Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
4869-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ley s, Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: bir kimseye sevdiği, sevmediği (her) hususta (âmirini) dinleyip itaat etmek gerekir. Meğer ki, kendisine ma'sıyet emredile! Eğer ma’sıyet emredilirse ne dinlemek vardır, ne de itaat!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4870-)
Bu hadîsi bize Ziiheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya —ki El-Kattân'dır— rivâyet etti. H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. Her iki râvi Ubeydullah'dan bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. son hadîsi yani İbn Ömer (radıyallahu anh) rivâyetini Buhârî -Cihâd» ve «Ahkâm» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Cihâd»'da tahrîc etmişlerdir. Dost demektir. Hazret-i Ebû Zerr'in bu sözden muradı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’dir. Yani Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona vasiyyette bulunmuş ve âmiri kollan, bacakları kesilmiş bir köle bile olsa ona itaat etmesini söylemiştir. bacakları kesik köleden murâd: Onun beş para etmeyen en kıymetsiz bir köle olduğunu anlatmaktır. Yani âmirin soyu, sülâlesi alçak da olsa kendisine itaat etmek vaciptir. Şu kadar var ki itaat olunmak için günah olan bir şeyi emretmemesi şarttır. Dînen yasak olan bir şeyi emrederse kendisine itaat edilmeyeceği yine bu hadîslerde beyan buyurulmuştur. diyor ki: «Kölenin amirliği kendisini hükümdarlardan biri tâyîn ettiği yahut memleket idaresini kuvveti ve tâbi'leri ile ele geçirdiği zaman tasavvur olunur. Yoksa onu seçerek doğrudan doğruya âmir tâyîn etmek caiz değildir. Emirliğin şartı hür olmaktır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4871-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Zübeyd'den, o da Sa'd b. Ubeyde'den, o da Ebû Abdirrahmân'dan, o da Alî'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ordu göndermiş ve üzerlerine bir zâtı kumandan tâyin etmiş. Bunlar bir ateş yakmışlar. Kumandan: Bu ateşe girin! Demiş. Bunun üzerine bir takım kimseler ateşe girmek istemiş; diğerleri: Biı bundan kaçtık! Demişler. Bu iş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söylenince, ateşe girmek isteyenlere: girseydiniz kıyâmet gününe kadar onun içinde kalırdınız!» buyurmuş, ötekilere de güzel sözler söylemiş. Ve: isyan hususunda itaat yoktur. İtaat ancak meşru' (olan bir şey hususun) dadır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4872-)
Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr ile Züheyr b. Harb ve Ebû Saîd El-Eşecc de rivâyet ettiler. Lâfızda birbirlerine yakındırlar. (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti. ki): Bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den, o da Ebû Abdirrahmân'dan, o da Alî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seriyye gönderdi. Üzerlerine de Ensâr'dan bir zâtı kumandan tâyîn etti. Ve onlara bu zâtı dinleyip kendisine itaat etmelerini emir buyurdu. Derken bu zâtı kızdırdılar. O da: Bana odun toplayın! Dedi. Hemen topladılar. Sonra: Bir ateş yakın! Dedi. Yaktılar. Sonra: Size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni dinleyip itaat etmenizi emir buyurmadı mı? Dedi. Evet, buyurdu! cevâbını verdiler, Öyle ise bu ateşe girin! Dedi. Bunun üzerine askerler birbirlerine bakıştılar. Ve: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ancak ateşten kaçtık! Dediler. Hakîkaten öyle yapmışlardı. Kumandanın Öfkesi de yatıştı; ve ateş söndürüldü. Döndükleri vakit bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söylediler de: girseler (bir daha) çıkamazlardı. Tâat ancak meşru' (olan bir şey) hususundadır!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4873-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şey be de rivâyet etti. ki): Bize Vekî' ile Ebû Muâviyc, A'meş'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivâyet etti. hadîsi Buhâ ri «Megâzî» ve «Ahkâm» bahislerinde; Ebû Dâvûd Cihâd»'da; Nesâî «Bey'at ve «Siyer»'de tahrîc etmişlerdir. askerlerini yakmak istemesi bâzı ulemâya göre şakadır. Bir takımları onları denemek istediğini söylemişlerdir. Nitekim gülerek: «Ben sizi denemek istedim!» dediği rivâyet olunmuştur. Bu zâtın Abdullah b. Huzâfe olduğunu iddia edenler olmuşsa da Nevevî bunu zayıf bulmuştur. Zîra hadîsin ikinci rivâyetinde kumandanın Ensâr'dan bir zât olduğu bildirilmiştir ki, bu da onun başka biri olduğunu gösterir. girseler (bir daha) çıkamazlardı.» cümlesi hakkında Dâvûdî şunları söylemiştir: «Bundan murâd: Dünya ateşidir. Çünkü onun yakması ile hepsi ölür; kimse sağ kalmazdı. Maksat cehennem ateşi ve onda ebedî kalmaları değildir.» şerîf, ma'siyet hususunda âmire itaat edilmeyeceğine, itaatin sâdece meşru hususatta lâzım geleceğine delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4874-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Abdullah b. İdrîs, Yahya b. Saîd ile Ubeydulluh b. Ömer'den, onlar da Ubâde b. Velîd b. Ubâde'den. o da babasından, o da dedesinden naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e darlıkta, varlıkta, neşatlı ve kederli zamanlarımızda, bize tercih yapıldığında dinleyip itaat etmeye, emirlik hususunda ehil olanlu kavga etmemeye ve nerede olsak hakkı söyleyeceğimize, Allah hakkında hiç bir kınayıcının zemininden korkmayacağımıza bey'at ettik.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4875-)
Bu hadîsi bize İbnü Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah (yani İbn İdrîs) rivâyet etti. ki): Bize İbn Aclân ile Ubeydullah b. Ömer ve Yahya b. Saîd, Ubâde b. Velîd'den bu isnâdda bu hadîsin mislini rivâyet ettiler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4876-)
Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Abdülâzîz (yani Derâverdî) Yezîd'den —ki İbnül'-Hâd'dır—, o da Ubâde b. Velîd b. Ubâde b. Sâmiı'den, o da babasından naklen rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’c bey'at ettik... Râvi, İbn İdrîs'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4877-)
Bize Ahmed b. Abdirrahmân b. Vehb b. Müslim rivâyet etti, ki): Bize Amcam Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bize Amr b. Haris rivâyet etti. ki): Bana Bükeyr, Büsr b. Saîd’den, o da Cünâde b. Ebi Ümeyye'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: b. Samit hasta iken yanına girdik. Ve: Allah iyiliğini versin! Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğin bir hadîs rivâyet et ki, Allah onunla fayda versin! Dedik. Bunun üzerine şunu söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi davet etti. Biz de kendisine bey'at ettik. Bizden aldığı sözler arasında: Neşatlı zamanımızda, kederli zamanımızda, darlığımızda, varlığımızda, üzerimize tercih yapıldığında dinleyip itaat etmeye ve emirlik hususunda ehil olanla kavga etmeyeceğimize dâir aldığı bey'at da vardı. Ubâde: Ancak hakkında elinizde Allah'tan bir hüccet bulunan aşikâr bir küfür görürseniz o başka!» dedi. hadîsi Buhârî «Fften» bahsinde tahrîc etmiştir. mânâsı şudur: îş başında bulunan âmirlerle onların vazifeleri hakkında kavga ve kemlilerine i'tirâz etmeyin! Meğer ki onların, İslâm kaidelerine göre muhakkak münker sayıldığını bildiğiniz bir kötülüğünü göresiniz! Böyle bir şey görürseniz bunu reddedin! Ve her yerde hakkı söyleyin! Ümerâ fâsik ve zâlim bile olsalar onlara karşı çıkarak kendileri ile harp etmek bütün ulemânın ittifakı ile haramdır. Bu bâbda birçok hadîsler vardır. Ehl-i sünnet ulemâsına göre hükümdar fâsıklığın-dan dolayı ma'zul olmaz. Zîra netîce kan dökmeye ve çeşitli fitnelere müncer olacağı için azlindeki mefsedet, yerinde kalmasındaki zarardan daha çok olur. Iyâz'in beyânına göre ulemâ kâfirden müslümanlara hükümdar olamayacağına hattâ evvelce müslümanken sonradan kâfir olsa azledilmiş sayılacağına ittifak etmişlerdir. Namaz kılmayanın hükmü de budur. Şerif emir bilma’ruf’unfarz olduğuna da delildir. diyor ki: “Ulema onun farz-ı kifaye olduğuna ittifak etmişlerdir. Bir kimse bu hususta canından, malından veya başkasının canından olacağından korkarsa eli ile ve dili ile bu vazifeyi yapmak ondan sakıt olur. Ona sadece kalbi ile kerih görmek vacib olur. Bizim mezhebimizle cumhûrun mezhebi budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4878-)
Bize îbrâhîm Müslim'den rivâyet etti. ki): Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. ki): Bana Verkaa Ebû’z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. ancak bir kalkandır. Arkasında harb edilir; ve onunla korunulur. Eğer Allah azze ve celleden korunmayı emreder ve adalet gösterirse bununla kendisine ecîr verilir; bundan başka bir şey emrederse ondan gelen aleyhine olur.» buyurmuşlar. hadîsi İbrahim b. Süfyân, Müslim'den işitmemiş; onun kendisinden icazet yolu ile rivâyet etmiştir, «an Müslim» demesi bundandır. Mukaddimede bu hususta söz geçmişti. kalkan gibi olması düşmana karşı durup müslümanlan kırdırmadığı ve İnsanlar onun satvetinden korkarak kendisinden çekindikleri ciheti iledir. harb edilmekten murâd: Onunla beraber olup düşmanla harb etmektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kumandan Bir Kalkandır. Arkasında Harb Edilir; Ve Onunla Korunulur.» Hadisi Bâbı
4879-)
Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Furât El-Kazzâz’dan, o da Ebû Hâzim'den naklen rivâyet etti. ki): Ebû Hüreyre ile beş sene düşüp kalktım. Ve onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadîs rivâyet ederken dinledim. Şöyle buyurmuşlar: İsrail'i Peygamberler İdare ederdi. Bir peygamber vefat etti mi yerine (başka) bir peygamber geçerdi. Şu muhakkaktır ki, benden sonra peygamber yoktur. Ama halîfeler gelecek hem de çok olacaklardır. Ashab: O halde bize ne emredersin? demişler. ve ondan sonra gelene (sıra İle) yaptığınız bey'atı tutun! Onlara haklarını verin! Çünkü Allah raiyye yaptığı kimselerden dolayı onlara suâl soracaktır!» buyurmuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Halifelerin Beyatına Sıralarına Göre Riayetin Vacib Olması Bâbı
4880-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Abdullah b. Berrâd El-Eş'ârî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdullah b. İdrîs, Hasen b. Furât'dan, o da babasından bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Enbiyâ» da; İbn Mâce «Cihâd» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i şerif istikbâle âid vukuatı haber veren bir mu'cizedir. Mânası şudur: halîfeye bey'at edildikten sonra ikinci bir halîfeye de bey'at olunursa, birinciye yapılan bey'at sahihtir. Ona verilen sözde durmak icab eder. İkinciye yapılan bey'at bâtıldır. Ona verilen sözü tutmak haram olduğu gibi o şahsın, hilâfeti istemesi de haramdır. Bu hususta ikinci halîfeye rey verenlerin birincinin halîfe seçildiğini bilip bilmemeleri İle seçilen halîfelerin ikisine de bir şehirden veya ayrı ayrı yerlerden olmaları hükmü değiştirmez. «Bizim ulemamızla cumhûru ulemanın mezhepleri budur; doğrusu da budur!» diyor. Bâzılar: «Eski halîfenin hemşehrisi olan zât halîfe olur.» demiş; bir takımları da halifelik isteyen iki zâtın kur'a çekileceğim söylemîşlerse de Nevevî bu iki kavlin fâsid olduğunu bildirdikten sonra şunları söylemiştir: «İslâm diyarı genişlesin genişlemesin bir asırda iki halîfeye bey'at caiz olmayacağına ulemâ ittifak etmişlerdir...» şerif ölen bir kimse için «helâk oldu» demenin caiz olduğuna da delâlet etmektedir. Bu hususta Kur'ân ve sünnette bir çok misâller vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Halifelerin Beyatına Sıralarına Göre Riayetin Vacib Olması Bâbı
4881-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû’l-Ahvas ile Vekî' rivâyet ettiler. H. Ebû Saîd El-Eşecc de rivâyet etti. ki): Bize Vekî' rivâyet etti. H. Ebû Küreyb ile İbn Nümeyr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki). Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. İshak b. İbrahim ile Aliy b. Haşrem de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerîr, A'meş'den, o da Zeyd b. Vehb'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Söylememiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şu ki: benden sonra kayırma ve kabul edemeyeceğiniz işler olacaktır.» buyurdu. Ashâb: Yâ Resûlüllah! Bizden buna yetişene ne emredersin? Dediler: olan hakkı edâ edersiniz; lehinize olanı da Allah'dan İstersiniz.» buyurdular, hadîsi Buhârî «Menâkıb» ve «Fiten» bahislerinde; Tirmizî'de «Kitâbül-Fiten» de tahrîc etmişlerdir. mânâsını ve okunuş şekillerim az yukarıda görmüştük. Burada ondan murâd: âmirlerin Beytülmâle aid mallan benimseyip kayırmalarıdır. hadîs dahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin mucizelerinden biridir. «Bu ihbar tekrar tekrar vuku bulmuştur.» diyor. şerîf âmirleri dinleyip itaat etmeye, onlar zâlim bile olsalar haklan olan itaati kendilerine göstermeye teşvik etmektedir. olanı da Allah'dan istersiniz!» cümlesinden murâd: Zâlim âmirlerin ıslâhı ve serlerinin defi için Allah'a niyazda bulunursunuz demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Halifelerin Beyatına Sıralarına Göre Riayetin Vacib Olması Bâbı
4882-)
Bize Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahîm rivâyet ettiler. (İshâk: Bize haber verdi tâbirini kullandı.) Züheyr: Bize Cerîr, A'meş'den, o da Zeyd b. Vehb'den, o da Abdurı'ahmân b. Abdi Rabbil-kâbe'den naklen rivâyet etti dedi. Abdurrahmân Şöyle dedi: girdim. Bir de baktım Abdullah b. Amr b. As Kâtenin gölgesinde oturuyor! İnsanlar başına toplanmışlar: Ben de yanlarına gelerek onu dinlemeye oturdum. Şunları söyledi: Bir seferde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdik. Bir menzile indik. Kimimiz çadırını düzeltiyor; Kimimiz ok atma yarışı yapıyor; bâzılarımız da mer'adaki hayvanlarının başında bulunuyordu. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in münâdîsi: Namaza toplan! Diye seslendi. Biz de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına toplandık. Şunları söyledi: benden önce hiç bir peygamber geçmemiştir ki. bildiklerinin hayırlısını ümmetine göstermesi ve bildiklerinin kötüsünden onları sakındırması boynuna borç olmasın! Şüphesiz sîzin şu ümmetinizin afiyeti evveline verilmiştir. Ahirine belâ ve yadırgadıkları bir takım şeyler İsabet edecektir. Bir fitne gelecek ki bazısı bazısını hafifletecek! Öyle fitne gelecek, mü'mîn: Bu benim helâkimdir diyecek! Sonra açılacak. Fİtne gelecek, mü'-mîn: Bu budur diyecek! İmdi kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulmak İsterse ecel! Allah'a ve âhiret gününe îmân etfîği hâlde gelsin. Ve insanlara kendine yapılmasını dilediği şeyi yapsın! Bir kimse bir hükümdara bey'at eder de ona saklayan elini ve kalbinin semeresini verirse elinden geldiği fakdîrde hemen ona itaat etsin! Başka bîri gelir de onunla çekişirse o gelenin boynunu vuruverîn!» Abdullaha yaklaşarak: Allah aşkına! Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sen mi işittin? Dedim. Bunun üzerine iki eli île kulaklarına ve kalbine uzandı. Ve: onu iki kulağım işitti; kalbını de belledi. Dedi. Ben kendisine: İşte amcan oğlu Muâviye! Bize mallarımızı aramızda bâtılla yememizi ve kendimizi Öldürmemizi emrediyor; halbuki Allah: îmân edenler! Kendi aranızda mallarınızı bâtıla yemeyin! Meğer ki, sizin rızanızla bir ticaret ola! Kendinizi de öldürmeyin! Şüphesiz ki Allah size acıyıcıdır." Nisa Sûresi âyet: 29 buyuruyor. Dedim. Biraz sustu. Sonra: Sen ona Allah'a itaat hususunda itaat; Allah'a isyan hususunda da isyan et! Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Halifelerin Beyatına Sıralarına Göre Riayetin Vacib Olması Bâbı
4883-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbn Nümeyr ve Ebû Saîd El-Eşecc de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî, rivâyet etti. H. Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. Her iki râvî A'meş'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Halifelerin Beyatına Sıralarına Göre Riayetin Vacib Olması Bâbı
4884-)
Bana Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Münzir İsmail b. Ömer rivâyet etti. ki); Bize Yûnus b. Ebî İshâk El-Hemdânî rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Ebî's-Sefer, Amir'den, o da Abdurrahman b. Abdi Kabbilkâ'beti's-Sâidi’den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Ben kâ’benin yanında bir cemâat gördüm... Ve râvî hadîsi A'meş'in hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Iyaz ekseriyetle râvîlerden onu «yürakkıku» şeklinde rivâyet etmiştir, ki: inceltecek yânı hafifletecek; çünkü sonraki evvelkinden daha büyük olacaktır.» manasınadır. Mâmâfîh bu kelimenin «birbirine benzer» ve «birbirine karışır da gidip gelir» mânâlarına geldiğini söyleyenler olduğu gibi «bir birini iter» demek olduğunu iddia edenler de olmuştur. fayda verir; yardım eder demektir. «Feyedfikıo ise iter ve döker mânâlarına gelir. insanlara kendine yapılmasını dilediği şeyi yapsın!» cümlesi ce-vâmiulkelimdendir. (Yânî sözü az, mânâsı çok olan cümlelerdendir.) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize mahsustur. Bu cümle mühim bir kaidedir. Müslüman buna dikkat etmeli ve kendisine ne yapılmasını isterse başkalarına da onu yapmalıdır. amcan oğlu Muâviye! Bize mallarımızı aramızda bâtılla yememizi ve kendimizi öldürmemizi emrediyor...» ifadesinden maksad şudur; Bu zât Abdullah b. Amr’ın sözlerini dinleyip birinci halîfeye itaatin lüzumunu, onunla çekişen ikincinin Öldürülmesi îcâbettiğini anlayınca bu vasfın Hazret-i Muâviye'de de -bulunduğunu düşünmüştür. Çünkü evvelâ Hazret-i Alî'ye bey'at edilmiş; Muâviye sonradan ona muarız çıkmıştır. O halde Muâviye'nin Hazret-i Ali île yaptığı muharebede askerlerine sarf ettiği para ve erzak, malı bâtılla yemektir. Muâviye'nin Alî (radıyallahü anh) ile harbetmesi de haksız yere insan öldürmektir... Hazret-i Abdullah buna bir müddet susarak düşündükten sonra cevâp vermiş; ve Muâviye (radıyallahü anh)'ın Allah'a itaat hususundaki emirlerine itaat etmesini; Allah'a ısyân için emir verirse İtaat değil kendisine isyan etmesini tavsiye etmiştir. Bu gösterir ki, tâyin ve bey'at olmaksızın zorla hükümdar olan bir kimseye itaat da vâcibtir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Halifelerin Beyatına Sıralarına Göre Riayetin Vacib Olması Bâbı
4885-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu’be rivâyet etti. ki): Katâde'yi, Enes b. Mâlik'den, o da Üseyd b. Hudayr'dan naklen rivâyet ederken dinledim, ki Ensâr'dan bir zât Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le baş başa kalarak: Filânı vâlî tâyin ettiğin gibi beni de tayin etmez raisin? Demiş. Bunun üzerine: sîz benden sonra bir kayırmaya rastlayacaksınız. Ama Havz üzerinde bana kavuşuncaya kadar sabredin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Valilerin Zulmü Ve Kayırması Anında Sabır Emredilmesi Bâbı
4886-)
Bana Yahya b. Habîb El-Hârisî de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (yânı İbnTHâris) rivâyet etti. ki): Bize Şu'be b. Haccâc, Katâde'den rivâyet etti. ki): Ben Enes'i, Üseyd b. Hudayr'dan naklen rivâyet ederken dinledim ki, Ensâr'dan bir zât Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le baş başa kalmış... yukarıki lıadîs gibi rivâyette bulunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Valilerin Zulmü Ve Kayırması Anında Sabır Emredilmesi Bâbı
4887-)
Bu hadîsi bana Ubeydullah b. Muâz dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu isnadla rivâyet etti. Ama: (sallallahü aleyhi ve sellem)'le baş başa kaldı.» demedi. hadîsi Buhârî «Fiten» ve «Menâkıbu'l-Ensâr» bahislerinde; Tirmizî «Fiten» de; Nesâî «Menâkıb» bahsinde muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir. Ensârînin «filânı vâlî tâyîn ettiğin gibi...» diyerek örnek gösterdiği zâtın Amr b. Âs (radıyallahü anh) olduğu söylenir. (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsde dahi gâibten haber vermek sureti ile mu'cize göstermiş; netice onun haber verdiği gibi çıkmıştır. Buradaki kayırmadan murâd vâlî ve âmirlerin kendilerine devletten mal kayırıp başkalarına vermemeleridir. Havzdan murâd: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in âhiretteki Havz-ı Kevseridir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Valilerin Zulmü Ve Kayırması Anında Sabır Emredilmesi Bâbı
4888-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet etliler (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Simâk b. Harb'dan, o da Alkame b. Vâil El-Hadramî'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi ; b. Yezîd el-Cu'fî Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e suâl sorarak: Yâ Nebiyyallah! Lütfen söyle! Başımıza kendi haklarını bizden isteyen fakat bizim hakkımızı bize vermeyen âmirler gelirse bize ne emir buyurursun? Dedi. kendisinden yüzünü çevirdi. Sonra tekrar sordu. Yine ondan yüzünü çevirdi. Sonra ikincide veya üçüncüde ona tekrar sordu, da Eş'as b. Kays onu çekti. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de: ve itat edin! Onlara ancak yüklendikleri, size de yüklendikleriniz vardır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Başkalarının Haklarını Vermeseler De Âmirlere İtaat Gerektiğine Dair Bir Bab
4889-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Şebabe rivyâet etti. ki): Bize Şu'be, Simâk'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Ve şöyle dedi: «Onu hemen Eş'as b. Kays çekti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ; ve itaat edin! Onlara ancak yüklendikleri, size de yüklendiğiniz vardır! Buyurdu.» ancak yüklendikleri; size de yüklendikleriniz vardır.» cümlesi «Dinleyin ve itaat edin!» emrinin ta'lîlidir. Yânı onlara vâcib olan şey adalet göstermek ve ahâlînin haklarını vermektir. Onlar bununla mükelleftirler. Yapamazlarsa vebali onlaradır. Size gelince: sizin mükellef olduğumuz husus dinleyip itaat etmek ve başkalarının haklarını vermektir. Üzerinize düşeni yaparsanız Allah sevabınızı verir; demektir. hadis dahi yukankiler gibi âmirlerin zulmüne sabr ve tehammül gerektiğine delildir. Zulümleri sebebi ile onlara îtâat sakıt olmaz.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Başkalarının Haklarını Vermeseler De Âmirlere İtaat Gerektiğine Dair Bir Bab
4890-)
Bana Muhammed b. Müsennâ rivâvet etti. ki); Bize Velîd b. Müslim rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Yezîd b. Câbir rivâyet etti. ki): Bana Büst b. Ubeydullah b. El-Hadramî rivâyet etti ki, kendisi Ebû İdrîs El-Havlânî'yi şunu Söylerken işitmiş: Ben Huzeyfe b. Yemân'ı şöyle derken dinledim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hayrı soruyor; ben de başıma gelir korkusu ile ona şerri soruyordum. Ve: Yâ Resûlüllah! Biz câhiliyyet ve kötülük içinde idik. Sonra Allah bize bu hayrı getirdi. Acaba bu hayırdan sonra şerr var mı? Dedim. cevâbını verdi. Ya bu şerrden sonra bir hayır olacak mı? Dedim. «Evet! Ama onda duman olacaktır!» buyurdu. Ben: Onun dumanı nedir? Dedim. sünnetimden başka yo! tutan; benim yolumdan başka yolda giden bir kavım! Onların kimini tanıyacak; kimini yadırgayacaksın!» buyurdu. Ben: Bu hayırdan sonra bir şerr olacak mı? Diye sordum. Cehennemin kapılarında bir takım dellâllar!.. Cehenneme gitmek üzere bunlara kim İcabet ederse onu oraya atarlar.» buyurdu. Ben: Yâ Resûlüllah! Onlan bize tavsif eyle! Dedim. Bizim aşiretimizden bir kavim! Bizim dilimizle de konuşurlar!» buyurdu. Yâ Resûlüllah! Bu başıma gelirse ne buyurursun? Dedim, cemaati ile İmâmından ayrılmazsın!» buyurdu. (Ben tekrar):" Şayet cemaatleri ve imanları yoksa? Dedim. fırkaların hepsinden uzaklaş! Velev bir ağacın kütüğünü ısırıp bu halde iken ecel sana yetişsin!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4891-)
Bana Muhammed b. Sehl b. Asker Et-Temimî de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Hassan rivâyet etti. H. Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî dahi rivâyet etti. ki): Bize Yahya —ki İbn Hassândır— haber verdi. ki): Bize Muâviye (yani İbn Sellâm) rivâyet etti. ki): Bize Zeyd b. Sellâm, Ebû Sellâm'dan rivâyet etti. ki): Huzeyfe b. Yemân şunları söyledi: Ya Resûlallah! Biz fenalıkta idik. Allah hayır getirdi. Şimdi biz onun içindeyiz. Acaba bu hayrın ardında bir şerr var mıdır? Dedim. cevâbını verdi. Bu şerrin arkasında bir hayır var mıdır? Dedim. «Evet!» buyurdular. Yâ bu hayrın arkasında bir şerr var mıdır? Dedim. «Evet!» cevâbını verdi. Nasıl? Dedim. sonra benim doğru yolumdan gitmeyen ve benim sünnetimle amel etmeyen hükümdarlar olacak. İçlerinde bir takım adamlar türeyecek ki, kalpler! insan cisminde şeytan kalbi olacak!» buyurdu. Ben buna yetişirsem ne yapayım ya Resûlallah! Dedim. ve emîre itaat edersin. Sırtın dövülse ve malın alınsa bile yine dinle ve itaat eyle!» buyurdular. hadîsi Buhârî «Fiten» ve «Menâkıb» bahislerinde; İbn Mace «Fite»» de muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Duman demektir. Bâzılarına göre bu kelimenin aslı, hayvanın rengindeki siyaha çalar bulanıklıktır. Burada ondan murâd: Kalplerin birbirlerine karşı safiyeti kalmaması; habasetlerinin devam etmesidir. Iyâz: «Şerrden sonra gelecek hayır halife Ömer b. Abdillâzîz'in zamanıdır. Kimini tanıyıp kimini yadırgayacakları, ondan sonra gelecek âmirlerdir.» diyor. Cehennem kapılarındaki dellâllardan murâd: Haricîlerle Karmatîler gibi bid'at dalâlet propagandası yapan âmirlerdir. ikinci rivâyeti için Dârekutnî: «Bence bu hadîs mürseldir. Çünkü Ebû Sellâm. Huzeyfe'den işitmemiştir.» demektedir. Bu iddia doğrudur. Ancak hadisin birinci rivâyetindeki metni sahihtir. Bu ikinciyi Müslim mütâbeat için getirmiştir. Maksadı, birinci rivâyeti onunla takviye etmiştir. Kitabımızın başında görmüştük ki, mürsel bir hadîs, başka bir yoldan muttasıl olarak rivâyet edilirse o mürselin sahîh olduğu anlaşılır ve artık onunla ihticâc olunur. Bir meselede iki tane sahîh hadîs bulunmuş olur. şerif yukarıda görülenler gibi müslümanların cemaatine devamın ve âmirlerine —fâsik ve zâlim bile olsalar— ma'sıyeti emretmemek şartı ile itaatin vücûbuna delildir. Bu hadis de mu'cizedîr. Bütün haber verdiği şeyler zuhur etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4892-)
Bize Şeyfaân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Cerîr (yânî İbn Hâdın) rivâyet etfi. ki): Bize Gaylân b. Cerîr, Ebû. Kays b. Riyah'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: kim tâattan çıkar ve cemaattan ayrılırsa câhiliyyet ölümü İle ölür. Her kim körü körüne (çekilmiş) bir sancağın altında harbeder bir asabe namına kızar yahud bir asabeye davet eder veya bir asabeye yardımda bulunur da öldürülürse bu da bir câhiliyyef Ötümüdür. Ve her kim benim ümmetime karşı çıkar, iyisini kötüsünü vurur; mü'minînden çekinmez; ahid sahibine verdiği sözü de yerine getirmezse o benden değildir; ben de ondan değilim!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4893-)
Bana Ubeydullah b. Ömer El-Kavariri de rivâyet ettİ. ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb, Gaylân b. Cerîr'den, o da Ziyâd b. Riyâh El-Kaysi’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular... Cerîr'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuş ve: demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4894-)
Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Abdurralımân b. Mehdi rivâyet etti. ki): Bize Mehdi b. Meymûn, Gaylân b. Cerîr’den, o da Ziyâd b. Riyâhî'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim tâattan çıkar; cemaattan ayrılır da sonra Ölürse, cahilîyyet ölümü ile ölür. Her kim körü körüne (çekilmiş) bir sancağın altında ölür; asabe namına kızar ve asabe İçin çarpışırsa benim ümmetimden değildir. Ve benim ümmetimden her kim ümmetime karşı çıkar; iyisini kötüsünü vurur; mü'mininden korunmaz; ahid sahibi olanına da verdiği sözü yerine getirmezse benden değildir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4895-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşar da ribâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Gaylân b. Cerîr'den bu isnâdla rivâyet etti. İbn’l - Müsennâ bu hadîsde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i anmadı, İbn Beşşar'a gelince: O kendi rivâyetinde yukariki-lerin hadîsinde olduğu gibi «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu.» dedi. ölümünden murâd: Dinsiz gider demek değildir. Cahilliy-yet devri arapları keşmekeş içinde olup hükümdar falan tanımaz; kimseye itaat etmezlerdi. Amirine itaat etmeyip cemâatten ayrılan bir müslüman da onlara benzeyeceği için âsi olmuş ilur. Baba tarafından olan akrabadır. Sinirlerin bütün vücudu kaplaması gibi bir kimsenin asabesi de onu her taraftan kuşattıkları için kendilerine bu isim verilmiştir. Asabe nâmına harbetmek, kızmak ve propaganda yapmak Hakka ve dîne yardım değil, bilâkis hevâ ve hevese göre harekettir. Bu da câhiliyyet devri âdetlerinden biridir. Binaenaleyh böyle bir harpte öldürülen de şehîd değil âsi olur. çekinmez.» sözünden murâd: mü'mini öldürdüğüne aldırış etmez; vebalından korkmaz demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4896-)
Bize Hasen b. Rabî rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Ca'd'dan, o da Ebû Osman’dan, o da Ebû Recâ'dan, o da İbn Abbâs'dan rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kimse emîrinden hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin! Zira her kim cemaatleri bir karış ayrılır da ölürse, bu bir cahiliyyet ölümüdür.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4897-)
Bize Şeybân b. Ferrûh da rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâris rivâyet etti, ki): Bize Ca'd rivâyet etti. ki): Bize Ebû Recâ El-Utâridî, İbn Abbâs'dan, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. kimse emîrinin bir şeyinden hoşlanmazsa buna sabretsin! Zira insanlardan hiç bir kimse yoktur ki, sultana bir karış karşı çıksın ve bu halde ölsün de câhiliyyer ölümü ile ölmüş olmasın!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4898-)
Bize Hüreynı b. Abdilâ'lâ rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir rivâyet etti. ki): Babamı, Ebû Miclez'den, o da Cündeb b. Abdillâh El-Becelîden naklen rivâyet ederken işittim. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim körü körüne (dikilmiş) bir sancağın altında, asabiyyete davet veya bir asabiyyete yardım ederken öldürülürse, bu bir câhîliyyet ölümüdür!» buyurdular. Abbâs (radıyallahü anh) rivâyetini Buhari «Ahkâm» ve «Fiten» bahislerinde tahrîc etmiştir. kimse emîrinin bir şeyinden hoşlanmazsa...» cümlesinden murâd; dîni hususunda yaramaz bir hareketini görürse demektir. Sultana bir karış karşı çıkmak ona en ufak bir şeyle dahi olsa isyan etmekten kinayedir. Şerif hükümdarın zulüm ve fâsiklıkla ma'zûî sayılmayacağına delildir. Bazıları cemaatten bir karış ayrılmayı hükümdara yapılan bey'atı velev ednâ bir şeyle olsun bozmaya gayrettir diye tefsir etmişlerdir. Çünkü böyle bîr1 hareket, haksız yere kan dökülmesine müncerr olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4899-)
Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Âsim —ki İbn Muhammed b. Zeyd'dir— Zeyd b. Muhammed’den; o da Nâfi’den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: b. Ömer, Zeyd b. Muâviye zamanında Harra ak'ası olup bittikten sonra Abdullah b. Muti'a geldi. (İbn Muti): Ebû Abdirrahman'a bir yastık atın! Dedi. (İbn Ömer) Ben sana oturmak için gelmedim. Sana bir hadîs söylemeye geldim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: kim bir eli taattan çıkarırsa kıyâmet gününde Allah'a hiç bir hücceti olmadığı halde kavuşur. Ve her kim boynunda bir bey'at olmadığı halde Ölürse, câhiliyyet ölümü gibi (bir ölümle) ölür.» buyururken işittim. Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4900-)
Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Abdillâh b. Bükeyr rivâyet etti. ki): Bize Leys, Ubeydullah b. Ebî Ca'ferden, o da Bükeyr b. Abdillâh b. Eşecc'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki. kendisi İbn Mutî'a gelmiş... İbn Ömer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yukariki hadîs gibî rivâyette bulunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4901-)
Bize Amr b. Alî rivâyet etti. ki): Bize İbn Mehdi rivâyet etti. H. Muhammed b. Amr b. Cebele de rivâyet etti. ki): Bize Bişr b. Ömer rivâyet etti. Bunlar toptan Hişâm b. Sa'd'dan, o da Zeyd b. Eşlem'd en, o da babasından, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Nafi'in, İbn Ömer'den naklettiği hadîs mânasında rivâyette bulunmuşlardır. Medine nin siyah taşlarla kaplı olan yeridir. Burada Yezîd b. Muâviye zamanında 63 tarihinde Şâm askerleri ile Medineli’ler arasında şiddetli bir çarpışma olmuş; neticede Şam'lar galip gelmişlerdi. Bu çarpışmanın sebebi Yezîd'in içki kullanıp namazı bırakacak kadar yolunu şaşırmış olması idi. Medine'lileri Yezid'e ısındırmak için Vâlî Osman b. Muhammed Şam'a bir hey'et göndermişti ki hadisimizde bahsi geçen Abdullah b. Mutî'de o hey'ette idi. Bunlar Yezîd'den fevkalâde ikram gördükler! haide onun İçki içtiğini, namazı bıraktığını müşahede edip döndükleri vakit: «Biz öyle bir adamın yanından geliyoruz ki, dîni yok, şarap içiyor; hatta sarhoş olup namazı terk ediyor; tanbur çalıyor; önünde köçekler oynuyor! Allah'a şehâdet ederiz ki biz onu hal' ettik!» dediler. üzerine Medine'liler Yezîd'i hal' ederek Abdullah b. Hanzale'ye bey'at ettiler. Yezîd de üzerlerine Şam'dan bir ordu gönderdi. Harb ettiler. Ensar'ın Kumandanı Abdullah b. Hanzale Muhacirlerin Kumandanı da Abdullah b. Mutî'idi. Şam ordusu İse Müslim b. Ukbe'nin Kumandasında îdi. Abdullah harbi kaybedince Mekke'ye giderek orada Abdullah b. Zübeyr'in maiyyetine girmiştir. hadîs dahi fisku fücurdan dolayı hükümdarın mün'azil olmayacağına delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Fitneler Zuhür Ettiğinde Ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın Ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı
4902-)
Bana Ebû Bekir b. Nâfi' ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (İbn Nâfi’; Bize Gunder rivâyet etti dedi. İbn Beşşâr ise; Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti; dedi.) ki): Bize Şu'be, Ziyâd b. Ilâkn’dan rivâyet etti. ki): Ben Ari'ece'den dinledim. ki): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: şüphesiz bir şeyler olacaktır! İmdi her kim bu ümmet derli toplu iken onun işini dağıtmak isterse, kim olursa olsun hemen kılıçla onu (n boynunu) vurun!»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Müslümanların İşi Der Top İken Onu Dağıtan Kimsenin Hükmü Bâbı
4903-)
Bize Ahmed b. Hırâş da rivâyet etti. ki): Bize Habbân rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne rivâyet etti. H. Kâsım b. Zekeriyyâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsa, Seyhan'dan rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Mus'ab b. Mikdâm EMÎas'amî haber verdi. ki): Bize İsrail rivâyet etti. H. Haccâc dahi rivâyet etti. ki): Bize Arim b. Fadl rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Muhtar ile bir adam (adını vermiştir) rivâyet etti. râvîlerin hepsi Zeyd b. Ilâka'dan, o da Arfece'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Şu kadar var ki hepsinin hadîsinde: «Onu hemen öldürün!" denilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Müslümanların İşi Der Top İken Onu Dağıtan Kimsenin Hükmü Bâbı
4904-)
Bana Osman b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Yûnus b. Ebî Ya'fûr, babasından, o da Arfece'den naklen rivâyet etti. Söyle demiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: bir adam üzerinde toplu iken kim sizin sopanızı yarmak veya cemaatınızı dağıtmak isterse, onu hemen öldürün!» buyururken işittim. Henenin cenı'idir. Hene şey demektir. Burada ondan murâd: …….Fitneler ve yeni zuhur edecek hâdiselerdir. yarmak» tâbiri cemaatı dağıtmaktan kinayedir. Yani sizin elmaatmızı yarılmış sopanın dağıldığı gibi bir birinden ayırmak isterse onu vurun demektir. Cemâatin birbirinden ayrılıp dağılması, anlaşama-mak ve bir birlerini sevmemekle olur. Şerif, hükümdar aleyhine ayaklanan veya müslümanların birliğini bozmak isteyen bir kimsenin öldürülmesini emretmektedir. Böylesi evvelâ nasîhatla yola getirilmeye çalışılır. Vazgeçmezse kendisi ile çarpışılır, öldürmeden şerrinden kurtulunmazsa Öldürülür.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Müslümanların İşi Der Top İken Onu Dağıtan Kimsenin Hükmü Bâbı
4905-)
Bana Vehb b. Bakıyyetel-Vâsıtî rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Abdillâh, Cüreyriden, o da Ebû Nadra'dan o da Ebû Said-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): halîfeye (birden) bey'at edilirse, onlardan ikinciyi öldürüverin!» buyurmuşlar. hadis nasihat filân dinlemeyip öldürmekten başka çare kalmadığı "zaman öldürüleceğine hamledilmiştir. kişinin aynı zamanda halife seçilemeyeceğine ulemanın ittifak ettiklerini az önceki bâblarda görmüştük. Hadîs-i Şerif aynı hükmü bildirivor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: İki Halifeye Beyat Edilmesi Bâbı
4906-)
Bize Heddâb b. Hâlid El-Ezdî rivâyet etti. ki): Bize Hemmâm b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Katâde, Hasan'dan, o da Dabbe b. Mihsan'dan, o da Ümmü Seleme"den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: takım emirler gefecc-k! Siz: bilip i'tîrâz edeceksiniz. İmdi kim bilirse berâet eder; kim İ'tirazda bulunursa kurtulur. Lâkin kim riza gösterir de tâbi' olursa!..,» Ashâb: Onlarla harb etmeyelim mi? Demişler. Namaz kıldıkları müddetçe!» buyurmuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şeriata Aykırı Hususatta Hükümdarlara İtiraz Etmenin, Namaz Kıldıkları Ve Benzeri İbadetleri Yaptıkları Müddetçe Onlarla Harpten Vaz Geçmenin Vücubu Bâbı
4907-)
Bana Ebû Gassân El-Mismaî ile Muhammed b. Beşşâr da hep birden Muâz'dan rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Gassân'ındır. ki): Bize Muâz —ki İbn Hişâm Ed-Destavâi'dir— rivâyet etti. ki): Bana babam, Katâbe'den rivâyet etti. ki): Bize Hasan, Dabbe b. Mihsan El-Anezi'den; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Ümmü Seleme'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti ki: üzerinize bir takım emirler tayin edilecektir. Siz onları bilip itiraz edeceksiniz, İmdi her kim kerih görürse berâet etti; her kim itirazda bulunursa kurtuldu demektir. Lakin kim rizâ gösterir de tâbi' olursa!... buyurmuştur. Ashab: Yâ Resûlul'ah onlarla harpetmeyeüm mi? demişler. Namaz kıldıkları müddetçe!» buyurmuş. (Yânı her kim kalbi ile kerih görür ve kalbi ile reddederse demektir.)
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şeriata Aykırı Hususatta Hükümdarlara İtiraz Etmenin, Namaz Kıldıkları Ve Benzeri İbadetleri Yaptıkları Müddetçe Onlarla Harpten Vaz Geçmenin Vücubu Bâbı
4908-)
Bana Ebû’r-Rabi' El-Alekî de rivâyet etti. ki): Bize Hammâd (yani İbn Zeyd) rivâyet etti. ki): Bize Muallâ b. Ziyâd ile Hişâm, Hasan'dan, ada Dabbe b. Mihsan'dan, o da Ümmü Seleme'den naklen rivâyet ettiler. Ümmü Seleme: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu...» demiş. yukarki hadîs gribi rivâyette bulunmuş; yalnız: «Her kim reddederse muhakkak beri olur; ve her kim kerîh görürse muhakkak kurtulur.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şeriata Aykırı Hususatta Hükümdarlara İtiraz Etmenin, Namaz Kıldıkları Ve Benzeri İbadetleri Yaptıkları Müddetçe Onlarla Harpten Vaz Geçmenin Vücubu Bâbı
4909-)
Bize bu hadîsi Hasan b. Rabî' El-Beceli de rivâyet etti. ki): Bize İbnÜ'l-Mübârek, Hişâm'dan, o da Hasan'dan, o da Dabbe b. Mihsan'dan, o da Ümmü Seleme'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular... yukarıki "hadîsin mislini söylemiş; yalnız «Lâkin rizâ gösterip lâbi' olan..» cümlesi müstesna! Onu anmamıştır. her kim bilirse beraat eder.» cümlesinden murâd: Kim kötülüğü bilir de bunda şüphesiz kalmazsa, günahından berâet etmeye kendisine bir yol açıldı demektir. Bu surette o kötülüğü imkânına göre eli ile veya dili ile değiştirir. Bunlardan âciz kalırsa kalbi ile o işi kerîh görür, kim kerîh görürse berâet etti demektir.» cümlesi de: bu kötülüğü kim kerîh görürse onun günah ve cezasından kurtulur; manasınadır. Bu türlü hareket, kötülüğü eli ve dili ile reddedemeyen hakkındadır. kim rizâ gösterir de tâbi, olursa'..» ifâdesi bir şart cümlesidir. Cevâbı mahzuf olup «günaha girer ve ceza görür.» takdirindedir. Şerif gelecekten haber veren bir rmı'cizedir. Verilen haber olduğu gibi zuhur etmiştir. kötülüğü defetmekten âciz kalan insanın mücerred susmakla günaha girmeyeceği, günaha ancak ona kalben râzî olduğu zaman gireceği ve keza halife Islâmın esaslarından bir şey değiştirmedikçe sırf zulmünden ve fistondan dolayı aleyhine ayaklanmama caiz olmadığı bu hadîsin delâlet ettiği hükümlerdendir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şeriata Aykırı Hususatta Hükümdarlara İtiraz Etmenin, Namaz Kıldıkları Ve Benzeri İbadetleri Yaptıkları Müddetçe Onlarla Harpten Vaz Geçmenin Vücubu Bâbı
4910-)
Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî rivâyet etti. ki): Bize Îsâ b. Yûnus haber verdi. ki): Bize Evzâî, Yezid b. Yezîd b. Câbir'den, o da Ruzeyk b. Hayyân'dan, o da Müslim b. Karaza'dan, o da Avf b. Mâlik'ten o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: en hayırlısı birbirlerinizi sevdikleriniz ve birbirlerinîze duâ eftiklerinizdir. Hükümdarlarınızın en kötüleri de birbirinize buğzu lanet ettiklerinizdir.» buyurmuşlar. Yâ Resûlüllah! Onlarla kılıçla çatışmayalım mı? denilmiş. Aranızda namazı ikame ettikleri müddetçe!.. Şayet valilerimizden hoşlanmadığınız bir şey görürseniz onun yapılmasını kerîh görür ve bir eli itâattan çıkarmayın!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarların İyileri Ve Kötüleri Bâbı
4911-)
Bize Dâvûd b. Ruşeyd rivâyet etti. ki): Bize Velîd (yânî İbn Müslim) rivâyet etti. ki); Bize Abdurrahmân b. Yezîd b. Câbir rivâyet etti. ki): Bana Beni Fezâre'nin âzâdlısı —ki bu Zât Ruzeyk b. Hayyân'dır— haber verdi ki. kendisi Avf b. Mâlik El-Eşcaîî'nin amcası oda Müslim b. Karaza’yı söyle derken işitmiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: en hayırlısı bir birlerinizi sevdikleriniz ve bir birlerinize dua ettiklerinizdir. Hükümdarlarınızın en kötüleri de bir birinize buğz-u lâ'net ettiklerinizdir.» buyururken işittim. Ashâb dediler ki Biz, yâ Resûlallah! O anda onlarla atışmayalım mı? Dedik. Aranızda namazı ikâme ettikleri müddetçe! Hayır; Aranızda namazı İkâme ettikleri müddetçe!.. Bir kimseye bîri vâlî olur da onu Allah'a ma'sıyet olan bir şey yaparken görürse, yaptığı ma'sıyetten ikrah etsin! Ama bir eli itâattan çıkarmasın !» buyurdular. Câbir ki: «Bana bu hadîsi rivâyet ettiği zaman dedim ki: (yani Ruzeyk'a demiş) Allah aşkına söylermisin yâ Ebe’l-Mikdâm, bunu sana rivâyet mi etti; yoksa Müslim b. Karaza'yi: Ben Avfi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim derken dinledim; diyordu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarların İyileri Ve Kötüleri Bâbı
4912-)
Bize İshâk b. Mûsâ El-Ensârî de rivâyet etti. ki): Bize Velid b. Muslim rivâyet etti. ki): Bize İbn Câbir bu isnâdla rivâyet etti. Ve: Beni Fezâre'nin âzâdlısı Ruzeyk dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarların İyileri Ve Kötüleri Bâbı
4913-)
Müslim b. Karaza'dan, o da Avf b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîsin râvilerinden Ruzeyk b. Hayyân birçok nüshalarda burada olduğu gibi rivâyet edilmişse de Ebû Zürate'r -Râzi ve Dimaski gibi bazı ulema onu Züreyk şeklinde tesbit etmişlerdir. kelimesi dahi bâz- nüshalarda «ceza» şeklinde rivâyet olunmuştur. Mamafih her ikisinin mânâsı sahihdir. Cesa: çöktü; ceza: parmaklan ucuna oturdu demektir. Ebû Ömer bu iki kelimenin ayni manaya geldiğini söylemiştir. Hadis-i Şerif mânâ itibârı ile yukarıkiler gibidir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarların İyileri Ve Kötüleri Bâbı
4914-)
Bize Kuteyfoe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys Sa'd rivâyet etti. H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys. Ebû' Zübeyr'den, o da Câbir’den naklen haber verdi. Şöyle dedi ; Hudeybiye günü bin dörtyüz kişi idik. Ve Ömer elinden tutmuş olduğu halde ağacın altında ona bey'at ettik. Bu ağaç bir büyük tike ağacı idi. Câbir ; biz, kaçmayacağımıza dair bey'at ettik; ölüm üzerine bey'at etmedik.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4915-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki) Bize İbn Uyeyne rivâyet eyledi. H. İbn Numeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize Süfyân. Ebû'z Zübeyr'den, o da Câbir’den naklen rivâyet etti: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ölüm üzerine bey'a etmedik Biz ona ancak "kaçmayacağımıza bey'at ettik! Demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4916-)
Bize Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. ki) Bize Haccâc, İbn Cüreyc'den rivâyet etti ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. Câbir'e: Hudeybiye günü kaç kişi oldukları sorulurker işitmiş. Câbir Şöyle dedi: Bin dört yüz kişi idik. Ona, Ömer ağacın altında —ki bu ağaç büyük bir tiken ağacı idi— elinden tutmuş olduğu halde bey'at ettik İbn Kays El-Ensarî'nin dedesinden maada hepimiz ona bey'at ettik. O devesinin karnı altına gizlendi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4917-)
Bana İbrahim b. Dînâr da rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Mücâlid'in âzâdlısı Haccâc b. Muhammed El-A'ver rivâyet etti. ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana da Ebû'z-Zübeyr haber verdi, ki kendisi Câbire: Zülhuleyfe'de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hudeybiye kuyusuna duâ etti... derken işitmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4918-)
Bize Saîd b. Amr El Eş'asî ile Süveyd b. Saîd, İshâk. îbrahîm ve Ahmed b. Abde rivâyet ettiler. Lâfız Saîd'indir. (Saîd ile İshâk: Bize haber verdi tâbirini kullandılar.) Ötekiler: Bize Süfyân, Amr'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti; dediler. Câbir Şöyle dedi: Hudeybiye günü bin dört yüz kişi idik. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: siz yer yüzü halkının en hayırlısısınız!» buyurdular. Câbir şunu da söylemiş: Gözüm görse size o ağacın yerini gösterdim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı