Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

7237-) Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize A'meş rivâyet etti. ki): Bana İbrahim Alkame’den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir defa ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte bir ekinlikte yürüyordum. Kendisi bir hurma dalına dayanıyordu. Aniden ya-hudilerden bir cemaatın üzerine uğradı. Yahûdiler birbirlerine: Ona ruhu sorun! dediler. Ve şöyle konuştular: Ona sormaya sizi sevkeden nedir? O sizin karşınıza hoşlanmadığınız bir şeyle çıkmıyor! Fakat yine de ona sorun! dediler. Bunun üzerine biri kalkıp gelerek ona ruhu sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sükût buyurdu. Ona hiç bir cevab vermedi. Anladım ki, kendisine vahy geliyor. Yerimde durdum. Vahy inince şöyle buyurdular: ruhu soruyorlar. ki): Ruh Rabbimin işidir. Size ilim nâmına ancak az bir şey verilmiştir." Sûre-i İsra, âyet: 85

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Yahûdilerin Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Ruhu Sormaları Ve Teâlâ Hazretlerinin: «sana Ruhu Soruyorlar...» Âyeti Bâbı
7238-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Saîd El-Eşecc rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki rivâyet etti. H. İshak b. îhrâhim El-Hanialî ile Alî b. Haşrem dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsa b. Yûnus haber verdi. iki râvî A'meş'den, o da İbrahim'den,- o da Alkame’den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etmişlerdir. Abdullah: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Medine'de bir ekinlikte yürüyordum, diyerek Hafs'ın hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Şu kadar var ki, Veki'in hadîsinde: «İlimden size ancak az bir şey verilmiştir.» İsa b. Yûnus'un hadîsinde ise İbn Haşrem'in rivâyetinden olmak üzere: «Onlara ilimden ancak az bir şey verilmiştir.» ibareleri vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Yahûdilerin Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Ruhu Sormaları Ve Teâlâ Hazretlerinin: «sana Ruhu Soruyorlar...» Âyeti Bâbı
7239-) Bize Ebû Saîd El-Eşecc rivâyet etti. ki): Abdullah b. İdris'i şöyle derken işittim. Ben A'meş'den dinledim. Bu hadîsi Abdullah b. Mûrra'dan, o da Mesruk'dan, o da Abdullah'dan naklen rivâyet ediyordu. Abdullah Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hurmalık içindeydi. Bir hurma dalma dayanıyordu... râvî yukarkilerin A'meş'den rivâyet ettikleri hadîs gibi nak-letmiştir. O rivâyetinde: ilimden ancak az bir şey verilmiştir.» demiştir. hadîsi Buhârî «İlim», «Tevhid», «Tefsir» ve «İ'tisam» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî «Tefsir» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Tirmizî: «Bu hadîs hasen sahihtir.» demiştir. Tâbiri, sizi ona sual sormaya ne şevketti? mânâsına geldiği gibi: Size bu hususta şüphe veren odur ki, ona sormaya muhtaç oluyorsunuz? mânâsına da gelebilir. Bazıları bu hadîsdeki «Eskete» kelimesine sükût buyurdu, mânâsı vermiş. Bir takımları boynunu önüne eğdi, diğerleri de, ondan yüz çevirdi, demişlerdir. diyor ki: «Ruh ve nefis hakkında söz söylemek en derin ve ince meselelerdendir. Bununla beraber insanlar bu babda çok söz söylemiş, birçok eserler te'lif etmişlerdir. Ebû'l-Hasen El-Eş'arî ruh, giren-çıkan nefestir, demiş; İbn Bâkıllâni, Eş'ari'nin söylediği ile hayat arasında mütereddit bir şeydir, demiş; bir takımları ruhun lâtif bir cisim olup, zahirî cisimlere ve a'zaya iştirak ettiğini söylemiş, bazıları da: Ruhu Allah'dan başka kimse bilmez, demişlerdir. Cumhûra göre, ruh malûmdur. Onlar da bu kaviller üzerinde ihtilâf etmiş; kimisi ruh kandır, demiş; bazısı daha başka bir şey söylemiştir. Âyet-i kerîme'de ruhun bilinmeyeceğine, onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bilmezliğine delil yoktur. O ancak âyet-i kerîmedeki beyanatla cevab vermiştir.» nefsin aynı şey olup olmadığı da ihtilaflıdır. Esah olan kavle göre bunlar ayrı ayrı şeylerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Yahûdilerin Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Ruhu Sormaları Ve Teâlâ Hazretlerinin: «sana Ruhu Soruyorlar...» Âyeti Bâbı
7240-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Abdullah b. Saîd El-Eşec rivâyet etliler. Lâfız Abdullah'ındır. (Dediler ki): Bize Veki' rivâyet etti. ki): Bize A'meş, Ebû'd-Duhâ'dan, o da Mesruk'dan, o da Habbab'dan naklen rivâyet etti. Habbab şöyle demi;: Benim Âs b. Vâil'-de alacağım vardı. Onu almak için kendisine gittim de bana: Muhammed'e küfretmedikçe sana asla bir şey ödemem, dedi. Ben de kendisine: Sen ölüp sonra dirilinceye kadar, ben Muhammed'e asla küfrede-mem, dedim. Ben öldükten sonra dirilecek miyim? Öyleyse mala ve çoluğa -Çocuğa döndüğüm vakit sana borcumu öderim, dedi. ki: A'meş de böyle söyledi, dedi ki: Bunun üzerine şu âyet indi: âyetlerimize küfredene ne dersin. Bana mutlaka mal ve çoluk çocuk verilecektir, dedi.» Âyet tâ: yalnız başına gelecektir...» cümlesine kadar inmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Yahûdilerin Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Ruhu Sormaları Ve Teâlâ Hazretlerinin: «sana Ruhu Soruyorlar...» Âyeti Bâbı
7241-) Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize balram rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize Cerir haber verdi. H. İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyan rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi A'meş'den bu isnadla Veki’ın hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Cerir'in hadîsinde: ki: Câhiliyyet devrinde demirci idim. Âs b. Vâile bir iş yaptım da, ondan alacağımı istemeğe gittim.» ibaresi de vardır. hadîsi Buhârî, «Buyu'», «Tefsir» ve «İcâre» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. İbn Vâil câhiliyyet devrinin zındıklarındandır. Mukâtil'in beyânına göre Hazret-i Habbab kuyumcu imiş. Âs İbn Vâile zînet yapmış. Ücretini isteyince: «Siz cennette ipek, altın, gümüş olduğunu söylemiyor musunuz?» demiş. Habbab: Evet! cevâbını vermiş. Öyle ise aramızda buluşacağımız yer cennet olsun, demiş. Ve onunla alay etmiş. Bunun üzerine hadîsde zikri geçen âyet-i kerîme İnmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Yahûdilerin Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’e Ruhu Sormaları Ve Teâlâ Hazretlerinin: «sana Ruhu Soruyorlar...» Âyeti Bâbı
7242-) Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Abdû'l-Hamid Ez-Ziyâdî'den rivâyet etti. O da Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işitmiş. Ebû Cehl: Allahım! Eğer bu senin tarafından gelen hak (din) ise, bize gökten taş yağdır. Yahut bize acıklı bir azab getir, dedi. Bunun üzerine şu âyet indi: aralarında iken Allah onları azab edecek değildir. Onlar ettikleri müddetçe dahi Allah kendilerini azab edecek değildir. Onlar Mescid-i Haram'dan men edip dururken, neden Allah kendilerini azab etmiyecekmiş! Sûre-i Enfal, âyet: 33-34 ilâh." hadîsi Buhârî Enfaî Sûresinin tefsirinde tahric etmiştir. rivâyetlerde bu sözü Nadr b. Hâris'in söylediği bildirilmiştir. Maamafih rivâyetler arasında mûnafaat yoktur. Çünkü aynı sözü ikisinin de söylemiş olması mümkündür. Filhakika Nadr b. Haris, İrân'a gitmiş, onların kıralları Rüstem ve İsfendiyar'a dâir bir şeyler öğrenmişti. Dönüşte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Allah tarafından gönderildiğini ve insanlara Kur'ân okurduğunu işitince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bulunduğu meclislerde o da İran'a öğrendiklerini hikâye eder. Sonra: Hangimiz güzel kıssa anlatıyor? Ben mi? Muhammed mi? diye sorarmış. Bundan dolayıdır ki, Bedr'de esir alındığı vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun boynunun vurulmasını emir buyurmuş ve öldürülmüştür.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Teâlâ Hazretlerinin ; «sen Aralarında Allah Onları Azab Edecek Değildir...» Âyet-i Kerimesi Hakkında Bir Bab
7243-) Bize Ubeydullah b. Muaz ile Muhammed b. Abdi’l-A'la El-Kaysî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Mu'temir, babasından rivâyet'etti. ki): Bana Nuaym b. Ebî Hind, Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. ki): Ebû Cehl: Muhammed sizin aranızda halâ yüzünü toprağa sürtüyor mu? dedi. Kendisine: Evet! cevabı verildi. Bunun üzerine: Lât ve Uzza'ya yemin ederim ki onu, bunu yaparken görürsem mutlaka boynuna basarım. Yahut mutlaka yüzünü toprağa gömerim, dedi. Az sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken onun yanına vardı. Boynuna basınak niyetinde idi, fakat birdenbire onu bırakıp geri döndüğünü ve elleriyle korunduğunu gördüler. Kendisine: Sana ne oldu? denildi. Gerçekten onunla benim aramda ateşten bir hendek, korkunç bir Şey ve bir takım kanatlar var, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: yaklaşmış olsaydı melekler onu birer birer uzuvlarını koparırdı!» buyurdular. ki: Bunun üzerine Allah (azze ve celle) —Ebû Hüreyre'nin hadîsinde midir, yoksa duyduğu bir şey midir bilmiyoruz—: Gerçekten İnsan kendini zengin görünce azar. Hiç şüphe yok ki, dönüş Rabbinedir. Bir kulu namaz kılarken meneden kimseye ne dersin? Ya hidâyet üzere ise; veya takvayı emrederse ne dersin! Yalanladı ve dönüp gitti ise (Ebû Cehl'i kastediyor) ne dersin? Bilmez mi ki, Allah görüyor! Hayır! Eğer vazgeçmezse mutlaka alnına yapışacağız. Yalancı, günahkâr alına! O meclisini çağırsın. Biz zebanileri çağıracağız! Hayır! Ona itaat etme!" Sûre-i Alâk, âyet: 6-19. âyetlerini indirdi. kendi hadîsinde ziyâde etti: «Ve ona ne emretti ise etti.» dedi. Abdi’l-A'lâ da: «Meclisini yani; kavmini çağırsın...» ibaresini ziyâde etti. ki, Ebû Cehl zenginliğine güvenerek fazla şımarmış, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namaz kılmasını, Muhammed yüzünü toprağa sürtüyor mu? diye alaylı bir edâ ile sormuş. Kıldığını anlayınca, taptığı en büyük putlardan lât ile uzza'ya yemin ederek onu namaz kılarken görürse mutlaka boynuna basacağına söz vermiştir. Fakat bu kadar alayişle ilân ettiği kahramanlık komedisi az sonra pek gülünç bir hezimetle nihayete ermiş, boynunu toprağa gömmek için gittiği Resûl-i Kibriya'nın kılına bile dokunamadan neye uğradığını anlayamamış, birdenbire geri dönmüştür. Ve her halde yalanı şanına yedirememiş olacak ki, o anda gördüklerini dosdoğru söylemiştir. Evet, Ebû Cehil o anda önünde ateşten bir hendek, korkunç bir manzara ve meleklerin kanatlarını görmüştür. Allah her şeye kadirdir. Resûl-ü Zişânını insanların şerrinden koruyacağına kefil olmuş ve böyle nice tehlikeli anlarda çeşitli mucizelerle onu korumuştur. Bu hususta hadîsler çoktur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Gerçekten İnsan Zenginliğini Görünce Azar... Âyet-i Kerimesi Bâbı
7244-) Bize İshak b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Cerir Mansûr'dan, o da Ebû'd-Duhâ'dan, o da Mesrûk'dan naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Abdullah'ın yanında oturuyorduk. Kendisi de aramızda yaslanmıştı. Derken ona bir adam gelerek: Yâ Ebâ Abdirrahman! Gerçekten Kinde kapıları yanında bir hikayeci kıssa anlatıyor ve duman mucizesi gelerek kâfirlerin canlarını alacağını, mü'minlerinse ondan nezle şeklinde müteessir olacaklarını söylüyor, dedi. Bunun üzerine Abdullah kızarak oturdu ve şunları söyledi: Ey insanlar! Allah'dan korkun! Sizden kim bir şey bilirse, bildiğini söylesin. Bilmeyen de, Allah bilir, desin. Çünkü birinizin bilmediği bir şey için, Allah bilir, demesi en büyük ilimdir. Gerçekten Allah (azze ve celle) Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Ben tekellüf yapanlardan da değilim de!" Sûre-i Sad, âyet: 86. buyurmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlarda bir gerileme gördüğü vakit: Yûsuf'un yedi (sene) si gibi yedi (sene)!» buyurmuştu. Müteakiben başlarına öyle bir kıtlık gelmişti ki, her şeyi silip süpürmüş. Hattâ açlıktan deri ve İaşeleri yemişlerdi. Onlardan biri gökyüzüne bakarak duman şeklinde bir şey gördü. Hemen Ebû Süfyan gelerek: Yâ Muhammed! Sen Allah'a tâatı ve akrabaya yardımı emrederek geldin. Ama kavmin helâk oldular. İmdi onlar için Allah'a dua et, dedi. Allah (azze ve celle): insanları saracak aşikâr bir duman getireceği günü gözet! Bu acıklı bir azabdır." Sûre-i Duhân, âyet: 10-11. âyet-i kerîmesini: ki, siz döneceksiniz...» kavli kerîmine kadar buyurdu Abdullah şöyle dedi: Hiç hakkında: gün biz en büyük savlette tutacağız, biz İntikam alacağızla" Sûre-i Duhân, âyet: 16. buyurulan günde âhirdin azabı açılır mı? Batşe, Bedir günüdür. Duhan âyeti batşe, lızâm ve rûm âyeti geçmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Duman Bâbı
7245-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki: Bize Ebû Muâviye ile Veki' rivâyet ettiler. H. Ebû Saîd El-Eşec de rivâyet etti. ki): Bize Veki verdi. H. Osman b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Biz rivâyet etti. hepsi A'meş'den rivâyet etmişlerdir. H. Yahya b. Yahya ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Müslim b. Subeyh'den, o da Mesrûk'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah'a bir adam gelerek: Mescidde kendi re'yiyle Kur'ân'ı tefsir eden bir adam bıraktım. Şu âyeti tefsir ediyor: gün semâ aşikâre bir duman getirecektir.» Bu adam: İnsanlara kıyâmet gününde bir duman gelecek ve canlarını alacak, hattâ ondan nezleye tutulmuş gibi olacaklar diyor, dedi. Bunun üzerine Abdullah şunları söyledi: Her kim bir ilim biliyorsa, onu söylesin. Bilmeyen de, Allah bilir, desin. Çünkü bir adamın bilmediği hir şey için, Allah bilir, demesi anlayışından ma'duddur. Bu mes'ele şöyle olmuştur. Kureyş (kabilesi) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e âsi gelince onların aleyhine Yûsuf'un seneleri gibi seneler gelmesine dua etti. Bunun üzerine onlara kıtlık ve şiddetli meşakkat isabet etti. O derecedeki adam semâya bakıyor da, açlıktan kendisi ile semâ arasında duman gibi bir şey görüyordu. Kemikleri bile yediler. Nihayet Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'c bir adara gelerek: Ya Resûlallah! Mudar (kabilesi) için Allah'a istiğfar et! Çünkü onlar helâk oldular, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'. için mi? Sen hakikaten cüretkârsın!» buyurdu. Arkacığından onlar için duâ etti. Allah (azze ve celle) de: azabı biraz açacağız, siz gerçekten (yine) döneceksiniz." Sûre-i Duhân, âyet; 15 âyetini indirdi. Ve kendilerine yağmur verildi. Onlar refaha kavuşunca yine eski hallerine döndüler. (Bu sefer) Allah (azze ve celle) de: insanları saracak aşikâr bir duman getireceği günü gözet! Bu acıklı bir azabdır." gün biz en büyük savletle tutacağız. Biz intikam alacağız." âyetlerini indirdi. Abdullah, bundan Bedir gününü kastediyor, demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Duman Bâbı
7246-) Bize Kuteyhe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Ebû'd-Duha'dan, o da Mesrûk'dan, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi) ; Beş şey vardır ki, bunlar geçmişlerdir. Duman, Hizâm, rûm, batşe ve kamer,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Duman Bâbı
7247-) Bize Ebû Saîd El-Eşec rivâyet etti. ki): Bize Yeki' rivâ-et etti. ki): Bize A'meş bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Duman Bâbı
7248-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Gunder, Şu'be'den, o da Katâde'den, o da Azra'dan, o da Hasen El-Uranî'den, o da Yahya b. Cezzâr'dan, o da Abdurrahman b. Ebî leylâ’dan, o da Übey b. Ka'b'dan naklen yüce Allah şu âyeti hakkında rivâyette bulundu: azabdan başka biz onlara mutlaka yakın azabdan da tattıracağız." Süre-i Secde, âyet: 21 ki: (Yakın azab) dünya musibetleri, rûm, batşe yahut dumandır. (Batşe ini yoksa duman mı? dediğinde şekkeden Şu'be'dir.) Mes'ud (sallallahü aleyhi ve sellem) rivâyetini Buhârî istiska» ve «Tefsir» bahislerinde tahric etmiştir. kapıları Kûfe'de bir kapının ismidir. Hikayecinin kim olduğu malûm değildir. anlaşılan mânânın hülâsası şudur: Hikayeci Duhan âyetini tefsir ederken, onun kıyâmet alâmetlerinden biri olduğunu söylemiş ve kıyâmete yakın zuhur edeceğini bildirmiştir. Hazret-i Abdullah İbn Mes'ud ise bunun Bedr harbinde geçtiğini, insanların açlıktan gözleri dumanlanarak gökyüzünde duman varmış gibi gördüklerini anlatmış ve bir kimsenin bilmediği bir şeye karışmaması icâb ettiğini tenbihde bulunmuştur. Maamafih mes'elede hilaf vardır. İbnû Abbâs, İbnû Ömer ve Zeyd b. Alî hazeratından rivâyet olunduğuna göre kıyâmete yakın böyle bir duman zuhur edecektir. Hattâ bu duman kıyâmetin on büyük alâmetinden biridir. Şiddetle tutmak savletle kapmak mânâsına gelir. Burada ondan murad; Bedir harbidir. Lâzım gelen demektir. Bununla da batşe-i kübra namı verilen Bedir savaşında kâfirlerin öldürülüp, esir edilmeleri kastedilmiştir. âyeti, Romalıların evvelâ mağlûp olup, sonra gâlib geleceklerinden bahseden âyettir ki, bu da mazide kalmış ve Hudeybiye harbinde Romalılar, İranlılara galebe çalmışlardır. (aleyhisselâm)’ın senelerinden murad: Onun zamanında Mısır'da vuku bulan yedi senelik kıtlıktır. (sallallahü aleyhi ve sellem),Kureyş kabilesinin İslâm'ı kabul etmeyip, düşmanlıklarını artırdıklarını görünce Cenâb-ı Hak'dan on-lan kıtlıkla azab etmesini niyazda bulunmuştu. Filhakika bu duâ kabul buyurulmuş, müşrikler açlıktan deri ve lâşe yemişlerdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Duman Bâbı
7249-) Bize Amru'n-Nâlad ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, İbn Ebî Necih'dan, o da Mücâhid’den, o da Ebû Ma'mer'den, o da Abdullab'tlan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında ay ikiye ayrıldı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): olun!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Ay’ın Yarılması Bâbı
7250-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb ve İshak b. İbrahim toptan Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. H. Ömer b. Hafs b. Giyâs da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. Her iki râvi A'meş'den rivâyet etmişlerdir. H. Bize Mincab b. Haris Et-Temîmî dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize İbn Mûshir, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Ebû Ma'mer'den, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Bir defa biz Mina'da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte iken, ansızın ay iki parçaya ayrıldı. Bir parçası dağın arkasında, bir parçası da önünde idi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: olun!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Ay’ın Yarılması Bâbı
7251-) Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Ebû Ma'mer'den, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında ay iki parçaya yarıldı da, parçanın birini dağ örttü, diğer parça dağın üzerinde idi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Şahid ol!» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Ay’ın Yarılması Bâbı
7252-) Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, A'meş'den, o da Mücâhid'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Ay’ın Yarılması Bâbı
7253-) Bu hadîsi bana Bişr b. Hâlid de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer haber verdi. H. Muhammed b. Beşşâr' dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Adiy rivâyet etti. Her iki râvî Şu'be'den İbn Muâz'uı Şu'be'den is-nâdıyle onun hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız İbn Ebî Adiyy'in hadîsinde: özerine: Şahîd olun! Şahîd olun! buyurdular.» ifâdesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Ay’ın Yarılması Bâbı
7254-) Bana Züheyr b. Harb ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yûnus b. Muhammed rivâyet etti, ki): Bize Şeyban rivâyet etti. ki): Bize Katâde, Enes'den rivâyet etti ki: Mekkeliler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den kendilerine bir mucize göstermesini istemişler. O da onlara ayın yarılmasını iki defa göstermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Ay’ın Yarılması Bâbı
7255-) Bana bu hadîsi Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki) . Bize Abdûrrezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Katâde'den, o da Enes'den naklen Seyhan'ın hadîsi mânâsında haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Ay’ın Yarılması Bâbı
7256-) Bize Muhammed b. Mûsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer ile Ebû Dâvud rivâyet ettiler. H. İbnû Beşşâr dahi rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd ile Muhammed b. Ca'fer ve Ebû Dâvud rivâyet ettiler. Bunların hepsi Şu'be'den, o da Katâde'den, o da Enes'den naklen rivâyet etmişlerdir. «Ay iki parçaya ayrıldı.» demiştir. Dâvûd'un hadîsinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nında ay yarıldı.» ifâdesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Ay’ın Yarılması Bâbı
7257-) Bize Mûsa b. Kureyş Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize İshak b. Bekr b. Mudar rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Bize Ca'fer b. Rabîa, Irak b. Mâlik'den, o da Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe b. Mesud'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs: «Gerçekten ay Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında yarıldı.» demiş. ile «Kitâbu't-Tefsir» «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden rivâyetleri Buhârî de; Tirmizî ile Nesâî tahric etmişlerdir. Iyâz diyor ki: «Ayın yarılması Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in en büyük mucizelerinden biridir. Onu ashâb-ı kirâmdan birçokları rivâyet etmişlerdir. Bununla beraber âyet-i kerîmenin siyakı ve zahiri de ayın varıldığını göstermektedir.» Zeccâc bazı bid'-atçılann bunu inkâr ettiğini söylemiş, buna sebep kalblerini Allah'ın kor etmesi olduğunu göstermiştir. Aklın bunu inkâra mecali yoktur. Çünkü ay Allah'ın bir mahlûkudur. Allah onun üzerinde dilediği tasarrufu yapar. Bâzı mülhidler: «Böyle bir şey olsa tevâtüren nakledilir. Bunu bütün yeryüzünde yaşayanlar bilir. Mekkelilere mahsus kalmazdı.» demişler-se de, ulema kendilerine cevab vermiş: «Ayın yarılması geceleyin insanların çoğu uyurken vuku bulmuştur. Gökyüzüne bakarak ibret olan o saatte nadir bulunur.» demişler. Mutad ay tutulmasını buna misal göstermişlerdir. Filhakika ay tutulması yıldız göçmesi vesaire gibi şeyler geceleyin olur, fakat bunları ancak mahdut şahıslar görür. Birçok kimselerin uykuda bulunmak sebebiyle bundan haberleri bile olmaz. Burada da ayın yarılması mucizesi geceleyin olmuştu. Müşriklerden bir cemâat bunu istemişlerdi. Başkalarının bundan haberi olmamıştı. Bir de caiz ki, ay menzillerine göre değiştiği için bazı ufuklardan görünmüş, bazılarından görünmemiştir. Nitekim ay tutulması da böyledir. Bâzı yerlerden görünür bazı yerlerden görünmez. «Ayın yarılması büyük bir mucizedir. Sair peygamberlerin mucizelerinden ona muadil hemen hemen hiç bir mucize yoktur.» demiştir. bu mucizeyi görünce etrafa adamlar göndererek, oralardan da görülüp görünmediğini sordurmuşlar. Ve görüldüğü haberini almışlardı. Hâdiseyi tevatür derecesine varan hadîslerle Kur'ân-ı Kerîm te'yid ettikten sonra, onu kabul etmeyenlerin hiç bir Özrü kalmaz.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Ay’ın Yarılması Bâbı
7258-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye ile Ebû Üsâme, A'meş'den, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da Ebû Abdirrahman Es-Sülemî'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ezaya Allah (azze ve celle)’den daha sabırlı kimse yoktur. Kendisine şirk koşulur. Çocuk iddia edilir. Sonra o yine bunlara afiyet verir. Rızık ihsan eder.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: «ezaya Allah Azze Ve Celleden Daha Sabırlı Kimse Yoktur» Hadisi Bâbı
7259-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ile Ebû Saîd El-Eşec rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki rivâyet etti. ki): Bize A'meş rivâyet etti. ki): Bîze Saîd b. Cübeyr, Ebû Abdirrahnınn Es-Sülemi'den, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen İm hadîsin mislim rivâyet etti. Yalnız: «Kendisine çocuk iddia edilir...» cümlesi müstesna! Çünkü onu zikretmemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: «ezaya Allah Azze Ve Celleden Daha Sabırlı Kimse Yoktur» Hadisi Bâbı
7260-) Bana Ubeydullah b. Saîd de rivâyet etti. ki) Bize Ebû Üsâme, A'meş'den rivâyet etti. ki): Bize Saîd b. Cübeyr, Ebû Abdirrahman Es-Sülemî'den rivâyet etti. ki): Abdullah b. Kays şunu söyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir ezaya Allahü teâlâ'dan daha sabırlı kimse yoktur, kâfirler ona şerik koşuyor, çocuk iddia ediyor, bununla beraber o kendilerinel rızk ve afiyet ihsan ediyor, onlara veriyor!» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Edeb» ile «Kitâbu't-TevliH »'de; Nesâî «Kitâbu'n-Nuût» ve «Kitâbu't-Tefsir»de muhtelif râvilârden tahric etmişlerdir. beyânına göre bu hadîsten murad; Allahü teâlâ'nın vâsi' hilmini anlatmaktır. Onun hilmİ o kadar geniştir ki: Allah'ın çocuğu ve eşi vardır, diyen kâfirlere bile şâmildir. Mâziri: «Sabrın hakikati nefsi intikam almaktan ve emsali şeylerden men etmektir. Binâenaleyh sabır bir şeyden vaz geçmenin neticesidir. Bu neticeye Teâlâ hakkında sabır ismi verilmiştir.» diyor. Iyâz dahi: «Sabûr Allahü teâlâ’nın isimlerinden biridir ve âsilerden intikam almayan mânâsına gelir. Allahü teâlâ'nın isimler arasında halim ne mânâya gelirse, sabûr da o mânâyadır. Halim: İntikam almaya kudreti varken affedendir.» demektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: «ezaya Allah Azze Ve Celleden Daha Sabırlı Kimse Yoktur» Hadisi Bâbı
7261-) Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû İmran El-Cevnî’den, o da Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): Tebâreke ve Teâla cehennemliklerin en hafif azab edilenine: Dünya ve ondaki butun varlıklar senin olsa, onları fidye verir miydin? diye soracak. O kîmse: Evet! cevabını verecektir. Bunun üzerine: Ben senden daha Âdem'in sulbünde iken bundan daha ehvenini, şirk koşmamanı (zannederim şöyle dedi)... Benim de seni cehenneme koymamamı diledim de, sen şirkden başkasını kabul etmedin, buyuracaktır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Kafirin Yer Dolusu Altın Fidye Vermek İstemesi Bâbı
7262-) Bize bu hadîsi Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (yani; İbn Ca'fer) rivâyet etti. ki) ; Bize Şu'be, Ebû îmran'dan rivâyet etti. ki): Ben Enes b. Mâlik'i, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivâyet ederken dinledim. Yalnız: cehenneme koymamamı...» ifâdesi müstesna! Çünkü onu anmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Kafirin Yer Dolusu Altın Fidye Vermek İstemesi Bâbı
7263-) Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî ile İshak b. İbrahim, Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (İshak: Ahberana; ötekiler: Haddesena tâbirlerini kullandılar.) (Dediler ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bize babam, Katâde'den rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: gönünde kâfire: Ne dersin? Senin yer dolusu altının olsa, bunları fidye verir miydin? diye sorulacak. Kâfir: Evet! cevabını verecek. Bunun üzerine kendisine: Senden bundan daha kolayı istenmişti, denilecektir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Kafirin Yer Dolusu Altın Fidye Vermek İstemesi Bâbı
7264-) Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde rivâyet etti. H. Amr b. Zürâra da rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-Vahhab (yani; İbn Atâ') haber verdi. Her iki râvi Saîd b. Ebî Arûbe'den, o da Katâde'den, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etmiştir. Yalnız o: Yalan söyledin, senden bundan daha kolayı İstenmişti, buyurulacaktır...» demiştir. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya» ile «Kitabu sıfetü Nâr»'da tahric etmiştir. Kişinin düştüğü vartadan kurtulmak için mal vermesidir. hadîsdeki «diledim» tâbirinden murad; emrettim, demektir. Nitekim rivâyetin birinde, senden istenildi, buyurulması bu mânâyı te'ytö etmektedir. Çünkü ehl-i hakka göre Allahü teâlâ bir şeyi dilediği vakit olmaması imkânsızdır. Ehl-i Hakkın mezhebine göre Allahü teâlâ var olan şeylerin hepsini hayrıyle, şerriyle dileyerek yaratır. Bunlar da imanla küfürde dâhildir. Mü'minin imanını, kâfirin de küfrünü murad eder. Bu bâb da Mu'tezile fırkası muhalefet etmiş: «Allah kâfirin imânını murad etmiş; küfrünü dilememiştir.» demişlerdir. Bu söz bâtıldır. Çünkü Allahü teâlâ hakkında âciz isbatını istilzam eder. Bundan Allahü teâlâ’nın mülkünde dilemediği şeylerin vuku bulması lâzım gelir. Ki, Teâlâ Hazretleri bundan münezzehdir. mânâsı şudur: Kıyâmet gününde dünya bütün varlıklarıyle kâfirlerin elinde olsa ve azabdan kurtulmak için bunu fidye olarak vermek ellerinden gelse, hiç tereddüd etmeden verirlerdi. yalan söyledin, tâbiri: Dünyaya dönmüş olsan bunu yapmazdın, yalan söylerdin, manasınadır. Yoksa âhirette milke kadir olsalar onu gerçekten fidye olarak verirler. şerif Allah buyuruyor. Allah diyor, gibi sözlerin caiz olduğu da delildir. Selefden bazıları bunu kerih görmüş: «Allah "buyurdu...» »nilmesi lâzım geldiğini söylemişlerdir. Bunun doğru olmadığını evvelce örmüş, bilûmum ulemânın cevaza kail olduklarını bildirmiştik.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Kafirin Yer Dolusu Altın Fidye Vermek İstemesi Bâbı
7265-) Bana Züheyr b. Harb ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. lıâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Yûnus b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize Şeyban, Katâde'den rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti ki: Bir adam: Yâ Resûlüllah! Kıyâmet gününde kâfir yüzüstü nasıl hasredilecek? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dünyada iki ayağı üzerinde yürüten, Kıyâmet gününde yüzüstü yürütmeye kadir değil midir?» buyurmuşlar. Hay hay, Rabbimizin izzeti hakkı için, demiştir. hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Tefsir» ile «Kİtâbu'r-Rikâk»'da; Nesâî «Kitâbu't-Tefsir»de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. yüzüstü cehenneme haşredilecekleri Kur'ân-ı Kerîm'de de haber verilmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cevâbı kâfirlerin hakikaten yüzüstü yürüyeceklerini takrirdir. Bundan dolayı Katâde: Hay hay, Rabbimizin izzeti hakkı için, diyerek tas-dikde bulunmuş. O buna kadirdir, demek istemiştir. Kâfirin yüzüstü haş-rolunmasındaki hikmet, dünyada iken Allah'a secde etmediğinin cezâsıdır. bu şekilde rezil ve rüsyay edilecektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Kafirin Yüz Üstü Haşrolunması Bâbı
7266-) Bize Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Yezıd b. Harun rivâyet etti. ki): Bize Kammad b. Seleme, Sabit El-Bû-nânî'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. ki): Resûlülüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: gününde cehennemliklerin dünyaya dalan en müreffehi getirilerek cehenneme bir kere daldırılacak. Sonra: Ey âdemoğlu! Hiç bir hayır gördün mü? Sana hiç bir nimet uğradı mı? denilecek. O: Hayır! Vallahi Yarabbi! diyecek. Bir de cennetliklerden dünyada iken insanların en yoksulu getirilecek ve cennete bir kere daldırılacak. Kendisine: Ey Âdemoğlu! Hiç yoksulluk gördün mü? Başından hiç şiddet geçti mi? diye sorulacak. O da: Hayır! Vallahi ya Rabbi! Başımdan hiç yoksulluk geçmedi: Hiç bir şiddet görmedim, diyecektir.» mânâsı şudur. Kıyâmet gününde dünyanın en müreffeh, zenginlerinden cehennemi hak etmiş birisi getirilerek, cehenneme bir kert» daldırılacak ve kendisine cehennemden bir hayır görüp görmediği sorulacak. Sonra dünyada iken fakru zaruret içinde yaşamış, fakat cenneti haketmiş biri getirilerek o da cennet nehirlerine yahut kevsere daldırılacak ve kendisine cennette yokluk ve sıkıntı görüp görmediği sorulacak ikisinden de hallerine göre cevap alınacaktır. Kullar buna göre hareket etmeli, dünyada iken âhiretini kazanmaya çalışmalıdır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Dünyaya Dalanların En Müreffehinin Cehenneme, Dünyada En Şiddetli Sıkıntı Çekenlerin Cennete Daldırılması Bâbı
7267-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Yezîd b. Harun rivâyet etti. ki): Bize Hemmâm b. Yahya, Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, Allah hiç bir mü'mine işlediği hayrı mükâfalsız bırakmaz. O hayr sebebiyle hem dünyada dilediği verilir, hem de âhirette mükâfatlandırılır. Kâfire gelince dünyada Allah için yaptığı hayırlar karşılığında ona nzık verilir. Ahirete vardığında ise onun kendisi ile mükâfat-landırılacağı bir hayrı yoktur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Mü’minin Hasenatı Sebebiyle Dünyada Ve Âhirette Mukafatlandırılmışı Ve Kafirin Hasenatının Dünyada Peşin Ödenmesi Bâbı
7268-) Bize Asım b. Nadr Et-Teymî rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir rivâyet etti. ki): Ben babamdan dinledim. ki): Bize Katâde, Enes b. Mâlik'den rivâyet etti. O da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ den rivâyet etmiş ki: ŞÖyle buyurmuşlar: bir hayır işlediği vakit onun sebebiyle kendisine dünyadan bir nimet verilir. Mü'mine gelince, şüphesiz Allah onun hasenatını âhirette biriktirir. Tâatından dolayı dünyada da akabinde rızık verir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Mü’minin Hasenatı Sebebiyle Dünyada Ve Âhirette Mukafatlandırılmışı Ve Kafirin Hasenatının Dünyada Peşin Ödenmesi Bâbı
7269-) Bize Muhammed b. Abdillah Er-Ruzzî rivâyet etti. ki): Bize Abdu'l-Vehhab b. Atâ', Saîd'den, o da Katâde'den, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarkilerin hadîsi mânâsında haber verdi. üzere dünyadan giden kâfirin âhirette hiç bir sevabı olmadığına, dünyada Allah için işlediği hayırların hiç bir mükâfatını göremiye-ceğine ulemâ ittifak etmişlerdir. Bu hadîs-i şerîf dahi kâfirin dünyada yaptığı hayr hasenat karşılığında kendisine dünyada nimet verileceğini, bunların âhirette kendisine bir faydası olmayacağını sarahaten bildirmektedir. Mü'mininse hayr hasenatının karşılığı, hem dünyada hem âhirette verilecektir. Buna hiç bir mâni yoktur. bildirdiği bu hakikate itikad vâcibdir. zulümden murad; terkdir. Yani; Allah mü'minin mükâfatını terketmez, demektir. Çünkü zulüm bazan noksanlık mânâsına gelir. Zulmün hakikati haddi tecâvüzdür ki: Bu, Allahü teâlâ hakkında müste-hildir. iken hayır hasenat işleyen kâfir, sonradan müslüman olur ve müslüman ölürse, sahih olan kavle göre, bu hasenatının mükâfatım âhirette görecektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Mü’minin Hasenatı Sebebiyle Dünyada Ve Âhirette Mukafatlandırılmışı Ve Kafirin Hasenatının Dünyada Peşin Ödenmesi Bâbı
7270-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdû’l-A'la, Ma'mer'den, o da Zûhrî'den, o da Saîd'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): misâli ekin gibidir. Ekini rüzgâr sallar durur. Mü'mine de belâ gelmekte devam eder. Münafıkın misâli ise erz ağacı gibidir. Kesilmedikçe sallanmaz.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Mü’minin Misali Ekin Gibi, Kafirin Misali Îse Erz Ağacı Gibi Olması Bâbı
7271-) Bize Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd, Ahdûrrezzak'dan rivâyet ettiler. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den bu isnadla rivâyet etti. Yalnız Abdûrrezzâk'ın hadîsinde «tümîlühû» yerine «tülîühû» kelimesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Mü’minin Misali Ekin Gibi, Kafirin Misali Îse Erz Ağacı Gibi Olması Bâbı
7272-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nüraeyr ile Muhammed b. Bişr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Zekeriyya b.. Ebî Zaide, Sa'd b. İbrahim'den rivâyet etti. ki): Bana İbn Ka'b b. Mâlik, babası Ka'b'dan rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): misali ekinden bir deste gibidir. Rüzgar onu eğiltir. Kimi yere yıkar, kimi doğrultur. Nihayet kurur. Kâfirin misâli ise kökü üzerinde dimdik duran erze ağacı gibidir. Onu hiç bir şey eğiltemez. Nihayet sökülmesi bir defada olur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Mü’minin Misali Ekin Gibi, Kafirin Misali Îse Erz Ağacı Gibi Olması Bâbı
7273-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Bişr b. Seriy ile Abdurrahman b. Mehdi rivâyet ettiler. (Dediler ki) ; Bize Süfyan, Sa'd b. İbrahim'den, o da Abdurrahman b. Ka'b b. Mâlik'den, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): misâli ekinden bir deste gibidir. Rüzgarlar onu eğiltîr. Bazen yere yıkar, bazen de doğrultur. Nihayet eceli gelir. Münafığın misali ise, kendisine hiç bir şey dokunmayan dimdik erze ağacı gibidir. Sonunda bu ağacın sökülmesi bir defada olur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Mü’minin Misali Ekin Gibi, Kafirin Misali Îse Erz Ağacı Gibi Olması Bâbı
7274-) Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim ile Mahmud b. Gay-lan da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Bişr b. Seriy rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Sa'd b. İbrahim'den, o da Abdullah b. Ka'b b. Mâlik'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Şu kadar var ki, Mahmud, Bişr'den naklettiği rivâyetinde: «Kâfirin misâli ise erze ağacı gibidir.» demiş. İbn Hatim ise Züheyr'in dediği gibi münafığın misâli.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Mü’minin Misali Ekin Gibi, Kafirin Misali Îse Erz Ağacı Gibi Olması Bâbı
7275-) Bize bu hadîsi Muhammed b. Beşşâr ile Abdullah b. Hâşim de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya (bu zat Kattân'dır.) Süfyan'dan, o da Sa'd b. İbrahim'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarkilerin hadîsi gibi rivâyet etti. Bunların ikisi de Yahya'dan rivâyet ettikleri hadîslerinde: «Kâfirin misâli ise erze ağacı gbidir.» demişlerdir. (İbn Haşim: Abdullah b. Ka'b b. Mâlik'den, o da babasından naklen, dedi. İbn Beşşâr ise: İbn Ka'b b. Mâlik'den, o da babasından naklen, dedi.) rivâyetleri Buhârî «Kitâbu’l-Merda»'da; Nesâî «Kitabu't-Tıb»'da tahric etmişlerdir. Ekin kümesi, yumuşak ekin sapı mânâlarına gelir. yahut erzen, çam cinsinden ulu bir ağaçtır. Buna sedir ağacı denir. Halk arasında katran ağacı diye maruftur. Aynî: «Ben bu ağacı Tarsus dağlarında ve Lârende'de gördüm. Uzunluğuna gelince, ondan bir ağacı şiddetli rüzgârlar sökmüş de, bir ucu karşiki dağa varmıştı. İki dağın arasında büyük bir vadi vardı. Ağaç dağdan dağa köprü gibi olmuştu. Kalınlığı ise yirmi kişi elele tutunsa kucaklayamayacak derecede idi.» diyor. beyânına göre bu hadîsin mânâsı şudur: Mü'minin bedenine, ailesine veya malına elem, keder çok arız olur. Bu ise onun günahlarına keffarettir. Derecelerini yükseltir. başına belâ az gelir. Gelse de günahlarına kefaret olmaz. Onun belâsı kıyâmet gününde tam olarak gelecektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Mü’minin Misali Ekin Gibi, Kafirin Misali Îse Erz Ağacı Gibi Olması Bâbı
7276-) Bize Yahya . Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Ali b. Hucur Es-Sa'dî rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Dediler ki): Bize İsmail (yani; İbnû Ca'fer) rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Dînar haber verdi ki: Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ağaçlardan bir ağaç vardır ki, yaprağı düşmez. Bu ağaç müslümanın misalidir. Şimdi bana söyleyin, bu ağaç nedir?» buyurdular. Bunun üzerine cemâatin zihinleri kırlardaki ağaçlara takıldı. ki: İçimden bunun hurma olduğu geçti. Fakat (söylemeye) utandım. Sonra cemaat: Bize bunun ne olduğunu söyle ya Resûlallah! dediler. Bunun üzerine: hurma ağacıdır.» buyurdu. ki: Ben bunu Ömer'e andım da: hurma ağacıdır deseydin, benim için filân ve filân şeyden makbul olurdu.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Müminin Misalinin Hurma Ağacı Gibi Olması Bâbı
7277-) Bana Muhammed b. Ubeyd El-Guberî rivâyet etti.' ki): Bize Hammad b. Zeyd rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb Ebû'l-Halil Ed-Dubaî'den, o da Mücahid'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. ki): Bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına: misâli mü'min gibi olan bir ağaç haber verin!» dedi. Bunun Üzerine cemâat çölün ağaçlarından birini anmaya başladılar. Ömer ki: İçimden yahut kalbınıden bu ağacın hurma olduğu geçti. Bunu söyleyecek oldum, bir de baktım ki, karşımdakiler kavmin büyükleri! Konuşmaktan çekindim. Onlar susunca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ağaç hurmadır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Müminin Misalinin Hurma Ağacı Gibi Olması Bâbı
7278-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe İle İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyan b. Uyeyne İbnû Ebî Necilı'dan, o da Mücâhid'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): İbn Ömer'le Medine'ye doğru arkadaşlık ettim. Ama onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bir hadîsden başka hadîs rivâyet ederken işitmedim. ki): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında idik. Kendisine hurma özü getirildi... Ve râvî hadîsi yukarkilerin hadîsi gibi nakletmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Müminin Misalinin Hurma Ağacı Gibi Olması Bâbı
7279-) Bize İbn NÜmeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Seyf rivâyet etti. ki): Mücâhidi şöyle derken işittim. Ben İbn Ömer'i: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hurma özü getirildi... derken dinledim. râvî yukarkilerin hadîsi gibi anlatmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Müminin Misalinin Hurma Ağacı Gibi Olması Bâbı
7280-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Ömer, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında idik: müslüman bir adamın benzeri yahut müslöman bir adam gibi bir ağaç haber verin, o ağacın yaprakları dökülmez.» buyurdular. ki: Umulur ki Müslim, meyve verir de, dedi. Başkasının nüshasında da: Her zaman meyve vermez, şeklinde buldum. Ömer ki: Bu ağacın hurma olduğu içimden geçti ama Ebû Bekr'le Ömer’in konuşmadıklarını gördüm. Ben de konuşmaktan yahut bir şey söylemekten çekindim. Müteakiben Ömer: Onu söylemiş olsaydın, benim için filân ve filân şeyden daha makbul olurdu, dedi. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-ilmin» üç yerinde, bir de «Büyü'», «Etime» ve «Edeb» bahislerinde tahric etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hurmayı müslümana benzetmesi hayrının çokluğu, meyvesinin güzelliği ve devamı itibariyledir. Çünkü hurmanın yemişi çıktığı günden kuruyuncaya kadar devam üzere yenir. Kuruduktan sonra da ondan birçok faydalı şeyler yapılır. Odunundan, yapraklarından ve dallarından da istifade edilir. Hattâ çekirdeği de hayvanlara yem olarak verilir. Hâsılı hurmanın her şeyi faydalıdır. Nitekim mü'min de ibâdetleriyle, güzel hlâkı ile, namazı, orucu, zikri, sadakası vesâiresiyle bunun gibidir. Aralarındaki sahih vech-i Şebeh budur. Bazıları benzeme yönünün tepesi Kesildiği vakit, insan gibi ölmesi olduğunu söylemişlerdir. Başka ağaçlar böyle değildir. Onlar tepeden kesildiği vakit kurumazlar. Hurma Özü, demektir. Bundan murad; hurmanın başından çıkan sığır dili gibi, beyaz ve yumuşak bir şeydir. Arablar bunu yerler. ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in suâli karşısında ashâb-ı kirâmın her biri kırlarda yetişen ağaçlardan bîrini düşünmüş, bunun hurma olacağı kimsenin aklına gelmemiştir. rivâyette zikri geçen İbrahim, îmanı Müslim'in arkadaşı İbrahim b. Süfyan'dır. Bu zatın ve başkalarının Müslim'den rivâyet ettikleri hadîsde: «Yapraklan düşmez, her zaman meyve de vermez.» denilmiştir. Başka rivâyetlerde: «Her zaman meyve verir...» denildiği için İbr âh im b. Süfyan buradaki rivâyeti müşkil görmüş ve: «Umulur ki, Müslim her zaman meyve verir, demiştir.» diyerek, bu suretle hatanın kendinde ve hadîsi: «Her zaman yemiş vermez.» şeklinde rivâyet edenler de olacağına işaret etmiştir. Fakat Kâdî Iyâz'la diğer İmâmlardan bazıları hadîsde hata olmadığını, İbrahim b. Süfyan’ın burada vehme kapıldığım söylemişler, hadîsi Bubârî'nin de nefiy edatı olan «Lâ» ile rivâyet ettiğini hatırlatmışlardır. Onlara göre Nefıy edatı «lâ» «tü'tî» fiiline değil, mahzufa müteâlliktir. Cümlenin takdiri şöyledir: «Bu ağacın ne yaprakları düşer, ne de ona bir şey arız olur. Meyvesini de daima verir.» Yalnız râvi matufları zikretmemiştir,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Müminin Misalinin Hurma Ağacı Gibi Olması Bâbı
7281-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshak b. İbrahim rivâyet ettiler. (İshâk bize haber verdi; Osman ise bize rivâyet etti tâbirlerini kullandılar. Osman dedi ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Arab yarımadasında namaz kılanların kendisine ibâdet etmesinden ümidini kesmiştir. Lâkin aralarında aldatma hususunda (çalışmaktadır).» buyururken İşittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Şeytanın Aldatması, Çetelerini İnsanlara Fitne Vermek İçin Göndermesi Ve Her İnsanla Beraber Bir Şeytanın Bulunması Bâbı
7282-) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. H. Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. Her iki râvi A'raeş'den bu isnadla rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Şeytanın Aldatması, Çetelerini İnsanlara Fitne Vermek İçin Göndermesi Ve Her İnsanla Beraber Bir Şeytanın Bulunması Bâbı
7283-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshak b. İbrahim rivâyet ettiler. (İshak: Ahberana; Osman ise: Haddesena tâbirlerini kullandılar. Osman dedi ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: iblisin tahtı denizin üzerindedir. Çetelerini gönderir de insanlara fitne verirler. Ona göre bunların en büyüğü, en büyük fitne verendir.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Şeytanın Aldatması, Çetelerini İnsanlara Fitne Vermek İçin Göndermesi Ve Her İnsanla Beraber Bir Şeytanın Bulunması Bâbı
7284-) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Ala ile İshak b. İbrahim rivâyet ettiler, isafız Ebû Küreyb'indir. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye haber verdi. ki): Bize A'meş, Ebû Süfyan'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): iblis tahtını suyun üzerine koyar. Sonra çetelerini gönderir. Bunların ona derece İtibariyle en yakın olanı, en büyük fitne çıkaranıdır. Bunlardan biri gelerek: ŞÖyle şöyle yaptım, der. O da: Hiç bir şey yapmamışsın, der. Sonra biri gelerek onu karısıyla birbirinden ayırmadan bırakmadım, der. Bunu kendisine yaklaştırır ve: Sen ne iyisin, der.» yurdular, A'meş ki: «Zannederim onu iltizam eder, dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Şeytanın Aldatması, Çetelerini İnsanlara Fitne Vermek İçin Göndermesi Ve Her İnsanla Beraber Bir Şeytanın Bulunması Bâbı
7285-) Bana Seleme b. Şebîb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. ki): Bize Ma'kıl, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiş: çetelerini gönderir de insanlara fitne verirler. Onun ındinde derece İtibariyle bunların en büyüğü, en büyük fitne çıkaranıdır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Şeytanın Aldatması, Çetelerini İnsanlara Fitne Vermek İçin Göndermesi Ve Her İnsanla Beraber Bir Şeytanın Bulunması Bâbı
7286-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshak b. İbrahim rivâyet ettiler. (İshak: Ahberana; Osman ise: Haddesena tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Cerir, Mansûr'dan, o da Sâlim b. Ebi’l-Ca'd'dan, o da babasından, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hiç bir kimse yoktur ki: Kendisine cinlerden bir arkadaşı ve kim kılınmamış olsun!» buyurdu. Ashab: Yâ sana ya Resûlallah? dediler. da: Şu kadar var ki, Allah onun hakkında bana yardım etti de o müslünınn oldu. Artık bana hayırdan başka bir şey emretmiyor.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kıyâmet Cennet Cehennem...
Konu: Şeytanın Aldatması, Çetelerini İnsanlara Fitne Vermek İçin Göndermesi Ve Her İnsanla Beraber Bir Şeytanın Bulunması Bâbı