yerini yurdunu terk ederek başka diyara göç ederse, bu hicretin sevabını ahr. Evlenmek veya her hangi dünyevî bir menfaat için hicret ederse kazancı yalnız niyet ettiği şeydir. Âhirette bu hicretin hiçbir sevabını göremez. Hadisde dünya menfaati ile birlikte kadının da zikredilmesi iki ihtimalden hali değildir. Birinci ihtimale göre; hadis-î şerif evlenme hususunda varid olmuştur. Bir zat Ümm-ü Kays isminde ki bir kadınla evlenmek için kadının yaşadığı yere hicret etmiş. Evlendikten sonra artık o adama, Ummü Kays'ın muhaciri denilmiştir. îkinci ihtimale göre kadının zikredilmesi sırf bu iş İçin hicret etmekten sakındırmak içindir. Binaenaleyh edebiyat nazarında cümle ehemmiyetinden dolayı âmdan sonra hâssı zikr kabilindendir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ınnemelamalü Binniye» Hadisinin Hükmüne, Gaza Ve Diğer Amellerin De Girdiğine Dair Bab
5038-)
Bize Şeyban b. Ferruh rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme rivâyet etti. ki): Bize Sabit, Enes b. Malik'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim şehid olmayı sadakatla isterse şehitlik kendisine verilir. Velevki isabet almasın» buyurdular
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allahü Teâlânın Yolunda Şehitlik İstemenin Müstehab Oluşu Bâbı
5039-)
Bana Ebû't-Tahir ile Harmele b. Yahya rivâyet ettiler. Lafz Harmele'nindir. Ebû't-Tahir (bize haber verdi) tabirini kullandı. Hannele: Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti dedi. ki): Bana Ebû Şüreyh rivâyet etti, ona da babasından o da dedesinden naklen Sehl b. Ebî Ümâme b. Sehl b. Huneyt rivâyet etmiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): kim sıdk ile Allah'dan şehitlik diferse: Allah onu şehitlerin menzilesine ulaştırır. Velev ki döşeğinde ölmüş olsun.» buyurmuşlar. Ebû't-Tahir kendi hadisinde «sıdk» kelimesini anmamıştır. hadîsin ikinci rivâyeti birinciyi tefsir etmiştir. Her iki rivâyetin manası: Bir kimse hulusu kalbile şehit olmayı isterse döşeğinde bile ölse kendisine şehit sevabı verilir demektir. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: Acaba şehit olmaya niyet etmek harbe başlarken mî şarttır, yoksa harbe çıkarken yapılan umumi niyyet kafimidir? Umûmi niyyet kâfidir. Çünkü sahih hadisde sabit olmuştur ki bir kimse gaza etmek niyetiyle bir at beslese kendisine o hayvanı beslediği müddetçe gaza sevabı verilir. Halbuki o zat hayvanı her doyurup suladıkça ayrı ayrı gazaya niyet etmiş değildir. Bir de harbin başladığı an telaş ve dehşet zamanıdır. Şehit olmaya niyet o anda şarttır demek güçlük doğurur. Hadisi şerif şehit olmayı istemenin ve hayra niyetin müste-hab olduğuna delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allahü Teâlânın Yolunda Şehitlik İstemenin Müstehab Oluşu Bâbı
5040-)
Bize Muhammed b. Abdirrahman b. Sehmel-Antâki rivâyet etti. ki): bize Abdullah b. Mübarek Vüheyb El Mekkîî'den, o da Ömer b. Muhammed b. El Münkedir'den, o da Sümeyy'den, o da Ebû Salih’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kimse gaza etmeden ve onu gönlünden geçirmeden ölürse nifakın bir şu'besi üzere ölür.» buyurdular. Sehm şöyle dedi: «Abdullah b. Mübarek: Zannederiz ki bu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanına mahsus idi. Dedi. hadis hakkında Nevevî şunları söylemiştir: «İbn Mübarek'in söylediği muhtemeldir. Ondan başkaları ise hadisin âmm olduğunu söylemişlerdir. Maksat bunu yapan cihada gitmeyen münafıklara benzer demektir. Çünkü cihadı terketmek nifakın dallarından biridir.» Hadisi Şerif bir ibâdete niyet edipte onu yapamadan Ölen kimseye hiç niyet etmeden ölen gibi zem teveccüh etmeyeceğine delildir. Bir namazı vaktinin evvelinde kılmaya imkân varken vaktin sonuna doğru kılarım niyetiyle geciktirerek kılmadan ölen kimse ile, haccetmek elinde iken onu gelecek senelere tehir ederek haccetmeden ölen kimsenin günahkâr olup olamayacağı hususunda ulema ihtilaf etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Gaza Etmeden Ve Kendi Kendine Gazada Bahsetmeden Ölen Kimseyi Zem Bâbı
5041-)
Bize Osman b. Ebi Şeybe etti. ki): Bize Cerir A'meş'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Cabir'den naklen rivâyet etti. Ca-bir Şöyle dedi: Bir gazada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte idik: Medine'de öyle adamlar var ki siz bir yolda yürür veya bir vadiyi geçerseniz sizinle beraber olurlar. Kendilerini hastalık hapsetmiştir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Gazadan Kendisini Hastalık Veya Başka Bir Özür Men Eden Kimsenin Sevabı Bâbı
5042-)
Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): bize Ebû Mua-viye haber verdi. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Saîd el-Eşecc de rivâyet ettiler (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti. H. İshak b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize îsa b. Yûnus haber verdi. Bu râvilerin hepsi A'meş'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Ancak Vekî'in hadisinde: «Ecirde sîze ortak olurlar,» cümlesi vardır. Şerifde gönülden harbe giden gazilerle beraber olup hastalık veya başka bir sebeple fiilen iştirak edemeyenlerin hali beyan, edilmektedir. Veki’in rivâyetinde böylelerinde fiilen harb eden gaziler gih sevaba nail olacakları bildirilmiştir. Hadisin zahiri âmm'dır. Şu halde cihada farz-ı kifaye yahut farz-ı ayn olarak yani umumi seferberlikte iştirak etmeye niyetlenmek her mü'mine farzdır. Cihadın farzı ayn olduğunu söyleyenler bu hadisle istidlal etmişlerdir. Hadisi şerif hayırlı bir işe niyet etmenin faziletine, gazaya veya her hangi bir ibâdete niyet edipte bir özrden dolayı yapamayan kimsenin yapmış gibi sevap kazanacağına ve yapamadığına üzüldüğü nispette sevabının artırılacağına delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Gazadan Kendisini Hastalık Veya Başka Bir Özür Men Eden Kimsenin Sevabı Bâbı
5043-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Malik'e İshak b. Abdillah b. Ebi Talha'dan dinlediğim onun da Enes b. Malik'den rivâyet ettiği şu hadisi okudum: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ümmü Haram Bîntü Milhân’ın yanına girer o da kendisine yiyecek takdim edermiş. Ümmü Haram, Übade b. Sabitin nikâhı altında imiş. Bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine onun yanına girmiş o da kendisine yemek takdim etmiş.. Sonra (Efendimizin) başını taramaya oturmuş. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyumuş. Sonra gülerek uyanmış. Ümmü Haram diyor ki: Ben: Seni güldüren nedir ya Resûlüllah? dedim. bir takım İnsanlar!. Bana Allah yolunda gaza ederlerken arz olundular. Şu denizin enginine tahtlar üzerinde kırallar olarak yahut tahtlar üzerinde kırallar gibi bini (p gidi) yorlar. (Bu iki cümleden hangisini söylediğinde râvİ şekk etmiştir.) Ümmü Haram Dedi ki bunun üzerine ben: Ya Resûlallah Allah'a dua et beni onlardan eylesin. Dedim. Ona dua buyurmuş sonra başını (yastığa) koyarak uyumuş. Sonra gülerek uyanmış. Ümmü Haram diyor ki ben İyine: Seni güldüren nedir ya Resûlüllah dedim. O birinci defada dediği gibi: bir takım insanlar!.. Bana Allah yolunda gaza ederlerken arz olundular...» buyurdu. Ben: Ya Resûlüllah Allah'a dua et beni onlarlardan eylesin. Dedim. «Sen evvelkilerdensin!» buyurdular. Ümmü Haram Binü Milhân Muâviye zamanında (Gemiye) binmiş ve denizden çıktığı anda hayvanından düşerek vefat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Denizde Gaza Etmenin Fazileti Bâbı
5044-)
Bize Halet b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Yahya b. Saîd'den, o da Muhammed b. Yahya b. Habban’dan, o da Enes b. Malik'den, o da Ümmü Haram'dan -ki bu kadın Enes'in teyzesidir- naklen rivâyet etti. Ümmü Haram Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bize gelerek biz-de kaylule yaptın sonra gülerek uyandı. Ben: Annem babam sana feda olsun. Seni güldüren nedir ya Resulellah? dedim. ümmetimden tahtlar üzerinde kırallar gibi denizin sırtına binen bir kavm gösterildi,» buyurdu. Bunun üzerine ben; Allah'a dua et beni onlardan eylesin, dedim. sen onlardansın!» buyurdu. Sonra uyudu ve yine gülerek uyandı. Ben de kendisine sordum. Evvelki sözü gibi cevap verdi. Ben: Allah'a dua et beni onlardan eylesin, dedim. «Sen evvelkiler densin» buyurdular. ki: Bundan sonra Ubâde bin Sâmit onunla evlendi ve denizde gazaya çıkarak onu da beraberinde götürdü, (varacakları yere) vardığında ona bir katır takdim edildi o da bindi. Arkacığından katır kendisini yere düşürdü ve boynu kırıldı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Denizde Gaza Etmenin Fazileti Bâbı
5045-)
Bize bu hadisi Muhammed b. Rumh b. Muhacir ile Yahya b. Yahya rivâyet ettüer. (Dediler ki): Bize Leys, Yahya b. Saîd'den, o da İbn Habban'dan, o da Enes b. Malik'den, o da teyzesi Ümmü flaram Binti Milhan'dan naklen onun söylediğini haber verdi: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bana yakın bir yerde uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı. Ben: Ya Resulellah seni güldüren nedir? dedim. bir takım insanlar bana arz olundular. Şu yeşil denizin sırtına biniyorlar...» buyurdu. sonra râvî, Hammâd b. Zeyd'in hadisi gibi rivâyette bulunmustur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Denizde Gaza Etmenin Fazileti Bâbı
5046-)
Bana Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail -Bu zat ibnü Cafer'dir- Abdullah b. Abdirrahman'dan rivâyet etti ki o da Enes b. Malik'i şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah, (sallallahü aleyhi ve sellem) Enes'in teyzesi Bint-i Milhana gelerek başını onun yanına koydu. hadîsi İshak b. Ebîralha ile Muhammed b. Yahya b. Habbân hadîsleri mânasında rivâyet eylemiştir. hadîsi bütün kütüb-ü sıtte sahipleri «Cihad» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Tirmizî onun hakkında: «Hasen Sahihtir» demiştir. Buhari onu «Rü'ya» ve «İsti'zan» bahislerinde de rivâyet etmiştir. İbn Abdılberr'e göre Ümmü Haram Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’nin süt teyzelerinden biridir. Bazıları babasından yahut dedesinden teyzesi olduğunu söylemişlerdir. Ebü Ömer: «Bunların hangisi olursa olsun Ümmü Haram Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mahremidir» diyor. uyku olsun olmasın günün ortasında yapılan istirahattır. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in iki defasında da gülerek uyanması haber verdiklerini rü'yasında gördüğüne Ümmü Haram va her iki defasında «Allah'a dua et beni onlardan eylesin» diye ricada bulunması rü'yaların ayrı ayrı şeyler hakkında görüldüğüne delalet eder. Nitekim birinci rü'yasında deniz, ikincide kara şehitlerini gördüğü rivâyet olunur. Hazret-i Ummü Haram'in şehit düştüğü bu gazanın ne zaman yapıldığında ihtilâf etmişlerdir. Buradaki rivâyetde Hazret-i Muâviye zamanında yapıldığı görülüyorsa da Kadi Iyâz ekseri siyer ulemasının kavillerine göre bunun Hazret-i Osman (radıyallahü anhûm) zamanında yapıldığını söylemektedir. Ümmü Haram hazretleri (radıyallahü anhûma) zamanında yapıldığını söylemektedir. Ümmü Haram hazretler; kocası ile beraber gemiye binerek Kıbrıs'a gitmiş orada hayvanından düşerek vefat etmiştir. Kabri bugüne kadar «Hala Sultan Türbesi» namiy-îe ziyaret edilmektedir. Şu halde Müslim'in rivâyetindeki «Muavi-ye zamanında» tabirinden murad Muavîye'nin ordusunda bulunmuş manasına olup Muâviye'nin halifeliği zamanında manasına gelmez. Bununla beraber hadisi zahiri manasına hamlederek: «Bu hâdise Muâviye'nin hilafeti zamanında olmuştur» diyenler de vardır, havle göre Kıbrıs adası harbîe alınmış Hazret-i Ümmü Haram adayan çıkacağı sırada katırdan düşerek vefat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Denizde Gaza Etmenin Fazileti Bâbı
5047-)
Bize Abdullah b. Abdirrahman b. Behram ed Dârimi rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Velid Et-Tayâlisi rivâyet etti. ki): Bize Leys (Yani İbn Sa'd) Eyyûb b. Mûsa'dan, o da Mekhûl'den, o da şürahbil b. Scmitden, o da Selman'dan naklen rivâyet etti Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Bir gün bir gece serhat bekçiliği bir ayın orucu ile teravihinden daha hayırlıdır. Ölürse üzerine dünyada iken yaptığı ameli ve rızkı cereyan eder. Fettandan da emin olur.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Azze Ve Cellenin Yolunda Serhad Bekçiliğinin Fazileti Bâbı
5048-)
Bana Ebût-Tahir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb, Abdurrahman b. Şureyh'dan o da Abdulkerim b. Hâris'den, o da Ebû Übeyde b. Ukbe'den, o da şurayhbil b. Semit'dan o da Selmanu'l-Hayr'dan, o da Resûlülath (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Leys'in Eyyûb b. Mûsa'dan rivâyet ettiği hadis manasında haber verdi. hayvanı bağlamaya yarayan ip demektir. Sonra bu kelime hudud muhafızına ıtlak olunmuştur. Hadisden murad şudur. Bir gün bir gece düşmana karşı hudud muhafızlığı yapmak bir ay nafile oruç tutmakla bir ay nafile namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Şayet hudud muhafızlığı yaparken Ölürse o vazifede iken yaptığı amelleri devam edermiş gibi ecir ve mükafat verilir. Hadis-i Şerif şehid hakkındaki âyetlerle hadislere muvafıktır. Şehit âyetlerinde şehitlerinin ölmediği Allah katında diri oldukları ve kendilerine rızk verildiği beyan buyrulduğu gibi yukarda geçen bazı hadislerde şehit ruhlarının cennet meyvelerinden yedikleri beyan olunmuştur. murad, kabir fitnesidir. Bu kelime «Futtan» şeklinde cemi olarak rivâyet edildiği gibi «Kabrin iki fettanı şeklinde tesniye olarak da rivâyet edilmiştir. Kabrin fettanı Münker ve Nekir ismindeki meleklerdir. Şerif: Hudud muhafızlığı yapan kimsenin faziletine ve amellerinin Öldükten sonra da devam edeceğine, bu hal ona mahsus olup başka hiç bir kimseye nasip olmayacağına delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Azze Ve Cellenin Yolunda Serhad Bekçiliğinin Fazileti Bâbı
5049-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Malik'e Sümeyye'den dinlediğim onunda Ebû Salîh'den, onun da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): defa bir adam yolda yürürken yol üzerinde bir diken dalı buldu ve onu uzaklaştırdı. Bunun Üzerine Allah kendisine teşekkür etti, ve onu affetti.» buyurmuşlar. Bir de: beş kısımdır. Vebadan, ishalden ve boğulmaktan ölenlerle yıkıntıdan ölen ve Allah azze ve cellenin yolunda şehit olandır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şehitleri Beyan Bâbı
5050-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerir, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): aranızda kimi şehid sayıyorsunuz?» diye sordu. Ashab: Ya Resulellah kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir, dediler. «O halde ümmetimin şehitleri pek azdır.» buyurdu. Ashab: öyle ise kimdir onlar yâ Resulellah? dediler. «Kim Allah yolunda öldürülürse o şehiddir. Kim Allah yolunda ölürse o da şehittir. Kim vebadan Ölürse o da şehittir. Kim İshalden ölürse o da şehittir.» buyurdular. Miksero ki): Baban üzerine şehadet ederim ki bu hadiste o Şöyle deditir: da şehiddir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şehitleri Beyan Bâbı
5051-)
Bana Abdulhamid b. Beyan El Vasıfî de rivâyet etti. ki): Bize Halid, Süheyl'den bu isnadla bu hadisin mislini rivâyet etti. Şu kadar var ki onun hadisinde: «Süheyl dedi ki: Ubeydullah b. Miksem şunu söyledi: Kardeşin üzerine şehadet ederim ki; o bu hadiste (kim boğulursa o da şehiddir) cümlesini ziyade etti.» ibaresi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şehitleri Beyan Bâbı
5052-)
Bana Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet ettİ. (Dedî ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. ki): Bize Süheyl bu isnadla rivâyet etti. Onan hadisinde şu da vardır: «Dedi ki Ubeydullah b. Miksem, Ebû Salih'den naklen haber verdi. Hadisde şunu da ziyade etti. «Boğulan da şehiddir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şehitleri Beyan Bâbı
5053-)
Bize Hamid b. Ömer EA Bekrâvî rivâyet etti. ki): Bize Abdülvahid (Yani İbn Ziyâd) rivâyet etti. ki): Bize Âsim, Hafsa binti Sîrîn'den rivâyet etti. Şöyle dedi: Bana Enes b. Malik: Yahya b. Ebî Amra neden öldü diye sordu. Taundan dedim. Bunun üzerine: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): her müslüman İçin şehitliktir.» buyurdu dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şehitleri Beyan Bâbı
5054-)
Bize bu hadisi Velid b. Şüca' dah rivâyet etti. ki): Bize Ali b. Müshir, Asim'dan bu İsnâdda bu hadi seni mislini rivâyet etti. hadislerin Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Ezan» ve «Namaz» bahislerinde; Tirmizî «Kitabül birr» de tahric etmişlerdir. Tirmizî onun hakkında: «Bu hadis Hasen Sahihtir» demiştir. Enes rivâyetini Buhârî «Cihâd» ve «Tib» bahislerinde tah-rîc etmiştir. ona teşekkür etti.» cümlesinden murad: Onun yaptığından razı oldu fiilini kabul etti ve kendisine senada bulundu demektir. Şehidin cem'idir. Şehid faîl veznin de olduğu için hâzır bulunup gören manasına ismi fail olduğu gibi, görülen manasına ismi mef'ûl de olabilir. Burada her iki takdir caizdir. Şehidin ölümünde melekler hazır bulunduğu için o meşhûd yani görülmüş demekir. Bazıları şehidin cennet için kendisine şahidîik edilmiş manasına geldiğini söylemişlerdir. Bir takımları şehid Allah katında diri ve hazır olduğu için kendisine bu isim verildiğini, daha başkaları Allah'ın ikramını gördüğü için şehid denildîğini söylemişlerdir. Şehidler hakkında birçok hadisler vardır. Bunların bazısında şehidlerin beş nevi olduğu bazıların da yedi diğerlerin de sekiz hafta dokuz ve on bir olduğu bildirilmektedir. Bu muhtelif sayılara bakarak rivâyetler arasında tenakuz olduğu iddia edilemez. Çünkü bu sayıların muhtelif oluşu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize gelen vahye göredir. Burada harb şehidlerinden maâdâ vebadan, ishalden ölenlerle boğularak ve üzerine bina yıkılarak Ölenlerin de şehid oldukları bildiriliyor. Başka rivâyetlerde yanarak ölenlerle zatürieden ölenlerin hamile olarak ölenlerin malı uğrunda ödürülenlerin de şehîd gittikleri bildirilmiştir. Ulemanın beyânına göre; bu suretle ölenlerin şehîd sayılması çektikleri büyük elem ve acılara mukabil bir lütfü ihsandır. Harb meydanında ölenlerden maada şehit hükmünde olanlar yıkanırlar ve cenaze namazları kılınır. Harbde ölenlerse yıkanmazlar. Hasılı şehitler üç kısma ayrılır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şehitleri Beyan Bâbı
5055-)
Bize Harun b. Mâruf rivâyet etti. ki): Bize İbni Vehb haber verdi. ki): Bana Amr b. Haris, Ebû Ali Sümâme b. Şüfiyy'den naklen haber verdi ki Ukbe b. Âmiri şöyle derken işitmiş: Ben (sallallahü aleyhi ve sellem)'i minber üzerinde: için gücünüzün yetebildiğî kadar kuvvet hazırlayın! Dikkat kuvvet atıcılıktır! Dikkat kuvvet atıcılıktır! Dikkat kuvvet atıcılıktır.» buyururken işittim. hadisde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Onlar için gücünüzün yetebildiği kadar kuvvet hazırlayın» Âyet-i kerîmesini tefsir etmiştir. Bu tefsir müfessirlerin hikâye ettikleri diğer kavilleri red etmektedir. Bazıları kuvvetten murad kal'alar bir takımları da erkek atlar olduğunu söylemişlerdir. Bu ve emsali hadisler atıcılığın faziletine ve cihad niyetiyle silah kullanmaya atıcılığın her nev'ini Öğrenmeye teşvik etmektedirler. Binaenaleyh bugünkü modern silâhların her çeşidini öğrenmek hatta tayyarecilik ve motorlu vasıtaları kullanmak hükümde dahildir. Ata binmek ve harbe yarayacak yüzücülük nişancılık ve güreş nevileri gibi spor faaliyetleri de böyledir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atıcılığın Fazileti Ve Ona Teşvik, Atıcılığı Öğrenip De Sonradan Unutanı Zem Bâbı
5056-)
Bize Harun b. Ma'ruf rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr b. Haris, Ebû Ali'den, o da Ukbe Amir'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Ben (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yerler feth edilecektir. Allah size kâfidir. O halde sizden biriniz oklarıyle oynamaktan aciz değildir.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atıcılığın Fazileti Ve Ona Teşvik, Atıcılığı Öğrenip De Sonradan Unutanı Zem Bâbı
5057-)
Bize bu hadîsi Dâvûd b. Euşeyd de rivâyet etti. ki): Bize Velid, Bekir b. Mudar'dan, o da Amr b. Hâris'den, o da Ebû Ali el Hemdanî'den naklen rivâyet etti. Ben Ukbe b. Âmiri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ederken dinledim. Demiş ve yukardaki hadîsin mislini rivâyet etmiştir. halde sizden biriniz oklarıyle oynamaktan aciz değildir» cümlesi kalmasın» şeklinde de rivâyet edilmiştir. Usulü Fıkıh, ilminde görüldüğü veçhile bir şeyden nehy o şeyin zıddının vacip olmasını gerektirir. Burada oynamaktan aciz kalmak yasak edildiğine göre oklarla oynamak vacip oluyor demektir. Bittabi oyundan murad çocuklar gibi okdan oyuncak yapmak değil ok atmakta maharet kazanmak ve kazanılan mahareti devam ettirmektir. Çünkü harb ancak alet kullanmaktaki maharetle sürdürülebilir. hadisde fütuhat için evvelâ: «Allah size kâfidir»» buyurularak ondan sonra' silah hazırlığına teşvik edilmiştir. Demek oluyor ki cihad eden müslüman her şeyden önce Allah'a teveklül ve itîmad ederek, ondan sonra bütün gücüyle düşmana karşı silah hazırlığında bulunacaktır. Tarih okurken dikkat edilirse görülür ki: Müslümanlar ne zaman bu iki hususa lazım gelen ehemmiyeti vermişlerse mutlaka galib gelmişlerdir,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atıcılığın Fazileti Ve Ona Teşvik, Atıcılığı Öğrenip De Sonradan Unutanı Zem Bâbı
5058-)
Bize Muhammed b. Rumh b. Muhacir rivâyet etti. ki) Bize Leys, Haris b. Ya'kub'dan o da Abdurrahman b. Şumase'den naklen haber verdi ki Fukeym-i Lahmî, Ukbe b. Amir'e: Şu iki hedef arasında gidip geliyorsun. Halbuki sen yaşlısın bu sana zor gelir demiş. Ukbe: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim bir soz olmasaydı ben buna katlanmazdım. Cevabını vermiş. Haris diyor ki; Bunun özerine ben İbn Şumase'ye: Ne o? diye sordum. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kîm atıcılığı öğrenir de sonra terkederse bizden değildir. Yahu» muhakkak isyan etmiştir,» buyurdu dedi. ki Hadîsi Şerif atıcılığı Öğrendikten sonra ihmal ederek unutmanın şiddetle mekruh olduğuna delalet ediyor. Bundan yalnız özürlüler müstesnadır. Yani bedenî bir ânza veya hastalık gibi özürden dolayı vaktiyle öğrendiği atış ve saire talimleri unutan kimse muaheze olunmaz. Özürsüz terk edenlerse «Bizden değildir» denilmek suretiyle muahezeye şayan görülmüşlerdir. Hadislerde geçen «Bizden değildir» cümlesinin oBİzîm yolumuzda değildir; faizim emrimizle amel etmiş sayılmaz» manalarına geldiğini kitabımızın baş taraflarında görmüştük. edatı tera'hı yani gecikme bildirirse de buradaki gecikme zaman itibariyle değil sadece rütbededir. Yani atışı Öğrenen bir kimse aradan zaman geçmeden onu unutur veya bırakırsa yine sünneti terk etmiş olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atıcılığın Fazileti Ve Ona Teşvik, Atıcılığı Öğrenip De Sonradan Unutanı Zem Bâbı
5059-)
Bize Saîd b. Mensur ile Ebû'r Rabi' El-Atekî ve Kuteybe b. Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammad —İbn Zeyd'dir.— Eyyûb'dan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû Esmâ'dan, o da Sevbân'dan naklen rivâyet etti. Sevban Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir taife hakka yardımcı olmakta devam edecektir. Onlara muhalefette bulunanlar zarar veremiyecek. Nihayet Allah'ın emri onlar bu haldeyken gelecektir.» buyurdular. hadisinde «Onlar bu haldeyken» kaydı yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ümmetimden Bir Taife Hakka Yardım Etmekte Devam Edecektir. Onlara Muhalefet Edenler Zarar Verecek Değildir» Hadisi Bâbı
5060-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Vekî' rivâyet etti. H. İbnü Nümeyr de rivâyet etti. (Dedî ki): Bize Veki' ile Abde ikisi birden İsmail b. Ebi Halid'den rivâyet ettiler. H. İbn Ebî Ömer dahi rivâyet etti. Lafz onundur onundur. ki): Bize Mervan (yani El-Fezârî) İsmail'den, o da Kays'den, o da Mugıre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kavim insanlara yardımcı olmakta devam edecektir. Nihayet onlar yardımcı iken kendilerine Allah’ın emrî gelecektir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ümmetimden Bir Taife Hakka Yardım Etmekte Devam Edecektir. Onlara Muhalefet Edenler Zarar Verecek Değildir» Hadisi Bâbı
5061-)
Bana bu hadisi Muhammed b. Rafi’ dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsame rivâyet etti. ki): Bana İsmail, Kays'dan rivâyet etti. ki): Muğire b. Şu’be’yi şunu söylerken dinledim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim... tamamiyle Mervan hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ümmetimden Bir Taife Hakka Yardım Etmekte Devam Edecektir. Onlara Muhalefet Edenler Zarar Verecek Değildir» Hadisi Bâbı
5062-)
Bize Muhammed b. Müsemıa ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Simâk b. Hark'den, o da Câbir b. Semura'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: din kaim olmakta mutlaka devam edecektir. Onun namına ta kıyamet kopuncaya kadar müslümanlardan bir cemaat çarpışacaktır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ümmetimden Bir Taife Hakka Yardım Etmekte Devam Edecektir. Onlara Muhalefet Edenler Zarar Verecek Değildir» Hadisi Bâbı
5063-)
Bana Hârûn b. Abdillah ile Haccâc b. Şâir rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Ebû'z-Zûbeyr haber verdi ki kendisi Câbir b. Abdillah, şunu söylerken işitmiş. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: bir taife hak uğruna çarpışmakta kıyâmet gününe kadar yardımcı olmakta devam edecektir.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ümmetimden Bir Taife Hakka Yardım Etmekte Devam Edecektir. Onlara Muhalefet Edenler Zarar Verecek Değildir» Hadisi Bâbı
5064-)
Bize Mensur b. Ebi Müzâhim rivâyet etü. ki): Bize Yahya b. Hamza, Abdurrahman b. Yezid b. Câbir'den naklen rivâyet etti. Ona da Umeyr b. Hani' rivâyet etmiş. ki): Ben Muâviye'yi minber üzerinde şunu söylerken dinledim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir taife Allah'ın emrini tutmakta devam edecektir. Onları aşağılayan veya muhalefet edenler kendilerine zarar veremeyecek. Nihâyet Allah'ın emri, onfar İnsanlara yardım ederken gelecektir.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ümmetimden Bir Taife Hakka Yardım Etmekte Devam Edecektir. Onlara Muhalefet Edenler Zarar Verecek Değildir» Hadisi Bâbı
5065-)
Bana İshak b. Mansur da rivâyet etti. ki): Bize Kesir b. Hişâm haber verdi. ki): Bize Ca'fer —Bu zât İbnü Burkân'dır— rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Esamm rivâyet etti. ki) Ben Muâviye b. Ebi Süfyan'i dinledim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettiği bir hadis söyledi ki; ben kendisini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in minberi üzerinde ondan bu Hadîsden başka hadis rivâyet ettiğini işitmedim. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir kimseye hayr (vermek) murad ederse onu dinde fakîh kılar. Müslümanlardan bir cemaat kendilerine düşmanlık edenlere karşı çıkacak tâ kıyâmet gününe kadar Hakk uğruna çarpışmakta devam edecektir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ümmetimden Bir Taife Hakka Yardım Etmekte Devam Edecektir. Onlara Muhalefet Edenler Zarar Verecek Değildir» Hadisi Bâbı
5066-)
Bana Ahmed b. Abdîrrahman b. Vehb rivâyet etti. ki); Bize amcam Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bize Amr b. Haris rivâyet etti. ki): Bana Yezid b. Ebî Habib rivâyet etti. ki): Bana Abdurrahman b. Şumaset'l-Mehri rivâyet etti. (Dedi' ki): Mesleme b. Muhalled'in yanındaydım. Abdullah b. Amr b. As da onun yanında idi. Abdullah şunu söyledi: Kıyâmet ancak halkın kötüleri üzerine kopacaktır. Onlar cahiliyyet halkından daha kötüdürler. Allah'dan bir şey isterlerse onu üzerlerine reddeder. bu haldeyken Ukbe b. Âmir geldi. Mesleme ona: Ya Ukbe! Dinle Abdullah ne diyor. Dedi. Ukbe de: O daha iyi bilir. Amma ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı: bir cemaat düşmanlarını kahr ederek Allah'ın emri uğrunda çarpışmakta devam edeceklerdir. Onlara muhalefet edenler kendilerine bir zarar veremiyecek. Nİhayef onfar bu halde iken kıyâmet kendilerine gelecektir» buyururken işittim, cevabını verdi. Bunun üzerine Abdullah şunu söyledi Evet, sonra Allah misk kokusu gibi bir koku gönderecek, teması ipeğin teması gibi olacak, ama kalbinde tane ağırlığı iman olan hiç bir kimseyi bırakmayıp öldürecek, Sonra insanların kötüleri kalacak, kıyâmet onların üzerine kopacaktır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ümmetimden Bir Taife Hakka Yardım Etmekte Devam Edecektir. Onlara Muhalefet Edenler Zarar Verecek Değildir» Hadisi Bâbı
5067-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hü seyn, Dâvûd b. Ebî Hind'den, o da Elbû Osman'dan, o da Sa'd b. Ebî Vak kâs'dan naklen haber verdi. Sa'd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ehli kıyâmet kopuncaya kadar Hakk üzere yardımcı omlakta devam edeceklerdir» buyurdular. rivâyetlerin bazılarını Buhârî «Menakıb» bahsinde tahri etmişir. Şerifin izahı Kitabu-l-İman'ın sonlarında geçmişti. Buradak kokudan murad kıyâmete yakın Yemen taraflarından çıkarak kadın ekkek her müminin ruhunu kabzedecek olan rüzgârdır. Bahsedilen taife veys cemaata gelince: Buhârî bunlardan murad ulemâ olduğunu söylemiş; İmâm Ahmed b. Hanbel ise: -«Bunlar ehli Hadîs değil-seler kimler olacağını bende bilemiyorum» demiştir. Kadı Iyâz İmâmı Ahmed İn bu sözüyle Ehl-i Sünnet vel-Cemaati, hadîs ulemasının mezhebinde olanları kasdettiğini söylemektedir. diyor ki: «İhtimalki bu taife muhtelif müminler arasına dağılmıştır. Bazıları cengâver yiğitler, bir takımları fukaha ve hadîs uleması kimisi zâh'ıd kimisi Emri bil ma'rufu yapan zevattır. Hepsinin bir yerde toplu bulunmaları lâzım gelmez. Bilâkis muhtelif yerlerde bulunurlar.» Hadisin son rivâyetinde zikri geçen «Garb ehlî»'nden murad Ali b. Medînî'ye göre araplardır. Garb: Büyük kova manasına gelir. Bunu ekseriyetle arablar kullandıkları için onlara «Garb Ehli» denilmiştir. Diğer ulemaya göre Gabdan murad batıdır. Muâz bunların Şamlılar olduğunu söylemiştir. Kudüslüler olduğunu bildiren hadisde vardır. Bazıları «Garb Ehlinden murad: Hiddet ve şiddet sahibi insanlardır. yer yüzü kıyâmete kadar cihaddan hâli kalmayacaktır. Bir yerde harb ve cidal bitse başka yerde yenisi patlayacak kıyâmet yaklaşıncaya kadar bu böyle gidecek ve Hak yolunda mücahede eden halis müslümanlar bulunacaktır. bir rivâyeti Allah'ın çok hayır vermek istediği kulunu fakın yaptığı bildirilmektedir. Yani o kimseye Şeriat sahibinin emirleriyle nehiy-leriniri sırrını ilâhi bir nûr ile anlatır. Bu rvâyet ilmin ve ulemanın faziletine, din âlimi olmanın imanı kurtarmaya bir alâmet sayıldığına delildir. Hadisi Şerifin bütün rivâyetleri bir mucizeyi ispat etmektedir. Bu mucize Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in haber verdiği cemaatlerin bugüne kadar her devirde zuhur edip hak din uğuruna mücadele etmeleridir Hadisi Şerif ayrıca icmam hüccet olduğuna da delildir. ««Bu hadîs kendileriyle istidlal edilen en sahih hadislerdendir.» diyor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «ümmetimden Bir Taife Hakka Yardım Etmekte Devam Edecektir. Onlara Muhalefet Edenler Zarar Verecek Değildir» Hadisi Bâbı
5068-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bîze Ce-rir, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yerde sefer ettiğiniz zaman develere o yerde nasiblerinİ verin! Çorak yerde sefer ederseniz orada yürüyüşü süratlendirin! Geceleyin mola verirseniz yoldan sakının. Çünkü yol geceleyin böceklerin sığmağıdır» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Yürürken Hayvanların Menfaatına Riayet Ve Yol Üzerinde Mola Vermekten Nehiy Bâbı