Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

1506-) Bana Ebû Bekir b. İshâk da rivâyet etti. ki): Bize Ebûl-Yenıân rivâyet etti. ki): Bize Şuayb, Zühri'den naklen haber verdi. ki: Bana Said ile Ebû Seleme haber verdiler ki, Ebû Hüreyre: «Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim.» diyerek Abdülâ'lâ'nın, Ma'mer'den rivâyet -ettiği hadis gibi rivâyetde bulunmuş. Ancak (Burada): «Yirmibeş cüz» tâbirini söylemiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1507-) Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb de rivâyet etti. ki): Bize Eflâh, Ebû Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm'den, o da Selmân-ı Egarr'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmibeş derece (ziyâde)'ye denk olur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1508-) Bana Hârûn b. Abdillâh ile Muhammed b. Hatim rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki: İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Ömer b. Atâ' b. Ebî'l - Huvâr haber verdi ki kendisi bir defa Nâfî' b. Cübeyr b. Mut'im ile birtikde otururken ansı-zın yanlarından Zeyd b. Zebbân'ın damadı Cüheynelilerin âzâdlısı Ebû Abdillâh geçmiş. Nâfi', onu çağırarak ki: Ben Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): beraber kılınan bir namaz, kişinin yalnız başına kıldığı yirmi beş namazdan daha faziletlidir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1509-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki: Mâlik'e, Nâfi’den duyduğum, onun da İbn Ömer'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmiyedi derece daha faziletlidir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1510-) Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Yahya b. Ubeydullâh rivâyet etti.. ki: Bana Nâfi', İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi Efendimiz: kimsenin cemâat içinde kıldığı namazı, yalnız başına kıldığı namazından yirmiyedi derece ziyâdedir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1511-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme ile İbn Nümeyr rivâyet ettiler. H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. Bunların ikisi de: Bize Ubeydullâh bu isnâdla rivâyet etti; demişlerdir. Nümeyr, babasından naklen «Yirmi küsur.» dedi. Ebû Bekir ise kendi rivâyetinde «Yirmiyedi derece» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1512-) Bize bu hadîsi İbn Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Füdeyk haber verdi. ki): Bize Dahhâk, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: «Yirmi küsur.» buyurmuşlar. Ebû Hüreyre hadîsin gerekse Abdullah İbn Ömer hadisini Buhârî «Kitâbü'l Ezan» da; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce «Kitâbu's - Salât» da tah-rîc etmişlerdir. zikri geçen «Fecrin Kur'ânı»ndan murâd, sabah namazıdır. Oha bu isim kinaye olmak üzere verilmişdir. Çünkü namaz kılmak Kur’ân okumayı istilzam eder. kılman namazın fazileti hakkında pek muhtelif rivâyetler vardır. Bu rivâyetler cemaatla kılman namazın yalnız kılınan namazdan efdal olduğunu bildirmekde müttefik iseler de derece sayısı hususunda biribiderinden farklıdırlar. Bâzılarında cemaatla kılınan, namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece efdal olduğu beyân edilmiş; diğerlerinde yirmiyedi derece yerine kimi yirmiyedi cüz'; kimi yirmi küsur derece; bâzılarında yirmibeş derece diğer bâzılarında yirmibeş cüz', bir takımlarında yirmibeş namaz, ötekilerinde yirmibeş kat; yirmidört namaz ve elli derece... gibi tâbirler kullanılmışdır. «Fedâilü'l - Kuds» nâm eserinde rivâyet ettiği Ebû'l-Hattâb hadîsinde: mescidinde kılınan bir namaza yirmialtı derece, mescid-i Aksa'da kılınan bir namaza elli bin namaz sevabı; benim mescidimde kılınan bir namaza dahi elli bin namaz sevabı; Kabe'de kılınan bir namaza yüzbin namaz sebâbı verilir.» buyurulmuşdur. bu muhtelif derece bildiren rivâyetlerin aralarım bulmak hususunda ihtilâf etmişlerdir. Yirmiyedi derece ile yirmi beş derecenin arasını bulmak için Bazıları: «Yirmiyedi derece bildiren hadîs daha sonra vârid olmuşdur. Gâlibâ Allahü teâlâ, Resûlüne evvelâ yirmibeş derece sevabı vermiş, sonra ziyâdesini de bildirmişdir.» demişlerdir. takımları; «Mespidde cemaatla kılınan namaz yine mescidde yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece faziletlidir.» demiş; fakat bu kavil reddedilmişdir. Çünkü rivâyetlerin bâzılarında: cemaatla kıldığı namazı, evinde ve pazar yerinde kıldığı namazından yirmibeş kat daha dereceli olur.» buyurulmuşdur. Bazıları namaz derecelerinin, namaz kılanlara ve kıldıkları namaza göre artacağını söylemişlerdir. Namazı mükemmel kılan ve ce-ınâata giden kimse hatalı kılandan derece itibârı ile daha üstündür. Bir takımları derece ziyâdesinin yatsı ile sabah namazlarına mahsûs olduğunu söylerler. Çünkü o namazlarda gece ve gündüz melekleri topdan hâzır bulunurlar. Bir kısım ulemâya göre bu muhtelif rivâyetler arasında hiç bir münâfât ve zıddiyet yokdur. Çünkü azı zikretmek, çoka münâfî değildir. Usûl-ü Fıkıh ulemâsından bir cemaata göre mefhûmu aded bâtıldır. ki bu rivâyetlerde derece, cüz', kat tâbirleri kullanılmışdır. Derecenin cüz'den daha küçük olduğunu söyleyenler de vardır. Her hâlde yirmibeş cüz' parçalandığı zaman yirmiyedi derece olur; demek isterler. Fakat bu doğru değildir. Zîra sahîheyn rivâyetleri arasında hem yirmiyedi derece hem de yirmibeş derece tâbirleri vardır. Bazıları derecenin âhirette, cüz'ün ise dünyâda verilmesi üzerinde durmuşlardır. göre fazilet bâblarmın niçin bazen yirmibeşe, bazen de yir-miyediye çıkarıldığı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin bileceği bir keyfiyettir. İhtimâl ki bundaki fâide müslümanlann, melekler gibi safbeste olarak bir İmâma uymaları ve şeâir-i islâmiyyeyi bu suretle »zhâr etmeleridir. Bu husûsda daha başka sözler de söylenmişdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1513-) Bana Amrü'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû'z - Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir namazda bâzı kimseleri görememiş bunun üzerine şöyle buyurmuş: içimden öyle geldi ki bir adama cemaata namaz kıldırmasını emredeyim; sonra o cemaata gelmeyen bir takım adamlara gideyim; onlar hakkında emir vereyim de odun demetleri ile evlerin! üzerlerine cayır cayır yaksınlar!.. Bunlardan biri yağlı bir kemik bulacağını bilse ona (yani yatsı namazına) mutlaka gelirdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1514-) Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize A'meş rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. Lâfız onlarındır. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye, A’meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki münafıklara en ağır gelen namaz yatsı ile sabah namazlarıdır. Ama onlarda neler olduğunu bilseler emekliyerek bile olsa behe-mahâl onlara gelirlerdi. Vallahi içimden öyle geçti ki, namazı, emredeyim de ikaamet getirilsin; sonra bir adama emredeyim de cemaata namazı kıldırsın; sonra yanlarında odun demetleri bulunan bir takım adamları beraberime alarak namaza gelmeyen güruha gideyim ve üzerlerine evlerini ateşle cayır cayır yakayım!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1515-) Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den naklen rivâyet etti. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şunlardır... diyerek bir takım hadîsler zikretmiş; ezcümle şunları söylemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): İçimden öyle geçti ki, gençlerime benim için odun demetleri hazırlamalarını emredeyim! Sonra bir adama cemaata namazı kıldırmasını emredeyim; sonra bir takım evler, içlerindekilerin üzerlerine cayır cayır yakılsın!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1516-) Bize Züheyr b. Harb ile Ebû Küreyb ve İshâk b. İbrâhîm, Vekî’den, o da Ca'fer b. Burkaan'dan, o da Yezîd b. Esam'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadisin benzerini rivâyet ettiler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1517-) Bize Ahmed b. Abdillâh b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû İshâk, Ebû'l - Ahvas'dan dinlemiş olmak üzere rivâyet etti, o da Abdullâh'dan rivâyet etmiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cum'aya gelmeyen bâzı kimseler için: içimden öyle geldi ki, bir adama emredeyim de cemaata namazı kıldırsın! Sonra Cum'aya gelmeyen bir takım adamların üzerlerine evlerini cayır cayır yakayım!» buyurmuşlar. hadîsi Buhari «Ezan» bahsinin iki yerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. şerif muhtelif lâfızlarla rivâyet olunmuşdur. Bunların bâzılarında özürü olmadığı hâlde namaza gelmeyenler tehdîd edilmişdir. Dâvûd'un rivâyetinde: öyle geldi ki... Bİr illetleri olmadığı hâlde namazı evlerinde kılan bâzı kimselere varayım da evlerini üzerlerine cayır cayır yakayım!» denilmiş; İmâm Ahmed b. Hanbel'in rivâyetinde: evlerde kadınlarla çocuklar olmasaydı yatsı namazı için ikaa-met getirir ve gençlerime emrederek bu evlerde bulunanları cayır cayır yaktırırdim!» buyurulmuşdur. «El-Evsat» nâm eserindeki rivâyetde: «Şayet bir adam bir yemeğe izin verse ona gelirler, halbuki namaza davet olunuyor da yine gelmiyorlar.» buyuruluyor. bâzılarında yatsıya gelmeyenlerin; bâzılarında Cum'aya gelmeyenlerin; bir takımlarında da mutlak sûretde namaza gelmeyenlerin evleri yakılmak istenilmiştir. Bunların hepsi sahih olup aralarında hiç bir münâfât yokdur. Çünkü vak'anın ayrı ayrı zamanlarda müteaddid defalar geçmiş olması mümkündür. Bu tehdîd Cum'a namazına gelmeyenler hakkında zahirdir. Çünkü Cum'a namazında cemâat şarttır. Diğer namazlar hakkında ise ihtilâf edilmişdir. beyânına göre Cuma namazı ile cemâat kasdedil-mişdir. Fakat bu iddia münâkaşa mevzuu olmuşdur. Çünkü Ebû Dâvûd ile Taberânî'nin rivâyetlerinde râvîlerden Yezîd b. Câbir kendisine rivâyet eden Yezîd b. El-Esamm ile şöyle bir konuşma yaptığını anlatmaktadır: «Yezîd b. Esamm'a: Yâ Ebâ Avf! Acaba Cum'a yi mı kasdetti yoksa başka namazı mı?» dedim, Yezîd: Eğer Ebû Hüreyre'yi bu hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ederken işitmedimse kulaklarım sağır olsun! Ebû Hüreyre ne Cum'ayı andı ne de başkasını! cevâbını verdi.» anlaşılıyor ki Ebû Hüreyre hadîsi Cum'a'dan başka namazlar hakkındadır. Bâbımızın Cum'a hakkındaki hadîsini Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh) rivâyet etmiştir. O müstakil bir hadîsdir. Az yukarıda zikrettiğimiz gibi bu rivâyetler biribirine münâfî değildir. Zîra vak'alar ayrı ayrı geçmiş olabilirler. ekseri rivâyetlerine e yakmak için siygası kullanılmişdır. Bundan murâd: yakma hususunda mübalağa göstermektir. bir rivâyetinde: biri yağlı bir kemik bulacağını bilse ona yani yatsı namazına mutlaka gelirdi.» denilmişdir. Buhari'nin rivâyetinde bu cümleye ilâveten: iki güzel koyun paçası.» buyurulmuşdur. murâd: «Bu adamlar namaza geldikleri takdirde velev ki az olsun dünyevî tir menfaat bulacaklarını bilseler cemaata gelirlerdi. Çünkü bunların düşündüğü dünyâ menfaatidir. Âhiret nimetleri mukabilinde cemaata devam etmezler.» demektir. onlarda neler olduğunu bilseler...» ifâdesinden murâd; Yatsı ile sabah namazında ne derece hayır ve sevap olduğunu bilseler, onlara sürünerek de olsa gelirlerdi; demektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti Ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı
1518-) Bize Kuteybetü'bnü Said ile İshâk b. İbrahim, Süveyd b. Saîd ve Ya'kûb ed-Devrakı hep birden Mervân el-Fezârî'den rivâyet ettiler. Kuteybe dedi ki: Bize Fezâri, Ubeydullah b. Esamm'dan rivâyet etti. ki: Bize Yezîd b. Esamm, Ebû Hüreyre'den rivâyet etti. Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e âmâ bir zât geldi ve: Ya Resûlallah! Gerçekden beni, mescide götürecek yedekçim yok; diyerek, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den evinde kılmak için ruhsat istedi. O da kendisine ruhsat verdi. Â'mâ dönüp gittikten sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu çağırarak: namaz için okunan ezanı işitmiyor musun?» diye sordu, Ama: Evet! cevâbını verince, ise ezana icabet et!» buyurdular. zikri geçen âmâ'dan murâd Abdullah İbn Ümmü'Mektûm'dur. Nitekim Ebû Dâvûd ile Dâre Kut-n î'nin rivâyetlerinde sarahaten beyân edilmişdir. hadîsi Ebû Dâvûd, İmâm Ahmed b. Hanbel, Taberânî ve daha bir çok hadîs İmâmları tahrîc etmişlerdir. Taberânî'nin «El-Evsat»ında Bezzâr'dan naklettiği hadîsde: Ümmi Mektûm, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hâlinden şikâyette bulunarak, yatsı ile sabah namazlarında kendisine ruhsat vermesini istirham etti ve: Yâ Resûlallah! Seninle aramızda bir hurmalık var; dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): işitiyor musun?» diye sordu; İbn Ümmi Mektûm: Evet; cevâbını verdi. Bu suâl ve cevâp bir veya iki defa tekerrür etti. Ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona ruhsat vermedi.» denilmektedir. bâzılarında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cemaata devam etmeyenlerin evlerini tepelerine cayır cayır yakmak istediğini bildirdiği zaman Abdullah İbn Ümmi Mektûm'un: «Yâ Resûlallah Medine'nin zehirli haşerâtı ile yırtıcıları çok...» diyerek özür dilediği; diğer bâzılarında her vakit kendisini mescide götürecek bir kimse bulamadığını, söyleyerek bu namazları evimde kılmam câizmidir? diye sorduğu; Lâkin kendisine ruhsat verilmediği beyân ediliyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Ezanı İşiten Kimseye Mescide Gitmenin Vacip Oluşu Bâbı
1519-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr El-Abdi rivâyet etti. ki): Bize Zekeriyyâ T». Ebî Zaide rivâyet etti. ki): Bize Afadülmelik b. Umeyr, Ebû'l - Ahvas'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Abdullah; «Vallahi ben nifakı malûm münâfıkdan yahut hastadan başka hiç birimizin namazdan geri kalmadığını görmüşümdür. Hasta olan bile iki adam arasına girerek mutlaka namaza gelirdi. Gerçekden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize sünen-i hüdâyı öğretti: okunan mescidde namaz kılmak da sünen-i hüdâdandır.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Sünen-i Hüdadan Olması Bâbı
1520-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Fadl b. Dükeyn, Ebû’l - Umeys'den, o da Alîy b. Akmer'den, o da Ebii'l - Ahvas'dan, o da Abdullâh'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: yârın Allah'a, müslüman olarak kavuşmak isterse şu namazlara ezan okunan yerde devam etsin! Çünkü Allah, Peygamberiniz (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sünen-i hüdâ'yı meşru kılmışdır. Bu namazlar da sünen-î hüdâdandır. Şayet cemâati terkedip, namazı evinde kılanın yaptığı gibi siz de evlerinizde kılarsanız Peygamberinizin sünnetini terk etmiş olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terk ederseniz, muhakkak dalâlete düşersiniz. Hiç bir kimse yoktur ki tertemiz abdestini alsın, sonra şu mescidlerden birine gitsin de Allah, ona attığı her adım mukabilinde bir sevap yazmasın; her adım mukaabilinde onu bir derece yükseltmesin; ve her adım mukaabilinde onun bir günâhını affetmesin! Vallahi ben öyle günümüzü görmüşümdür ki nifaka malum münâfıkdan başka hiç birimiz cemâati terk etmiyordu. Vallahi insan iki kişi arasında; bacakları yerde sürünerek (mescide) getirilir de saffa durdurulurdu». hadîs cemaata devam etmenin sünen-i hüdâdan olduğunu bildirmektedir. Usûl-i fıkıh ilmine göre sünnetler iki kısımdır. Sünen-i hüdâ, sünen-i zevâid: hüdâ'rîan murâd; dîni tekmil için devam üzere ibâdet olarak yapılan sünnetlerdir. Bunları terk etmek mekrûhdar. Yapmayanlar zemme müstahik olurlar. İşte cemaata devam etmek, ezan, ikaamet vb. gibi ibâdetler bunlardandır. zevâid: Ütesûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in âdet yolu ile yaptığı fiillerdir. Bunları terketmekde kerahet yokdur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in oturup kalkması; yeyip içmesi gibi sîretlerine âid şeyler sünen-i zevâid'den ma'dûdturlar. Abdullah b. Mes'ûd'un; "Nifakı malûm münâfıkdan yahut hastadan başka hiç birimizin namazdan geri kalmadığını görmüşümdür." demesi gösteriyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evleri ile birlikde yakmak istediği kimseler münâfıklarmış. Buradaki iki rivâyet birbirini tefsir etmekde ve hasta olanların cemâat sevabından mahrum kalmamak için iki kişinin omuzlarından tutunarak âdeta yarı sürüklenir bir hâlde mescide gittikleri anlaşılmaktadır. Bu da cemâatin son derece müekked bir şekilde matlûb olduğuna delildir. Cemaata devam hususunda meşakkate tahammül etmek, hastalık yürümeye mâni' değilse yahut hasta olduğu hâlde bir vâsıta ile mescide gitmek imkânı bulunursa o hâlde bile cemaata devam etmek müstehabdır. buradaki rivâyetinde: "Peygamberimizin sünnetini terk ederseniz dalâlete düşersiniz." denilmişdir. Başka bir rivâyetde dalâlet yerine küfür zikredilmiş ve: «Peygamberinizin sünnetini terk ederseniz muhakkak küfür etmiş olursunuz!» buyurulmuşdur. Bu cümle cemaata dvâm meselesinin son derece ciddî olduğunu; onu terk etmenin sonu dalâlete varacağını gösteriyor, Zîra cemaata devam hususunda gevşeklik gösteren kimse şerâata karşı da laubâlî olur. Şeriatı terk ise küfürdür.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Cemaatla Namaz Kılmanın Sünen-i Hüdadan Olması Bâbı
1521-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bile Ebû'l - Ahvas, İbrahim b. Muhacir'den, o da Ebû'ş - Şahsa'dan naklen rivâyet etti. ki: Mescidde Ebû Hüreyre ile beraber oturuyorduk. Derken müezzin ezanı okudu ve bir adam, mescidden kalkıp gitti. Ebû Hüreyre onu mescidden çıkıncaya kadar gözü ile tâkîp etti. Arka sından: adam yok mu, muhakkak Ebû'l - Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem)’e isyan etti." dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müezzin Ezanı Okuduğu Vakit Mescidden Çıkmanın Nehyi Bâbı
1522-) Bize İbn Ebî Ömer El-Mekkî de rivâyet etti. ki) . Bize Süfyân (yani İbn Uyeyne)' Ömer b. Saîd'den, o da Eş'as b. EM-ş-Şa'sâ El - Muhâribî'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Babâsj Şöyle dedi: Ebû Hüreyre'den dinledim: Ezandan sonra mescidden çıkıp giden tir adam gördü de arkasından: adam yok mu! muhakkak Ebû'l - Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem)'e isyan etti." dedi. - Kâsım, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in künyesidir Bunu evvelce de görmüştük. rivâyetlerin ikisi de Hazret-i Ebû Hüreyre'nin kendi sözü olduğu hâlde İmâm Müslim'in onları hadîs olarak kitabına alması manen müsned ve muttasıl, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e merfû' olduklarındandır. Çünkü Hazret-i Ebû Hüreyre'nin dîn Bâbında kendinden bir hüküm teşriine hakkı yokdur. Binaenaleyh hadîsi Resûllüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğine, yalnız lâf zan değil de manen rivâyet ettiğine hamlolunur. şerif hiç bir özür bulunmadığı hâlde ezan okunurken mescidden çıkıp gitmenin mekruh olduğuna delildir, diyor ki: «İsyan haram olan filin hâssalarındandır. Hâlbuki mescidde bulunan bir kimseye ezan okunmakla namaz farz olmaz. Namaz ancak ikaamet getirilirken farz olur. Ama bazen ezan kelimesi ile ikaamet kasdedilir. Yahut o devirlerde ikaamet hemen ezanın peşinden getirildiği için ezan lâfzı ile onu da murâd etmişdir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müezzin Ezanı Okuduğu Vakit Mescidden Çıkmanın Nehyi Bâbı
1523-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Mugîratü'bnÜ Selemete'l - Mahzunu haber verdi, ki): Bize Abdûlvâhit (yani İbn Ziyad) rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Haktin rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Ebî Amra rivâyet etti. ki): Osman b. Affân, akşam namazından sonra mescide girerek yalnız basına oturdu. Ben de yanına oturdum. Osman: Ey kardeşim oğlu! Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i «Her kim yatsıyı cemaatla kılarsa, gecenin yansım namazla geçirmiş gibi olur. Ve kim sabah namazını cemaatla kılarsa bütün gece namaz kılmış gibi olur.» buyururken işitim; dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Yatsı Île Sabah Namazlarını Cemaatla Kılmanın Fazileti Bâbı
1524-) Bana bu hadisi Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed d. Abdillâh El - Esedî rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki: Bize Abdürrazzak rivâyet etti. Bunların ikisi de Süfyân'dan, o da Ebû Sehl Osman b. Ha-kîm'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Yatsı Île Sabah Namazlarını Cemaatla Kılmanın Fazileti Bâbı
1525-) Bana Nasr b. Aliy El - Cehdamî rivâyet etti. ki): Bize Bişr (yani İbn Mufaddâl) Hâlid'den, o da Enes b. Şîrîn'den naklen rivâyet etti: ki: Ben, Cündeb b. Abdillâh'ı şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim sabah namazını cemaatla kılarsa, o kimse Allah'ın zimmetindedir. Sakın Allah zimmetine âid bir şey'den dolayı sizî talep etmesin Talep ettiği kimseyi de yetişerek, cehennem ateşine tepetaklak atmasın!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Yatsı Île Sabah Namazlarını Cemaatla Kılmanın Fazileti Bâbı
1526-) Bu hadîsi bana, Ya'kûb b. İbrahim Ed-Devrakî de rivâyet etti. ki): Bize İsmail, Hâlid'den, o da Enes b. Sîrîn'den naklen rivâyet etti. ki: Ben Cündeb-i Kasriyi şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim sabah namazını cemaatla kılarsa, o kimse, Allah'ın zimmetindedir. Sakın Allah zimmetine âid bir şey'den dolayı sizi talep etmesin. Çünkü o kimi zimmetine âid bir şey'den dolayı talep ederse ona yetişir. Sonra onu yüzüstü cehennem ateşine atar!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Yatsı Île Sabah Namazlarını Cemaatla Kılmanın Fazileti Bâbı
1527-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şey be de rivâyet etti. ki): Bize Te-zîd b. Hârûn, Dâvûd b. Ebi Hind'den, o da el-Hasen'den, o da Cündeb b. Süfyan dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu isnadîm rivâyet etti. Ama Cündeb: cehennem ateşine tepesi öttü atmasın!» cümlesini söylememişdir. birinci hadîsinde Hazret-i Osmân'in, yanına oturan Abdurrahmân'a hemen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadîs riayet etmesi, Übbînin beyânına- göre yâ onun mescidden gideceğini anladığı yahut da namaza geç geldiği için olsa gerekdir. kim yatsıyı cemaatla kılana gecenin yansını namazla geçirmiş gibi olur.» ifâdesinden raaksad: «Kim yatsıyı cemaatla kılarsa kazanacağı sevap, yatsıyı cemaatla kılmadığı zaman gece yarısına kadar namaz kılmakla kazanacağı sevâb müsavidir.» demekdir. ikinci ve üçüncü hadîslerinde zikri geçen Cündeb b. Abdillâh ile Cündeb b. Süfyân aynı zâtdır. îsmi Cündeb b. Abdillâh b. Sûfyân'dır. Bâzı hadîslerde babasına; diğerlerinde dedesine nisbet edildiği için ayn ayrı iki şahısmış gibi görünür. zimmeti: burada Allah'ın kefalet ve te'mînâtı manasınadır. Bazıları «Allah'ın emniyeti.» mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Allah zimmetine âid bir şey hususunda sizi talep etmesini»» cümlesinin mânâsı: «Böyle bir talepde bulunduracak isler yapmayın!» demekdir. Nitekim bu mânâda türkçemizde küçükleri bir şey'den men'etmek için: «Sakın bir daha seni bu işi yaparken görmiyeyim!» deriz. Binnetîce mânâ şöyle olur: «Bir kimse sabah namazını cemaatla kılarsa o kimse Allah'ın kefalet ve te'mînâtı altına girmiş olur. Binâenaleyh siz Allah'a karşı gitmeyin! Şayet onun rızâsına karşı bir amelde bulunursanız Allah size yetişir de cezanızı verir ve bu ceza da tepesi üstü cehenneme atılmak olur.» tâbirindeki zamîr, Allah'a da, bir kimseye de râci' olabilir. şerif ezan okunduktan sonra farz namazını kılmadan camiden çıkmanın mekruh olduğuna delildir. Bu hükümden yalnız ma'zûr olan kimse müstesnadır. «Namaz» bahsinde Allah ve Resûlü'nün zimmetlerine temas eden bir hadîs rivâyet etmişdir. Mezkûr hadîsde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim bizim namazımızı kılar, kıblemize döner, kestiğimizi de yerse işte Allah ve Resûlünün zimmetlerini kazanan müslüman odur. Binâenaleyh siz zimmeti hususunda Allah'a verdiğiniz ahd-u peymân'ı bozmayın!» denilmişdir. Hadis Enes (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunmuşdur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Yatsı Île Sabah Namazlarını Cemaatla Kılmanın Fazileti Bâbı
1528-) Bana Harmeletü'bnü Yahya Et - Tücîbî rivâyet etti. ki): Bize İbni Vehb haber verdi. ki): Bana Yunus, İbni Şihâb’dan naklen haber verdi, ona da Mahmut b. Rabî El-Ensarî rivâyet etmiş

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bir Özürden Dolayı Cemaata Gitmemek İçin Ruhsat Bâbı
1529-) Bize Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd, ikisi birden Abdürrezzâk'dan rivâyet ettiler. ki: Bize Ma'mer, Zührî'den naklen haber verdi. ki: Bana Mahmud b. Rabî', İtbân b. Mâlik'den rivâyet etti. İtbân; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim...» demiş. Râvî hadisi, Yûnus'un hadîsi mânasında rivâyet etmiş. Şu kadar var ki o: adam: Mâlikü'bnü'd - Dühşun yahut Dühayşin nerede? dedi.» demiş ve hadîse şunları ziyâde etmiş: «Mahmud dedi ki: Ben bu hadisi, içlerinde Ebû Eyyûb El-Ensârî de bulunan birkaç kişiye rivâyet ettim. Ebû Eyyûb bu senin söylediğini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in söylemiş olacağını zannetmem; dedi. Bunun üzerine ben: Eğer Itban'ın yanına dönersem, bunu ona (tekrar) soracağıma yemin ettim. Ve hemen Itbân’ın yanına döndüm, onu, gözleri görmez olmuş; çok yaşlı bir ihtiyar olarak buldum. Hâla kavminin İmâmı idi. Yanıbaşına oturarak bu hadisi, ona sordum. Onu bana ilk defa nasıl rivâyet ettiyse öylece rivâyetde bulundu.» ki: «Bundan sonra bir çok farzlar ve başka şeyler nâzil oldu ki işin artık onlara dayandığını görüyoruz. İmdi kimin aldanmamak elinden geliyorsa aldanmasın!» de derim ki: Yâ hadîsin sübûtu kuvvet bulsun da kalbi iyice yatışsın diye yahut mürsel rivâyet ettiği veya hadîsi çocukluğunda bellemiş olduğu için sormuşdur. Çocukluğunda hadîs belleyen bir kimsenin sonra o hadîsi rivâyet edip, edemiyeceği ihtilaflı bir mes'eledir.» kelimesi bâzılarına göre zengin mânasına gelen serî'nin, cem’idir. İmâm Sîbeveyh bu kelimenin cemi' değil ism-i cemi' olduğunu söylemişdir. Bazıları mezkûr kelimenin «İleri gelir.» mânâsında kullanıldığını söylerler. Mahmud b. Rabî' hadîsinde zikri geçen Ceşîşe’den murâd, bulgurdan yapılan bir nevi' yemekdir. Bu yemeği yapmak iç;n evvelâ bulgur kaynatılarak kurutulur; sonra öğütülerek ondan yemek yapılmış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bir Özürden Dolayı Cemaata Gitmemek İçin Ruhsat Bâbı
1530-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Velid b. Müslim, Evzaî'den naklen haber verdi. ki: Bana Zührî, Mahmud b. Babî'dan rivâyet etti. ki: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bizim evde bir kovadan ağzına su alın püskürttüğünü pek âla hatırlıyorum. Şöyle dedi: İşte bana Itbân b. Mâlik rivâyet etti. Itbân dedi ki: «Ben: Tâ Resûlüllah! Benim gözlerim fenalaştı; dedim...» Râvî hadisi: iki rek'ât namaz kıldırdı. Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kendileri için yaptığımız bir ceşîşeyi yemeye alıkoyduk.» cümlesine kadar rivâyet etmiş; Ma'mer'in hadisin sonuna yaptıkları ziyâdeyi söylememiştir. hadisini Buhârî kimi muhtasar, kimi mufassal olmak üzere kitabının on'dan fazla yerinde, tahrîe etmişdir. Bunlar: «Kitâbü'r -Rikaak», «İstitâbetül - Mürteddîn», «El - Megâzİ» ve «Et'ime» bahislerindedir. Müslim dahi bir kaç yerde; Nesâî «Namaz» bahsinde ve başka yerlerde; İbn Mâce «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîe etmişlerdir. b. Rabî' hadîsini Buhârî «Ezan» bahsinde tahrîe etmişdir. hadîsinde: «Itbân b. Mâlik» diye başlıyan ve «Itbân dedi ki» cümlesine kadar devam eden kısım râvî Mahmud b. Rabî'in sözüdür. Zahirine bakılırsa hadîsin o mikdârı mürseldir. Nete-kim Kirmânî mürsel olduğunu söylemişdir. Çünkü Mahmûd'un hadîsi, Itbân'dan dinlediği cezmen ifâde edilmediği gibi vak'ayı gözüyle gördüğüne dâir de bir kayıt yokdur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefâtında Mahmud, küçük çocukmuş. Ancak Buhârî'nin bir rivâyetinde Mahmud'un, Itbân b. Mâlik’den dinlediği tasrîh edilmişdir. İbn Şihâb'dan rivâyetinde dahi Itbân'dan dinlediği sarahaten zikredürnişdir. Binaenaleyh hadîsin bu kısmı da sahâbinin, sahâbîden rivâyeti kabilinden olur. «Itban dedi ki» sözü rivâyet uzun sürdüğü için Mahmud tarafından tekrar edilmişdir. bu hadîsde olduğu gibi «Bize filân rivâyet etti ki, filân Şöyle dedi...» şeklindeki hadîs rivâyeti hakkında da ihtilâf etmişlerdir. İmâm Ahmed ile ulemâdan bir cemaata göre bu tarzda rivâyet edilen hadîs munkatı' sayılır. Meğer ki râvînin şeyhîn-dan işittiği sübût bula! Cumhûr'a göre böyle -Enne» ile yapılan rivâyet «An» edatı ile yapılan rivâyet gibidir. Binâenaleyh râvînin müdellis olmaması ve esah kavle göre şeyhiyle görüşmüş bulunması şartı ile o rivâyet şeyhinden işittiğine hamlolumır. Itbân'in Bedir harbine iştirak eden Ensâr-ı Kirâm'dan olduğu söylendiğine göre evvelâ ashâbdan olduğunu kayda lüzum yoksa da râvî bu cümleyi, rivâyetini takviye, Itbân (radıyallahü anh)'an hörmet ve ta'zîm ve onunla iftihar için"zikretmişdir. Yoksa Hazret-i Itbân'ın Bedir gazasına iştirak eden ashâb-ı kirâmdan olduğu herkesçe malum ve meşhurdur. Yahut Mahmûd b. Rabî' bu uzun tarifi onu bilmiyenlere anlatmak için yapmışdır. rivâyetde Hazret-i Itbân'in bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiği bildiriliyor. Müslim'in diğer rivâyetinden ise Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e haber gönderdiği anlaşüıyorsa da iki rivâyet arasında münâfât yökdur. Zîra bir defa kendi gitmesi başka bir defa da hatırlatmak için birisini göndermiş olması mümkündür. Itbân'in: «Ya Resûlallah! Gözlerim seçmez oldu.» demesi gözlerinin tamâmiyle görmez olduğu yahut zayıfladığı mânâlarına gelebilir. Müslim'in bir rivâyetinde: «Görmem fenalaştı.»; başka bir rivâyetinde: «Gözüme bir şey ârız oldu.» dediği bildirilmişdir ki, bunlardan, onun tamâmiyle âmâ olmadığı anlaşılırsa da Buhârî'nin bir rivâyetinde: «Itbân â'mâ olduğu hâlde kavmine İmâmlık yapıyordu.» denilmiş ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hâlini arz ederken, ben: «Gözün görmeyen bir adamım.» dediği zikredilmişdir. Mamafih Hazret-i Itbân'in yine de yüzdeyüz âmâ olmaması; gözleri pek az gördüğü için kendisine âmâ demiş olması mümkündür. (radıyallahü anh) Peygamber Efendimizi evine Cum'a günü davet etmiş; o bu davete ertesi gün icabet buyurmuşdur. Bu rivâyetde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in maiyyetinde yalnız Ebû Bekir (radıyallahü anh)’in bulunduğu bildirilmişdir. Başka bir rivâyette ise Ebû Bekir ile Ömer (radıyallahü anhûma)'nın. ikisi zikredilmektedir. Müslim'in, Hazret-i Enes tarîki ile Itbân'dan rivâyet ettiği bir hadîsde Itbân (radıyallahü anh) ın: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Allah'ın dilediği kadar ashabı geldiler.» dediği görülmektedir. Bu rivâyetlerin arasını bulmak için: çıkarken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında yalnız Hazret-i Ebû Bekir varmışdır. Az sonra Ömer (radıyallahü anh) île diğer ashâb da onlara iltihâk ederek beraberce gitmişlerdir.» denilir. davette Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in evvelâ namaz kıldığı, sonra yemek yediği bildiriliyor. Hâlbuki Müleyke hadîki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Bedir gazasına iştirak eden ashabından ve Ensâr'dan İtbân b. Mâlik, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Resûlallah! gözlerim seçmez oldu. Hâlbuki kavmime namaz kıldıran ben'im. Yağmurlar yağdığı zaman kavmimle aramızda bulunan dere akıyor; ben de onların mescidine gidip kendilerine namaz kıldıramıyorum. Ya Resûlallah! Dilerim ki evime gelerek bir yerde namaz kılasın! Ben de o yeri namazgah yapayım!» demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bunu yaparım.» buyurmuşlar. ki: «Ertesi gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr-i Sıddîk gün yükseldiği vakit bana geldiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) izin istedi; kendilerine izin verdim. Ama o hiç oturmadan eve girdi, sonra: neresinde namaz kılmamı istiyorsun?» dedi. Ben, evin bir köşesini işaret ettim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza kalkarak tekbir aldı. Biz de onun arkasına durduk. Bize iki rek'ât namaz kıldırdı. Sonra selâm verdi. Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i kendileri için hazırladığımız bir nazireyi yemeye alıkoyduk. Derken o mahallenin erkeklerinden bir gurup etrafımızı çevirdiler. Bu suretle evde bir hayli adamlar toplandı. İçlerinden biri: b. Ed-Duhşun nerede?» diye sordu, diğer biri: «O münâfıkdır: Allâh ve Resûlünü sevmez.» cevâbını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hakkında böyle şey söyleme! Görmüyormusun ki Allah'dan başka hiç bir ilâh yokdur; diyor ve bununla Allah'ın rızâsını istiyor!» buyurdu. Ashâb: ve Resûlü bilir.» dediler. (Münafık diyen zât) Biz onun münafıklara hep böyle yüz verdiğini ve onlara karşı hayrıhâhlığını görüyoruz dedi. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah (Lâ ilahe illallah) diyerek bununla Allah'ın rızâsını dileyen bir kimseyi cehenneme haram kılmışdır.» buyurdular. Şihâb ki: «Sonra ben, Benî Salimden ve onların ileri gelenlerinden biri olan Husayn b. Muhammed El - Ensârî'ye Mahmud b. Rabî' hadîsim sordum da, o da bu hususta onu tasdik etti.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Bir Özürden Dolayı Cemaata Gitmemek İçin Ruhsat Bâbı
1531-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki: Mâlik'e, İs-hâk b. Abdillâh b. Ebi Tâlha'dan dinlediğim, onun da Enes b. Mâlik'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Enes'in anne annesi Müleyke, kendi yaptığı bir yemeğe Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i davet etmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem). de o yemekden yemiş; sonra: kalkın da size namaz kıldırayım!» buyurmuşlar. ki: «Bunun üzerine ben kalkarak çok kullanılmakdan kararmış bir hasırımızı getirmeğe gittim ve onun üzerine biraz su serptim. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun üzerine namaza durdu. Yetim ile ben de arkasına safı olduk. Kocakarı da arkamıza durdu. (Böylece) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize iki rek'ât namaz kıldırdı. Sonra çekildi gitti.» hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. göre Hazret-i Müleyke, Enes (radıyallahü anh)’in annesi, râvî İshâk’ın ninesidir. Çünkü İshâk, Hazret-i Enesin anne bir kardeşinin oğludur. Bazıları Hazret-i Müleyke'nin hakîkaten Enes (radıyallahü anh)’in ninesi olduğunu söylerler. göre mezkûr kadının ismi Müleyke'dir. Kâdî İyâz «Melike» okunacağını bâzı ulemâdan nakletmişdir. Fakat bu ikinci kavil için «Garîb, zaîf ve merdûddur.» demektedir. şerif de. zikri geçen yetîm'den murâd: Dumeyr b. Sa'd El - Himyerî; kocakarıdan maksad da Hazret-i Enes'in annesi Ümmü Süleyman (radıyallahü anha)'dır. Hazret-i Dumeyr, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in âzâdlı kölesi idi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Nafile Namazda Cemaat Olmanın, Hasır, Seccade Kumaş Ve Diğer Temiz Şeyler Üzerinde Namaz Kılmanın Cevazı Bâbı
1532-) Bize Şeybân b. Ferrûh ile Ebû'r - Rabî', ikisi birden Abdülvâris'den rivâyet ettiler. Şeybân dedi ki: Bize Âbdülvâris, Ebû't - Tayyâh'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanların en güzel ahlâklısı idi. Bazen kendileri bizim evde iken namaz vakti gelirdi. Hemen altındaki yaygının temizlenmesini emreder; yaygı süpürtilürdü. Sonra Üzerine su serpilir di; daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İmâm olur; biz de arkasına durarak bize namaz kıldırıldı.» yaygısı hurma yaprağradanmış. bu rivâyetlerdeki su serpmeyi, yaygı pis olduğu takdirde yıkamak mânâsına, almışlardır, pisliğinde şüphe edildiği sûretde ise ya Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gönlü olsun diye yahut şüpheyi gidermek için üzerine su serpmiştir derler. Çünkü Hazret-i Enes lerin evinde memeden henüz ayrılmış küçük Ebû Umeyr vardı. Ebû Umeyr bazen o yaygının üzerinde otururdu. Bu çocuk Hazret-i Enes'in anne bir kardeşi idi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Nafile Namazda Cemaat Olmanın, Hasır, Seccade Kumaş Ve Diğer Temiz Şeyler Üzerinde Namaz Kılmanın Cevazı Bâbı
1533-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Hâşim b. El-Kâsım rivâyet etti. ki): Bize Süleyman, Sâbit'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza girdi. Evde ben, annem ve teyzem Ümmü Haram’dan Uşka kimse yoktu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): size namaz kıldırayım!» buyurdu. (Bu teklif namaz vakti dışında idi) Bize namaz kıldırdı. adam sâbit'e: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Enes'i nereye durdurmuş? diye sormuş. Sabit: Onu sağ tarafına durdurmuş; demiş. Enes ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize, hâne halkına, bütün dünyâ ve âhiret hayırlarını dua etti. Annem: Yâ Resûlüllah! Bu senin hizmetkârcığındır. Allâha onun için duâ et!» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim için bütün hayırları duâ etti. Bana yaptığı duâ'nın sonu şöyle demek oldu: Rabbî, bunun malını ve zürriyetini çoğalt, ve kendisine bu husûs-da bereket ihsan eyle!»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Nafile Namazda Cemaat Olmanın, Hasır, Seccade Kumaş Ve Diğer Temiz Şeyler Üzerinde Namaz Kılmanın Cevazı Bâbı
1534-) Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Abdullah b. Muhtardan naklet rivâyet etti, o da Mûsa b. Enes'i, Enes b. Malik'den naklen rivâyet ederken dinlemiş. Enes'in rivâyetine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Enes ile annesine yahut teyzesine namaz kıldırmış, Enes: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni sağ tarafına, kadını da arkamıza durdurdu.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Nafile Namazda Cemaat Olmanın, Hasır, Seccade Kumaş Ve Diğer Temiz Şeyler Üzerinde Namaz Kılmanın Cevazı Bâbı
1535-) Bize bu hadîsi Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H. hadîsi bana Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. ki: Bize Abdurrahmân (yani İbn Mehdi) rivâyet etti. ki: Bize Şu'be bu isnâdla rivâyet etti. hadîsler başka bir gün geçen bir vak'aya âiddirler. Bunlarda ziyâde olarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Enes ailesine hayır duada bulunduğu, bilhassa Hazret-i Enes'in annesi Ümmü Süleym (radıyallahü anha)'nın ricası üzerine hassaten Enes (radıyallahü anha)'a hayır duada bulunduğu; duasını: Rabbî bunun malını ve zürriyetini çoğalt! Kendisine bu bâbda bereket ihsan eyle» cümleleri ile bitirdiği beyân ediliyor. Teâlâ Hazretleri, Resûl-i Zlşan'ının duasını kabul buyurmuş; Enes (radıyallahü anh)’in hanesinde o günden sonra dillere destan olacak derecede bir bereket çağlamışdır. hadîsin şerhi «Kitâbü't - Tahâre» nın başlarında geçmişdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Nafile Namazda Cemaat Olmanın, Hasır, Seccade Kumaş Ve Diğer Temiz Şeyler Üzerinde Namaz Kılmanın Cevazı Bâbı
1536-) Bize Yahya b. Yahya Et -Temimi rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Abdillâh haber verdi. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyt etti. ki: Bize Abbâd b. Avvâm rivâyet etti. Bunların ikisi de Şeybânî'den, o da Abdullah b. Şeddâd'dan naklen rivâyet etmişler. Abdullah Şöyle dedi: Bana Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Meymûne rivâyet etti ve: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılar; ben de onun hizasında bulunurdum. Bazen secde ettiğinde elbisesi bana dokunurdu. Küçük bir seccade üzerinde namaz kılardı.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Nafile Namazda Cemaat Olmanın, Hasır, Seccade Kumaş Ve Diğer Temiz Şeyler Üzerinde Namaz Kılmanın Cevazı Bâbı
1537-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet etti. Bunlar hep birden A'meş'den rivâyet etmişlerdir. H. Süveyd b. Said rivâyet etti. ki: Bize Ali b. Müshir rivâyet etti. Bunlar hep birden A'meş'ten rivâyet etmişlerdir. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize İsâ b. Yûnus haber verdi. ki): Bize A'meş, Ebû Süfyân'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. ki: Bize Ebû Saîd-i Hudrî rivâyet etti, ki kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girmiş de, onu bir hasır üzerinde namaz kılar; secde ederken bulmuş. Meymûne hadisini Buhârî «Taharet» ve «Namaz» bahislerinde; Ebû Dâvûd Ue İbn Mâce dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Hurma yapraklarından yapılan ve iplikle örülen bir nevi' küçük seccadedir. İnsan boyu kadar uzun olursa, ona hasır derler. Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet edilen bir hadîsde: «Bir fare fitil çekerek geldi. Fitili Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Önüne; onun oturduğu humranm üzerine bıraktı. Böylece humradan dirhem mikdârı bir yer yandı.» denilmektedir. Bundan, büyük seccadeye de humra denilebileceği anlaşılır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Nafile Namazda Cemaat Olmanın, Hasır, Seccade Kumaş Ve Diğer Temiz Şeyler Üzerinde Namaz Kılmanın Cevazı Bâbı
1538-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şey be ile Ebû Küreyb, ikisi birden Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. Ebû Küreyb dedi ki: Bize Ebû Muâviye; A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): cemaatla kıldığı namaz, evinde ve pazarında kıldığı namazından yirmi kusur derece ziyâde olur. Bu da, şundandır: Cemâattan biri abdest alır da onu tertemiz yapar; sonra mescide gider, kendisini namazdan başka hiç bir şey harekete geçirmez, namazdan başka hiç bir niyeti de olmazsa mescide girinceye kadar attığı her adıma mukabil ona bir derece yükseltilir. Ve yine attığı her adıma mukabil bir günâhı bağışlanır. Mescide girdiği zaman dahi kendisini orada namaz hapsettiği müddetçe namazda sayılır. Böylesi namaz kıldığı meclîsde bulunduğu müddetçe melekler kendisine salât eyler ve: (Yâ Rab! Buna rahmet buyur. Yâ. Rab! Bunu mağfiret eyle! Yâ Rab! Burada eziyet vermedikçe, abdestini bozmadıkça bunu tevbesini kabul et!) derler.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazı Cemaatla Kılmanın Ve Namaz Beklemenin Fazileti Bâbı
1539-) Bize Saîd b. Amr El - Eş'asî rivâyet etti. ki): Bize Abser haber verdi. H. Muhammed b. Bekkâr b. Reyyân da rivâyet etti. ki: Bize İsmail b. Zekeriyyâ rivâyet etti. H. İbn'l - Müsennâ da rivâyet etti. ki: Bize İbn Ebî Adiyy, Şu'be'den rivâyet etti. Bunların hepsi Ameş'den buisnâdla bu hadîsin mânâsı gibi rîvâyetde bulunmuşlardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazı Cemaatla Kılmanın Ve Namaz Beklemenin Fazileti Bâbı
1540-) Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Eyyûb-u Sahtiyânî'den, o da İbn Sîrîn'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki sizden biriniz namaz kıldığı yerinde bulunduğu müddetçe, melekler ona salât eyler ve abdestini bozmadığı müddetçe: Yâ Rabbî! mağfiret eylel Yâ Rabbî! Buna rahmet eyle!., derler. Sizden biriniz kendisini namaz hapsettiği müddetçe; namazda sayılır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazı Cemaatla Kılmanın Ve Namaz Beklemenin Fazileti Bâbı
1541-) Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme, Sâbit'den, o da Ebû Râfi'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki ; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): namazgahında namazı beklediği müddetçe namazda olmakda devam eder; melekler de ta oradan gidinceye yahut abdest bozuncaya kadar: Yâ Rabbî! Onu mağfiret eyle! Yâ Rabbî! Ona rahmet eyle!., derler.» buyurmuşlar. diyor ki: Abdestini bozmak ne oluyor? dedim: «Fıslatır yahut zartlatır.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazı Cemaatla Kılmanın Ve Namaz Beklemenin Fazileti Bâbı
1542-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Ebû'z - Zinâd'dan duyduğum, onun da A'rac'dan, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz kendisini namaz hapsettiği ve ailesi nezdine dönmekden kendisini ancak namaz men ettiği müddetçe namazda olmakda devam eder.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazı Cemaatla Kılmanın Ve Namaz Beklemenin Fazileti Bâbı
1543-) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbni Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Muhammed b. Selemete'l Muradı de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb, Yûnus'dan, o da İbn Şihâb'dan, o da İbn Hürmüz'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz namazı bekleyerek oturduğu müddetçe abdestini bozmamak şartı ile namazdadır. Ona melekler duâ eder; Yâ Rabbi! Bunu mağfiret buyur! Yâ Rabbî! Buna rahmet eylel derler.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazı Cemaatla Kılmanın Ve Namaz Beklemenin Fazileti Bâbı
1544-) Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdur-razzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadîs gibi rivâyetde bulundu. hadîsi Buhârî «Namaz» bahsinin bir iki yerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. şerhi «Cemaatla namaz kılmanın fazileti» Bâbında geçmişdir. salâtı: Mü'minler için istiğfarda bulunmakdır. Bazıları buradaki meleklerden murâd Hafaza yahut seyyare melekleridir. Her iki nevi birden kaadedilmiş de olabilir; demişlerdir. Melâike kelimesi harf-i tarif ile kullanılmış bir cem'idir. Harf-i tarif istiğrak yani umûm ifâde eder. ki abdest alarak mescidde namazı bekleyen bir kimse için melekler istiğfarda bulunurlar; onun için, Allâh'dan mağfiret ve rahmet dilerler. Bu iki kelimenin arasındaki fark şudur: Mağfiret, günahları örtbas etmekdir; Rahmet ise kul'a bol bol ihsanda bulunmakdır. Burada: vermedikçe, abdestini bozmadıkça bunun tevbesini kabul et!» ifâdesinden murâd: «Abdestini bozmak suretiyle meleklere eziyet vermedikçe.» demekdir. Yani cümleden mef'ûl hazf edilmişdir. Zîra melekler abdest bozmakdan eziyet duyarlar. Abdest bozmakdan murâd ise hadîsin bir rivâyetinde beyân buyurulduğu vecîhle sesli veya sessiz yellenmekdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazı Cemaatla Kılmanın Ve Namaz Beklemenin Fazileti Bâbı
1545-) Bize Abdullah b. Berrâd El - Eş'ari ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Üsame, Büreyd'den, o da Ebûden, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. Ebû Mûsâ Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; ki namaz hususunda insanların en büyük ecre nail olanı, mescide derece derece en uzak olanlarıdır. Namaz vaktini bekleyip de onu İmâmla kılanın ecri de onu kılarak uyuyan kimsenin ecrinden daha büyüktür.» buyurdular. Küreyb'in rivâyetinde: «O namazı İmâmla birlikde cemâat hâlinde kılarsa.» ibaresi vardır. hadîsi Buhârî «Ezan» bahsinde tahrîc etmişdir. uzakta yaşıyanların daha çok sevap kazanması, uzak mesafeden gelerek meşakkat katlandıkları içindir. İbâdetin en faziletlisi en zahmetli olanıdır. Binaenaleyh meşakkate katlanarak uzak mescide gitmek ve namazı orada kılmak daha sevaplıdır. diyor ki: «Eğer; Sabah namazını bekleyerek İmâmla kılan kimsenin ecrinin onu hemen kılarak yatan kimsenin ecrinden daha fazla olacağı meydanda ve zarurîdir. O halde bunu söylemekden ne fayda hâsıl olur? dersen. de derim ki; Bu cümlenin mânâsı şudur: Namazı vaktin sonuna doğru bekleyerek İmâmla kılanın ecri, onu ihtiyarî vaktinde yalnız basına kılandan daha çokdur, yahut namazı bekleyerek İmâmla kılanın ecri hiç beklemeden İmâmla kılanın ecrinden daha büyükdür. Yani sevabın ziyadeleşmesine mesafe uzaklığı nasü te'sîr ederse, zamanın uzunluğu da öyle te'sîr eder. Çünkü bunların ikisinde de fazla meşakkat vardır.» Bundan anlaşılıyor ki, namazı ihtiyari vaktinden sonraya bırakmak sevap-dan hâli değildir. Nitekim sıcağın şiddetli zamanında öğleyi serinlik zamanına bırakmak, ikindiyi güneşin rengi değişmesine yakın bir zamana, yatasıyı gecenin üçte birine, sabahı iyice ortalık aydınlandığı zamana b:-rakmakda ecir vardır. şerif çok adım atmaya sebep olan uzak mescide gitmenin fazîletine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidlere Doğru Cok Adım Atmanın Fazileti Bâbı
1546-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abser, Süleyman Et-Teymî'den, o da Ebû Osman En - Nehdî'den, o da Übey b. Kâ'b'dan naklen haber verdi. Übey Şöyle dedi: Bir adam vardı ki, mescide ondan daha uzakda bulunan hiç bir kimse bilmem. Bu zât hiç bir (cemâat) namazını kaçırmıyordu. Kendisine şöyle dediler (Yahut ben ona şöyle dedim): Bir eşek satın alsan da karanlıkda ve sıcakta ona bin-sene!.. O zât şu cevâbı verdi: Evimin mescidin yanıbaşında olması beni memnun etmez. Çünkü ben, mescide gidişimin ve evime döndüğüm vakit dönüşümün lehime yazılmasını isterim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) senin için bunların hepsini bir araya topladı.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidlere Doğru Cok Adım Atmanın Fazileti Bâbı
1547-) Bize Muhammed b. Abdilâ'lâ da rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki: Bize Cerîr rivâyet etti. Bunların ikisi de Teymî'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidlere Doğru Cok Adım Atmanın Fazileti Bâbı
1548-) Bize Muhammed b. Ebî Bekir El - Mukaddemi rivâyet etti. ki): Bize Abbâd b. Abbâd rivâyet etti. ki): Bize Âsim, Ebû Osman'dan, o da Übey b. Kâ'b'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Ensâr'dan bir zât vardı ki evi Medînede (mescide) en uzak evdi. Bu zât, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İle birlikde kılınan hiç bir namazı kaçırmazdı. Biz, kendisine acıdık. Ben dedim ki: Yâ Fülân! Sen bir eşek satın alsan da seni sıcakdan ve yerin zehirli haşerâtından korusa ya!., dedim. O zât, şu cevabı verdi: «Beri bak! Vallahi evimin Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evine çadır ipi ile bağlanmış olmasını istemem!» bu sözü bana çok ağır geldi. Nihayet Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek bunu, ona haber verdim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu çağırdı. O zât Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e de ayni şey'i söyledi ve kendisinin izlerinden ecir umduğunu söyledi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: için hakîkaten hesab ettiğin şey var.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidlere Doğru Cok Adım Atmanın Fazileti Bâbı
1549-) Bize Saîd b. Amr El-Eş'asî ile Muhammed b. Ebî Ömer; ikisi birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. H. Saîd b. Ezher EL - Vâsıtî de rivâyet etti. ki: Bize Veki' rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. Bunların hepsi Âsım'dan bu isnâdla, bu hadîsin benzerini rivâyet etmişlerdir. Şiddetli sıcak demekdir. Anlaşılıyor ki, kendisine merkep satın alması tavsiye edilen zât vâsıta ile —ne kadar uzak olursa olsun— mescide gitmenin, yürüyerek gitmek kadar sevap olmıyacağını biliyormuş. Onun için de bu teklifi kabul etmemiş. « 36 » cümlesinin mânâsı, «Bu bana ağır geldi; sözün çirkinliği beni üzdü.» demekdir. Buradaki çirkin söz, o zâtın: «Evimin, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evine çadır ipi ile bağlı olmasını istemem.» demesidir. Dünyâda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e komşu olmak gibi fazilet ve bahtiyarlık yokdur. Ancak o zât bu sözü ile bu mânâyı kasdetmemiş; sevabının çok olması için evinin, mescide uzak olmasını dilemişdir. Onun için de Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine bir şey dememiş; yaptığının doğru olduğunu tasdik için: için hakîkaten hesâb ettiğin şey var.» buyurmuşlardır. İyâz'ın beyânına göre Selefin ulemâsı en uzak câmi'e gidene de aynı sevabın verilip, verilmiyeceği hususunda ihtilâf etmişlerdir.- Hasan-ı Basrî ile diğer bâzı ulemâ bunu kerîh görür; ve:Mahallesinin mescidinden uzağa gidilmez.» derlermiş. Mâlikîler'in mezhebi de budur. b. Mâlik (radıyallahü anh) yeni yapılan mescidleri geçerek, eski mescidlere gidermiş. şerîf, mescide gidişde olduğu gibi, dönüşde de sevap yazılacağına delâlet etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidlere Doğru Cok Adım Atmanın Fazileti Bâbı
1550-) Bize Haccâc b. Şâir rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde rivâyet etti. ki): Bize Zekeriyyâ b. İshâk rivâyet etti. ki); Bize Ebûz-Zebeyr rivâyet etti... ki: Ben, Câbir b. Abdillâh’dan dinledim. Şöyle dedi: Mahallemiz, mescidden uzakdî. Bu sebeple evlerimizi satarak, mescide yaklaşmak istedik. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi bundan nehy ederek: için hakikaten her adımda bir derece vardır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidlere Doğru Cok Adım Atmanın Fazileti Bâbı
1551-) Bize Muhammed b. El - Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdüssamed b. Abdil vâris rivâyet etti. ki: Babamı rivâyet ederken dinledim. ki: Bana Cüreyrî, Ebû Nadra'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: (bir ara) mescidin etrafındaki arsalar hâli kaldı. Bunun üzerine Beni Seleme kabilesi, mescidin yanına taşınmağa niyet ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duydu ve onlara: ki mescidin yakınına taşınmak istiyormuşsunuz.» dedi. Onlar: Evet, Yâ Resûlallah! Buna niyet ettik... dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Benî Seleme! Yurdunuzda kalın ki adımlarınız yazılsın; Yurdunuzda kalın ki adımlarınız yazılsın!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidlere Doğru Cok Adım Atmanın Fazileti Bâbı
1552-) Bize Âsim b. Nadr Et-Teymî rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir rivâyet etti. ki: Kehraes'i, Ebû Nadrâ'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Câbir Şöyle dedi: «Benû Selime (kabilesi) mescidin yakınına göçmek istediler. Oralardaki arsalar da boştu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu haber alarak: Benî Seleme! Yurdunuzda oturun ki izleriniz yazılsın!» buyurdu. . Bunun üzerine onlar: «Artık yerlerimizden göçmüş olsak sevinmezdik...» dediler. Selime, Ensâr'dan bir kabiledir. Araplarda bunlardan başka Benû Selime yokdur. Oturdukları yer mescide takriben bir mil uzakmış. Bu. sebeple mescidin yanına taşınmak istemişlerde de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buna razı olmamış. Çünkü Benû Selime yaşadıkları semtin âdeta bekçisi mesabesinde imişler. Onlar, oradan kalkarlarsa Medine'nin o semti muhâfızsız kalacakmış. Onun için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerini mescide gelmek için çok yürüyerek kazanacakları sevaba teşvik etmişdir. yazılmadan murâd, sevaplarının amel defterlerine yazılmağıdır. Bundan Benû Selime'nin sâlihler meyânına yazılmaları da kasdedilmiş olabilir. Onların sulehâ'nın arasına yazılması, başkalarının da cemaata devamına sebep olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şeriflerinde: kim iyi bir çığır açarsa, onun mükâfatı da o yolda gidenlerin mükâfâatı da kendinin olur.» buyurmuşdur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidlere Doğru Cok Adım Atmanın Fazileti Bâbı
1553-) Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Zekeriyyâ b. Adiy haber verdi. ki: Bize Ubeydullah (yani İbn Amr) Zeyd b. Ebî Üneyse'den, o da Adiy b. Sâbit'den, o da Ebû Hâzim-i Eşcaî’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim evinde temizlenir de sonra Allâh'ın evlerinden birine; Allah'ın farzlarından birini edâ ermek için giderse adımlarının birisi bir günâh yokeder; öteki de bir derece yükseltir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namaza Gitmekle Günahların Yokedilmesi Ve Derecelerin Yükseltilmesi Bâbı
1554-) Bize Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. dedi ki: Bize Bekr (yani İbn Mudar) rivâyet etti. Bunların ikisi de İbn'l - Hâd'dan, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Selemete'bnî Abdirrahmân'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu... demiş. Bekr'in hadisinde ise Ebû Hüreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiş (denilmişdir.) Efendimiz: bakalım birinizin kapısının önünden bir nehir aksa, günde bes defa o nehirde yıkansa (vücûdunun) kirinden bir şey kalır mı?»buyurmuşlar. Ashâb): Hayır, Onun kirinden hiç birşey kalmaz! demişler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): beş vakit namazın misâli budur. Onlarla Allah günahları yok eder.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namaza Gitmekle Günahların Yokedilmesi Ve Derecelerin Yükseltilmesi Bâbı
1555-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe île Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Ebû Süfyân'dan, o da Câbir (yani İbn Abdillâh)'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem): vakit namazın misâli, birinizin kapısı önünden gürülgürül akan ve içinde her gün beş defa yıkandığı bir nehir gibidir.» buyurdular. ki: Hasen: Bu kir nâmına ne bırakır? dedi. Ebû Hüreyre'den rivâyet olunan ikinci hadîsi Buhârî «Mevâkîtü's - Salât» bahsinde; Ti rraizî «Emsal» de; Nesâî de «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Ebû Hüreyre hadîsinde, gerekse ondan sonraki Câbir hadîsinde namazlar temsîl sureti ile anlatılmışdır. - Arabî diyor ki: «Bu temsilin vechi şudur: İnsan hissî olan pisliklerle kirlenir ve gerek bedeni, gerekse elbisesi pislenir de, onu bol su ile nasıl yıkarsa beş vakit namaz da öyledir. Bunlar kul'u, günah, kirlerinden temizler. O derece ki yok etmedik, keffâret olmadık hiç bir günah bırakmazlar.» rivâyetler mutlak oldukları için küçük ve büyük bütün günahlara şâmil gibi görünür. Çünkü «Hatâya» lâfzı küçük günahlara olduğu gibi büyük günahlara da itlak olunur. Ancak İmâm Müslim'iri, Hazret-i Ebû Hüreyre'den merfu olarak rivâyet ettiği bir hadîs buradaki günahlardan yalnız küçüklerinin kasdedildiğini beyân etmişdir. Mezkûr hadîsde: vakit namaz, büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe kendi aralarındaki günahlara keffârefdir.» denilmektedir. Battal, Bâbımız hadîslerinden hassaten küçük günahlar kasdedildîği anlaşıldığını söylüyor. Çünkü Resul-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) günahları kire benzetmişdir. Hâlbuki kir, ondan daha büyük yara ve berelere nisbetle küçükdür. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Küçük günahların keffâreti, büyük günahlardan korunmak olduğu nass-ı Kur'ân ile sâbitdir. O hâlde beş vakit namaz neye keffâret olacakdır? Büyük günahlardan kaçınmak ancak beş vakit namazı kılmakla tamam olur. Beş vakit namazını kılmayan bir insan büyük günahlardan sakınmış olmaz. Zîra namazı terk etmek büyük günahlardandır. Binaenaleyh büyük günahların, küçüklerine keffâret olabilmesi beş vakit namazı kılmaya bağlıdır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namaza Gitmekle Günahların Yokedilmesi Ve Derecelerin Yükseltilmesi Bâbı