Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
4016-)
Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Mâlik b. Enes, Dâvûd b. Husayn'dan naklen haber verdi. Ona da İbn Ebî Ahmed'in âzâdlısı Ebû Süfyân haber vermiş ki, kendisi Ebû Saîd-i Hudrî'yi şunu söylerken işitmiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) müzahene ile münâkaleyi yasak etti. Müzâbene hurmanın üzerindeki meyveyi satın almak; muhâkale de yeri kiraya vermektir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4017-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû'r-Rabî' el-Atekî rivâyet ettiler. Ebû'r-Rabî' (Bize rivâyet etti) tâbirini kullandı. Yahya ise: Bize Hammâd b. Zeyd, Amr'dan naklen haber verdi, dedi. Amr ki: Ben İbn Ömer'i şunu söylerken işittim: vaktiyle muhaberede bir beis görmezdik. Nihayet geçen sene Râfi', Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in onu yasak ettiğini söyledi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4018-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Alî b. Hucr ile îbrâhîm b. Dînâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bûe İsmâîl yani İbn Uleyye, Eyyûb'dan rivâyet etti. H. İshâk b. îbrâhîm dahi rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. râvilerin hepsi Amr b. Dinar'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. İbn Uyeyne hadîsinde: «Bundan dolayı biz onu terk ettik» cümlesini ziyade etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4019-)
Bana Alî b. Hucr rivâyet etti. ki): Bize îsmâîl, Eyyûb'dan, o da Ebû'l-Halü'den, o da Mücâhid'den naklen rivâyet etti. Dedi ki î Ömer: Vallahi Nâfi' bizi arazîmizin faydasından menetti, dedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4020-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey', Eyyûb'dan, o da Nâfi'den naklen haber verdi. (Nâfî' Şöyle dedi): İbn Ömer tarlalarını Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde, Ebû Bekr, Ömer ve Osman'ın Emirlikleri ile Muâviye'nin hilâfetinin ilk zamanlarında kiraya verirdi. Nihayet Muâviye'nin hilâfetinin sonunda duydu ki, Râfi' b. Hadîc bu hususta Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yasak ettiğine dâir hadîs rivâyet ediyormuş! Ben de yanında olduğum halde hemen onun yanına girerek sordu. Râfi': Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ekinliklerin kiraya verilmesini yasak ediyordu; dedi. Bunun üzerine İbn Ömer artık bu işten vaz geçti. Bir daha kendisine bu mesele sorulursa: Râfi' b. Hadîc Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);'in bunu yasak ettiğini söyledi; derdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4021-)
Bize Ebû'r-Rabî' ile Ebû Kâmil rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd rivâyet etti. H. Alî b. Hucr da rivâyet etti. ki): Bize İsmail rivâyet etti. Her iki râvi Eyyûb'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir., İbn Uleyye hadîsinde: «Artık bundan sonra İbn Ömer bu işi terk etti; tarlalarını kiraya vermiyordu!» cümlesini ziyâde etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4022-)
Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den rivâyet etti. Şöyle dedi: Ömer'le birlikte Râfi' b. Hadîc'e gittim. Rafi' Balat'da İbn Ömer'in yanına gelerek ona Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ekinlikleri kiraya vermekten nehî buyurduğunu haber verdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4023-)
Bana İbn Ebî Halef ile Haccâc b. Şâir rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Zekeriyyâ b. Adiy rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Amr, Zeyd'den; o da Hakem'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi, ki İbn Ömer Râfi'e gelmiş. O da bu hadîsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4024-)
Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Hüseyn yani İbn Hasan b. Yesâr rivâyet etti. ki): Bize İbn Avn, Nâfi'den naklen rivâyet etti ki, İbn Ömer toprağı kiraya veriyormuş. Nâfi' ki: Sonra Râft b. Hadic'in bir hadîs rivâyet ettiğini duydu. Hemen beni alarak onun yanına gitti. O da amcalarının bazısından rivâyette bulundu. Bu hadîste Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen onun yeri kiraya vermekten nehî buyurduğunu söyledi. Bunun üzerine İbn Ömer bu işi bıraktı; ve tarlayı kiraya vermez oldu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4025-)
Bu hadîsi bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Hârûn rivâyet etti. ki): Bize İbn Avn bu isnâdla rivâyette bulundu; ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen amcalarının bâzılarından ona hadîs rivâyet etti, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4026-)
Bana Abdülmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl b. Hâlid, İbn Şibâb'dan rivâyet etti ki, Şöyle dedi: Bana Salim b. Abdillâh haber verdi ki, Abdullah b. Ömer arazîsini kiraya verirmiş. Nihayet Râfi1 b. Hadîc-i Ensârî'nin yeri kiralamaktan nehî ederdiğini duymuş. Abdullah onunla buluşarak: Ey İbn Hadic! Sen yerin kiraya verilmesi hususunda Rcsülüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den ne gibi hadîs rivâyet ediyorsun? demiş. Râ-fi' b. Hadic: İki tane amcamdan —ki ikisi de Bedir gazasına iştirak etmişlerdir— bu belde halkına rivâyet ederlerken işittim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yeri kiraya vermekten nehî buyurmuş; cevabını vermiş. Vallahi ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde yerin kiraya verilirdiğini biliyorum; demiş. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu hususta kendinin bilmediği bir hüküm ihdas etmiş olmasından korkarak yeri kiraya vermekten vaz geçmiş. (radıyallahü anh) hadîsini Buhârî «Müzârea» ve «Hibe» bahislerinde; Nesâî «Müzârea»da; İbn Mâce «Ahkâm»da; Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Müzârea»da; İbn Mâce «Ahkâm»da; Ebû Said (radıyallahü anh) hadîsini Buhârî «Buyû'J» bahsinde; İbn Mâce «Ahkâm-da; Râfi' b. Hadîc hadîsini Buhârî «Müzârea»da muhtelif râvilerden tah-rîc etmişlerdir. rivâyetlerin mecmuundan anlaşılan mânâ şudur: Ashâb-ı kirâm tarlalarım ekiciye verirlerdi. Tohum ekiciye ait olur; su altı yahut tarlanın münbit yerlerinden bir parçası sahibine, geri kalan yerleri ekiciye bırakılırdı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu menetti. Çünkü taraflardan biri için zararlı olması melhuzdur. Birine ayrılan yerin mahsul getirmemesi veya mahsulünün telef olması mümkündür. şerifte zikri geçen: «Onu dîn kardeşine ektirsin.» «Dîn kardeşine bahşetsin.» ifadelerinden murâd: Tarlayı bir müslümana emaneten vermek, karşılığında bir şey almamaktır. Buna Araplar «menîha» derler ki, birkaç bâb sonra buna dair hadîsler ayrıca görülecektir. yahut «Mâzeniyyat» dere boylan demektir. Bazıları: Dere boylarında yetişen mahsuldür; demiş, bir takımları da: Ark kenarında yetişen mahsul olduğunu söylemişlerdir. Kelime Arapça değildir. diyor ki: «Ulemâ arazînin kiraya verilmesi hususunda ihtilâf etmişlerdir. ile Hasan-ı Basrî arazîyi ister zahire mukabilinde, ister altın veya gümüşle yahut çıkan mahsulün bir kısmı karşılığında olsun hiç bir suretle kiraya vermenin caiz olmayacağına kaildirler. Çünkü yeri kiraya vermekten nehî eden hadîs mutlaktır. Şafiî, Ebû Hanîfe ve diğer birçok ulemâ yerin altın, gümüş, zahîre, elbise ve diğer eşya karşılığında kiraya verile-Dileceğini söylemişlerdir. îcâr bedelinin ekin cinsinden olup olmaması hükmen müsavidir. Ancak çıkan mahsulün üçte biri veya dörtte biri gibi bir cüz'ü mukabilinde îcân caiz değildir; bu muhabere olur. Muayyen bir parçanın tarla sahibi için ekilmesini şart koşmak da caiz değildir. yer icarının yalnız altın ve gümüşle caiz olduğunu söylemiş; İmâm Mâlik: «Altın, gümüş ve saire ile caiz, ancak zahire mukabilinde îcâr caiz değildir.» demiştir. Ahmed ile Hanefîler'den Ebû Yûsuf, Muhammed b. Hasen, Mâlikîler'den bir cemaat ve diğer bir takım ulemâya göre yeri altın, gümüş mukabilinde kiraya vermek ve mahsulün üçte biri, dörtte biri gibi bir cüz'ü karşılığında müzârea yapmak caizdir. Muhakkik ulemâmızdan İbn Şüreyh, İbn Huzeyme, Hattâbî ve başkalarının kavilleri bu olduğu gibi, muhtar ve müreccah olan da budur...» A'zam'la şafiî'nin delilleri, altın, gümüş ve emsali şeylerle tarla icarının caiz olduğunu bildiren Râfi' b. Hadîc ve Sabit b. Dahhâk hadîsleridir. Onlar Bâbımız rivâyetlerini iki şekilde te'vîl etmişlerdir. te'vîle göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) 'in nehyi su boylarının veya tarlanın münbit yerinden bir parçasının mal sahibine tahsis edilmesine yahut mahsulün üçte biri, dörtte biri gibi, bir cüz'ü mukabilindeki îcâra hamledilir. Nitekim râviler de bu şekilde tefsirde bulunmuşlardır. te'vîle göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nehyi kerâhet-i tenzîhîyye ve tarlanın emaneten verilmesi lüzumuna irşâd mânâsına hamlolunur. «Hadislerin arasını bulmak için bu te'vîller yahut bunlardan biri mutlaka lâzımdır.» diyor. bir kısmı mukabilinde yerin kiralanması meselesinde Tabiînden Atâ, Mücâhid, Mesrûk, Şa'bî, Tâvûs, Hasan-ı Basrî, İbn Şîrîn, Kâsım b. Muhammed ve Hanefîler'den İmâm Züfer'in mezhepleri de İmâm A'zam'la şafiî'nin kavilleri gibidir. Hazm’in beyânına göre ashâb-ı kirâmdan Ebû Bekr , Ömer, Osman, Alî b. Ebî Tâlib, Abdullah b. Ömer, Sa'd, Abdullah b. Mes'ûd, Habbâb, Huzeyfe ve Muâz b. Cebel (radıyallahü anh) hezerâtı ile tabiînden Abdurrahmân b. Yezîd, İbn Leylâ, Süfyan-ı Sevrî ve Evzâî çıkan mahsulün bir kısmı mukabilinde tarlayı kiraya vermeyi caiz görmüşlerdir. Ahmed'le İshâk tohumun tarla sahibine, hayvan ve ziraat âletlerinin kiracıya âit olduğunu söylemişler; hadîs ulemasından bazıları ise tohum kimden olursa olsun cevaz vermişlerdir. Hanefîler'in fıkhında bu hususta tafsilât vardır. b. Hadîc (radıyallahü anh) rivâyetinde Hazret-i Abdullah b. Ömer'in Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Muâviye (radıyallahü anh) zamanlarında tarlalarını kiraya verdiği bildirilmekte, bu meyanda Hazret-i Ali’den bahsedilmemesi dikkati çekmektedir. Bazıları buna «İbn Ömer'in onu zikretmemesi, ona bey'at etmediği içindir.» diye cevap vermişlerse de Aynî: «İhtimal onun zamanında kira ile ziraat yapılmamıştır. » şeklinde cevap vermenin daha yerinde olduğunu söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Kiraya Verme Bâbı
4027-)
Bana Alî b. Hucr Es-Sa'dî ile Yâkûb b. İbrahîm rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmâîl yani İbn Uleyye, Eyyûb'dan, o da Ya'lâ b. Hakîm'den, o da Süleyman b. Yesârdan, o da Râfi' b. Hadîc'den naklen rivâyet etti. Râfi' Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında arazîye mühâkale yapar; onu üçte birle, dörtte birle ve muayyen miktar zâhîre ile kiraya verirdik; Derken bir gün bize amcalarımdan bit zât gelerek: Bize faydalı olan bir işten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi nehi buyurdu; ama Allah ve Resûlüne itaat bizim için daha faydalıdır: Arazîye muhâkale yaparak üçte birle, dörtte birle ve muayyen miktar zahire ile kiraya vermeyi bize yasak etti. Ve arazî sahibine yerini ya ekmesini yahut ektirmesini emir buyurdu; kiraya vermeyi ve bundan başkasını kabul etmedi, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Zahire Mukabilinde Kiraya Verme Bâbı
4028-)
Bize bu hadîsi Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan naklen haber verdi. ki): Bana Ya'lâ b. Bakîm yazdı. ki): Süleyman b. Yesar'ı, Râfi' b. Hadîc'den naklen rivâyet ederken dinledim. Râfi' Şöyle dedi: bir arazîye muhâkale yapar; onu üçte bîrle, dörtte birle kiraya verirdik...» Bundan sonra râvi, İbn Uleyye hadisi gibi rivâyette bulunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Zahire Mukabilinde Kiraya Verme Bâbı
4029-)
Bize Yahya b. Habîb rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. H. Amr b. Alî de rivâyet etti. ki): Bize Abdülâlâ rivâyet etti. H. İshâk b. îbrâhîm dahi rivâyet etti. ki): Bize Abde haber verdi. râvilerin hepsi İbn Ebî Arübe'den, o da Yala b. Hakim'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Zahire Mukabilinde Kiraya Verme Bâbı
4030-)
Bana bu hadîsi Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize Sbni Vehb haber verdi. ki): Bana Cerîr b. Hâzim, Ya'lâ b. Hakîm'den bu isnadla, o da Râfi' b. Hadîc'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi. Ama: «Amcalarından birinden» demedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Zahire Mukabilinde Kiraya Verme Bâbı
4031-)
Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Müshir haber verdi. ki): Bana Yahya b. Hamza rivâyet etti. ki): Bana Ebû Amr Evzâî, Râfi' b. Hadîc'in âzâdlısı Ebû'n-Necâşî'den, o da Râfi'den, o da amcası Zuhayr'dan naklen rivâyet etti. Râfi' Şöyle dedi: bana gelerek: Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize faydalı olan bir şeyi bize yasak etti; dedi. Ben: Ne o? Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in söylediği şey haktır; dedim. Bana: Ekinliklerinizi ne yapıyorsunuz? diye sordu. Ben de: Biz onları kimi dere boyları bizim olmak üzere, kimi de birkaç yük kuru hurma veya arpa mukabilinde îcâra veriyoruz yâ Resûlallah! dedim. (sallallahü aleyhi ve sellem): yapmayın! Onları ya kendiniz ekin; yahud ektirin; veyahud (kimseye vermeyip) sahib olun!» buyurdular, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Zahire Mukabilinde Kiraya Verme Bâbı
4032-)
Bize Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdi, İkrime b. Ammâr'dan, o da Ebû'n-Necâşî'den, o da Râfi'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu isnadla rivâyette bulundu. Yalnız «Amcası Zuhayr'den» ifâdesini zikretmedi. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Muzarea» bahsinde; İbn Mâce «Ahkâm»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. bir rivâyetinde kira bedeli olarak «rubuf» yani dörtte bir, diğer rivâyetinde bunun yerine «rabî'» yani dere, ırmak sözleri kullanılmıştır. Bunların ikisi de sahihtir. Çünkü kira bedeli ya mahsulün üçte biri, dörtte biri olur yahut su boyları veya tarlanın münbit yerleri sahibine tahsis edilirdi.' şerif mahsulün bir kısmı mukabilinde tarlayı îcâra vermeyi tecvîz etmeyenlerin delîllerindendir. Ulemânm bu husustaki kavilleri az yukarıda görülmüştü.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Yeri Zahire Mukabilinde Kiraya Verme Bâbı
4033-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e: Rabîa b. Ebî Abdirrahmân'dan dinlediğim, onun da Hanzale b. Kays'dan rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Râfi' b. Hadîc'e arazînin îcân meselesini sormuş da Râfi': Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arazîyi îcâra vermeyi yasak etti; cevabını vermiş. Hanzale ki: Bunun üzerine ben: Altın ve gümüşle mi (verilecek)? diye sordum. Râfi': Altın ve gümüşe gelince: Onlarda bir beis yoktur; dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Abziyi Altın Ve Gümüşle Îcar Bâbı
4034-)
Bize İshâk rivâyet etti. ki): Bize Îsâ b. Yûnus haber verdi, ki): Bize Evzâî, Rabîa b. Ebî Abdirrahmân'dan rivâyet etti. ki): Bana Hanzale b. Kays el-Ensârî rivâyet etti. ki): b. Hadic'e arazîyi altın ve gümüşle kâr meselesini sordum da: Onda bir beis yoktur; halk Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında su boyları, ark başları tarla sahiplerine tahsis edilmek veya ekinden bir şeyler vermek şartiyle îcâr yaparlar; kimi birine aid olan yer telef olur, ötekinin hissesi selâmette kalır; kimi ötekinin hissesi kurtulur, berikininki telef olurdu. Halk için bundan başka îcâr şekli yoktu îşte bu sebepten dolayı ondan nehî buyuruldu. Ama malûm ve garantili bir şey olursa onda beis yoktur, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Abziyi Altın Ve Gümüşle Îcar Bâbı
4035-)
Bize Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Yahya b. Saîd'den, o da Hanzale-i Zürakı'den naklen rivâyet etti ki, Hanzale. Râfi' b. Hadîc'i şunu söylerken işitmiş: Ensârm en çok tarla sahibi olanların dandik. Yeri, şurası bizim, şurası kiracıların olmak şartiyle îcâr ederdik. Çok defa da birinin yeri mahsul getirir; Ötekininki getirmezdi. Bundan dolayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi bundan nehî buyurdu; ama gümüşle icardan neh-yetinedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Abziyi Altın Ve Gümüşle Îcar Bâbı
4036-)
Bize Ebû'r-Rafi' rivâyet etti. ki): Bize Hammâd rivâyet etti. H. İbn Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Bârûn rivâyet etti. raviîcr Kep birden Yahya b. Saîd'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivâyet etmişlerdir. bu hadîsi biraz lâfız farkiyle «Müzârea» bahsinde tahrîc etmiştir. Hadîs-i şerîf, tarlanın altın veya gümüş mukabilinde îcâr edilebileceğine kâil olan cumhûru ulemânın delillerindendir. Bâzılarının buna da cevaz vermeyip: «Arazî mutlak surette icar edilemez» dediklerini az yukarıda görmüştük. Râfi'in bu mesele hakkındaki cevabı ya kendi içtihadıdır; yahut Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğini nassan rivâyet etmiştir. Mahsul mukabilinde îcân meneden hadîste altınla gümüşün dâhil olmadığını bildiği için bu cevâbı vermiş olması da muhtemeldir. Battal (-444): «Arazîyi altın ve gümüşle îcârın caiz olduğu Râfi'den merfu' hadîsle sübût bulmuştur.» demiştir. Saîd b. Zeyd'den rivâyet olunan bir hadîste: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) arazîyi altın ve gümüşle kiraya vermemizi emir buyurdu.» denilmektedir. İbn Abbâs (radıyallahü anh)'ın dahi: «Sizin yapacağınız en güzel iş, boş arazîyi altın veya gümüşle kîrâlamanızdir.» dediğini Vekî' «Mûsannef»inde mevsûl olarak rivâyet etmiştir. İbn Münzir ashâb-ı kirâmın bunun cevazına ittifak ettiklerini söyler. Tirmizî'nin Hennâm tarikiyle rivâyet ettiği Râfi' b. Hadîc hadîsinde «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize faydalı olan bir işten (yani) birimizin arazîsi olursa onu getirdiği mahsulün bir kısmı mukabilinde yahut gümüşle kiraya vermekten bizi neh-yetti ve: Bir hanginizin yeri varsa onu ya dîn kardeşine bahşetsin, yahut eksin!., buyurdu.» deniliyorsa da bu hadîs zaiftir. Râvilerinden Ebû Bekr b. Ayyaş hakkında söz edilmiştir. Nesâî mezkûr hadîsin mürsel olduğunu söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Abziyi Altın Ve Gümüşle Îcar Bâbı
4037-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâhid b. Ziyâd haber verdi. H. Ebû Bekr b. Ebi Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Alî b. Müshir rivâyet etti. Her iki râvi, Şeybânî'den, o da Abdullah b. Sâib’den naklen rivâyette bulunmuşlardır. Abdullah b. Sâib Şöyle dedi: b. Ma'kıl'e müzâreayi sordum da şunu söyledi: Bana Sabit b. Dahhâk haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müzâreadan nehî buyurmuştur. Ebî Şeybe'nin rivâyetinde: «Ondan nehî buyurdu» denilmiştir, İbn Sâib: «Beri İbn Ma'kıl'e sordum.» demiş; Abdullah'ın ismini söylememiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Müzaefa Ve Müacere Hakkında Bir Bab
4038-)
Bize İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Hammad haber verdi. ki): Bize Ebû Avâne, Süleyman-ı Şeybâ-nî'den, o da Abdullah b. Sâib'den naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: b. Ma'kil'in yanına girerek ona müzâreayı sorduk. ki): Sâbifin söylediğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müzâ-readan nehî, mfiâcereyi ise emir buyurmuş ve: «Onda bir beis yoktur.» demiş. Çiftçilik mânâsına gelen zirâattan alınmıştır. Buna Hanefîler muhabere ve münâkale de derler. Kelimenin müşareket bildiren (mufâale) Bâbından kullanılması, şeriat ıstılahında: tarla sahibi İle kiracı arasında mahsulün bir kısmını sahibine vermek şartiyle yapılan bir akid olduğu içindir. Tarlalarını birbirlerine para ile îcâr etmektir. A'zam'la İmâm Züfer'e göre müzârea bâtıldır; hiç bir suretle caiz değildir. Bu hüküm mahsulün bir kısmı mukabilinde arazîyi kiralamaktan nehî eden hadîsle neshedilmiştir. İmâm Ebû Yûsuf la Muhammed b. Hasan'a göre müzârea caizdir; ancak onlara göre de sahîh olmak için birçok şartlan vardır. Bunlar için fıkıh kitaplarına müracaat etmelidir. Fetva imâmeynin (Ebû Yûsuf'la Muhammed) kavline göredir. Müzârea hususunda ulemânın ihtilâfını az yukarıda görmüştük. «Müsâkaat» bahsinde bu meseleye biraz daha temas edeceğiz.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Müzaefa Ve Müacere Hakkında Bir Bab
4039-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti, ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Amr'dan rivâyet etti ki, Mücâhid Tâvûs'a; Haydi seninle Râfi' b. Hadîc'in oğluna gidelim de babasının Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den ona naklettiği hadîsi kendisinden dinle! demiş. Tavus onu (bundan) menetmiş. ki): Vallahi ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muhabereden nehî buyurduğunu bilsem onu yapmazdım. Lâkin bana bunu onlardan daha iyi bilen biri (yani İbn Abbâs) rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): adamın yerini dîn kardeşine menîha olarak vermesi, onun karşılığında malûm bir ücret almasından daha hayırlıdır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Meniha Olarak Verilen Yer Bâbı
4040-)
Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Amr'dan; İbn Tâvûs da Tâvûs'dan naklen rivâyet etti ki. Tâvûs muhabere yapıyormuş.. Amr ki: Ona: Yâ Ebâ Abdirrahmân! Şu muhabereyi bıraksan iyi edersin; çünkü ashâb Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muhabereden nehî buyurduğunu söylüyorlar; dedim. Bunun üzerine Tâvûs: Ey Amr! Bana bunu onların en iyi bileni (yani İbn Abbâs) haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) muhabereyi yasak etmemiş; ancak: (yerini) dîn kardeşine menîha olarak vermesi, onun karşılığında malûm bir ücret almasından daha hayırlıdır.» buyurmuşlar, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Meniha Olarak Verilen Yer Bâbı
4041-)
Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Sekafi. Eyyûb'dan naklen rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim de rivâyet ettiler. Bunların hepsi Vekî'rîan, o da Süfyân'dan naklen rivâyet etmiş. H. Muhammed b. Rumh dahî rivâyet etti. ki): Bize Leys, Ibnî Cüreyc'den naklen haber verdi. H. Alî b. Hucr da rivâyet etti. ki): Bize Fadl b. Mûsâ, Şerîk'den, o da şu'be'den rivâyet etti. râvilerin hepsi Amr b. Dinar'dan, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarıki-lerin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Meniha Olarak Verilen Yer Bâbı
4042-)
Bana Abd b. Humeyd ile Muhammed b. Râfi' rivâyet ettiler. Abd (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. İbn Râfi' İse: Bize Abdürrezzâk rivâyet etti, dedi. Abdürrezzâk: Bize Ma'mer, İbn Tâvûs'dan, o da babasından, o da İbn Ab bas "dan naklen haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): yerini dîn kardeşine menîha olarak vermesi, o yere karşılık şunu ve şunu (malûm bir şeye işaret ederek) almasından kendisi için daha hayırlıdır.» buyurmuşlar. ki: «İbn Abbâs: O hakidir; o Ensarın diliyle münâkaledir.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Meniha Olarak Verilen Yer Bâbı
4043-)
Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Ca'fer er-Rakkî haber verdi. ki): Bize Ubeydullah b. Amr, Zeyd b. Ebî Üneyse'den, o da Abdülmelik b. Zeyd'den, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti ki: kimsenin arazîsi olursa, şüphesiz onu dîn kardeşine menîha olarak vermesi daha hayırlıdır.» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Müzârea» bahsinde; Ebû Dâvûd «Buyû'»da; Tirmizî ile İbn Mâce «Ahkâm »da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Bir müddet sütünden ve yününden istifade ederek sonra tekrar sahibine iade şartiyle bir kimseye verilen koyun veya devedir. Kazzâz'in nakline göre menîha yalnız koyunla deveden olur. Ebû Ubeyd Araplar arasında menîhanm iki suretle yapıldığını söyler. Birinci surete göre menîha: Bir malı birine bağışlamaktır. İkinci surete göre ise bir deve veya koyunu bir müddet istifade için birine verip sonra tekrar geri almaktır. Bu kelimenin asıl mânâsı bağıştır. Burada da yeri başkasına muvakkaten bağışlamak; ücretsiz vermek mânâsına kullanılmıştır. şerifte muhabere kelimesi müzârea mânâsında kullanılmıştır. Nitekim Tirmizî'nin rivâyetinde muhabere yerine müzârea denilmiştir. Zâten bunların Hanefîler'ce aynı mânâya geldiklerini yukarıda görmüştük. rivâyette Tâvûs'un (onlar) diye işaret ettiği ashâbtan mu-râd: Râfi' b. Hadîc, amcaları ve Sabit b. Dahhâk, Câbir b. Abdillâh ile onlardan rivâyet edenlerdir. ki, ashâb-ı kirâmdan Bazıları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muhabereyi yasak ettiğini rivâyet etmişler; buna mukabil İbn Abbâs (radıyallahü anh) yasak etmediğini söylemiştir. Zahiren bu iki rivâyet birbirine zıd ise de hakikatte aralarında zıddiyet yoktur. Çünkü yasak edilen muhabere fâsid şartlarla yapılandır. Fâsid şartlarla yapılmayan muhabere yasak değildir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) am anlatmak istediği de budur. Bâzılarına göre «muhabereyi yasak etti» rivâyetiyle kerâhet-i tenzîhiyye, «yasak etmedi» rivâyetiyle de bu işin haram olmadığı kastedilmiştir. bu rivâyetlerdeki nehî, muhabere haram olduğu için değil, müslümanlar araşma fitne fesad girmesini önlemek içindir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarlaların ücretsiz olarak emaneten verilmesini bunun için emir buyurmuştur. Zira ashâb arasında tarla ücreti yüzünden anlaşmazlıklar çıkardı. Hattâ kavga edip döğüşenler olmuştu. Tahâvî'nin Hazret-i Zeyd b. Sabit'ten rivâyet ettiği bir hadîste şöyle deniliyor: Dedi ki; Allah Râfi' b. Hadîc'i affetsin! Vallahi ben hadîsi onlardan dahi iyi biliyordum. Mesele şundan ibaretti: Ensârdan iki zât Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldiler. Bunlar döğüşmüşlerdi. (sallallahü aleyhi ve sellem) de: ki hâliniz budur; öyleyse ekinlikleri kiraya vermeyin.» buyurdular. Râfi' (yalnız) «Ekinlikleri kiraya vermeyin» dediğini işitmiş. hadîs hakkında Tahâvî şunları söylemiştir: «işte Zeyd b. Sabit!.. Haber veriyor ki, Râfi'in işittiği (ekinlikleri kiraya vermeyin) hadîsindeki nehî bu işn haram olduğunu beyân için değil, ashabın aralarına şer girmesinden çekindiği içinmiş.» Zeyd b. Safait (radıyallahü anh) hadîsini Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce de tahrîc etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Alış Verişler
Konu: Meniha Olarak Verilen Yer Bâbı
4044-)
Bize Ahmed b. Hanbel ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Yahya yani el-Kattân, Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nâfi', İbn Ömer'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber halkına, orada çıkan meyve veya ekinin yarısı karşılığında muamele yapmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Meyve Ve Ekinin Bir Kısmı Mukabilinde Müsakaat Ve Muamele Bâbı
4045-)
Bana Alî b. Hucr es-Sa'dî rivâyet etti. ki): Bize Ali yani İbn Müshir rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi. İbn Ömer Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'i, çıkan meyve veya ekinin yarısı mukabilinde verdi. Zevcelerine her sene kuru hurmadan seksen, arpadan yirmi vesk olmak üzere yüz vesk veriyordu. Ömer hilâfete geçince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerini ya kendilerine arazî ve su bölmek yahut her yıl onlara veskları ödemek şartiyle muhayyer bıraktı. Onlar muhtelif hareket ettiler. Bâzısı arazî ile suyu, bâzısı da her yıl vesklerin verilmesini ihtiyar ettiler. Âişe ile Hafsa, arâ-tî ve suyu ihtiyar edenlerdendi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Meyve Ve Ekinin Bir Kısmı Mukabilinde Müsakaat Ve Muamele Bâbı
4046-)
Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah rivâyet etti. ki): Bana Nâfi', Abdullah b. Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber halkına oradan çıkan ekin veya meyvenin yarısı mukabilinde muamele yapmış. hadîsi Alî b. Müshir rivâyeti gibi nakletmiş; yalnız: «Âişe ile Hafsa, arazî ve suyu ihtiyar edenlerdendi.» cümlesini zikretmemiş: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerini, kendilerine yer bölmek şartiyle muhayyer bıraktı.» demiş; suyu da zikretmemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Meyve Ve Ekinin Bir Kısmı Mukabilinde Müsakaat Ve Muamele Bâbı
4047-)
Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Üsâme b. Zeyd el-Leysî, Nafî'den, o da Abdullah b. Ömer'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: fethedilince yahudîler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) den, Hayber'de çıkan meyve ve ekinin yansını vermek şartiyle çalışmak üzere kendilerini orada bırakmasını istediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şartla dilediğimiz müddetçe sizi burada bırakıyorum...» buyurdu. Sonra râvi hadîsi İbn Nümeyr'le İbn Müshir'in Ubeydallah'dan rivâyet ettikleri gibi rivâyette bulunmuştur. Bu rivâyette: «Hayber'in yan gelirinden meyve iki paya bölünür; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beşte birini alırdı» ifâdesini ziyade etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Meyve Ve Ekinin Bir Kısmı Mukabilinde Müsakaat Ve Muamele Bâbı
4048-)
Bize İbn Kumlı rivâyet etti. ki): Bize Leys, Muhammed b. Abdirrahmân'dan, o da Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi ki, Hayber'in arazî ve hurmalıklarını, meyvesinin yansı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in olmak şartiyle kendi mallarından işletmek üzere Hayber Yahûdilerine vermiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Meyve Ve Ekinin Bir Kısmı Mukabilinde Müsakaat Ve Muamele Bâbı
4049-)
Bana Muhammed b. Râfİ' ile İshâk b. Mansûr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Râfi'indir. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Mûsâ b. Uk-be' Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Ömer b. Hattâb yahudîlerle hirîstiyanları Hicaz toprağından sürmüş. Zâten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber fethedilince yahudîleri oradan çıkarmak istemiş. Orası fethedildiği vakit arazî Allah ile Resûlünün ve müslümanlarınmış. Bundan dolayı yahudîleri oradan çıkarmak istemiş. Derken Yahûdiler çalışmayı üzerlerine almak ve meyvenin yarısı onların olmak şartiyle kendilerini orada bırakmasını Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den dilemişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara ; şartla sizi dilediğimiz müddetçe burada bırakıyoruz.» buyurmuş ve Yahûdiler tâ Ömer kendilerini Teyma'ya ve Erîha'ya sürgün edinceye kadar orada kalmışlar. hadîsin iki rivâyetini Buhârî «Müzârea» bahsinde tahrîc etmiştir. Medine ile Şam arasında Medîne'ye dokuz konak mesafede bulunan münbit bir vahadır. Burada Yahûdiler yaşarlardı. Vâhâyı müteaddit kalelerle tahkim etmişlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu yeri hicretin yedinci yılında fethetmiştir. Hayberli sulhan mı yoksa harben mi fethettikleri ulemâ arasında ihtilaflıdır. Nevevî'nin beyânına göre Bazıları harben alındığını söylemiş; bir takımları sulh yolu ile, daha başkaları ahâlisinin çekilmesiyle harpsiz darpsiz girildiğini ileri sürmüşlerdir. Hattâ bir kısmının harben, bir kısmının sulh yolu ile bir kısmının da ahâlisinin çekilmesi suretiyle alındığını söyleyenler olduğu gibi: «Bir kısmı sulhan, bir kısmı da harben alınmıştır.» diyenler de vardır. Kâdî Iyâz bu son kavlin esah olduğunu söylemiştir. İmâm Mâlik ile ona tâbi olanların ve Süfyan b. Uyeyne'nin kavilleri de budur. rivâyetlerinden birinde: fethedildiği vakit arazî Allah ile Resûlünün ve müslümanların îdi.» denilmesi bu yerin harben alındığına delildir. Çünkü müslümanların hakkı ancak harbederek aldıkları yerlere teallük eder. Fakat Buhârî'nin bir rivâyetinde: Yahûdilerin, Resûlün ve müslümanlann idi.» denilmiştir ki, bu da o yerin sulhan alındığını gösterir. El- Mühelleb bu iki rivâyetin arasını şöyle bulmuştur: Rivâyetlerin birincisi sulhdan önceki hâli, ikincisi de sulhdan sonraki hali beyân etmektedir; zîra Hayber'in bir kısmı sulh yolu ile, bir kısmı da harben alınmıştır. Harben alınan kısım tamamiyle Allah'a, Resûlü'ne ve müslümanlara aitti; sulh yolu ile alınan kısmı ise yahudîlerindi; sulh akd edildikten sonra müslümanlann oldu. ve müzâreayı tecviz edenlerin en kuvvetli delilleri bu rivâyetlerdir. Zîra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hayber halkına, çıkan meyvenin yarısı mukabilinde muamele buyurması müsâkaat, ekinin yansı karşılığındaki muamelesi de müzâreadır. İmâm Mâlik, Seyri, Leys, Şafiî, Ahmed b. Hanbel, muhadisler, Zahirîler ve cumhûr-u fukahâ müsâkaatm caiz olduğuna kaildirler. İmâm A'zam'la Züfer'e göre müsâkaat da müzârea gibi hiç bir suretle caiz değildir. Müsâkaat meselesi, müzâbeneden nehyeden hadîsle nesholunmuştur. A'zam Bâbımız rivâyetlerini te'vîl etmiş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hayberliler'e yaptığı muamelenin müzârea ve müsâkaat değil, onlara bir iyilik ve ihsan olmak üzere bir harâc olduğunu söylemiştir. Çünkü ona göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'i ganimet olarak almıştı. Yahûdilere hiç bir şey vermeyebilirdi. Yerlerinden çıkan mahsulün bir kısmını almak şartiyle mallarım ellerinde bırakması bir fazilet ve minnettir. Buna harâc-ı mu-kâseme derler. Harâc-ı tavzif gibi mukâseme de caizdir. mukâseme: İslâm hükümdarı tarafından mahsulün üçte bir, dörtte bir veya onda bir gibi muayyen bir miktarı alınarak arazînin sahiplerine bırakılmasıdır. Bu takdirde arazîden mahsul elde edilemezse sahiplerinden de bir şey alınmaz. Bu bir nevi' cizye yani zimmîlere mahsus vergidir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Bekr ve Ömer (radıyallahü anh) devirlerinde yahudüerden ayrıca cizye alındığı hiç bir hadîste rivâyet olunmamıştır. Eğer bu vergi cizye olmasa idi, yahudîlerden cizye almak îcâbederdi. Bu hal İmâm A'zam hazretlerinin te'vîlinin sahîh olduğunu gösterir. muvazzaf: Zimmîlerin ziraata elverişli arazîsinden dönüm basına alınan bir sâ' ve bir dirhemlik vergidir. caiz görenler onun ne gibi ağaçlar hakkında yapılacağı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Dâvûd-u Zahirî'ye göre müsâkaat yalnız hurmada caizdir. Çünkü bu bir ruhsattır; jıasean beyân edilen ağaçtan başkasına teşmil edilemez. Şafiî yalnız hurma ile üzüme mahsus olduğunu söylemiştir. Müsâkaat ona göre de ruhsat ise de birçok yerlerde üzüme hurma hükmü verildiği için burada da ikisine bir hüküm vermiştir. Mâlik «Her nevi ağaçta müsâkaat caizdir.» demiştir.1 Şafiî'nin bir kavli de budur. Mâlik'e göre müsâkaatm tecviz edilmesine sebep, ihtiyaç ve maslahattır. Bu ise bütün ağaçlara şamildir; binâenaleyh hurmaya kıyasen bütün ağaçlarda müsâkaat caizdir. şerifte: «Çıkan mahsûlün yansı karşılığında...» buyurulma-sı, müsâkaatm yan, üçte bir ve dörtte bir gibi muayyen bir cüz' mukabilinde yapılacağına delildir. Meçhul miktarla meselâ: Mahsulden bir şeyler vermek şartiyle müsâkaat yapmak caiz değildir. Şafiî ve ona muvafakat eden birçok ulemâ müstakil-len müzâreaya cevaz vermedikleri halde müsâkaatle birlikte olursa ona tebean müzâreanın da caiz olduğunu söylemişlerdir. Delilleri: Bu hadîste müzâreanın müsâkaat üzerine atfedilerek: «Meyve veya ekinin yarısı karşılığında...» denilmiş olmasıdır. Zira onlara göre: Nazımda kıran, hükümde müsavat îcâbeder. Yani bir delilde iki şey yan yana zikredilir ve biri diğeri üzerine atfolunursa ikisinin hükmü de bir olur. Burada mü-zârea, müsâkaat üzerine atfedilmiştir. Müsâkaat caiz olunca ona tâbi olan müzârea da caizdir. Binâenaleyh bir kimse ile yemiş ağaçları hakkında müsâkaat yapan, arazîsini işlemek için müzârea da yapılabilir. Mâlik müstakillen olsun müsâkaata tebean olsun mü-zâreayı tecvîz etmemiştir. Yalnız ona göre müsâkaat akdiyle bahçe alan bir kimse ağaçların arasındaki arazîyi ekebilir. Ebî Leylâ, Hanefîler'den İmâm Ebû Yûsuf ile İmâm Muhammed, şâir Küfe ulemâsı, mu-haddisler, İmâm Ahmed, İbn Kuzeyine, İbn Süreyh ve diğer bir takım ulemâ müzârea ile müsâkaatm birlikte olsun ayrı ayrı olsun yapılabileceğine kaildirler. «Zahir ve muhtar olan kavil budur.» dedikten sonra Hayber'deki müzâreanın müsâkaata tebean değil, müstakillen yapıldığını söylemiş; müslümanîann, asırlar boyunca müzârea yapageîdiklerini hatırlatmıştır. (sallallahü aleyhi ve sellem) kâfirleri Arap yarımadasından çıkarmaya niyetli idi. Nitekim veratına yakın bunu emir de buyurmuştu. Onun için de yahudîler'in isteklerini muvakkaten kabul etmiş: müddete kadar sizi burada bırakıyorum.» buyurmuştu. hadîsin bu cümlesiyle istidlal ederek müsâkaatm meçhul müddetle de yapılabileceğine kail olmuşlardır. Cumhûra göre müsâkaat, İcâre gibi malûm bir müddet için yapılır; müddeti belli olmayan müsâkaat caiz değildir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sözü yahudîlerle müsâkaat akdi değil, maslahat îcâbı, bir müddet daha Hayber'de kalmalarına müsaade idi; onlarla müsâkatı bundan sonra yapmıştı. «Meçhul müddetle müsâkaat yapmak İslâm'ın ilk devirlerinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mahsus olmak üzere caizdi.» demiş; bir takım ulemâ da Hayber'de kalmak için yahudîlere malûm bir müddet tâyîn edildiğini, hadîsin bu cümlesiyle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ; malûm müddet bitince sizi buradan çıkarırız.» demek istediğini söylemişlerdir. Bu takdirde murâd: Müsâkaatın nikâh ve satış gibi müebbed değil, muvakkat bir akid olduğunu beyandır. Sevr mutlak olarak akdedilen müsâkaatın bir sene müddet iktizâ ettiğini söylemiştir. «Kendi mallarından işletmek üzere...» ifâdesi müsâkaatla bahçe alan kimsenin vazifesini bildirmektedir. Bu vazife ağaçlan sulamak, budamak, aşılamak, köklerini temizlemek ve kazmak, yemişini korumak, zamanı gelince toplamak gibi her sene yapılan hizmetlerdir. Duvar yapmak, hendek kazmak gibi her yıl tekerrür etmeyen işlerse mal sahibine aittir. rivâyetleri kahran alınan arazînin şâir menkul mallar gibi gaziler arasında ganimet olarak taksim edileceğini göstermektedir. Zîra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber arazîsini taksîm etmiştir. «Bu gibi arazîyi İslâm hükümdarı müslümanlara vakfeder. Nitekim Hazret-i Ömer Irak arazîsini vakfetmiştir.» demişlerdir. A'zam'la Küfe ulemâsına göre hükümdar îcâb-ı hale göre muhayyerdir. Gerekirse taksîm eder; îcâbında arazîyi sahiplerine bırakarak onları haraca bağlar. beyanına göre Yahûdilerle yapılan muamele ganimetler taksîm edilip gaziler hisselerini aldıktan sonra onların rızâ-lariyle olmuştur. Ömer'in Yahûdiler'i sürgün ettiği Teymâ' Medine ile Şam arasında Medîne'ye yedi-sekiz konak mesafede bir yerdir. Erîhâ' ise Şarkı'l-Ürdün'de sarp yollarla çıkılan dağlık arazîde bir şehirdir. Beyt-i Makdis'e at yürüyüşü ile bir günlük mesafededir. Ömer (radıyallahü anh)’in Hayber'den yahudîler'i sürmesi Arap yarımadasından gayri müslimlerin çıkarılması hususundaki hadîsten yalnız Hicaz kastedildiğine delildir. Zîrâ Teymâ' Arap yarımadasından ma'dûddur, fakat Hicaz'dan değildir. Vâki-dî Hicaz'ı: «Medîne'den Tebûke; ve Medine'den Küfe yoluna kadar olan yerlerdir.» diye tahdîd etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Meyve Ve Ekinin Bir Kısmı Mukabilinde Müsakaat Ve Muamele Bâbı
4050-)
Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Abdülmelik, Atâ'dan, o -da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müslüman bir ağaç dikerse, o ağaçtan yenilen (yemiş) mutlaka onun için sadakadır. O ağaçtan çalınan (yemiş) onun için sadaka, yabanî hayvanların yediği sadaka, kuşların yediği dahi onun için sadakadır. (Hasılı) bir kimse o ağacı (n yemişini yeyip) azaltırsa, bu onun için mutlaka sadaka olur.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Fidan Dikmenin Ve Ekin Ekmenin Fazileti Bâbı
4051-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen haber verdi İd, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hurmalığının içinde bulunan Ümmü Mübeşşir-i Ensâriyye'nin yanına girerek ona: hurmalığı kim dikti, müslüman mı, kâfir mi?» diye sormuş. Mübeşşir: Müslüman (dikti) cevabını vermiş. üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir müslüman bir ağaç diker veya ekin eker de ondan bir insan yahut hayvan veya başka bir şey yerse, bu onun için mutlaka sadaka olur.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Fidan Dikmenin Ve Ekin Ekmenin Fazileti Bâbı
4052-)
Bana Muhammed b. Hatim ile İbn Ebî Halef rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ravh rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, Câbir b. Ab-dillah'ı şunu söylerken işitmiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müslüman bir adam bir fidan diker veya ekin eker de, ondan bir yabanî hayvan, kuş yahut başka bir şey yerse, bunda onun için mutlaka sevab vardır.» buyururken işittim. Ebî Halef (Kuş yahut başka bir şey yerine): «Kuş bir şey» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Fidan Dikmenin Ve Ekin Ekmenin Fazileti Bâbı
4053-)
Bize Ahmed b. Saîd b. İbrâhîm rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde rivâyet etti. ki): Bize Zekeriyyâ b. İshâk rivâyet etti. ki): Bana Amr b. Dînâr haber verdi ki, Câbir b. Abdillâh'ı şöyle derken işitmiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir bahçede Ümmü Ma'bed'în yanına girerek: Ummü Ma'bed! Bu hurmaları kim dikti; mütlüman mı, kâfir mi?» diye sordu. Ümmü Ma'bed: Müslüman (dikti) diye cevap verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müslüman bir kimse ağaç diker de, ondan bir intan veya hayvan yahut kuş yerse, bu mutlaka onun için kıyâmet gününe kadar bir sadaka olur.» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Fidan Dikmenin Ve Ekin Ekmenin Fazileti Bâbı
4054-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. H. Ebû Küreyb ile İshâk b. İbrahim de hep birden Ebû Muâviye’den naklen rivâyet ettiler. H. Amru'n-Nâkid dahi rivâyet etti. ki): Bize Ammâr b. Muhammed rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize İbn Fudayl rivâyet etti. râvilerin hepsi A'meş'den, o da Ebû Süfyân'dan, o da Câbir'den naklen rivâyette bulunmuşlardır. Ammâr'dan rivâyetinde; Ebû Küreyb de Ebû Muâviye'den naklettiği rivâyetinde ziyade ederek: «Ümmü Mübeşşir'den» dediler. İbn Fudayl'in rivâyetinde: «Zeyd b. Harise'nin karısından»; İshâk'ın Ebû Muâviye'den rivâyetinde ise: «Bâzan Ümmü Mübeşşir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den dedi; bâzan demedi.» ibareleri vardır. râvilerin hepsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Ata', Ebû'z-Zübeyr ve Amr b. Dinar hadîsleri gibi rivâyette bulunmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Fidan Dikmenin Ve Ekin Ekmenin Fazileti Bâbı
4055-)
Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybe b. Saîd ve Muhammed b. Ubeyd el-Guberî rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kullandı; Ötekiler: Bize Ebû Avfine, Katâde'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti; dediler. Enes şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir müslüman bir ağaç diker yahut ekin eker de, ondan bir kuş veya insan yahut hayvan yerse, bundan dolayı ona mutlaka sadaka olur.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Fidan Dikmenin Ve Ekin Ekmenin Fazileti Bâbı
4056-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Müslim b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ebân b. Yezîd rivâyet etti. ki): Bize Katade rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti ki, Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ensârdan bir kadın olan Ümmü Mübeşşir'in bir hurmalığına girdi de: hurmaları kim dikti? Müslüman mı, kâfir mi?» diye sordu. Müslüman (dikti) dediler. Râvi yukarıkilerin hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. hadîsin Ahmed b. Saîd rivâyetinde Hazret-i Câbir b. Abdillâh'dan nakleden râvi Amr b. Dînâr hakkında Ebû Mes'ûdu Dimaşkî şunu söylemiştir: «Müslim'in bütün nüshalarında bu hadîste Amr b. Dînâr zikredilmiştir; halbuki burada malûm olan Câbir'den Ebû'z-Zübeyr'in rivâyetidir.» Enes rivâyetini Buhari «Müzârea» ve «Edeb» bahislerinde; Tirmizî «Ahkâm»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Ağaç dikme hususunda İmâm Ahmed b. Hanbel sahabeden Ebû Eyyûb, Ebû'd-Derdâ, Sâib b. Hallâd ve Muâz b. Enes hazerâtından hadîsler rivâyet etmiştir. Alî b. Abdilâzîz’in «El-Müntehab» adlı eserinde Enes (radıyallahü anh)'dan güzel bir isnadla tahrîc ettiği bir hadîste: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); elinde bir fidan bulunduğu halde kıyâmet kopar da, henüz kopmadan o fidanı dikebilirse, hemen diksin!» buyurdular denilmektedir. bâzılarında Hazret-i Zeyd b. Harise'nin zevcesi Ümmü Mübeşşir, bazılarında Ümmü Ma'bed olarak zikredilmiştir. İbn Abdilberr: «Bu tadının Ümmü Bişr binti’l-Berâ' b. Ma'rur olduğu söylenir.» diyor, Nevevî, Ümmü Bişr dahi denildiğini ilâve etmiş: «İsminin Huleyde olduğunu söyleyenler varsa da bu rivâyet sahîh değildir.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Fidan Dikmenin Ve Ekin Ekmenin Fazileti Bâbı
4057-)
Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb, İbn Cüreyc'den naklen haber verdi. Ona da Ebû'z-Zübeyr, Câbir b. Abdillâh'dan naklen haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dîn kardeşine meyve satarsan...» buyurmuş. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Âfat Telefatın I Hesaptan Düşme Bâbı
4058-)
Bize Muhammed b. Abbâd da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Damra, İbn Cüreyc'den, o da Ebû'z-Zübeyr'den naklen rivâyet etti, ki Ebû’z-Zübeyr, Câbir b. Abdillâh'i şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kardeşine yemiş satar da, o yemişi âfet vurursa, ondan bir şey alman sana helâl olmaz; kardeşinin malını haksız yere ne ile alacaksın!» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Âfat Telefatın I Hesaptan Düşme Bâbı
4059-)
Bize Hasan El-Hulvânî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âsim, İbn Cüreyc'den bu is» adla bu hadîsin mislini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Âfat Telefatın I Hesaptan Düşme Bâbı
4060-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve Alî b. Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail b. Ca'fer, Humeyd'den, o da Enes’den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kemâle gelmedikçe hurmanın yemişini satmaktan nehî buyurmuş. Humeyd ki: Bunun üzerine biz Enes'e: Yemişin kemâli nedir? diye sordu. Enes: Kızarması ve sararmasidir. Ne dersin; Allah yemişi vermeyive-rirse, din kardeşinin malını kendine ne ile helâl kılarsın? dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Âfat Telefatın I Hesaptan Düşme Bâbı
4061-)
Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Mâlik, Humeyd-i Tavil'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) meyveyi kemâl buluncaya kadar satmaktan nehî buyurmuş. (Oradakiler Enes'e): Kemâl bulmak nedir? diye sordular. Enes: Kızarmasıdır; dedi ve şunu ilâve etti: Allah meyveyi vermezse dîn kardeşinin malını kendine ne ile helâl kılacaksın?
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Âfat Telefatın I Hesaptan Düşme Bâbı
4062-)
Bana Muhammed b. Abbâd rivâyet etti. ki): Bize Abdülazîz b. Muhammed, Humeyd'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): o hurmalığa yemiş vermezse bir hanginiz dîn kardeşinin malını kendine ne ile helâl kılar?» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Âfat Telefatın I Hesaptan Düşme Bâbı
4063-)
Bize Bişr b. Hakem ile İbrâhîm b. Dînâr ve Abdülceb-bâr b. Alâ' rivâyet ettiler, lâfız Bişr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Humeyd-i A'rac'dan, o da Süleyman b. Atîk'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) âfât (telefatın)'ı hesaptan düşmeyi emir buyurmuş. İshâk —ki Müslim'in arkadaşıdır—: Bize Abdurrahman b. Bişr, Siifyân'dan bu isnadla rivâyette bulundu; dedi. hadîsin Hazret-i Enes rivâyetini Buhârî «Büyü'» bahsinde tahrîc etmiştir. Hazret-i Enes'in kitabımızdaki üçüncü rivâyeti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e muttasıl ve merfu' gösterilmişse de Dârekutnî bunu «Râvilerden birinin vehmi» diye vasıflandırmış; hadîsin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in değil, Hazret-i Enes'in sözü olduğunu beyân etmiştir. Câihanın cem'idir. Câiha: Yemiş ve diğer malları helâk eden âfettir. Büyük musibet ve fitne mânâlarına da gelir. meyve henüz müşteri toplamadan dolu gibi semavî bir âfet sebebiyle telef olursa.'zararı satıcı mı çeker; yoksa müşteri mi? meselesinde ulemâ ihtilâf etmişlerdir. İbn Kudâme «El-Muğnî» nâm eserinde şunları söylüyor: mesele üzerinde birkaç vecihle söz edilmiştir:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Âfat Telefatın I Hesaptan Düşme Bâbı
4064-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys, Bükeyrden, o da Iyâz b. Abdillâh'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Ebû Saîd Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir adamın satın aldığı yemiş sebebiyle başına belâ geldi; borcu çoğaldı. Derken Resûlüllah sadaka verin!» buyurdu; ve halk ona sadaka verdi. Ama bu onun borcuna yetmedi. Bunun üzerine Rcsûlüîlah (sallallahü aleyhi ve sellem) o zâtın alacaklılarına: alın; size bundan başka bir şey yoktur!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Borcun Bir Kısmını Hesabdan Düşmenin Müstehab Oluşu Bâbı
4065-)
Bana Yûnus b. Abdilâlâ' rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Amr b. Haris, Bükeyr b. Eşecc’den bu isnâdla bu hadisin mislini haber verdi. müşteriye teslim ettikten sonra semavî bir âfetle telef olan meyvenin parasını müşteri geri alamaz diyenlerin delili bu hadîstir. Zira bu hadîste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zarar gören müşteriye sadaka yerilmesini emir buyurmuştur. Eğer parasını geri almaya hakkı olsaydı buna hacet kalmazdı. Onlar geçen hadîsteki âfet zararına tekabül eden meblâğın geri verilmesi emrini istihbâb mânâsına hamletmişlerdir. bu emir meyve kemâle gelmeden satıldığı zamana mahsustur; derler. Âfet sebebiyle zayi' olan meyvenin zararını satıcıya yükleyenler bu hadîsteki borçlanma meselesine kargı şu cevabı vermişlerdir: İhtimal meyve kemâle geldikten sonra müşterinin ihmâl ederek toplamaması yüzünden telef olmuştur. Bu takdirde zararı müşteri çeker. Bundan dolayıdır ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hadisin sonunda: bundan başka bir şey yoktur.» buyurmuştur. Âfet zararlarının bedeli iade edilmeyecek olsa. alacaklılar kalan paralarını da isterlerdi. Muhalifleri de bunlara cevap vermiş ve: «Hadîs-i şerif: «Size şimdilik bundan başka bir şey yoktur. Bu zât fakir kaldığı müddetçe ondan alacak istemeniz size helâl olmaz; vakti hali düzelinceye kadar beklemelisiniz; mânâsını ifade eder.» demişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Borcun Bir Kısmını Hesabdan Düşmenin Müstehab Oluşu Bâbı