Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
3362-)
Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ebî Hafsa ile Zem'atü'bnü Sâlih rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Şihâb, Aliyyu'bnü Hüseyin'den, o da Amr b. Osman'dan, o da Üsametü'bnü Zeyd'den naklen rivâyet etti ki, Üsâme şöyle dedi: Resûlallah! Yarın Allah dilerse nereye ineceksin? Bu konuşma fetih zamanında olmuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Akîl bize ev nâmına bir şey bıraktı mı ki!?., buyurmuştur.» hadîsi Buhârî hacc, cihâd ve meğâzî bahislerinde, Ebû Dâvûd ve Nesâî, «Hacc» bahsinde, İbn Mâce, «Hacc ve Ferâiz» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Rab’ın cem'idir. Rab': Bir kavmin mahallesi ve menzili demektir, Dâr'ın cem'i olan Dûr kelimesi dahi aynı mânâya gelir. Bu takdirde iki kelimenin birbiri üzerine atfedilmesi ya te'kîd içindir yahut râv öyle mi veya böyle mi dediğinde fekk etmiştir. ile Tâlibin mirasçı olduklarını bildiren ifâde sonuna kadar râvilerden birinin idrâcıdır. Kirmanı bunun Hazret-i Üsâme tarafından yapılmış olması ihtimâli üzerinde durmuştur. , Ebû Tâlib'in en büyük oğludur. Akıl'den on yaş büyüktü. Akıl, Ca'fer'den, Ca'fer de Alî (radıyallahü anh)'dan onar yaş büyüktüler. Bu gibi hallere nadiren tesadüf olunur. Hazret-i Ca'fer, Ca'fer-i Tayyar ve Zü’l-Cenâ-hayn diye meşhurdur. Metn-i hadîsden de anlaşıldığı veçhile Ebû Tâlib'in vefatında Akıl ile Tâlib kâfir bulunuyorlardı. Hazret-i Akîl Hudeybiye'de müslüman olmuştur. Talib ise müslümanlığı kabul etmeden vefat etmiştir. nazaran Ebû Tâlib, Abdülmuttalib'in en büyük oğlu olduğu için câhiliyet âdeti veçhile babasının bütün emlâkini o almıştı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hicret edince Ebû Tâlib'in malına da Akıl el koydu. Dâvûdî'nin beyânına göre Akıl, Ve garabet (sallallahü aleyhi ve sellem) ile diğer Abdülmuttalib oğullarına düşen bütün mirası satmıştı. Nitekim Mekke müşrikleri hicret eden müslümanlarm evlerini satıyorlardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Akîl'e bir şey demeyip icraatını tasdik buyurması ya cûd-u keremindendir. yahut Akîli İslâm'a meyi ettirmek veya câhiliyet devrinin icraatını sahîh bulduğu içindir. Nitekim küffârın nikâhlarını sahîh kabul etmiştir. Bazıları Ebû Tâlib mirasının Akîl sülâlesinde kaldığını, nihayet Haccâc-ı Zâlim'in kardeşi Muhammed b. Yûsuf'a yüz bin altın mukabilinde sattıklarını söylemişlerdir. Hazret-i Alî'nin torunlarından Aliyyü'bnü Hüseyin: «Biz Şi'b'deki hissemizi bundan dolayı terkettik» dermiş. Şi'b’ın Ebû Tâlib'e âit bir vâdî olduğunu; müslümanlarm üç sene burada mahsur kaldıklarını geçen rivâyetlerde görmüştük.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacının Mekkeye İnmesi Ve Mekke Evlerinin Miras Olarak Alınması Bâbı
3363-)
Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Süleyman yani İbn Bilâl Abdurrahmân b. Humeyd'den naklen rivâyet etti. Abdurrahmân, Ömer b. Abdi’l-A'zîzi, Sâib b. Yezid'e şunu söylerken işitmiş: ikâmet hususunda bir şey işittin mi?» Sâib: Alâ' b. Hadramî'yi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i'. için tavaf-ı saclerden sonra Mekke'de üç gün kalma hakkı vardır) buyururken işittim. Galiba bundan fazla kalamaz demek istiyordu, cevâbını verdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeden Hicret Eden Bir Kimsenin Hacc İle Ömreyi Bitirdikten Sonra Ziyadesiz Üç Gün Mekkede Oturmasının Cevazı Bâbı
3364-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Abdurrahmân b. Humeyd'den naklen haber verdi. ki): Ben Ömer b. Abdüazîz'i beraberinde oturanlara şunu söylerken işittim: ikâmet hususunda ne işittiniz? Bunun üzerine Sâib b. Yezîd şunu söyledi: Ben Alâ'dan yahut Ala' b. Hadramî'den dinledim. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): olan bir kimse hacc ibâdetlerini edâ ettikten sonra Mekke'de üç gün ikâmet edebilir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeden Hicret Eden Bir Kimsenin Hacc İle Ömreyi Bitirdikten Sonra Ziyadesiz Üç Gün Mekkede Oturmasının Cevazı Bâbı
3365-)
Bize Hasanü'l-Hulvânî ile Abd b. Humeyd hep birden Yâkub b. İbrahim b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. ki): Bize babam, Salih'ten, o da Abdurrahmân b. Humeyd'den naklen rivâyet etti. Abdurrahmân, Ömer b. Abdilazîz'i, Sâib b. Yezîd'e sorarken işitmiş. Sâib Şöyle dedi: «Ben Alâ' b. Hadramî'yi şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: gece vardır ki muhacir olan bir kimse tavâf-ı saderden sonra bu gecelerde Mekke'de kalabilir.) buyururken işittim.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeden Hicret Eden Bir Kimsenin Hacc İle Ömreyi Bitirdikten Sonra Ziyadesiz Üç Gün Mekkede Oturmasının Cevazı Bâbı
3366-)
Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ab-dürrezzak haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi; ve tertemiz yazdırdı. ki): Bana İsmail b. Muhammed b. Sa'd haber verdi. Ona da Humeyd b. Abdirrahmân b. Avf haber vermiş; ona da Sâib b. Yezîd haber vermiş; ona da Alâ' b. Hadramî, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hacc ibâdetlerini edâ ettikten sonra Mekke'de kalacağı müddet üç gecedir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeden Hicret Eden Bir Kimsenin Hacc İle Ömreyi Bitirdikten Sonra Ziyadesiz Üç Gün Mekkede Oturmasının Cevazı Bâbı
3367-)
Bana Haecâc b. Şâir rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk b. Mahled, rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc bu isnâdla bu hadîsin mislini lıaber verdi. hadîsi Buhârî. Ebû Dâvûd ve Tirmizî «Hacc» bahsinde; Nesâî «Hacc ve Namaz» bahislerinde; İbn Mâce de namaz bahislerinde tahrîc etmişlerdir. feth edilmezden önce Mekke muhacirlerinin Mekke'de ikâmet etmeleri haram kılınmıştı. Sonraları hacc ve ömre sebebiyle Mekke'ye girenlere hacc ibâdetlerini bitirdikleri vakit Mekke'de yalnız üç gün kalmaları mubah kılındı. Nevevî‘ye göre bu hadîsin mânâsı hicret edenlere Mekke'ye yerleşmenin haram kılınmasıdır. Kâdî Iyâz bu kavli cumhûr-u ulemâ’dan rivâyet etmiştir. bir cemaat Mekke'nin fethinden sonra muhacirlerin Mekke'ye yerleşmelerini tecviz etmiş, bu hadîsin hicretin vâcib olduğu zamanlara mahsus olduğunu söylemişlerdir. Mekke'nin fethinden evvel Hicret'in vâcib olduğunda bütün ulemâ müttefiktir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bizzat yardımda bulunmak için ashâb-ı kirâm'in Medîne-i Münevvere'de yaşamaları îcab ediyordu. Muhacir olmayanların istedikleri yerde yaşamaları bilittifâk caizdir. Mekke'de kalmak için verilen üç günlük ruhsat, ikâmet hükmüne girmez. Onlar yine misafir hükmündedirler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeden Hicret Eden Bir Kimsenin Hacc İle Ömreyi Bitirdikten Sonra Ziyadesiz Üç Gün Mekkede Oturmasının Cevazı Bâbı
3368-)
Bize İshâk b. İbrahim El Hanzalî rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da Mücâhid'den, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'tan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: Resûlüllah Mekke'nin felih edildiği gün: hicret yoktur. Lâkin cihâd ve niyet vardır. Gazaya çağrıldığınız zaman hemen gidin.» buyurdu. Yine fetih yani Mekke'nin fethi günü: ki bu beldeyi Allah göklerle yeri yarartığı gün haram kılmıştır. Binâenaleyh o, Allah'ın haram kılmasıyla kıyâmete kadar haramdır. Benden Önce bu beldede hîç bir kimseye harp helâl olmamıştır. Buna da ancak gündüzün bir saattında kıtal helâl olmuştur. O, Allah'ın haram kılmasiyla kıyâmet gününe kadar haramdır. Dikeni kesilmez; avı ürkütülmez, İlân edenden başkası, onda bulduğu eşyayı alamaz. Yaş otu da kesilemez.» buyurdular. Bunun üzerine Abbâs: Ya Resûlallah! Yalnız izhir müstesna. Çünkü o Mekke'nin demircilerîyle evlerine lâzımdır, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: (Evet) Yalnız izhir müstesna! buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke İle Mekkenin Avı, Yaş Otu, Ağacı Ve Devam Üzere İlan İçin Alan Müstesna Olmak Üzere Bulunan Eşyasının Haram Kılınması Bâbı
3369-)
Bana Muhammed b. Râfî rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Aden rivâyet etti. ki): Bize Mufaddal, Mansûr'dan bu isnâdda bu hadîsin mislini rivâyet etti ama «Göklerle yeri yarattığı gün ifâdesini söylemedi. Hem kıtal yerine katıl dedi ve: «Bu beldede bulunan şeyi ilân edenden başkası alamaz» şeklinde rivâyette bulundu. hadîsi Müslim «Cihâd» bahsinde, Buhârî , «Hacc, Cizye ve Cihâd» bahislerinde, Ebû Dâvûd «Hacc ve Cihâd» bahislerinde; Tirmizî «Siyer» bahsinde, Nesâî «Siyer, Bey'at ve Hacc» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. hicret yoktur» cümlesinden murâd Mekke'nin fethinden sonra Mekke'den hicret yoktur demektir. Çünkü Mekke İslâm diyarı olmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu sözü bir mucize tazammun etmektedir. Nitekim asırlar boyunca Mekke-i Mükerreme bir Dâr-ı İslâm olarak kalmış; bu suretle mûcize-i Resul (sallallahü aleyhi ve sellem) zahir olmuştur. Dâr-ı Harb denilen küfür diyarından Dâr-ı İslâm'a kıyâmete kadar hicretin devam edeceğine, kaail olmuşlardır. cihâd ve niyet vardır» cümlesinden murâd: «Sizin için hicretten hâsıl olacak sevabın yolu cihâd ve her şeyde hayır niyettir.» demektir. göre mezkûr cümlenin mânâsı: «Hicret ya kâfirlerden kaçmak yahut cihâd veya ilim tahsili gibi başka bir sebeple olur. Birinci hicret sona ermiş, diğerleri kalmıştır. Binâenaleyh bunları ganimet bilerek onlardan geri kalmayın; çağrıldığınız zaman hemen gidin. Yaş ot demektir. Bunun tahsis edilmesi kuru otunun koparı-labileceğine işarettir. Şâfiîler'den rivâyet olunan iki kavlin esah olanı da budur. Çünkü kuru ot ölü av mesabesindedir. Hanbelîler'den İbn Kudâme diyor ki: «Lâkin hadisde izhır'in istisna edilmesi kuru ot koparmanın da haram kılındığına işarettir. Ebû Hüreyre rivâyetlerinden birinde (Mekke'nin kuru otu da koparılamaz.) buyurulması bunu gösterir.» Güzel kokulu bir nebattır. Yaylalarda, sıcak ve kuru yerlerde ve keza vadilerde yetişir. Buna «Tıybu'l-Arab» ve «Halfâ-i Mekke» dahi derler. Demirci demektir. Taber î:«Kayn Araplarca sanatım bizzat işleyen sanatçı mânâsına gelir. Abbâs b. Abdül muttalib'in: «Ya Resûlallah! Yalnız izhır müstesna» sözü bir istisnâ-i telkinidir. Çünkü Hazret-i Abbâs (radıyallahü anh) bu sözle kendisi istisna yapmak istememiş; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e istisna yapmasını telkin etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buradaki istisnasının vahiy suretiyle mi, yoksa kendi içtihadı ile mi yapıldığı ihtilaflıdır. Bâzılarına göre vahiy suretiyledir. Yani Allahü teâlâ hazretleri daha önceden bir istisna talebinde bulunan olursa isteğini yerine getir diye vahiyde bulunmuştur. Bir takımları bu meselede hüküm mutlak surette Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize havale buyrulmuştur, demişlerdir. İbn Battal'in rivâyetine göre El-Mühelleb buradaki istisnanın zarurete mebnî olduğunu ve zarurette ölü hayvan eti yemek kabilinden helâl kılındığını söylemiştir. Zira Hazret-i Abbâs İzhırden Mekke'lilerin müstağni kalamıyacaklarını söylemekle bu zarureti beyân etmiştir. Ancak El-Mühelleb'in bu müteâlâsı kabule şâyân görülmemiştir. Çünkü zarurete binâen mubah kılman şeyde mutlaka zaruret bulunmak îcab eder. Eğer izhır kullanmak lâşe yemek kabilinden olsaydı zarureti olmayanların onu kullanamaması îcâb ederdi. Halbuki onu kullanmak zaruret kaydı olmaksızın mutlak surette mubahtır. bâbda icmâ' vardır. evlere lâzım olması, evlerin çatılarını örtmek ve yakmak içindir. Mekkeliler bu otu kabirlerinde de kullanırlardı. yerde bulunan sahipsiz maldır. Esâs itibariyle kendi malı olmayan bir şeyi hiç bir kimsenin alması caiz değilse de ilân ederek sahibini aramak için alınmasına müsâade edilmiştir. Fıkıh kitaplarında lükata'nın ahkâmı ayrı bahisler hâlinde beyân edilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke İle Mekkenin Avı, Yaş Otu, Ağacı Ve Devam Üzere İlan İçin Alan Müstesna Olmak Üzere Bulunan Eşyasının Haram Kılınması Bâbı
3370-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys, Saîd b. Ebî Saîd'den; o da Ebû Şureyk-i Adevî'den naklen rivâyet etti ki, Ebû Şureyh Amr b. Saîd'e: —Mekke'ye ordu gönderirken— müsaade buyur yâ Emîr! Sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mekke'nin fethinin ertesi günü söylediği bir sözü anlatayım. Bunu benim kulaklarım işitmiş; kalbını bellemiş ve konuşurken gözlerim görmüştür. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'a hamd-û senada bulunduktan sonra: Şüphesiz Ici, Mekke'yi insanlar değil, Allah haram kılmıştır. Binâenaleyh Allah'a ve Âhiret gününe iman eden hiç bir kimsenin orada kan dökmesi ve oradan bir ağaç kesmesi helâl değildir. Şayet bir kimse orada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in harbi ile istidlal ederek kendisi için harbe ruhsat görürse ona: Allah, Resûlüne (bu bâbta) izin vermiş, fa-icat size izin vermemiştir deyin! Bana da ancak gündüzün bir saatında Mekke'de kıtale izin verdi. Mekke'nin bugünkü hürmeti dünkü hürmeti gibi olmuştur. Burada bulunan, bulunmayana tebüğ etsin.» buyurdular. Şureyh'e (bunu söyleyince) Amr sana ne dedi? diye soranlar oldu. Ebû Şureyh: Ben bunu senden daha iyi bilirim yâ Ebâ Şureyhî Muhakkak ki, Harem-i Şerif bir âsîyi, bir idam kaçağını ve bir bozguncuyu barındırmaz cevâbını verdi, dedi. hadîsi Buhârî «Hacc ve Megâzî» bahislerinde; Tirmizî «Hacc ve Diyât» bahislerinde, Nesâî «Hacc ve İlim» bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. «Ba's»'in cem'idir. Ba's göndermek mânâsına masdar olarak kullanıldığı gibi gönderilen şey mânâsına da gelir. Burada ondan murâd bir yere gönderilen ordudur. Amr b. Saîd bu orduyu Mekke'ye hicretin altmışıncı yılında Abdullah b. Zübeyr üzerine gönderiyordu. Bunun sebebi evvelce de işaret ettiğimiz veçhile Abdullah b. Zübeyr'in Yezîd'e bey'at etmemesiydi. Hazret-i Muâviye vefat edince oğlu Yezîd Abdullah b. Zübeyr’den bey'at istemiş, o bunu kabul etmeyerek Mekke'ye gitmişti. Yezîd buna kızdı ve Mekke valisi Yahya b. Hakim'e mektup yazarak Abdullah b. Zübeyr'den bey'at alınmasını emretti. Hazret-i Abdullah çâr-nâçâr bey'at ettiyse de Yezîd mektupla bildirilen bu bey'ati kabul etmedi. Hazret-i Abdullah’ın bağlı olarak getirilmesini istedi. Yahya tekrar Abdullah b. Zübeyr'e müracaat ettiği vakit Hazret-i Abdullah Beyt-i Şerife sığındığını bildirdi. Yezîd bunu da kabul etmedi ve o gün Medine valisi bulunan Amr b. Saîde mektup yazarak Abdullah b. Zübeyr üzerine ordu göndermesini emretti, o da gönderdi. İşte hadîs-i şerifte beyân edilen muhavere bu sırada geçmiştir. Amr b. Saîd şahabı değildir. Battâî Ehl-i Sünnet ulemâsına göre Hazret-i Abdullah b. Zübeyr'in hilâfete Yezîd'den de Abdülmelik'ten de evlâ olduğunu söyler. Çünkü Hazret-i Abdullah sahâbî'dir. Kendisine Ötekilerden önce bey'at edilmiştir. İmâm Mâlik dahi: «İbn Zübeyr Abdülmelik'ten evlâdır» demiştir. Ebû Şureyh Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiği hadîsi: «Onu kulaklarım işitmiş; kalbını bellemiş ve konuşurken gözlerim görmüştür» diyerek her vecihle bellediğini mübalâğa suretiyle anlatmak istemiştir. Hürmet delili mevcûd olmakla beraber kulların özürüne mebnî ikinci defa meşru' olan şeydir. Esâs itibariyle hırsızlık demektir. Ekseriyetle deve hırsızlığında kullanılır. Bâzılarına göre harbe dinde fesat çıkarmaktır. Bu kelimeye daha başka mânâlar verenler de vardır. ki, Ebû Şureyh Amr b. Saîd'in Mekke'ye ordu göndermesini doğru bulmamış, bütün varlığı ile onu bundan vazgeçirmeye çalışmıştır. Ebû Şureyh bu bâbda rivâyet ettiği hadîsin umûmiyle istidlal etmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de harbi haram kıldıktan sonra orada harb edilemiyeceğine ve İbn Zübeyr'in katli caiz olmadığına kaail olmuştur. diyor ki: «Amr bunu işitince (Bunu ben senden daha iyi bilirim) diyerek Ebû Şureyh'in sözünü reddetmiş ve (Sen bu hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işitmiş ve bellemişsin ama mukaateden ne demek istediğini anlamamışsın. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sözü bir yerin kahran feth edilmesi sebebiyledir. Yoksa Harem hâricinde öldürülmeyi hak eden bir kimse sebebiyle söylememiştir. Benim sadedinde bulunduğum hâdise bu ikinci kabildendir. Şu halde bana nasıl inkârda bulunuyorsun?) demek istemişti.» İbn Hazm bu bâbda Amr b. Said'e şiddetle hücum etmiş ve şunları söylemiştir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sahâbîsinden daha âlim görünmek isteyen fâsık, dalkavuk, şeytan, alçak bir herifin kıymeti olamaz. Allah ve Resûlüne âsî olan ancak bu fâsık ile onu iktidara getirenlerdir. Dünya ve Âhiret kepazeliğini üzerine alan da ancak kendisi ve onu tasvîb edenlerdir.» için harbe ruhsat» görmekten murâd ; «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl harb etti ise ben de harb ederim» demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke İle Mekkenin Avı, Yaş Otu, Ağacı Ve Devam Üzere İlan İçin Alan Müstesna Olmak Üzere Bulunan Eşyasının Haram Kılınması Bâbı
3371-)
Bana Züheyr b. Harb ile Ubeydullah b. Saîd hep birden Velîd'den rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Velîd b. Müslim rivâyet etti. ki): Bize Evzâî rivâyet etti. ki): Bana Yahya b. Ebî Kesîr rivâyet etti. ki): Bana Ebû Seleme yani İbn Abdirrahmân rivâyet etti. ki): Bana Ebû Hüreyre rivâyet etti. ki): (Arze ve Celle), Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'yi feth edince cemaatin içinde ayağa kalkarak Allah'a hamd-ü senada bulundu. Sonra şunları söyledi: Hiç şüphe yoktur ki, Allah Mekke' (ye girmek)’den fil ordusunu men etmiş, fakat Resûlü ile mü'minleri buna muzaffer kılmıştır. Mekke benden önce hiç bir kimseye katiyyen hela! olmuş değildir. Bana da gündüzün bir saatinde helâl olmuştur. Benden sonra hiç bir kimseye helâl olacak değildir. Binâenaleyh Mekke'nin avı ürkütülmez, dikeni kesilmez, kaybolan eşyası helâl olmaz meğer ki, bulan ilân maksadıyla almış ola. Bir kimsenin bir yakını öldürülürse o kimse iki mülâhaza arasında muhayyerdir. Ya kendisine fidye verilecek yahut katil Öldürülecektir. üzerine Abbâs: Yalnız izhır müstesna ya Resûlallah! Çünkü biz onu kabirlerimizle evlerimizde kullanıyoruz, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Yalnız îzhır müstesna! buyurdu. Yemenli bir zât olan Ebû Şalı ayağa kalkarak: (Bunu) bana yazın ya Resûlallah! dedi. Resûlüllah de: Ebû Şâh'a yazın! buyurdular.» ki: «Evzâî'ye, (Bana yazın ya Resûlallah!) sözünün mânâsı nedir? diye sordum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den dinlediği bu hutbeyi (yazın demek istemiştir) cevâbını verdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke İle Mekkenin Avı, Yaş Otu, Ağacı Ve Devam Üzere İlan İçin Alan Müstesna Olmak Üzere Bulunan Eşyasının Haram Kılınması Bâbı
3372-)
Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ, Şeybân'dan, o da Yahya'dan naklen haber verdi. ki): Bana Ebü Seleme haber verdi. Kendisi Ebû Hüreyre'yî şöyle derken dinlemiş: fethi yılında Huzâa kabilesi, kendilerinden öldürdükleri bir adama mukabil Benî Leys'den bir adam Öldürdüler. Bu hâdise Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e haber verildi. O da devesine binerek hutbe okudu. Ve şunları söyledi: Hiç şüphe yoktur ki, Allah (azze ve celle) Mekke’ (ye girmekten) fil ordusunu men etmiş, fakat Resûlü İle mü'minleri buna muzaffer kılmıştır. Dikkat edin ki, Mekke benden Önce hiç bir kimseye helâl olmamış; benden sonra da hiç bir kimseye helâl olmıyacaktır. İyi dinleyin! Mekke bana gündüzün bir saatinde helâl olmuştur. Dikkat edin o da benim şu saatimdir (Mekke) haramdır. Onun dikeni koparılmaz; ağacı kesilmez, kaybolan eşyası kaldırılmaz meğer ki, bulan ilân maksadıyla almış ola. Bir kimsenin yakını öldürülürse o kimse iki mülâhaza arasında muhayyerdir. Ya kendisine bir şey yani diyet verilecek yahu! öldürülenin yakınlarına kısas imkânı bahşedilecektir. sonra Yemenlilerden Ebû Şah denilen bir adam geldi ve: Bana yaz ya Resûlallah! dedi. O da: EbO Şâh'a yazın! buyurdu. Bunun üzerine Kureyş'ten bir zât: Yalnız izhir müstesna! Çünkü biz onu evlerimizle kahirlerimize koyuyoruz; dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Yalnız izhîr müstesna! buyurdular.» hadîsi Buhârî «Lûkata» bahsinde, Ebû Dâvûd «Hacc», «İlim» ve «Diyât» bahislerinde; Tirmizî «Diyât» ve «İlim» de; Nesâî «İlim» bahsinde, İbn Mâce «Diyât»da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Birinci hadisin zahirine bakılırsa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbesini fethin akîbinde okumuştur. Fakat hakikatte fethin akîbinde değil Huzâe kabilesinden biri Benî Leys'den birini öldürdükten sonra okumuştur. Nitekim ikinci rivâyetten de bu mânâ anlaşılmaktadır. ordusundan murâd Kur'ân-ı Kerîm'in Fîl sûresinde beyân buyrulan Ebrehe ordusudur. Ebrehe aslen Habeşli olup Yemeni istilâ etmiş ve Habeşliler'le Yemenliler'den mürekkep bir ordu ile Kabe'yi yıkmağa gelmişti. Ordusunda filler vardı. Fakat Kâbe'yi yıkmağa muvaffak olamadan perişan olup gitmişti. Bu orduya Araplar arasında «Ashâb-ı fil» denildiği gibi o seneye de «fil senesi» nâmı verilmiş ve bir tarih mebde'i kabul edilmişti. En sahih rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu vak'adan elli gün sonra dünya'ya gelmiştir. ki Huzâa ile Benî Leys kabileleri arasında câhiliyyet devrinden kalma kan dâvası varmış. Huzâa'nın öldürdüğü adamın ismi bazı rivâyetlerde belli değilse de Benî Leys'in câhiliyyet devrinde Huzâa'dan öldürdükleri adamın ismi Ahmar'dır. İbn İshâk’ın rivâyetine göre Huzâa kabilesinden Hıraş b. Ümeyye câhiliyyet devrinde kendi kabilesinden öldürülen Ahmar isminde bir adamın yerine müşriklerden İbn Esra' El-Huzelî nâmında birini öldürmüş. Bunun üzerine Peygamber Huzâa cemaatı! Adam öldürmekten el çekin. Şu andan itibaren kîm adam öldürürse ölenin yakınları iki mülâhaza arasında muhayyerdir. iSh...» buyurmuştur. benden sonra da hiç bir kimseye helâl olmayacaktır» cümlesinden murâd: Mekke'de harbin helâl olmamasıdır. diyor ki: «Mekke'ye ihrâmsız girmek ve kıtalin helâl olması Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mahsûstur. Ondan sonra Mekke'ye ihrâmsız olarak hiç bir kimsenin girmesi caiz değildir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) ile Kâsım, Hasan-ı Basrî , Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve İmâm Muhammed'in kavilleri budur. İmâm Mâlik'le Şafiî'den hacda ömreye niyet etmeyenler hakkında iki kavil rivâyet olunmuştur. Bir kavle göre ihrâmsız girmek caizdir. İkinci kavle göre yalnız oduncularla emsali esnaf hakkında caiz, başkalarına caiz değildir. sahibi tarafından gaflet neticesi düşürülen mal olduğuna az yukarda işaret etmiştik. Lukatanın ilânından murâd çarşı ve pazarlarda bulunan şeyi bir sene halka bildirmektir. Abdurrahman b. Mehdi'nin beyânına göre başka yerlerde bulunan mal bir sene ilân edilir. Sahibi çıkmadığı takdirde bulanın olur. Fakat Mekke'de bulunan malın hükmü böyle değildir. Orada bulunan mal sahibi çıkmasa da ebediyyen bulanın mülküne geçmez. Bu hüküm Mekke'ye mahsustur. (453-536) diyor ki: «Bu cümlenin mânâsı ilân hususunda mübalağadır. Çünkü bir hacı yıllarca sonra tekrar Mekke'ye gelir. Bu sebeple ilân müddetini uzatmaya zaruret vardır. Başka yerler böyle değildir.» göre bu hadîs Mekke'de düşürülen bir mal için ilâna ihtiyâç yoktur. Zîrâ hacılar Şark ve Garb'a dağılıp giderler, bu suretle kaybolan malın sahibi çıkmaz, diyenlerin vehmini kesmek için vârid olmuştur. Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) başka yerlerde olduğu gibi, burada da ilân hükmünün sâhib olduğunu anlatmıştır. Bir takımları hadîsin bu cümlesini: ilân eden birini duyarsa o başka şeklinde te'vü etmişlerdir. Bu takdirde düşürülen bir malı ilân ederek sahibine vermek için yerden almak caiz görülmüş olur. Mezkûr kavil İshâk b. Râhuye ile Nadr b. Şumey1'den rivâyet olunmuştur. Şâh Yemen'den gelen zâtın künyesidir. İsmi malûm değildir. ikinci rivâyetinde «Kureyş'len bir zât» diye işaret edilen kimse Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in amcası Abbâs b. Abdül muttalib (radıyallahü anh)'dir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke İle Mekkenin Avı, Yaş Otu, Ağacı Ve Devam Üzere İlan İçin Alan Müstesna Olmak Üzere Bulunan Eşyasının Haram Kılınması Bâbı
3373-)
Bana Selemetü'bnü Şebîb rivâyet etti. ki): Bize İbn A'yen rivâyet etti. ki): Bize Ma'kıl, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet eyledi. Câbir (radıyallahü anh) Şöyle dedi: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Hiç birinize Mekke'de silâh taşımak helâl değildir) buyururken işittim. diyor ki: «Bu nehiy ihtiyâç olmadığına göredir. İhtiyâç bulunduğu takdirde Mekke'de silâh taşımak caizdir. Bizim mezhebimiz ve cumhûr-u ulemâ'nın mezhepleri budur. Kâdî Iyâz (ulemâ ındinde bu hadîs zaruret ve hacet olmaksızın silâh taşımaya hamledilmiştir. İhtiyâç olursa silâh taşımak caizdir. İmâm Mâlik, Şafiî ve Atâ'nın mezhebleri de budur, diyor. Hasanı Basrî hadîsin zahiri ile istidlal ederek Mekke'de silâh taşımayı mutlak surette kerîh görmüştür. Cumhûrun delili Ömretü’l-Kadâ yılında Yeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kılıçların kınlarına sokulmasını şart kılarak Mekke'ye girmesi, fetih yılında dahi harbe hazır bir şekilde gelmesidir. İkrime bu bâbda cemaatten ayrılarak: (silâha ihtiyâcı olan onu Mekke'de taşıyabilir. Yalnız fidye vermesi icâb eder) demiştir. Mamafih bundan muhrim olarak miğfer ve zırh gibi şeyleri giymeyi kasdetmiş olabilir. Bu takdirde o da cemaata muhalefet etmiş sayılmaz.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacet Yokken Mekkede Silah Taşımaktan Nehiy Bâbı
3374-)
Bize Abdullah b. Meslemete'l Ka'nebî ile Yahya b. Yahya ve Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet ettiler. Ka'nebî: (Mâlik b. Enes'e okudum); Kuteybe ise: (Bize Mâlik rivâyet etti) dediler. Yahya —ki bu lâfız onundur— Mâlik'e: Sana İbn Şihâb, Enes b. Mâlik'ten naklen: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih yılında Mekke'ye başında bir miğfer olduğu halde girdi. Onu çıkardığı vakit yanına bir adam gelerek: İbn Hatal Kabe'nin örtüsüne yapışmıştır, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Onu öldürün! buyurdular, dediğini rivâyet etti mi? diye sordum. Mâlik: Evet! cevâbını verdi.» hadîsi Buhârî «Hacc», «Libâs», «Cihâd»' ve «Meğâzî» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Cihâd»da; Tirmizî «Cihâd» ve «Şetraâil»de; Nesâî «Hacc» ile «Siyer»de; İbn Mâce «Cihâd» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. şerîf İmâm Mâlik'in yalnız basına rivâyet ettiği hadîslerden sayılır. Zîra başkalarının rivâyetlerinde «başında miğfer» yerine «siyah bir sarık» denilmiştir. Dârekutnî (306-385): «Ben bu hadîsi İmâm Mâlik'den rivâyet edenleri bir cüz hâlinde topladım; yüz yirmiden fazla oldular. İki Süfyân ile İbn Cüreyc ve Ezâî de bunlar arasındadır.» diyor. Ömer İbn Abdilberr (368-463) dahi: «Bu hadîsi yalnız İmâm Mâlik rivâyet etmiştir; başkasından rivâyet edildiği bilinmiyor; onu İbn Şihâb'dan sahih senedle Mâlik’den başka rivâyet eden olmamıştır.» demiştir. Gerçi İbn Şihâb’ın kardeşi oğlu da amcası vasıtasîle Hazret-i Enes'den aynı hadîsi rivâyet etmişse de onun rivâyeti hemen hemen sahîh değildir; deniliyor. hadîsini rivâyet edenler arasında Bişr b. Imrân ile Mansûr b. Selemete’l Huzâîde vardır. Bunlar miğferin demirden olduğunu söylemişlerdir; ve ikisi de mu'temed zevattır. Aynı şekilde rivâyette bulunan birçok râvîler daha varsa da onlar derecesinde şâyan-ı i'timâd değillerdir. b. Ubâde'nin aynı isnâdla rivâyet ettiği hadîsde: «Üzerinde miğfer olduğu halde tavaf etti» ziyâdesi vardır. Bu ziyâde başkalarının rivâyetlerinde yoktur. Abdullah b. Ca'fer El- Medînî'nin İmâm Mâlik'den, onun da Zührî'den, onun da Enes (radıyallahü anhûm)'den naklen rivâyet ettiği hadîsde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fethi günü, başında miğfer olduğu hâlde Hareme girdi de Hacer-i Esved'i bastonla istilâm buyurdu.» denilmektedir ki, bunu da Abdullah'dan başka İmâm Mâlik'den rivâyet eden olmamıştır. Bir rivâyette Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fetih yılının ramazânında Harem'e girdiği ve oruçlu olmadığı bildirilmiştir. Fakat hadîsi bu isnâd ve bu lâfızla İmâm Mâlik'in rivâyet ettiğini bilen yoktur. Yalnız Süveyd b. Saîd’in İmâm Mâlik'den onun da İbn Şihâb'dan, onun da Enes (radıyallahu anh)'dan naklen rivâyet ettiği hadîsde: (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih yılında Mekke'ye ihrâm-sız olarak girdi» denilmiştir. «Bu hadîsi İmâm Mâlik'den başka rivâyet eden olmamıştır» denildiği vakit: «Ben onu Mâlik, tarîkından başka on üç tarîkdan rivâyet etmişimdir.» mukaabelesinde bulunmuştur. Ulemâ onu bu husûsda itham etmiş; ve ölçüsüz konuştuğunu söylemişlerse de Aynî kendilerine şu cevabı vermiştir: «Bu meselede ulemâ hatâ etmişlerdir; zira bu bâbda bilgileri az; ve İbn'l -Arabî'nin bildiklerine vâkıf değillerdir. Üstadımız Zeynüddîn (rahimehullah)'e: Bu hadîsi Zührî'den yalnız İmâm Mâlik rivâyet etmiştir; deniîdikde; onun Zührî'nin kardeşi oğlu ile Ebû Üveys, Ma'mer ve Ezâî tarîklerinden de rivâyet olunduğunu; Zührî'nin kardeş oğlu rivâyetini Bezzâr, Ebû Üveys rivâyetini İbn Sa'd ile İbn Adiy, Ma'mer rivâyetini İbn Adiy, Evzâî rivâyetini Mizzî tahrîc ettiklerini söylemişti. Mamafih (bunu yalnız Mâlik rivâyet etmiştir) sözünün (sahih olmak şartîle) mânâsına hamledilebileceğini söyleyenler de olmuştur. Çünkü başka tarîklerde sahih şartlan yoktur.» Bâzılarına göre başa giyilen çelik telden örme zırhtır. Bir takımları başa giyilen tas şeklindeki mahfazanın saçakları mânâsına geldiğini söylemişlerdir. İbn Abdilberr: «Miğfer, başı silâhtan koruyan tas ve benzeri şeylerdir; demirden de başka şeylerden de yapılabilir» diyor. (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelen zât Ebû Berze-te'l-Eslemî (radıyallahü anh) idi. Hata!'in ismi ihtilaflıdır. Bazıları Abdullah, diğer Bazıları Hilâl olduğunu söylemişlerdir. Fakat Kelbî'nin beyânına göre Hilâl olması doğru değildir. Hilâl onun kardeşinin ismidir. Esah kavle göre cahiliyet devrinde ismi Abdü’l-Uzzâ imiş; müslümanlığı kabul edince kendisine Abdullah denilmiş. Bunun Abdullah b. Hilâl olduğunu söyleyenler olduğu gibi, Gâlib b. Abdillâh b. Hatal adını taşıdığını iddia edenler de vardır. Hatal'i kimin öldürdüğü dahi ihtilaflıdır. Bu meyanda Ebû Berze, Saîd b. Hureys el-Mahzûmî, Zübeyr b. Avvâm ve Ammâr b. Yâsir (radıyallahü anh) hazerâtının isimleri geçmektedir. Bir rivâyete göre onu öldürmek için Saîd b. Hureys ile Ammâr b. Yâsir koşmuşlar; Saîd daha genç olduğu için Ammar'ı geçmiş ve öldürmüştür. Fakat esah olan rivâyete göre İbn Hatal’i Hazret-i Ebû Lerzete'l-Eslemî öldürmüştür. Diğer zevat da öldürmek için koşmuş; ancak bu işi fi'len Ebû Berae icra etmiştir. (130-207)'nin beyanına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o gün on kişiye emâ'n vermemiş; onların öldürülmesini emir buyurmuştur. Bunların altısı erkek, dördü kadındır. yukarıda işaret ettiğimiz vecihle İbn Hatal'in öldürülmesine sebep, irtidâd etmesidir. Bu adam evvelce müslümandı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini zekât toplamağa me'mûr etmiş; yanına da Ensâr'dan birini vermişti. İbn Hatali'n bir de müslüman hizmetçisi vardı. Bir yerde konakladılar. İbn Hata! hizmetçiye, bir teke keserek kendisine yemek hazırlamasını emretti; ve uykuya yattı. Uyandığı zaman emrinin yerine getirilmediğini görünce üzerine hücum ederek hizmetçiyi öldürdü. Sonra kendisi de irtidâd etti; ve müşrik oldu. İbnİ Hatal'in iki cariyesi vardı. Bunlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i hicvederek şarkılar söylerlerdi. Abdilberr'in beyanına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ensâriyi bu kâfileye emir ta'yîn etmişti. Yolda giderken İbn Hatal onun üzerine hücum ederek öldürdü; ve malını alarak kaçtı. Rivâyete nazaran İbn Hatal vahi kâtiblerindenmiş. Fakat âyeti nâzil oldu mu onu şeklinde takdim ve te'hîrli yazar; diğer âyetlerde de aynı şekilde hareket edermiş. Kendisine «iki kalpli» derlermiş. hiç bir kimsenin içinde iki kalb yaratmamıştır. ." Âyet-i kerîme âyet-i kerîmesi onun hakkında nâzil olmuş. hadîsi —burada olduğu gibi— talebe hocasına okur da hocası dinler ve anlar da ses çıkarmazsa bâzı Şâfiîler'le Zahirîler'e göre «evet» demedikçe bu semâ' sahîh değildir. Cumhûru ulemâ ve muhaddisîne göre ise «evet» demek şart değil sâdece müstehabdır. Zâhir-i hâl ile iktifa ederek üstadın sükûtu kâfi görülür. Çünkü bir mükellefin böyle bir hâlde hatayı ikrar etmesi caiz değildir. Kâdî Iyâz: «Bütün ulemânın mezhepleri budur. Selefden (evet) diyenler bunu şart olduğu için değil, te'kîd ve ihtiyat olmak üzere söylemişlerdir.» diyor
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeye İhramsız Girmenin Cevazı Bâbı
3375-)
Bize Yahya b. Yahya Et-Temimî ile Kuteybetü'bnü Saîd es-Sekafî rivâyet ettiler. Yahya (bize haber verdi) ta'bîrini kullandi. Bize Muâviyetü'bnü Ammâr Ed-Dühnî? Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir b. Abdillâh el-Ensâri'den naklen rivâyet etti, ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye girmiş; dedi. Kuteyfee: (Mekke'nin fethi günü girmiş) dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye ihramsız olarak başında siyah bir sarık bulunduğu halde girmiş. rivâyetinde: «Dedi ki: Bize Ebû'z-Zübeyr, Câbir'den naklen rivâyet etti.» ifâdesi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeye İhramsız Girmenin Cevazı Bâbı
3376-)
Bize Aliyyü'bnü Hakîm El-Evdî rivâyet etti. ki): Bize Şerik, Ammâr-î Dühnî'den, o da Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fethi günü (oraya) başında siyah bir sarık olduğu hâlde girmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeye İhramsız Girmenin Cevazı Bâbı
3377-)
Bize Yahya b. Yahya ile İshâk b. İbrâhîm rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' Müşavir El-Verrâk'dan, o da Ca'fer b. Amr b. Hureys'den, o da babasından naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başında siyah bir sarık olduğu halde cemaate hutbe îrâd buyurmuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeye İhramsız Girmenin Cevazı Bâbı
3378-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Hasen el-Hulvânî rivâyet etti. (Demiş ki): Bana (Ca'fer b. Amr b. Hureys rivâyet etti.) Hulvânî'nin rivâyetinde: Babasından naklen Ca'fer b. Amr b. Hureys'den dinledim; demiş. Babası (Amr) şunları söylemiş: hâlâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i minber üzerinde, başında siyah bir sarık, sarığın iki tarafını omuzları arasına sarkıtmış olduğu halde görüyor gibiyim.» Bekr: «Minber üzerinde» demedi. önceki rivâyette Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mekke'ye başında miğfer olduğu halde girdiğini görmüştük. Bu rivâyette siyah bir sarıkla girdiği bildiriliyor. Hâkim (321-405) «El-ikku nâmındaki eserinde bu bâbda şunları söylemiştir: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fetih gününde sarık mı yoksa miğfer mi giydiği hususunda rivâyetler muhteliftir. Fakat ihrâmsız girdiğinde ihtilâf yoktur. Ulemâdan Bazıları baştaki sarığın miğfer gibi olduğunu söylemişlerdir. Cahit (radıyallahü anh) hadîsi de bu kavli te'yîd eder. Mezkûr hadîsi her ne kadar Müslim —yalnız başına— sahih addetmişse de Enes hadîsi bilittifâk sahihtir. Miğferin sarık olmadığına delil «demirden» denilmesidîr. Bundan anlaşılıyor ki, »demirden bir miğfer» rivâyeti, o siyah sarık» rivâyetinden daha sabittir. Çünkü sarığın râvisi Ebû'z -Zübeyr'dir. Amr b. Dînâr, Ebû'z-Zübeyr'în takviyeye muhtaç bir zât olduğunu söylemiştir...» İyâz (476-544) iki rivâyetin arasını şöyle bulmuştur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye miğferle girmiş; sonra onu çıkararak başına siyah sarık sarmıştır. Buna delil, başında siyah sarık olduğu halde halka hutbe îrâd buyurmasıdır. Zîra hutbe, fetih işi tamamlandıktan sonra Kâ'be'nin kapısında okunmuştu. şerîf, Mekke'ye ihrâmsız girilebileceğine delildir, Kacc nevilerinden birine niyet etmeyen bir kimse ister odunculuk, suculuk ve avcılık gibi tekerrüs eden bir hacet sebebile; ister ticâret ve ziyaret gibî tekerrür etmeyen ihtiyaçlar dolayısiyle olsun ve keza emniyet bulunsun bulunmasın Mekke'ye ihrâmsız girebilir. bu hususta İmâm Şafiî'den iki kavil rivâyet olunduğunu, esah ve müftâbih kavlin bu olduğunu; ikinci kavle göre tekerrür etmeyen hacet için Mekke'ye ihrâmsız girilemeyeceğini, yalnız harb ve korku gibi sebeplerle girmenin yine de caiz olduğunu söylüyor; ve: «Kâdî Iyâz bunun gibi bir kavli ekser-i ulemâdan nakîetmiştir.» diyor. göre Mekke'ye ihrâmsız girmek mutlak surette caiz değildir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): olarak hiç bir kimse mikaatı geçemez» buyurmuştur. Bir de ihramın vâcib olması o mübarek yeri ta’zîm içindir. Bu hususda hacı olanlarla olmayanlar müsavidir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in fetih günü Mekke'ye ihrâmsız girmesi o saate mahsus idî. rivâyet, hutbe esnasında siyah elbise giyilebileceğini gösteriyor. Mamafih beyaz giymek efdaldir. Zira Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sahih bir hadîsde: hayırlı elbiseniz beyaz olandır.» buyurmuşlardır. Burada siyah sarık sarması, bunun da caiz olduğunu beyân içindir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekkeye İhramsız Girmenin Cevazı Bâbı
3379-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdülazîz yani İbni Muhammed ed-Derâverdi, Amr b. Yahya el-Mâzînî'den, o da Abbâd b. Temim'den, o da amcası Abdullah b. Zeyd b. Âsım'dan naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, İbrahim Mekke'yi haram kılmış ve orada yaşayanlara dua etmîştir. ibrâhîm Mekke'yi nasıl haram kıldı İse ben de Medine'yi harâm kıldım; ve onun sâî ile müddü hakkında İbrahim'in Mekke'liler için yaptığı duanın iki misli dua ettîm,» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3380-)
Bana bu hadîsi Ebû Kâmil el-Cahderî dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdülazîz yânî İbn'l-Muhtâr rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Mahled rivâyet etti. ki): Bana Süleyman b. Bilâl rivâyet etti. H. bu hadîsi İshâk b. İ'crâhîm de rivâyet etti. ki): Bize Mah-zûmî haber verdi. ki): Bize Vüheyb rivâyet eyledi. hepsi Amr b. Yahya yani Mâzinî'den bu isnâdla rivâyette bulun muşlar dur. Vüheyb'in hadîsi, Derâverdî'nin rivâyetinde olduğu gibi: «İbrahim'in yaptığı duanın iki misli...» şeklindedir. Süleyman b. Bilâl ile Abdülazîz b. Muhtar'a gelince: Onların rivâyetinde: «İbrahim'in yaptığı duanın bir misli...» cümlesi vardır. hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Buyû'»da tahrîc etmiştir. Bu ve emsali rivâyetler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nübüvvetine delâlet eden mucizelerdendir. Filhakika Mekke ve Medine'nin bereketleri pek çoktur. Oralarda yenilen, biriktirilen ve başka memleketlere gönderilen gıda maddelerinin haddi hesabı yoktur. ile sam bereketinden murâd, onlarla ölçülen şeylerdir. Bazıları bu ifâdenin «bir şeyi ona yakın olan şeyin ismiyle anmak» kabilinden mecâz-ı mürseldir. Zira hakikatte duâ ölçeğe değil, onunla Ölçülen şeylerdir, Şer'î dirheme göre 2.917 kg., örfî dirheme göre 3.333 kg. mikdarı zahire alan bir ölçektir. Sâ'dan daha küçük yani 832 gramlık bir ölçektir. İbrahim (aleyhisselâm)’ın Mekke’yi haram kılmasından murâd ne olduğu tair-Iki bâb yukarıda görülmüştü. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz de Medine'yi haram kılması meselesi inşâallah Bâbımızın sonunda görülecektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3381-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Bekr yani İbn Mudar, İbn'l-Hâdd'dan, o da Ebû Bekr b. Muhammed’den, o da Abdullah b. Amr b. Osman'dan, o da Râfi' b. Hadîc'den naklen rivâyet etti. Râfi' Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'yi kasdederek: ki İbrâhîm Mekke'yi haram kılmıştır. Ben de bunun iki taşlığı arasını haram kılıyorum» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3382-)
Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Bilâl, Utbetü'bnü Müslim'den, o da Nâfi' b. Cü-beyr'den naklen rivâyet etti ki: Mervân b. Hakem halka hutbe okuyarak Mekke'yi, halkını ve hürmetini anlatmış; fakat Medine'yi, onun halkını ve hürmetini anmamış. Bunun üzerine Râfi' b. Hadîc kendisine seslenerek: neden senin Mekke'yi) halkını ve hürmetini anlattığını işitiyorum da Medine'yi, onun halkını ve hürmetini söylemiyorsun? Halbuki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun iki taşlığının arasını haram kılmıştır. Bu bizde bir Havlan derisi üzerinde yazılıdır. İstersen onu sana okutabilirim.» demiş. ki: «Bunun üzerine Mervân sustu. Sonra: (Evet) bunun bir kısmını (ben de) işitmiştim; dedi.» Harra yani siyah taşlık demektir. Medîne’i Münevvere, biri şarkında diğeri garbında olmak üzere iki taşlık arasındadır. Diğer iki tarafından da bu nevi' taşlıklarla çevrilmişse de onlar ötekilere bitiştiği için ayrıca zikredilmemişlerdir. Medine'nin bütün evleri bu taşlıkların içindedir. murâd: Medine’nin taşlıkları ile beraber haram kılındığını beyandır, bizde bir Havlan derisi üzerinde yazılıdır. İstersen onu sana okutabilirim» ifâdesi Hazret-i Râfi' b. Hadîc'indir. Râfi' (radıyallahü anh) Uhud ve ondan sonraki gazalara iştirak etmiş bir sahâbî-i celîldir. Kendisi Ensârdandır. Bu sözü ile Medine'nin haram kılındığını yazı ile tesbît edilmiş bir hadîs olarak evinde sakladığını anlatmak istemiştir. Dimaşk yakınlarında bir köydür. Bugün harabe halindedir. Havlan derisinden maksad, orada işlenen deridir. Anlaşılan o zaman Havlan, dericiliği ile meşhurdur. hadîsin bâzı rivâyetlerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: Rabbî! Ben bu şehrin iki dağının arasını haram kılıyorum.» buyurduğu, İmâm Ahmed'in tahric ettiği bir rivâyette dağ yerine «iki harra», başka bir rivâyette «iki me'zimi arası» buyurulduğu görülmektedir: Dağ demektir. Bazıları rivâyetler arasındaki bu lâfız ihtilâfına bakarak bu hadîsin muztarib olduğunu söylemişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3383-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkid hep birden Ebû Ahmed'den rivâyet ettiler. Ebû Bekr ki): Bize Muhammed b. Abdillâh el-Esdî rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir (radıyallahü anh) Şöyle dedi: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Şüphesiz ki, İbrahim Mekke'yi haram kılmıştır. Ben de Medine'nin İki taşlığı arasını haram kildim. Onun ağacı kesilmez; avı da avlanmaz; buyurdular.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3384-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Hakîm rivâyet etti. ki): Bana Âmir b. Sa'd, babasından naklen rivâyet etti. (Babası Sa'd) Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ben Medine'nin iki taşlığı arasının ağacı kesilmesini ve avı Öldürülmesini haram kılıyorum; dedi; de (sözüne devamla): (Medîneliler) bitmiş olsalar, Medine onlar için daha hayırlıdır; bir kimse ondan yüz çevirerek terk ederse Allah onun yerine oraya daha hayırlısını getirir. Eğer bir kimse onun çile ve meşakkatine katlanırsa kıyâmet gününde ben ona şefaatçi ve şâhid olurum; buyurdular.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3385-)
Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Mervân b. Muâviye rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Hakîm el-Ensârî rivâyet etti. ki): Bana Âmir b. Sa'd b. Ebî Vakkas, babasından naklen haber verdi ki: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu» demiş; sonra İbn Nümeyr hadîsi gibi rivâyette bulunmuş. O bu hadîsde şunu da ziyâde etmiş: Medînelilere bîri bir kötülük etmek isterse Allah onu cehennemde kurşun eritir gibi yahud suda tuz eritir gibi eritir.» Büyük ve dikenli ağaç demektir. Müfredi idâhe, idahe, ıdah gelir. Şiddet ve açlık demektir. Meşakkattir. Iyâz diyor ki: «Vaktiyle bana bu hadîsin mânâsını sordular ve: Peygamber Efendimizin şefaati umûmî iken burada niçin Medîneli'lere tahsis edilmiştir? dediler. Ben bu suâle birkaç kâğıt dolduran kanaatbahş ve kâfî bir cevap verdim. Doğruluğunu her okuyan itiraf etti. Burada ondan makama lâyık olan bazı kısımlarını söyliyeceğim. Üstadlarınızdan biri bu hadîsdeki (ev) kelimesinin şekk mânâsına geldiğini söylemiştir. Bize göre şekk mânâsına olmaması daha zahirdir. Çünkü bu hadîsi Câbir b. Abdillâh, Sa'd b. Ebî Vakkâs, Abdullah b. Ömer, Ebû Saîd-i Hudrî, Ebû Hüreyre, Esma binti Umeys ve Safiyye binti Ebî Ubeyde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu lâfızla rivâyet etmişlerdir. Bunların yahut onlardan rivâyet eden râvîlerin hepsinin hadîste şekketmesi ve hadîsi aynı sîga ile rivâyette ittifak etmeleri ihtimâlden uzaktır. En doğrusu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu böyle söylemiştir demektir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu cümleyi ya böylece bildirmiş yahut cümledeki (ev) kelimesi taksim için kullanılmıştır. Bu takdirde kendisi kıyâmet gününde Medîne'lilerin bâzısına şahit, diğerlerine şefaatçi olacak demektir. Yahut âsîlere şefaatçi, mutîlere şahit veya Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında vefat edenlere şahit, ondan sonra ölenlere şefaatçi olacaktır. şefaat, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kıyâmette bütün âlemlere ve günahkârlara yapacağı şefaat ve şahadetten başka bir hususiyet arzetmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud şehitleri hakkında da; bunlara şahit olacağım) buyurmuştur. Binâenaleyh bu gibi tahsisler o zevat için derece ve mertebe ziyâdeliği ifâde eder. (ev) (vav) mânâsına da olabilir. Bu takdirde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîneliler için hem şefaatçi, hem şahit olacaktır demektir. hocalarımızın dediği gibi (ev) kelimesini şekk mânâsına alırsak Şehît rivâyeti sahîh farzedildiği takdirde itiraz kalmaz. Çünkü şehâdet bütün ümmete saklanan şefâattan fazladır. Şefî' lâfzı sahîh kabul edilirse Medine'lilerin bu şefaatla imtiyazı, ya derecelerini yükseltmek yahut hesaplarını hafifletmek veyahut kıyâmet gününde arş-ı âlâsının gölgesinde sığındırmak, minberler üzerinde neşretmek, Cennet'e acele kavuşturmak vesaire gibi çeşitli kerametlerle onlara ikramda bulunmaktır.» Kâdî Iyâz’ın beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: kimse Medine'den yüz çevirerek onu terkederse, Allah onun yerine oraya daha hayırlısını getirir.» sözü üzerinde ihtilâf edilmiştir. Bazıları bunun Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hayâtına mahsûs olduğunu; umûmî ve ebedî olduğunu iddia etmişlerdir. Kâdî Iyâz bu ikinci mânânın daha sahîh olduğunu söylemiştir. bir kötülük yapmak isteyen kimseyi Allah'ın kurşun eritir gibi Cehennem'de eriteceğini beyân eden cümle hakkında Kâdî Iyâz şunları söylüyor: « (Cehennem'de) kaydı, bu kayıt olmaksızın rivâyet edilen hadîslerdeki işkâli kaldırmakta ve hükmün Âhiret'e mahsûs olduğunu beyân etmektedir. Mamafih bu cümleden murâd Medîneliler'e Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hayatında kötülük etmek isteyenlere müslümanların kâfi geleceği ve onları kurşunun ateşte dağıldığı gibi mahv-u muzmahil edecekleri mânâsı da kasdedilmiş olabilir. Hattâ cümlede takdim te'hîr yapılmış olmak ihtimâli bile vardır. Bu takdirde: «Allah böylelerini ateşte kurşun eritir gibi eritir» mânâsına gelir. Bu ceza da Dünyâ'da verilir. Nitekim Benî Ümeyye zamanında Medînelüer'le muharebe eden Müslim b. Ukbe gibilerin akıbetleri bu olmuştur. Müslim, Medîne'den dönerken helâk olmuş, onun arkasından kendisini gönderen Yezîd b. Muâviye vb. gitmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3386-)
Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd hep birden Akaâî'den rivâyet ettiler. Abd dedi ki: Bize Abdülmelik b. Amr haber verdi. ki): Bize Abdullah b. Ca'fer, İsmail b. Muhammed'den, o da Âmir b. Sa'd'dan naklen rivâyet etti ki, Sa'd (hayvanına) binerek Akîk'daki köşküne gitmiş. (Orada) Ağaç kesen yahut yapraklarını silken bir köle bulmuş ve köleyi soymuş. Sa'd döndüğü vakit kölenin sahipleri gelerek kölelerinden aldığı şeyleri ona yahut kendilerine iade etmesi hususunda kendisiyle konuşmuşlar. Sa'd: . Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bana ganimetten ziyâde olarak ihsan buyurduğu bir şeyi geri çevirmekten Allah'a sığınırım» diyerek aldığı şeyleri onlara iade etmekten çekinmiş. Sa'd'in köleyi soyması bir daha böyle iş yapmasın diyedir. Kölenin üzerindeki elbiseyi almış, yalnız avret mahallini örtecek mikdâ-rını bırakmıştır. Nevevî'nin beyânına göre bu hadîs İmâm Şâfiî'nin eski kavline delildir. Bu kavle göre Medine'nin hareminde avlanan veya ağaç kesen kimsenin üzerindeki eşyası alınır. Hazret-i Sa'd b. Ebî Vakkas (radıyallahü anh) ile Ashâb-ı Kiram'dan bir cemaatın kavilleri de budur. Fakat Kâdî Iyâz sahabeden sonra buna yalnız İmâm Şafiî'nin eski mezhebinde iken kaail olduğunu ve bütün şehirler ulemâsına muhalefet ettiğini söylemiştir. Nevevî, İmâm Şafiî'yi müdâfaa sadedinde şunları söylemiştir: «Sünnet İmâm Şafiî ile beraber olunca onun bütün ulemâya muhalefeti zarar etmez. Muhtar olan. kavil Şafiî'nin bu eski kavlidir. Çünkü bu bâbda hadîs sabit olmuş, sahabe de bu hadîs mucibince amel etmişlerdir. Hadîsi def edecek bir delil sabit olmamıştır. Ulemâmız diyor ki: İmâm Şafiî'nin eski kavli ile amel edersek ödetmenin keyfiyeti hususunda iki suret vardır. Birinci surete göre av, kesilen ağaç ve ot Mekke'nin hareminde olduğu gibi ödettirilir. Esah olan kavle göre avcının, ağaç ve öt kimsenin eşyası soyulur. Bu takdirde soyulacak eşyadan murâd ne olduğu hususunda iki kavil vardır. Birinci kavle göre yalnız elbisesi alınır. Esah olan ve cumhûrun kat'iyyetle ele aldıkları ikinci kavle göre burada ahnacakh şeyler küffârdan öldürülen bir kimsenin üzerinden alınan şeyler gibidir. Binâenaleyh atı, silâhı ve nafakası hep alınır. şeylerin nereye sarfedileceği hususunda ulemâmızdan üç kavil rivâyet olunur. Bunların esah olanına göre alınan şeyler alanın mülkü olur. Hazret-i Sa'd hadîsine muvafık olan da budur, İkinci kavle göre alına şeyler Medîne'nin fıkarâsma; üçüncü kavle göre beyt'ül-mâl'e verilir. Haremde cinayet işleyen kimse soyulurken avret mahallini örtecek mikdârı müstesna olmak üzere üzerinde bulunan bütün eşyası alınır. Hattâ Bazıları avret mahallini örten elbisesinin dahi alınacağını söylemişlerdir. Ulemâmız avı öldürsün öldürmesin mücerred avlanmakla bir kimsenin soyulacağına kaail olmuşlardır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3387-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybetu'bnu Saîd ve İbn Hucr hep birden İsmail'den rivâyet ettiler. İbn Eyyüb ki): Bize İsmail b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bana Muttalib b. Abdillah b. Hattab'ın azadlısı Amr b. Ebî Amr haber verdi. Kendisi Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işitmiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Talha'ya: Bana sizin gençlerinizden hizmetçi bir genç bul! buyurdu. Bunun üzerine Ebû Talha beni terkisine alarak yola çıktı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e her konakladığı yerde hizmet ediyordum.» Bu hadîsde Enes (radıyallahü anh) şunu da söylemiştir. «Sonra dönüp geldi. (Gözüne) Uh"d dağı görününce: Bu bizi seven bir dağdır. Biz de onu severiz.» dedi. Medine'ye yaklaşınca: Ya Rabbî! Ben Medine'nin İM dağı arasını İbrahim'in Mekke'yi haram kılması gibi haram kılıyorum. Yâ Rabbî! Medînelilere müd ve salarında bereket ihsan eyle! buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3388-)
Bize bu hadîsi Saîd b. Mansur ile Kuteybetu'bnu Saîd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kûb yani İbn Abdirrahmân El-Kaari, Amr b- Ebî Amr'dan, o da Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarki hadîsin mislini rivâyet etti. Şu kadar var ki o: «Ben Medine'nin iki taşlığı arasını haram kılıyorum» şeklinde söyledi. hadîsi Buhârî «Büyü'», «Etime», «Cihâd», «Megâzî» ve «Deavât» bahislerinde tahrîc etmiştir. Onun rivâyetinde hadîs biraz daha uzundur. Ebû Talha, Hazret-i Enes'in validesinin kocası yani üvey babasıdır. rivâyetinden anlaşıldığına göre hadîs-i şerîf Hayber vak'asından dönerken vârid olmuştur, Resûlüllah'ın terkisinde Hayber'den aldığı Safiyye binti Huyeyy de bulunuyormuş. Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz onu bir aba ile veya bir çarşafla örterek arkasına almış Sahbâ' denilen yere geldikleri vakit hays yemeği yaptırarak bir takım zevatı davet etmiş ve kendilerine ziyafet vermiş. Orada zifafa girmiş. Hazret-i Safiyye (radıyallahü anh) Ümmühât-ı mü'rninindendir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Hicret'in yedinci yılında Hayber'den esir alarak almış, sonra âzâd ederek kendisiyle evlenmiştir. Hayber'le Medine arasında bulunan bir yerdir. beyânına göre Uhud dağının Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i sevmesi hakikattir. Allahü teâlâ onda bir temyiz halketmîş bu suretle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i sevmiştir. Bunun emsali çoktur. Nitekim Teâlâ hazretleri Allah korkusundan bâzı taşların yükseklerden yuvarlandığını beyân buyurmuştur. Kuru hurma kütüğü inim inim inlemiş; ufak taşlar teşbihte bulunmuş; taş Hazret-i Mûsa'nra elbisesini kaçırmıştır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîsinde: Mekke'de öyle bir taş bilirim ki, bana selâm verird:» buyurmuş, ayrı yerlerde bulunan iki ağacı çağırdığı vakit ağaçlar derhal bir yere gelmiş; Hira dağı sarsıldığı vakit ona: «Dur» emrini vermiş. Sarsıntı derhal kesilmişti. Teâlâ hazretleri: bir şey yoktur ki, Allah'ın hamdine bürünerek tesbihte bulunmasın. Lâkin siz onların tesbihini anlamazsınız." Âyet-i Kerîme buyurmuştur. Bu âyetin mânâsı hakkındaki sahîh kavle göre her şey hâline göre hakîkaten tesbîh eder. Ancak biz eşyanın teşbihlerini anlamayız. Ehl-i Tahkik ulemâ hadîsdeki sevgiyi de hakikat mânâsına almışlardır. cümleden muzaaf hazfedilerek onun yerine muzâfunileyhin bırakıldığını söylemişlerdir. Bu takdirde hadîsin mânâsı «Uhudlular bizi sever» demek olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3389-)
Bize bu hadîsi Hâmid b. Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâhit rivâyet etti. ki): Bize Âsim rivâyet etti. ki): «Enes b. Mâlik'e: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'yi haram kıldı mı? diye sordum. Evet, filân yerde filân yer arasını (haram kıldı). Orada her kim bir günah işlerse... cevâbını verdi. Sonra bana şunu söyledi: pek şiddetlidir. Orada her kim bir günah işlerse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olur. Kıyâmet gününde Allah onun arz veya nafile hiç bir ibâdetini kabul etmez.» Enes: «Yahut günah işleyen bir kimseyi barındırırsa» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3390-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. ki): Bize Âsim-ı Ahvel haber verdi. ki): Enes'e: (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'yi haram kıldı mı? diye sordum: Evet, o haramdır. Onun otu koparılmaz, bunu kim yaparsa Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir, cevâbını verdi.» hadîsi Buhârî «Hacc» ve «İ'tisâm» bahislerinde tahrîc etmiştir. hadîsde Medine'nin nereden nereye kadar haram olduğu müphem bırakılmıştır. Bir-iki hadîs sonra gelecek Hazret-i Alî rivâyetinde Medine'nin Ayr ile Sevr dağları arasındaki arazisinin haram olduğu görülecektir. murâd günah işlemektir. Enes'in rivâyetinden anlaşılıyor ki Medine'nin hareminde günah işleyen bir kimseyi barındırmak ve korumak da aynı laneti mücibdir. Günah işleyen demektir. İmâm Mâzirî (453-536) bu kelimenin (Muhdes) şeklinde dahi okunduğunu söylemiştir. Bu takdirde ondan bizzat bid'at ve günahlar kastedilir. Kâdî Iyâz'ın beyânına göre ulemâ, bu hadîsdeki lanet meselesiyle Medine'nin hareminde işlenen suçların büyük günahlardan sayılacağına istidlal etmişlerdir. Çünkü lanet ancak büyük günah karşısında yapılır. Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanette bulunmaları o kimsenin rahmet-i ilâhiyyeden uzaklaştırıldığını mübalâğalı bir şekilde ifade etmek içindir. Çünkü lâ'n lûgatta kovmak ve uzaklaştırmak mânâlarına gelir. Ulemâ buradaki lâ'ndan azâb ve Cennet'e ilk girenler arasından koğulmak mânâsı kastedildiğini söylemişlerdir. Bu lanet küffârın rahmet-i ilâhiyyeden ebediyyen uzaklaştırıldıklarını bildiren lanet gibi değildir. İmâm Mâzirî sarf ve adi kelimelerinin tefsirinde ulemânın ihtilâf ettiklerini söylemiştir. Cumhûr'a göre sarftan murâd farz; adl'den maksat da nafile ibâdettir. Hasan-ı Basrî bunun aksine olarak sarfın nafile, adlin de farz ibâdet olduğunu söylemiştir. Esmaî'ye göre sarf tevbe demektir. Adl'den murâd da fidyedir. Bu mânâ Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizden rivâyet olunmuştur. Yûnus sarfın kazanç, adlin de fidye mânâsına geldiğini söylemiştir. takımları Adl'e çâre, Bazıları da misil mânâsını vermişlerdir. «Sarf diyet, adi de ziyâdedir.», diyenler de olmuştur. Kâdî Iyâz ulemâdan bâzılarının bu hadîse: o kimsenin farz ve nafile İbâdetlerini ceza suretiyle kabul etse de rızâ suretiyle kabul etmez» mânâsını verdiklerini söylemiştir. takımları buradaki kabulün günahlara keffâret mânâsına geldiğini söylemişlerdir. hadîsin ekserî nüshalarında: İbn Enes: Yahut günah işliyen birini barındırırsa dedi.» ibaresi vardır. Bâzı nüshalarda İbn Enes yerine Enes denilmiştir. Fakat doğrusu İbn Enes'dir. Çünkü hadîs, baştan sona Hazret-i Enes'in sözüdür. Binâenaleyh sonunda Hazret-i Enes'in bizzat istidrâk yaparak Enes şöyle söyledi demesinin bir mânâsı yoktur. İbn Enes , babam şunu da söyledi» demek istemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3391-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd, Mâlik b. Enes'e İshâk b. Abdillâh b. Ebî Talha tarafınıtaTîjxona da Enes b. Mâlik'ten naklen okunan hadîsler meyânında rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Rabbî! Medînelilere ölçeklerinde bereket ihsan et. Onlara sa'larında ve müd'lerinde bereket ver.» diye duâ buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Büyü'», «İ'tisâm» ve «Keffârâtu'l-Eymân» bahislerinde; Nesâî «Hacc» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Artış ve Ziyâde demektir. Sebat ve devam mânâsına da gelir. Bazıları buradaki bereketten dînî bereket kasdedilmiş olmasını muhtemel görmüşlerdir. Dînî bereket bu ölçülere taalluk eden zekât ve keffâret gibi Allah haklarıdır. Bu takdirde hadîsin mânâsı «Şeriat bakî kaldıkça mezkûr ölçülerle verilen' Allah haklarım devam ettir» demek olur. Mamafih hadîsden dünyevî bereket kastedilmiş olması da ihtimâl dahilindedir. Dünyevî bereketten murâd bu ölçeklerle ölçülen şeylerin çoğaltılması, Medîne'den başka yerlerde bir insana yetmeyecek olan mikdârın Medîne'de yetmesidir. Yahut bereket bu ölçeklerle yapılan ticaret ve kazanca veya onlarla Ölçülen zahire ve yemişlerin çokluğuna ait olabilir. Bereketi daha başka şekilde tefsir edenler de olmuştur. Kâdî Iyâz'ın beyânına göre: Bütün bunlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin duası kabul olunmak suretiyle zuhur etmiştir. Bu Ölçeklerden birini alırken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in duası bereketini niyaz etmek ve bu bâbda onun duasına mazhar olan Medînelilerin yolundan gitmek müstehabdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3392-)
Bana Züheyr b. Harb ile İbrâhîm b. Muhammed Es-Sâmi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vehb b. Cerîr rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Yûnus'u, Zührî'den, o da Enes b. Mâlik'ten naklen rivâyet ederken dinledim. Enes (radıyallahü anh) Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; Rabbî! Medine'ye, Mekke'ye verdiğin bereketin ikî mislini ihsan eyle!» buyurdular. hadîsi Buhârî «Medine'nin Fazileti» bahsinde tahrîc etmiştir. «Dı'f bir şeyin mislidir.» demiştir. Fukahâya göre ise dı'f bir şeyin iki misli demektir. Burada: «Hadîs-i Şerîf dünyevî ve uh-revî bütün hayırların çokluğuna şâmil olmakla Medîne-i Münevver e'de kılman namazın da Mekke'de kılınan namazdan iki misli fazla sevabı olması gerekir.» şeklinde bir sual hatıra gelebilir. Bu suâlin cevâbı şudur: Lâfzın umumunu kabul etsek bile mücmeldir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu icmali: Rabbî! Bize sâ'imizde ve müddümüzde bereket ihsan eyle!» diye dua buyurarak muradının Dünyâ bereketi olduğunu beyân buyurmuştur. Namaz vesaire gibi ibâdetler başka delille bundan tahsis edilmişlerdir. Gerçi hadîsin zahirinde Medîne-i Münevvere'nin Mekke'den daha faziletli olduğu anlaşılıyorsa da Medine'nin bir cihetle Mekke'den üazîletli olması her hususta faziletli olmasını iktizâ etmez. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîsde: Rabbî! Bize Şam'ımız hakkında bereket ihsan eyle» diye duâ etmiş, bunu üç defa tekrarlamıştır. Fakat Şam’ın yine de Mekke-i Mükerreme'den efdal olması îcâb etmez. Zîrâ sözünü üç defa tekrarlaması te'kîd içindir. Te'kîd ise hadîs-i şerifte tasrîh buyurulan çoğaltmayı iktizâ etmez. bereketin ölçekte fiilen hâsıl olduğunu, Medine'de ölçülen bir müdd zahirenin başka yerlerde yetmeyen kimselere kâfi geldiğini, bunun Mekke'de oturanlarca bilmüşâhede malûm bulunduğunu söylemiştir. Medine'den daha faziletli olduğu başka delillerle sabittir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3393-)
Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb ve Ebû Küreyb hep birden Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. Ebû Küreyb ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. ki): Bize A'meş, İbrâhîm-i Teymî'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası (Yezîd) Şöyle dedi: «Bize Alıyyü'bnü Ebî Tâlib hutbe okudu da şunları söyledi: Kim bizde Allah'ın kitabıyla şu sahîfeden başka bir şey bulunduğunu, onu okuduğumuzu söylerse muhakkak yalan söylemiştir. —Sahîfe kılıcının kılıfında asılı bulunuyordu.— Bu sahîfede develerin yaşları ile yaralamalara âit şeyler vardır. Yine bu sahîfede Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Ayr ile Sevr arası (olmak üzere) haremdir. Binâenaleyh orada kim bir günah İşler veya günah işleyeni barındırırsa Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir. Kıyâmet onun farz veya nafile hiç bir ibâdetini kabul etmez. Müslümanlanın zimmeti birdir. Bu zimmet uğrunda onlarm en aşağı olanı sa'yü gayret gösterir. Bir kimse babasından başkasının oğlu olduğunu iddia eder yahut (âzâd edilen bir köle) sahiplerinden başkasına inhisâb eylerse ona da Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti vardır. Kıyâmet gününde Allah onun farz veya nafile hiç bir ibâdetini kabul etmez, buyurdu.» hadîsi vardır. Bekr He Züheyr hadîsleri: «Bu zimmet uğrunda onların en aşağı olanı sa'yü gayret gösterir» cümlesinde sona erer. Bundan sonrasını zikretmem işlerdir. Onların hadîslerinde: «Kılıcının kınında asılı» ifâdesi de yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3394-)
Bana Aliyyu'bnü Hucr Es-Sa'dî rivâyet etti. ki): Bize Aliyyu'bnü Müshir haber verdi. H. Ebû Saîd-i Eşecc dahi rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. Bunlar hep birden A'meş'den bu isnâdla Ebû Küreyb'in Ebû Muâviye'den sonuna kadar rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyette bulunmuşlardır. Bu hadîsde şu ziyâde de vardır: kim bir müslümanın verdiği emânı bozarsa Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâ'netİ onun üzerinedir. Kıyâmet gününde onun farz veya nafile hiç bir ibâdeti kabul olunmaz.» İbn Müshir ile Vekî'in rivâyetlerinde: «Bİr kimse babasendan başkasının oğlu olduğunu iddia ederse» ifâdesi yoktur. Vekî'în rivâyetinde kıyâmet günü dahi zikredilmemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3395-)
Bana Abdullah b. Ömer El-Kavârîrî ile Muhammed b. Ebî Bekr El-Mukaddemî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman b. Mehdi rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, A'meş'den btı isnadla İbn Müshir ve Vekî'in hadîsi gibi rivâyette bulundu. Yalnız: «Herhangi âzadlı bir köle sahiplerinden başkasını kendine velî yaparsa» İfadesiyle, ona lanet müstesna. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Hacc» bahsinde tahrîc etmişlerdir. muhtelif rivâyetleri vardır. Bunların mecmuundan anlaşılıyor ki, Hazret-i Alî'ye: (sallallahü aleyhi ve sellem) umum müslümanlara bildirmeği bir şeyi sana vasiyyet etti mi?» diye soranlar olmuş. Alî (radıyallahü anh): Hayır! Müslümanlardan ayrı olarak hassaten bana hiç bir şey bildirmedi. Yalnız ondan işittiğim bâzı şeyler vardır ki, onlar da kılıcımın kılıfındaki sahîfededir; cevâbını vermiş. Göstermesi ısrar edilince sahîfeyi çıkarmış. rivâyete göre Hazret-i Âlî'ye bir adam gelerek: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sana ne gibi sırlar bildirdi?» diye sormuş. Alî (radıyallahü anh) buna kızmış; ve: Bana başkalarsın dan gizlediği hiç bir sır söylemezdi; yalnız bana dört şey söyledi ki, onlar da kılıcımın kılıfındaki sahîfededir; diyerek sahîfeyi çıkarmış. Sahîfede neler bulunduğu dahi muhtelif şekillerde rivâyet olunmuştur- İmâm Ahmed'in rivâyetinde bu sahîfede şu sözler varmış: kanları birbirlerine müsavidir. Zimmetleri için en aşağı mertebede olanları bile kefildir. Onlar başkalarına karşı bir el gibidirler. Dikkat edin! Bir kâfire bedel hiç bir mü'min Öldürülmez. Ahdu emân sahibi dahi (kendisine verilen) emân devresinde katledilemez.» sahîfede Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şu sözleri de varmış: «İbrâhîm (Mekke'yi) harem kılmıştır. Ben de Medînenin iki taşlığı arasını harem kılıyorum. Onun her yeri yasaktır. Otu koparılmaz, avı ürkütülmez, kayıbı yerden alınmaz, ondan ağaç kesilmez. Ancak bir kimse devesini otlatabilir. Orada harb için silâh taşınmaz...» Hadîsin geri kalan kısmı kitabımızdaki gibidir. Bir rivâyette sa-hifede şu cümleler de bulunmaktadır: başkasının adı ile hayvan kesene Allah lânet etsin! Yolun alâmetini çalana Allah lanet etsin! Babasına fâneî okuyana Allah lanet etsin! Günah işleyeni barındırana Allah lanet etsin!» bu muhtelif rivâyetlerin hepsinin o sahîfede yazılı bulunduğunu, yalnız râvîlerden her biri bir kısmını rivâyet etmiş olduğunu söylemiştir. ile Sevr, Medine civarında bulunan iki dağdır. Ayr , Medine'nin cenubunda ve takriben iki saatlik mesafededir. Buna Âir de denilir; ulu bir dağdır. Sevr ise Uhud'un şimalinde kızıl renkte küçük bir dağdır. Şimal ve Cenûb taraflarından haremi Medine'nin sınırları bunlardır. Iyâz’ın beyânına göre Buhârî'nin ekseri râvîleri Ayr 1 zikretmiş; Sevr'e gelince: Bazıları ona kinaye lâfzîle işaret etmiş; bir takımları da yerini açık bırakmışlardır. Zübeyrî ile Ebû Ubeyd, Medine’de Ayr ve Sevr nâmında iki dağ bulunduğunu kabul etmeyerek müttefekun aleyh bir hadîse muhalefet gafletinde bulunmuşlardır. Bunlardan Mus'ab, Ayr’ın Mekke'de olduğunu söylemiş; Ebû Ubeyd ise: «Ayr'dan Sevr'e kadar, rivâyeti Iraklılar'a âiddir. Medîn eliler kendi beldelerinde Sevr de-niden bir dağ bilmezler; Sevr, Mekke'dedir.» iddiasında bulunmuştur. Bu sebeple haklarında şiddetli sözler söylenmiştir. ki, büyük müelliflerden İbn Esîr (-606) ile Yakutu Hamevî (- 626) de bu hususta tedkîkaata lüzum görmeden onlara tâbi' olmuşlardır. Halbuki bu dağların Medîne'de bulunduğu sabit bir hakikattir. Mekke'de Sevr isminde bir dağın bulunması Medîne'de de aynı ismi taşıyan bir dağ bulunmasına mâni' değildir. Kâdî Iyâz: «Medine'de Ayr nâmında bir dağ bulunduğunu inkârın mânâsı yoktur; çünkü bu dağ ma'rûftur.» diyor. Bu bâbta Muhibb-i Taberî (- 694) dahi şunları söylemiştir: «Bana mu'temed bir âlim olan Ebû Muhammei Abdüsselâmı Basrî haber verdi ki Uhud'un hizasında ve solundan pir az arkaya kalan küçük bir dağ varmış; buna Sevr derlermiş Ebû Muhammed bunu o yerleri ve dağlarını bilen birçok Arap kabilelerine tekrar tekrar sormuş. Hepsi bu dağın Sevr adını taşıdığını söylemişler. Ebû Muhammed: Bu suretle anladık ki, hadîsde zikri geçen Sevr doğrudur. Bâzı büyük âlimlerin onu bilmemesi, meşhur olmadığı, onlar da araştırma yapmadıkları içindir; dedi.» husûsda daha başka sözler de söylenmiştir. zimmetinden murâd: Gayr-i müslimlere verdikleri emân ve emniyettir. Bir müslüman bir kâfiri koruyacağına dair söz verdi mi artık başkalarının da ona dokunması har olur. Çünkü müslümanlar-da zimmet birdir. Ona büyük-küçük, erkeli-kadın herkesin riâyet etmesi gerekir. Emân vermenin bâzı şartları vardır; bunlar fıkıh kitaplarında görülebilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3396-)
Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Hüseyn b. Aliy El-Cu'fî, Zâide'den, o da Süleyman'dan, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Haremdir; binâenaleyh orada kim bir günah işler veya günâh işleyeni barındırırca, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir. Kıyâmet gönünde onun farz veya nafile hiç bir ibâdeti kabul edilmeyecektir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3397-)
Bize Ebû Bekr b. Nadr b. Ebi'n-Nadr rivâyet etti. ki): Bana Efeu'n-Nadr rivâyet etti. ki): Bana Ubeydullah el Eşce'i, Süfyân'dan, o da A'meş'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Ama «kıyâmet günü» demedi. Şunu da ziyâde eyledi: «Müslümanların zimmeti birdir. Bu zimmet uğrunda onların en aşağı olanı (bile) sa'yü gayret gösterir. Her kim bir müslümanm verdiği emâm bozarsa Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir. Kıyâmet gününde onun farz veya nafile hiç bir ibâdeti kabul edilmeyecektir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3398-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Saîd b. el-Müseyyeb'den, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Ebû Hüreyre: «Ben Medine'de geyiklerin otladığını görsem onları ürkütmem. (Çünkü) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Onun İki taşlığının arası haramdır, buyurdular; dermiş.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3399-)
Bize İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Râfi' ve Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. İshâk ki): Size Abdürrezzâk haber verdi. (Dendi ki): Bize Ma'mer, Zührî'den; o da Saîd b. el-Müseyyeb'den, o da Ebü Hüreyve'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'nin iki taşlığı arasını harem kıldı.» (Yine Ebû Hüreyre): Medine'nin İki taşlığı arasında geyikleri bulsam öldürmem.» demiş; ve Medine'nin on iki mil etrafını korunan yer ta'yin etmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3400-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd, Mâlik b. Enes'den, ona da Süheyl b. Ebî Sâlih'den naklen okunan hadîsler meyanında Süheyl'in, babasından, onun da Ebû Hüreyre'den rivâyet ettiği şu hadîsi tahdîs eyledi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: ilk mahsûlü gördüler mi onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirirler; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu alınca: Ya Rabbî! Bize mahsûlümüzde bereket, Medînemizde bereket, sâi’mızda bereket, müddümüsde bereket ihsan eyle! Allahım! Şüphesiz \û fb-E'dbîm senin kulun, Halîlin ve peygamberindir; ben de senin kullun ve peygamberinim. O sana Mekke İçin duada bulunmuş; ben de onun Mekke için yaptığı duanın bir mislini, bir misli daha beraberinde olmak üzere sesna Medine için yapiyorum.» buyurur; sonra en küçük çocuğunu çağımda bu mahsulü ona verirdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3401-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki) ; Bize Abdül-âzîz b. Muhammed el-Medenî. Süheyl b. Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ilk mahsul getirilir de: Bize Medine'mizde, meyvelerimizde;, müddümüzde ve sâımızda bereket üstüne bereket ihsan eyle!» der; sonra o mahsulü orada bulunan çocukların en küçüğüne verirmiş. Ebû Hüreyre hadîsinin ikinci rivâyetini Buhârî ile Nesâî «Haec» bahsinde; Tirmizî «Menâkıb»da tahric etmişlerdir. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) «Medîne'de geyiklerin otladığım görsem ürkütmezdim» sözüyle Medîne'de av avlanamıyacağından kinaye yapmıştır. Çünkü kendisi Medine'nin haremi bulunduğuna kaaildir. Medîneliler'in ilk mahsûlü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirmeleri duâsını almak ve mahsûlün kemâle geldiğini bildirmek içindir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Fazileti, Onun Hakkında Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bereket Duası, Medine İle Oranın Avının, Ağacının Haram Kılındığını Ve Hareminin Hududunu Beyan Bâbı
3402-)
Bize Hammâd b. İsmâîl b. Uleyye rivâyet etti. ki): Bize babam, Vüheyb'ten, o da Yabyâ b. Ebî İshâk'dan naklen rivâyet etti, O da Mehrî'nin azadlısı Ebû Saîd'den rivâyet etmiş ki, Medine'de haşlan sıkılmış, meşakkat çekmişler. Ebû Saîd, Hazret-i Ebû Saîd-i Hudri’ye gelerek: çoluk çocuğu kalaba bir adamım. Meşakkata düçâr olduk. Binâenaleyh çocuklarımı köylerden birine nakletmek istiyorum» demiş. Hazret-i Ebû Saîd şu mukabelede bulunmuş: «Bunu yapma! Medine'de kal! Çünkü iz Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile yola çıktık şöyle dedi— Usfân'a geldiğimiz vakit orada birkaç gece kaldı. Cemâat: Vallahi burada bizim bir işimiz yok. Çoluk-çocuğumuz kimsesizdir. Onlar namına emin değiliz, dediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duydu ve: bu kulağıma gelenler nedir? dediğini bilemiyorum Kendisine yemin ettiğim Allah hakkı İçin yahut nefsim yedi kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki gönlümden geçti yâhuf dilerseniz hangisini dediğini bilemiyorum devemin semerlenmesini emreder sonra Medine'ye varıncaya kadar onun bir düğümünü çözmem buyurdu ve şöyle devam etti: Allah'ım! Şüphesiz ki Ibrâhîm Mekke'yi haram kılarak onu harem yaptı. Ben de Medine'yi, onun iki dağı arasını iyiden iyiye haram kıldım. Orada kan dökülmemeli, harb için silâh taşınmamalı, ağacından yaprak düşürülmemeli. Yalnız hayvanı alöflandırmak için düşürülen müstesna! Allah'ım! Bize Medine'miz hakkında bereket ihsan eyle! Allah'ım! Bize sâı-mız hakkında bereket ihsan eyle! Allah'ım! Bize müddümüz hakkında bereket İhsan eyle! Allah'ım bize sâ'ımız hakkında bereket ihsan eyle! Allah'ım! Bize müddümüz hakkında bereket ihsan eyle! Allah'ım! Bize Medine'miz hakkında bereket ihsan eyle! Allah'ım! Bir bereketin yanısıra iki bereket ihsan eyler. Nefsim yed-i kudretinde olan Allaha' yemin ederim ki, Medine'nin her dağ yolu ve geçidinde iki melek vardır. Onu siz varıncaya kadar korurlar.» Sonra cemaata: buyurdu. Biz de yola revân olduk ve Medine'ye geldik. Kendisine yemin ettiğimiz yahut kendisine yemin olunan —buradaki şekk râvî Hammâd'dandir— Allah hakkı için Medine'ye girdiğimiz vakit henüz semerlerimizi indirmemiştik ki, Benî Abdillâh b. Gatafân kabilesi üzerimize baskın yaptılar. Halbuki bundan önce onları harekete geçirecek bir sebep yoktu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3403-)
Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Uleyye, Aliyyu'bnu'l-Mübârek'ten rivâyet etti. ki): Yahya b. Ebî Kesîr rivâyet etti. ki): Bize Mehrî'nin azadlısı Ebû Said, Hazret-i Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Bize sâımızla müddümüz hakkında bereket ihsan eyle! Bir bereketin yanısıra iki bereket ihsan eyle!» diye duâ buyurmuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3404-)
Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ rivâyet etti. ki): Bize Şeybân haber verdi. H. İshâk b. Mansûr dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdüssamed haber verdi. ki): Bize Harb yani İbn Şeddâd rivâyet etti. Her iki râvî Yahya b. Ebî Kesîr'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3405-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti, ki): Bize Leys, Saîd b. Ebî Saîd'den, o da Mehrî'nin azadlısı Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti ki, Ebû Saîd, Harra gecelerinde Hazret-i Ebû Saîd'î Hudrî'ye gelerek Medine'den çekişmek hususunda onunla istişarede bulunmuş. Ve kendisine Medine'nin pahâlılığından, çoluk çocuğunun kalabalığından dert yanmış. Medine'nin meşakkat ve sıkıntısına sabrı kalmadığını haber vermiş. Hazret-i Ebû Said ona şunları söylemiş: Yazık sana! Ben sana bunu emredemem. Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i; bir kimse Medine'nin sıkıntısına katlanarak ölürse müslüman olmak şartıyle kıyamet gününde ben ona şefaatçı yâhut şahit olurum.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3406-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ve Ebû Küreyb toptan Ebû Üsâme'den rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr ile İbn Nümeyr'indir. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Velîd b. Kesîr'den rivâyet etti. ki): Bana Saîd b. Abdirrahmân b. Ebî Saîd-i Hudrî rivâyet etti. Ona da Abdurrahman, babası Ebû Said'den naklen rivâyet etmiş ki, Ebû Saîd (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: Medîne'nin iki taşlığı arasını, İbrâhim'in Mekke'yi haram kıldığı gibi haram kıldım» buyururken İşitmiş. (Râvı Abdurrahmân) Ebû Saîd bizden birimizi elinde kuş olduğu halde yakalar da onu elinden kurtarır ve salardı.» Bekr (yakalar yerine) bulur dedi. Ziraatı ve bolluğu olan yer demektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: semerlenmesini emreder, sonra Medine'ye varıncaya kadar onun bir düğümünü çözmem.» sözünden muradı, hiç bir yerde durmadan yürür; çok acele ettiğim için hayvanın bağlarından hiç birini çözmem demektir. bundan önce onları harekete geçirecek bir sebep yoktu.» Yani; biz yokken Medine'yi melekler korumuştu. Medineye döner dönmez üzerimize Benî Abdillâh b. Gatafân kabilesi baskın yaptılar. Halbuki daha önceden bu baskına manî olacak zahirî bir kuvvet bulunmadığı gibi, bu kabileyi meşgul edecek bir düşmanları da yoktu. Bizim gelmemizden evvel baskından onları men eân şey, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in haber verdiği şekilde meleklerin korunmayı olmuştu. Abdillâh» bazı nüshalarda «Benî Ubeydillâh» şeklinde rivâyet olunmuşsa da Nevevî bunun hatâ olduğunu söylüyor. Doğrusu «Benî Abdillâh» tır. Câhiliyyet devrinde bu kabileye «Benî Abdiluzzâ» denilirmiş. «Benî Abdillâh» ismini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz vermiştir. gecelerinden murâd Medine'nin yağma edildiği meşhur fitnedir. Bu fitne altmışüç târihinde vuku' bulmuştu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3407-)
Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Aliyyü'bnü Müshir, Şeybânî'den, o da Yüseyr b. Amr’dan, o da Sehl b. Huneyf'den naklen rivâyet etti. Sehl Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) eliyle Medine'ye işaret ederek: Burası emniyetli bir haremdir, buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3408-)
Bize Elû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abde, Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: «Medine'ye geldik. Orası vebalı bir yerdi. Ebû Bekr ile Bilâl rahatsızlandılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının rahatsızlığını görünce: Allah'ım bize Medine'yi Mekke gibi yahut daha fazla sevdir. Havasını iyileştir. Onun sâıyle müddü hakkında bize bereket ihsan eyle! Sıtmasını Cuhfe'ye havale buyur, diye dua etti.» . ..
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3409-)
Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme ile İbn Nümeyr Hişâm b. Urvefden bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinin sonlarında ve «Kitâbu'd-DeâvâUda tahrîc etmiştir. Onun Hacc bahsindeki rivâyeti daha mufassaldır. Mezkûr rivâyette Medine'ye gelince Hazret-i Ebû Bekr ile Bilâl (radıyallahü anh)'ın sıtmaya tutuldukları ve Mekke'ye hasret çekerek şiirler okudukları hattâ Hazret-i Bilâl'in kendilerini yurtlarından eden Şeybetü'bnü Rabia. Utbetü'bnü Rabîa ve Ümeyyetü'bnü Halef'e lanet okuduğu bildirilmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in duası bu münâsebettedir. Hastalığın Medine'den Cuhfe'ye havalesini istemesi o gün Cuhfe şirk diyân olduğu içindir. Hattâbî o zaman Cuhfe'de Yahûdilerin yaşadığını söyler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in duası müstecâb olmuş. Cuhfe o günden bugüne sıtmalı bir yer olarak devam etmiştir. «Bu hadîsde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mucizelerinden biri vardır. Zira Cuhfe o gündenberi herkesin kaçındığı bir yer olmuştur. Onun suyundan kim içerse sıtmaya tutulur.» diyor. Ayni Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Medine'ye tâûn giremez» hadîs-i şerifinin bu sırra mebni vârid olması ihtimâlinden bahsetmiştir. Çünkü tâûn, vebadır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vebanın Medîne'den Cuhfe'ye naklini nîyâz etmiş. Allahü teâlâ da duasını kıyâmete kadar kabul buyurmuştur. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Sahih bir hadîsde vebalı bir yere girmek yasak edildiği halde acaba muhâcirîn-i kirâm Medine’ye nasıl girebilmişlerdir? Bu suâle Kâdî Iyâz iki vecihle cevap vermiştir: Birinci veçhe göre ashabın hicretleri vebalı yere girmek yasak edilmezden Öncedir. Vebâh yere girmek Medine'ye yerleştikten sonra yasak edilmiştir. İkinci veçhe göre yasak edilen şey, sür'atle bulaşan veba ve taunun bulunduğu yere girmektir. Medine'deki hastalıksa bu kabilden değil iklim değişikliği dolayısiyle ekseriya yabancılara arız olan beden bozukluğundan ibaretti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3410-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Ömer rivâyet etti. ki): Bize Îsâ b. Hafs b. Âsim haber verdi. ki): Bize Nâfi’, İbn Ömer'den rivâyet etti. Şöyle dedi; Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: kim Medînenin sıkıntısına katlanırsa kıyamet gününde ben ona şefaatçı yahut şâhid olurum» buyurduğunu işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3411-)
Bize Yahyâ b. Yahyâ rivâyet etti, ki): Mâlik'e, Katan b. vehb b. Uveymir b. Ecda'dan dinlediğim, onun da Zubeyr'in azadlısı Yuhannes'den naklen rivâyet ettiği bu hadîsi okudum: Yuhannes Katan'a şunu haber vermiş: Kendisi fitne zamânında Abdullah’ın yanında oturuyormuş. Derken Abdullah'la âzadlı bir cariyesi gelerek ona selâm vermiş ve: Ben (buradan) çıkmak istiyorum yâ Ebâ Abdirrahman! (Çünkü) fena zamana çattık; demiş. Abdirrahman ona su cevâbı vermiş: (Yerinde) otur aptal! Zira ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: bir kimse Medine'nin şiddet ve sıkıntısına katlanırsa ben ona şahit yahut şefaatçi olurum.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı