Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
734-)
- Bize Hasan b. Ahmed b. Ebî Şuayb el-Harranî rivâyet etti ki): Bize Miskin yani Bükeyr el-Hazzâ', Şu'be'den, o da. Hişâm b. Zeyd den o da Enes'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gusül ile bütün kadınlarını dolaşırmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüp İken Uyumanın Cevazı; Uyku İçin Abdest Almanın, Yemek İçmek Yahut Uyumak Veya Cima Etmek İstediği Zaman Cima Uzvunu Yıkamanın Müstahab Oluşu Bâbı
735-)
- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ömer b- Yûnus el Hanefî rivâyet etti. ki): Bize İkrimetü'bnü Ammâr rivâyet etti. ki: İshak b. Ebî Talha: Enes b. Mâlik bana şunu rivâyet etti dedi. Enes şöyle dedi. Süleym —ki bu kadın râvî İshâk’ın ninesidir— Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek Âişe;de onun yanında olduğu halde: Resûlüllah! Erkeğin uyku esnasında gördüğünü kadın da görür. Binaenaleyh erkeğin kendinde gördüğünü kadın da görüyor, demiş bunun üzerine Âişe: Ya Ümme Süleym kadınları kepaze ettin. Allah hayırını versin demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'ye. «Bilâkis sen!.. (Bu söze sen daha lâyıksın.) Allah senin hayırını versin. Evet, ya Ummü Süheym kadın da bunu gördüğü zaman yıkanmalıdır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Meni Gelmekle Kadına Yıkanmanın Vacib Olması Bâbı
736-)
- Bize Abbâs b. Velid rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey, rivâyet etti. ki): Bize Said, Katadeden naklen rivâyet etti. Onlara da Enes b. Mâlik rivâyet etmiş. Ona da Ümmü Süleym söylemiş ki kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e uykusu esnasında erkeğin gördüğünü gören kadının ne yapması lâzım geldiğini sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kadın bunu görürse yıkansın.» buyurmuş. Ümmü Süleym ki: «Ben bundan utandım, (ama yine de) Bu olur mu? diye sordum» Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Evet! Ya benzerlik nereden oluyor. Erkeğin suyu (menisi) koyu beyazdır; kadının ise açık sarıdır. Bunlardan hangisi üstün yahut önce gelirse benzerlik ondan olur.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Meni Gelmekle Kadına Yıkanmanın Vacib Olması Bâbı
737-)
- Bize Dâvûd b. Ruşeyd rivâyet etti. ki): Bize Salih b. Ömer rivâyet etti. ki): Bize Ebû Mâlik-i Eşcâî, Enes b. Mâlik'ten naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Bir kadın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e uykusu esnasında erkeğin gördüğünü gören kadının ne yapması lâzım geldiğini sordu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Erkekten gelen kadından da gelirse yıkansın.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Meni Gelmekle Kadına Yıkanmanın Vacib Olması Bâbı
738-)
- Bize Yahya b. Yahya et-Temimî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye, Hişâm b. Urveden, o da babasından, o da Zeyneb binti Ebî Seleme'den, o da Ümmü Seleme'den naklen haber verdi. Ümmü Seleme şöyle dedi: Ümmü Süleym Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Ya Resûlüllah! Şüphesiz ki Allah hak (ki beyân buyurmak) dan haya etmez. Acaba ihtilâm olduğu vakit kadına da gusül lâzım mı? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Evet! Suyu (meniyi) görürse lâzımdır.» buyurdular. Bunun üzerine Ümmü Seleme: Ya Resûlüllah kadın ihtilâm olur mu? dedi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah hayrını versin. Ya çocuğu ona neden benziyor?» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Meni Gelmekle Kadına Yıkanmanın Vacib Olması Bâbı
739-)
- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Vekî rivâyet etti. H. İbn Ebi Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. Bunlar hep birden Hişâm b. Urveden bu isnadla bu hadîsin mânâca benzerini rivâyet etmişlerdir. Yalnız Süfyân: Seleme dedi ki ben kadınları rezîl ettin dedim» cümlesini ziyâde etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Meni Gelmekle Kadına Yıkanmanın Vacib Olması Bâbı
740-)
- Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys de rivâyet etti. ki): Bana babam dedemden rivâyet etti.. ki): Bana Ukayl b. Hâlid, İbn Şihab'dan rivâyet etti. İbn Şihâb Şöyle dedi: Bana Urvetü'bnü Zübeyr haber verdi ona da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe (radıyallahü anha) haber vermiş ki Ümmü Süleym - yani Ümmü Benî Ebî Talha - Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girmiş... Âişe Hişâm hadisi mânâsında rivâyette bulunmuş; Yalnız bu hadiste: «Râvî şunu söylemiş: dedi ki: Ben de ona: Yazık sana! hiç kadın bunu görür mü? dedim cümlesi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Meni Gelmekle Kadına Yıkanmanın Vacib Olması Bâbı
741-)
- Bize İbrahim b. Mûsâ er-Râzî ile Sehl b. Osman ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Küreybindir. Sehl «haddesenâ» tabirini kullandı, ötekiler: «Bize İbn Ebî Zâide, babasından, o da Mus'ab b. Şeybe'den, o da müsâfî' b. Abdillâh dan o da Urvetübnü Zübeyr'den, o da Âişe'den naklen haber verdi dediler. Âişe şöyle dedi: «Bir Hanım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Kadın ihtilâm olurda suyu görürse yıkanacak mı? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Evet» cevabını verdi Âişe kadına: «Allah hayrını versin. Kahrolası!» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bırak onu. Benzerlik bundan başka bir sebepten mi olur? Kadının suyu erkeğin suyuna galip gelince çocuk dayılarına benzer; erkeğin suyu kadınınkine galip gelirse çocuk amcalarına benzer.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Meni Gelmekle Kadına Yıkanmanın Vacib Olması Bâbı
742-)
Bana Hasan b. Alî el-Hulvânî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Tevbe —ki Rabî' b. Nâfi'dir— rivâyet etti. ki): Bize Muâviye yâni İbn Sellâm, Zeyd'den yani kardeşinden naklen rivâyet etti. Zeyd Ebû Sellâm'dan dinlemiş. ki: Bana Ebû Esma' er-Rahabî rivâyet etti. Ona da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in âzâdlısı Sevbân rivâyet etmiş. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet etti. Ona da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında ayakta duruyordum. Derken Yahûdi ulemâsından bir âlim gelerek esselâmu aleyke yâ Muhammedi dedi. Bunun üzerine ben onu öyle bir ittim ki az daha yere yuvarlanıyordu. Beni Niçin itiyorsun? dedi. Yâ Resûlüllah desene! dedim. Yahûdi: Biz onu ancak ailesinin verdiği ismiyle çağırırız; dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hakikaten benim adım ailemin bana isim olarak verdiği Muhammed'dir.» buyurdu. Müteakiben yahudî: Sana bazı şeyler sormaya geldim; dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Acaba söylersem sana bir faydası olur mu?» dedi Yahûdi: Kulaklarımla dinlerim; cevabını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındaki bir sopa ile yere bir takım çizgiler çizerek: «Sor.» dedi. Yahutî! Yerle göklerin başka bir kılığa değiştirileceği gün insanlar nerede olacak? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Köprünün yanında karanlık içinde olacaklar.» cevâbını verdi. Yahûdi: «Peki insanlardan (köprüyü) ilk geçen kim olacak? diye sordu. «Fakir muhacirler.» buyurdu. Yahûdi: Ya cennete girerken onların hediyesi ne olacak? dedi. «Balık ciğerinin ziyâdesi!» buyurdular. Onun arkasından yiyecekleri ne olacak? diye sordu. «Onlara cennetin etrafında otlayan cennet öküzü kesilecek.» buyurdu, Onun üstüne ne içecekler? dedi. «Orada Selsebîl adı verilen bir kaynaktan (içecekler).» buyurdular Yahûdi: Doğru söyledin; dedi ve şunu ilâve etti: Hem ben sana yer yüzünde yaşayanların bir peygamberden yahut bir veya iki kişiden başka hiçbirinin bilmeyeceği bir şeyi sormağa geldim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Acaba söylersem sana bir faydası olur mu?» buyurdu. Yahûdi: İki kulağımla dinlerim; dedi ve ilâve etti: Sana çocuğun nasıl meydana geldiğini sormaya geldim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Erkeğin menisi beyaz, kadının menisi ise sarıdır. Bunlar bir yere gelirde, erkeğin menisi kadınınkine galebe çalarsa Allah'ın izni ile erkek çocuk doğururlar. Kadının menisi erkeğinkine galebe çaldığı zaman da Allah'ın izni ile kız doğururlar.» buyurdular. Yahûdi: Vallahi doğru söyledin sen gerçekten bir Peygambersin; dedi sonra çekilip gitti. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hakikaten bu adam bana soracağını sordu. Ama ben onun sorduklarından bir şey bilmiyordum. Tâ ki Allah onları bana bildirdi.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Erkekle Kadın Menilerinin Sıfatını Ve Çocuğun Her İkisinin Menisinden Halk Olunduğunu Beyan Bâbı
743-)
- Bu hadîsi bana Abdullah b. Abdirrahman ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Hassan haber verdi. ki): Bize Muâviyetü'bnü Sellâm bu isnadda bu hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız o: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında oturuyordum» dedi. Birde: ciğerinin zaidesi. » doğurur; kız doğurur.» dedi. doğururlar kız doğururlar.» demedi. âliminin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmesi ya onun doğruluğunu deneyerek îman etmek için yahut sırf imtihan maksadı iledir. Zahire bakılırsa cevaplarını tastik ettiği halde iman etmeden oradan ayrılmıştır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) selâm vermesi ve Hazret-i Sevban (radıyallahü anha) kendisini ittiği halde onun ona şiddetle cevap vermemesi ilminin kendisine kazandırdığı edep ve terbiyeye delâlet eder: Biz onu ancak ailesinin verdiği ismiyle çağırırız» demesi de âlime yakışan bir cevaptır. Halbuki Kureyş Hudeybiye musâlehasında; «Senin hakikaten Resûlüllah olduğunu bilsek seninle harb etmezdik» demişlerdi. Maamafih Yahûdi âliminin nezâket göstermesi o anda başka bir şey elinden gelmediği için de olabilir; dinlerim» demesi: «Senin söylediklerini dinler doğru mu değil mi düşünürüm» manasınadır. Yoksa bununla senin sözlerin bir kulağımdan girer bir kulağımdan çıkar manasını kastetmemiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in elindeki değnekle yeri kazması öteden beri arap büyüklerinin âdeti olan bir iştir. Onlar mühim bir mesele karşısında düşünceye daldıkları zaman böyle yaparlardı. âliminin, ilk Suali kıyâmete dair olmuştur. Gerek onun sualinden gerekse Fahr-i kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin verdiği cevaptan anlaşılıyor ki kıyâmet gününde yer yüzünün yalnız sıfatı değil bizzat kendisi değişecektir. Çünkü yeryüzünün yalnız sıfatı değişse meselâ dağlar vadiler dümdüz edilmek sureti ile yeryüzü bugünkünden başka bir hal alsa yahûdî âlimine bunu anlamak müşkil gelmezdi. suali Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Âişe (radıyallahü anha)'nın dahi sorduğu rivâyet olunur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: köprünün yanında karanlıkta olacaklardır.» buyurması da bu değişmenin zat itibarı ile olacağına delildir. Köprüden murâd sırattır. Nitekim Âişe (radıyallahü anha)'ya. verilen cevapta tasrih edilmiştir. yerin dümdüz beyaz olacağı gizlenecek hiçbir yeri bulunmayacağı Hazret-i Sehl (radıyallahü anh)’ın rivâyet ettiği bir hadiste beyan buyurulmuştur. Bunun keyfiyetini Allah bilir. «Sıratı ilk defa kimler geçecek?» sualine Resûlu Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)«fakır muhacirler.» cevabını vermiştir. Bu sözün umumu fakir muhacirlerin zenginlerden efdal olmasını iktizâ ederse de Hazret-i Osman ve Abdurrahman b. Avf (radıyallahü anhüm) gibi zenginlerin Ebû Hüreyre ve Ebû Zerr (radıyallahü anhüm) gibi fakirlerden efdal olduğuna icmâ'ı ümmet vardır. Bâzan bir zât kendisine hâss bir meziyetten dolayı üstünlük vasfı . ile zikrolunabilir. Bu onun mutlak surette başkalarından üstün olduğuna delâlet etmez. Bu sebepledir ki böyle hadislerle fakirliğin zenginlikten daha makbul olduğuna istidlal edilemez. Ashâb-ı kirâmın kendi aralarında fakirlik mi daha makbul dür, Zenginlik mi? meselesini münakaşa ettikleri ve neticede zenginliği daha makbul buldukları rivâyet olunur. Çünkü zenginlerin malları ile kazandıkları dereceleri fakirler kazanamaz. Fakirle zenginin ibâdet ve tâât hususunda müsavi olduklarını kabul edersek zengin mâli ibâdetleri sayesinde fakiri geçer. Resul Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zikrettiği fakirler kendi zamanındaki fakirlerdir. Yoksa sırattan önce geçmek için muhacirlerin aleddevam fakir kalmaları şart değildir. üçüncü suali cennete girerken ehl-i cennete ne gibi izzet-ü ikramda bulunulacağı meselesidir. Tuhfe: ikram için bir kimseye verilen hediyedir. Bu suâle cevaben Resûl-ü Zîşân (sallallahü aleyhi ve sellem) bir rivâyette «Balık ciğerinin ziyadesi.» diğer bir rivâyette «Balık ciğerinin zaidesi.» buyurmuştur. Bu iki kelime manâca birdir. Ve ciğerin kenarındaki çıkıntı demektir ki; ciğerin en güzel yeri de orasıdır. Cennete girer girmez yiyecekleri şey evvelce kendileri için tahsis edilip cennet bahçelerinde otlamakta olan öküzün eti, içecekleri de selsebil ismindeki kaynağın suyu olacaktır. Bunların hakikatlarını Allah bilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Erkekle Kadın Menilerinin Sıfatını Ve Çocuğun Her İkisinin Menisinden Halk Olunduğunu Beyan Bâbı
744-)
- Bize Yahya b. Yahya et - Temîmî rivâyet etti. ki): Ebû Muâviye, Hişâm b. Urveden, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüblükten yıkanacağı zaman, evvelâ ellerinden başlar onları yıkardı. Sonra sağ eliyle sol eline su dökerek avret yerini yıkardı. Sonra namaz abdestî gibi abdest alırdı sonra suyu alır ve parmaklarını saçlarının diplerine sokar (ak başını güzelce yıkar) idi. İyice temizlendiğine kanaat getirdimi başına üç avuç su atar, sonra bütün vücuduna su dökünürdü (en) sonra ayaklarını yıkardı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüblükten Yıkanmanın Sıfatı Bâbı
745-)
- Bize bu hadîsi Kuteybetü'bnü Said ile Züheyr b. Harb da rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Cerîr rivâyet etti. H. Ali b. Hucr da rivâyet etti. ki): Bize Alî b. Müshir rivâyet etti, H. Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. Bunların üçü de Hişâmdan bu isnadla rivâyet etmişlerdi. Onların hadisinde ayakların yıkanması yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüblükten Yıkanmanın Sıfatı Bâbı
746-)
- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti ki): Bize Hişâm, babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) «Cünüblükten yıkanmış ve evvelâ üç defa ellerini yıkamış...» Bundan sonra râvi hadîsi Ebû Muâvîyeninki gibi rivâyet etmiş. Fakat (o da) ayakların yıkanacağını zikretmemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüblükten Yıkanmanın Sıfatı Bâbı
747-)
- Bize bu hadisi Amru'n-Nâkid dahi rivâyet etti. ki): Bize Muâviyetü'bnü Amr rivâyet etti. ki): Bize Zaide Hîşâm'dan rivâyet etti. ki: Bana Urve, Âişe'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüblükten yıkanacağı zaman evvelâ ellerinden başlayarak onları kaba daldırmazdan önce yıkar; sonra namaz için aldığı abdest gibi abdest alırmış. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Gusl» de Nesâî «Kitâbu't-Tahâre» de tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evvelâ ellerini yıkaması ya temizlik; yahut uykudan uyandıktan sonra elleri yıkamanın meşru olduğunu göstermek içindir. «Namaz abdesti gibi abdest alırdı» cümlesiyle lügaten abdest denilebilen el yıkamadan ihtiraz olunmuştur. bâbta Nevevî şunları söylemiştir: «Ulemâmız diyor ki cünüblükten temizlenmenin kemâli şöyle olur. Yıkanan kimse ellerini kaba daldırmazdan önce onları üç defa yıkayarak taharet mahallerini ve bedeninin sair yerlerini pislikten temizledikten sonra tamamiyle namaz abdesti gibi abdest alır. Sonra parmaklarının hepsini suya daldırarak bir avuç su alır onunla başının ve sakalının saçlarını hilâller ve başına üç avuç su atar. Bedeninin koltuk altı, kulak ve göbek gibi çukur yerlerine, ayak parmaklarına dikkat eder. Bunların her yerine suyu ulaştırır. Sonra başına üç avuç su döker sonra da vücûdunun sair yerlerine üçer defa su dökunur; ve her defasında elinin erebildiği yerleri ovalar. Eğer nehirde veya gölde yıkanıyorsa üç defa suya dalar ve suyu vücûdunun her yerine, sık veya seyrek bütün saçlarının dışına ve içine ta saç bittiği yerlere kadar ulaştırır. Müstehab olan sağ taraflardan ve bedeninin üst kısımlarından başlamaktır. Kıbleye karşı durmalı ve gusül sona erdikten sonra şehadet getirmelidir. Gusle başlarken niyet etmeli ve niyyet gusül bitinceye kadar devam etmelidir. İşte guslün kemâli budur: Bütün bu vazifelerin içinde farz olanı suyun ilk cüz'ü vücuda temas ettiği anda niyet etmek ve suyu bütün bedenine, saçlarına ta'mim etmektir. Bedenin necasetten temiz olması guslün şartıdır. Bundan geriye kalanlar sünnettir. İbrik gibi bir kabla yıkanan kimsenin şu inceliğe dikkati gerekir. İstincâ edecek istincâ yerini su ile temizledikten sonra o yeri birde cünüblükten temizlemek niyetiyle yıkamalıdır. Çünkü onu o anda yıkamazsa sonra unutabilir. Ve yeri yıkamadığından dolayı da guslü sahih olmaz...» Şafiîlere göre bu izahatı verdikten sonra: «Bizim mezhebimiz ve bir çok İmâmların mezhebi budur. Yıkanırken veya abdest alırken ovunmanın farz olduğuna İmâm Malik ile Müzenî'den başka kail olan yoktur. Diğer ulemaya göre ovunmak sünnettir; onu terkedenin abdesti de, guslü de sahihtir. cünüblükten yıkanılacağı zaman abdest almak yalnız Davûd-u Zahirîye göre farzdır. Şâir ulema onun sünnet olduğunu söylemişler. Bir kimse abdest almadan bütün vücuduna su dökünse guslü sahihtir; onunla namaz kılması ve diğer ibâdetleri yapması caiz olur. Lâkin efdal olan yukarıda zikrettiğimiz gibi guslün ya başında ya sonunda abdest alarak onun faziletini kazanmaktır. Guslün başında abdest alan sonunda almaz. Bir gusülde iki defa abdest almanın müstahab olmadığında bütün ulemâ müttefiktir." diyor. göre gerek abdest de gerekse gusül de niyet farz değil sünnettir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüblükten Yıkanmanın Sıfatı Bâbı
748-)
- Bana Ali b. Hucr es-Sa'dî rivâyet etti. ki): Bana İsâ b. Yûnus rivâyet etti. ki): O Bize A'meş Salim bin Ebi'l- Câ'd' dan o da Küreyb'den, o da İbn Abbâs'tan naklen rivâyet etti. ki: Bana teyzem Meymûne rivâyet etti. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüblükten yıkanmak için suyunu getirdim. Evvelâ elerini iki yahut üç defa yıkadı. Sonra elini kaba daldırdı. Sonra ondan aldığı suyu avret mahalline dökerek onu sol eliyle yıkadı. Sonra sol elini yere sürerek onu şiddetle ovdu. Sonra namaza abdest aldığı gibi abdest aldı. Sonra başına avuç dolusu üç avuç su döktü, sonra bedeninin sair yerlerini yıkadı, sonra bulunduğu yerden çekilerek ayaklarını yıkadı; sonra ben kendisine havluyu getirdim. Fakat o bunu kabul etmedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüblükten Yıkanmanın Sıfatı Bâbı
749-)
- Bize Muhammed b. Sabbâh ile Ebû Bekr b. Ebi Şeybe, Ebû Küreyb, Eşecc ve İshak toptan Vekî'den rivâyet ettiler. H. bu hadisi Yahya b. Yahya île Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. Vekî' ile Ebû Muâviye'nin ikiside A'meş'den bu isnadla rivâyet etmişler. Yalnız onların hadisinde, başına üç avuç su döktüğü ibaresi yoktur. Veki'ın hadisinde mazmaza ve istînşâki da zikretmek suretiyle bütün abdestin tavsifi vardır. Ebû Muâviye'nin hadîsinde ise havlu kaydı yoktur. hadisi Buhârî gusl bahsinin «Mazmaza ve istinşak» Bâbında tahriç etmiştir. Bazıları «Buhârî'nin onu burada Gusl bahsinde zikretmekten muradı Mazmâzâ ile İstinşâkın Gusûlde farz olmadığına işaret içindir. Gusül için abdest almak bilicmâ' farz değildir. Mazmaza ile istinşak ise abdest de tabî olan şeylerdir. Asıl olan abdest farz olmayınca onun tabileri bulunan mazmaza ile istinşak ta farz değildir.» demişlerdir. Fakat bu istidlal doğru değildir. Zira hadîsin bir rivâyetinde mazmaza ile istinşak tasrih edilmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onlara devam üzere yaptığı şüphesizdir. Bu ise vücûb ifade eder. buradaki rivâyetinde Resûllüllâh (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kurulanmak için getirilen havluyu kabul etmediği; Buhârî'nin rivâyetinde ise onunla kurulanmadığı bildiriliyor ki mânâ itibariyle ikisi de birdir. Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) dan rivâyet olunan bir hadîste Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yıkandıktan sonra kurulanmak için bir bezi bulunduğu bildirilmektedir,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüblükten Yıkanmanın Sıfatı Bâbı
750-)
- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. İdris A'meş'den, o da Sâlim'den o da Küreyb'den, o da İbn Abbâs'dan, o da Meymûne'den naklen rivâyet etti ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir peşkir getirilmiş. Fakat o buna dokunmamış ve suyu şöyle yapmaya yani silkmeğe başlamış. rivâyet Abdest ve Gusülden sonra elleri silkmekte bir beis olmadığına delildir. Nevevînin beyânına göre Şâfiîyye ulemâsı bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Meşhur kavle göre elleri silkmemek müstehabdır. Fakat mekruh değildir. İkinci kavle göre elleri silkmek mekruhtur. Üçüncü kavle göre mubahtır. Bizzat Nevevîde bunu ihtiyar etmekte; el silkmenin mekruh olduğunu bildiren hiç bir hadis sabit olmadığını söylemektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüblükten Yıkanmanın Sıfatı Bâbı
751-)
- Bize Muhammedü'bnül - Müsennâ el - Anezî rivâyet etti. ki): Bana Ebû Âsim Hanzaletü'bnü Ebî Süfyan'dan o da Kaasım'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüblükten yıkanacağı zaman külek gibi bir şey isterdi. (Ondan) iki avucu ile (su) alır; (yıkanmaya) başının sağ tarafından başlar; sonra sol tarafını yıkardı. Sonra iki avucu ile (tekrar) su alarak onu başının üzerine dökerdi. hadîsi Buhârî «Kitabü’l Gusl» de tahrîc etmiştir. Buhârî onun için bir bâb tahsis ederek: «Yıkanmaya hilâb veya koku sürünme ile başlayanın Bâbı» demişse de bu hususta kendisine üç fırka tarafından îtîraz edilmiştir. fırka: Bu hususta Buhârî'nin vehm ve hatâya düştüğünü iddia ederler. Hattâ İsmaîlî «Müstahrec» inde şöyle der: «Allah Ebû Abdillâh Buhârî'ye rahmet eylesin. Hatâdan kim salim olabilir ki? Hazret, hilâbı koku sanmış. Gusülden önce kokulanmanın ne mânâsı olabilir? Hilâb ancak içine süt sağılan kab demektir. Buna Mihleb de derler...» Fırka: Hadis'te tashif yapıldığını iddia ederler. Onlara göre kelimenin aslı hilâb değil cüllâb yani gülsuyu demektir. Kelimenin aslı Fârisîdir. Ezherî de bu fırkadandır. fırka: Buhârî'nin sözünü te'vil ederek: Korkudan, örfî manâsını kasdetmediğini bu sözle bedeni temizleyerek, kiri pası ve necaseti gidermeyi, hilâb kelimesiyle de su kabını murâd ettiğini söylerler. Taberî de bunlardandır. bu üç fırkanın kavillerini sıraladıktan sonra her birine ayrı ayrı cevap vermiştir. Şöyle ki:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüblükten Yıkanmanın Sıfatı Bâbı
752-)
- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki: Mâlike İbn Şihâbdan dinlediğim onun da Urvetü'bnü Zübeyr'den, onun da Âişe'den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum: (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüblükten dolayı farak denilen bir kabtan yıkanırdı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
753-)
- Bize Kuteybetü’bnü Said rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H. İbn Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys haber verdi. H. Kuteybetü'bnü Saîd ile Ebû Bekr b. Şeybe, Amrü'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb dahi rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Süfyan rivâyet etti. Bunların ikisi de Zührî'den, o da Urve'den o da Âişe'den naklen rivâyet etmişlerdir. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) kadeh denilen bir kabta yıkanırdı ki o da farak demektir. Bir kaptan hem ben hem o yıkanırdık.» Süfyân'ın hadisinde «Bir kaptan» denilmiştir. Kuteybe şöyle deditir: «Süfyân: Farak üç sâ'dır, dedi» hadîsi Buhârî ile Nesâî dahi tahrîc etmişlerdir. On altı rıtıl su alan kabtır. Hadîs ulemâsı bu kelimeyi «fark» şeklinde okurlar. İbn Esîr'in beyânına göre farak on altı, fark ise yüz yirmi rıtıl su alan kablardır. Müslim'in buradaki rivâyetine göre Süfyan b. Uyeyne farakı üç sâ' alan kaptır, diye tarif etmiştir. Nevevî cumhûr-u ulemânın bu kavli tercih ettiğini söyler. Bazıları: «Farak: İki sa' alan kaptır» demişlerdir. Üç sa’ takriben dokuz litre eder. Takriben dört yüz altmış gramlık bir ölçüdür. İki rıtl alan ölçüdür. Hadîsin bir rivâyetinde «Kabdan», diğer rivâyetinde «Kabda» yıkanıyordu, denilmişse de ikisinden de maksat bir kaptan yıkanmasıdır. Zaten «Kabdan» mânâsını ifâde eder «min» edatı burada cinsi beyân eder. Yani o kabdaki sudan yıkanıyordu, demektir. Kabdaki suyun hepsini sarfediyordu mânâsına değildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
754-)
- Bana Ubeydullah b. Muâz el - Anberî rivâyet etti. Dedi ki Bize babam rivâyet etti. ki: Bize Şu'be Ebû Bekr b. Hafs'dan, o da Ebû Selemete'bni Abdirrahman'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Âişe'nin süt kardeşi ile birlikte, onun yanına girdim. Süt kardeşi ona Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cünüblükten nasıl yıkandığını sordu. Bunun üzerine Âişe bir sâ' kadar (su alan) bir kab isteyerek yıkandı. Onunla aramızda bir perde vardı. Ve başının üzerine üç defa su dökündü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleri saçlarını kısaltırlar perçem gibi olurdu. hadîsi Buhârî «Kitabû'l Gusl» de tahrîc etmiştir. Hazret-i Âişe’nin yanına giren zâtın kardeşi Abdurrahman, diğer bazıları anne bir kardeşi Tufeyl olduğunu söylemişlerse de doğru değildir. Buradaki rivâyet o iddiaların fâsid olduğunu gösteriyor. Hakikatte onun yanına giren zat süt kardeşidir. Bazıları onun Abdullah b. Yezîd olduğunu söylerler ve bu hususta Müslim'in Cenaze bahsinde rivâyet ettiği bir hadisle istidlal ederlerse de bu da doğru değildir. Çünkü o hadîs bu hâdiseye ait değildir. Gerçi onda süt kardeşi Abdullah b. Yezid zikredilmiştir. Fakat orada zikredildi diye buradakinin de aynı zat olması icâb etmez. Çünkü; Âişe (radıyallahü anhâ)'nın Kesir isminde bir süt kardeşi daha vardır. Bu sebeple buradakinin hangisi olduğunu ta'yine imkân yoktur. (radıyallahü anha) nın süt kardeşi ile birlikte yanına gelen Ebû Seleme onun kız kardeşi Ümmü Külsüm'ün süt oğludur. Yani Âişe (radıyallahü anha) onun teyzesidir. Kâdi Iyâz diyor ki: «Anlaşılan bu iki zat Hazret-i Âişe'nin başını ve vücudunun mahrem zevata haram olmayan üst kısmını yıkarken görmüşlerdir. Çünkü görmeyecek olsalar su isteyerek onların huzurunda temizlik yapmasının mânâsı kalmazdı. Onların görmeyeceği bir yerde olsa bu sefer de: «Bize şöyle anlattı» diye hikâye ederlerdi. Demek ki mahrem zevatın görmesi helâl olmayan yerlerini örtmek için araya bir perde koymuştur. Kulakları geçmeyen salınmış saç demektir. Bazıları vefre limme'den daha çok olan saçtır, demiş. Bir takımları bilâkis, vefrenin, limme’den daha az olduğunu söylemişlerdir. Limme omuz başlarına kadar sarkan örülmedik saçtır. Kâdî Iyâz (rahimehüllah)’ın beyânına göre; arap kadınlarının âdeti saçlarını pelik yaparak örmekti. İhtimal Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleri onun vefatından sonra ziyneti terk ettikleri için pelik uzatmaktan vaz geçmişlerdir. Kâdî'nin bu kavli başkalarından da rivâyet olunmuştur. Ümmehât-ı mü'minin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hayatında böyle bir şey yaptıkları nakledilmediği gibi vuku'u tahmin dahi olunmamıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
755-)
- Bize Harun b. Saîd el-Eylî rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Mahremetü'bnü Bükeyr, babasından, o da Ebû Selemte'bni Abdirrahman'dan naklen haber verdi. Ebû Seleme şöyle dedi: Âişe dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yıkanmak istediği vakit sağından başlar sağ eline su dökerek onu yıkardı. Sonra vücudundaki pisliğin üzerine sağ eliyle su döker; onu sol eliyle yıkardı. Bu işleri görünce başına su dökünürdü. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ben cünüb iken bir kabtan yıkanırdık.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
756-)
- Bana Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. ki): Bize Leys, Yezîd den o da Irak'dan, o da Hafsa binti Abdirahman b. Ebî Bekr'den — bu kadın Münzirü'bnü Zübeyr'in zevcesidir — naklen rivâyet etti. onada Âişe haber vermiş ki: Kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile üç müdd yahut ona yakın (su) alacak bir kabtan yıkanırlarmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
757-)
- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki: Bize Eflâh b. Humeyd , Kâsım b. Muhammed'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ben cünüblükten dolayı bir kabdan yıkanıyorduk. Ellerimiz o kabın içine girip çıkıyordu.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
758-)
- Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Haysem'e, Âsım-ı Ahvelden, o da Muâze den, o da Âişe'den naklen haber verdi: Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ben aramızdaki bir kabdan yıkanırdık. O benden evvel davranır; ben kendisine bana bırak; bana bırak derdim. Âişe her ikisinin cünüb olduklarını söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
759-)
- Bize Kuteybetü'bnü Saîd ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe hep beraber İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Kuteybe dedi ki: Bize Süfyan Amr'dan, o da Ebû'ş-Şâ’sâdan, o da İbn Abbâs'tan naklen rivâyet etti İbn Abbâs şöyle dedi: Meymûne haber verdi ki kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bir kabdan yıkanırlarmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
760-)
- Bize İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Hatim rivâyet ettiler. İshâk: Bize haber verdi tâbirini kullandı. İbn Hâtim ise: Bize Muhammed b. Bekr rivâyet etti, dedi. Muhammed Dedi ki; Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Amr b. Dinar haber verdi. ki: Galiba bildiğime ve hatırımda kaldığına göre bana Ebû'ş - Şa'sâ haber verdi. Ona da İbn Abbâs haber vermiş ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) Meymune'den artan su ile yıkanırmış:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
761-)
- Bize Muhammed b. el - Müsennâ rivâyet etti. ki) Bize Muâz b. Hışam rivâyet etti. ki: Bana babam, Yahya b. Ebî Kesır'den nvâyet etti. ki): Bize Ebû Selemete'bni Abdirrahman rivâyet etti ona da Zeyneb binti ümmü Seleme rivâyet etmiş. Ona da ümmü Seleme anlatmış ki: Kendisi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile cünüblükten dolayı bir kabtan yıkanırlarmış. bu rivâyetler erkekle kadının bir kabtan beraberce veya biri diğerinden artan suyla yıkanmalarının caiz olduğunu göstermektedir. Ulemânın bu husustaki kavillerini yukarıda gördük. Ömer Bu Hususta Beş Mezheb Olduğunu Söylüyor. ki:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
762-)
- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Muhammed b. el- Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman yanî İbn Mehdî rivâyet etti. İkisi de demişler ki: Bize Şu'be Abdullah b. Abdillâh b. Cebr'den rivâyet etti. ki: Enes'i şöyle derken işittim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beş mekkûk ile yıkanır bir mekkûk (su) ile de abdest alırdı. Müsenna: «Beş Mekâkî dedi. Muâz da: «Abdullah b. Abdillâh'dan naklen dedi. İbn Cebr'i zikretmedi. ki rivâyetlerin birinde İbn Cebr lâfzı zikredilmiş diğerinde edilmemiştir. Nevevî bunların ikisinin de sahih olduğunu söylüyor. Ulemâdan bazıları İbn Cebr'in yanlışlıkla zikredildiğini, doğrusunun İbn Cabîr olacağını söylemişse de buradaki hatâ itiraz edendedir. Çünkü Abdullah b. Abdillâh'a hem İbn Cebr hemde İbn Câbir denilir. Bu iki vechi İmâm Buhârî beyân etmiş; ona Mis'ar b. Kidânı, Şu'be ve Abdullah b. İsâ gibi zevatın İbn Cebr dediklerini söylemiştir. cem'i Mekâkîk ve Mekâkiy gelir. Nevevî burada ondan «Müdd» kastedilmiş olmasını muhtemel görüyor. Übbî: «Mekkûk Iraklıların kullandığı bir ölçektir. Medine sâ'i ile bir buçuk sâ' alır» diyor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
763-)
- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Vekî', Mis'ar'dan o da İbn Cebir'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müd (su) ile abdest alır. Bir sa'dan beş müdde kadar (su ile) yıkanırdı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
764-)
- Bize Ebû Kâmil el- Cahderî ile Amir b. Alî ikisi birden Bişr b. Mufaddal'den rivâyet ettiler. Ebû Kâmil dedi ki: Bize Bişr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Reyhâne, Sefine'den rivâyet etti. ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i cünüblükten bir sâ' su yıkar bir müdd (su) da abdestine yeterdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
765-)
- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki) ; Bize İbn Uleyye rivâyet etti. H. Ali b. Hucr dahi rivâyet etti. ki): Bize İsmail, Ebû Reyhâne den, o da Sefine den naklen rivâyet etti. - Ebû Bekr bu Sefîne için Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sahabisi olan Sefine dedi - Sefine şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sâ' (su) ile yıkanır bir müdd (su) ile de abdest alırdı.» Hucr hadisinde: «Yahut onu bir müdd su temizlerdi» dedi, İbaresi vardır. Ebû Reyhâne: Sefine ihtiyarlamıştı. Ben onun hadisine (pek) güvenemiyordum» demiş. hadisi Buhârî «kitabu'l Vudû» da tahric etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Cünüplükten Yıkanırken Müstahab Olan Su Miktarı Ve Aynı Haldeki Erkekle Kadının Bir Kaptan Yıkanması, Birbirlerinden Artan Su İle Yıkanmaları Bâbı
766-)
- Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybetü'bnü Saîd ve Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Yahya: Bize haber verdi tâbirini kullandı ötekiler: Bize Ebü'l Ahvas, Ebû İshak'dan, oda Süleyman b. Surad'dan, Oda Cübeyr b. Mut'im'den naklen rivâyet etti, dediler. Cübeyr Şöyle dedi: Ashab Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda gusül hakkında münakaşa ettiler. Cemaatten biri: Bana gelince, ben başımı şöyle ve şöyle yıkarım, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gelince: Ben de başıma üç avuç su dökunurum.» buyurdular. hadis'i Buhârî «Kitabü'l Gusl» de Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce «Kitabü'l - Tahâre»de tahrîc etmişlerdir Suyu akıtmak, dökünmek demektir. Hadiste taksime delâlet eden «Emmâ» kullanılmış, fakat ibarenin bâzı kısımları hazfedilmiştir. Mânâ şudur.: «Bana gelince: Ben suyu başıma üç avuç döküyorum, fakat başkalarının ne yaptığını bilmiyorum. Yahut başkaları böyle yapmıyor.» Maamafih mezkûr edat tahkik edilirse mahzûf takdirine dahi hacet kalmadığı görülür. Çünkü «Emmâ» şart tafsil ve te'kid bildiren bir edâttır. Te'kid bildirdiğini Zemahşerî beyân etmiştir. Burada da te'kid içindir. Binaenaleyh taksime giderek mahzûf takdirine hacet yoktur. kirâm'ın münâkaşası guslün sıfatı hakkındadır. Bazısı gusül şöyle yapılır; bazısı böyle yapılır demiş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de sünnet vecihle guslün nasıl yapılacağını kendilerine öğretmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Başa Ve Diğer Yerlere Suyu Üç Defa Dökünmenin Müstahab Oluşu Bâbı
767-)
- Bize Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Ebû ishâkdan, o da Süleyman b. Surad'dan, o da Cübeyr b. Mut'im'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: (Aleyhisselâtü vesselam) efendimizin huzurunda cünüblükten yıkanmak (meselesi) konuşulmuş da: gelince ben başıma üç defa su dökunurum.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Başa Ve Diğer Yerlere Suyu Üç Defa Dökünmenin Müstahab Oluşu Bâbı
768-)
- Bize Yahya b. Yahya ile İsmail b. Salim rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Hüseyni, Ebû Bişr'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Cabir b. Abdillâh'dan naklen haber verdi ki: Sâkif hey'eti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sorarak: Bizim memleketimiz soğuktur. Acaba yıkanma işi nasıl olacak? demişler, Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bana gelince, ben başımın üzerine üç defa su dökerim.» buyurmuşlar. Salim kendi rivâyetinde şöyle dedi: «Bize Hüşeym rivâyet etti, ki): «Bize Ebû Bişr haber verdi» bir de: «Sakif heyeti dediler ki ya Resûlüllah...» dedi. Müslim (rahimehüllah) bu hadîsin rivâyetinde de zaman zaman gösterdiği ilmî dirayet ve vukufunu göstermiştir. Şöyle ki: Ravilerden Hüşeym müdellistir ve Ebû Bişr'den rivâyet ederken hadis İmâmlarınca ihtilaflı olan «an» sığasını kullanmıştır. Bir müdellisin bu sîga ile rivâyet ettiği hadis hüccet olarak kabul edilmez. Meğer ki o hadisi şeyhinden işittiğini ispat eylesin. İşte Müslim, Salim'in rivâyetinde Hüşeym'in bize Ebû Bişr haber verdi dediğini göstermekle şeyhinden işittiğini ispat etmiştir. Bu rivâyetler de yukarıkilerin delâlet ettikleri Ahkâmın delillerindendir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Başa Ve Diğer Yerlere Suyu Üç Defa Dökünmenin Müstahab Oluşu Bâbı
769-)
- Bize Muhammed b. El Müsenna da rivâyet etti ki): Bize Abdülvehhab yani Es - Şekafî rivâyet etti ki): Bize Ca'fer babasından, o da Cabir b. Abdillahtan naklen rivâyet eyledi. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüplükten yıkanacağı zaman başına üç avuç su dökerdi. üzerine Hasan b. Muhammed Cabir'e: «Ama benim saçım çoktur» demiş. Cabir Dedi ki bende ona; «Ey kardeşim oğlu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçı senin saçından daha çok ve daha temizdi, dedim.» Hadis-î Buhârî Kitâbü'l Gusl»ün bir iki yerinde Nesâî dahi aynı bahiste tahrîc etmişlerdir. b. Muhammed Hazret-i Câbir'e «Benim saçım çoktur» demekle başını yıkamak için üç avuç suyun yetmiyeceğini anlatmak istemiştir. Hazret-i Câbir de ona «Be kardeşim oğlu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçı senin saçından daha güzel ve daha temizdi» Cevabını vererek üç avuç su ona bile yeterdi sana mı yetmeyecek demek istemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Başa Ve Diğer Yerlere Suyu Üç Defa Dökünmenin Müstahab Oluşu Bâbı
770-)
- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amrü'n - Nâkıd, İshâk b. ibrahim ve İbn Ebî Ömer hepsi birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. İshak dedi ki: Bize Süfyan, Eyyüb b. Mûsa'dan o da Saîd b. Ebî Saîd el- Makburî'den, o da Ümmü Seleme'nin âzâdlısı Abdullah b. Râfi'den, o da Ümmü Seleme'den naklen haber verdi Ümmü Seleme şöyle dedi. Rasûlüllah. Ben başımın peliğini ören bir kadınım, cünüplükten yıkanmak için onu çözeyim mi?» dedim. Başına yalnız üç avuç su atman sana yeter; sonra üzerine suyu dökünür ve temizlenirsin.» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Yıkanan Kadının Peliklerinin Hükmü Bâbı
771-)
- Bize Amru'n - Nâkıd'da rivâyet etti ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. H. Bize Abd b. Humeyd dahi rivâyet etti (Dedi ki): Bize Abdürrezzak haber verdi (Yezid ile Abdürrezzak) demişler ki bize Sevri, Eyyüb b. Mûsa'dan naklen bu isnadla haber verdi. hadîsinde «Onu hayz ve cünüplük dolayısıyle çözeyim mi? «Hayır, » dedi cümlesi vardır. Sonra râvî Hadîs-i İbn Uyeyne hadîsinin manâsîyle zikretmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Yıkanan Kadının Peliklerinin Hükmü Bâbı
772-)
- Bu Hâdîs-î bana Ahmed ed-Dârimi dahi rivâyet etti. ki) Bize Zekeriyâ b. Adiy rivâyet etti. ki): Bize yezîd yanî İbn Zürey’ Ravh b. Kâsım'den rivâyet etti. ki): Bize Eyyüb b. Mûsa bu isnadla rivâyet etti. ve: «Onu cünüplükten dolayı çözerek yıkayayım mı?» dedi Hayzı zikretmedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Yıkanan Kadının Peliklerinin Hükmü Bâbı
773-)
- Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ye Ali b. Hucr toptan İbn Uleyye'den rivâyet ettiler. Yahya dedi ki bize İsmail b. Uleyye Eyyüb'den, o da Ebû Zübeyr'den, O da Ubeyd b. Umeyr'den naklen haberler. ki: Âişe Abdullah b. Amr'in kadınlara yıkanacakları zaman peliklerini çözmelerini emrettiğini duymuş. Bunun üzerine; «Şu İbn Amr'a şaşarım, kadınlara, yıkanacakları zaman peliklerini çözmeyi emredermiş, başlarını tıraş etmelerini emretmiyormuş bârî, ben ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kaptan yıkanırdık. Başıma üç defa su dökmekten fazla bir şey yapmazdım» dedi. rivâyetler gusül ederken kadının saçını çözmesi îcap etmediğini bildirmektedir. Saç örgüsü yani pelik demektir. Bazıları bu kelimenin «Dufur» şeklinde okunacağını, dafr kırâetinin yanlış olduğunu iddia etmişlerse de bu iddia doğru değildir. Kelime iki şekilde de okunabilir. Ancak sabit ve muttasıl Hadislerde «Dafr» şeklinde zaptedildiği için o şekilde okunması tercih olunur. Avuç dolusu demektir. Hâdis-i rivâyet eden Ümmül Müminin Seleme (radıyallahü anha)'nın ismi Hind'dir. Hadîs'in ahkâmı hakkında Nevevî şunları söyler.: ulemâ ile bizim mezhebimize göre yıkanan kadının saçlarının içine ve dışına su işlediği zaman onları çözmek vacip değildir. Peliklerini çözmeden içlerine su işlemiyecekse çözmek vacip olur. Ümmü Seleme Hadisi onun saçlarına çözmeden su işlediğine hamledilir. Çünkü suyu saçların her tarafına vardırmak vâciptir. Hattâ İbrahim Nehâi'den rivâyet olunduğuna göre saçların içine su işlesin, işlemesin her halde onları çözmek vaciptir. Hasan-ı Bâsrî ile Tavus «Hayzdan yıkanırken saçların çözülmesi vacip, cünüplükten yıkanırken vacip değildir, demişlerdir. Bizim delilimiz Ümmü Seleme Hadis'idir. Erkeğin başında peliği bulunursa onun hükmü de kadın gibidir.» göre yıkanırken su saçların dibine işlemek şartıyle kadının peliklerini çözmesi vacip değildir. Hattâ Sahîh rivâyete göre pelik-lerini ıslatmak dahi lâzım değildir. «Hanefîlere» Bu Hadis haber-i vahittir. Binaenaleyh onunla Tealâ hazretlerinin olursanız tertemiz yıkanın.» âyet-i kerimesine ziyâde edilemez, şeklinde bir itiraz da vârid olamaz. Çünkü saç her cihetle bedenden değildir. Âyet-i Kerîmedeki emirse bedenin temizlenmesine aittir. Bir de gözlerin içi gibi zaruret yerleri yıkamaktan istisna edilmiştir. Zira bunda güçlük ve zarar vardır. Kadının saçını çözmesinde zarar yoksa da güçlük vardır. ıslatılmasına gelince: Sahîh Kavle göre bu da vacip değildir çünkü bunda da güçlük vardır. İmâm Hasan b. Ziyâd'ın Ebû Hanîfe‘den bir rivâyetine göre saçlar üç defa ıslanır ve her defasında sıkılır. Bu suretle aralarına suyun işlemesi temin edilir. Pelikler zaten çözülmüş ise Fakîh Ebû Cafer'den bir rivâyete göre onları ıslatmak vacip olur. başında pelik bulunursa çözüp çözmeyeceği ihtilaflıdır. İhtiyaten çözmesi vaciptir. diyor ki; «Gerek cünüplükten gerekse hayz ve nifâs gibi şeylerden yıkanma hususunda erkekle kadının hükmü birdir. Yalnız hayz ve nifâstan yıkanan kadınların misk kullanmaları müstehabdır. Erkeklere Misk kullanmak müstehab değildir. Kadın bakire ise yıkanırken suyu fercinin dahiline ulaştırması vacip değildir. Bakire değilse fercinin kaza-i hacete oturduğu zaman açılan yerlerini yıkaması vacip olur. Çünkü o yerler bedenin dış kısmı hükmündedir. İmâm Şafiî ile ulemâmızın ekserisi bu ciheti nassan beyân etmişlerdir. Ulemâmızdan bâzılarına göre bakire olmayan kadının dahili fercini yıkaması vacip değildir. Bazıları da bunun hayz ve nifâstan temizlenirken vacip olduğunu, cünüplükten temizlenirken vacip olmadığını söylerler. Fakat Sahîh olan birinci kavildir. göre kadının fercinin dış kısmını yıkaması vaciptir. Zira ağız hükmündedir. Parmağını dahile sokarak yıkaması vacip değildir. Fetvada buna göredir. Yani bu meselede Hanefîlerle Şafiîler hemen hemen ittifak etmiş gibidirler. Sünnetsiz erkeğin avret mahallindeki kılıfın içini yıkaması müstehabtır. Hattâ «En - Nevazil» nâm eserde yıkanmasının vacip olduğu bildiriliyorsa da esah olan birinci kavildir. Abdullah b. Amr'in yıkanırken kadınlarına saçlarını çözmelerini emretmesi bunu vacip gördüğüne hamledilir. Şu halde yıkama emrini vermesi ya suyun ulaşması îcap eden saç diplerinin yıkanması içindir. Yahut onun mezhebine göre yıkanacak kadının mutlaka saçını çözmesi vaciptir. Nitekim İbrahim Nehâi'nin mezhebi de budur. Bu takdirde İbn Amr (radıyallahü anh) Ümmü Seleme ve Âişe (radıyallahu anhüma) hadîslerini duymamış demektir. Mamafih İbn Amr'ın bu emri müstehab olmak üzere ihtiyaten vermiş olması da ihtimal dahilindedir. Allahüâlem.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Yıkanan Kadının Peliklerinin Hükmü Bâbı
774-)
- Bize Amr b. Muhammed en - Nâkıd ile İbn Ebi Ömer hep beraber İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler, Amr dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Mansûr b. Safiyye'den o da annesinden o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hayzından nasıl yıkanacağını sordu.» Âişe Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadına nasıl gusül edeceğini sonra bir misk kırıntısı alarak onunla nasıl temizleneceğini anlattığını söylemiş ve ki: ben o misk kırıntısı ile nasıl temizleneceğim» dedi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): temizlen işte! Sübhânallâh!» buyurdu, ve örtündü. Süfyan b. Uyeyne eliyle yüzünü kapayarak nasıl örtündüğünü bize işaret etti -Âişe ki: kadını kendime doğru çektim ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ne demek istediğini anlayarak kadına: onu kanın geldiği yere sürersin dedim.» Ebî Ömer kendi rivâyetinde; kanın eserleri Üzerine sürersin dedim» şeklinde söyledi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Hayzdan Yıkanan Kadının Kan Gelen Yere Bir Parça Misk Sürmesinin Müstehab Oluşu Bâbı
775-)
- Bana Ahmed b. Saîd ed-Dârimi'de rivâyet etti. ki): Bize Habbân rivâyet etti. ki): Bize Vübeyb rivâyet etti. ki): Bize Mansûr Annesinden o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki bir kadın peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) e; hayzımdan temizlendiğim vakit nasıl yıkanacağım?» diye sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): misk sürülmüş bir bez parçası al da onunla temizlen.» buyurmuşlar. Sonra Mansûr hadîsi' (geri kalan kısmını) Süfyân hadîsi gibi anlatmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Hayzdan Yıkanan Kadının Kan Gelen Yere Bir Parça Misk Sürmesinin Müstehab Oluşu Bâbı
776-)
- Bize Muhammed b. El Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbn'l Müsenna dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şube, İbrahim b. el Muhacir'den rivâyet etti. Dedi ki, Safiyye'yi Âişe'den naklen rivâyet ederken dinledim. Şöyle ki Esma' Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hayz'dan nasıl yıkanılacağını sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz suyunu ve sidresini (sidre –Nebik ağacı – yaprağı) alır da temizlenir. Temizliği de güzel yapar. Sonra suyu başına dökerek başını şiddetle ovalar, ta ki su saç diplerine kadar ulaşsın. Sonra vücuduna su dökünür, sonra üzerine misk sürülmüş bir bez parçası alarak onunla temizlenir.» buyurmuşlar. Esma: nasıl temizlenecek ya?» diye sormuş, Resül-ü Ekrem Onunla temizlenirsin işte!» buyurmuş. Bunun üzerine Âişe galiba sözünü gizlemek isteyerek (Fısıltı ile Esma'ya) «Kanın yerine sürersin» demiş. «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e cünüplükten nasıl yıkanılacağını da sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): alarak temizlenir ve güzelce paklanır. Yahut mübalağalı şekilde paklanır. Sonra onu başına dökerek başını ovalar. Tâ ki su saçların dibine varsın, sonra üzerine suyu dökünür.» buyurmuşlar. Bunun üzerine Âişe: ensar kadınları ne iyi kadınlardır. Dinlerini öğrenmek hususunda kendilerine haya mâni olmuyor» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Hayzdan Yıkanan Kadının Kan Gelen Yere Bir Parça Misk Sürmesinin Müstehab Oluşu Bâbı
777-)
- Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Bu isnadla bu hadisin mislini rivâyet etti. Ve şöyle dedi. «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Onunla temizlen işte.» buyurdu ve örtündü.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Hayzdan Yıkanan Kadının Kan Gelen Yere Bir Parça Misk Sürmesinin Müstehab Oluşu Bâbı
778-)
- Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebi Şeybe dahi hep birden Ebü’l Ahvâs'dan o da İbrahim b. Muhâcir'den, o da Safiyye binti Şeybe'den, o da Âişe'den naklen rivâyet ettiler. Âişe şöyle dedi: binti Şekel Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna girerek: Yâ Resûlüllah! Bizden birimiz hayzdan temizlendikten sonra nasıl yıkanacak? dedi... hadîsi nakletmiş, fakat hadîste cünüplükten yıkanmayı zikretmemiştir. hadisi Buhârî «Taharet» ve «Hayz» bahislerinde, Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Taharet» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Yalnız Müslim'in, Muhammed b. El Müsennâ ve İbn Beşşâr tarikiyle tahrîc ettiği (776) numaralı rivâyeti Buhârî kitabına almamıştır. Çünkü mezkûr rivâyetin senedinde İbrahim b. Muhacir, vardır. Bu zat Buhârî'nin şartına uygun değildir. Bununla beraber Alî b. El Medîni'nin ondan kırk tane hadîs rivâyet ettiğini yine Buhârî söylemiştir. İmâm Ahmed b. Hanbel ile Süfyan onun hadisini kabulde beis görmemişlerdir. Fakat İbn’l-Cevzî onu zayıflar arasında zikretmiştir. kadar geçen hadîslerde erkek ve kadının nasıl yıkanacakları görülmüştü. Bu bâbta hassaten hayz'dan temizlenen bir kadının sünnet veçhiyle nasıl temizleneceği beyân ediliyor. Hayz'dan ve keza nifas'dan temizlenen bir kadın evvelâ güzelce yıkanıp paklandıktan sonra bir pamuk veya bez parçasına misk yahut gül yağı gibi güzel kokular sürerek onunla fercini ve kan bulaşan yerlerini güzelce ovuşturarak temizliği bu suretle tamamlayacaktır. Nevevî bütün kan bulaşan yerlerin güzel koku sürülmüş bezle silinmesi îcap ettiğini yalnız «Elmuknî»: söylediğini bunu başka yerde bulamadığını kaydederek garip görüyorsa da nefsi hadiste Hazret-i Âişe'nin: Ben kadına o bezle kanın eserlerini sil, dedim cümlesi bu garabete mahal bırakmamakta ve «Elmuknî» sahibinin haklı olduğunu göstermektedir. Yine Nevevî'nin beyânına göre güzel koku sürünmenin hikmeti hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Cumhûru Ulemânın kabul ettikleri Sahih kavle göre bunun hikmeti o yerlerdeki pis kokuyu gidermektir. Bu bâbta şafiilerden Mârûdi iki vecih nakletmiştir. Bunlardan biri pis kokuyu gidermek, diğeri güzel koku sürmenin gebeliği kolaylaştırmasıdır. Birinci Kavle göre misk bulamayan onun yerini tutacak güzel kokularla kanın yerinde kalan pis kokuyu giderir. İkinci kaville amel edilirse kadın misk yerine kust ve ezfâr gibi şeyler kullanacaktır. Kust: bir nevî güzel kokulu nebattır. Diş büyüklüğünde yapılmış siyah renkli güzel kokulu bir şeydir. Onun ne zaman kullanılacağı dahi ihtilaflıdır. Pis kokuyu gidermek için sürülür, diyenlere göre gusülden sonra, gebeliğe faydası olur, diyenlere göre gusülden önce kullanılır. Fakat bu ikinci kavle Nevevî itiraz etmiş: bâtıl olduğunu ispat için Müslim'in buradaki rivâyeti kâfidir» demiştir. Şerifde zikri geçen sidreden murad dahi yıkanırken kullanılan sidre yaprağıdır. Sidrenin Nebik ağacı demek olduğunu Miraç hadisinde görmüştük. Rivâyete göre bu ağacın yapraklarını kurutarak döğerler ve onunla hamamda yıkanırlarmış. Az evvel işaret ettiğimiz vecihle «Güzel koku sürünmekten Murâd kadının çabuk gebe kalmasına sebep olmasıdır «sözünü zaif hattâ bâtıl bulmakta. Ve şu mütâlâayı dermeyan etmektedir: Çünkü bunun muktezasınca kokuyu yalnız evli ve hemen cimâı tasavvur olunan kadın sürecektir. Halbuki bizim bildiğimiz ulemâdan böyle bir şeye kail olan yoktur. Doğrusu koku sürünmekten maksat o yeri temizlemek ve pis kokuyu gidermektir. Evli olsun olmasın Hayz ve Nifasdan temizlenerek yıkanan kadınlara bu müstehaptır. Ve yıkandıktan sonra sürülür. Kadın misk bulamazsa onun yerine herhangi bir güzel koku sürebilir. Onu da bulamazsa toprak ve benzeri şeylerle pis kokuyu giderir. Ulemâmızın kavilleri budur. Kadın pis kokuyu giderecek bir vasıta bulamazsa su ile yıkanması kâfidir. Ancak vasıta bulduğu halde kullanmaması mekruh bulamadığı takdirde su ile iktifa etmesinde kerahet yoktur. Bez veya pamuk parçası demektir. Misk herkesçe malum olan kokudur. Umumiyetle ulema onu bu manâya almışlardır. Bazıları kelimeyi meşk şeklinde okumuş ve onun üzerinde kılları bulunan deri parçası mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Kâdi İyâz «Meşk» rivâyetinin daha çok olduğunu söylemiş, Ebû Ubeyd ile İbn Küteybe Fırsat kelimesini kabul etmiyerek doğrusunun (Karda) olacağını iddia etmişler hatta bazıları karsa denileceğini söylemişlerdir. Vakıa «karda» ve «karsa» kelimelerinin mânâsı da parça demektir. Fakat bu iddiaların hepsi zaîfdir. Doğrusu kitabımızın rivâyetidir. Üzerine misk sürülmüş demektir ki, Bu da o şeyin yün veya pamuktan bir parça olduğunu gösterir. mecmu'undan anlaşılıyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sual sormağa gelen kadın ensardan Esma binti Şekel'dir. Sahih ve meşhur olan da budur. «Elmetâli» sahibi Şekel'in «Şek» okunacağını söylemiş; Hatibi Bağdadi ile diğer bazı Ulemâ ise soran kadının Esma binti Yezid b. Seken olduğunu kendisine «Kadınların hatibi» denildiğini söylemişler. Hattâ İbn Cevzî İle Dimyatı buna cezmen kail olmuşlardır. Dimyâti, Müslim'deki ismin tashif olduğunu söylemiştir. Esma (radıyallahü anha) nın babası Yezid olup kendisine Şekel lâkabı verilmiş olması ihtimâl dahilindedir. Hadisin birçok kitaplardaki rivâyeti Müslim'in buradaki rivâyeti gibidir. Ebû Dâvûd gibi bâzı hadîs İmâmları Esmâ'yi babasının adını zikretmeden rivâyet etmişlerdir. Nevevî her iki vechi zikretmiş, fakat hangisinin tercih edileceğini söylememiştir. Ebû Tâhir ve Ebû Mûsâ gibi bâzı zevat bu hususta Nevevî'ye tabi olmuşlardır. yetişen bazı ulemâ Hatibi Bağdadi'nin sözünü doğru bulmuş ve ensar içersinde Şekel isminde bir kimse bulunmadığını söylemişlerdir. Vak'anın müteaddit olduğunu söyleyenler de vardır. Esma'nın sualine karşı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin «Sübhanallah» buyurması hayretinin ifadesidir. Resûlü Zîşan (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle herkesin düşünmeden anlayabileceği bir sözü Hazret-i Esma'nın anlayamamasına şaşmıştır. Sübhanallah kelimesinin böyle yerlerde taaccüp için kullanıldığını yukarıda görmüştük. bir rivâyetinde «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) utanarak yüzünü çevirdi» denilmiştir. Müslim'in rivâyetinde yüzünü kapadığı bildiriliyor. Diğer bir rivâyette Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in utandığını görünce kadına öğrettim» demiştir. Müslim'in rivâyetinde bu Ta'limin fısıltı ile konuşarak yapıldığına işaret olunmuştur. yıkanma sualine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): alarak temizlenir ve güzelce paklanır. Yahut mübalâğalı şekilde paklanır.» cevabını vermiştir. Burada Ravinin şek ettiği anlaşılıyor. Yani Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) «Güzelce paklanır» mı «yoksa «Mübalâğalı şekilde paklanır» mı buyurduğunu kestirememiştir. Kâdî Iyâz'a göre bu cümlede birinci defa zikredilen temizlikten murad pislik ve hayz kanıdır. Fakat Nevevî bununla abdest kasdedilmiş olmasını daha vârid bulmaktadır. Abdest bahsinde gördüğümüz hadisler Nevevî'nin kavlini te'yid ederler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Hayzdan Yıkanan Kadının Kan Gelen Yere Bir Parça Misk Sürmesinin Müstehab Oluşu Bâbı
779-)
- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki Bize Vekî, Hişâm b. Urve'den, o da Babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi. Fâtime Binti Ebi Hubeyş Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Ya Resûlallah, ben (daimî surette) istihâza bir kadınım, hiç temizlenemiyorum, acaba namazı bıraksam mı? diye sordu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): O bir damar kanından ibarettir, hayz değildir. Hayz geldi mi namazı bırakıver, gittiği vakit kanı yıka ve namazını kıl.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Müstehaze, Müstehazenin Yıkanması Ve Namazı Bâbı
780-)
- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti ki): Bize Abdülâziz b. Muhammed ile Ebû Muâviye haber verdiler. H. Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti ki): Bize Cerîr rivâyet eyledi H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti H. Halef b. Hişâm da rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti. Bunların hepsi Hişâm b. Urve'den, Veki'in hadisi ve isnadı gibi rivâyette bulunmuşlardır. Cerîr'den naklen rivâyet ettiği hadisde: binti Ebî Hubeyş b. Abdilmuttalip b. Esed geldi. O bizden bir kadındır» sözleri vardır. Hammad b. Zeyd hadisinde ise ziyade bir söz vardır, biz onu terk ettik. hadisi Buhârî «Kitâbül - Vudu'» da tahric ettiği gibi Ebû Davûd, Tirmizî ve Nesâî dahi rivâyet etmişlerdir. Hadisi rivâyet eden Fâtime Binti Ebî Hubeyş b. Muttalib b. Esed’dir. Ebû Hubeyş'in ismi Kays b. Muttalib'dir. Müslim'in ekseri nüshalarında Abdulmüttalib diye zikredilmiştir. Bazıları bunun yanlış olduğunu iddia etmişlerdir. Hattâ Nevevî «Ulemâ bunun Vehm olduğunda müttefiktirler. Doğrusu Fatime'nin dedesinin ismi Abdulmüttalib değil sadece Muttalib'tir.» demiştir. Aynî dahi bunu tasdik ederek «Doğrusu budur Zehebide (Tecridü's - Sahabe) adlı eserinde onun Kays b. Muttalib b. Esed olduğunu söylemiştir. Bu Fatime bir hadiste üç defa boşandığı zikredilen Fatime binti Kays değildir» diyor. hayz kanı değil hastalık sebebiyle kadından gelen kan olduğunu hayz bahsinde görmüştük. Bu kan bazı hadîslerde bildirildiğine göre azil denilen bir damardan çıkar. Halbuki Hayz kanı Rahmin dibinden gelir. bir kadının ibâdetleri hususundaki hükümleri fıkıh kitaplarında tafsilatıyla îzâh edilmiştir. Biz burada Nevevî'nin işaret ettiği bazı noksanlara temas edeceğiz. Birçok hususda istihâzalı kadının hükmü temiz kadınlar gibidir. Binaenaleyh kan geldiği halde mezhebimize ve Cumhûr-u ulemâya göre kocası o kadana yakınlık edebilir. İbn’l Münzir (el-işrak) nâm eserinde bu kavli -ibn Abbâs (radıyallahü anhüma) ile Sâid b. el-Müseyyeb, Hasan-ı Basrî, Ata' b. Ebi Rabâh, Saîd b. Cübeyr, Katâde , Hammad b. Ebi Süleyman, Bekr b. Abdillah el-Müzeni, Evzâi, Süfyan-ı Sevri, İmâm Mâlik, İshâk ve Ebû Sevr Hazerâtından nakletmekte ve kendisinin de buna kail olduğunu söylemektedir. Yine İbni Münzir'in beyânına göre Hazret-i Âişe istihâzalı kadına kocasının yakınlık edemiyeceğini söylemiştir. İbrahim Nehâi ile Hakim'in mezhepleri de budur. "İbn Şîrîn'e göre istihzalı kadınla cima' etmek mekruhtur. İmâm Ahmed b. Hanbel'den bu hususta iki kavil rivâyet olunur. Birinci kavle göre İstihâzalı kadınla cima' caiz değildir. Meğerki hastalığı uzun zaman devam ede. İkinci kavle göre yine caiz değildir. Ancak kocasının zina etmek ihtimali karşısında caiz olur. Bu kaviller içersinde muhtar ve makbul olanı Cumhûrun kavlidir.'Cumhûr'un delili İkrime'nin rivâyet ettiği Hanıne binti Cahş (radıyallahü anha) hadîsidir. Mezkûr hadisde Hazret-i Hanıne'nin istihâzalı bir kadın olduğu ve kocasının kendisi ile cima' ettiği beyân olunur. Hadisi Ebû Dâvûd ile Beyhâki ve diğer İmâmlar tahric etmişlerdir. İmâm Buhârî Sahih'inde İbn Abbâs'ın «İstihâzalı kadınla kocası cima' edebilir» dediğini rivâyet eder. Böyle bir kadın namaz, oruç, vb. ibâdetler hakkında temiz sayılınca, cima hakkında da temiz addedilmesi gerekir. Birde bir şeyin haram olması ancak şeriat'le sübut bulur. İstihâzalı kadınla cimânın tahrimi hususunda şer'i bir delil yoktur. Oruç, İ'tikâf, Kur'ân okumak, mushafa el sürmek ve üzerinde taşımak, secde-i tilâvet, secde-i şükür ve diğer ibâdetlerin üzerine farz olması hususunda istihâzalı kadın ulemânın ittifakı ile temiz hükmündedir. Yani bunlarla mükelleftir. Yalnız namaz kılmak istediği vakit gerek hadesten, gerekse necasetten temizlenmesi ihtiyaten lâzımdır. Binaenaleyh abdest veya teyemmümden önce fercini yıkaması ve içine pamuk yahut bez parçası gibi bir şey sıkıştırarak necaseti gidermesi hiç olmazsa azaltması îcab eder. Eğer gelen kan az olur da bu kadarcığı ile önü alınırsa başka bir şeye hacet yoktur. Kan çok gelirse bundan başka kuşak kullanması icap eder. Bu şöyle olur: Kadın beline bezden veya ipten bir kuşak sarar sonra iki tarafı ip şeklinde uzun başka bir bez parçası alarak fercinin üzerine yerleştirir. Ve bir tarafını önünden, diğerini de arkasından almak üzere belindeki kuşağı sımsıkı bağlar. Bu suretle fercine yerleştirdiği pamuğu güzelce yerine yerleştirerek kanın akmasına mâni olur. Şafiîlerce bu vaciptir. Buna teleccüm, istisfâr, veya tâsîb derler. Kuşak kullanmak onlara göre yalnız iki yerde vacip değildir. Biri pamuğun üzerinde toplanan kan çok gelerek vücudu yaktığı ve rahatsız ettiği, diğeri oruçlu bulunduğu zamandır. Bu iki surette pamuk kullanmaz sadece kuşak kullanır. göre, gerek pamuk kullanmak gerekse üzerine kuşak sarmak abdestden önce vâcib olan vazifelerdir. Kuşağı sarar sarmaz vakit kaybetmeden abdest alması icab eder. Şayet aradan biraz zaman geçtikten sonra abdest alırsa o abdestin sahih olup olmaması hususunda iki kavil vardır. Bunların sahih olanına göre o abdest makbul değildir. tarîf edildiği şekilde pamuğu kullanır, kuşağı sarar da sonra kendi taksiri olmaksızın kan gelirse abdesti ve namazı bozulmaz. O abdestle farz namazını kıldığı gibi dilediği kadar nafile namaz da kılabilir. Çünkü kadın kendine düşen vazife hususunda kusur etmemiştir. Gelen kanı durdurmak ise elinde değildir. Fakat gerek pamuğu tıkıştırmakta, gerekse kuşağı bağlamakta kusur ederde ondan dolayı kan dışarıya çıkarsa abdesti bozulur. Bu hal namazda vâki olursa namazı bâtıl olur. Farz namazı kıldıktan sonra olursa abdest bozulduğu için nafile kılamaz. farz namaz için fercini yıkamak ve oraya pamuk doldurarak bağlamak îcap eder mi? Etmez mi? meselesine gelince bakılır. Eğer sargı yerinden kaymış da etrafından kanın çıkmasına mani olamıyorsa yeniden yıkayarak sargıyı tazelemesi îcab eder. yerinden oynamış, kan da çıkmamışsa esah olan kavle göre yine sargıyı ve abdesti tazelemesi icap eder. göre istihâzalı kadın bir abdestle, eda olsun kaza olsun yalnız bir farz namazı kılabilir. Fakat aynı abdestle farzdan önce ve sonra dilediği kadar nafile namaz kılabilir. Bir kavle göre hiç nafile namaz kılamaz. Çünkü nafile kılmasında zaruret yoktur. Bunların doğrusu birinci kavildir. Ulemâdan Urvetüb'nü Zübeyr, Süfyan-ı Sevri, Ahmed b. Hanbel ve Ebû Sevr'in mezhebleri de budur. göre istihâzalı kadının temizliği vakitle mukayyettir. Vakit çıktımı abdesti bozulur. Müteakip namaz için tekrar abdest alması îcab eder. Bevlini tutamayan, daima burnu kanayan ve yarasından daima kan sızan mazurların hükmü de budur. Yalnız İmâm Züfer'le Ebû Yûsuf'a göre ikinci namazın vakti girdiği zaman tekrar abdest almak îcap eder. Meselâ özürlü bir kimse güneş doğduktan sonra abdest alsa İmâm-ı Â'zam ile İmâm Muhammed'e göre o abdestle öğleyi kılabilir. Fakat İmâm Züfer'le Ebû Yûsuf'a göre kılamaz. Öğlenin vakti girdiği zaman tekrar abdest alması îcab eder. Hasılı özürlülerin abdesti İmâm-ı A'zam'la İmâm Muhammed'e göre vaktin çıkması ile İmâm Züfer'e göre vaktin girmesi ile, İmâm Ebû Yûsuf'a göre ise hem çıkmasıyla, hem girmesiyle bozulur. Bu ihtilâfın faydası yalnız yukarı ki misâlde arz ettiğimiz vecihle güneş doğduktan sonra abdest alan mazur hakkında zahir olur. Vakit içinde alınan abdestle mazurlar istedikleri kadar farz, nafile, ve kaza namazı kılabilirler. Mâlik ile Rabia ve Dâvud-u Zahiri'ye göre istihâza kanı abdesti bozmaz. Kadın abdest aldığı zaman o abdesti kandan başka bir sebeple bozuluncaya kadar dilediği farz namazları kılabilir. kadına yalnız hayz vakti geçtiği zaman yıkanma vacip olur. Selef ve halef ulemâsının cumhûru buna kaildirler. Ashâb-ı Kiramdan Ali İbn Mes'ud, İbn Abbâs, ve Âişe (radıyallahü anhüm) ile onlardan sonra gelen Urvetü'bnü Zübeyr, Ebû Selemete'bni Abdirrahman, Ebû Hanife, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel Hazeratının kavilleride budur. Abdullah b. Ömer, İbn Abbâs, İbn Zübeyr, Ata b. Ebî Rabâh hazerâtının «İstihâzalı kadına her namaz için yıkanmak vaciptir.» dedikleri rivâyet olunur. Hazret-i Âişe'den bir rivâyete göre her gün bir defa, Saîd b. el Müseyyeb ile Hasan-ı Basri'den bir rivâyete göre öğleden öğleye daima yıkanması îcâb eder. delili: Esas itibarı ile bu gibi mazurlara şeriatın vâcib kıldığı ibâdetlerden başka hiç bir şeyin vacip olmamasıdır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) îstihazalı kadına yalnız hayzı geçtikten sonra yıkanmasını emretmiştir. Bu bâbta başka bir emri yoktur. Vâkia Ebû Dâvûd ile Beyhâki'nin ve diğer bâzı hadis ulamasının eserlerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in istihâzalı kadına yıkanmasını emrettiği bildirilîyorsa da bu rivâyetler sabit değildir. Onların zayıf olduğunu Beyhâki ile ondan önceki bâzı ulemâ beyân etmişlerdir. Bu babta sahih olan rivâyet Buhârî ile Müslim'in tahrîc ettikleri Ümmü Habîbe Binti Cahş hadîsidir ki az sonra görülecektir. Mezkûr Hadiste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ümmü Habîbe'ye; ancak bir damar kanıdır, sen yıkanıver de namazını kil.» buyurmuş, bu emre binâen Ümmü Habîbe (radıyallahü anha) da her namaz için yıkanmaya başlamıştır. İmâm Şafiî; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yalnız yıkanıp namaz kılmayı emretmiştir. Bundan her namaz için yıkanmayı emrettiği anlaşılmaz. Şüphesiz ki; emrolunmadığı halde yıkanması inşaallah tetavvu olur. Bu ona kalmış bir iştir.» demiştir. Şafiî'nin üstadı Süfyan b. Uyeyne ile Leys b. Sa'd ve daha başkaları buna yakın sözler söylemişlerdir. bahsinin sair ahkâmı fıkıh kitaplarında görülebilir. Hadis-i Şerif de o bir damar kanından ibarettir. Hayz değildir. Hayz geldi mi namazı bırakıver, gittiği vakit kanı yıka ve namazını kıl» buyurulmaktadır. bittiği Hanefîlere göre âdet zamanının geçmesi ile bilinir. Kadın adet zamanını şaşırırsa teharri eder. Yani araştırma yapar. Eğer adet günlerinin geçtiğine kanaat getiremezse bildiği günlerin en azı ile amel eder. göre hayzın bittiği kanın renginden anlaşılır. Hayzın bittiğine en kuvvetli delil kanın siyah renkte gelmesidir. Ondan sonra sıra ile kırmızı sarımtırak, sarı ve bulanık renkler gelir. Bu renklerin en kuvvetlisini gördüğü günlerde kadın hayızlıdır. Zayıfını gördüğü zaman hayzı bitmiş olur. Hayz zamanını ayırmak için Şafiîlerin üç şartı vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Müstehaze, Müstehazenin Yıkanması Ve Namazı Bâbı
781-)
- Bize Kuteybetü-bnü Said rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Şihab'dan o da Urve'den, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: Ümmü Habibe Binti Cahş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den fetva isteyerek; «Ben istihâzalıyım, dedi.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sadece bir damar (kanı) dır, yıkanıver, sonra namazını kıl.» buyurdular. Artık Ümmü Habibe her namaz için yıkanıyordu. b. Sa'd «İbn Şihab» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ümmü Habibe binti Cahş'a her namaz için yıkanmasını emrettiğini söylemedi, lâkin bu iş Ümmü Habibe'nin kendiliğinden yaptığı bir şeydir» demiş. Rumh kendi rivâyetinde: İbnetü Cahş dedi: Ümmü Habibe'yi söylemedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Müstehaze, Müstehazenin Yıkanması Ve Namazı Bâbı
782-)
- Bize Muhammed b. Selemete'l - Muradı de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb, Amr b. el- Hâris'ten, o da İbn Şihab'dan, o da Urvetü'bnü Zübeyr ile Amra Binti Abdirrahman'dan, onlar da (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den naklen rivâyet ettiler ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in baldızı ve Abdurrahman b. Avf'ın zevcesi Ümmü Habibe binti Cahş yedi sene İstihâza görmüş ve bu babda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e fetva sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki bu hayz değildir, lâkin bu bir damar (kanı) dır. Binaenaleyh sen yıkan ve namazını kıl.» buyurmuşlar. ki: Artık Ümmü Habibe kız kardeşi Zeynep binti Cahş'in odasında bir leğen içinde yıkanıyor, hatta kanın kızıllığı suyun üstüne çıkıyordu.» Şihab Şöyle dedi: Ben bu hadisi Ebû Bekr b. Abdirrahman b. Haris b. Hişam'a naklettim, de Ebû Bekr: Hind'e rahmet eylesin, bu fetvayı o işitseydi vallahi ağlardı, çünkü kendisi namaz kılmazdı, dedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Müstehaze, Müstehazenin Yıkanması Ve Namazı Bâbı
783-)
- Bana Ebû İmran Muhammed b. Ca'fer b. Ziyad dahi rivâyet etti. ki): Bize İbrahim yani İbn Sa'd, İbn Şihâb'dan, o da Amra binti Abdirrahman'dan, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi.: Habibe Bînti Cahş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi kendisi yedi sene istihâza görmüştü...» hadîsi «Hâttâ kanın kızıllığı suyun üstüne çıkıyordu» cümlesine kadar Amr b. Haris hadisi gibi rivâyet etmiş; sonunu söylememiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hayz
Konu: Müstehaze, Müstehazenin Yıkanması Ve Namazı Bâbı