Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
6221-)
Bana Haccâc b. Şâir de rivâyet etti. ki): Bize Mualla b. Esed rivâyet etti. ki): Bize Vüheyb b. Hâlid, Eyyûb'dan, o da Muhammed b. Sîrîn'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Enes b. Mâlik'e sordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç saçını boyadı mı? (Dedim). O saçının ağarmasından ancak az bir şey gördü, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6222-)
Bana Ebû'r-Rabi' El-Atekî rivâyet etti. ki): Bize Hammad rivâyet etti. ki): Bize Sabit rivâyet etti. ki): Enes b. Mâlik'e, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçını boyayıp boyamadiği soruldu da, şu cevabı verdi: Başındaki ağaran kılları saymak İstesem bunu yapardım, dedi. Ve şunu İlâve etti: O boyanmadı. Ama Ebû Bekr kına ve ketemle boyandi. Ömer'se hâlis kına ile boyan di.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6223-)
Bize Nasr b. Alî El-Cehdamî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Müsennâ b. Saîd Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir kimsenin başından ve sakalından beyaz kılı yolması mekruhdur. Hem Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) boyanmamıştır. Beyazlık onun ancak alt dudağında, şakaklarında ve başında birkaç tane vardı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6224-)
Bu hadîsi bana Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdü's-Samed rivâyet etti. ki): Bize El-Müsennâ bu is-nadla rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6225-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr, Ahmed b. İbrahim Ed-Devrakî ve Harun b. Abdillah toptan Ebû Dâvud'dan rivâyet ettiler. İbn Müsennâ ki): Bize Süleyman b. Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Huleyd b. Ca'fer'den rivâyet etti. O da Ebû îyâs'ı Enes'den naklederken dinlemiş: Enes'e Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçının ağarıp ağarmadığı sorulmuş da: Allah onu beyazlıkla lekelemedi, demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6226-)
Bize Ahmed b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû İshâk rivâyet etti. H. Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hayseme, Ebû İshâk'dan, o da Ebû Cühayfe'den naklen haber verdi. Ebû Cühayfe (Şöyle dedi): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı gördüm. Şurası beyazdı. Ve Züheyr parmaklarını alt dudağına koydu. Kendisine: O gün sen kim gibi idin? diye soruldu. Oku yapıyor ve tüyünü takıyordum, cevâbını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6227-)
Bize Vâsıl b. Abdi’l-A'la rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Fudayl, İsmail b. Ebi Hâlid'den, o da Ebû Cühayfe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i beyaz gb'rdüm. İhtiyar-lamiştı. Alî'nin oğlu Hasan ona benziyordu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6228-)
Bize Saîd b. Manöûr da rivâyet etti. ki): Bize Süfyân ile Halid b. Abdillah rivâyet ettiler. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. hepsi İsmail'den, o da Ebû Cüheyfe'den bu isnadla rivâyet ettiler. Ama «Beyaz gördüm, ihtiyarlamıştı...» ifadesini söylememişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6229-)
Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Ebû Dâvud Süleyman b. Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Sımak b. Harb'den rivâyet etti. ki): Ben Câbir b. Semûra'yı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçı ağanp ağarmadığı sorulduğu zaman dinledim. Başını yağladığı zaman beyazlıktan bir şey görülmüyordu, yağlamazsa görülüyordu, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6230-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, İsrail'den, o da Simâk'den naklen rivâyet etti ki: Simak, Câbir b. Semûra'yı şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sakalı ile başının Ön tarafı ağarmağa başlamıştı. Yağ süründüğü zaman (beyazlık) belli olmazdı. Başının saçı dağılırsa belli olurdu. Sakalının kılları çoktu. bir adam: Yüzü kılıç gibi miydi? dedi. Câbir: Hayır! Bilâkis ayla güneş gibiydi; yuvarlaktı. Omuzun da ki mührü de gördüm, güvercin yumurtası kadardı. Tenine benziyordu, cevabını verdi, Enes rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Libas»'da; Ebû Cuheyfe rivâyetini «Kitâbu'l-Menâlub»'de tahric etmiştir. Boyaya yarıyan bir nevi ottur. İhtiyarlığın başlangıcı ve saçların ağarmaya başlamasıdır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçlarının ağarmaya başladığını bildiren rivâyetler çoktur. Umumiyetle bu rivâyetlerde saç ve sakalının biraz ağarmaya başladığından bahsedilmektedir. Bu birazın ne kadar olduğu ihtilaflıdır. Bazıları saç ve sakalında on dokuz beyaz kıl olduğunu söylemiş bir takımları onu yirmiye, hatta bazıları otuza çıkarmıştır. Hazret-i Enes'den rivâyet edilen bir hadîste on beş, diğer bir rivâyette on yedi veya on sekiz olduğu bildirilmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in saçını boyayıp boyamadığın-da dahi ihtilâf olunmuştur. Ekser ulemâ Hazret-i Enes'den rivâyet edilen hadîsle istidlal ederek boyamadığma kail olmuşlardır. İmâm Mâlik'in mezhebi de budur. Bâzı hadîs İmâmları boyadığına kaildirler. Delilleri buradaki Ümmü Seleme hadîsidir. İki rivâyetin arasını bulanlar da vardır. Onlara göre Hazret-i Enes'in işaret ettiği vecihle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) güzel kokuyu çok kullanıyordu. Bu iso saçın siyahlığını giderirdi. Saçını boyadığını iddia eden işte bu koku sürülmüş saçı görmüş de boya sanmıştır. diyor ki: «Muhtar olan kavle göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bâzan saçım boyamış, ekseri zamanlarda boyamamıştır. Bu hususta her râvi gördüğünü rivâyet etmiştir. Ve sözünde sadıktır.» son rivâyetinde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yüzü kılıç gibi miydi?» diye soran zâtın bu suâliyle: Kılıç gibi uzun muydu, yahut kılıç gibi parlak mıydı demek istemiş olması muhtemeldir. Hazret-i Câbir buna: «Hayır güneş ve ay gibi idi. Ve yuvarlaktı.» diye cevâb vermiştir ki, bununla onun hem güzel ve yüzünün parlaklığına, hem de yuvarlaklığına işaret etmiştir. Çünkü ay ve güneş, hem kılıçtan daha parlak, hem de yuvarlaktırlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yüzünü onlara benzetmek daha beliğ olur. Bilhassa sevgilinin yüzünü aya benzetmek Arablar arasında pek yaygın bir âdetti. Enes'in: «Bİr kimsenin başından ve sakalından beyaz kıl yolması mekruhtur.» sözü ulemâ arasında ittifakla kabul edilmiştir. mührü hakkında aşağıdaki hadîslerde izahat verilecektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Saçının Ağarması Bâbı
6231-)
Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Simâk'den rivâyet etti. ki): Câbir b. Semûra'yı dinledim. (Şunu söyledi): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sırtında güvercin yumurtası gibi bir mühür gördüm.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Nübüvvet Mührünün İsbatı, Sıfatı Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Vücudundaki Yeri Bâbı
6232-)
Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsa rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. Salih Simak'den naklen bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Nübüvvet Mührünün İsbatı, Sıfatı Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Vücudundaki Yeri Bâbı
6233-)
Bize Kuteybe b. Saîd ile Muhammed b. Abbâd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hatim (bu zat İbn İsmail'dir) Ca'd b. Abdirrahman’dan rivâyet etti. ki): Sâib b. Yezid'i şöyle derken işittim: Teyzem beni Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürdü de: ya Resûlallah! Gerçekten kız kardeşimin oğlu rahatsızdır, dedi. O da benim başımı sıvazladı. Ve bana bereket duasında bulundu. Sonra abdest aldı. Ve ben abdest suyundan içtim. Sonra arkasında ayakta durdum. Ve iki omuzunun arasındaki çadır düğmesi gibi mührüne baktım.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Nübüvvet Mührünün İsbatı, Sıfatı Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Vücudundaki Yeri Bâbı
6234-)
Bize Ebû Kâmil rivâyet etti. ki): Bize Hammâd (yani İbn Zeyd) rivâyet etti. H. Süveyd b. Said de rivâyet etti. ki): Bize Ali b. Müshir rivâyet etti. iki râvi Asım-ı Ahvel'den rivâyette bulunmuşlardır. H. Hamid b. Ömer El-Bekrâvî dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Abdü'l-Vahid (yani İbn Ziyad) rivâyet etti. ki): Âsim, Abdullah b. Serciş'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı gördüm. Onunla ekmek ve et de yedim. (Yahut tirit yedim, demiş.) ki: Ona: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) senin için istiğfar etti mi? diye sordum. Evet! Senin için de! dedi. Sonra şu âyeti okudu: için istiğfar et! Erkek ve kadın mü'minler için de." Sûre-i Muhammed, Âyet: 19. Abdullah ki: Sonra arka tarafına dolandım. Ve iki omuzunun arasındaki nübüvvet mührüne baktım. Sol küreğinin başında parmakları bir araya getirilmiş el gibi. Üzerinde siğiller emsali bunlar vardı. b. Yezîd rivâyetini Buhârî «Kitâbu’l-Vudû'», «Sıfetü'n-Nebiyy», «Kitâbu't-Tıb» ve «Kitâbu'd-Deavât»'da Tirmizî Menâkıb» bahsinde; Nesâî «Kİtâbu't-Tıb»'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. kelimesi; hatimden alınmadır. Hatim: Tamamlamak sonuna varmak demektir. Hâtem mühür manâsına gelir ki: Burada ondan sonra Peygamber gelmeyeceğine delil manasınadır. Kâdî Beyzâvî: «Nübüvvet mührü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in iki omuzu arasındaki eserdir. Geçen ümmetlerin kitaplarında bunun sıfatı beyan edilmiş, geleceği va'd edilen Peygambere bir alâmet olmuştur. Bu Peygamber onunla bilinecektir. Bir de Peygamberliğine dokunulmaktan korunmak için verilmiştir. Vesikalandırılan bir şeyin mühürle korunduğu gibi...» diyor. mührünü isbat eden rivâyetler çoktur. Bunların bâzısında mührün üzerinde etten yazılmış «MuhammedürResûlüllah» cümlesi olduğu bildirilmektedir. Bir rivâyette içinde «Allahu vahdeh» dışında ise «Nereye dilersen oraya git, çünkü muzaffersin.» yazılı olduğu bildirilmiştir. Fakat bu rivâyet çok zayıftır. Bazıları Nübüvvet mührünün nurdan olduğunu söylemişlerdir. Hazret-i Âişe'nin: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettikten sonra mührü araştırdım. Fakat onun kaldırıldığını gördüm.» dediği rivâyet olunur. mührün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber doğduğu söylenir. Bu hususta da muhtelif rivâyetler vardır. Rivâyetlerden birine göre mührün sol küreğin başında olması şeytanın içeri gireceği kapı arası olduğu içindir. Bu suretle şeytanın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerindeki giriş kapısı kapanmış ve mühürlenmiş demektir. Mühürlü bir şeye nüfuz etmenin imkânı olmadığı gibi, şeytanın girmesine de imkân bırakılmamıştır. arasında nübüvvet mührünün parmakları bir yere toplanmış şeklinde olduğunu bildireni diğerine muhalif gibi görünürse de Kâdî Iyâz'ın beyânına göre bu da öteki rivâyetlere uygun olarak . -ı edilir. Ve nübüvvet mührü toplu el şeklinde idi. Fakat güvercin yumurtası kadar küçüktü denilir-
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Nübüvvet Mührünün İsbatı, Sıfatı Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Vücudundaki Yeri Bâbı
6235-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Rabîa b. Ebî Abdirrahman'dan dinlediğim, onun da Enes b. Mâlik'den naklettiği ŞU hadîsi okudum. Rabîa, Enes'i şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çok uzun değildi. Kısa da değildi. Soluk beyaz ve fazla esmer değildi. Ne çok kıvırcık saçlı idi, ne de düz saçlı! Allah onu kırk senenin başında gönderdi de Mekke'de on sene, Medine'de dahi on sene kaldı. Altmış senenin başında Allah onun ruhunu kabzetti. Henüz başında ve sakalında yirmi beyaz kıl yoktu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peyganber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Sıfatı, Peygamber Gönderilmesi Ve Yaşı Hakkında Bir Bab
6236-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Ali b. Hucur da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail (yani İbn Cafer) rivâyet etti. H. Kaâsım b. Zekeriyya dahi rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Mahled rivâyet etti. ki): Bana Süleyman b. Bilâl rivâyet etti. iki râvi Rabîa'dan (yani İbn Ebî Abdirrahman'dan), o da Enes b. Mâlik'den naklen Mâlik b. Enes'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Bunların hadîslerinde «Kırmızıya çalar beyazdı.» ziyadesi vardır. rivâyeti Buhârî «Kitâbu'l-Menâkıb» ile «Kitâbu'l-Libas»'da; Tirmizî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de; Nesâî «Kıtâbu'z-Zine»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Kireç gibi soluk beyaz demektir. Arablar bu renkden hoşlanmazlar, Esmer demektir. Hadîs-i şerif de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kireç gibi soluk beyaz renkli olmadığı gibi, esmer tenli de olmayıp nurlu beyaz renkte olduğu anlatılmıştır. hadîs Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kırk yaşında Peygamber gönderildiğini, ondan sonra Mekke'de on sene Medine'de de on sene yaşadığını, yaşı altmışa vardığında vefat ettiğini bildiriyor. hususta rivâyetler muhtelifdir. Az sonra görüleceği vecihle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in altmışüç ve altmışbeş yaşında vefat ettiğini bildiren rivâyetler vardır. Peygamber olduktan sonra Mekke ve Medine'de yaşadığı seneler hakkındaki rivâyetler dahi muhteliftir. bablarda bunlar görülecektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peyganber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Sıfatı, Peygamber Gönderilmesi Ve Yaşı Hakkında Bir Bab
6237-)
Bana Ebû Ğassan Er-Râzî Muhammed b. Amr rivâyet etti. ki): Bize Hakkâm b. Selm rivâyet etti. ki): Bize Osman D- Zaide Zübeyr b. Adiy'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti (Şöyle dedi): Resülüllab (sallallahü aleyhi ve sellem) altmişüç yaşında iken vefat etti. Ebû Bekr altmışüç yaşındayken vefat etti. Ömer de altmışüç yaşında iken vefat etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Vefat Ettiği Gün Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Kaç Yaşında Olduğu Bâbı
6238-)
Bana Abdü’l-Melik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. ki); Bana babam dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl b. Hâlid İbn Şihab'dan, o da Uruc'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) altmışüç yaşında iken vefat etmiş. Şihab: Bana Saîd b. Müseyyeb bunun mislini haber verdi, demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Vefat Ettiği Gün Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Kaç Yaşında Olduğu Bâbı
6239-)
Bize Osman b. Ebî Şeybe ile Abbâd b. Mûsâ da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Talha b. Yahya Yûnus b. Yezid'den, o da İbn Şihâb’dan her iki isnadla birden Ukayl'ın hadîsi gibi rivâyette bulundu. Âişe rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de tahric etmiştir. rivâyette Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ln altmışbeş yaşında vefat ettiği bildirilmiştir. Bu rivâyetlerin hepsi sahihdir. Fakat en sahîhi ve meşhuru altmışüç yaşında vefat ettiğini bildiren rivâyettir. Diğerlerini ulema te'vil etmiş; altmış rivâyetinde yalnız ondalıkları zikirle iktifa edilmiş; kesirler bırakılmıştır. Altmışbeş rivâyetinde iştibah hasıl olmuştur, demişlerdir. Filhakika altmışbeş rivâyetini Urve kabul etmemiş, bunda Hazret-i İbn Abbâs’ın hata ettiğini söylemiştir. İbn Asâkir'in tarihinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in altmış-ikibuçuk yaşında vefat ettiği bildirilmektedir. Bu kavlin üzerinde duranlar da vardır. Bittabi bunun te'vili daha kolaydır. Altmışiki yaşında vefat etti diyen yarım seneyi saymamış; altmış üç yaşında vefat ettiğini söyleyen, onu bütün bir sene saymış olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Vefat Ettiği Gün Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Kaç Yaşında Olduğu Bâbı
6240-)
Bize Ebû Ma'mer İsmail b. İbrahim El-Hüzelî rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Amr'dan rivâyet etti. ki): Urve'ye: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)' Mekke'de ne kadar kaldı, diye sordum. On sene! cevâbını verdi. Ama İbn Abbâs onüç sene diyor, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6241-)
Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Amr’dan rivâyet etti. ki): Urve'ye Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de ne kadar kaldı? diye sordum. On sene! dedi. Ama İbn Abbâs on küsur sene diyor, dedim. Bunun üzerine Urve ona mağfiret duasında buyurdu. Ve: O bunu ancak Şâir'in sözünden almış olacak, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6242-)
Bize İshâk b. İbrahim ile Harun b. Abdillah, Ravh b. Ubade'den rivâyet ettiler. ki): Bize Zekeriyya b. İshâk, Amr b. Dinar'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de on üç yıl kalmış ve altmışüç yaşında vefat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6243-)
Bize İbn Ebi Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Bişr b. Seriy rivâyet etti. ki): Bize Hammâd, Ebû Cemrete'd-Dübai’den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine vahy geldiği halde Mekke'de onüç sene, Medine'de ise on sene kaldı. Altmışüç yaşında iken de vefat etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6244-)
Bize Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Eban El-Cufi rivâyet etti. ki): Bize Sellâm Ebû'l-Ahvas, Ebû İshâk'dan rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah b. Utbe ile oturuyordum. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yaşım andılar. Cemaattan bazıları Ebû Bekr Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den daha büyük idi, dediler. Abdullah şunları söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) altmışüç yaşında vefat etti. Ebû Bekr altmışüç yaşında vefat etti. Ömer de altmışüç yaşında iken şehid edildi. üzerine cemaattan Âmir b. Sa'd denilen bir zât şunu söyledi. Bize Cerir rivâyet etti. ki): Muâviye'nin yanında oturuyorduk. Cemâat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaşım andılar da Muâviye şunu söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) altmışüç yaşında iken vefat etti. Ebû Bekr altmışüç yaşında iken vefat etti. Ömer de altmışüç yaşında iken şehid edildi,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6245-)
Bize İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Ebû İshâk'ı, Âmir b. Sa'd El-Becelî'den, o da Cerir'den naklen rivâyet ederken dinledim. Cerir, Muâviye'yi hutbe okurken dinlemiş. Muâviye şunu söylemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) altmışüç yaşında iken vefat etti. Ebû Bekr ile Ömer de Öyle. Ben de altmışüç yaşında öleceğim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6246-)
Bana İbn Minhal Ed-Darir rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Zürey' rivâyet etti. ki): Bize Yûnus b. Ubeyd, Benî Hâ-şim'in azatlısı Ammar'dan rivâyet etti. ki): İbn Abbâs'a: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefat ettiği gün yaşı kaça gelmişti? diye sordum. Onun kavminden senin gibi bir zâta bunun gizli kalacağını zannetmiyordum, dedi. Ben halka sordum, fakat bana muhtelif cevaplar verdiler de bu husûsda senin sözünü bilmek istedim, dedim. Hesab bilir misin? dedi. Evet! cevâbını verdim. Kırk tut! Bu yaşta Peygamber olarak gönderildi. Onbeş sene Mekke'de kimi enin olarak, kimi korkarak, yaşadı; on yılda Medine'ye hicretinden sonra (yaşadı), dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6247-)
Bana Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Şebâbe b. Sevvâr rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Yûnus'dan bu isnadla Yezid b. Zürey'in hadîsi gibi rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6248-)
Bana Nasr b. Alî de rivâyet etti. ki): Bize Bişr (yani İbn Mufaddal) rivâyet etti. ki): Bize Hâlid El-Hazzâ' rivâyet etti. ki): Bize Benî Hâşim'in azatlısı Ammâr rivâyet etti. ki) ; Bize İbn Abbâs rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) altmışbeş yaşında iken vefat etmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6249-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize İbn Uleyye, Hâlid'den bu isnad rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6250-)
Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî de rivâyet etti. ki): Bize Ravh haber verdi. ki): Bize Hammâd b. Seleme, Ammâr b. Ebî Ammâr'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de onbeş sene kaldı. Yedi sene sesi işitiyor, ziyayı görüyor (fakat başka) bir şey görmüyordu. Sekiz senede vahy gelerek kaldı. Medine'de ise on yıl kaldı. Abbâs rivâyetini Buhârî «Menâkıb-i Ensar» bahsinin bir iki yerinde tahric etmiştir. İbn Abbâs on küsur sene diyor...» sözüne karşı Urve'nin mağfiret duasında bulunmasından murad: Onun hata ettiğine işarettir. Bir kimse hata etti mi Arablar ekseriyetle: Allah onu af ve mağfiret buyursun, derlerdi. Urve, İbn Abbâs'in bu sözü şâir Ebû Kays Sarme b. Ebî Enes'den aldığına kail olmuştur. Çünkü Ebû Kays bir beytinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) için: «Kureyş'in arasında on küsur sene kaldı» demiştir. Bu zât Câhiliyyet devrinde yetişen Hanîfîler'dendir: «Ben İbrahim'in Rabbine ibâdet ederim. dermiş. Putlara tapmaz, cünüplükten yıkanır, evindeki mescidine cünüp ve hayızlıları sokmazmış. Câhiliyyet devrindeki şiirlerinde dahi doğruyu söyler Allah'ı ta'zim edermiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîne'ye gelince Ebû Kays ihtiyar halde müslüman olmuştur. Muâviye'nin: «Ben de altmışüç yaşında Öleceğim...» sözü bir tahmin ve temennidir. Kendisinin yetmişbeş yaşında vefat ettiği rivâyet olunur. son rivâyetinde İbn Abbâs (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Mekke'de onbeş sene kaldığını, yedi sene sesi işidip, ziyayı gördüğünü, başka bir şey görmediğini söylemiştir. Buradaki Sesden murad hâtifden gelen melek sesidir. Ziya da meleklerin ve Allahü teâlâ'nın âyetlerinin nurudur. Yani yedi sene Meleğin kendisini görmeden vahyi telâkik etmiş. Sekiz sene de bizzat meleği görerek şifahen vahyi almıştır. ki, Peygamberlik geldikten sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mekke'de ne kadar kaldığını bildiren rivâyetler muhteliftir. Sahih olan rivâyet on üç sene kalmış olmasıdır. Buna göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ömrü de altmışüç sene olur ki, Nevevî doğrusunun bu olduğunu, ulemânın bunu kabul ettiğini söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mekke Ve Medinede Ne Kadar Kaldığı Bâbı
6251-)
Bana Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. İshâk: Ahberana; Ötekiler: Had-desenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Zührî'den rivâyet etti. O da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'i babasından naklen rivâyet ederken dinlemiş ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Muhammed'im. Ben Ahmed'im. Ben O Mâhiyim ki, küfür benile mahvedilir. Ben o Haşirim ki, insanlar benim arkamda toplanır. Ben Âkıb'im. Âkıb kendisinden sonra Peygamber bulunmayandır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin İsimleri Hakkında Bir Bab
6252-)
Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'un'den, o da babasından naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: bir takım isimlerim vardır. Ben Muhammed'im. Ben Ahmed'im. Ben o Mâhiyim ki, Allah benimle küfrü mahveder. Ben o Haşirim ki, Allah insanları benim ayaklarıma toplar. Ve ben o Âkıbını ki, ondan sonra hiç bir Peygamber yoktur.» Filhakika Allah da ona Rauf ve Rahîm adını vermiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin İsimleri Hakkında Bir Bab
6253-)
Bana Abdül-Melik b. Şuayb b. İLeys de rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl rivâyet etti, H. Abd b. Humeyd dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdürezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer haber verdi. H. Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. ki): Bize Şuayb haber verdi. Bunların hepsi Zührî'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Şuayb ile Ma’mer'in hadîsinde ; «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i dinledim.»; hadîsinde: «Dedi ki Zührî'ye bu Âkıb nedir dedim. Kendisinden sonra Peygamber olmayan demektir, cevabını verdi.» Ma'mer ile Ukayl’ın hadîsinde: «Kefereyi»; Şuayb’ın hadîsinde ise: «Küfrü» ifâdeleri vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin İsimleri Hakkında Bir Bab
6254-)
Bize İshâk b. ibrahim El-Hanzalî rivâyet etti. ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Amr b. Mürra'dan, o da Ebû Ubeyde’den, o da Ebû Mûsa'l-Eş'arî'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize kendisinin isimlerini söyler de: Muhammed'im, Ahmed'im, Mukarfî'yim, Hâşir'im; tevbenin Peygamberiyim ve rahmetin Peygamberiyim.» buyururdu. hadîsin Cübeyr b. Mut'ım rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Menâkıb» ile «Kitâbu't-Tefsude; Tirmizî «Isti'zan» ve «Şemail» bahislerinde; Nesâî de «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinin birçok isimleri olduğunu söylemiş, fakat bunlardan yalnız birkaç tanesini saymıştır. Bunun sebebi saydığı isimlerin geçen ümmetlerin kitaplarında mevcut olması ve o ümmetlerin bunları bilmesidir. Bir de mefhûmu âdede itibar yoktur. Binâenaleyh bir şeyde adet göstermek, bu adetten ziyadesi yoktur manâsına gelmez. Mâlikîler'den Ebû Bekr İbnül-Arabî 'nin beyânına göre Allahü teâlâ'nın, bin ismi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de bin ismi vardır. İbn Fâris ve başkaları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Muhammed, Âhmed ve Mahmûd isimlerini koymayı Allahü teâlâ’nın onun ailesine ilham ettiğini söylemişlerdir. Çünkü bu isimler kendisinde Övülecek sıfatlar çok olan kimseye verilir. Mahveden, demektir. Ulemâ bunun Mekke ile Medîne'de ve diğer Arab ve gayri Arab beldelerinde küfrü mahveden manâsına geldiğini söylemişlerdir. Maamafih bundan hüccet ve galebenin zuhuru manâsına gelen umumî mahv de kastedilmiş olabilir. Sahîh bir ha-dîsde: kendinden Önce geçen kötülüklerin hükmünü yıkar.» buyurulmuştur. Toplayan demektir. «Allah insanları benim ayaklarıma toplar» cümlesinden murad: Bana tâbi olurlar, benim izimden gelirler, benim Peygamberliğimin zamanında toplanırlar, benden sonra Peygamber yoktur, demektir. Hadîste tefsir edildiği vecihle kendisinden sonra Peygamber gelmeyen manasınadır. Fakat bu kelimenin lügat manâsı arkasından gelen demektir. Burada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e isim olduğuna göre sair Peygamberlerden sonra gelen demek olur. İbn’l Arâbî'ye göre Âkıb hayır hususunda kendinden öncekinin yerine gelen manasınadır, Mukaffî ile Âkıb aynı manâya gelirler Peygamberi ve Rahmetin Peygamberi» te, bleri manâ itibariyle birbirine yakındırlar. Bunlardan murad Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in tevbeyi ve insanların birbirine acımalarını getirdiğini anlatmaktır. Iyâz «Eş-Şifa» namındaki eserinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in birçok isimlerini saymıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin İsimleri Hakkında Bir Bab
6255-)
Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerir A'meş'den, o da Ebû'd-Duhâ'dan, o da Mesruk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir iş yaptı da o işe ruhsat verdi. Az sonra bu, ashabından bazı kimselerin kulağına vardı. Galiba onlar bundan hoşlanmadılar. Ve ondan çekindiler. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duydu. Ve hutbe okumak üzere ayağa kalkarak: takım adamlara ne oluyor ki, benim ruhsat verdiğim bir iş kulaklarına varıyor da ondan hoşlanmıyorlar ve çekiniyorlar! Vallahi ben onların Allah'ı en iyi bileni ve ondan en çok korkanıyım!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Allahü Teâlâyı Bilmesi Ve Ondan Şiddetle Korkması Bâbı
6256-)
Bize Ebû Said El-Eşecc rivâyet etti. ki): Bize Hafs (yani İbn Gıyas) rivâyet etti. H. bu hadîsi İshâk b. İbrahim ile Âlî b. Haşrem de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsâ b. Yûnus haber verdi. İki râvi A'meş'den Cerir'in isnadı ile onun hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Allahü Teâlâyı Bilmesi Ve Ondan Şiddetle Korkması Bâbı
6257-)
Bize Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesruk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir işe ruhsat verdi de bazı insanlar ondan çekindi. Bu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kulağına geldi. Ve kızdı. O derece ki: Gadab, yüzünden belli oldu. Sonra şöyle buyurdular: kavimlere ne oluyor ki: Bana ruhsat verilen şeyden yüz çeviriyorlar! Vallahi ben onların Allah'ı en iyi bileni ve ondan en çok korkanıyım.» hadîsi Buhârî «Edeb» ve «İ'tisâm» bahislerinde; Nesâî «Kitâbu’l-Yevm ve'lleyle»'de tahric etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in burada ne yaptığı malûm değildir. Ancak Ashâb-ı Kiram kendi yaptıklarının daha doğru olduğunu zannederek bu işde ona uymaktan çekinmişlerdir. Onların bu hâlini duyan Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) yemin ederek kendinin Allah'ı onlardan daha iyi bildiğini, kendi Allah korkusunun onla-rınkinden çok daha fazla olduğunu bildirmiştir. Bundan murad: «Bu iş-den çekinmek sizin zanettiğiniz gibi Allah'a daha yakınlık sayılmaz. Allah'a yakın olmak, onun emirlerine uymak ve ondan korkmakla olur. Yoksa hayâlâtla ve emretmediği şeyleri yapmağa çalışmakla bir şey elde edilmez.» demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Allahü Teâlâyı Bilmesi Ve Ondan Şiddetle Korkması Bâbı
6258-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki) ; Bize Leys rivâyet etti, H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Şihab'dan, o da Urve b. Zübeyr'den naklen haber verdi. Ona da Abdullah b. Zübeyr haber vermiş ki, Ensar'dan bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda hurma suladıkları Harra su yolları hakkında Zübeyr'den davacı olmuş. Ensar'dan olan zât: Suyu sal da geçsin! demiş. Zübeyr ise onların bu teklifine razı olmamış. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda davaya çıkmışlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zübeyir'e: Zübeyr! Sen sula; sonra suyu komşuna sal!» demiş. Ensârî' kızmış ve: Ya Resûlallah, bu adam halan oğludur diye mi? (Böyle yapıyorsun?) demiş. Bunun üzerine Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yüzünün rengi değişmiş. Sonra: Zübeyr! Sula, sonra suyu tıka! Tâ duvara kadar geri dönsün.» buyurmuşlar. ki: Vallahi ben şu âyetin bu husûsda indiğini sanırım: Rabbine yemin olsun ki, aralarında çıkan kavgada seni hakem yapıncaya kadar inanmazlar. Sonra nefislerinde bir şüphe ve darlık da bulmazlar." Sûre-i Nisa, Âyet: 75 hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-MüsâkâU'da; Ebû Dâvud «Kadâyâ»'da; Tirmizî «Ahkâm» ve «Teisir»'de; Nesâî «Kada» ve «Tefsir»de İbn Mâce «Sünnet» ve «Ahkâm» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Zübeyr'den davacı olan ensârînin kim olduğu belli değildir. İhtimal yaptığı hakaret yolsuz olduğu için râviler tarafından ismi gizli tutulmuştur. Dâvûdî'nin rivâyetine göre bu adam münafıkmış. Gerçi hadîste ensardan olduğu bildiriliyorsa da Nevevî ensardan oluşunu münafıklığına muhalif görmemiş: «Müslüman ensardan değil de o kabileden biri olabilir.» demiştir. Zübeyr sağlığında cennetle müjdelenen on zâttan biridir. Ensârînin verilen hükme kızarak «Ya Resûlallah! Zübeyr halan oğlu olduğu için mi böyle yapıyorsun?» demesi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hürmetini ayaklar altına alan çirkin bir sözdür. Ulemânın beyânına göre böyle bir sözü bugün söyleyen kimse kâfir olur, kendisine mürted hükümleri tatbik edilir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ona bir şey yapmaması hâdise İslâm'ın ilk zamanlarına tesadüf ettiği içindir. O devirde müellefe-i kulûb vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir taraftan bunları İslâm'a yatıştırmaya çalışır, bir taraftan münafıkların eziyetlerine sabır gösterir ve sabrı tavsiye eder: Muhammed arkadaşlarını öldürüyor demesinler, buyurarak böylelerini affederdi. Zübeyr'in kuvvetli tahminine göre hadîste bahsedilen âyet-i kerîme bu hâdise hakkında nâzil olmuştur. Ulemâdan bazılarına göre ise âyetin sebebi nüzulü çok garib bir hâdisedir. İbn Ebî Hatim'in rivâyet ettiği bir hadîse göre vak'a şudur: İki adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda davaya çıkmışlar, o da davalarını görmüş. Fakat dâvayı kaybeden adam verilen hükme razı olmayarak: Bizi Ömer b. Hattâb'a gönder! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: ona gidini» demiş. Hazret-i Ömer'e vardıklarında dâvayı kazanan Şöyle dedi: Ey Hattab oğlu! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim lehime şu adamın aleyhine hüküm verdi. Ama bu adam: Bizi Ömer'e gönder! dedi, o da bizi sana gönderdi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): öyle mi? diye sormuş. Adam: Evet! demiş. Ömer (radıyallahü anh): Ben yanınıza çıkıp aranızda hükmümü verinceye kadar yerinizden ayrılmayın! diyerek içeri girmiş. Az sonra kılıcını kuşanmış olarak yanlarına çıkmış ve hemen «Bizi Ömer'e gönder...» diyeni vurarak öldürmüş. Öteki gerileyerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına kaçmış ve: . Ya Resûlallah ! Vallahi Ömer arkadaşımı öldürdü. Kaçmasam mutlaka beni de öldürecekti, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve Scl'cm): Ömer'in mü'min bir adamı öldürmek cür'etinde bulunacağını zannetmezdim.» buyurmuş. Bunun üzerine Allah âyeti indirmiş. Ve bu adamın kanını heder ederek Ömer'i kabahatsiz bulmuştur. hadîs zayıfdır. Fakat zayıf olmayan başka bir tarikle de rivâyet olunmuştur. Bazıları Âyet-i kerîme'nin bir Yahûdi ile münafık hakkında indirildiğini söylemişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Selleme Tabi Olmanın Vucubu Bâbı
6259-)
Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab’dan naklen haber verdi. ki): Bana Ebû Seleme b. Atdirrahman ile Said b. Müseyyeb haber verdiler. (Dediler ki): Ebû Hüreyre kendisinin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken işittiğini anlatıyordu. size neyi yasak edersem ondan sakının, neyi emredersem gücünüz yettiği kadar onu yapın. Sizden öncekileri ancak çok sualleri ve Peygamberleri üzerinde ihtilâfları helâk etmiştir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6260-)
Bana Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. Bu zat Mansur b. Selemete'l-Huzâî'dir. ki): Bize Leys, Yezid b. Hâd'dan, o da İbn Şihab'dan naklen bu isnadla tamamıyle bu hadîsin mislini haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6261-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. iki râvi A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmişlerdir. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6262-)
Bize Kuteybe b. Said dahi rivâyet etti. ki): Bize Muğıra (yani El-Hızamî) rivâyet etti. H. İbn Ebî Ömer dahi rivâyet etti. ki): Bize Süfyan rivâyet etti. Her iki râvi Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmişlerdir. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6263-)
Bize bu hadîsi Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Muhammed b. Ziyad'dan rivâyet etti. O da Ebû Hüreyre'den dinlemiş. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6264-)
Bize Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. râvilerin hepsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet olunmuştur ki: sizi bıraktığım müdetçe beni bırakın.» buyurmuşlar demişlerdir. hadîsinde: müddetçe. Çünkü sizden öncekiler ancak... helâk olmuştur.» ibaresi vardır. Bundan sonra bütün râviler Zührî'nin Said ile Ebû Seleme'den, onların da Ebû Hüreyre'den naklettikleri hadîs gibi anlatmışlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6265-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbrahim b. Sa'd, İbn Şihâb’dan, o da Amir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ki, müslumanların müslümanlar hakkında en büyük suçlusu o kimsedir ki, müslümanlara haram kılınmayan bir şeyi sorar da, o sorduğu için kendilerine o şey haram kılınır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6266-)
Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbn Ebî Ömer de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Zührî'den rivâyet etti. H. Muhammed b. Abbâd dahi rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. ki): Ben bunu besmeleyi ezberlediğim gibi bellemişimdir. Zührî, Âmir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müslümanlar hakkında en büyük suçlusu o kimsedir ki: Haram kılınmayan bir şeyi sorar da o sorduğu için insanlara o şey haram kılınır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6267-)
Bu hadîsi bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer haber verdi. iki râvi Zühri'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Ma'mer'in hadîsinde: adam bir şeyi sorar da dibine darı ekerse...» ziyadesi vardır. Yûnus'un hadîsinde ise: «Âmir b. Sa'd'dan, o da Sa'd'dan işitmiş olmak üzere...» demiştir. rivâyetlerden Hazret-i Sa'd hadîsini Buhârî «Kitâbu’l-iğti-sam»'da tahric etmiştir. birinci hadîsi İslâm'ın kaidelerinden bindir. Bu hadîs «Hac bahsinde geçmiş ve şerhedilmişti. Bâbımızın diğer hadîslerinden maksad da çök sual sormayı, bilhassa vuku bulmamış şeylerin sorulmasını yasak etmektir. Çok sual sormak şu sebeplerden dolayı kerih görülmüştür:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6268-)
Bize Mahmud b. Gaylan ile Muhammed b. Kudamete's-Sülemî ve Yahya b. Muhammed El-Lü'lüî rivâyet ettiler. Lâfızları birbirine yakındır. Mahmud: Bize Nadr b. Süleym rivâyet etti, dedi. Ötekiler: Bize Nadr haber verdi, dediler.) ki): Bize Şu'be haber verdi. ki): Bize Mûsa b. Enes, Enes b. Mâlik'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kulağına ashabından bir şey geldi de hutbe okudu ve şunları söyledi: Cennetle Cehennem gösterildi. Ama hayır ve şerde bugün gibisini görmedim. Siz benim bildiğimi bilseniz muhakkak az güler; çok ağlardınız.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına o günden daha şiddetli bir gün gelmedi. Başlarını örttüler, genizden gelen feryadları vardı. Derken Ömer kalkarak: Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Peygamber olarak Muhammed'e razı olduk, dedi. Bir adam da kalkarak: Benim babam kim? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): baban filândır.» cevâbın verdi. Arkacığından: iman edenler, çok şeyler sormayın. Çünkü size açıklanırsa fenanıza gider." âyeti indi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6269-)
Bize Muhammed b. Ma'mer b. Rib'î El-Kaysî de rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubade rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Bana Mûsa b. Enes haber verdi. ki): Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işittim. Bir adam: Ya Resûlallah, benim babam kimdir? diye sordu. filândır.» buyurdular. Ve: iman edenler, çok şeyler sormayın. Çünkü size açıklanırsa fenanıza gider." âyet-i kerîmesinin tamamı indi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı
6270-)
Bana Harmele b. Yahya b. Abdillah b. Harmele b. İmram Et-Tücîbî de rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. ki): Bana Enes b. Mâlik haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güneş zevale erdiği vakit çıkarak cemaata Öğlen namazını kıldırmış. Selâm verince minber üzerinde ayağa kalkmış ve kıyâmeti anlatmış. Ondan Önce büyük işler olacağını da anmış. Sonra şöyle buyurmuş: bana bir şey sormak isterse hemen sorsun. Vallahi bana bir şey sorarsanız şu yerimde bulunduğum müddetçe onu size haber vereceğim.» b. Mâlik ki: Cemâat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu sözü işitince çok ağladılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; bana...» sözünü çok tekrarladı. Derken Abdullah b. Huzâfe kalkarak: Benim babam kim ya Resûlallah! diye sordu. Huzâfe'dir.» buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sorun bana...» sözünü çok tekrarlayınca Ömer diz çökerek: Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Resul olarak da Muhammed'e razı olduk, dedi. Ömer bunu söyleyince artık Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sükût buyurdu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şunu söyledi: ola! Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, bana demin şu duvarın ardında cennetle cehennem gösterildi. Fakat hayır ve şerde bugün gibisini görmedim.» Şihab Şöyle dedi: Bana Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe haber verdi. ki): Abdullah b. Huzâfe'nin annesi Abdullah b. Huzafe'ye şunu söyledi: Senden daha âsi bir evlât işitmedim! Annen cahiliyyet devri kadınlarının irtikab ettikleri bir şenaatta bulunmuş olsa; onu halkın gözleri önünde kepaze etmeyeceğinden emin miydin? Abdullah b. Huzafe: Vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) nesebınıi kara bir köleye katsa katılırdım, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Faziletler
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Tazim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan Ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı