Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
1836-)
Bana, Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bekr rivâyet etti. ki): Bize, İbn Cüreyc haber verdi ki): Bana Atâ', İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. ki: gece teyzem Meymûne'nîn yanında kaldım, derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin nafile namaz kılmağa kalktı. Ve sı tulumuna giderek abdest aldı ve namaza durdu. Onun böyle yaptığını gö rünce, ben de kalktım ve tulumdan abdest aldım. Sonra onun sol tarafım durdum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasından, benim elimder tutarak benî öylece arkasından sağ tarafına döndürdü.» diyor ki): Ben: «Bu nafile namazdamı oldu?» dedim: Evet; cevâbını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1837-)
Bana, Hârûn b. Abdillâh ile Muhammed b. Bâfî' rivâye: ettiler. Dediler ki: Bize, Vehb b. Cerîr rivâyet etti. ki): Bana, ba banı haber verdi. ki: Kays b. Sa'd'i, Atâ'dan, o da İbn Abbâs'dai naklen rivâyet ederken dinledim. İbn Abbâs şöyle dedi: «Abbâs, bem Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gönderdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), teyzem Meymûne'nin evinde İdi. O gece oranla beraber kaldım. Geceleyin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza kalktı, ben de (kalkarak) sol tarafına durdum. O, beni arkasından yakalayarak sağ tarafına durdurdu.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1838-)
Bize, İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize, babam rivâyet etti, ki): Bize, Abdülmelik, Atâ'dan, o da. İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs, İbn Cüreyc ve Ka'b. Sa'd rivâyetlerinde olduğu gibi: «Ben, teyzem Meymûne'nin yanında geceledim...» demiş. ki İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)'dan muhtelif yollarla rivâyet edilen bu hadîs, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazını ve bu namazı kaç rekat kıldığını, namaz esnasında okuduğu duaları bildirmektedir. Müslim'in Vâsi' b. Abdil'a'lâ tarîki ile rivâyet ettiği (191 numaralı) hadîs, diğer rivâyetlere muhalif düşmüşdür. Çünkü bu rivâyette hem rek'ât adedi altı olarak gösterilmiş hem de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı ikişer rek'ât namaz kıldıkça uyuduğu bildirilmişdir. Hâlbuki diğe rivâyetlerde namaz arasında uykudan bahsedilmediği gibi; gece namazının rek'ât sayısı da onüç olarak tesbit edilmişdir. İyâz diyor ki: «Husayn b. Abdirrahmân'in, Habib b. Ebî Sabit'den rivâyeti, Dârakutnî'nin Müslim'e karşı itiraz ve istidrâk yaptığı husûsâtdan biridir. Çünkü bu rivâyet muzrarib, râvileri de muhtelifdir. Dârakutnî hadîsin Habîb’den yedi şekilde rivâyet edildiğini, Habîb'in bu hadîsde Cumhûr'a muhâlefe ettiğini söylemişdir.» Fakat Nevevî bu itirazın İmâm Müslim'e karşı vârid olamayacağını çünkü Müslim'in mezkûr rivâyeti müstakillen değil mutâbaat için zikrettiğini, mutataatda ise asıl hadîslerde caiz görülmeyen bâzı husûsâtın kabul edildiğini söylemişdir. Kâdî İyâz: «İhtimâl ki İbn Abbâs (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazına başlarken kıldığı hafif iki rek'ât namazı saymamışdır. Onun için de uzun iki rek'ât namaz kıldığından bahsetmişdir. Bu gösteriyor ki evvelâ iki rek'ât hafif namazı kılmış, sonra iki rek'ât uzun. sonra da hadîsde zikri geçen altı rek'âtı kılmış; en sonunda da üç rek'âtla vitir yapmışdır. Bu suretle kılınan namazların mecmû'u, sair rivâyetlerde olduğu gibi yine onüç rek'ât eder.» demişdir. Aliyyı cöre İbn Abbâs (radıyallahü anh) bilmediği için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sol tarafına durmuştur. Çünkü yaşı küçüktü. Kendisi hicretten üç sene evvel doğmuştu. Mâmâfîh sağ tarafına darmanın hılâf-ı edep olduğunu zannetmiş olması da mümkündir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1839-)
Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize, Gunder, Şu'be'den rivâyet etti. H. İbn'l - Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize, Şu’be, Ebû Cem-re'den rivâyet etti. ki: Ben, İbn Abbâs'ı: (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin onüç rek'ât namaz kılardı.» ilerken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1840-)
Bize, Kuteybetü'bnü Saîd, Mâlik b. Enes'den, o da Abdullah b. Ebî Bekr'den, o da babasından, o da Abdullah b. Kays b. Mahn rame'den naklen rivâyet etti. Abdullah da Zeydü'bnü Hâlid-i Cühenî'den naklen haber vermiş İd, Zeyd Şöyle dedi: gece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazını mutlaka ta'kîp edeceğim! dedim. Bunu müteakib Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) haf ifiki rek'ât namaz kıldı. Sonra iki rek'ât uzun, uzun (ama çok) uzun iki rek'ât namaz kıldı. Sonra iki rek'ât daha kıldı. Bunlar önceki rek'âtlardan daha kısaydılar. Sonra iki rek'ât daha kıldı; bunlar da öncekilerden kısaydılar. Sonra iki rek'ât daha kıldı; bunlar da öncekilerden kısaydılar. Sonra iki rek'ât daha kıldı; bunlar dahi kendilerinden öncekilerden kısa idiler. Sonra vitr yaptı. İşte bu namazlar (in mecmuu) onüç rek'âtdır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1841-)
Bana, Haccâc b. Şâir rivâyet etti. ki): Bana Muhammed b. Ca'fer El-Medâinî Ebü Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Verkaa', Mu hammed b. Münkedir'den, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Bir seferde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber idim, giderken bir su yoluna vardık, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sulamiyacakmısın Yâ Câbir?» dedi. Ben: Hay hay! cevâbını verdim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) indi. Ben de deveyi suya sürdüm. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hacete gitti. Ben, kendisine abdesf suyu koydum. Az sonra geldi ve abdest aldı. Sonra kalktı ve bir elbisenin iki tarafını omuzlarına atarak namaza durdu. Ben de arkasına durdum. Fakat o, benim kulağımdan tutarak beni sağ tarafına geçirdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1842-)
Bize, Yahya b. Yahya ile Ebû B©kr b. Ebî Şeybe hep birden Hüşeym'den rivâyet ettiler. Ebû Bekr dedi ki: Bize, Hüşeym rivâyet etti. ki): Bize, Ebû Hurre, Hasen'den, o da Sa'd b. Hişâm'dan, o da Âişe'den naklen haber verdi ki, Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin namaz kılmak için kalktımı evvelâ namazına hafif iki rek'âtla başlardı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1843-)
Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize, Ebû Üsâme, Hişâm'dan, o da Muhammed'den, o da Ebû Hüreyre'den, 6 da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki, şöyle buyurmuşlar: geceleyin kalktığı zaman namazına hafif iki rekrâtla başlayıversin!» hadîsler dahi Resûlülah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazlarım onüç rek'ât olarak kıldığım, gece namazına hafif iki rek'âtla başladığını bildirmektedirler. Hâlid-i Cühenî'nin: «Bu akşam mutlaka Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazını gözetleyip takip edeceğim..» demesi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kalktığını anladıktan sonraya hamiedilmişdir. Çünkü uykudan kalkmazdan önce onun hâlini tecessüs etmesi memnudur. Fakat namaza kalkmasını beklemek ve ondan sonraki hâlini İzlemek memnu değil; makbuldür. Ve keza şeriat: Suya götüren yoldur. Resûlüllah'ın suâli: «Deveni sulamıyacakmısm?» yahut: su içmiyecekmisin?» mânâlarına gelir. Hazret-i Âişe'nin: (sallallahü aleyhi ve sellem) , geceleyin namaz kılmağa kalktırın, namazına hafif iki rek'âtla başlardı.» sözü ile ondan sonra gelen Ebû Hüreyre hadîsindeki hafif iki rek'ât namaz kılma emri, bu namazın müstehab olduğuna delildirler. Çünkü vvelâ hafifçe kılman bu iki rek'ât, ondan sonraki uzun rek'âtlara neşât açar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1844-)
Bize, Kutebetü'bnü Saîd, Mâlik b. Ens'den, o da Ebû'z -Zühyer'den, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gece yarısı namaza kalktımı. Hamd sana mahsûsdur. Göklerle yerin nûr'u sensin, Hamd da sana mahsûsdur. Göklerle yerin ve onlardakilerin Rabbî sensin, hak sensin, senin va'din hak'dır. SÖzün hak'dır. Sana kavuşmak hakdır. Cennet hakdır. Cehennem hakdır. Kıyâmet hakdır. Yâ Rabbî! Ben ancak sana teslim oldum; ancak sana îmân ettim; ancak sana tevekkül eyledim ve yalnız sana rücû' ettim. Ben hasınıma karşı ancak senin (burhanın) ile muhasama ettim ve düşmanınla aramızda ancak senin hakemliğine müracaat ettim Binâenaleyh benim gerek evvelce gerekse sonradan işlediğim günahlarımla gizli ve aşikâr yaptıklarımı hep bana bağışla! Benim ilâhım sensin, senden başka hiç bir ilâh yokdur!» diye duâ ederdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1845-)
Bize, Amru'n - Nâkıd ile İbn Nümeyr ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Süfyân rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki: Bize, Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize, İbn Cüreyc haber verdi. Bunların ikisi de Süleymân-ı Ahvel'den, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ettiler. Cüreyc hadîsinin lâfzı Mâlik hadîsi ile birdir. Yalnız iki kelimede ihtilâf etmişlerdir. İbn Cüreyc «Kayyâm» yerine «Kayyım» demiş. Bir de «Esrartü» cümlesini «Mâ Esrartü» şeklinde rivâyet etmişdir. Uyeyne hadîsine gelince: onda bâzı ziyâdeler vardır. Hem o bir kaç kelimede Mâlik ile İbn Cüreyc hadîslerine muhâlifdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1846-)
Bize, Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize, Mehdî (yani İbn Meymûn) rivâyet etti. ki): Bize, Imrânü'l-Kasîr, Kays b. Sa'd'dan, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsi rivâyet etti. Lâfzı yukarkilerin lâfızlarına yakındır. hadîsi Buhârî «Kitâbü't - Teheccüd», «Kitâbü'd-Deavât» ve «Kitâbü't-Tevhîd» de; Nesâî «Kitâbü's-Salât» ve «Kitâbü'n-Nüûd» da; İbn Mâce dahi «Kitâbü's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. zahirinden anlaşıldığına göre Fahr-i Âlem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, bu duayı namaza kalktığı vakit okurmuş. yerin nûr'u sensin!...» cümlesinin mânâsı: «Onları nûrlandıran yani göklerle yerin nûr'unu halk eden sensin.» demekdir. Ubeyd'e göre mânâ: Yer ve gök ehli senin nûr'unla hidâyet bulur; demekdir. (319-388), Teâlâ Hazretlerinin nur ismini tefsir ederken: «Bu kelimenin mânâsı: Görmeyen, onun nûr'u ile görür; yolunu sapıtan, onun hidâyeti ile yol bulur; demekdir. Allah, semâvâtm nûr'udur: Tâbiri de bundan alınmadır. Yani göklerle yerin nûr'u da Allah'dandir; demekdir. Bu kelimenin nûr sahibi mânâsına gelmesi de muhtemeldir. Yalnız nûr Allah'ın zâtına sıfat olamaz. O, fiil sıfatıdır.» demişdir. takım ulemâya göre «Göklerle yerin nuru...» cümlesinden mu-râd: onların güneşini, ay'mı ve yıldızlarını tedbîr edendir. kayyâm ve kayyûm kelimeleri, bir mânâya kullanılırlar. Bundan murâd mahlûkaatmı daimî sûretde tedbîr eyleyen, onlara kıvamını bulduran şey'i veren yahut kendi kendine kâim olup başkasını da ikaame eden, daha doğrusu varlığı kendinden olup, başkasını vâr edendir. «Kayyâm, mubaleğalı ism-i faildir; mahlûkaatm muhtaç olduğu her şey'i hazırlayan mânâsına gelir.» demişlerdir. takımları da kayyim'in yaradan ve tutan, mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Bunlara göre göklerle yerin kayyimi, onların yaradanı demekdir. beyânına göre Rabb’ın lûgatda üç mânâsı vardır. İtaat edilen ulu; b) Islah eden; c) Sahip ve Mâlik. «Eğer Rabb kelimesi itaat edilen büyük mânâsına gelirse, merbûbun yani o Rabb'a itaat edenin akıllılardan olması şarttır.» derler. Hattâbî: «Seyyidü'l- Cibâl denilemez.» sözü ile buna işaret etmişdir. Fakat Kâdi İyâz buna itiraz etmiş ve: «Bu şart, fâsiddir. Bilâkis her şey Allahü teâlâ'ya mutî'dir...» demişdir. ulemânın beyânına göre Allahü teâlâ’nın isimlerinden biri olan Hakk'ın mânâsı, mevcudiyeti muhakkak; demekdir. Vücûdu tehakkuk eden her şey Hak'dır. kelimesi dahi Hak'dan alınmışdır. Ve: hiç şüphesiz olacak; mânâsına gelir. Bu fadîsdeki Hak'ların hepsi bu mânâyadır. Yani: «Senin va'din, sözün, sana kavuşmak, cennet, cehennem ve kıyâmet mutlaka tehakkuk edecekdir; bunların olacağında asla şüphe yokdur» demekdir. bunu: «Senin haberin hak ve doğrudur.» mânâsına almış, bir takımları: «Hak'dan murâd, hak sahibi demekdir.» mutâleasında bulunmuşlardır. murâd, onu yerine getirendir.» diyenler de vardır. «Sana kavuşmak hakdır.» cümlesinden murâd, öldükden sonra diril-mekdir. Rabb! Sana teslim oldum...» cümlesinden murâd, emir ve nehiylerine râm oldum; ne buyurursan onu yapmağa hazırım; demekdir. sana rücû ettim»: Sana itaat ettim, senin ibâdetine yöneldim; demekdir. Bazıları bundan murâd, Her tedbirimde sana rücû ettim yani umurumu sana havale ettim; demekdir... derler. muhâsama ettim» bana verdiğin kuvvet ve delillerle, sana küfür edenlere karşı muhâsama ettim ve onları hüccetle, kılınçla mağlûp ettim; demekdir. aramızdaki muhâsamada senin hakemliğine müracaat ettim»: Yani hakkı inkâr edenlere karşı yalnız senî hakem tanıdım; Küffâr'ın yaptıkları gibi putları, kâhinleri, ateşi, şeytanı vb. yi değil, ben ancak senin hükmüne razı olurum; senden başka hiç bir kimsenin hükmüne i'timâd edemem; demekdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin bütün mütesavver günahları affedilmiş olduğu hâlde bu hadîsin sonunda yine: benim gelmiş geçmiş bütün günahlarımı affet...» demesi, iki vecihden dolayıdır. Bunlardan biri tevazu göstermek ve Allahü teâlâ'ya ta'zîmde bulunmak içindir. Diğeri duâ hususunda kendisine tabî olmaları için ümmetine tâ'lİmdir. beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında gufran, geçmiş ve gelecek bütün fiillerine şâmildir. ve aşikâr bütün yaptıklarımı affet.» cümlesinden murâd, gönülden geçen ve dilin söylediği şeyler olabilir. «Bu hadîs cevâmiû'l-Kelim'dendir.» demişdir. (Cevâmiû'l - Kelim: Az sözle çok mânâ ifâde eden hadîslerdir. Bir hadîsde beyân edildiği vecihle bu şekilde ifâde yalnız Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize verilen hasâistandır.)
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1847-)
Bize, Muhammedü'bnü'l-Müsenna ile Muhammed b. Hatim, Abd b. Humeyd ve Ebî Ma'ni'r-Rakaaşî rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Ömer b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize, îkrimetü'bnü Ammâr rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ebî Kesîr rivâyet etti. ki): Bana Ebû Selemete'bnü Abrîirrahmân İbn Avf rivâyet etti. ki: Ümmü’l-Mü'minîn Âişe'ye sordum: Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin kalktığı vakit namazına ne ile başlardı? dedim. Âişe: Geceleyin kalktığı vakit namazına: «Allah'ım! Ey Cebrail, Mîkâîl ve İsrafil'in Rabbi! Gökler'le yerin yaradam; hâzırı ve gâîbi bilen Allah'ım! Kullarının ihtilâf ettikleri şeylerde, onların aralarında ancak sen hükmedersin. İhtilâf edilen hakka izninle beni hidâyet eyle! Çünkü dilediğini doğru yola ancak sen hidâyet eylersin!» duası ile başlardı... dedi. Kur'ân-ı Kerîm'de gerekse Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetinde tekarrur etmişdir ki, Allahü teâlâ hazretleri mah-lûkaatmın şân ve mertebesine izafe edilerek anılır. Küçük ve hakir olanlara izafe edilmez. Meselâ göklerle yerin Rabbi, Arş-ı Âlâ'nın Rabbi, Me-lâike ile rûh'un Rabbi, maşrikle mağrib'in Rabbi, insanların Rabbi, insanların Mâlik'i, insanların ilâhı, âlemlerin Rabbi, Peygamberlerin Rabbi, göklerle yerin hâliki, göklerle yerin fâtırı ilâh... denilir. Bütün bunlar Allah Zülcelâl'i azamet, kudret ve mülk delilleri ile tevsîf demekdir. Onun için küçük ve hakîr olan şeylerde kullanılmamışdır. Meselâ: Haşerâtın Rabbi, maymun ve hınzır'ların hâlik'i denilmez. Bunlar şâir mahlûkatın umûmunda dâhil olmak üzere ifâde edilirler. Meselâ bütün mahlûkatın Rabbi, Her şey'in hâlik'ı denilir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in duasında: (Cebrail, Mîkâîl ve İsrafil'in Rabbi! Göklerle yerin yaradanı olan Allah'ım.) diyerek bütün mahlûkaat arasından yalnız bunları zikretmesinin vechi budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1848-)
Bize, Muhammed b. Ebî Bekr El-Mukaddemi rivâyet etti. ki): Bize, Yûsufu'l-Mâcişûn rivâyet etti. ki): Bana, babam, Abdurrahmân El-A'rac'dan o da Ubeydullah b. Ebî Râfi'den, o da Alîyü'bnü Ebî Tâlib'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki, namaza kalktığı vakit: hak dîne meylederek, göklerle yeri yaradana çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Şüphesiz ki benim namazım, ibâdetlerim, hayâtım ve memâtım âlemlerin rabbi olan Allaha âiddir. Onun hiç bir şeriki yoktur. Ben, bununla emrolundum; ve ben müslümanlardanım. Allah'ım melik ancak sensin! senden başka hiç bir ilâh yokdur. Sen, benim Rabbimsin. Ben de senin kulun!... Nefsime zulmettim. Günâhımı da îtirâf eyledim. Binâenaleyh bütün günahlarımı bana bağışla! Çünkü günahları senden başka affedecek yokdur. Beni ahlâkın en güzeline hidâyet buyur! Onun en güzeline senden başka hidâyet eyleyecek yokdur. Kötü ahlâkı benden def eyle! Onu senden başka benden def edecek yokdur. Senin emrine tekrar tekrar icabet eder; dînine tekrar tekrar tâbi' olurum! hayırlar senin yed-i kudretindedir. Şerr sana âid değildir. Varlığım seninledir; sonu da sana müntehidir. Mübareksin, yücesin senden mağfiret diler; sana tevbe eylerim!» duasını okur, rüku'a vardığında: ancak sana rükû’ ettim; sana îmân eyledim; ve ancak sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirim hep sana itaat etmektedir.» der, başını rükû'dan kaldırdıkda: Ey Rabbimiz! Gökler dolusu, yer dolusu, göklerle yer arası dolusun, onlardan maâdâ dilediğin her şey dolusu hamd ancak sana mah-sûsdur.» duasını okur. Secde ettiği zaman: ancak sana secde ettim ve yalnız sana îmân eyledim; sana teslim oldum. Yüzüm, kendisini yaratıp şekillendiren, gözünü ve kulağını yaradan Allahına secde etti. Halikların en güzeli olan Allah pek yücedir.» dermiş. Sonra teşehhüdle selâm arasında en son sözü şu olurmuş: Evvel ve âhir, gîzli ve aşikâr işlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün israflarımı ve senin benden daha iyi bildiğin kusurlarımı bana bağışla! İlerleten ancak sen! gerileten de ancak sensin! Senden başka hiç bir ilâh yokdur!»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1849-)
Bize, bu hadîsi Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdi rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize, Ebû'n-Nadr haber verdi. Bu râvîlerin ikisi de demişler ki: Bize, Abdülâzîz b. Abdillâh b. Ebî Seleme, amcası Mâcişûn b. Ebî Seleme'den, o da A'rac'dan bu isrâdla rivâyet etti. Ve şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza başlarken tekbir alır; sonra: çevirdim.» ve: «Ben, müslümanların birincisiyim.» derdi. Başını rükû'dan kaldırdımı: hamd edenin hamd'ını kabûf eder. Ey Rabbimiz! Hamd de sana mahsûsdur!» derdi. (Secde hâlinde): şekil vererek onu güzel bir sûretde yaradan.» der; selâm verirken de: Önceden yaptığım günahları bana bağışla!...» derdi, diyerek hadisi sonuna kadar rivâyet etti. Yalnız: «Teşehhüdle selâm arasında.» tâbirini söylemedi. hak dîne meylederek göklerle yeri yaradana çevirdim...» cümlesinden murâd: ibâdet ile göklerle yeri yokdan var eden Allahi kasdettim...» demekdir. Ekseri ulemâya göre hak dîne yani islâm'a meyleden, demekdir. Zâten hanf veya hanef meyletmek, bükülmek mânâsına gelir. Ve karineye göre hayırda da, serde de kullanılır. «Buradaki hanîf den murâd, doğru; demekdir.» mutâleasın-da bulunmuşlardır. Ezherî ile diğer bir takım ulemânın kavilleri budur. Ebû Ubeyd'e göre ise araplarca hanîf in mânâsı, îbrâhîm (aleyhisselâm) dîninde olan kimse; demekdir. müşriklerden değilim.» cümlesi, hanîfin mânâsını beyândır. Putperest, mecûsî, mürted, zındık, yahudî ve hıristiyan bütün kâfirlere müşrik denilir. İbâdet demekdir. rivâyetine göre «Âlemlerin Rabbi.. » terkibindeki «Rabb» kelimesinin dört mânâsı vardır. Bunların üçünü az yukarıda görmüşdük; dördüncüsü, mürebbîdir. Çünkü Teâlâ Hazretleri mahîûkatmı terbiye eder. Bu sıfat Allah'ın fiil sifatlarındandır. Başına harf-i tarif gelir de «Er-Rabb» denilirse, kelime yalnız Allahü teâlâ hâlîfemda kullanılır. Harf-i tarif kaldırılırsa Allah'dan başkası hakkında da kullanılabilir. Meselâ: Rabbu'd-Dâr» derler ki, mal sahibi, ev sahibi mânâlarına gelir. Âlemler, demekdir. Âlemin mânâsı hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Kelâm ulemâsı ile müfessirlerden bâzılarına göre âlem, bütün mahlûkaat, demekdir. «Âlem'den murâd, melekler, cinler ve insanlardır,.» demişlerdir. Ebû Ubeyde ile Ferrâ' bunlara şeytanları da katmışlardır. Hüseyin b. Fadl ile Ebû Muâz-ı Nahvî'ye göre, âlemden murâd, yalnız insanlardır. takımları, âlemin dünyâ ve dünyâda bulunan şeyler, mânâsına geldiğini ileri sürmüşlerdir. Bu takdire göre «Rabbü'l-Âlemîn» terkibinin mânâsı, dünyâların râbbi, demek olur ki, dünyâmız gibi canlılar besleyen daha bir çok dünyâların mevcudiyetine işaret sayılır. kelimesinin iştikaakı hususunda da ihtilâf vardır. Bâzılarına göre bu kelime âlâmetden alınmışdır. Çünkü her mahlûk, Allah'ın varlığına bir alâmetdir. takımları ilimden müştak olduğunu söylerler. Bu takdire göre âlem, yalnız akıl sahiplerine mahsûs olur. Her şey'e kaadir olan, hakîkî Mâlik; demekdir. Cenâb-ı Hak bütün mahlûkaatının hakîkî Mâlikîdir. zulm ettim...» cümlesinden murâd; kusurunu îtirâfdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nezâketen evvelâ kusurunu itiraf etmiş; sonra Allah'dan. mağfiret dilemişdir. Netekim vaktiyle Hazret-i Âdem ile Havvâ (aleyhisselâm) da böyle yapmış: Rabbimiz! Biz, nefislerimize zulm ettik, eğer bizi affetmez ve bize acımazsan biz mutlaka ziyânkârlardan oluruz!» demişlerdi. Ben tekrar tekrar senin tââtın üzreyim; «Sa'deyk» dahi senin emrine tekrar tekrar yardım eder; dînine tekrar tekrar tâbi olurum! demekdir. hayırlar senin yedi kudretindedir...» cümlesi hakkında Hattâ bî ve başkaları şunları söylemişdir: «Burada Allahü teâlâ'yı, medh-u senada bulunurken edep ve nezâkete irşâd vardır. Allahü teâlâ'ya iyilikler izafe edilmeli, nezâketen kötülükler ona nisbet olunmamalıdır. sana âid değildir.» cümlesi te'vîli icâb eden bir sözdür. Çünkü Ehl-i Hakkın mezhebine göre, hayır olsun şerr olsun bütün hâdisâtı Allahü teâlâ halk etmişdir. Hâl böyle olunca «Şerr sana âid değildir.» cümlesini te'vîl vacip olur. beyânına göre, bu husûsda beş kavil vardır:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Ve Kıyamında Dua Bâbı
1850-)
Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize, Abdullah b. Nümeyr ile Ebû Muâviye rivâyet ettiler. H. Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim hep birden Cerîr'den ve bu râvîlerin hepsi birden A'meş'den naklen rivâyet ettiler. H, İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize, babam rivâyet etti. ki): Bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den, o da Müs-tevrid b. Ahnef'den, o da Saletü'bnü Züfer'den, o da Huzeyfe’den naklen rivâyet etti. Huzeyfe şöyle dedi: gece Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bîrlikde namaz kıldım. Bakara sûresine başladı, ben (içimden) yüz âyeti tamamlayınca rükû' eder; dedim. Sonra devam etti. Ben (içimden) bütün sûreyi bir rek'ât-dâ okuyacak; dedim. O yine devam etti. Ben bu sûre İle rükû'a varır; dedim. Sonra nisa' sûresine başladı. Onu da okudu. Sonra Âl-i Imrân sûresine balşadı; onu da okudu. Ağır ağır okuyor, içinde tesbîh bulunan bir âyete gelince tesbîh ediyor; istek âyetine gelince İstiyor; teavvüz âyetine gelince (Allah'a) sığınıyordu. Sonra rükû'a gitti ve «Büyük Allah'ımı tenzih ederim.» demeye başladı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rukû'u dahi kıyamı kadardı. Sonra: kendisine hamd edenin hamdini işidir.» dedi. Sonra rukû'tma yakın uzun bir müddet ayakta durdu. Sonra secde etti. Ve: Allahımı tesbîh eylerim.» dedi. Sücûdu dahi kıyamına yakındı. der ki: «Cerîr'in hadîsinde: (Allah kendisine hamd edenin hamdini kabul eder. Ey Rabbimiz! Hamd sana mahsûsdur.. dedi) ziyâdesi vardır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Kıraati Uzatmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1851-)
Bize, Osman b. Ebî Şey be ile İshâk b. İbrâhîm ikisi birden Cerîr'den rivâyet ettiler. Osman dedi ki: Bize, Cerîr, A'meş'den, o da Ebû Vâil'den naklen rivâyet etti. Ebû Vâil Şöyle dedi: Abdullah dedi ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde namaz kıldım. Kı-râatı o kadar uzattı ki, ben bir edepsizlik yapmayı düşündüm. Ona ne yapmak istedin? dediler. Oturup onu (yalnız) bırakmayı düşündüm, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Kıraati Uzatmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1852-)
Bize, İsmaîl b. Halil ile Süveyd b. Saîd, Alîyü'bnü Müshir’den, o da A'meş'den bu isnâdla, bu hadîsin mislini rivâyet ettiler. içimden bütün sûreyi bir rek'âtda okuyacak dedim...» cümlesindeki rek'âtdan murâd, namazdır. Hazret-i Huzeyfe'nin içinden geçen de bu sûre ile iki rek'âtlık bir namazı kılmasıdır. Yani o uzun sûreyi iki rek'âta böleceğini sanmışdır. bu te'vîli zarurî görüyor. Cümlenin bundan sonraki kısmının ancak bu suretle düzeleceğini söylüyor. devam etti.» cümlesinden murâd sûrenin ekserisini okumasıdir. Hattâ kendisinde Sûre-i Bakara'yi ilk rek'âtda okuyacak zannı hâsıl olmuşdur. Fakat Resûl-i Zîşân (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz Bakara sûresini bitirince rükû' etmemiş; arkasından Sûre-i Nisa'yi, onun arkasından sûre-i Âl-i Imrân'i oku-muşdur. îyâz (476-544): «Bu hadîsde (Sûrelerin tertibi, müslümanların içtihadı ile olmuşdur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den değildir. O, bu işi vefatından sonra ümmetine birakmışdır.) diyenlere delîl vardır. İmâm Mâlik’le cumhûr-u ulemânın kavli de budur. Kâdî Ebû Bekr-i Bâkıllânî dahi bu kavli ihtiyar etmişdir...» diyor. îyâz bu babda sözü hayli uzatmış; ve sûrelerin tertibi ümmetin içtihadı ile yapıldığını fakat her sûredeki âyetlerin tertibi Allah tarafından bu gün görüldüğü şekilde tevkîfî olduğunu söylemiş, bu husûsda ulemâ arasında hîlâf bulunmadığını; ümmetin bu mes'eleyi Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem)'den. böylece naklettiğini hildirmişdir. Kâdî'nin beyânına göre: «sûrelerin tertibi, tevkifidir. Onların yerlerini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmişdir. Netekim Hazret-i Osman'in yazdırdığı mushaflarda da bu tertibe riâyet edilmişdir...» diyenler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buradaki namazında evvelâ Nisa' sonra Âl-i Imrân sûresini okumasını tertip bildirilmezden önce olmuşdur; diye te'vil ederler. Zâten Hazret-i Ubeyy'in mushafinda bu iki sûre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in okuduğu şekilde tertîb edilmişdir. Vâil hadîsini Buhârî «Kîtâbu't-Teheccüd» de; Tirmizî «Kitâbü's-Şemâil» de; İbn Mâce dahi «Kitâbu's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. oturarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i yalnız başına ayakta bırakmak isteyen Abdullah, Hazret-i İbn Mes'ûd'-dur. namazı ayakta durmaya kudreti varken oturarak kılmak caiz olduğu hâlde Hazret-i Abdullah b. Mes'ûd'un buna edepsizlik demesi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) muhalefet etmiş olacağındandır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazında Kıraati Uzatmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1853-)
Bize, Osman b. Ebî Şeybe ile Ishâk rivâyet ettiler. Osman dedi ki: Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Abdullah’dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında, bir gece tâ sabaha kadar uyuyan bir adamın lâfı edildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): öyle bir adamdır ki, şeytan onun kulaklarına.» yahut: «Kulağına bevl etmiştir,» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Teheccüd», «Kitâbü Bed-i’l-Halk» ve «Sifatü İblis» de; Mesâi ile İbn Mâce dahi «Namaz» bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. rivâyetinde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında bir adamın lâfı edildi de: O sabaha kadar uyur; namaza kalkmadan sabahlar: dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kulağına şeytan bevl etmiş.) buyurdular.» denilmektedir. zahirine bakılırsa, o kimsenin kalkmadığı namazdan murâd, farz namazdır. Bâbımızın rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'m, kulaklarına mı yoksa kulağına mı dediğinde râvî şekketmişdir kulağa bevletmesinden ne kasdedildiği ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bâzılarına göre, bu sözden hakikat mânâsı kasdedilmişdir. «Bu sözün hakîkatma bir manî' yokdur. Çünkü hakikatini kasdetmek müstahîl değildir. Şeytanın yiyip içtiği ve evlendiği sabit olmuşdur. Binâenaleyh bevl etmesine de bir mânı yokdur.» demişdir. göre, bu cümle bir temsildir. Uyuyan kimsenin ağır ve derîn bir uykuya dalması ve namazdan gafil kalması, kulağına bevl edilip de işitmez olan ve hissi fesada uğrayan kimsenin hâline benzetil-mişdir. Maamâfih Hattâbî bu sözün hakikat olabileceğine de ihtimâl vermiş: «Eğer murâd hakîkaten şeytanın bevli ise bu da inkâr edilemez...» demişdir. «Bu söz şeytanın o kimseye tehakkümünden ve o kimsenin şeytana râm olmasından istiaredir.» diyor. «Bu söz şeytanın, o kimse ile alay ve istihza etmesinden kinayedir. Çünkü bir şeyle alay eden kimsenin, o şey'in üzerine bevl etmesi âdetdir. Onu son derece hakîr gördüğü için adetâ bevl yeri olan hela yerinde kullanır.» derler. Kuteybe (213-276) ye göre bevlden murâd, ifsâd etmekdir. Araplar bevl kelimesini ifsâd etmekden kinaye olarak kullanırlar. Ve: filân şey'ı hatırdı...» mânâsına «filan şey'in üzerine bevl etti.» derler. Ahmed'in rivâyet ettiği Ebû Hüreyre tarîkında râvîlerden Hasan-ı Basrî: «Vallahi şeytanın bevli pek ağırdır.» demişdir. mes'elesinde gözün zikredilmesi daha münâsip olduğu hâlde, bu hadîsde kulağın zikredilmesi Tıybi'nin beyânına göre, uykunun ağırlığına işaret içindir. Çünkü intibah yeri kulaklardır. Burada necasetlerden de bevlin zikredilmesi deliklere ve damarlara kolayca akıp girdiği içindir. Bu suretle bütün âzâya bir tembellik verir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Bütün Gece Ta Sabahlayıncaya Kadar Uyuyan Kimse Hakkında Rivâyet Edilen Hadisler Bâbı
1854-)
Bize, Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize, Leys, Ukayl'den, o da Zührî'den, o da Alî b. Hüseyin'den, naklen rivâyet etti. Ona da Alîyu'bnu Ebî Tâlib'den naklen Hüseyin b. Alîy rivâyet etmiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece kızı Fâtıme ile Alî'yi ziyarete gelmiş ve: namaz kılmıyormusunuz? diye sormuş (Alî Dedi ki): Ben: — Ya Resûlallah! Bizim nefislerimiz ancak Allah'ın yed-i kudretindedir. O, bizi uyandırmak isterse uyandırır, dedim. Ben, bunu söyleyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çekildi gitti. Sonra dönüp giderken onun dizlerine vurarak: insan pek münâkaşacı bir şeydir.» buyurduğunu işittim. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Teheccüd», «Kitabü’l-t'tisâm», «Kitâbu't-Tevhîd» ve «Kitâbu’t-Tefsîr» de; Nesâî dahi «Kitâbu's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Geceleyin geldi, demekdir. Hadîsin Buhârî'deki rivâyetinde tesniye sîgasi ile «Siz ilciniz namaz kılmazmısınız?» denilmiş; buradaki rivâyetinde ise cemi' sîgası ile «Siz namaz kılmazmısınız?» buyurulmuşdur. İki kişiye cemi' edatı ile hitâb etmek caizdir. Yalnız bu itlaJun hakikat veya mecaz oluşu ihtilaflıdır. Ekseri ulemâya göre itlak mecazîdir. Bazıları hakikat olduğunu iddia etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namaza teşvikine mukabil Hazret-i Alî'nin «Bizim nefislerimiz ancak Allah'ın yed-i kudretindedir.»cevâbını vermesi Öldüğü vakit onları Allah tutar" Sûre-i Zümer: âyet 42. âyet-i kerimesinden iktibâsdır; diyenler olmuşdur. Fakat bu iddia söz götürür. Çünkü iktibas âyeti Kelâmullah olduğunu bildirmeden, kendi sözü İmiş gibi söylemekdir. Bunda kaaide: alınan âyet veya hadîsi yâ olduğu gibi yahut biraz tasarruf yaparak zikretmekdir. Hâlbuki Hazret-i Alî'nin cevâbında âyet-i kerîmenin değiştirilmiş veya değiştirilmemiş şekli yokdur. Olsa olsa Alî (radıyallahü anh) bu sözü ile mezkûr âyete işaret etmişdir; denilebilir. vurmak teessüf ve acı duyma alâmetidir. Burada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Al î'nin derhâl verdiği cevâba şaştığı için böyle yapmışdır. Bazıları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: insan pek münâkaşacı bir şeydir.» sözünü Hazret-i Alî'nin özürünü kabul etmediğine hamletmiş uyluklarına bunun için vurduğunu söylemişlerdir. takımları: «bil'akis bu sözle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları mâzûr görmüsdür.» demişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Bütün Gece Ta Sabahlayıncaya Kadar Uyuyan Kimse Hakkında Rivâyet Edilen Hadisler Bâbı
1855-)
Bize, Amru'n-Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Amr dedi ki: Bize, Süfyân b. Uyeyne, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ulaştırmış olmak üzere rivâyet etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: biriniz uyuduğu vakit şeytan, onun ensesi köküne üç düğüm vurur. Her bir düğümle birlikde senin üzerine: Haydi gecen uzun ola!... diye vurur. O kimse uyanıp de Allah'ı zikrettiği vakit bir düğüm çözülür; abdest alırsa iki düğüm; namaz kılarsa bütün düğümler çözülür. Artık o kimse neşârlı ve gönlü rahat olarak sabahlar. Aksi takdirde nefsi pis ve tenbel bir hâlde sabahı bulur.» hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Tehecüd» de; Ebû Dâvûd dahi «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. düğüm vurmasından murâd ne olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır. göre, insanı büyülemek mânâsında hakîkatdır. Sihir yapan bir kimse, sinirlediği kimseyi nasıl yerinden kalkamaz bir hâle getirirse, şeytan da sihirlediği insanın yerinden kalkmasına manî’ olur. Sihiri ekseriyetle kadınlar yapar. Shirbaz kadın bir iplik alarak ona düğümler vurur; üzerine bir şeyler okur. Sinirlenen kimse de bundan müteessir olur. Ne-tekim Teâlâ Hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde bunu haber vermiş ve: üzerine üfüren üfürükçü kadınların şerrinden de Allah'a sığınırım; de! Sûre-i Felak: âyet 4. " buyurmuşdur. inayetinden mahrum olan kimseye sihir te'sîr eder, Nusret ve inayetine nail olana ise hiç bir te'sîr icra edemez. bâzı Hılemâya göre şeytanın düğüm vurması mecazdır. Bunlar şeytanın uyuyan kimseye yaptığını büyücünün büyülediği kimseye yaptığı fiîle benzetirler. takımları: «Düğümden murâd, kalbin karar verip niyet etmesidir. Böyle olan bir kimse sanki şeytan kendisine vesvese ilkaa ederek üzerinde uzun bir gece olduğunu bildirmiş gibi gece namazı kılmakdan çekinir.» derler. sahibine göre bu cümleden murâd, şeytanın insana uykuyu ağır bastırması ve uykusunu uzatmasıdır. Bu suretle, sanki önüne bir sed çekmiş; üzerine düğüm vurmuş gibi olur. Battal diyor ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) düğümün mânâsını; Uzun bir geceyi iltizâm et! demekle tefsir etmişdir. Her hâlde bu sözü şeytan, bir kimse uyanmak istediği zaman söyler. Ben, bu hadîsi tefsir eden zevâtdan birinin: «Üç düğümden murâd: Yeyip içmek ve uyumakdır.) dediğini gördüm, Görülmüyormu ki çok yeyip içen çok uyur!» Bazıları bu kavli ihtimâlden uzak görmüşlerdir. Çünkü hadîs-de düğüm vurma işinin uyudukdan sonra yapıldığı bildirilmektedir. takımlarına göre bu söz istiaredir. İnsanların akitlerinden âlin-mışdır. Bundan murâd akdin kendisi değildir. Ancak insanlar yaptıkları akidlerle, başkasının tasarrufunu menettikleri gibi, şeytânın misâli de böyledir. O da uyuyan kimseyi sevdiği zikrullah'dan meneder. murâd cins de olabilir; iblis de. Yalnız İslîsle tefsire Aynî îtirâz etmiş ve ; «Geceleyin uyuyanlar çokdur. îblîs onların her birine yetişemez. Meğer ki bendegânına emrettiği için o iş ona nisbet olunsun!.. Bir de şeytanların azgınları ramazanda bukağılanırlar. Bunların en büyüğü îblîsdir.» demişdir. gecen uzun ola!., diye vurur.» cümlesindeki vuruşdan maksad, elle vurmakdır. Bu cümle onun yaptığı işi te'kîd için zikredilmişdir. Bazıları: «Buradaki vuruşdan murâd, uykusunu getirmekdir.» demişlerdir. nahiv ulemâsının istılahınca ığrâdır. Bâzı nüshalarda bu cümle şeklinde rivâyet olunmuşdur. Bu takdirde cümle mübtedâ ile haberden müteşekkil bir haber cümlesi olur. Ve «senin üzerindeki gece uzundur.» mânâsına gelir. Bu söz mah-zûf bir fi'ilinin faili de olabilir. Ve cümle: üzerinde uzun bir gece kaldı.» şeklinde takdir olunur. Kurtubî mânâ cihetinden cümlenin mübtedâ ve haber sayılmasını daha kuvetli bulmuşdur. burada: zikrederse bir düğüm çözülür; abdest alırsa İki düğüm çözülür; namaz kılarsa bütün düğümler çözülür.» şeklindeki rivâyeti bu bâb-daki muhtelif rivâyetlerin sahih olduğuna delildir. Filhakika hadîsin bâzı rivâyetlerinde: kılarsa bütün düğümler çözülür.» ibaresinin yerine «Namaz kılarsa bir düğüm çözülür.» denilmişdir. O rivâyetlerde şâir düğümler hakkında dahi «Bir düğüm çözülür.» tâbiri kullanılmışdır. hepsi sahih ise de üçüncü düğüm hakkında cemi' sîgası ile vârid olan «Bütün düğümler çözülür.» rivâyeti diğerlerinden evlâdır. kılan kimsenin sevinerek sabahlaması Allahü teâlâ, kendisini ibâdete muvaffak kıldığındandır. Gönül rahatlığı ise Allahü teâlâ, kendisine bereket ihsan eylediği ve kendisinden şeytanın düğümleri ırak olduğu içindir. Namaz kılmayanın nefsi pis olarak sabahlaması ya âdet edindiği namazı bıraktığından yahut niyet ettiği hayrı yapamadığındandır. (--786) şöyle diyor: «Malûmun olsun ki hadîsin sonundaki (aksi takdirde nefsi pis ve tenbel olarak sabahlar.) cümlesinin muktezâsı: Bu üç şey'i yani zikri, abdesti ve namazı bir araya getirmeyen kimse nefsi pis ve tenbel olarak sabahiayanlar zümresinde dâhildir, de-mekdir. Velev ki bâzısını yapmış olsun!» Bu te'vîle göre cümle şöyle takdir olunur: «Eğer Allah'ı zikretmez; abdest almaz; namaz da kılmazsa, nefsi pis ve tenbel olarak sabahlar.» Ebû Bekr ile Ebû Hüreyre (radıyallahü anhûma)'ın vitr namazını gecenin evvelinde kılarak, bir daha namaza kalkmazdıkları rivâyet olunmuşdur. Fakat onlar bu hadisdeki tenbeller zümresinden sayılamazlar; zira hadisdeki tenbelden murâd, hiç gece namazı kılmadan uyuyan ve kalkmaya da niyeti olmayan kimselerdir. Gecenin evelinde vitir namazını kildıkdan sonra âhirinde kalkmak niyeti ile yatanlar, bunlarda dâhil değildir. Buna delil «Et-Tevdih- sahibinin gösterdiği şu hadîsdir: namazı kılmayı âdet edinen hiç bir kimse yokdur ki, uyku galebe çalarak, o namazı kılamadığı vakit kendisine namazı kılmış gibi ecir yazılmasın. Onun uykusu da namaz sayılır.» Bu hadîsi İbn Tin rivâyet etmiştir. İbn Hîbbân'ın «Sahîh» inde dahi bir benzeri vardır. şerîfde, şeytan düğümlerinin üç adedi ile takyîd buyurulması yâ te'kîd içindir; yâhut düğümler ancak bu üç şey'le yânî zikir abdest ve namazla çözüldüğündendir. hadîs: biriniz benim nefsim habîsdir; demesin!» hadîsine muhalif sayılmaz. Çünkü o hadisde insanın bu sözü kendisi için söylemesi yasak edilmişdir. Bu hadîsde ise başkasının sıfatı haber verilmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Bütün Gece Ta Sabahlayıncaya Kadar Uyuyan Kimse Hakkında Rivâyet Edilen Hadisler Bâbı
1856-)
Bize, Muhammedü'bnü'l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize, Yahya, Ubeydulah'dan rivâyet etti. ki: Bana, Nâfi', İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: bir kısmını evlerinizde kılın! Evlerinizi kabirlere çevirmeyin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Nafile Namazı Evde Kılmanın Müstehab Oluşu, Mescidde Kılmanın Dahi Cevazı Bâbı
1857-)
Bize, İbn’l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize, Ab-dülvehhâb rivâyet etti. ki): Bize, Eyyûb, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: namaz kılın; onları kabirlere çevirmeyin!» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd ve İbn Mâce dahi «Kitâbu's-Salât» da tahrîc etmişlerdir. şerîfde zikredilen namazdan murâd, nafilelerdir. «Namazınızın bir kısmını...» ifâdesini zahiri üzere bırakmışlardır. Ancak bundan «farz namazların bir kısmını da evde kılın.» mânâsını çıkarmamalıdır. İyâz: «Bu hadîs, farz namaz hakkındadır. Mânâsı: Farz namazların bâzısını evlerinizde kılın ki, mescide çıkamayan kadınlar, köleler, hastalar ve emsali size uysunlar demekdir.» mutealâasını ileri sürenler bulunduğunu söylemiş; cumhûra göre ise hadîsin nafile namaz hakkında vârid olduğunu bildirmişdir. Zira bir hadîsde: namazlar müstesna olmak üzere kişinin en faziletli namazı, evinde kıldığı namazdır.» buyurulmuşdur. oluyor ki, bu hadîse iki türlü mânâ verilmişdir. Birinci takdire göre, hadîsdeki «Min» edatı ziyâdedir; Mânâ: Namazınızı evde kılın! demek olur. Namazdan murâd da, nafilelerdir. takdire göre. hadîsdeki «min» edatı mutlak sûretde teb'îz mânâsmadır. Namazdan murad da, mutlak olan namazdır; Mânâ: Namazlarınızdan bazılarını evlerinizde kılın! demek olur. Buradaki mutlak namazdan murâd, yine nafiledir. Vâkıâ namaz mutlak zikredildiği zaman hem farza hem nafileye şâmil olursa da, başka delillerden farz namazların mescidde kılınacağı anlaşıldığından buradaki namaz'ı, nafileye hamletmek gerekir. Evde kılınmasına teşvik buyurulan namaz, nafile namazlardır. Çünkü öyle bir namazı evde kılmak, riyadan uzak ve sevabını kayıran sebeplerden masundur. Bir de nafile namazın evde kılınması, o eve bereket, rahmet ve meleklerin inmesine sebep olur; şeytanlar oradan kaçar. Binâenaleyh bu hadîsden murâd: Nâfüe namazlarınızdan bâzılarını evlerinizde kılın! evlerinizi, kabirler gibi namazdan hâli ve mehcûr bırakmayın! demek olur. hadîsin zahirî mânâsını tercih ederek: «İhtimâl bu hadîsin mânâsı: Evlerinizi uyku yeri yapmayın; demekdir. Zîrâ uyku, ölümün kardeşidir. İlâh...» şeklinde mutâleada bulunmuşdur. Hâlbuki bu tevcihe lüzum yokdur. Çünkü hadîsde «Teşbîh-i helîğ» vardır Yani içinde namaz kılınmayan ev, kabire benzetilmiş ve mubâleğa için teşbih edatı atılmışdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Nafile Namazı Evde Kılmanın Müstehab Oluşu, Mescidde Kılmanın Dahi Cevazı Bâbı
1858-)
Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Ebû Süfyân'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): mescidinde namazını bitirdimi, namazından evine de bir nasîp bıraksın! Çünkü Allah, onun namazından evinde bir hayır halk eder.» buyurdular. Allah, onun namazından evinde bir hayır halk eder.» cümlesinin mânâsı: o namaz sebebi ile evine melekler gelir; şeytan oradan kaçar, evdekiler rahat ederler; demekdir. Zîrâ Bâbımız hadîsi ile emsali hadislerdeki hayır kelimesi hep bu mânâya tefsir edilmişdir. Bittabi evde kılınacak namazdan murâd, nafilelerdir. Hattâ bu hadis, bu husûsda nassdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Nafile Namazı Evde Kılmanın Müstehab Oluşu, Mescidde Kılmanın Dahi Cevazı Bâbı
1859-)
Bize, Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ile Muhammedü'bnü'l-Alâ' rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Ebû Üsâme, Büreyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Efendimiz: Allah zikir edilen ev ile içinde Allah' zikredilmeyen evin misâli ölü ile diri gibidir, buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Kitâbu'd-Deavât» da ayni râvîlerden tahrîc etmişdir. onun rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: zikredenle etmeyenin misâli, ölü ile diri gibidir.» buyurduğu bildirilmişdir. hadîsi İsmâîlî (277-371); İbn Hibbân (-354) ve Ebû Avâne (-316) dahi Müslim'deki gibi rivâyet etmişlerdir. ; hayât ve ölümle vasf edilemez. Bu vasıf onun sakinlerine âiddir. Binâenaleyh ifâdede mahalli zikir ile hâili irâde kabilinden «mecâz-ı mürsel» vardır. zikreden kimse ile ölü arasındaki benzerlik münâsebeti, insan sayılması ,fayda vermesi, yardım etmesi vb. gibi şeylerdir. Zikri terk edenle, ölü arasındaki benzerlik ise zahirde her ikisinin de hareketderi muattal kalması bâtın en dahi butlaan üzere bulunanlarıdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Nafile Namazı Evde Kılmanın Müstehab Oluşu, Mescidde Kılmanın Dahi Cevazı Bâbı
1860-)
Bize, Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize, Ya'kûb (yani İbn Abdirrahmân El - Kaarî) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kabirlere çevirmeyin! Şüphesiz ki şeytan içinde Bakara sûresi okunan evden kaçar.» buyurmuşlar. Müslim'in bâzı râvîleri şeklinde zaptetmişlerdir. Mânâca bunların ikisi de bir ve sahîhdir. hadîs sûre-i Bakara demekde bir kerahet bulunmadığına delildir. Evvelce de beyân ettiğimiz vecihle Selef'den Bazıları «Sûre-i Bakara, sûre-i Nisâ gibi sûre isimlerini kerîh görmüş; bunların yerine «İçinde Bakara zikredilen sûre, içinde Nisa zikredilen sûre ilâh...» denilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Ancak bu zevatın beğenmedikleri isimleri bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazretleri söylemiş bulunduğu için kavillerine itibar eden olmamışdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Nafile Namazı Evde Kılmanın Müstehab Oluşu, Mescidde Kılmanın Dahi Cevazı Bâbı
1861-)
Bize, Muhammedü'bnü'l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize, Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize, Abdullah b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize, Ömer b. Ubeydillâh'ın âzâdlısı Salim Ebû'n-Nadr, Büsr b. Saîd'den, o da Zeydü'bnü Sâbit'den naklen rivâyet etti. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine hurma yaprağından yahut hasırdan bir hücrecik yaptı da çıkıp orada namaz kıldı. Derken bir takım adamlar kendisini ta'kîp ettiler ve (oraya) gelerek onun namazına uydular. Sonra bir gece gelip orada hazır oldular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ağır davranarak yanlarına çıkmadı. Bunun üzerine onlar seslerini yükselttiler; ve kapıyı taşladılar. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öfkeli bir hâlde onların yanına çıktı ve kendilerine şunu söyledi: şey'e o kadar devam ettiniz ki, bunun size farz olacağından korktum. Binâenaleyh siz, bu namazı evlerinizde kılmalısınız. Çünkü yalnız farz namaz müstesna; kişinin en hayırlı namazı evinde kıldığı namazdır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Nafile Namazı Evde Kılmanın Müstehab Oluşu, Mescidde Kılmanın Dahi Cevazı Bâbı
1862-)
Bana, Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize, Behz rivâyet etti. ki): Bize, Vüheyb rivâyet etti. ki): Bize, Mûsâ b. Ukbe rivâyet etti. ki: Ebû'n-Nadr'ı, Büsr b. Saîd'den, o da Zeydü'bnü Sâbit'den naklen rivâyet ederken dinledim ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde hasırdan bir odacık yapmış da, orada birkaç gece namaz kılmış. Nihayet halk başına toplanmış... yukarki hadîsin benzeri şekilde rivâyet etmiş. Yalnız burada: farz kılınmış olsa, onu yapamazdınız.» demiştir. hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Ezân» ile «Kitâbü'l İ'tisâm» da; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî «Kitâbu's-Selât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Tirmizî son kısmını rivâyet ettikden sonra: «Bu bâbda Ömeru'bnü'l-Hattab ile Câbir, Ebû Saîd, Ebû Hüreyre, İbn Ömer. Âişe, Abdullah b. Sa'd ve Zeydü'bnü Hâlid’den dahi rivâyetler vardır.» demişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Nafile Namazı Evde Kılmanın Müstehab Oluşu, Mescidde Kılmanın Dahi Cevazı Bâbı
1863-)
Bize, Muhammedü'bnü’l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize, Abdülvehhâb (yani Sekafî) rivâyet etti. ki): Bize, Ubeydullah, Saîd b. Ebî Saîd'den, o da Ebû Seleme'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir hasırı vardı. Onu geceleyin kendine hücre yapar da, içinde namaz kılardı. Gündüzün ise (yere) yayardı. Derken cemâatda onun namazına uymaya başladılar. Ve bir gece toplandılar. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): cemâat! Siz gücünüzün yeteceği İşlere bakın! Çünkü siz usanmadikça Allah usan (mı muamelesi yap) maz. Allah' ındinde amellerin en makbulü az da olsa devam üzre yapılanıdır.» buyurdular. diyor ki: «Âl-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şey yaptilarmı, artık ona devam ederlerdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazı Olsun, Başkası Olsun Devamlı Amelin Fazileti Bâbı
1864-)
Bize» Muhammedü'bnü'î-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize, Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize, Şu'be, Sa'd b. îbrâhîm'den rivâyet etti. O da batası Ebû Seleme'yi Âişe'den naklen rivâyet ederken dinlemiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: ındinde amellerin en makbul olanı hangisidir?» diye soruS- bile olsa devamlı olanıdır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazı Olsun, Başkası Olsun Devamlı Amelin Fazileti Bâbı
1865-)
Bize, Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ler. Züheyr dedi ki: Bize, Cerîr, Mansûr'dan, o da İbrahim'den, o da Âlkame'den naklen rivâyet etti. Âlkame şöyle dedi: «Ümmü'l-Mü'minîn Âişe'ye sordum; dedim ki: Yâ Ümme'l-Mü'minin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ibâdet işi nasıldı? Günlerden birine tahsis ettiği bir şey olur-muydu?» Âişe, şu cevâbı verdi: Onun ameli devamlıydı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kaadir olduğu şey'e sizin hanginiz taakat getirebilir ki!»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazı Olsun, Başkası Olsun Devamlı Amelin Fazileti Bâbı
1866-)
Bize, İbn Nümeyr rivâyet etti. ki).: Bize babam rivâyet etti. ki): Bize, Sa'd b. Saîd rivâyet etti. ki): Bana, Kaa-sim b. Muhammed, Âişe'de naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: Resûlülla (sallallahü aleyhi ve sellem): teâlâ'ya amellerin en makbulü, az da olsa en devâmlısıdır.» buyurdular. «Âişe bir ameli işlediği vakit ona devam ederdi.» demişdir. Bâbın rivâyetleri hep Âişe (radıyallahü anhâ) darıdır. Birinci rivâyetde, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: usanmadıkça Allah da usanmaz.» buyurduğu göze çarpmaktadır. Bıkmak, manasınadır. Bu mânâ Allahü teâlâ hakkında muhaldir. Şu halde hadîsi te'vîl icâb eder. Filhakika ulemânın muhakkıklan bu cümleyi te'vîl etmiş ve: «Allah size usanıp bıkan kimse muamelesi yapmaz. Binâenaleyh sizden sevap ve mükâfatını kesmez. Meğer ki siz yapmakda olduğunuz hayırlı amellerden vazgeçmiş olasınız!» demişlerdir. göre bu cümlenin mânâsı; «Siz bıkarsanız Allah bıkmaz.» demekdir. İbn Kuteybe ile diğer bir takım ulemâ bu mânâya kaail olmuşlardır. Muhammed'den murâd: Ehl-i Beyt'i, zevceleri, yakınları ve onunla hususiyeti olan zevâtdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gece Namazı Olsun, Başkası Olsun Devamlı Amelin Fazileti Bâbı
1867-)
Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize, İbn Uleyye rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti, ki): Bize, İsmail, Abdü-lazîz b. Suhayb'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescide girdi, (mescidde) iki direk arasına bir ip gerilmişdi. ne?» diye sordu; Ashâb: Zeyneb'indir! (burada) namaz kılar; yorulduğu yahut gevşeklik hissettiği zaman buna tutunur., dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): onu!. Sizden biriniz zinde olduğu müddetçe namazını kılsın! Yorulduğu veya gevşediği zaman oturur...» buyurdu. Züheyr'in rivâyetinde «Otursun!» kaydı vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Namazında Uyuklayana Yahut Kurân Okumakdan Veya Dua Etmekden Âciz Kalana, Bu Hal Kendisinden Gidinceye Kadar Uyumasını Yahut Oturmasını Emir Bâbı
1868-)
Bize, bu hadîsi Şeytân b. Ferrûh dahi rivâyet etti. ki): Bize, Abdülvâris, Abdülâzız'den, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Teheccûd» de; Nesâî ile İbn Mâce dahi «Kitâbus-Salât» da tahrîc etmişlerdir. rivâyetinde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) mescide girdi. Bir de baktı ki, iki direğin arasına bir ip gerilmiş: Bu ip ne oluyor? dedi; Ashâb: Zeyneb'in ip'idir. Gevşeklik geldiği zaman buna tutunur dediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Siz onu çözün! Biriniz neşâtlı olduğu müddetçe namaz kılsın! gevşedi mi otursun! Buyurdu.» denilmektedir. direk arasına ip gererek, namazda yorulduğu zaman ondan tutunarak kalkan kadın Ümmü'l-Mü'minîn Zeyneb binti Cahş (radıyallahü anh) dır. Hatîb «Mübhemât» ında onu böyle tefsir etmiş; Kirmânî (-786) dahi bu husûsda ona tabî olmuşdur. Ebî Şeybe gerek «Müsned» inde gerekse «Kusanne» inde Zeyneb'i mücered olarak rivâyet etmiş; kim olduğunu bildirmemişdir. Dâvûd, bu hadîsi iki tarîkden rivâyet etmişdir. Bunların birinde yalnız Zeyneb ismi geçmiş; diğerinde «Zey neb yerine Hanıne binti Canş » denilmişdir. Hanıne binti Cahş, Ümmü'l-Mü'minîn Zeyneb binti Cahş'ın kız kardeşidir. İmâm Ahmed b. Hanbel'in, Hammâd tarîki ile Hazret-i Enes'den tahrîc ettiği rivâyetde dahi Zeyneb yerine Hanınebinti Cahş zikredilmişdir, Ayni hadîsin şâzz bir rivâyetinde Zeyneb yerine Meymûne binti Haris; denildiği görülmektedir. Bu ihtilâflara bakarak Hazret-i İmâm vak'anın müteaddid defalar cereyan etmiş olabileceğine işaretle: «Hâdisenin müteaddid defalar vuku bulmuş olmasına bir mâni yokdur.» demişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Namazında Uyuklayana Yahut Kurân Okumakdan Veya Dua Etmekden Âciz Kalana, Bu Hal Kendisinden Gidinceye Kadar Uyumasını Yahut Oturmasını Emir Bâbı
1869-)
Bana, Harmeletü'bnü Yahya ile Muhammedü'bnü Selemete'l - Muradı rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, İbn Vehb, Yûnus'dan, «da İbn Şihâb'dan naklen rivâyet etti. İbn Şihâb: Bana, Urvetü'bnü'z -Zübeyr haber verdi, ona da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe haber vermiş ki, Havla' bintü Tüveyt b. Habîb b. Esed b. Ab-di’l-Uzzâ', Âişe'ye uğramış. Âişe'nhı yanında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bulunuyormuş. Âişe ki: «Ben: Bu kadın Havla' binti Tûveyt'dir. Geceleyin uyumadığını söylerler; dedim.» Bunun üzerine Resûlüllah uyumuyor ha! Siz taakat getirebileceğiniz işleri yapın! Vallahi siz bıkmadıkça Allah da bıkma (muamelesi yapmaz)» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Namazında Uyuklayana Yahut Kurân Okumakdan Veya Dua Etmekden Âciz Kalana, Bu Hal Kendisinden Gidinceye Kadar Uyumasını Yahut Oturmasını Emir Bâbı
1870-)
Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Ebû Üsâme, Hişâm b. Urve'den rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize, Yahya b. Saîd, Hişâm'dan naklen rivâyet etti. ki: Bana, babam, Âişe'den naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. Benim yanımda bir kadın vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kadın kimdir?» diye sordu, Ben: Uyumayan (daimî sûretde) namaz kılan bir kadın! dedim. taakat getirebileceğiniz işleri yapın! Vallahi siz usanmadıkça Allah usanma (muamelesi yapmaz).» buyurdular. ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in en sevdiği ibâdet sahibinin devam üzere yaptığı ibâdet idi.» Üsâme hadîsinde, o kadının Benî Esed kabilesinden olduğu zikredilmişdir. hadîsi Buhârî «Kitabü'l-iman» ile «Kitabü's-Salât» da; İmâm Mâlik «El-Muvatta» da; Nesâî dahi «Kitâbü’l-iman» ile «Kitabü's-Salât» da tahrîc etmişlerdir. bâzısında Hazret-i Âişe'nin yanında bir kadın bulunduğu. diğerlerinde ise Havla’ isminde bir kadın olduğu zikredilmişdir. Binâenaleyh vak'anın bir olması da, müteaddid olması da ihtimâl dâhilindedir. Zahire bakılırsa kıssa yalnız Havla' vak'asından ibâretdir. Rivâyete nazaran Hazret-i Havla’ muhacirlerden olup pek dindar ve sâliha bir kadınmış. dîn'den murâd: tâatdır. hadîsde muhâtab kadınlar olduğu hâlde, kendilerine erkeklere mahsûs olan cemi' sığası ile: tâakat getirebileceğiniz işlere bakın!» buyurulmuşdur. Bunun sebebi hükmün bütün ümmete teşmil edilmesi istenmesidir. Onun için de tağlîb tarîki ile müzekker sîgası kullanümışdır. ve bıkmak gibi kelimelerin hakîkatlârı Allahü teâlâ'ya nis-betle muhaldir. Binâenaleyh bu gibi kelimelerin te'vîl edildiklerini az yukarıda görmüşdük. Böyle kelimelerin bu gibi yerlerde zikredilmeleri muşâkele ve îzdivâc tarîki iledir. Yani lâfızlar biribirine uysa da, mânâları başka başkadır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Namazında Uyuklayana Yahut Kurân Okumakdan Veya Dua Etmekden Âciz Kalana, Bu Hal Kendisinden Gidinceye Kadar Uyumasını Yahut Oturmasını Emir Bâbı
1871-)
Bize, Ebû b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize, Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize, babam rivâyet etti. H. Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize, Ebû Ûsâme rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi Hişâm b. Urve'den rivâyet etmişlerdir. H. Kuteybetü'bnü Saîd dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. Kuteybe, Mâlik b. Enes'den, o da Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe’den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): namazda uyuklarsa, uykusu dağılıncaya kadar yatıversin! Zira uyukluyarak namaz kılarsa belki istiğfar edeyim derken, kendine söver.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Namazında Uyuklayana Yahut Kurân Okumakdan Veya Dua Etmekden Âciz Kalana, Bu Hal Kendisinden Gidinceye Kadar Uyumasını Yahut Oturmasını Emir Bâbı
1872-)
Bize, Muhammedü'bnü Râfi' rivâyet etti. ki): Bize, Abdurrazzâk rivâyet etti. ki): Bize, Ma'mer, Hemmâm fo. Münebbih’den rivâyet etti. Hemmâm: «Ebû Hüreyre'nin, Allah'ın Resûlü Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şunlardır...» diyerek bir takım hadîsler zikretmiş. Ezcümle: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): geceleyin namaza kalkar da Kur'ân diline dolaşır ve ne dediğini bilemezse, hemen yatsın!» buyurdular; demiş. iki hadîs, namazda uyuklayanlar hakkındadır. (radıyallahü anha) hadîsini Buhârî «Kitâbü’l-Vudû» da; Ebû Dâvûd dahi «Kitâbu's-Salât» da tahrîc etmişlerdir. hadîsdeki istiğfardan murâd, Kâdi İyâz'a göre duadır. istiğfarı kendi mânâsında alıp, istiğfar etmeyi diler; şeklinde te'vîlde bulunmuşlardır. sövmekden murâd da, kendi aleyhine duâ etmesidir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Namazında Uyuklayana Yahut Kurân Okumakdan Veya Dua Etmekden Âciz Kalana, Bu Hal Kendisinden Gidinceye Kadar Uyumasını Yahut Oturmasını Emir Bâbı
1873-)
Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Ebû Ûsâme, Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe’den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin Kur'ân okuyan bir zât işitmiş de: ona rahmet buyursun! Gerçekten bana filân ve filân âyetleri hatırlattı. Ben, onları filân ve filân sûrelerden ıskaat etmişdim.» buyurmuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânı Ezberde Tutmaya İhtimâm Emri, Filan Âyeti Unuttum Demenin Keraheti, O Âyet Bana Unutturuldu Demenin Cevazı Bâbı
1874-)
Bize, İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize, Abde ile Muâviye, Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet ettiler. Âişe şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde bir zâtın Kur'ân okuyuşunu dinler de: ona rahmet buyursun! Gerçekten bana unutturulduğum bir âyeti hatırlattı.» derdi. hadîsi Buhârî «Kitâbu Fedâili'l-Kur'ân» in bir kaç yerinde tahrîc etmişdir. ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) lihîkmetin bâzı âyetleri unutmuş; bunları mescidde Kur'ân okuyan bir zâtdan işidince hatırlamış. Ancak unutulan âyetlerin neler olduğu ve sayılan bildirilme-mişdir. Buhârî'nin bir rivâyetinden Kur'ân okuyan zâtın Abbâd b. Bişr olduğu, başka bir rivâyetinden üç Abdullah b. Yezîd El-Ensârî olduğu anlaşılıyor. Bu rivâyetlere bakarak bazıları kıssanın iki defa geçtiğine ihtimâl vermişlerdir. bu hadîsden fıkhî bir mes'ele istinbât ederek, unutulan âyetlerin yirmibir aded olduğunu söylemişlerdir. Bunu nasıl istinbât ettiklerini öğrenmek için fıkıh kitaplarına müracaat etmelidir. «Acaba Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e unutmak nasıl caiz olmuşdur?» şeklinde bir suâl hatıra gelebilir. Bunun cevâbı şudur: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) o âyetleri unutmuş değil, onlar kendisine unutturulmuşdur. Bittabi kendiliğinden unutmak başka, Allah tarafından unutturulmak yine başkadır. Allah tarafından unutturulmak-da, onun ihtiyarı ve dahl-ü te'sîri yokdur. Cumhûr-u ulemaya göre tebliğ ve talîm tarîki ile öğrenmediği şeyleri unutup unutamıya-cağı ise ihtilaflıdır. Câîz görenler: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) unuttuğu şey üzerine ikrar olunmaz. Bil'akis onu ya kendisi hatırlar yahut hatırlatılır.» demişlerdir. Bu hatırlatmanın dahi derhâl mi yoksa vefatından önceye kadar mı devam edeceği hususunda yine ihtilâf vardır. hadîsde o zâtdan duyduğu âyetleri unutması caizdir. İsmâilî'nin beyanına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Kur'ân'ı unutması iki kısma ayrılır. Bunların birincisi unutup az sonra hatırlama-sıdır ki, bu insanın tabiatında vardır. İkincisi: neshi murad edilerek Allah tarafından kalbinden silinendir. Birinci kısım arızî olup çabuk gelip geçer. İkinci kısım ise nesih âyetine dahildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânı Ezberde Tutmaya İhtimâm Emri, Filan Âyeti Unuttum Demenin Keraheti, O Âyet Bana Unutturuldu Demenin Cevazı Bâbı
1875-)
Bize, Yahya b. Yahya rivâyet etti. dedi ki: Mâlik'e, Nâfi’den dinlediğim, onun da Abdullah b. Ömer'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kur'ân'ın misâli bağlı deve gibidir. Eğer sahibi devesini muhafaza ederse, onu (eli altında) tutar; salıverirse deve (kaçar) gider.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânı Ezberde Tutmaya İhtimâm Emri, Filan Âyeti Unuttum Demenin Keraheti, O Âyet Bana Unutturuldu Demenin Cevazı Bâbı
1876-)
Bize, Züheyr b. Harb ile Muhammedü'bnü’l-Müsennâ ve Ubeydullah b. Saîd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Yahya (yani El-Kat-tân) rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize, Ebû Hâlid-i Ahmar rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize, baham rivâyet etti. Bunların hepsi Ubeydullah'dan rivâyet etmişlerdir. H. İbn Ebî Ömer dahi rivâyet etti. ki): Bize, Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize, Ma'mer, Eyyûb'dan naklen haber verdi. H, Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti. ki): Bize, Ya'kûb (yânî İbn Abdirrahmân) rivâyet eyledi. H. Muhammed b. İshâk El - Müseyyebî de rivâyet etti. ki): Bize, Enes (yani İbn Iyâz) rivâyet etti. Bunların hepsi Mûsâ b. Ukbe'den ve yine bunların hepsi Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Mâlik'in hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Mûsâ b. Ukbe hadîsinde: Kur'ân kalkar da, gece ve gündüz okursa Kur'ân'ı ezberinde tutar. Üzerine olmazsa, onu unutur.» ziyâdesi vardır. hadîsi Buhârî «Kitâbu Fedâili'l-Kur'ân» da; Nesâî dahi «Kitâbü'l-Fedâil» ile «Kitâbu's-Salât» da tahrîc etmişlerdir. Ikaal ile bağlı demekdir. Ikaal, devenin dizini bağladıkları ipdir. şerîfde Kur'ân'ı okumak ve tilâvetine devam etmek, kaçacağından korkulan deveyi bağlamaya benzetilmişdir. Deve nezâret altında bulunduruldukça, nasıl ipini çözüp kaçamazsa; Kur'ân da devamlı okunursa öylece hatırlardan kaçamaz; ezberde kalır. İshak b. Rahaveyh: «Kur'ân okumadan bir kimsenin üzerinden kırk gün geçmesi mekruhtur.» demiştir. için hayvanlar arasından devenin tahsis buyurulması, ev hayvanları içinde en ziyâde kaçmaya teşebbüs eden ve kaçtıkdan sonra da on derece güçlükle tutulan hayvan, o olduğu içindir. şerif Kur'ân'ı ezberlemeye ve okumaya teşviki; unutmakdan tahzîri tezammun etmektedir. Kur'ân'dan murâd: hafızlar ve onu çok okuyanlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânı Ezberde Tutmaya İhtimâm Emri, Filan Âyeti Unuttum Demenin Keraheti, O Âyet Bana Unutturuldu Demenin Cevazı Bâbı
1877-)
Bize, Züheyr b. Harb ile Osman b. Ebî Şeybe ve İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. İshâk: (Bize haber verdi.) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize, cerîr, Mansûr'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Ahdullab'dan naklen rivâyet etti; dediler. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hafızlarından birinin: filân ve filân âyetleri unuttum; demesi, ne çirkin şeydir. Hayır! ona (o âyetler) unutturulmuşdur. Siz, Kur'ân'i müzâkere edin! Çünkü onun, insanların kaleplerinden kaçması, develerin bağlarından boşanıp kaçmasından daha şiddetlidir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânı Ezberde Tutmaya İhtimâm Emri, Filan Âyeti Unuttum Demenin Keraheti, O Âyet Bana Unutturuldu Demenin Cevazı Bâbı
1878-)
Bize, İbn Nümeyr rivâyet etti, ki): Bize, babam ile Ebû Muâviye rivâyet ettiler. H. Yahya b. Yahya da rivâyet etti. Lâfız onundur. ki: Bize, Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Şakîk'dan naklen haber verdi. Şakîk Şöyle dedi: «Abdullah: Bu Mushafları muhafaza edin! (Galiba da Kur'ân'ı muhafaza edin! dedi.) Yemin olsun ki, Kur'ân'ın hafızların kalplerinden kaçması, develerin bağlarından kaçmasından daha şiddetlidir. Hem Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz: ben filân ve filân âyetleri unuttum; demesin! Belki (onlar) kendisine unutturulmuşdur.» buyurdular., dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânı Ezberde Tutmaya İhtimâm Emri, Filan Âyeti Unuttum Demenin Keraheti, O Âyet Bana Unutturuldu Demenin Cevazı Bâbı
1879-)
Bana, Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize, Muhammed b. Bekr rivâyet etti. (Dedi kiı): Bize, İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana, Abdetü'bnü Ebî Lübâbe, Şakîk b. Seleme'den naklen rivâyet etti. Şakîk Şöyle dedi: Ben, İbn Mes'ûd'u şunları söylerken işittim. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve filân sûreyi unuttum; yahut filân ve filân âyetleri unuttum... demek bir adam için ne kadar çirkin bir şeydir! Belki ona, bunlar unutturulmuşdur.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânı Ezberde Tutmaya İhtimâm Emri, Filan Âyeti Unuttum Demenin Keraheti, O Âyet Bana Unutturuldu Demenin Cevazı Bâbı
1880-)
Bize, Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Ebû Üsâme, Büreyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: Kur'ân'ı muhafazaya dikkat edin! Muhammedin nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, Kur'ân'ın (hafızalardan) kaçması, bağlı develerin boşanıp kaçmasından çok daha şiddetlidir.» buyurmuşlar. lâfızı İbn Berrâd'indir. hadîsleri Buhârî «Kitâbü Fedâili'l-Kur'ân» da; Tirmizî «Kırâât» da; Nesâî «Kitâbu's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Ne çirkin oldu mânâsına zemm fiilidir. diyor ki: «Bi'se, ni'me'nin kardeşidir. Bunların birincisi zemm, ikincisi medih ifade eder. Her ikisi de gayr-i mutesarrıf fiillerdendir. Ya ism-i zahir yahut zamîr olmak üzere fail ref ederler. Ancak fail, ism-i zahir olursa, umûm bildiren fiillerde mutlakaa cins bildiren elif lamla yahut elif lâm’ın bulunduğu kelimeye muzâf olarak kullanılması şartdır. Tâ ki bu suretle mevsûfa şâmil olsun. Mevsûf un alettâym zikredilmesi lâzımdır. «Zeyd ne iyi adamdır!» mânâsına gelen cümlesinde olduğu gibi bazen tefsir «mâ» kelimesi ile olur. Nitekim buradaki hadis de öyledir...» Keyte ve keyfe: Şöyle şöyle manâsına kullanılır. Bu iki kelime hakkında kurtubî şunları söylemektedir: Keyte ve keyte kelimeleri ile çok cümleler ve uzun söz ifâde edilir. Zeyte ve zeyte'den bunlar gibidir. keyte'nin fiillerde; zeyte'nin de isimlerde kullanıldığını söylemişdir. Bazıları bunları (keza) mânâsına kullanıldığını iddia ederler ona unutturulmuşdur...» cümlesinden murâd; unutan kimsenin bunu söylemesi yani «Bana unutturuldu.» demesidir. Bu söz üzerinde bir hayli münâkaşa edilmişdir. Bazıları «nesiye» yani «unuttuv şeklinde; Bazıları da «nüssiye» yani «unutturuldu., diye rivâyet etmişlerdir. «Nüssiye'nin mânâsı: Âyeti ezberinde tutma hususunda kusur ettiği için unutturulmak suretiyle cezalandırıldı.. demekdir. Ne-siye ise terk etti; ona bakmadı demekdir.» diyor. bu husûsdaki zemin, söze râci'dir. Yani unuttum; demek yasak ediîmişdir. Çünkü bu söz ehemmiyet vermemeyi ve gafil bulunmayı te-zammun eder. Buradaki nehy kerâhet-i tenzîhiyye içindir, îyâz dahi şunları söylemişdir: «Zemm, söze âid değil; hâl'e râci'dir; demek daha iyidir. Yani Kur'ân'i ezberleyip de sonra ondan gaflet eden ve unutan kimsenin hâli ne fenadır...» sözden, başka bir mânânın kasdedilmiş olması ihtimâli de vardır. Şöyle ki: Bu sözüm nesih zamanında söylenmiş olması mümkindir. (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde, bir kimse: «Ben filân âyetleri unuttum.» derse, ashâb-ı kirâm muhkem olan birçok âyetlerin unutulacağını tevehhüm edecekleri için: «unuttum» demek, kendilerine yasak edilmiş; bu işin ancak Allah'ın izniyle olacağı bildiril-mişdîr. ve «Teahhedû» fiilleri, unutmamak için okumaya devam etmek suretiyle, yoklama yapın; demekdir. rivâyetler dahi yukarkiler gibi Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemeye teşvik; unutmakdan tahzîr sayılırlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Kurânı Ezberde Tutmaya İhtimâm Emri, Filan Âyeti Unuttum Demenin Keraheti, O Âyet Bana Unutturuldu Demenin Cevazı Bâbı
1881-)
Bana, Amru'n-Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vardırarak rivâyet etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kur'ân'ı tegannî eden bir Peygambere verdiği kadar, hiç bir şey'e ihsanda bulunmamışdır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Sesi Kurânla Süslemenin Müstehab Oluşu Bâbı
1882-)
Bana, Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Yûnus b. Afadil'a'lâ da rivâyet etti. ki): Bize, İbn Vehb haber verdi. ki): Bana, Amr haber verdi. Bunların ikisi de İbn Şi-hâb'dan bu isnâdla rivâyet etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): tegannî eden bir Peygambere ihsanda bulunduğu gibi.» buyurmuşdur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Sesi Kurânla Süslemenin Müstehab Oluşu Bâbı
1883-)
Bana Bişru'bnü'l-Hakem rivâyet etti. ki): Bize Ab-dülâzîz b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize Yezîd, —ki İbn'l -Hâd'dır,— Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Ebû Hüreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: güze! sesli bir Peygambere Kur'ân'ı cehren tegannî ettiğine mukaabil verdiği mükâfatı başka hiç bir şeye vermemişdir.» buyururken işitmiş-
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Sesi Kurânla Süslemenin Müstehab Oluşu Bâbı
1884-)
Bana İbn Vehb'in kardeşi oğlu rivâyet etti. ki): Bize amcam Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Ömer b. Mâlik ile Hayvetü'bnü Şüreyh, İbn’l-Hâdîdan bu isnâdla, bu hadîsin tamâmiyle mislini haber verdiler. «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -demiş; «İşitmiş.» kelimesini söylememiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Sesi Kurânla Süslemenin Müstehab Oluşu Bâbı
1885-)
Bize Hakem b. Mûsâ rivâyet etti. ki): Bize Hikl, Evzâî'den, o da Yahya b. Ebî Kesîr'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yüksek sesle Kur'ân tegannî eden bir Peygamber'e verdiği sevap kadar, hiç bir şey'e sevap ihsan etmemişdir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Sesi Kurânla Süslemenin Müstehab Oluşu Bâbı