Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

5670-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail (yani İbn Ca'fer) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şeytanın düdükleridir.» buyurmuşlar. hükmünü yukarda görmüştük, çan, zil gibi şeylere gelince meleklerin bu gibi şeylerden nefret etmeleri bazı ulemaya göre kilise çanına benzedikleri içindir. Bir takımları çirkinliğinden dolayı meleklerin nefret ettiğini söylemişlerdir. Nitekim: şeytanın düdükleridir.» rivâyeti de bu kavli te'yîd etmektedir. Buradaki kerahet, kerahet-i tenzihiyyedir. Şam’ın eski ulemâsından bir cemâat büyük çanın mekruh olduğunu, küçüğünün mekruh sayılmadığını söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Seferde Köpekle Çanın Keraheti Bâbı
5671-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Abdullah b. Ebî Bekr'den dinlediğim, onun da Abbad b. Temim'den rivâyet ettiği, ona da Ebû Beşir El-Ensârî'nin haber verdiği şu hadîsi okudum. Ebû Beşir seferlerinin birinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) le beraber bulunuyormuş. (Ipemiş ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir elçi gönderdi. — Abdullah b. Ebî Bekr: Zannederim halk geceledikleri yerlerinde idi, demiş. —: bir devenin boynunda kesilmedik kirişden bir gerdanlık —yahut bir gerdanlık— kalmasın!» buyurdular. «Zannederim bu yasak nazardan dolayı olacak.» demiştir. hadîsi Buhârî ile Ebû Dâvûd «Cihâd» bahsinde; Nesâî «Siyer»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. şerif bütün nüshalarda burada olduğu gibi, şekle rivâyet edilmiştir. Yani râvi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: yoksa sadece mi dediğinde şekketmiştir. İmâm Mâlik'in sözü de: Zannederim bu nehiy gerdanlığı nazar dokunmasın diye takanlara mahsustur. için veya başka bir maksatla takılmasında beis yoktur, manasınadır. Iyâz diyor ki: «İmâm Mâlik'in mezhebine göre nehiy sadece kirişe mahsustur. Başka gerdanlıklar memnu değildir. Ulemâ nazar değmesin diye insan ve hayvanlara nüshadan maada asılan gerdanlıkların caiz olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. Bazıları ihtiyaç yokken gerdanlık takmayı men etmiş; ihtiyaç anında nazar isabetini def için cevaz vermiştir. Bir takımları mutlak surette caiz olduğunu söylemişlerdir.» Ubeyd'in beyânına göre halk nazar isabet etmesin diye develerin boynuna kirişten gerdanlık takarlarmış. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların hiç bir işe yaramadığını göstermek için takılmasını yasak etmiştir. îler'den İmâm Muhammed'e göre develerin boynuna kiriş gerdanlık takmak, sıkıp da hayvanı boğar diye men edilmistir. Nevevî buradaki nehyin cumhûra göre kerâhet-i tenzîhiy-ye ifade ettiğini, bâzı ulemâya göre de kerâhet-i tahrîmiye mânâsına geldiğini söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Devenin Boynuna Kiriş Gerdanlık Takmanın Keraheti Bâbı
5672-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Alî b. Müshir, İbn Cüreyc'den, o da Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir’den naklen rivâyet etti. Câbir (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) yüze vurmaktan ve yüze nişan vurmaktan nehiy buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Hayvanı Yüzüne Vurarak Düğmenin Ve Yüzüne Damga Vurmanın Yasak Edilmesi Bâbı
5673-) Bana Harun b. Abdillah da rivâyet etîi. ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. H. Abd b. Humeyd dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bekr haber verdi. Her iki râvi İbnİ Cüreyc'den rivâyet etmişlerdir. İbn Cüreyc Şöyle dedi: Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Câbir b. Abdillah'ı yukarki hadîste olduğu gibi, «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nehiy buyurdu» derken işitmiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Hayvanı Yüzüne Vurarak Düğmenin Ve Yüzüne Damga Vurmanın Yasak Edilmesi Bâbı
5674-) Bana Seleme b. Şebîb rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. ki): Bize Ma'kıl, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından yüzüne damga vurulmuş bir merkeb geçmiş de: damga vurana Allah lanet eylesin.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Hayvanı Yüzüne Vurarak Düğmenin Ve Yüzüne Damga Vurmanın Yasak Edilmesi Bâbı
5675-) Bize Ahmed b. îsa rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Amr b. Haris, Yezîd b. Ebi HaMb naklen haber verdi. Ona da Ümmü Seleme'nin azatlısı Ebû Abdillah Nâim rivâyet etmiş ki, kendisi İbn Abbâs'i şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzüne damga vurulmuş bir merkeb gördü de bunu reddetti: ben buna ancak yüzünün dibinden bir yere damga vururdum.» dedi. Ve emir vererek kendi bir merkebinin sağrıları dağlandı. İşte sağrıları ilk dağlayan odur. Dağlanarak yapılan nişan ve damgadır. Bazıları bu kelimeyi «veşim» şeklinde rivâyet etmişlerdir. Bunların ikisi de aynı mânâya gelirse de bazı ulemâ aralarında fark görmüş: «Vesim, yüze vurulan damgadır. Veşim, vücudun her tarafına vurulandır.» demişlerdir. ben buna ancak yüzünün dibinden bir yere damga vururdum.» cümlesi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözü imiş gibi anlaşılıyorsa da, Kâdî Iyâz bunun Hazret-i Abbâs'a ait olduğunu söylüyor. Nevevî buradaki hadîsten bu söz İbn Abbâs'a ait olduğu anlaşılıyor diyorsa da dikkat edilince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'inmiş gibi anlaşıldığında şüphe yoktur. Kâdî Iyâz hadîsin Sünen-i Ebû Dâvud'daki rivâyetine istinaden kailin Hazret-i Abbâs olduğunu iddia etmiştir. «Buhârî»'nin tarihinde rivâyet ettiği hadîste Abbâs olduğu tasrih edilmiştir. Şu halde vak'a biri Abbâs'a, diğeri oğlu Abdullah'a ait olmak üzere ayrı ayrı iki kaziyyedir. ve hayvanı döğerken yüzüne vurmak memnu'dur. İnsan hakkında nehiy daha da şiddetlidir. Çünkü yüz insanın bütün güzelliklerinin toplandığı yerdir. Vurulduğu zaman orada eseri kalır. Bâzı his organlarını haleldar etmesi bile mümkündür. Yüze damga vurmak insanın kıymet ve kerametinden dolayı haram kılınmıştır. Buna lüzum ve ihtiyaçta yoktur. Binâenaleyh boş yere bir insanı ta'zib etmek caiz değildir. Bu hususta ulemâ müttefiktirler. Hayvan yüzüne kızgın demirle damga vurmayı bazı ulemâ mekruh görmüş hattâ haram olduğuna işaret edenler bulunmuştur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu işi yapana lanet etmiştir. Hayvanın yüzünden başka yerlerine damga vurmak caizdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Hayvanı Yüzüne Vurarak Düğmenin Ve Yüzüne Damga Vurmanın Yasak Edilmesi Bâbı
5676-) Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bana Muhammed b. Ebî Adiyy, İbn Avn'den, o da Muhammed'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ümmü Süleym doğurduğu vakit bana: Yâ Enes! Bu çocuğa bak! Sakın sen yarın sabah çiğnem yapması için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürünceye kadar ona bir şey olmasın! dedi. Sabahleyin çocuğu götürdüm, bir de baktım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bahçededir. Üzerinde Huveytî bir hamîsa olduğu halde fetih sırasında gelen develere damga vuruyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: İnsandan Maada Hayvanın Yüzünden Başka Yerlerine Damga Vurmanın Cevazı, Zekat Ve Cizye Develerinde Bunun Mendüb Oluşu Bâbı
5677-) Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Hişâm b. Zeyd'den rivâyet etti. ki): Enes anlatırken dinledim ki, annesi doğurduğu vakit çiğnem yapması için çocuğu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürmüşler. Enes ki: Bir de baktık Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ağıldadır. Koyunlara damga vuruyor! Şu'be ki: Benim daha fazla bildiğime göre «kulaklarına» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: İnsandan Maada Hayvanın Yüzünden Başka Yerlerine Damga Vurmanın Cevazı, Zekat Ve Cizye Develerinde Bunun Mendüb Oluşu Bâbı
5678-) Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Şu'be'den rivâyet etti. ki): Bana Hişâm b. Zeyd rivâyet etti. ki): Enes'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına bir deve ağılına girdik, kendisi koyun damgalıyordu, Râvi ki: Zannederim kulaklarından, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: İnsandan Maada Hayvanın Yüzünden Başka Yerlerine Damga Vurmanın Cevazı, Zekat Ve Cizye Develerinde Bunun Mendüb Oluşu Bâbı
5679-) Bu hadîsi bana Yahya b. Habîb dahi rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. H. Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed Yahya ve Abdurrahman hepsi Şu'be'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet ettiler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: İnsandan Maada Hayvanın Yüzünden Başka Yerlerine Damga Vurmanın Cevazı, Zekat Ve Cizye Develerinde Bunun Mendüb Oluşu Bâbı
5680-) Bize Harun b. Ma'ruf rivâyet etti. ki): Bize Velîd b. Müslim Evzâî'den, o da İshâk b. Abdillah b. Ebî Talha'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in elinde dağlama âleti olduğu halde gördüm. Zekât develerine damga vuruyordu. hadîsi Buhârî «Akîka» ve «libâs» bahislerinde tahrîc etmiştir. Yün veya ipekten yapılan dört köşe ve çizgili yaygıdır. ne olduğunu bilen yoktur. İbn Esir: «Ben bu kelimeyi araştırdım. Fakat bir mânâsını bulamadım,» demiştir. Bu kelime: Hûteniyye, Hûniyye, Hureysiyye, Havnebiyye, Huveysiyye, Cüveyniyye, Cevniyye, Hayberiyye ve Havletiyye şekillerinde de rivâyet edilmiştir. Kâdî îyâz Cevniyye ile Hureysiyye'den maada bu rivâyetlerin hepsinin hata ve tashif olduğunu söylemiştir. Cevniyye Cevn kabilesine mensub demektir. Yahut eşyanın siyah, beyaz veya kırmızı olan rengine mensub manasınadır. Çünkü Ârablar bu üç renge cevn derler. Bu kelimenin meşhur olan rivâyeti Cevniyyedir, Maksad da siyahlığıdır, .

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: İnsandan Maada Hayvanın Yüzünden Başka Yerlerine Damga Vurmanın Cevazı, Zekat Ve Cizye Develerinde Bunun Mendüb Oluşu Bâbı
5681-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bana Yahya (yani İbn Saîd) Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki): Bana Ömer b. Nâfi', babasından, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi ki, (sallallahü aleyhi ve sellem) yarım tıraştan nehiy buyurmuş. Râvi ki: Nâfi'e: Bu yarım tıraş nedir? diye sordum: Çocuğun başının bir kısmını tıraş edip, bir kısmını bırakmaktır, cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Yarım Tıraş Yapmanın Keraheti Bâbı
5682-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. H. İbnü Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. iki râvİ: Bize Ubeydullah bu isnadla rivâyet etti, demişlerdir. Ebû Üsâme'nin hadîsinde tefsiri Ubeydullah'uı sözünden saymıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Yarım Tıraş Yapmanın Keraheti Bâbı
5683-) Bana Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Osman El-Ğatafânî rivâyet etti. ki): Bize Ömer b. Nâfi' rivâyet etti. H. Ümeyye b. Bistâm dahi rivâyet etti. ki): Bize Yezîd (yani İbn Zürey') rivâyet etti. ki): Bize Ravh, Ömer b. Nâfi'den Ubeydullah’ın isnadı ile ve onun gibi rivâyette bulundu. Her iki râvi tefsîri metni hadîse katmışlardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Yarım Tıraş Yapmanın Keraheti Bâbı
5684-) Bana Muhammed b. Râfi' ve Haccâc b. Şâir ve Abd b. Humeyd, Abdûrrezzâk'tan, o da Ma'mer'den, o da Eyyûb'dan naklen rivâyet ettiler. H. Ebû Ca'fer Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû'n-Nu'man rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Zeyd Abdurrahman Es-Serrac'dan rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den tu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Buhârî «Libâs» bahsinde tahrîc etmiştir. Mutlak surette başın bir kısmını tıraş etmektir. Bazıları başın muhtelif yerlerini tıraş etmektir demişlerse de sahih olan birinci kavildir. Çünkü bu kavil râvinin tefsiridir. Zahire de muhalif olmadığına göre onunla amel icabeder. Ulemâ başın muhtelif yerlerini tıraş edip, geri kalanını bırakmarun mekruh olduğunda müttefiktirler. Meğer ki: Tedavi maksadıyle yapıla, o takdirde kerahet yoktur. İmâm Mâlik kız ve oğlan çocukların yarım tıraş yapılmalarını mutlak surette kerih görmüştür. Diğer ulemânın mezhebleri de budur. Bu kerahetin hikmeti bilkati çirkinleştirmektir. Bâzılarına göre ezâ olduğu için, bir takımlarına göre de Yahûdî kıyafeti olduğu için mekruh olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Yarım Tıraş Yapmanın Keraheti Bâbı
5685-) Bana Süveyd b. Saîd rivâyet etti. ki): Bana Hafs b. Meysera, Zeyd b. Eslem'den, o da Ata' b. Yesâr'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: oturmaktan sakının!» Ashâb: Ya Resûlallah! Bizim oralarda oturmamız kaçınılmaz bir şeydir. Biz oralarda konuşuyoruz, demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): başka bir çâreniz yoksa, o halde yolun hakkını verin!» buyurmuş. Ashâb: Onun hakkı nedir? diye sormuşlar. yummak, ezayı men etmek, selâmı almak, iyiliği emir, kötülüğü nehyetmektir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Yollarda Oturmanın Yasak Edilmesi Ve Yola Hakkını Verme Bâbı
5686-) Bize bu hadîsi Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Abdûl-Aziz b. Muhammed El-Medenî haber verdi, H. bu hadîsi Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize Hişam (yani İbn Sa'd) haber verdi. iki râvi Zeyd b. Eslem’den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. hadîsi Buhârî «Mezâlim» ve «İsti'zan» bahislerinde; Ebû Dâvud «Kitâbu'l-Edeb»'de tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) «Gözü yummak» tabiriyle bir kimseye sözle ve fiille hayırsız bir taarruzda bulunmamayı kasdetmiştir. Emr-i bilma'ruf bütün tâat ve iyiliklere şâmil bir kelimedir. Nitekim kötülükten nehiyde şer'an mekruh ve haram sayılan bütün kötü fiillere şâmildir. Ebû Dâvûd'un rivâyetinde aksıran kimse Allah'a hamdederse ona «Yerhamükellah» demek, yol sorana yolu göstermek, Taberânî'nin Hazret-i Ömer'den rivâyet ettiği bir hadîste imdat isteyene yardımda bulunmak gibi şeylerde vardır. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yol üstüne oturmaktan nehiy buyurması sayılan - şartlar ifa edilemiyeceğinden endişe ettiği içindir. Kurtubî diyor ki: «Ulemânın anladığına göre buradaki yasak oturmanın haram olduğunu bildirmek için değil, sedd-i zerîa yani haram yollarım tıkama ve doğruyu göstermek içindir.» göre Abdullah b. Zübeyr: «Meclisler şeytanın halkalarıdır. Yapılacak bir hak görürlerse onu yapmazlar; batıl görürlerse onu def etmezler.» demiştir. Âmir de şunu söylemiştir: «Halk eskiden mescidlerinde otururlardı. Osman (radıyallahü anh) öldürülünce yollara çıkıp haber soruşturmaya başladılar.» şerîf birçok faydaları bir araya toplamıştır. Hükümleri açıktır. Ezcümle yol üstlerine oturmaktan kaçınmalı, kimseye eziyet vermemelidir. Gıybet, suizan, yoldan geçenleri tahkir ve yol vermemek gibi şeyler eziyette dâhil olduğu gibi, yol üstünde oturanlar korkulacak kimseler ise ve bundan dolayı halk oradan geçemezse, bu da eziyetten sayılır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Yollarda Oturmanın Yasak Edilmesi Ve Yola Hakkını Verme Bâbı
5687-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye, Hişâm b. Urve'den, o da Fâtıme binti Münzir'den, o da Esma binti Ebî Bekir'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir kadın gelerek: Ya Resûlallah! Benim yeni gelin bir kızcağızım var. Çiçek hastalığına tutuldu da saçları döküldü. Bu saçları ekleyeyim mi? diye sordu. Bunun üzerine: de, ekletene de Allah lanet etsin!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5688-) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abde rivâyet etti. H. bu hadîsi İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babamla Abde rivâyet ettiler. H. Ebû Küreyb dabî rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. H. Amru'n-Nâkıd da rivâyet etti. ki): Bize Esved b. Amir haber verdi. ki): Bize Şu'be haber verdi. Bu râvilerin hepsi Hişâm b. Urve'den bu isnadia Ebû Muâviye hadisi gibi rivâyette bulunrouşlardır. Yalnız Veki' ile Şû'be «Fetemerraka» yerine «Fetemerrata şa'ruhâ» demişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5689-) Bana Ahmed b. Saîd Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Habban haber verdi. ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. ki): Bize Mansûr, annesinden, o da Esma binti Ebî Bekr'den naklen rivâyet etti ki: Bir kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Ben kızımı evlendirdim. Ama başının saçları döküldü. Kocası onu beğeniyor. Saçını ekliyeyim mi? Ya Resûlüllah! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini nehiy buyurmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5690-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Yahya b. Ebî Bükeyr Şu'be'den, o da Amr b. Mürra'dan rivâyet etti. ki): Ben Hasen b. Müslim'i dinledim, Safiyye binti Şeybe’den, o da Âişe'den naklen rivâyet ediyordu ki: Ensardan bir câriye evlenmiş ve hastalanarak saçları dökülmüş, saçını eklemek istemişler. Ve bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sormuşlar da, hem ekleyene, hem ekletene lanet buyurmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5691-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Zeyd b. Hubab, İbrahim b. Nâfi’den rivâyet etti. ki): Bana Hasen b. Müslim b. Yennak, Safiyye binti Şeybe'den, o da Âişe'den naklen haber verdi ki, Ensârdan bir kadın bir kızını evlendirmiş. Ve kız hasta olarak saçları dökülmüş. Derken kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Kocası onu istiyor. Saçlarını ekliyeyim mi? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ekleyenlere lanet olundu.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5692-) Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim de rivâyet etti, ki): Bize Abdurrahman b. Mehdî, İbrahim b. Nâfi'den bu isnadla rivâyette bulundu. Ama «Saç ekletenlere Iânet olundu» dedi. Esma hadîsini Buhârî «Kitâbu'l-Libâs»'da Hazret-i Âişe hadîsini «Kitâbu'n-Nikâh» ile «Kitâbu'l-Libâs»'da; aynı hadîsi Nesâî «Kitâbu'z-Zine»'de tahrîc etmişlerdir. Çiçek hastalığının bir nev'idir. Bu kelime Hasabe ve Hasıbe şekillerinde de okunabilir. Kadının saçını başka bir saçla ekleyen kadındır. Saçı eklenilen kadına da müstevsıle yahut mevsûle denilir. Bu hadîsler saça saç eklemenin haram olduğuna delildirler. Iyâz diyor ki: «Bu mes'elede ulemâ ihtilâf etmişlerdir. İmâm Mâlik'le Taberî ve ulemâdan birçokları yahut ekserisi saç eklemenin her ne ile olursa olsun memnu' olduğunu söylemişlerdir. Bunların delili Müslim'in bundan sonra rivâyet edeceği Câbir hadîsidir. Mezkûr hadîste: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadının saçma bir şey eklemesini men etti, denilmektedir.» b. Sa'd: «Bu nehiy saça saç eklemeye mahsûstur; saça yün bez parçası vb. eklemekte beis yoktur.» demiştir. Kaarfî Iyâz dahi bu mânâda sözler söylemiştir. Şâfiîler'den Bazıları kocasının izni ile kadının saçma temiz olmak şartiyle hayvan saçı ekleyebileceğini söylemişlerdir. Bu hadîsler onların aleyhine delildir. Saça saç eklemenin haram kılınması, ya kötü kadınlara benzettiği için, yahut Allah'ın yarattığı şekli değiştirdiğindendir. Kadının kocasına güzel görünmek için yüzünden kıl alması memnu değildir. Bu mesele Hazret-i Âişe'ye sorulmuş da şu cevabı vermiştir: «Doğduğunda mevcut olan bir şey ile onu çıkarması helâl değildir. Fakat sonradan hâsıl olmuşsa onu yolmakta bir beis yoktur.» Bir rivâyette: «Kocan içinse yap!» cevâbını vermiştir. Ebû Ubeyd fukahânın saç olmamak şartıyle saça her şeyin eklenebileceğine ruhsat verdiklerini nakletmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5693-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ da rîvâyei ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Yahya (bu zat Kattan'dır) Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nâfi', İbn Ömer'den naklen haber verdi İd, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) saç ekleyenle ekletene, döğme yapanla yaptırana lanet buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5694-) Bu hadîsi bana Muhammed b. Abdillah b. Bezi' de rivâyet etti. ki): Bize Bişr b. Mufaddal rivâyet etti. ki): Bize Sahr b. Cüveyriye, Nâfi'den, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5695-) Bize İshâk b. İbrahim ile Osman b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Lâfız İshâk'mdır. (Dediler ki): Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: Allah döğme yapan ve yaptıran kadınlara yüz yolan ve yolduranlara, güzellik için diş törpülettirenlere, Allah'ın yarattığı şekli değiştirenlere Iânet etmiştir. Bu söz Benî Esed kabilesinden Ümmü Ya’kub denilen bir kadının kulağına varmış. Ümmü Ya'kub Kur'ân okuyordu. Hemen Abdullah'a gelerek: Ne o senden kulağıma gelen söz! Sen döğme yapanlara ve yaptıranlara, yüzden kıl yolduranlara, güzellik için diş törpületenlere Allah'ın yarattığı şeklî değiştirenlere lanet okumuşsun! dedi. Abdullah da: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın lânet ettiklerine ben neden lanet etmiyecekmişim. Hem bu Allah'ın kitabında vardır, cevâbını verdi. Kadın: Yemin olsun ben Mushafın iki kabuğu arasındakileri okudum. Ama bunu bulamadım, dedi. Abdullah: Gerçekten onu okudunsa mutlaka bulmuşsundur. Allah (azze ve celle); Resul ne getirdiyse onu alın! Sizi neden nehyetti ise hemen vazgeçin!" Süre-i Haşr, Âyet: 7. buyurmuştur, dedi. Bunun üzerine kadın: Gerçekten ben şimdi senin hanımının üzerinde bundan bir şey görüyorum, dedi. Abdullah: Git de bak! dedi. Arkacığından kadın Abdullah'ın hanımının yanına girdi. Fakat bir şey göremedi. Ve Abdullah'ın yanına gelerek: Bir şey görmedim, dedi. Abdullah: Bana bak, bu olsaydı biz onunla bir arada olamazdık. Mukabelesinde bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5696-) Bize Muhammed b. Müsenna ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman (Bu zât İbn Mehdi'dir) rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Muhammed b. Rafı' dahi rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti. ki): Bize Mufaddal (bu zât İbn Mühelhü'dir) rivâyet etti. iki râvi Mansûr'dan bu isnâdla Cerîr'in hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki, Süfyân'ın hadîsinde «Elvâşimat vel-Müstevşimat» Mufaddal'ın hadîsinde ise «El vâşîmât vel-Mevşûmat» denilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5697-) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Mansûr'dan bu isnadla bu hadîsi şâir Ümmü Ya'kûb kıssasından mücerret olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5698-) Bize Şeyban b. Ferrûh da rivâyet etti. ki): Bize Cerîr (yani İbn Hazım) rivâyet etti. ki): Bize A'meş, İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarkilerin hadîsi gibi rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5699-) Bana Hasen b. Alî El-Hulvânî ile Muhammed b. Râfi de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. Kendisi Câbir b. Abdillâh'ı şunu söylerken işitmiş: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadının başına bir şey eklemesini men etti. Mes'ud rivâyetini Buhârî «Kitâbu't-Tefsîr» ve «Kitâbu'l-Libâs»'da; Ebû Dâvûd «Kitâbu't-TeraccüN'de; Tirmizî «İstîzân»'da; "Nesâî «Kitâbu'z-Zine» ile «Kİtâbu't-Tefsir»'de; İbn Mâce «Nikâh» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Vâşimenin cem'idir. Vâsime elinin üstüne, bileğine veya dudağına veşim yaptıran kadındır. Buna Türkçede döğme denir ki, iğne veya çuvaldızla delinerek derinin altına sürme veya benzeri bir şey doldurulur, bir daha o yer renk tutarak ebediyyen çıkmamak şartıyle boyalı kalır. Bâzı câhiller kollarına veya omuzlarına arslan, kaplan gibi canlı hayvanların resmini bile nakşettirirler. Döğme; kadına da, erkeğe de; yapana da, yaptırana da haramdır. Yalnız küçüklere yapılırsa henüz mükellef olmadıkları için onlar günahkâr olmaz. Günahı sadece yapana ait olur. diyor ki: «Ulemamızın kavline göre döğme yapılan yer pis olur. Eğer-düğmeyi ilâçla gidermek mümkün olursa giderilmesi vâcibdir. Pek güçlükle mümkün olabiliyor da telefinden korkuluyor yahut bir uzvun telef olması veya bir uzvun görünür şekilde sakatlanması muhte-melse giderilmesi vâcib değildir. Tevbe ettiği zaman üzerinde günah kalmaz. Böyle bir şeyden korkmazsa döğmenin giderilmesi lâzım gelir. Bu hususta gecikmekle günahkâr olur. Bütün bunlarda erkekle kadın müsavidir.» Yüzden kıl yolan. Mütenemmisa: Yüzünün kılmı yolduran kadın demektir. Ulemânın beyânına göre kadının yüzünde sakal ve bıyık biterse onları yolmak haram değil, müstehabdir. Fakat kaş, kirpik ve yüzün etrafından kıl yolmak haramdır. Ebû Hazm kadının sakal, bıyık tıraşının dahi haram olduğunu, hilkatinden hiç bir şeyi noksan veya ziyâde yapmasının caiz olmadığını söylemiştir. Ön dişleri törpüleyerek aralık açmak ve güzelleştirmektir. Bunu ekseriyetle genç ve güzel görünmek maksadıyle yaşlı kadınlar yaparlar. Bu maksatla dişlerini törpületen ile törpüleyen müştereken haram işlemiş olurlarsa da, dişi tedavi yahut bir kusurunu giderme maksadıyle yapılırsa günahı yoktur. Gerek saç ekleyenlerle ekletenler, gerekse döğme yapanlarla yaptıranlar ve güzellik için diş törpületenler Allah'ın yarattığı şekli değiştirenlerdir. Bundan dolayı hadîste bu cümle yukarki-ler üzerine atfedilmemiş, hepsinin sıfatı olmuştur. Ya'kûb'un ismi malûm değildir. Bu kadının hilkat değiştirenlere Kur'ân-i Kerîm'de lanet edildiğini görmedim demesi doğrudan doğruya bunlara lanet bulunmadığındandır. Fakat Taâlâ Hazretleri Resûlünün her getirdiği şeyi almak, her yasak ettiğini bırakmak lâzım geldiğini pekâlâ beyan buyurmuştur. Saç eklemek, döğme yaptırmak, yüz yolmak gibi hilkati değiştiren şeyleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz yasak etmiş; yapanlara, yaptıranlara lânel okumuştur. Onun emirlerine, nehiylerine uymak Allah'ın emri olduğuna göre, onun lanetleri de Allah nazarında mel'un olur. îşte Hazret-i Abdullah b. Mes'ud bundan dolayı kadına âyetle cevap vermiştir. de Allah'ın yarattığı şekli değiştirenler zâlimdirler. Zâlimlere ise Allahü teâlâ Kur'ân-ı Kerim'de açıkça lanet okumuştur. Kadın Hazret-i Abdullah'dan müskit cevap alınca, bu sefer onun hanımının yani Zeyneb binti Abdillah'in da bu işleri yaptığını zannederek: Senin hanımın da halen bu işleri yapıyor, demişse de Hazret-i Abdullah hanımının öyle bir şey yapmadığından emin olduğu için kadıT na: Git bak! demiş, neticede kadının zannettiği şeylerden hiçbirinin yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Hazret-i Abdullah'm: «Bu olsaydı biz onunla bir arada olmazdık» sözünün mânâsı: Böyle bir şey olsa, bir an kapısında tutmayıp boşayacağını anlatmaktır. Bununla saç eklemek yahut namaz terketmek gibi günahları irtikâb eden kadının boşanması gerektiğine istidlal olunur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5700-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e İbn Şihab'dan dinlediğim, onun da Humeyd b. Abdirrahman b. Avf'dan rivâyet ettiği, onun da hac yolunda Muâviye b. Ebî Süfyân'dan minber üzerinde dinlediği şu hadîsi okudum. Muâviye bir polisin elindeki perçemi alarak: Ey Medîneliler! Ulemanız nerede? Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu gibi şeylerden nehyederken işittim. Hem: İsrail ancak kadınları bunu yaptıkları zaman helâk olmuştur.» buyuruyordu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5701-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. H. Harmele b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Abd b. Humeyd dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer haber verdi. Bu râvilerin hepsi Zührî'den Mâlik'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır, Yalnız Ma'mer'in hadîsinde: İsrail ancak azâb olundu...» cümlesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5702-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Biz Gunder, Şu'be’den rivâyet etti. H. İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki) Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Amr b. Mûi ra'dan, o da Saîd b. Müseyyeb'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi) Muâviye Medine'ye geldi de bize hutbe okudu. Ve bir yumak saç çıka rarak bunu yahûdilerden başka hiç bir kimsenin yapacağını zannetmezdim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duydu da zûr ismi verdi dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5703-) Bana Ebû Gassân El-Mismaî ile Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muâz (Bu zat İbn Hişam'dır) haber verdi. ki): Bana babam, Katâde'den, o da Saîd b. Müseyyeb'den naklen rivâyet etti ki, bir gün Muâviye şunu söylemiş. Gerçekten siz kötü bir kılık meydana çıkardınız. Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şüphesiz zûrdan nehyetmiştir, Derken bir adam ucunda bez parçası bulunan bir sopa ile geldi. Muâviye: Dikkat edin! Bu da zûrdur, dedi. Katâde: «Kadınların saçlarını çoğalttıkları bez parçalarını kastediyor» demiş. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya» ile «Kitâbu'l-Libâs»'da; Ebû Dâvûd «Kitâbu't-Teraccûl»'de; Tirmizî «İstizan» bahsinde; Nesâî «Kitâbu'z-Zîne»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. yılından murâd Hazret-i Muâviye'nin hilâfeti zamanında yaptığı son hacadır ki: Elli bir yılına tesadüf eder. Hazret-i Muâviye hutbesini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin minberi üzerinde îrad etmiştir. Başın Ön tarafındaki saçlarıdır. Burada ondan murad bu saçlardan bir kısmıdır. Muhafız asker, polis mânâsına gelir. Hazret-i Muâviye'nin Medîneliler'e: «Ulemânız nerede?», diye hitab etmesi bazılarına göre o gün ulemânın azaldığına işarettir. Fakat Allâme Aynî bu te'vîli haklı olarak beğenmemiş «Sahabenin ekserisi Öldülerse, onların yerine sayıca kendilerinden daha çok tabiînin büyük ve küçük birçok ulemâsı kâim olmuştur. Muâviye'nin maksadı bu değildir. Onun maksadı ulemânın böyle bir münkeri ihmal etmelerini yüzlerine vurmak, onu değiştirmemek gafletini gösterdikleri için kendilerini tekdirdir. Hadîs-i şerif münkerâtı yok etmek için icâbında hükümdarın halkı tekdir ve ten-bih edebileceğine delildir, Iyâz diyor ki: «İhtimal Benî İsrail'e saçı perçem yapmak barammış ve bunu kullandıkları için helâk edilmişlerdir. Bâzılarına göre Benî İsrail bu ve başka günahlar sebebiyle helâk edilmişlerdir.» hadîsi münkerat zuhurunda âmmenin ceza göreceğine delildir. Yalan, bâtıl ve töhmet demektir. Burada saç eklemek mânâsında kullanılmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Saç Ekleyen Ve Ekleten, Döğme Yapan Ve Yaptıran, Yüz Yolan Ve Yolduran Ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allahın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı
5704-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerîr Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: görmediğim iki sınıf vardır. (Biri) Yanlarında sığır kuyrukları gibi kamçılar bulunup, onlarla insanları döven bir kavim! (Diğeri) Giyinmiş çıplak sallanarak yürümeyi öğreten kırıtkan başları Horasan develerinin eğilmiş hörgüçleri gibi bir takım kadınlar! Bunlar cennete giremiyecek, onun kokusunu da duyamı ya çoklardır. Halbuki onun kokusu şu kadar ve şu kadar uzaktan duyulacaktır.» hadîs-i şerif Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin mucizelerinden biridir. 676 Hicri tarihinde vefat eden «Bugün bu iki sınıfın ikisi de mevcuttur» diyor. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bunları görmemesi, onun yaşadığı saadet devrinde bu kü; tahlar henüz zuhur etmediği içindir. sınıftan murad şüphesiz ki zâlimlerdir. Bıçağı belinde, kırba elinde «Var mı bana yan bakan?» diyen zâlimler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinden sonra dâima bulunagelmişlerdir. Zâlim hi kümdarlar, zâlim kumandanlar çırağına, çobanına ve işçisine zulmede bilcümle gaddarlar bu sınıfta dahildir. Giyinmiş kadınlar; âriyat çıplak kadınlar mânâsına geli Bu iki kelime birbirleri üzerine atfedilmediğine göre beraberce mânâla: «hem giyinmiş hem çıplak» demek olur. Ulemâ bunları tefsir ve izah hı susunda bir hayli uğraşmışlardır. Bazıları: «Kâsiyât’ın mânâsı Allah'ı nimetine bürünmüş, Âriyat'ın mânâsı ise şükründen âciz ve çıplak kalmıştır» mütalâasında bulunmuş; bir takımları: «Bunun mânâsı kadın hî lini meydana çıkarmak için bedeninin bir kısmını örter, bir kısmını açar diye tefsir etmiş, hattâ bedenini gösteren ince ve şeffaf elbise giymekti diyenler bile olmuştur. kalırsa bugün giyinmiş çıplak kadınların kim olduğunu ta'rif hacet yoktur. İstanbul gibi bir şehrin en ücra köşelerinden birinde bi dakika durarak gelen geçen kadınları temaşa etmek kâfidir. Şüphesiz ki gözle görmekten daha iyi tarif olamaz!.. Eğilen kadınlar, demektir. Bunu da Bazıları Allah'ın tâatın dan ve korumaları lâzım gelen hususu muhafazadan inhiraf eden, yanla yan kadınlar mânâsına almış. Bir takımları: «Bundan murâd kırıta kırı ta yürüyen, yürürken omuzlarını sağa sola sallayan kadınlardır.» diye îzal etmişlerdir. Bir takımları mâilâtı fahişe kadınlar gibi başlarını yamuk ta rayanlar mânâsına almışlardır. Mümîlât ise bu tefsirlere göre: Başkasın, sallanarak yürümeyi öğreten, başkasını çileden çıkaran, başkasına fahişeler gibi taranmayı öğreten kadınlar mânâsına gelir. başlarının deve hörgüçlerine benzetilmesi çeşitli bağ ve sargılarla sararak onları büyüttükleri içindir. Bunu anlamak için de bu gün herhangi bir sokağın başında bir dakika durmak kâfidir. Deve hörgücüne benzeyen kadın başı nasıl olurduğunda asla şüphe bırakmıyacak niceleri muhakkak arzı endam ederek geçecektir. Allah müslümanlar» kadınına erkeğine, büyüğüne küçüğüne intibahlar nasib etsin.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Giyinmiş, Çıplak, Kırıtkan, Meylettiren Kadınlar Bâbı
5705-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Vekî' île Atde, Hişam b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki: Bir kadın: Ya Resûlallah! Kocamın bana vermediği bir şeyi, verdi diyeyim, mi? demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): verilmeyen bir şeyle doymuş görünen; iki sahte elbise giyen gibidir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Elbise Vesariede Sahtekarlık Yapmaktan Ve Kendisine Verilmemiş Bir Şeyle Doymuş Görünmekten Nehiy Bâbı
5706-) Bize yine Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Abde rivâyet etti. ki): Bize Hişâm, Fâtıme'den, o da Esmâ'dan naklen rivâyet etti. Bir kadın, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Benim bir kumam var, acaba kocamın bana vermediği malından karnımı doyurmuş gibi göstermek bana günah olur mu? demiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir şeyle karnını doyuran iki sahte elbise giyen gibidir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Elbise Vesariede Sahtekarlık Yapmaktan Ve Kendisine Verilmemiş Bir Şeyle Doymuş Görünmekten Nehiy Bâbı
5707-) Bize Ebî Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebî Üsâme rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muaviyt haber verdi. iki râvî Hişâm'dan bu İsnadla rivâyette bulunmuşlardır. hadîsi Buhârî «Nikâh» bahsinde tahrîc etmişti.. Tok görünen, elinde avucunda bir şey olmadığı halde başkalarına kendini zenginmiş gibi gösteren kimsedir Zemahşerî'ye göre müteşebbih'in iki mânâsı vardır. Birinci manâya göne yemek hususunda israfa yeltenen, doyduğu halde daha fazla yiyen manasınadır. İkinciye göre müteşebbih: Aç olduğu halde kendini toka benzeten kimsedir. Bu manâdan alınarak kelime faziletli olmadığı halde öyle görünmeye çalışan kimseye istiare edilmiş ve hâli iki sahte elbise giyene benzetilmiştir. Ebû Ubeyd'le başkalarına göre sahte elbise diye terceme ettiğimiz «sevheyzûr»dan murâd salâh ve takva sahiplerinin giydiği elbiseyi giyerek başkalarına âbid ve sofu görünmektir. Bu gibi giysiler zûr ve riya elbisesidir. Bazıları «Bundan murad başkasının elbisesini giyip kendin nmış gibi göstermektir» demişlerdir. Hattâbî buradaki elbiseden muradın hâl ve tavır olduğunu hikâye etmiştir. Arablar elbise kelimesiyle kinaye olarak bir kimsenin hâlini kasdederler. Şu halde hadîsin mânâsı elinde olmayan bir şeyi varmış gibi göstererek öğünen kimsenin hâli olmayan bir şeyi söyleyen yalancının hâli gibidir demek olur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Elbise Vesariede Sahtekarlık Yapmaktan Ve Kendisine Verilmemiş Bir Şeyle Doymuş Görünmekten Nehiy Bâbı
5708-) Bana Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' ile İbn Ebi Ömer rivâyet ettiler, (Ebû Küreyb anberanâ; İbn Ebî Ömer haddesenâ tâbirlerini kullandılar.) Lâfız İbn Ebi Ömer'indir. (Dediler ki): Bize Mervan (yani El-Fezârî) Humeyd'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir adam Bakî'de birine: Yâ Ebe'l-Kâasım! diye seslendi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona bakarak: Ya Resûlallah! dedi. Adam: Ben seni kastetmedim. Filânı çağırdım, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); ismimi takının ama künyemi takınmayın!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5709-) Bana İbrahim b. Ziyad rivâyet etti. (Bu zâtm lâkabı Se-belan'dır.) ki): Bize Abbâs b. Abbâd, Ukeydullah b. Ömer ile kardeşi Abdullah'dan naklen haber verdi. Bu hadîsi onlardan 144 senesinde dinlemiş, onu Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etmişler. İbn Ömer (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, sizin Allah'a en sevimli gelen isimleriniz Abdullah ve Abdurrahmandır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5710-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. (Osman: haddesena; İshâk: ahberanâ tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Cerîr Mansur'dan, o da Salim b. Ebi'l-Ca'd'dan, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: Bizden bir adamın oğlu dünyaya geldi de adını Muhammed koydu. Bunun üzerine kavini ona: Sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ismini koymaya müsaade etmeyiz, dediler. O da çocuğunu sırtına yüklenerek yola çıktı ve onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirerek şöyle dedi: Ya Resûlallah! Bir oğlum dünyaya geldi de adını Muhammed koydum. Ama kavmin bana: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ismini koymana müsaade etmeyiz, dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); ismimi takının ama künyemi takınmayın. Ben ancak Kâasım'ım, sizin aranızda taksim yaparım.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5711-) Bize Hennad b. Seriy rivâyet etti. ki): Bize Abser Husayn'dan, o da Salim b. Ebî'l-Ca'd'dan, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bizden bir adamın oğlu dünyaya geldi de adını Muhammed koydu: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den emir almadıkça biz sana onun künyesini takamayız, dedik. O da giderek: Gerçekten bir oğlum dünyaya geldi de ona Resûlüllah'in adını koydum. Ama kavmim: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den İzin al da Öyle diyerek onun künyesini koymama razı olmadılar. Bunun üzerine: ismimi takın! Ama künyemi takınmayın. Ben ancak Kâasım olarak gönderildim. Aranızda taksim yaparım.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5712-) Bize Rifâa b. Heysem El-Vâsıfî rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (yani Tahhân) Husayn'dan bu isnadla rivâyette bulundu. Ama: «Ben ancak Kâasım olarak gönderildim, aranızda taksim yaparım.» cümlesini anmadı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5713-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Vekî', A'meş'den rivâyet etti. H. Ebû Saîd El-Eşecc dahi rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. ki): Bize A'meş Salim b. Ebî'l-Ca'd'dan, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. Câbîr Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ismimi takının ama künyemi takınmayın! Çünkü ben Ebû'l-Kâasım'ım, aranızda taksim yaparım.» buyurdular. Ebû Bekr'in rivâyetinde «tekennev» yerine «la tektenû» ibaresi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5714-) Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den bu isnadla rivâyette bulundu ve: ancak taksimci kılındım. Aranızda taksim ederim.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5715-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Katâde'yi Sâlim'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet ederken dinledim. bir adamın bir oğlu dünyaya gelmiş de adını Muhammed koymak istemiş ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek sormuş, o da: iyî etmişler... Benim ismimi koyun ama künyemi takınmayın!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5716-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe île Muhammed b. Müsennâ ikisi birden Muhammed b. Ca'fer'den, o da Mansûr'dan naklen rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Amr b. Cebele rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (yani İbn Ca'fer) rivâyet etti. H. İbn Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Adiyy rivâyet etti. iki râvi Şu'be'den, o da Husayn'dan naklen rivâyet etmişlerdir. H. Bİşr b. Hâlid de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (yani İbn Cafer) haber verdi. ki): Bize Şu'be Süleyman'dan rivâyet etti. râvilerin hepsi Salim b. Ebî Ca'd'den, o da Câbir b. Abdillah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etmişlerdir. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5717-) Bize İshâk b. İbrahim El-Hazalî ile, İshâk b. Mansûr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. ki): Bize Şu'be, Katâde ile Mansur, Süleyman ve Husayn b. Abdirrahman'dan rivâyet etti. (Demişler ki): Biz Salim b. Ebî Ca'd'ı, Câbir b. Abdillah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen hadîslerini yukarda zikrettiğimiz zevat gibi rivâyette bulunurken işittik. Nadr'ın Şu'be'den rivâyet ettiği bir hadîste şöyle deditir: Bu hadîste Husayn ile Süleyman ziyade ettiler. Husayn dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ancak taksimci olarak gösterildim. Aranızda taksim yapanım.» buyurdu. Süleyman ise: «Ben ancak taksimciyim, aranızda taksim yaparım» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5718-) Bize Amru'n-Nâkıd ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ikisi birden Süfyan'dan rivâyet ettiler. Amr dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne rivâyet etti. ki): Bize İbn Munkedir rivâyet etti. Kendisi Câbir b. Abdillah'ı şöyle derken igitmiş: Bizden bir adamın oğlu dünyaya geldi de adını Kâasım koydu. Biz: Sana Ebû’l-Kâasım künyesini vermeyiz. Hem sana göz açtırmayız, dedik. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek bunu ona anlattı, o da: ismini Abdurrahman koy!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5719-) Bana Ümeyye b. Bistam da rivâyet etti. ki): Bize Yezid (yani İbn Zürey') rivâyet etti. H. Alî b. Hucr dahi rivâyet etti. ki) ; Bize İsmail (yani İbn Uleyye) rivâyet etti. iki râvi Ravh b. Kâasını'den, o da Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir'den, İbn Uyeyne'nin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız o «Sana göz açtırmayız» cümlesini anmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı