Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
5470-)
Bana Ebû't-Tahir rivâyet etti. ki): Bize Abdul-3ah b. Vehb, Yûnus'dan, o da İbn Şihab'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Merru'z-Zahran'da idik, Irak yemişi topluyorduk. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) siyahını toplamağa bakini» buyurdular. Bunun üzerine biz: Ya Resûlallah! Galiba sen koyun gütmüşsün, dedik. onu gütmedik Hİç bir peygamber var mı?» buyurdu yahut bunun gibi bir söz söyledi. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Enbiya» ve «Kitâbu'l-Et'ime»'de; Nezâî «Velime» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Erak denilen misvak ağacının olgun yemişidir. Bazıları bunun incire benzer bir yemiş olduğunu, insanlarla develerin ve koyunların onu yediklerini ve hararet verdiğini söylemişlerdir. Bir rivâyete göre iki avucu dolduracak kadar salkımı olurmuş. Kiramın: «Ya Resûlüllah! Galiba sen koyun gütmüşsün.» diye sormaları, yemişin siyahını tavsiye ettiği içindir. Erak yemişinin nevilerini iyi bilenler ekseriyetle çobanlar olurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vaktiyle koyun gütmesindekî hikmeti Hattâbî şöyle izah etmiştir: «Allahü teâla Peygamberliği dünyaya dalanlara ve refah sahiplerine vermemiş; koyun güdenlere tevazu ve sanat sahiplerine ihsan etmiştir. Nitekim Hazret-i Eyyûb'un terzi, Zekeriyya (aleyhisselâm)'ın doğramacı olduğu rivâyet edilir.» Nevevîde: «Bundaki hikmet tevazu benimsemeleri, kalblerin halvetle sâfileşmesi, bu suretle ümmetlerini idareye intikalleridir» diyor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kara Kebasin Fazileti Bâbı
5471-)
Bana Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Hassan haber verdi. ki): Bize Süleyman b. Bilâl, Hİşam b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe'den naklen haber verdi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ne güzel katıklardır. Yahut katıktır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Sirkenin Ve Onu Katık Yapmanın Fazileti Bâbı
5472-)
Bize bu hadîsi Mûsa b. Kureyş b. Nâfi' Et-Temîmi de rivâyet etti. ki) ; Bize Yahya b. Salih El-Vuhazî rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Bilâl bu isnadla rivâyette bulundu ve: güzel katıklardır.» dedi; şekketmedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Sirkenin Ve Onu Katık Yapmanın Fazileti Bâbı
5473-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Ebû Bişr'den, o da Ebû Süfyân'dan, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen haber verdi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ailesi efradına katık sordu. Onlar da: Bizde sirkeden başka bir şey yok, dediler. Onu istedi ve onunla yemeye başladı. Hem: ne güzel katıklardır; sirke ne güzel katıklardır!» diyordu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Sirkenin Ve Onu Katık Yapmanın Fazileti Bâbı
5474-)
Bana Ya'kub b. İbrahim Ed-Devrakî rivâyet etti. ki): Bize İsmail (yani İbn Uleyye), Müsennâ b. Said'den rivâyet etti. ki): Bana Talha b. Nâfi' rivâyet etti ki, kendisi Câbir b. Abdillah'ı şunu söylerken işitmiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün benim elimden tutarak evine götürdü. (Hizmetçi) ona ekmek parçaları çıkardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): namına bir şey yok mu?» diye sordu. (Evdekiler): Hayır! Yalnız biraz sirke var, dediler. sirke ne güzel katıklardır.:» buyurdu. ki: Bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işiteli beri sirkeyi severim. Talha dahi: «Ben bunu Câbir'den işiteli beri sirkeyi severim.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Sirkenin Ve Onu Katık Yapmanın Fazileti Bâbı
5475-)
Bize Nasr b. Alî El-Cahdemî rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Bize Müsennâ b. Saîd, Talha b. Nâfi'den rivâyet etti. ki): Bize Câbir b. Abdillah rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun elinden tutarak evine götürmüş: İbn Uleyye'nin hadîsi gibi: halde sirke ne güzel katıklardır...» cümlesine kadar rivâyette bulunmuş; ondan sonrası almamıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Sirkenin Ve Onu Katık Yapmanın Fazileti Bâbı
5476-)
Bize Ebû Bekr b. Eki Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Harun rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Ebî Zeyneb haber verdi. ki): Bana Ebû Süfyân Taîha b. Nâfi' rivâyet etti. ki): Câbir b. Abdillah'i dinledim, şunu söyledi: oturuyordum, bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uğrayarak işaret etti. Hemen kendisine ayağa kalktım. Elimden tuttu ve yürüdük. Nihayet kadınlarının evlerinden bîrine gelerek içeri girdi. Sonra bana izin verdi. Ben de perdeye kadının yanına girdim. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir şey var mı?» diye sordu. (Evdekiler): Hayır! cevâbını verdiler. Ve kendisine üç parça ekmek getirdiler. Bunları bir sofranın üzerine koydular. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir parça alarak onu kendi önüne koydu. Başka bir parça daha alarak onu da benim önüme koydu. Sonra üçüncüyü alarak onu ikiye kırdı ve yarısını kendi Önüne, yarısını da benim Önüme koydu. Sonra: namına bir şey var mı?» diye sordu. Hayır! Yalnız biraz sirke var, dediler. «Getirin onu! Ne güzel katıklardır o!» buyurdular. îyâz ile Hattâbî’ye göre bu hadisin muhtelif rivâyetlerinden çıkan mânâ yemeklerde az bir şey ile kanaat edip, nefsi çeşitli yemek istinasından men etmektir. Burada'âdeta katık namına sirke ve o mânâda ucuz ve kolay bulunan şeyler yiyin, iştihah yemek çeşitlerine rağbet etmeyin. Çünkü bunlar, hem dini bozar, hem bedeni hasta eder, denilmiş gibidir. Fakat Nevevî bu mütalâayı beğenmemiş: «Cezmen kabulü gereken doğru söz şudur ki, hadîs-i şerif bizzat sirkeyi methetmektedir. Az yemek, iştiha verici şeyleri terk etmek başka kaidelerden anlaşılır» demiştir. Hurma yaprağından örülen sofra manasınadır. Kâdî Iyâz birçok râvilerden bu kelimeyi «Betti» şeklinde rivâyet etmiştir. Betti, yün veya yapağıdan dokunan kilimdir. Bazıları bunu «Bünnî» diye rivâyet etmişlerdir. Kadı Kinâni: «Doğrusu budur,» demiştir. Bûnnı, yine hurma dalından yapılan tabaktır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Sirkenin Ve Onu Katık Yapmanın Fazileti Bâbı
5477-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbnİ Müsennâ'nındir. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'-fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Simak b. Harb'den, o da Câbir b. Semûra’dan, o da Ebû Eyyûb El-Ensârî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir yiyecek getirildiği vakit ondan yer; fazlasını da bana gönderirdi. Bir gün bana bir fazla göndermişti ki, ondan yememişti. Çünkü içerisinde sarmisak vardı. Kendilerine: Bu haram mıdır? diye sordum. Lâkin ben kokusundan dolayı ondan hoşlanmıyorum.» buyurdular. Eyyûb: senin hoşlanmadığından ben de hoşlanmıyorum, demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Sarmısak Yemenin Mubah Kılınışı, Büyüklerle Konuşmak İsteyen Kimsenin Onu Ve Keza O Manadaki Sebzeleri Yememesi Gerektiğini Beyan Bâbı
5478-)
Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Şu'be'den bu isnadla rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Sarmısak Yemenin Mubah Kılınışı, Büyüklerle Konuşmak İsteyen Kimsenin Onu Ve Keza O Manadaki Sebzeleri Yememesi Gerektiğini Beyan Bâbı
5479-)
Bana Haccâc b. Şâir ile Ahmed b. Saîd b. Sahr dahi rivâyet etti. Lâfızları birbirine yakındır. (Dediler ki): Bize Ebû'n-Nu'man rivâyet etti. ki): Bize Sabit rivâyet etti. (Haccâc b. Yezid'in rivâyetinde: Ebû Zeyd El-Ahvel'dir). ki): Bize Asım b. Abdillah b. Haris, Ebû Eyyûb'un azatlısı Eflah'dan, o da Ebû Eyyûb'dan naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona misafir olmuş ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) alt kata Ebû Eyyûb da üst kata yerleşmişler. Derken Ebû Eyyûb bir gece intibaha gelmiş ve: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in başının üzerinde yürüyoruz, demiş. Bunun üzerine çekilerek bir kenarda gecelemişler. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söylemiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'. kat daha yarayışlı.» buyurmuş.» Ebû Eyyûb: Sen altında bulundukça ben bir çatının üstüne çıkamam, demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Üst kata, Ebû Eyyûb da alt kata değişmişler. Ebû Eyyûb Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yemek yaparmış. Sofra (dönüp) getirildiği vakit onun parmaklarının yerini sorar, parmaklarının yerini araştırırmış. Bir gün ona sarımsaklı bir yemek yapmış. Sofra geri getirildiği vakit Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in parmak yerlerini sormuş. Kendisine: O yemedi, demişler. Bundan ürkmüş ve hemen yanına çıkarak: Sarmısak haram mıdır? diye sormuş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Lâkin ben ondan hoşlanmıyorum.» buyurmuş. Ebû Eyyûb: Öyle ise senin hoşlanmadığından yahut senin kerih gördüğünden ben de hoşlanmam, demiş. Eyyûb: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelinirdi.» demiş. (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelinirdi.» cümlesinden murad, ona melekler ve vahiy gelirdi, demektir. Nitekim bir hadîste: sizin görüşmediklerinizle görüşüyorum. Melekler insanların rahatsız olduğu şeyden rahatsız olur.» buyurulmustur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç bir zaman sarmısak yemezdi. Çünkü her an meleklerin ve vahyin gelmesi mümkündü. Şâfiîler'den diyor ki: «Ulemâmız Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında sarmı-sağın ve keza soğan, pırasa gibi şeylerin hükmünün ne olacağında ihtilâf etmişlerdir. Bazıları haram olduğunu söylemişse de, esah olan kavle göre haram değil, kerâhet-i tenzihiyye ile mekruhtur. Çünkü «Sarmısak haram mıdır?» suâline umumî olarak «Hayır!» cevâbını vermiştir. Sarmışağın ona haram olduğunu söyleyenlere göre bu cevabın mânâsı: Sizin hakkınızda haram değildir, demektir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in misafirliği esnasında evvelâ alt kata yerleşmesi, kendisine ve ziyaretçilerine daha uygun geldiği içindir. Hazret-i Ebû Eyyûb'un buna razı olmaması ise büyük terbiye ve nezaketindendir. hoşlanmadığından hoşlanmaması da bunu gösterir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Sarmısak Yemenin Mubah Kılınışı, Büyüklerle Konuşmak İsteyen Kimsenin Onu Ve Keza O Manadaki Sebzeleri Yememesi Gerektiğini Beyan Bâbı
5480-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ce-rir b. Abdul Hamid, FudayI b. Gazvan'dan, o da Ebû Hazım El-Eşcaî'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle, demiş): adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Ben muhtacım! dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarından birine haber gönderdi. O da: Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin olsun ki, evimde sudan başka bir şey yok, dedi. Sonra başka bir hanımına hater gönderdi, bu da bunun gibi söyledi. Hattâ bütün hanımları böyle söylediler. Hayır! Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin olsun ki, evimde sudan başka bir şey yok, dediler. Bunun üzerine: zâtı bu gece kim misafir edecek? Allah ona rahmet eylesin!» buyurdu. Hemen ensardan bir zât ayağa kalkarak: Ben ya Resûlallah! dedi. Ve onu evine götürdü. Karısına evinde bir şey var mı diye sordu. Kadın: Hayır! Yalnız çocuklarımın yiyeceği var, cevâbını verdi. Sen onları bir şeyle oyala! Misafirimiz girdiği vakit kandili söndür ve ona biz de yermişiz gibi göster. O yemeğe eğildi mi sen hemen kandile kalk ve onu söndür, dedi. Böylece oturdular ve misafir yemeğini yedi. Sabahlayınca Peyganiler (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vardı. O da (kendisine): akşam (karı koca) her ikinizin misafirinize yaptığınıza Allah te-accûb buyurdu.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Misafire İkram Ve Onu Tercih Etmenin Fazileti Bâbı
5481-)
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivâyet etti. ki) ; Bize Veki', FudayI b. Gazvan'dan, o da Ebû Hazim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, ensardan bir adama bir gece misafir gelmiş. Evinde kendi yiyeceği ile çocuklarının yiyeceğinden başka bir şey yokmuş. Karısına: Sen çocukları uyut; kandili söndür ve ne yemeği varsa misafire takdim etî demîş. diyor ki, arkacığından şu âyet indi: başkalarını kendi nefislerine tercih ederler, velev ki kendileri muhtaç olsunlar." Sûre-i Haşr, Âyet: 9.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Misafire İkram Ve Onu Tercih Etmenin Fazileti Bâbı
5482-)
Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize İbn Fudayl, babasından, o da Ebû Hazim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi) ; Bir adam misafir olmak için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi. Fakat evinde onu misafir edecek bir şey yoktu. Bunun üzerine: zâtı misafir edecek kimse yok mu? Allah ona rahmef eylesin!» dedi. Hemen ensardan Ebû Talha denilen bir zât kalkarak onu evine götürdü... hadîsi Cerir'in hadîsi gibi nakletmiş; bu hadîste Vekî'in zikrettiği gibi âyetin inişini de anmıştir. hadîsi Buhârî «Menâkıb» ve «Tefsir» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî de «Tefsîr» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. evine götüren ensârînin kim olduğu ihtilaflıdır. Bir rivâyete göre Ebû Talha Zeyd b. Sehl'dir. Kâdî İsmail «Ahkamu'l-Kur'ân» ismindeki eserinde bu zatm Sabit b. Kays olduğunu söylemiş. Bazıları Abdullah b. Revaha , bir takımları da hadîsin râvisi Ebû Hüreyre olduğunu söylemişlerdir. sahibinin karısına: «Sen onları bir şeyle oyala!» demesi; çocukların aç olmayıp, çocuk âdeti veçhile bir şey istediklerine hamledilmiş-tir. Zira yememek kendilerine zarar verecek kadar aç olsalar, müsâfir-den önce onları doyurmak vâcib olurdu. Bu karı kocayı Allah ve Resûlümethû sena etmişlerdir. Bu da gösterir ki, onlar bir vacibi terk etmemiş. Bilâkis güzel ve makbul bir iş yapmışlar, misafiri kendi nefislerine tercih etmişlerdir. Bu âyet-i kerîmeyi Allahü teâlâ onlar hakkında indirmiştir. şerifteki Allah'ın teaccûbundan murad yapılana razı olmasıdır. Bundan meleklerin teaccûbu kasdedilmiş de olabilir. Bu takdirde te-accûbü Allah'a izafe etmekten murad, meleklerin şerefini beyân içindir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Misafire İkram Ve Onu Tercih Etmenin Fazileti Bâbı
5483-)
Bize Ebû Bekr b- Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Şebâbe b. Sevvâr rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Muğîre Sabitten, o da Ahdurrahman b. Ebî Leylâ'dan, o da Mikdad'dan naklen rivâyet etti. Mikdâd (Şöyle dedi) ; Ben ve iki arkadaşım yoldan geldik. Açlıktan gözlerimiz, kulaklarımız gitmişti. Kendimizi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabına arzetmeye başladık. Ama onlardan hiç biri bizi kabul etmiyordu. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldik, bizi hanesine götürdü, bir de baktık üç keçi!.. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): sütü aramızda (paylaşmak üzere) sağın,» buyurdu. Artık sütü sağıyor ve bizden her birimiz nasibini içiyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e de nasibini takdim ediyorduk. O geceleyin gelerek Öyle bir selâm veriyordu ki uyuyanı uyandırmak, fakat uyanık olana îşîttirirdi. Sonra mescide gelir. Namaz kılar. Sonra sütünün kaşına gelerek içerdi. Derken bir gece bana şeytan geldi. Tam nasibınıi içmiştim. ki): Muhammed ensâra geliyor, ona hediye veriyorlar, onların yanında hissemend oluyor. Onun bu bir yudum süte ihtiyacı yoktur! Bunun üzerine ben sütün başına gelerek onu içtim. Karnıma yerleştiği ve onu çıkarmaya bir çare olmadığını anladığım vakit şeytan bana pişmanlık verdi. Ve: Yazık sana! Ne yaptın seni Muhammed'in sütünü nıü içtin? Bir gelir de onu bulamaz ve sana beddua ederse helâk olursun, dünyan da, âhirelin de (heba olup) gider, dedi. Üzerimde bir peştemaî vardı, onu ayaklanma koyarsam Başım meydana çıkar; başıma koyarsam ayaklarım meydana çıkardı. Uykum gelmemeye başladı. İki arkadaşını ise uyudular; onlar benim yaptığımı yapmadılar. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek eskiden verdiği gibi selâm verdi. Sonra mescide geldi ve namaz kıldı. Sonra sütünün naşma gelerek onu açtı. Ama kabın içinde bir şey bulamadı. Bunun üzerine başını semaya kaldırdı. Ben (içimden): Şimdi bana beddua ediyor ve helâk oluyorum, dedim, (Halbuki) O: Bana yiyecek verene, sen de yiyecek ver! Su verene, sen de su ver!» dedi. lien peştemala dönerek onu üzerime bağladım. Ve bıçağı alarak keçilerin yanına gittim. Hangisi semiz ise onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kesecektim. Bir de baktım keçinin sütü toplanmış. Baktım hepsinin sütleri toplanmış. Bunun üzerine Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ailesinin bir kabını ele geçirdim. Onun içine süt sağmaya tama' etmezlerdi, İçine sağdım. Hattâ südün üzerine köpük çıktı. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim. akşam sütünüzü içtiniz mi?» dedi. Beü ; Ya Resûlallah iç! dedim. İçti, sonra bana verdi. Ben (yine): Ya Resûlallah iç! dedim, içti, sonra bana verdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kandığın ve duasına nail olduğumu anlayınca güldüm. Hattâ yere düştüm. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) senin yaramazlıklarından biri (olacak) yâ Mikdad!»dedi. Ben de Ya Resûlallah! Halim şöyle idi, fren de şöyle yaptım, dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'ın rahmetinden başka bir şey değildir. Sen benden izin istesen de arkadaşlarımızı uyandırsak. onlar da bu sürten naisbedâr olsalardı ya!» buyurdu. Ben: Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin olsun ki, ondan sen ve seninle beraber ben de nasibedar olduktan sonra, insanlardan kimin ondan nasibedar olacağına aldırış etmem, dedim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Misafire İkram Ve Onu Tercih Etmenin Fazileti Bâbı
5484-)
Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. ki): Bize Süleyman b. Muğîre bu isnadla rivâyette bulundu. Mikdad ile iki arkadaşını kimsenin misafir etmemesi, baş vurdukları zevatın hep fakir olup, yiyecek bir şeyleri bulunmadığına hamledilmiştir. senin yaramazlıklarından biri (olacak) yâ Mikdad!» cümlesiyle ondan önceki cümlelerden anlaşılıyor ki, Hazret-i Mikdad yaptığına çok pişman olmuş, buna son derece üzülmüş. Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bedduasına uğrıyacağindan korkmuşken, onun bu sefer sütü içerek kandığını ve duasının kabul edildiğini görünce pek ziyade sevinmiş, gülmüş, üzüntüsü bir anda sevince inkılâb etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: Allah'ın rahmetinden başka bir şey değildir.» sözünden murad: Bu sütü vakitsiz halk edip âdeti hilâfına biriktirmesi Allah'ın bir rahmetidir, demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Misafire İkram Ve Onu Tercih Etmenin Fazileti Bâbı
5485-)
Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî İle Hamid b. Ömer El-Bekrâvî ve Muhammed b. Abdi’l-A'lâ toptan Mu'temir b. Süleyman'dan rivâyet ettiler. Lâfız İbn Muâz'ındir. (Dediler ki): Bize Mu'temir rivâyet etti. ki): Bize babam Ebû Osman'dan ve bir de Abdurrahman b. Ebî Bekr'den naklen rivâyet etti. Abdurrahman Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yüz otuz kişi bulunuyorduk. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): hiç birinizin yanında yiyecek var mı?» diye sordu. Bir de baktık, bir adamın yanında bir ölçek zahire veya bunun gibi bir şey bulunuyormuş. Hemen hamur karıldı. Sonra saçları dağılmış uzun boylu müşrik bir adam bir sürü koyun sürerek (yanımıza) geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (ona): mı, hediyye mi? —Yahut hibe mi?—» diye sordu. Adam: Hayır! Bilâkis satılık, dedi. Ve ondan bir koyun satın aldı. Koyun hasıllandi. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ciğerinin kızartılmasını emir buyurdu. Allah'a yemin ederim yüz otuz kişiden hiç bir kimse yoktur ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o koyunun ciğerinden bir parça vermemiş olsun. Mevcut ise kendisine verdi. Gaibse onun için sakladı. Abdurrahman: «Akide çanak doldurdu, bunlardan hepimiz yedik ve doyduk. Kaplarda yemek de arttı da, ben onu deveye yükledim.» demiştir. Yahut dediği gibidir. hadîsi Buhârî «Buyu'» ve «Hibe» bahislerinde tahrîc etmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in müşrik çobana: mır hedîyye mi? —Yahut— Satılık mı, hibe mi? dediğinde râvi şekketmiştir. Hadis-i şerîfde dört mucize vardır. Bunların birincisi kabı büyültmek, ikincisi ciğeri çoğaltmak, üçüncüsü çanakların genişlemesi, dördüncüsü herkes karnını doyurduktan sonra yemeğin artmasıdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Misafire İkram Ve Onu Tercih Etmenin Fazileti Bâbı
5486-)
Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî ile Hâmîd b. Ömer el-Bekrâvi ve Muhammed b. Abdi'l-A'lâ El-Kaysî hepsi Mu'temirden rivâyet ettiler. Lâfız İbn Muâz'ındır. (Dediler ki): Mu'temir b. Süleyman rivâyet etti. ki): Bana babam şunu söyledi. Bize Ebû Osman rivâyet etti. Ona da Abdurrahman b. Ebî Bekr rivâyet etmiş ki: Eshab-i Suffe. fakir insanlarmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir defa: iki kişilik yemek varsa, üç kişi götürsün! Kİmde dört kişilik yemek varsa beşinciyi, altıncıyı götürsün.» buyurmuşlar. Yahut buyurduğu gibidir. Gerçekten Ebû Bekr üç kişi getirmiş. Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) on kişi (yine) Ebû Bekr üç kişi götürmüş. Râvi Şöyle dedi: Şan şu ki: Annem, babam ve ben — bilmiyorum karım da dedi mi — bizim evimizle Ebû Bekr'in evinin arasında bir hizmetçi vardı. Ebû Bekr Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında akşam yemeği yedi. Sonra yatsı kılmıncaya kadar durdu. Sonra döndü ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyuklayıncaya kadar yanında durdu. Gecenin Allah'ın dilediği kadarı geçtikten sonra geldi. Hanımı ona: Misafirlerinin yanına gelmekten yahut misafirinin yanına gelmekten seni alıkoyan nedir? dedi. Ebû Bekr: Sen onlara akşam yemeği vermedin mi? diye sordu. Kadın: Sen gelinceye kadar yemek istemediler. Onlara yemek (evdekiler) arzettiler. Fakat onlar galebe çaldı, dedi. Abdurrahman ki: Ben giderek gizlendim. Ebû Bekr: Ey alçak! dedi. Beddua ve sitem etti. Ve: Yeyin, afiyet olmasın! dedi. Bir de: Vallahi ben bu yemekten ebediyyen tatmam! dedi. Abdurrahman diyor ki: Biz bu yemekten hiç bir lokma almıyorduk ki, altından o lokmadan daha fazla artmasın. Nihayet doyduk ve yemek öncekinden daha fazla oldu. Ebû Bekr ona baktı, ne görsün, olduğu gibice yahut daha Çok!.. Hanımına: Ey Benî Firâs'ın kız kardeşi! Bu ne? dedi. Hanım: Hayır iki gözüm! Şimdi o öncekinden üç kere daha çoktur, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekr ondan yedi. Ve yeminini kasdederek: Bu ancak şeytandandı, dedi. Sonra yemekten bir lokma yedi. Ve yemeği Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürdü. Yemek onun yanında sabahladı. Bizimle bir kavm arasında akid vardı. Müddet geçti. Biz de on iki adamı reis yaptık. Her adamla birlikte onlardan bir takım insanlar bulunuyordu. Her adamla kaçar kişi bulunduğunu Allah bilir. Şu kadar var ki, onlarla beraber gönderdi ve yemekten toptan yediler. Yahut dediği gibidir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Misafire İkram Ve Onu Tercih Etmenin Fazileti Bâbı
5487-)
Bana Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Salim b. Nuh El-Attâr, Cüreyrî'den, o da Ebû Osman'dan, o da Abdurrahman b. Ebî Bekir'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): bir takım misafirlerimiz geldi. Babam geceleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le konuşuyordu, hemen geldi ve: Ey Abdurrahman! Misafirlerine akşam yemeği ver, dedi. Akşamlayınca' biz misafirleri ağırlamaya geldik, fakat onlar kabul etmediler. Evimizin babası gelerek bizimle beraber yemedikçe olmaz, dediler. Ben kendilerine: O hiddetli bir adındır. Eğer siz (dediğimi) yapmazsanız, ondan bana ezâ isabet edeceğinden korkarım, dedim. (Yine) kabul etmediler. Ebû Bekr geldiği vakit onlardan önce hiç bir şeye başlamadı: Ziyafetinizi bitirdiniz mi? diye sordu: Hayır! Vallahi bitirmedik, dediler. Ben Abdurrahman'a emretmedim mi? dedi. Ben ondan (bir tarafa) çekildim. O: Ey Abdurrahman! dedi. Ben (yine) çekildim. Bunun üzerine: Ey alçak! Sana yemin ediyorum, sesimi işitirsen mutlaka gel! dedi. Ben de geldim. Ve: Vallahi benim bir suçum yok! İşte misafirlerin! Onlara sor! Kendilerine yemeklerini getirdim ama onlar sen gelmedikçe yemekten çekindiler, dedim. Bu sefer (onlara): Size ne oldu? Bizden yemeğinizi kabul etmiyor musun? diye sordu. Abdurrahman ki: Bunun üzerine Ebû Bekr: Vallahi bu gece ben bu yemekten tatmam, dedi. Onlar da: Vallahi sen tatmadıkça, biz de tatmayız, dediler. Ben bu gece gibi kötü bir gece görmedim. Yazık size! Ne oluyorsunuz da bizden yemeğinizi kabul etmiyorsunuz? dedi. Sonra şunu söyledi: Birinciye gelince o (yani yemin) şeytandandır. Yemeğinize gelin! Arkacığından yemek getirildi. Ebû Bekr besmele çekerek yedi. Misafirler de yediler. Sabahlayınca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına gitti ve: Ya Resûlallah! Onlar yeminlerinde durdu. Ben yeminimi bozdum, dedi. Ve (olanı) ona haber verdi. O da: sen onların en yemininde duranı ve en hayırlısısın!» buyurdular. «Keffâret (verip vermediği) benim kulağıma gelmedi» demiş. hadîsi Buhârî «Mevâkıtu's-Salât», «Alamâtu'n-Nûbûvve» ve «Edeb» bahislerinde: Ebû Dâvud «Kitabu'l-Eyman ve'n-Nuzûz»'da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Hadîsin ikinci rivâyeti birincideki İbhamlan oldukça tefsir etmiştir. Yerinde de görüldüğü veçhile Ashâb-ı Suffe, Mescid-i Nebevi'nin sofasında yaşayan fakirlerdir. Bunlar muhtelif yerlerden gelerek mescidin arkasındaki sofaya sığınırlar, orada yatıp kalkarlardı. Bâzan âdetleri azalır, ba-zan yetmişe kadar çıkardı. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’den en çok hadîs rivâyet eden Hazret-i Ebû Hüreyre de onlar meyanında idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu rivâyetlerde Ashâb-ı Suffe'nin yemeğe davet edilmelerini teşvik etmektedir. Müslim'in birinci rivâyetinde: iki kişiye yetecek yemek varsa.. Ashâb-ı Suffe'den üç kişi götürsün...» buyurulmakta; Buhârî'nin rivâyetinde ise üç kişi yerine: Suffe'den üçüncü bir zât götürsün...» denilmektedir. Doğrusu da budur. Zaten Müslim'in rivâyetinde de hadîsin devamında: evinde dorf kişilik yiyecek varsa besinciyi, altıncıyı götürsün.» bu vurulmaktadır ki, bu da ondan evvel zikredilen üç kişiden üçüncü bir şahıs kastedildiğini te'kîd eyler. Maamafih Nevevî. Müslim rivâyetinin de bir vechi olduğunu bu rivâyetin: tamamlayan kimseyî götürsün » Yahut «Tam üç kişi götürsün.» birinci rivâyetinde Ebû Bekr'in üç kişi getirdiği iki defa tekrarlanmıştır. Bundan sonra Abdurrahman: «Şân şu ki: Annem, babam ve ben...» diyerek bir cümle yapmıştır. Bu cümle mübteda haber cümlesidir. Yalnız haberi hazfedilmistir. Cümlenin tamamı şöyle takdir edilebilir. «Ben, annem ve babam vardık.» karım da dedi mi?» diye şekkeden hadîsin râvisi Ebû Osman'dır. «Karım da» dediğini farzedersek Hazret-i Abdurrahman'ın cümlesi şöyle olur: «Ben, annem, babam ve karım mevcuttu. İki evin arsında bir hizmetçi vardı.» Demek oluyor ki. oğul-baba ikisinin evlerine müştereken bir hizmetçi bakıyormuş. Ebû Bekr'in hanımı Ümmü Rûman'dır. Süheylî adının Da'd olduğunu söyler. Bazılarına göre Zeynebdir. Bu kadın Benî Firâs kabîlesindendir. Ebû Bekr'in ona: «Ey Benî Firâs’ın kız kardeşi» diye hitab etmesi: «Ey Benî Firâs kabilesinden olan hanımım» manasınadır. Kadının Hazret-i Ebû Bekr'e: «Seni misafirlerinden alıkoyan nedir?» mi, yoksa «Misafirinden alıkoyan nedir?» mi dediğinde râvi şekketmiştir. Misafirlerin yemek yememeleri Hazret-i Ebû Bekr’e acıdıkları içindir. Onsuz yerlerse tamamıyla aç kalacağından endişe etmişlerdir. Abdurrahman'ın oradan giderek gizlenmesi babasından korktuğu içindir. Nitekim babası vaziyeti görünce hiddetlenerek Abdurrahman orada olmadığı halde ona söylenmiştir. Bunun sebebi de misafirlere ikramda kusur ettiği zannına kapılmasıdır. Buradaki çekingenliğin misafirlerden geldiğini anlayınca onları te'dib için «Yeyin, afiyet olmasın!» demiş ve yemekten yemeyeceğine yemin etmiştir. bunun beddua olmadığını, vaktinde yemedikleri için yemeğin midelerine iyi gelmeyeceğini haber vermekten ibaret olduğunu söylemişlerdir. yemeğin eksüeceği yerde artmakta olduğunu görünce Ebû Bekir (radıyallahü anh) da yemiş; yeminini kasdederek: «O ancak şeytandandı.» demiştir. Hazret-i Ebû Bekr:in yeminini bozması daha faziletli olanı yapmak içindir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadisinde: kimse bir şeye yemin eder de, başkasını ondan daha hayırlı görürse, o hayırlı gördüğünü yapsın. Yemininden dolayı da keffâret versin.» Ebû Bekr (radıyallahü anh)'in yemininden «Sizinle beraber yemem» yahut «Bu saatte» veya «Öfkeli iken yemem» mânâlarını kasdetmiş olması da mümkündür.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Misafire İkram Ve Onu Tercih Etmenin Fazileti Bâbı
5488-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Ebû'z-Zinad'an, âiiûeâ'ığim, onun da A'rac'dan, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kişinin yemeği üçe yeter. Uç kişinin yemeği de dörde yeter.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Az Yemekle Yardım Yapmanın Fazileti, İki Kişilik Yemeğin Üç Kişiye Yeteceği Ve Buna Benzer Şeyler Bâbı
5489-)
Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde haber verdi. H. Yahya b. Habîb de rivâyet etti. ki): Bize Ravh rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki: Câbir b. Abdillah'i şöyle derken işitmiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı: kişinin yemeği iki kişiye yeter; İki kişinin yemeği dört kişiye yeter; dört kişinin yemeği sekiz kişiye yeter.» buyururken işittim. rivâyetinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu» demiş. «İşittim» sözünü anmamıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Az Yemekle Yardım Yapmanın Fazileti, İki Kişilik Yemeğin Üç Kişiye Yeteceği Ve Buna Benzer Şeyler Bâbı
5490-)
Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki):. Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman, Süfyân'dan, o da Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen İbn Cüreyc'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Az Yemekle Yardım Yapmanın Fazileti, İki Kişilik Yemeğin Üç Kişiye Yeteceği Ve Buna Benzer Şeyler Bâbı
5491-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Ebû Küreyb ve İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. (Ebû., Bekr ile Ebû Küreyb: Bize rivâyet etti tâbirini kullandılar. Ötekiler: Bize Ebû Muâviye A'meş’den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Câbir'den naklen haber verdi, dediler.) Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kişinin yemeği iki kişiye yeter; iki kişinin yemeği de dört kişiye yeter.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Az Yemekle Yardım Yapmanın Fazileti, İki Kişilik Yemeğin Üç Kişiye Yeteceği Ve Buna Benzer Şeyler Bâbı
5492-)
Bize Kuteybe b. Saîd ile Osman b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Câ-bir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. kişinin yemeği îid kişiye yeler; iki kişinin yemeği dört kişiye yeter; dördün yemeği de sekiz kişiye yefer.» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî ve Tirmizî «Et'ime» bahsinde; Nesâî «Velîme»’de tahrîc etmişlerdir. El Mühelleb' diyor ki: «Bu hadîslerden murad ikramda bulunmaya ve aza kanaata teşviktir.» Yani maksat kifayet miktarına münhasır değildir. İki kişi yalnız kendilerine yetecek yiyecekleri olduğu halde üçüncü bir kimseyi yanlarına almalı, bu arada dördüncü biri gelirse onu da kabul etmeli, gelenlerin sayısına göre harekette bulunmalıdırlar. İbn Münzir: «Ebû Hüreyre hadisinden yemeği ynîraz yemeyip etrafına cemaat olmanın müstehab görüldüğü anlaşılıyor; çünkü bereket bundadır.» demiştir. Filvaki Taberanî'nin Hazret-i Abdullah b. Ömer'den rivâyet ettiği bir hadîste de: yeyin; ayrılmayın!..» buyurulmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Az Yemekle Yardım Yapmanın Fazileti, İki Kişilik Yemeğin Üç Kişiye Yeteceği Ve Buna Benzer Şeyler Bâbı
5493-)
Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ ve Ubeydullah b. Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya (Bu zât Kattan'dır), Ubeydullah'dan naklen haber verdi. ki): Bana Nâfi' İbnü Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi: yedi bağırsak içine, mü'min ise bir bağırsağa yer.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Müminin Bir Bağırsak İçine, Kafirin İse Yedi Bağırsağa Yemesi Bâbı
5494-)
Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme ile İbn Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ubeydullahrivâyet ettilet. H. Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd de Abdürrezzâk'dan rivâyet ettiler. ki): Bize Ma'mer, Eyyûb'dan naklen haber verdi, her iki râvi Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Müminin Bir Bağırsak İçine, Kafirin İse Yedi Bağırsağa Yemesi Bâbı
5495-)
Bize Ebû Bekr b. Hallâd El-Bahilî de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Vâkid b. Muhammed b. Zeyd'den rivâyet etti. O da Nâfi'i şöyle derken işitmiş: İbn Ömer bir fakir gördü de önüne tekrar tekrar yiyecek koymaya başlads. O da çok yemeye başladı. Bunun üzerine: Bu benim yanıma girmemelidir. Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: yedi bağırsak içine yemeli yer.» buyururken İşittim, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Müminin Bir Bağırsak İçine, Kafirin İse Yedi Bağırsağa Yemesi Bâbı
5496-)
Bana Muhammed b. Müsenna rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir ile İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir bağırsağa yer; kâfirse yedi bağırsağa yer.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Müminin Bir Bağırsak İçine, Kafirin İse Yedi Bağırsağa Yemesi Bâbı
5497-)
Btze İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. Ama İbn Ömer'i anmadı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Müminin Bir Bağırsak İçine, Kafirin İse Yedi Bağırsağa Yemesi Bâbı
5498-)
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bize Büreyd dedesinden, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: bir bağırsak içine yer; kâfirse yedi bağırsak içine yer.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Müminin Bir Bağırsak İçine, Kafirin İse Yedi Bağırsağa Yemesi Bâbı
5499-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdiilazîz (yani İbn Muhammed), Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarkilerin hadîsi gibi rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Müminin Bir Bağırsak İçine, Kafirin İse Yedi Bağırsağa Yemesi Bâbı
5500-)
Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize İshâk b. îsa rivâyet etti. ki): Bize Mâlik, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine kâfir bir misafir göndermiş. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona bir koyun sağılmasını emir buyurmuş. Koyun sağılmış, kâfir süt kabını (tamamca) içmiş. Sonra başka bir kab getirilmiş onu da içmiş, sonra başkası getirilmiş onu da içmiş. Ta ki yedi koyunun sütünü içmiş. Sonra sabahladığında müslüman olmuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun için (yine) bir koyun sağılmasını emir buyurmuş, fakat onun sütünü tamamıyle içememiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ı bir bağırsağa İçer; kâfir ise yedi bağırsağa içer.» buyurmuşlar. hadisleri Buhârî «Et'ıme» bahsinde; Ebû Hüreyre rivâyetini Nesâî «Velîme»'de; İbn Mâce «Kitâbu'l-Et'ıme»'-de tahrîc etmişlerdir. bu hadîslerden murad ne olduğunda ihtilâf etmişlerdir. Bâzılarına göre maksad darb-î meseldir. Bu darb-ı mesel'de mü'minin dünyaya gönül vermediği, kâfirin ise ona sımsıkı sarıldığı belirtilmektedir. Bazıları: «Burada maksad mü'minin yemeğe besmele ile başlamasıdır. Bundan dolayı şeytan ona ortak olamaz. Kâfir de besmele olmadığı için şeytan onun yemeğine iştirak eder. Bu sebeple çok yer» demişlerdir. Bir takım ulemâ tabiblerin mide ile beraber insanda yedi bağırsak olduğunu söylediklerini; işte aç gözlü kâfir besmele de çekmediği için bunların yedisini de doldurmadan doymadığını; mü'min muktesid olduğu ve besmele çektiği için, ona bir bağırsak dolusu yemeğin kâfi geldiğini söylemişlerdir. umumî değil de bazı mü'rninlerle bazı kâfirler hakkında vârid olması da mümkündür. Bu hususta daha başka sözler de söylenmiştir. rivâyetlerden maksat dünya varlığının azı ile kanâat etmeye teşvik az yemenin güzel ahlâktan ma'dud olduğunu, çok yemenin ise bunun zıddına delâlet ettiğini göstermektir. İbn Ömer Hazretlerinin çok süt İçen misafiri için: «Bu benim yanıma girmemelidir» demesi misafir küffara benzediği içindir. Böylesi ile bir zaruret ve hacet yokken düşüp kalkmak kerih görülmüştür. Bir de böyle bir kişinin içeceği sütle bir cemâatin ihtiyacını görmek mümkündür. Yedî koyunun sütünü içen ve ertesi sabah müslüman olan bu zâtın Sümâme b. Üsa1 olduğu rivâyet edilmiştir. Maamafih Nabra b. Ebi Nadra. Ebû Gazvan ve daha başka isimde biri olduğunu söyleyenler de vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Müminin Bir Bağırsak İçine, Kafirin İse Yedi Bağırsağa Yemesi Bâbı
5501-)
Bize Yahya b. Yahya ile Züheyr b. Harb ve İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. (Züheyr Haddesenâ tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Cerir haber verdi, dediler.) Cerir A'meş'den, o da Ebû Hâzim'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber vermiş. Ebû Hüreyre şunları söylemiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç bir yemeği hor görmemiştir, Bir şeyi arzu ederse yer; istemezse bırakırdı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Yemeğin Burunlanmaması Bâbı
5502-)
Bize Ahmed b. Yûnus da rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Süleyman El-A'meş bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Yemeğin Burunlanmaması Bâbı
5503-)
Bize Abd b. Humeyd dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk ile Abdulmelik b. Amr ve Ömer b. Sa'd Ebû Dâvud El-Haferî hepsi Süfyan'dan, o da A'meş'den naklen bu isnadla bu badısın benzerini haber verdiler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Yemeğin Burunlanmaması Bâbı
5504-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb, Muhammed b. Müsennâ ve Amru'n-Nâkıd rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Küreyb'indir. ki): Bize Ebû Muâviye haber verdi. ki): Bize A'meş Ca'de oğullarının azatlısı Ebû Yahya'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in asla bir yemeği burun-ladığını görmedim. Canı isterse onu yer, istemezse susardı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Yemeğin Burunlanmaması Bâbı
5505-)
Bize bu hadîsi Ebû Küreyb ile Muhammed b. MÜsennâ da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye A'meş'den, o da Ebû Hâzım'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivâyet ettiler. hadîsi Buhârî «Et'ıme» ve «Menâkıb» bahislerinde Ebû Dâvud ile İbn Mâce «Kitâbu'l-Et'ıme»'de; Tirmizî «Kitâbu'l-Birr»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. ayıplanması tuzu eksik, ekşisi fazla, fazla koyu, fazla duru ve pişmemiş gibi lâkırdılarla olur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz her hususta olduğu gibi, yemek âdabı hususunda da örnekti. Gerçi bir hadîste Keler etini yemediğini görmüştük, fakat bu onu beğenmeyip burunladığı için değil, bu yemeği arzu etmediğini haber vermekti. Yoksa kendileri dünya nimetlerinin hiç birini ayıplamamışlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Yemeğin Burunlanmaması Bâbı
5506-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e Nâfi'den dinlediğim, onun da Zeyd b. Abdillah'dan, onun da Abdullah b. Abdurrahman b. Ebî Bekr Es-Sıddık'dan, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Ümmü Seleme'den naklettiği su hadîsi okudum: (sallallahü aleyhi ve sellem): kabtan içen ancak ve ancak karnına cehennem ateşi şırıldatır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Su İçmede Ve Başka Hususda Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Erkek Ve Kadınlara Haram Kılınması Bâbı
5507-)
Bize bu hadîsi Kuteybe ile Muhammed b. Rumh da Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. H. hadîsi bana Alî b. Hucur Es-Sa'di dahi rivâyet etti. ki): Bize İsmâîl (yani İbn Uleyye) Eyyûb'dan rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. H. Ebî Bekr b. Ebî Şeybe ile Velîd b. Şûcâ' dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ali b. Müshir Ubeydullah'dan rivâyet etti. H. Muhammed b. Ebî Bekr El-Mukaddemi de rivâyet etti. ki): Bize Fudayl b. Süleyman rivâyet etti. ki): Bize Mûsa b. Ukhe rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Su İçmede Ve Başka Hususda Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Erkek Ve Kadınlara Haram Kılınması Bâbı
5508-)
Bize Şeyban b. Ferrûh dahi rivâyet etti. ki): Bize Cerîr (yani İbn Hazım) Abdurrahman Es-Serrâc'dan rivâyet etti. râvilerin hepsi Nâfi'den Mâlik b. Enes'in hadîsi gibi ve onun Nâfi’den olan isnadı ile rivâyette bulunmuşlardır. Alî b. Müshir Ubeydullah'dan naklettiği hadîsinde: ve altın kablardan yiyen veya içen...» ibaresini ziyade etmiştir. İbn Müshir'in hadîsinden başka bunların hiç birinin hadîsinde yemekle altının anıldığı yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Su İçmede Ve Başka Hususda Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Erkek Ve Kadınlara Haram Kılınması Bâbı
5509-)
Bana Zeyd b. Yezîd Ebû Ma'n Er-Rakkâşî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Asım, Osman'dan (yani İbn Mürre'den) rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Abdirrahman, teyzesi Ümmü Seleme’den rivâyet etti. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem): kim altın veya gümüş kabtan içerse, ancak ve ancak karnına cehennemden bir ateş şırildahr.» buyurdular. hadîsi Buhârî ile İbn Mâce «Kitâb'ul-Eşribe»'de Nesâî «Velîme» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Suyun akarken çıkardığı ses yani şırıltıdır. Ulemâ bu hadîsteki «nâr» kelimesinin mansub mu yoksa merfu mu okunacağında ihtilâf etmişlerdir. Muhakkıklardan Ezheri ile başkaları kat'iyyetle mansûb okunacağını söylemişlerdir. Ki: Zeccâc, Hattâbî ve ekser ulemâ bu kavli tercih etmişlerdir. Hadîsin üçüncü rivâyetinde bu kelimenin «naran» okunmuş olması da bunu te'yîd eder. Bu takdirde mânâ bizim terceme ettiğimiz gibi olur. Yani fiilin faili o kablardan su içendir. Merfû okunduğuna göre ise fiilin faili «nâr» kelimesi olur.'Bu takdirde cümlenin mânâsı: «Gümüş kabtan içen kimsenin karnında cehennem ateşi şırüdar» şekline girer. Her iki mânâya göre de altın ve gümüş kabtan içilen şeye ateş denilmesi netice ona vardığı içindir. Iyâz diyor ki: «Bu hadîsten murad ne olduğu hususunda ihtilâf edilmiştir. Bazıları: Bu, acem vb. milletlerin kâfir olan kırallarının akıbetini haber vermektir. Onların âdetleri altın ve gümüş kablardan içmekti. Nitekim başka bir hadîste Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): kablar dünyadta onların, âhirette. ise sizindir.» buyurmuş, dünyada onları kullananlar küffardır demek istemiştir. Ve yine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ipek elbise hakkında: ancak âhirette nasibi olmayan giyer.» buyurmuştur. Hadîsten murad müslümanları bundan nehy etmek olduğunu ve bu nehyi irtikâb edenin şu azabı hak edeceğini, ama bazan Allah'ın bundan af ederdiğini söyleyenler de vardır.» buradaki nehyin kâfir, müslim bütün altın, gümüş kullananlara şamil olduğunu söylemiş: -Çünkü sahih kavle göre küffâr şeriatın füru'u ile de muhatabdırlar.» demiştir. Maamafih mesele ihtilaflıdır. ve kadına altın, gümüş kablardan yeyip içmenin haram olduğuna ulema ittifak etmişlerdir. Yalnız İmâm Şafiî'nin eski bir kavline göre mekruh, Dâvud-u Zahiri Ve göre içmek, haram yemek caizdir. Nevevî, Şafiî mezhebinde olduğu halde: «Bu kavillerin ikisi de batıldır.» demektedir. Altın ve gümüşü yiyecek, içecek kablarından maada kaşık, çatal ve buhurdanlık gibi şeyler yapmak suretiyle kullanmak da haramdır. Bütün bu husûsatta kadın ve erkek mü-sâvî ise de zinet olarak kullanma hususunda ayrılırlar. Bir kimse altın veya gümüş kabtan abdest alsa fiilen günah işlemiş olmakla beraber ab-desti sahihtir. Ulemâ bu hususta da müttefiktir. Yalnız Dâvûd-u Zahirî bu abdestin sahih olmayacağına kaildir. Bittabî zaruret halinde sair zaruretlerde olduğu gibi, altın ve gümüşün kullanılması da caiz olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Su İçmede Ve Başka Hususda Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Erkek Ve Kadınlara Haram Kılınması Bâbı
5510-)
Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hayseme Eş'as b. Ebi'ş-Şa'sâ'dan naklen haber verdi. H. Ahmed b. Abdillah b. Yûnus da rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Eş'as rivâyet etti. ki): Bana Muâviye b. Süveyd b. Mukarrin rivâyet etti. ki): Bera' b. Âzib'in yanına girdim ve onu şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yedi şeyi emir, yedi şeyi de yasak etti: Bize hasta dolaşmayı, cenaze arkasından gitmeyi, aksıra-na teşmitfe bulunmayı, yeminin yahut yemin edenin bâr çıkarılmasını, mazluma yardımı, davet sahihine icabeti ve selâmı ifşa etmeyi emir buyurdu. Bize yüzükleri yahut altından yüzük takmayı, gümüş kabdan bir şey içmeyi, eğer yastıklarını, kass ipeklilerini, ipek, kalın ipek ve ibrişim giymeyi yasak etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı
5511-)
Bize Ebû'r-Rabi' El-Atekî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avane Eş'as b. Süleym'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız «Yeminin veya yemin edenin bâr çıkarılmasını» sözü müstesna! Çünkü o bu cümleyi hadîste anmamış, onun yerine: «Kayıbı ilân etmeyi» İfadesini koymuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı
5512-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Alî b. Müshir rivâyet etti. H. Osman b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Cerir rivâyet etti. İki râvi Şeybânî'den, o da Eş'as b. Ebi'ş-Şa'sa'dan bu isnadla Zü-heyr'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuş ve seksiz olarak «Yemini bâr çı-çarmayı» demiştir. O bu hadîste: içmeyi de yasak etti. Çünkü dünyada ondan içen âhirette içmez...» cümlesini de ziyâde etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı
5513-)
Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize İbn İdris rivâyet etti. ki): Bize Ebû İshâk Eş-Şeybânî ile Leys b. Ebî Süleym, Esas b. Ebi'ş-Şa'sa'dan isnadlarıyle haber verdiler. O Cerir ile İbn Müshir'in ziyâdesini anmamış. H. Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H. Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âmir El-Akedî haber verdi. H. Abdurrahman b. Bişr de rivâyet etti. ki): Bana Behz rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi dediler ki: Bize Şu'be, Eş'as b. Siileym'den yukarkilerin isnadı ve hadîsi mânâsında rivâyette bulundu. Yalnız: ifşa etmeyi» sözü müstesna! Çünkü o bunun yerine: almayı» dedi. Bir de: alîm yüzüğü yahut altın halkayı yasak etti.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı
5514-)
Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem ile Amr b. Muhammed rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Ss'âs b. Ebî'ş-Şa'sa'dan yukarkilerin isnadı ile rivâyette bulundu ve seksiz olarak: ifşa etmeyi emir ve altın yüzüğü yasak etti.» dedi. hadîsi Buhârî «Cenâiz» ve «Eşribe» bahislerinde tahrîc etmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in emir buyurduğu yedi şeyin baziları sünnet, bazıları farzdır. Hasta dolaşmak, cenaze arkasından yürümek teşmit ibrar-ı kasem sünnettirler. Mazluma yardım farz-ı kifâye, verilen selâmı aîmak bir kişiye farz-ı ayn, cemaata farz-ı kifâyedir. Aksıran kimseye «Yerhamükellah» demektir. Ve sünnet-i kifâyedir. Bazılarının söylemesiyle diğerlerinden sakıt olur. Teşmitin şartı aksıran kimsenin «Elhamdülillah» dediğini işitmektir. Kasem: Yemini bâr çıkarmak yani bozmayıp yemin üzere devam etmektir. Yalnız yemini bozmamak için dinî, dünyevî bir zarar korkusu veya bir mefsedet bulunmaması şarttır. Öyle bir şey bulunursa yemin bozulur. Ve keffâret verilir. icabetten murâd düğün daveti gibi yemekli davetlerdir. Bu hususta «Velîme» bahsinde izahat vermiştik. ifşa etmek, onu yaymak, tanıdık olsun olmasın her din kar-leşine boî bol vermektir. Nitekim bir hadîste: tanımadığın herkese selâmı verirsin.» buyurulduğunu iman Jahsinde görmüştük. ilândan bulunan mahn kalabalık yerlerde tarifi kasdedildiğini lahî yerinde görmüştük. yastıkları kadınların kocalar için ipekten veya yünden dokudukları bir nevi ufak kilimdir. Bunu hassaten atın eğeri üzerine yayar-larmiş. İçerisini pamuk veya yapağı ile doldurdukları da olurmuş. O âdet acemlerden alınmadır. Ve ulemanın beyanına göre ipekten yapılırsa kullanılması erkeklere her zaman ve her yerde haramdır. İpekten yapılmadığı takdirde kullanılmasında beis yoktur. veya hadîs ulemasının kıraatine göre Kıss ipeklileri Mısır'da Kass denilen yerde dokunan çizgili ipek kumaşlarmış. Bu yer bugün harabedir. Kalın ipekli; Dîbac: İnce ve ibrişim ipeklidir. yüzük erkeklere bil icma haramdır. İpek elbise de öyledir. Ancak bazı müstesna hallerde ipek elbiseye cevaz verilmiştir ki, bunlar fıkıh kitaplarından Öğrenilebilir. Kadınlara altın yüzük ve ipeğin envai mubahtır. Bu hususta kadının evli olup olmaması, ihtiyarı genci, zengini fakiri müsavidir. Kâdî Iyâz bazı ulemadan ipeğin erkeklere de helâl olduğunu, İbn Zübeyr'den ise bilâkis hem kadınlara, hem erkeklere haram kılındığını, sonraları kadınlara mubah, erkeklere haram olduğuna icma akdedildiğini rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı
5515-)
Bize Saîd b. Amr Sehl b. İshâk b. Muhammed b. Eş'as b. Kays rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. ki): Ben onu Ebû Ferve'den dinledim. Abdullah b. Ukeym'den işitmiş olarak söylüyordu. Abdullah Şöyle dedi: ile beraber Medâin'de bulunuyorduk. Huzeyfe su istedi de ona köy muhtarı gümüşten bir kab içinde içecek getirdi. Huzeyfe onu atıverdi ve şunu söyledi. Size haber veriyorum ki, ben bu adama bana bu kabtan su vermemesini emrettim. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ve gümüş kabtan su içmeyin! Diba ve ipeği de giymeyin! Çünkü bunlar dünyada onların; âhirette, kıyâmet gününde İse sizindir.» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı
5516-)
Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Ebû Fervete’l-Cühenî'den rivâyet etti. ki): Ben Abdullah b. Ukeym'i şunu söylerken işittim: Huzeyfe'nin yanında idik...» yukarki hadîs gibi rivâyette bulunmuş; yalnız bu hadîste: «Kıyâmet gününde...» kaydını anmamıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı
5517-)
Bana Abdü'l-Cebbar b. Alâ' dahi rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Necih evvelâ Mücâhid'den, da İbn Ebî Leylâ'dan, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti, sonra ki): Bize Yezîd rivâyet etti, o da bu hadîsi İbn Ebî Leylâ'dan, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti; sonra ki): Bize Ebû Ferve rivâyet etti. ki): Ben İbn Ukeym'den dinledim. Ve zannettim ki, bni Ebî Leylâ onu ancak İbn Ukeym'den dinlemiştir. İbn Ukeym Şöyle dedi: «Huzeyfe ile beraber Medâin'de idik...» yukarki hadîs gibi rivâyet etmiş, yalnız «Kıyâmet gününde.,.» ememiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı
5518-)
Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî dahi rivâyet etti. ki): fize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Hakem'den rivâyet etti. da Abdurrahman'dan (yani İbn Ebî Leylâ'dan) dinlemiş. Abdurrahman şunu söylemiş: Ben Huzeyfe Medâin'de su isterken yanında idim. Ona bir insan gümüşten bir kabla geldi... bu hadîsi İbn Ukeym'in Huzeyfe'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında nakletmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı
5519-)
Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. H. İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Adiyy rivâyet etti. H. Abdurrahman b. Bişr de rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. râvilerin hepsi Şu'be'den Muâz'ın hadîsi gibi ve onun isnadı ile rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız başına Muâz'dan gayrî hiç bîri bu hadîste Huzeyfe'ye şahid oldum, dememişlerdir. Onlar yalnız: «Huzeyfe su istedi» demişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Elbise Ve Zinet
Konu: Erkek Ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu Ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı