Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

6876-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdü’l-Aziz (yani İbn Muhammed) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): toplu cemaatlardır. Onlardan birbirleriyle tanışanlar kaynaşır, tanışmayanlar da ayrılırlar.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Ruhların Toplu Cemaatlar Oluşu Bâbı
6877-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Kesir b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bize Ca'fer b. Burkan rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Esam, Ebû Hüreyre'den merfu bir hadîs rivâyet etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gümüş ve altın madenleri gibi madenlerdir. Câhiliyyet devrinde hayırlı olanları fakıh olmak şartiyle İslâm'da da hayırlılarıdır. Ruhlar da toplu cemaatlardır. Onlardan birbirleriyle tanışanlar kaynaşır; tanışmayanlar ayrılırlar.» buyurmuşlar. şerifin mânâsı ruhlar toplu cemaatlardır. Yahut muhtelif nev'ilerdir, demektir. Onların birbirleriyle tanışmaları Allah'ın yarattığı bir şeyden dolayıdır. Bazıları Allah ruhların sıfatlarını tenasüp ve ahlâklarını birbirlerine uygun yarattığı için tanıştıklarını; bir takımları da ruhların toplu olarak, yaratıldığını, sonra cesetlere dağıtıldıklarını; bundan dolayı tabiatları birbirine uyanların kaynaştıklarını, uymayanlara ise birrine muhalefet edip dağıldıklarını söylemişlerdir. Hattâbî ile dize bazı ulemâya göre ruhların birleşmesi, mebde' itibariyle yaratıldıkları aadet ve şekâvete göredir.-Ruhlar birbirlerine zıt iki kısım olarak yakılmışlardır. Dünyada bedenlere girdikleri vakit, hilkatlerine göre ya ;aynaşırlar; yahut birbirinden ayrılırlar. Bu suretle hayırlılar hayırlılara, kötüler de kötülere meyleder.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Ruhların Toplu Cemaatlar Oluşu Bâbı
6878-) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Mâlik, İshak b. Abdillah b. Ebî Talha'dan, o da Enes b. Mâlik'i ki Bi bedevi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: bedevi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: kıyâmet için ne hazırladın?» demiş. Bedevi: — Allah ile Resûlünün sevgisini! cevâbını vermiş, «Sen sevdiklerinle berabersin!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6879-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd, Züheyr b. Harb, Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler Life Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân Zührî'den, o da Enes’den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Bir adam: — Ya Resûlallah! Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); onun için ne hazırladın?» dedi. Adam büyük bir şey söylemedi. Lâkin: Ben Allah ve Resûlünü severim! dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem): halde sen sevdiklerinle berabersin.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6880-) Bana bu hadîsi Muhammed b. Râfi’ ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Abd: Ahberanâ; İbn Râfi' ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den naklen haber verdi. ki): Bana Enes b. Mâlik rivâyet etti ki: Bedevilerden bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelmiş... yukarki hadîs gibi rivâyet etmiştir. Yalnız o: için kendimi övecek çok bir şey hazırlamadım.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6881-) Bana Ebû'r-Rabî' El-Atekî rivâyet etti. ki): Bize Hammad (yani İbn Zeyd) rivâyet etti. ki): Bize Sabit El-Bûnânî, Ertes b. Mâlik'den rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Ya Resûlallah! Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu. (O da) ; «Sen kıyâmet için ne hazırladın!» dedi. Adam: Allah ile Resûlünün sevgisini! cevâbını verdi. «O halde sen sevdiklerinle berabersin!» buyurdular. Dedi ki; İslâm'dan sonra artık Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: halde sen sevdiklerinle berabersini» sözünden daha çok hiç bir şeye sevinmedik, şöyle dedi: İşte ben de Allah ile Resûlünü ve Ebû Bekir'le Ömer'i seviyorum! Onların amelleri gibi amel etmediysem de, onlarla heraber olmayı ümid ediyorum.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6882-) Bize bu hadîsi Muhammed b. Ubeyd El-Guberî rivâyet etti. ki): Bize Ca'fer b. Süleyman rivâyet etti. ki): Bize Sabit El-Bûnânî, Enes b. Malik1 den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Ama Enes'in: «Ben de Allah ve Resûlünü seviyorum» sözünü ve ondan sonrasını anmadı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6883-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. İshâk: Ahberanâ, Osman ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Cerîr Mansur'dan, o da Salim b. EM’l-Ca'd'dan naklen rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti. Enes şunu söylemis: Bir defa ben ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidden çıkıyorduk. Bize mescidin eşiğinde bir adam rastladı. Ve: Ya Resûlallah! Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu. (sallallahü aleyhi ve sellem): onun için ne hazırladın?» dedi. Galiba adam tevazu gösterdi. sonra: Ya Resûlallah! Ben onun için çok namaz, oruç ve sadaka hazırlamadım. Lâkin ben Allah'ı ve Resûlünü severim, dedi. «O halde sen sevdiklerinle berabersin!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6884-) Bana Muhammed b. Yahya b. Abdi’l-Aziz El-Yeşkûrî rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Osman b. Cebele rivâyet etti. ki): Bana babam, Şu'be'den, o da Amr b. Murra'dan, o da Salim b. Ebi’l-Ca'd’dan, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6885-) Bize Kuteybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Katâde’den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6886-) Bize İbn MÜsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Katâde'den rivâyet etti. Katâde, ben Enes'den dinledim, demiş. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6887-) Bize Ebû Gassan El-Mismaî ile Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muâz (yani İbn Hişam) rivâyet etti. ki): Bana babam Katâde'den, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsi rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6888-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. İshak: Ahberanâ; Osman ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar, (Dediler ki): Bize Cerîr, A'meş'den, o da Ebû Vâil'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Ya Resûlallah! Bir kavmi oulara yetinmediği halde seven bir adam hakkında ne buyurursun? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sevdikleriyle beraberdir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6889-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbnü Ebî Adiy rivâyet etti. H. bu hadîsi Bİşr b. Hâlid de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (yani İbn Ca'fer) haber verdi. İkr râvi Şu'be'den rivâyet etmişlerdir. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Cevvâb rivâyet etti ki): Bize Süleyman b. Karnı rivâyet etti; râviler toptan Süleyman'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Abdullah’dan, o'da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini riyâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6890-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. İbnü Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye ile Muhammed b. Ubeyd, A'meş'den, o da Şakık'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet ettiler. Ebû Mûsa şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir adam geldi.,. Cerîr'in A'meş'den rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyette bulundu. Bu rivâyetleri Buhârî «Kitâbu'l-Edeb»de tahric etmiştir. . şerif müslümanların cennette sevdikleriyle beraber, olacaklarını bildirmektedir. İbnü Battal: -Bir kimse bir kulu Allah icin severse muhakkak Allah onları cennetinde biraraya getirecektir. Velevki ameli, sevdiği" zâtın amelinden az olsun. Bunun sebebi o zatın sulehâyı tâat ve ibâdetlerinden dolayı sevmesidir. Allahü teâla sulehâya verdiği sevabı ona da verir. Çünkü niyet asıldır. Amel, niyete bağlıdır. Allah fadl-u ihsarıım dilediğine verir.» demiştir. için büyük bir şey hazırlamadım...» diyen zatın muradı kıldığım nafile namazlar, tuttuğum nafile oruçlar, verdiğim nafile sadakalar çok değildir, demektir. rivâyetler Allah ve Resûlünü, sulehâyı ve hayr ehlini sevmenin faziletine delildirler. Sulehâyı sevmenin faydasını görmek için onların yaptıklarım yapmak şart değildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: «kişi Sevdiğiyle Beraberdir» Hadisi Bâbı
6891-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî ve Ebû'r-Rabi' ve Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyn rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Yahya, Ahberanâ; ötekiler Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Hammad b. Zeyd, Ebû İmran El-Cevnî'den, o da Abdullah b. Sâmit'den, o da Ebû Zer'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Bir adam hayr nâmına bir iş yapar da bunun üzerine halk onu överse ne buyurursun? dediler. mü'minin âcil müjdesidir.» buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Salih Kimse Madh-ü Sena Edilirse, Bu Ona Bir Müjde Olacağı Ve Bir Zarar Vermeyeceği Bâbı
6892-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim Vekî'den rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet etti, ki): Bana Abdüssamed rivâyet etti. H. İshâk dahi rivâyet etti. ki): Bize Nadr haber verdi. râvilerin hepsi Şu'be'den, o da Ebû Imran El-Cevnî'den naklen lîammad b. Zeyd'in isnadiyle onun hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki: Abdüssamed'den maada hepsinin Şu'be'den rivâyet ettikleri hadîsde: «Bundan dolayı halk onu severse...» cümlesi vardır. Abdüssamed'in hadîsinde ise: Hammad'ın dediği gibi: «Halk onu överse» denilmiştir. beyânına göre bu hadîsdeki âcil müjdeden murad hayrdır. Bu Allahü teâlâ'nın o kuldan razı olduğunu ve onu sevdiğini gösterir. Allah onu kullarına da sevdirir. diyor ki: «Bütün bunlar o kimse kulların övmesine karışmadığına göredir. Yoksa Övmeleri için müdahelede bulunmak çirkin bir geydir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Salih Kimse Madh-ü Sena Edilirse, Bu Ona Bir Müjde Olacağı Ve Bir Zarar Vermeyeceği Bâbı
6893-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye ile Veki' rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr El-Hemdânî de rivâyet etti. Lâtız onundur. ki): Bize babam ile Ebû Muâviye ve Vekî' rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize A'meş, Zeyd b. Vehb'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) —Ki sâdık ve masduk'dur: sizden birinizin teşekkülâtı annesinin karnında kırk günde toplanır. Sonra orada o kadar bir müddet de bir pıhtı olur. Sonra o kadar müddet de oradû bir parça et hâline gelir. Sonra melek gönderilir ve kendisine ruh üfürülür. Meleğe dört kelime emrolunur: Rızkını, ecelini, amelîni ve şakı yahut said olacağını yazması. Kendinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki: Sizden biriniz cennetliklerin yaptığını yapar, hattâ cennetle kendisi arasında bir arşından başka mesafe kalmaz, fakat kitab onu geçmiş bulunur da, cehennemliklerin yaptığını yapar ve cehenneme girer. Ve yine muhakkak ki, sizden biriniz cehennemliklerin yaptığını yapar, hattâ cehennemle kendisi arasında bir arşından fazla mesafe kalmaz. Fakat kitab onu geçmiş olur da, cennetliklerin yaptığını yapar ve cennete girer.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6894-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshak b. İbrahim ikisi birden Cerîr b. Abdü'l-Hamid'den rivâyet ettiler. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Îsâ b. Yûnus haber verdi. H. Ebû, Saîd El-Eşec dahi rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. H. bu hadîsi Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be b. Haccac rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi A'meş'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Veki'in hadîsinde: sizden birinizin teşekkülâtı annesinin karnında kırk gecede toplanır.» Muaz'in Şu'be'den rivâyet ettiği hadîsinde: gece yahut kırk gün.» Cerîr ve isa'nın hadîslerinde ise: «Kırk gün.» buyurmuştur. hadîsi Buhârî -«Bed'û’l-Halk», «Kader» ve «Tevhid» bahislerinde; Ebû Dâvud ile Tirmizî «Kader» bahsinde; İbn Mâce «Kitâbu's-Sünne»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Doğru söyleyen; Masdûk; Sözü tasdik ve kabul edilen- mânâlarına gelirler, zahiri gösteriyor ki, insan anne karnında üç devre kırkar gün kaldıktan sonra'Allah ona ruh üfürmek için bir melek gönderir. Bu devrelerin mecmuu dört ay eder. Dört aydan sonra anne karnındaki cenine melek tarafından ruh üfürülür. Doğduğu zaman yiyip içeceği rızkı, eceli, ameli, şaki mi, yoksa saîd mi olacağı yazılır. İşte mukadderat denilen r.cyler bunlardır. Hadîs-i şerif sarahaten kaderi isbat etmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîste nadiren meydana gelen halleri beyan etmektedir. Bu haller ömrü boyunca cennete girmeye sebep olan amelleri işleyip, sonunda cehennemlik olmak ve ömrü boyunca cehenneme girmeyi mucib ameller işleyip sonunda cennete girmektir. Teâlâ Hasretlerinin lûtfu keremine nihayet olmadığı için birçok insanlar ölümlerine yakın serden hayra dönerler, Hayırdan şerre dönenler ise pek nâdir görülür. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu halleri arçınla temsil buyurmuştur. Yani Ölümüyle âhiret arasında o kadar az zaman kalmıştır ki, bu bir kimse ile varacağı yer arasında sadece bir arşın mesafe kalmasına benzer. Ekseri hallerde ise insanlar amellerine göre dünyadan giderler. bu babdaki diğer rivâyetleri görelim:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6895-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız İbn Nümeyr'indir. (Dediler ki) ; Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan, o da Ebû't-Tufeyl'den, o da Huzeyfe fa, Esîd'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e iblâğ etmiş olmak üzere rivâyet etti, (Şöyle buyurmuşlar): nutfenin üzerine rahimde kırk yahut kırk beş gecede karar kıldıktan sonra girer ve: Yârab (bu) şakı mi olacak, saîd mi? diye sorar. Bunlar yazılırlar. Müteakiben: Ey Rabbim! Erkek mi olacak, yoksa dişi mî? diye sorar. Bunlar da yazılırlar. Ameli, eseri, eceli ve rızkı hep yazılır. Sonra sahifeler dürülür. Bir daha bu hususlarda ziyâde ve noksan yapılmaz.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6896-) Bana Ebû't-Tahir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti. ki): Bize İbnü Vehb haber verdi. ki): Bana Amr b. Haris, Ebû'z-Zübeyr El-Mekkî'den naklen haber verdi. Ona da Amir b. Vasile rivâyet etmiş ki, kendisi Abdullah b. Mes'ud'u şöyle derken işitmiş: Şak!, annesinin karnında şakî olandır. Saîd ise başkasından ibret alandır. Müteakiben Âmir, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından Huzeyfe b. Esîd El-Gıfârî denilen bir zata gelerek bunu İbn Mes'ud'un sözü olmak üzere ona rivâyet etmiş. Huzeyfe: Bir adam amelsiz nasıl şakî olabilir? demiş. Bu zât ona: Sen buna şaşıyor musun? Gerçekten ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) özerinden kırk iki gece geçti mi, Allah ona bir melek gönderir. Melek ona sûre» verir; kulağını, gözünü, cildini, etini ve kemiklerini yaratır. Sonra: Yâ Rabbi! Erkek mi olacak, dişi mi? diye sorar. Rabbin dilediğini hüküm buyurur; Melek de yazar. Sonra: Yâ Rabbi! Eceli ne olacak? der. Rabbin dilediğini söyler. Melek yine yazar. Sonra: Yâ Rabbi! Rızkı ne olacak? der. Rabbin dilediğini hükmeder. Melek yine yazar. Sonra melek: Sahîfe elinde olduğu halde çıkar, emrolunduğunun üzerine ziyâde eksik yapmaz.» buyururken işittim, demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6897-) Bize Ahmed b. Osman En-Nevîelî rivâyet etti. ki): Bize Efen Asım haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. . ki) -. Bana Ebû'z-Zubeyr haber verdi. Ona da Ebû't-Tufeyl haber vermiş İd: Kendisi Abdullah b. Mes'ud’u şöyle derken işitmiş... râvi hadîsi Amr b. Hâris'in hadîsi gibi hikâye etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6898-) Bana Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ebi Bükeyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hay-seme Züheyr rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Atâ! rivâyet etti. Ona da İkrime b. Hâlid, ona da Ebû't-Tufeyl rivâyet etmiş. ki): Ebû Serî ha Huzeyfe b. Esîd El-Gıfârî'nin yanına girdim de şunu söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şu iki kulağımla: nutfe rahimin içine kırk gecede düşer. Sonra onun üzerine melek iner. —Züheyr: Zannederim onu yaratan melek dedi, demiş — Ve: Yâ Rabbİ! Erkek mi (olacak), yoksa dişi mî? diye sorar. Allah onu erkek yahut dişi olarak yaratır. Sonra: Yâ Rabbi! Tam mı olacak, yoksa sakat mı? diye sorar. Allah onu ya tam yaratır yahut sakat! Sonra: Yâ Rabbil Bunun rızkı, eceli, ahlâkı ne olacak? diye sorar. Sonra Allah onu ya şakî yahut saîd yaratır.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6899-) Bize Abdü'l-Vâris b. Abdi's-Samed rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Bize Rabîa b. Külsûm rivâyet etti. ki): Bana babam Külsûitt, Ebû't-Tufeyl'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sabâbîsi Huzeyfe b. Esîd El-Gıfârî'den, o da hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ref etmiş olmak üzere naklen rivâyet etti. Ki: biiznillah bir şey halketmek dilediği vakit, rahime müvekkel bir meleği kırk küsur gecenin tamamında gönderir...» buyurmuşlar. Sonra, râvi yukarkilerin hadîsi gibi anlatmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6900-) Bana Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyn El-Cahderî rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Ebî Bekr Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Ve hadîsi ref etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: Allah (azze ve celle) rahime bir melek vekîl kılmıştır. (Bu melek): Ey Rabbim! Nutfe. Ey Rabbim! Pıhtı. Ey Rabbim! Et parçası, der. Allah bir şeyi yaratmak murad ettiği vakit melek: Ey Rabbim! Erkek mi, yoksa dişi mi? Şakî mi, yoksa saîd mî? Rızk ne olacak? Ecel ne olacak? diye sorar. Ve böylece annesinin karnında iken yazılır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6901-) Bize Osman b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. İshâk: Ahberanâ; Ötekiler: Haddesenâ tâbirini kullandılar. (Dediler ki) ; Bize Cerîr Mânsûr'dan, o da Sa'd b. Ubeyde'den. o da Ebû Abdirrahman'dan, o da Ali'den naklen rivâyet ettİ. Ali Şöyle dedi: Bakîu’l-Garkad ete bir cenazede idik. Derken yanımıza Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve oturdu. Biz de etrafına oturduk. Beraberinde bir âsâ vardı. Başını eğdi. Ve âsâsiyle yeri çizmeye başladı. Sonra şöyle buyurdu: hiç bir kimse ve dünyaya geten biç bir nefis yoktur ki, Allah onun cennetden veya cehennemden yerini takdir etmemiş olsun! Ve şakî yahut saîd yazılmış olmasın!» Bunun üzerine bir adam: Ya Resûlallah! Biz kitabımız üzere durarak ameli bırakmayalım mı? dedi. Bunun üzerine: kim saadet ehlinden ise, saadet ehlinin ameline varacak ve her kim şekavet ehlinden ise, şekavet ehlinin ameline varacaktır.» buyurdu. Şunu da ilâve etti: edin! Herkese imkân verilmiştir. Saadet ehline, saadet ehlinin ameli müyesser olacaktır. Şekavet ehline ise, şekavet ehlinin amelî müyesser olacaktır.» Sonra şu âyeti okudu: kim atıyye verir, korunur ve hüsnayı tasdik ederse, biz ona kolaylığı müyesser kılarız. Ama kim cimrilik eder; İstiğna gösterir ve hüsnay. yalanlarsa, ona da güçlüğü müyesser kılarız." Leyl Sûresi, Âyet; 5-10.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6902-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Hennad b. Seriy rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize EbÛ'l-Ahvas Mansûr'dan bu İsnadla bu hadîsin mânâsında rivâyette bulundu. Ve: «Bir sopa aldı...» dedi. Asâ demedi. İbn Ebî Şeybe, Ebû'l-Ahvas'dan rivâyet ettiği kendi hadîsinde: «Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) okudu.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6903-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve Ebû Saîd fil-Eşec rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize A'meş rivâyet etti. H. Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti, ki): Bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den, o da Ebû Abdirrahman Es-Sülemî'den, o da Ali'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturuyordu. Elinde bir sopa olup, onunla yeri çiziyordu. Derken başım kaldırarak şöyle buyurdu: hiç bir kimse yoktur ki! Cennetten veya cehennemden yerî malûm olmasınl» Ashab: Ya Resûlallah! O halde niçin çalışıyoruz? Tevekkül etmeyelim mi? dediler. Çalışın, zira herkese ne maksatla yaratıldıysa, onun İçin imkân verilmiştir.» buyurdu. Sonra kim atıyye verir, korunur ve hüsnayı tasdik ederse...» âyetlerim; ona güçlüğü müyesser kılarız...» kavline kadar okudu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6904-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşgâr rivâyet ettiler, (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki); Bize Şu'be Mansûr ile A'meş'den rivâyet etti. Onlar da Sa'd b. Ubeyde'yi Ebû Abdirrahman Es-Sülemî'den, o da Ali'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet ederken gitmişler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6905-) Bize Ahmed b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû'z-Zübeyr rivâyet etti. H. Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hayseme, Ebû'z-Züheyr'den, o da Câbir'den naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: Sürâka b. Mâlik b. Cu'şum: Ya Resûlallah! Bize sanki şimdi yaratılmışız gibi dinimizi beyân et! Bugün amel ne hususta olacak? Hakkında kalemler kuruyup miktarların cereyan ettiği hususta mı? Yoksa istikbâlimize ait şeylerde mi? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bilâkis hakkında kalemler kuruyup miktarların cereyan ettiği hususta!» buyurdular. Sürâka: O halde amel ne hakkında olacak? dedi, Şöyle dedi: Sonra Ebû'z-Zübeyr bir şey söyledi. Ama ben aklını denemek istedim. iki adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiler de: Ya Resûlallah! Ne buyurursun? Bugün insanlar ne amel edecek, neye çaba gösterecekler? Haklarında hükmolunmuş ve bitmiş, geçmiş bir kader hakkında mı, yoksa istikballerine ait Peygamberlerinin kendilerine getirdiği ve haklarında hüccet sabit olan bir hususta mı? dediler. (sallallahü aleyhi ve sellem): Bilâkis haklarında hüküm verilmiş ve geçmiş bir şey hususunda (amel edecekler) Allah (azze ve celle)'nin kitabında bunun tasdîki: Nefse ve o nefsi kusursuz yaratıp kendisine sapıklığını, takvasını ilham eden Allah'a yemin olsun Şems Sûresi, Âyet: 7-8 âyetidir.» buyurdu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6910-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-Aziz (yani İbn Muhammed) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) söyle buyurmuşlar: bir kimse uzun zaman cennetliklerin amelini işler, sonra amelî cehennemliklerin ameliyle hitama erdirilir. Bir kimse de uzun zaman cehennemliklerin amelini işler. Sonra ameli cennetliklerin ameliyle hitama erdirilir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6911-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ya'kûb (yânı İbn Abdirrahman El-Kaâri), Ebû Hâzim'den, o da Sehl b. Sa'd Es-Saıdîden naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir kimse kendisi cehennemliklerden olduğu halde insanlara zahir olan hususta cennetliklerin amelîni işler. Ve gerçekten bir kimse kendisi cennetliklerden olduğu halde insanlara zahir olan hususta cehennemliklerin amelini İşler.» buyurdular. Enes rivâyetini Buhârî «KitâKu’l-Hayz» ve «Halku Benî-Âdem» bahislerinde; Hazret-i Ali rivâyetini «Kitâbu'l-Cenâiz», «Kitâbu't-Tefsir» ve «Kitâbu'l-Edeb»'de; Ebû Dâvud ile İbn Mâce «Kitâbu's-Sünne'de; Tirmizî «Kitâbu'l-Kader» ile «Kitâbu't-Tefsir»'de; Nesâî «Kitâbu't-Tefsir»'de; İmran b. Husayn rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Kader»'de; Sehl b. Sa'd rivâyetini «Kitâbu'l-Cihad»'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. murad menidir. Kurtubî'nin beyânına göre menî şehvet kuvvetiyle rahimin içerisine saçılarak düşer. Sonra Allah onu rahimin döl yatağına toplar. İşte kırk veya kırk beş gece rahimde karar kıldıktan sonra melek nutfenin üzerine girer cümlesinden murad budur. Ondan sonra nutfe kırk günde kan pıhtısı haline gelir. İhtimal bu inkılâb kırk gün zârfında kanın meniye yavaş yavaş karışması suretiyle tekâmül eder. Ve kırk günün sonunda kan pıhtısı meydana gelmiş olur. Bundan sonra o pıhtıdan yavaş yavaş et hâsıl olmaya başlar. Ve kan pıhtısı et parçası hâline gelir. Sonra bir melek gelerek artık cenin hâline gelmeye başlamış bu müstakbel insanın mukadderatım yazar. İlerde onun Saîd mi, şakî mi olacağını tespit eder. Saîd, iman saadetine eren bahtiyardır. Şakî ise, onun zıddı yani kendisine iman nasib olmayan bedbaht demektir. Artık o kimse doğup büyüdükten sonra bu mukadderat dahilinde amel eder. Ana rahminde cennetlik olacağı tespit edildiyse hayatında cehennemliklerin amelini işlese bile sonunda yine imanını kurtarır. Cehennemlik olacağı tespit edildiyse, hayatında cennetliklerin amelini işlese bile, sonunda yine imandan mahrum gider. Fakat bu ezelî takdir ve tespit hâşâ Allahü teâlâ tarafından bir cebir ve istibdad değil, kulun irade-i cüz'iyesi ile hak ettiği neticedir. Kul işte bu iradeye göre mükâfat ve mücazat görecektir. Allah'ın takdirinden murad; kul dünyaya geldikten, ölünceye kadar ne gibi amellerde bulunacaksa, ezelî ilmiyle onu bilerek meleklere tespit ettirmesidir. Ona zaman ve zemin mefhumlarının bir tesiri yoktur. EzeU ilmi olmuşu, olacağı aynı seviyede ihata etmiştir. Kullar nazarında bilfiil yaşayarak bütün amelleri bilinen bir kimse için ne hüküm verilecekse Allahü teâlâ’nın ilmine nisbetle o kimse doğmadan müstakbelde işleyeceği bütün amelleri teferruatiyle görülmüş, bilinmiş ve tespit edilmiştir. İşte kader budur. Binâenaleyh tekrar edelim ki, kulun takdirden başka bir amelde bulunamaması bir cebir değil, bir muayenenin tespitidir. Onun içindir ki, meselâ; Ebû Cehil kıyâmet gününde: Yâ Rabbi! Sen benim cehennemlik olacağımı takdir buyurdun! Ben bu takdirin dışına çıkarak iman edemezdim. O halde beni niçin muaheze ediyorsun? Beni şakî yarattın, şaki oldum. Müslümanı saîd yarattın, saîd oldu. Benim bu işte ne kabahatim var? diyemez. Çünkü cevab hazırdır. Teâlâ Hazretleri ona: Ben seni cehennemlik olmaya mecbur etmedim. Dünyaya geldikten sonra işleyeceğin amelleri ezeli ilmimle bildiğim için onları tespit ettim. Benim takdirim bundan ibarettir. Yani; sen hakettin, ben de istihkakını yazdım, der. beyânına göre bu hadîsin muhtelif rivâyetlerinin arası şöyle bulunmuştur: Allahü teâlâ ana rahmine düşen bir çocuğun geçireceği tavır ve hallere nezâret için bir melek tevkil eder. O melek: Yâ Rabbi! Şimdi rahimdeki bir nutfedir; Yarabbi! Şimdi bir kan pıhtısıdır; şimdi bir et parçasıdır, diyerek İrer tavır ve hâli zamanı geldikçe Allah'a arzeder, Allahü teâlâ bütün bunları ezelî ilmiyle bildiği halde âdeti ilâhiyesi böyle cereyan etmiştir. Meni kırk gün ana rahminde kaldıktan sonra kan pıhtısı hâline gelir. Müvekkel melek ondan çocuk meydana geleceğini o zaman anlar. Zira her meniden çocuk dünyaya gelmez. O anda bu çocuğun, dünyaya geldikten sonraki rızkın ecelini, amelini; şakâvet ve saadetini yazar. Bir müddet sonra melek bir tasarrufta daha bulunur. Ki, o da çocuğa suret vermek; gözünü, kulağını, cildini, etini, kemiğini yerli yerince bir araya getirmek; erkek mi, dişi mi olacağını sorarak ona göre icrââtta bulunmaktır. Bu icraat üçüncü kırk gün zarfında olur ki, o zaman cenin henüz et parçası halindedir. Bundan sonra sıra ruh üfürülme-sine gelir. Gerçi rivâyetlerin birinde: «Nutfenin üzerinden kırkiki gece geçti mi, Allah ona bir melek gönderir. Melek ona suret verir; kulağını, gözünü, cildini, etini ve kemiğini yaratır. Sonra: Yâ Rabbi! Erkek mi olacak, dişi mi? diye sorar... ilah.» buyurulmuşsa da, Kâdî Iyâz bu babda şunları söylemiştir: «Bu hadîs zahiri mânâsına göre değildir. Onu zahiri mânâsına hamletmek doğru olamaz. Nutfeye suret vermek ve onun gözünü, kulağını ilâahir... halketmekten murad; meleğin bunları yazmasıdır. Fiiliyat başka zaman olur. Çünkü âdete nazaran ana rahmine düşen menide, ilk kırk günden sonra suret verme, halketme mevcut değildir. Bunlar üçüncü kırk günün içerisinde olur ki, o zaman nutfe et parçası hâlini almış bulunur. Üçüncü kırk günün akabinde, yani cenin dört aylık olduktan sonra meleğin bir vazifesi daha vardır ki, o da cenine ruh üfürmektir. Ulemâ bu. hususta müttefiktirler. Bu hususat için meleğin gönderilmesinden murad; tasarruf için ona emir buyurulmasıdır. Yoksa rahimin başında ona müvekkel bir melek bulunduğu sarahaten bildirilmiştir. hadîslerde beyân buyurulan rızk, ecel, şekavet, saadet, amel, erkeklik, dişilik vs.'den murad; Allahü teâlâ’nın bunları meleğe bildirmesi, infaz ve tespitini ona emretmesidir. Yoksa Allahü teâlâ’nın kazası ve hükmü bunların hepsinden öncedir. Bu babdaki ilim ve irâdesi ezelde mevcuttur.» Medine'nin meşhur kabristanıdır. Bugün ona Cennet-i Baki' deniliyor. Câbir rivâyetindeki: «Kalemlerin kuruması» tâbirinden murad Allah'ın takdir buyurması ve bu takdirin levh-i mahfuza yazılma işinin tamamlanmasıdır. Yazı yazan kalem kurursa, artık onunla fazla veya eksik bir şey yazmanın imkânı kalmaz. Ulema: «Allahü teâlâ’nın yazmasına, levhine, kalemine ve hadîslerde zikri geçen sahifelerine iman etmek farzdır. Bunların hakikatinin ne olduğunu ancak Allah bilir,» demişlerdir. Bu hadîsler kaderi isbat hususunda ehl-i sünnet mezhebinin delilleridir. Ehl-i sünnete göre dünyada vukua gelen hayırlı hayırsız, faydalı veya zararlı her şey Allahü teâlâ’nın kaza ve kaderiyle meydana gelir. Ancak Ebû'l-Muzaffer Semanı'nin dediği gibi, kaza-kader meselesi biz kullar için bir sırdır. Onu akılla, kıyasla anlamaya imkân yoktur. Kaderin sırrını ancak Allahü teâlâ bilir. Bize düşen haddimizi bilerek kitap ve sünnetin beyanatına iman etmek, ondan öteye geçmemektir. Bu hadîsler; mukadder ne ise o olur, diyerek ameli terk etmenin memnu olduğuna delâlet etmektedirler. kerîmedeki: Atıyye vermekten murad tâatlardır. Hüsna, kelimeyi tevhid gibi, hakka delâlet eden kelimedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: İnsanın Ana Karnında Yaratılması Keyfiyeti Rızkının, Ecelinin, Amelinin, Şekavet Ve Saadetinin Yazılması Bâbı
6912-) Bana Muhammed b. Hâtim ile İbrahim b. Dinar İbn Ebî Ömer El-Mekki ve Ahmed b. A'bdete'd-Dabbî toptan İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Lâfız İbn Hatim ile İbn Dinar'ındır. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan, o da Tâvus’dan naklen rivâyet etti. ki): Ben Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Mûsa münakaşa ettiler. Mûsa: Yâ Âdem, sen bizim babamızsın! Bizi mahrumiyete düşürdün ve bizi cennetten çıkardın! dedi. Âdem de ona: Sen Mûsa'sın! Allah seni kelâmiyle seçkin kıldı. Vg senin için yed-i kudretiyle yazdı. Beni yaratmazdan kırk yıl önco Allah'ın bana takdir ettiği bir şeyden dolayı muaheze mİ ediyorsun? dedi.» Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı! Böylece Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı!» buyurdular. Ebî Ömer İle İbn Atde hadîslerinde: «Biri (yazdı), diğeri: Senin için Tevrat'ı kendi yed-i kudretiyle yazdı» demişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdem İle Mûsa Aleyhisselâm’in Münakaşası Bâbı
6913-) Bize Kuteybe b. Saîd, Mâlik b. Enes'den —ona okunanlar meyanında —, o da Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre’den, naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: ile Mûsa münakaşa ettiler de; Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı, Mûsa ona: Sen İnsanlan azdıran ve onları cennetten çıkaran Âdem'sin! dedi. de: Sen Allah'ın her şeyin ilmini verdiği ve risâletiyle insanlar üzerine seçkin kıldığı kimsesin! dedi. Mûsa: Evet! cevâbını verdi. Âdem: O halde ben yaratamazdan önce bana takdir buyurulan bir şey Üzerine beni muaheze mi ediyorsun? dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdem İle Mûsa Aleyhisselâm’in Münakaşası Bâbı
6914-) Bize İshâk b. Mûsa b. Abdillah b. Mûsa b. Abdillah b. Yezid El-Ensârî rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Iyâz rivâyet etti. ki): Bana Haris b. Ebî Zübab, Yezîd (bu zât İbn Hürmüz'dür) ile Abdurrahman El-A'rac'dan rivâyet etti. (Demişler ki): Biz Ebû Hüreyre'-nin şunu söylediğini dinledik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular T:i: ile Mûsa (aleyhisselâm) Rableri nezdinde münakaşa ettiler de Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı. Mûsa: Sen o Âdem'sin ki, Allah seni kendi yed-i kudretiyle yaratmış. Sana kendi ruhundan üfürmüş. Sana melekleri secde ettirmiş ve seni cennetine iskân buyurmuştur. Sonra işlediğin günah sebebiyle insanları yeryüzüne indirdin, dedi. Âdem de: Sen o Mûsa'sın ki; Allah seni Peygamber göndermesi ve konuşmasıyle seçkin kılmış; sana içinde her şeyin beyânı bulunan levhaları vermiş ve seni sırdaş olarak kendine yaklaştırmıştır. Acaba Tevrat'ı Allah'ın beni yaratamazdan kaç sene önce yazdığını buldun? dedi. Mûsa: Kırk yıl (önce)! cevabını verdi. Âdem: Onda: "Âdem Rabbine isyan etti de azdı..." Taha Sûresi, Âyet: 121. âyetini buldun mu? dedi. Mûsa: Evet! cevâbını verdi. Âdem: O halde işlememi beni yaratmazdan kırk yıl Önce Allah'ın bana takdir ettiği bir ameli işledim diye beni muaheze mi ediyorsun? dedi.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Böylece Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdem İle Mûsa Aleyhisselâm’in Münakaşası Bâbı
6915-) Bana Züheyr b. Harb ile İbn Hatim rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kub b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize babam İbn Şihab'dan, o da Humeyd b. Abdirrahman'dan, o da Ebû Hüreyre'den nakle» rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ile Mûsa münakaşa ettiler, Mûsa ona: Sen o Âdem'sin ki; günahın seni cennetten çıkarmıştır, dedi. Âdem de ona: Sen o Mûsa'sın ki: Allah seni rîsâlet ve konuşmasiyle seçkin kılmıştır. Sonra (bir de) beni yaratılmamdan önce takdir buyuruları bir şey üzerine muaheze ediyorsun! dedi. Böylece Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdem İle Mûsa Aleyhisselâm’in Münakaşası Bâbı
6916-) Bana Amru'n-Nâkid rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb b. Nec car El-Yemâmî rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ebî Kesîr, Ebû Se-leme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’dan naklen rivâyet etti. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdem İle Mûsa Aleyhisselâm’in Münakaşası Bâbı
6917-) Bize İbn Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarki-lerin hadîsi mânâsında rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdem İle Mûsa Aleyhisselâm’in Münakaşası Bâbı
6918-) Bize Muhammed b. Minhal Ed-Darîr de rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti. ki): Bize Hişâm b. Hassan, Muhammed b. Sîrîn'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarkilerin hadîsi gibi rivâyette tulündü.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdem İle Mûsa Aleyhisselâm’in Münakaşası Bâbı
6919-) Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Abdillah b. Amr b. Şerh rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Ebû Hâni' El-Havlânî, Ebû Abdirrahman El-Hubulî'den, o da Abdullah b. Amr b. Âs'dan naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: mahlûkatın miktarlarını göklerle yeri yaratmazdan elli bin sene önce yazdı. Arşı da su üzerinde İdi.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdem İle Mûsa Aleyhisselâm’in Münakaşası Bâbı
6920-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize El-Mukri' rivâyet etti. ki): Bize Hayve rivâyet etti. H. Muhammed b. Sehl Et-Temîmî de rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Meryem rivâyet etti. ki) ; Bize Nâfi' (yani İbn Zeyd) haber verdi. iki râvi Ebû Hâni'den naklen bu isnadla bu hadîsin mislini haber vermişlerdir. Yalnız onlar: «Arşı da su üzerindeydi...» cümlesini anmamışlardır. Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu’l-Kader»'de; Dâvudüe İbnü Mâce «KitâbuVSünne»'de; Nesâî «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. El-Kâbisi: «Hazret-i Âdem'le Hazret-i Mûsa'nın ruhları semâda karşılaşmış ve aralarında münakaşa vuku bulmuştur.» demiş; Kâdî Iyâz ise hadîsin zahiri mânâsı kastedilerek her ikisinin şahsen bir yere gelmiş olmaları ihtimâlinden bahsetmiştir. Filhakika İsrâ hadîsinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Beyt-i Makdis'de ve göklerde bütün Peygamberlerle bir araya gelerek onlara namaz kıldırdığı sabit olmuştur. Kâdi Iyâz: «Binâenaleyh şehidler hakkında vârid olduğu gibi, Allahü teâlâ’nın Peygamberlerimde diriltmesi ihtimalden uzak değildir. hâdisenin Mûsa (aleyhisselâm)’ın hayatında cereyan etmiş ol-:ması da ihtimal dahilindedir. Allah'dan Âdem (aleyhisselâm)'ı kendisine göstermesini istemiş ve onunla münakaşa etmiştir» diyor. Haybetin mânâsı mahrum etmek, hüsranda bırakmaktır. Hazret-i Mûsa: «Bizi mahrumiyete düşürdün... ilah» sözüyle Hazret-i Âdem'in cennetteki memnu ağaçtan yemesine işaret etmiş, bu günâhın sebebiyle cennetten çıkarıldın, sonra biz de şeytanların iğvâsına ve kötülüğe düşmeye maruz kaldık, demek istemiştir. El, demektir. Bütün sıfat hadîslerinde olduğu gibi, burada da iki vecih vardır. Birinci veçhe göre bu kelime müteşâbihtir. Allahü teâlâ' bizim gibi eli yoktur. Yed'i vardır. Biz ancak bu kadarını iman eder, keyfiyetini Allah'a havale eyleriz. İkinci veçhe göre buradaki yed kelimesi kudret diye te'vil olunur. Hadîsdeki takdirden murad dAleyhi Mahfuz'a ve Tevrat sahifelerine yazılmasıdır. Hazret-i Âdem: Allah benim bu suçu işleyeceğimi, beni yaratmazdan kırk yıl önce yazmıştır, demek istemiştir. Nitekim rivâyetlerin birinde bu cihet tasrih de edilmiştir. Burada kaderin hakikatim murad caiz değildir. Çünkü Allah'ın ilmi ve takdiri ezelîdir. Onun evveli yoktur. Binâenaleyh şu kadar sene diye tahdidine imkân yoktur. Bu münâkaşada davayı kazanan bütün râvilerin ittifakiyle Hazret-i Âdem olmuştur. Yalnız bazı kimseler şüzûz göstererek hadîsdeki Âdem kelimesini mansûb okumuşlardır. Bu takdirde Hazret-i Mûsa, Âdem (aleyhisselâm)'a galebe çalmış olur. Bunu Hafız Ebû Bekr İbn Hâssa, Mes'ud b. Nasır’dan rivâyet etmiş ve bu Mes'ud'un kadere inanmayanlardan olduğunu söylemiştir. İmâm Ahmed'in Zührî'den rivâyet ettiği bir hadisde: «Âdem ona galebe çaldı.» denilmiştir ki: Bu cümle hadîsde hiç bir işgal bırakmaz. Hattâbî: «Hazret-i Âdem'in Mûsa'ya galebe çalması muahezeyi kaldırması hususundadır. Çünkü insanlardan hiç birinin bununla bir kimseyi muahezeye hakkı yoktur.» diyor. Nevevî'ye göre Hazret-i Âdem şunu demek istemiştir: «Yâ Mûsa! Sen bilirsin ki, benim bu suçu işleyeceğim yaratılmamdan kırk sene önce yazılmış ve takdir edilmiştir. Binâenaleyh mutlaka suç işlenecektir. Ben ve bütün mahlûklar çaba göstererek bir zerresini reddetmeye kalkışsak buna gücümüz yetmezdi. Şu halde teni niçin muaheze ediyorsun.» de günahdan dolayı muaheze -aklî değil, şer'îdir. Âdem (aleyhisselâm)'ın günahını ise Allah affetmiş, bu suretle ondan muaheze de kalkmıştır. Binâenaleyh onu yine muahezeye kalkışan şeriat karşısında rnağlub olur. beyânına göre Allah'ın miktarları yerle gökleri yaratmazdan elli bin sene önce yazmasından murad; onların levh-i mahfuza yazılması zamanını bildirmesidir. Elli bin sene tabiriyle tahdit değil, çokluk kastedilmiştir. Yoksa asıl takdir değildir. Çünkü az yukarda beyan ettiğimiz gibi hakikî takdirin evveli yoktur. Hadîsin son cümlesinden anlaşılan mânâ arş-ı a'lânın yerle gökler yaratılmazdan Önce su üstünde bulunmasıdır. Allah her şeye kadirdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdem İle Mûsa Aleyhisselâm’in Münakaşası Bâbı
6921-) Bana Züheyr b. Harb ile İbn Nümeyr ikisi birden El-Mukrî'den rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Abdullah b. Yezîd El-Mukrî rivâyet etti. ki): Bize Hayve rivâyet etti. ki): Bana Ebû Hâni' haber verdi. Kendisi Ebû Abdirrahman El-Hubulî'den, o da Abdullah b. Aitit b. Âs'dan dinlemiş. O da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyururken dinlediğini söylemiş: ki, bütün Âdemoğullarının kalpleri bir kalp gibi Rahmanın parmaklarından iki parmak arasındadır. Onu dilediği yere çevirir.» sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ey kalbleri çeviren! Bizim kalblerimizi taâtına çevir!» diye dua etmiş. rivâyet dahi sıfat hadîslerindendir. Az yukarıda beyân ettiğimiz iki tevcih, bunda da carîdir. Yani parmak el ayak gibi şeyler mahlûkatın şânındandır. Binâenaleyh Allahü teâlâ hakkında zahiren bu gibi mânâları ifade eden kelimeler ya hiç te'vil olunmazlar, zahirinin murad edilmediği bilinerek bunların hak olduğuna itikad edilir. Yahut makama münasib şekilde tevil olunurlar. Bu takdirde parmak kelimesi mecazdır.» «Filân avucumun içindedir» tâbirinden filân benim kudretim dahilindedir; ve keza: «Filân benim parmağımın ucundadır, onu istediğim gibi çeviririm.» cümlesinden nasıl filâna gücüm yeter mânâları kastediliyorsa, buradaki parmak da kudret mânâsına te'vil edilir. Şu halde hadîsin mânâsı: Allahü teâlâ kullarının kalblerinde mutasarrıfdır. Onları dilediği gibi idare eder. Ona hiç bir şey mâni olamaz» demek olur. mânâsını anlamadıkları şeyleri iyice anlatmak için hissî şeylerle temsil etmeleri âdetleridir. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: Allah'ın kudreti birdir. Hadisde ise iki parmak zikredilmiştir. suâlin cevabı yukarda işaret ettiğimiz gibi, sözün mecaz olmasıdır. Bu sözden iki veya üç gibi sayılar kastedilmemiş; Arabların âdeti ve-cihle temsil yapılmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Allahü Teâlânın Kalbleri Nasıl Dilerse O Şekle Çevireceği Bâbı
6922-) Bana Abdü;l-A'lâ;b. Hammad rivâyet etti. ki): Mâlik b. Enes'e okudum. H. Kuteybe b. Saîd dahi Mâlik'den — ona okunanlar meyanında —, o da Ziyâd b. Sa'd'dan, o da Amr b. Müslim'den, o da Tâvus'dan naklen rivâyet etti ki: (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bir takım insanlara yetiştim ki: Her şey kaderledir, diyorlar. Abdullah b. Ömer'i de şunu söylerken dinledim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şey kaderledir. Acz ve iktidar yahut iktidar ve acz bile!» buyurdular. Iyâz bu hadisdeki Acz ve Keys kelimelerinin ibaredeki «şey» üzerine atfedilerek mecrur dahi rivâyet edildiklerini söylemiş ve: «İhtimal buradaki âcizden murad; zahirî mânâsıdır. Ki: O da kudretsizliktir. Bazıları onun yapılması gereken şeyi terketmek, sonraya bırakmak ve vaktini geçirmek mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Bu kelimenin tâatlardan âciz kalmak mânâsına gelmesi dahi ihtimal dâhilinde olduğu gibi, dünya ve âhirete ait umumî işlerde acz kastedilmiş olması da muhtemeldir.-Keys, aczin zıddı olup, neşat ve iktidar mânâsına gelir. Hadîs-i şerif âcizin aczi, muktedirin kudreti bile mukadderdir manasınadır.» diyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: «her Şey Kaderledir» Hadisi Bâbı
6923-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki' Süfyân'dan, o da Ziyâd b. İsmail'den, o da Muhammed b. Abbâd b. Ca'fer El-Mahzûmî'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Kureyş müşrikleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile kader hakkında münakaşaya geldiler. Bunun üzerine şu âyet-i kerîme nâzil oldu: gün onlar yüzleri üstü cehenneme sürüklenecekler. (Kendilerine) Sekarın çarpmasını tadın! Biz her şeyi kaderle halketmişizdir." Sûre-i Kamer, Âyet: 48-49. (denilecek.) kaderden murâd malûm ve meşhur olan kaza-kader meselesidir. Bâcî bu mânânın hilâfına işaret etmişse de «Mesele onun dediği gibi değildir.» diyor. Cehennemin isimlerinden biridir. hadîs-i şerîf gerekse âyet-i kerîme kaderi isbât etmekte ve bunun her şeye âm ve şâmil olduğunu bildirmektedirler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: «her Şey Kaderledir» Hadisi Bâbı
6924-) Bize İshâk b. İbrahim İle Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfız İshâk'mdır. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer, İbn Tâvus'dan, o da babasından, o da İbn Abbâs’dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ebû Hüreyre'nin şu sözü söylediğinden daha ziyâdelememe benziyen bir şey görmedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): şüphe yok ki, Allah Âdemoğluna zinadan nasibini yazmıştır. Buna behemehal erişecektir. İmdi gözlerin zinası bakmak, dilin zinası da konuşmaktır. Nefis temenni eder de şehvetlenir. Fere de buna ya tasdik eder ya tekzib!» buyurdular. kendi rivâyetinde: «İbn Tâvus'dan, o da babasından rivâyet etti. ki): Ben İbn Abbâs'dan dinledim.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdemoğluna Zina Ve Başka Şeylerden Nasibinin Takdir Olunması Bâbı
6925-) Bize İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki) ; Bize Ebû Hişâm El-Mahzûmî haber verdi. ki): Bize Vûheyb rivâyet etti. ki): Bize Süheyl b. Ebi Salih babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): zinadan nasibi yazılmıştır. Buna bebemebal erişecektir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinûs: tutmak, ayağın zinası da yürümektir. Kalb ise heves eder, diler. Fere bunu ya tasdik eder ya tekzib!» hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-istizan»'da tahric etmiştir. Abbâs Hazretleri: «Ebû Hüreyre'nin sözünden daha ziyade lememe benzeyen bir şey görmedim...» sözüyle lemem âyetine işaret etmiştir. Lemem, küçük günahlar demektir. Bu hususta Teâlâ Hazretleri: günahlardan değil de, büyüklerinden sakınanları Allah affeder.» Ki, bundan murad (Allah-u a'lem) büyük günahlardan sakınmak küçükleri hükümden düşürür, demektir. Bu âyeti İbn Abbâs Hazretleri Bâbımızın hadîsindeki bakmak, dokunmak ve emsâliyle tefsir etmiştir ki, «Mânâ onun dediği gibidir. Lememin tefsirinde sahih olan söz budur.» diyor. Bazıları: «Lemem bir kötülüğe niyet edip de yapmamaktır.» demiş. Bir takımları günaha meyletmek, fakat üzerinde durmamak mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Hadisin mânâsı şudur: Âdemoğluna zinadan nasibi mukadderdir. Bazı kimsenin zinası hakiki, bazısının da mecazî olur. Mecazî zina; haram olan kadına bakmak, zinaya dâir konuşulan sözleri dinlemek, ecnebi bir kadına elle dokunmak veya öpmek, zina etmeye gitmek gibi şeylerdir. Mecazî zinanın nevileri dahi haramdır. Fercin bunu tasdik veya tekzibinden murad; zinanın ya hakikati hâsıl olur, yahut olmaz. Tam zinaya yaklaşmışken vazgeçer, demektir. Âyet-i kerîme hakikî zinadan kaçmıldığı takdirde lûtf-u kereminden mecazi olanını affedeceğini va'd buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: Âdemoğluna Zina Ve Başka Şeylerden Nasibinin Takdir Olunması Bâbı
6926-) Bize Hâcib b. Velid rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Harb Zubeydî'den, o da Zührî'den naklen rivâyet etti. ki): Bana Saîd b. Müseyyeh, Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, şöyle diyormuş; Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem): bir doğan çocuk yoktur ki, fıtrat üzere doğmuş olmasın. Sonra onu annesi, babası yahûdileştirir; hıristiyanlaştırır ve mecûsîleştirirler. Tıpkı bir hayvanın dertop bir hayvan doğurduğu gibi. Bu hayvanda hiç bir kesik aza hissediyor musunuz?» buyurdular. Sonra Ebû Hüreyre: İsterseniz şu âyeti okuyun! dedi. - fıtrata ki, Allah insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah'ın halkettiğini değiştirmek yoktur." Sûre-i Rum. Âyet: 30.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: «her Doğan Fıtrat Üzere Doğar» Hadisinin Manası Ve Ölen Küffar Çocuklarıyle Müslüman Çoçuklarının Hükmü Bâbı
6927-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti, ki): Bize Abdü'l-A'lâ rivâyet etti. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. iki râvi Ma'mer'den, o da Zührî'den naklen bu isnadla rivâyet etmişlerdir. O: «Hayvan hayvan doğurduğu gibi...» demiş; «Der top» kelimesini anmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: «her Doğan Fıtrat Üzere Doğar» Hadisinin Manası Ve Ölen Küffar Çocuklarıyle Müslüman Çoçuklarının Hükmü Bâbı
6928-) Bana Ebû't-Tâhir ile Ahmed b. îsa rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbnÜ Vehb rivâyet etti. ki): Bana Yûnus b. Yezîd, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. Ona da Ebû Seleme b. Abdirrahman haber vermiş ki, Ebû Hüreyre (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir doğan çocuk yoktur ki; fıtrat üzere doğmuş olmasın.»buyurdular. Sonra Ebû Hüreyre (Şöyle dedi): İsterseniz: fıtrattaki: "Allah insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah'ın halk ettiğini değiştirmek yoktur.' İşte dosdoğru din budur." âyetini okuyun!» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: «her Doğan Fıtrat Üzere Doğar» Hadisinin Manası Ve Ölen Küffar Çocuklarıyle Müslüman Çoçuklarının Hükmü Bâbı
6929-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerîr A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir doğan çocuk yoktur ki; fıtrat üzere doğmuş olmasın! Sonra annesi; babası onu yahûdileştirir, hıristiyanlaştırır ve müşrikleştirirler.» buyurdular. Bunun üzerine bir adam: Ya Resûlallah! Bundan evvel ölürse ne buyurursun? dedi. onların ne yapacak olduklarını bilir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kader
Konu: «her Doğan Fıtrat Üzere Doğar» Hadisinin Manası Ve Ölen Küffar Çocuklarıyle Müslüman Çoçuklarının Hükmü Bâbı