Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

2599-) Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti ki): Bize Şu'be, Sevâde'den naklen rivâyet eyledi. ki): Ben, Semuratü'bnü Cündeb (radıyallahü anh)’ı hutbe okuyarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’nı şöyle buyurduğunu rivâyet ederken dinledim: ne Bilâl'ın nidası ne de fecir görününceye (kadar) Yahut fecir yarılıncaya kadar görülen çj aydınlık aldatmasın»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2600-) Bize bu hadisi İbn'l-Müsennâ dibi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvûd rivâyet etti. ki): Bize Şu'ayb haber verdi. ki): Bana Sevadetü'bnü Hanzalete'l-Kuşeyr-i haber verdi, Semuratü'bnü Cündeb (radıyallahü anh)’ı Resûlillah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu... derken dinledim, diyerek bu hadisi anlattı. Mesûdi (radıyallahü anh) hadîsini Buhârî «Ezan» ve «Talâk» bahislerinde, Ebû Dâvud , Nesâî ile İbn Mâce «Kitâbüs-Savm» dan tahrîc etmişlerdir. Bilâl’in geceleyin ezan okuması sabahın yaklaştığını bildirmek içindir. Tâki teheccüd namazı kılanlar namazı keserek biraz uyusunlar da, sabah namazına neşatla kalksınlar, uyuyanlar da uyanarak az -çok teheccüd namazı kılsınlar yahut sahur yemeği yesinler, sonra yıkanarak veya abdest alarak sabah naanazına hazır olsunlar. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mübarek eliyle işaret ederek gösterdiği birinci fecirden murâd Fecr-i Kâzib yani alaca karanlıktır. Bunun hakikati ufukta yukarıdan aşağı doğru sarkan bir aydınlıktır. Sonra tekrar kaybolur. Fecr-i Kâzib geceden sayılır. Onunla sabah namazının vakti girmiş sayılmaz. O anda sahur yemeği yenilebilir. (sallallahü aleyhi ve sellem) ikinci işareti ile Fecr-i Sadık'ı yani hakiki tanyeri ağırmasını göstermiştir. mâhiyeti aydınlığın ufukta genişliğine yayılmasıdır. Bu aydınlık sabahı bildirir. Onunla sabah namazının vakti girer.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2601-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin, Abdullaziz b. Süheyl'den, o da Enes'den naklen haber verdi. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2602-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb, İbn Uleyye'den, o da Abdülazîz'den, o da En es (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet ettiler. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2603-) Bize Kuteyebtü'fanü Said dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâ-ne, Katâde ile Abdülazîz b. Süheyb'den, onlar da En es (radıyallahü anh)’dan naklen rivâyet etti, Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yeyin. Çünkü sahurda bereket vardır.» buyurdular. hadîsi Buhârî, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce «Kitâbu's-Savm» da tahric etmişlerdir. onu tahric ettikten sonra: «Bu bâbda Ebû Hüreyre, Abdullah b. Mes'ûd, Câbir b. Abdillah, İbn Abbâs, Amru'bnü'l - Astrbâd b. Sâriye, Utbetü'bnü Abd ve Ebû'd-Derdâ (radıyallahü anhûm) hazerâtından da hadîsler rivâyet olunmuştur.» demektedir. maada Hazret-i Ali, Abdullah b. Amr, Abdullah b. Ömer, Ebû Ümame, Ebû Said-i Hudri, Mikdân b. Ma'dikerib, Âişe, Meyserâ (radıyallahü anhüm) ile ismi bilinmeyen bir zâtdan da hadîsler rivâyet olunmuştur: Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) hadisini Nesâî hem merfû hem mevkuf olarak rivâyet etmiştir. Lâfzı Bâbımızın Enes (radıyallahü anh) hadîsi gibidir. Ebû Ya'lâ'nın rivâyetinde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sahur yemeği ile tirit hakkında bereket duasında bulundu.»; başka bir rivâyetinde de: (sallallahü aleyhi ve sellem) Sahur berekettir, tirit berekettir, cemâat da berekettir, buyurdular.» denilmektedir. Abdullah b. Mes'ud hadîsini yine Nesâî merfû ve mevkuf olarak tahrîc etmiş: olması daha doğrudur.» demiştir. Câbir (radıyallahü anh) hadîsini İbn Adiyy «El-Ka-mil» nâm eserinde Bâbımız hadisi tarzında rivâyet etmiştir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadîsini İbn Mâce tahric etmiştir. Mezkûr hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yemeğinden gündüzün orucu kaylûleleden de gecenin namazı İçin istifade edin.» buyurmuşlardır. hadîsi Hâkim de «Müstedrek» inde tahrîc etmiştir. Amru'bnü'l-Âs hadîsini Müslim ile Nesâî tahrîc etmişlerdir. Bâbımızda bu hadîsden sonra görülecektir. îrbâd b. Sâriye hadîsini Ebû Dâvud ile Nesâî tahrîc etmişlerdir. Hazret-i İrbâd Şöyle deditir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanda sahur yemeğine davet etti de: yemeğe buyur, dedi.» rivâyetinde «Buyur» yerine -Buyurun» denilmiştir. Bu hadîsi İbn ; Hibbân dahi «Sahîh»inde tahrîc etmiş, İbn’l-Kattâr ise zayıf bulmuştur. Utbetü'bnü Abd ile Ebû'd-Berdâ' rivâyetini İbn Adiyy «El-Kamil» nâm eserinde tahrîc etmiştir. Bu rivâyette Utbe ile Ebû'd - Derdâ' (radıyallahü anh) Şöyle dedilerdir: (sallallahü aleyhi ve sellem) gecenin sonunda sahur yiyin, buyurdu. Bunun mübarek bir öğün olduğunu söylüyordu.» Hazret-i Ali hadîsini yine İbn Adiyye tahrîc etmiştir. Bu hadîste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem).; yudum suyla olsun sahur yapın, bir vudum suyla olsun İftar edin.» buyurmuşlar. hadîsin senedinde metruk bir râvi olan Hüseyin b. Abdullah vardır. Abdullah b. Amr (radıyallahü anh) hadisini İbn Hibban «Sahih» inde rivâyet etmiştir. Bu rivâyette dahi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bir yudum suyla olsun sahur yapın, buyurdular.» denilmektedir. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) hadîsini yine İbn Hibbân tahric etmiştir. rivâyette Hazret-i Abdullah şöyle demektedir: Resû-lüllalı (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şüphesiz ki Allah ve melekleri sahur yiyenlere sa'lat eylerler.» buyurdu. Ebû Ümâme (radıyallahü anh) hadisini Taberâni «Müsned» inde tahrîc etmiştir. Hazret-i Ebû Ümâme şöyle deditir: Een, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Ya Rabbî, Ümmetime sahur yemeğinde bereket ver. (Ey ümmetim), bir yudum suyla, bir hurma tanesiyle, bir kaç kuru üzüm tanesiyle de olsa sahur yapın. Zira melekler size Salât eylerler, buyururken işittim.» isnadı hakkında süz edilmiştir. Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh) hadîsini İmâm Ahmed b. Hanbel «Müsned» inde tahrîc etmiştir. Hazret-i Ebû Saîd şöyle demektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sahur berekettir, velev ki biriniz onu bir yudum suyla yapsın. Çünkü Allah azze ve celle ile melekleri sahur yiyenlere salât eylerler, buyurdu.» hadîsi İbn Adiyy dahi biraz lâfız farkıyla rivâyet etmiştir, îsnâdı hakkında söz edilmiştir. Mikdân b. Ma'dikerîb (radıyallahü anh) hadîsini Nesâî merfû ve mürsel olarak rivâyet etmiştir. hadîste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sahura devam edin. Çünkü o mübarek bir öğündür.» buyurmuşlardır. Âişe (radıyallahü anha) hadîsini Ebû Ya'la -Müsned» inde tahrîc etmiştir. Mezkûr rivâyette Hazret-i Âişe şunları söylemiştir. «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bize mübarek yemeği yani sahuru getir, buyurdular. Halbuki çok defa bu yemek iki hurma tanesinden ibaret olurdu.» Meyserâ hadîsini Ebû Nuaym-ı İsfahani tahrîc etmiştir. Meyserâ (radıyallahü anh) Şöyle deditir; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bir lokma veya bir kaşık çorba ile olsun sahur yapın. Çünkü o, bereket yemeğidir. Sahur sizin orucunuzla Hiristiyanların orucu arasında huduttur.» buyurdular. hadîs hakkında soz edilmiştir. Zehebi, Meyser' (radıyallahü anh)’in Basra bedevilerinden bir sahâbi olduğunu, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Sen ne zaman Peygamber oldun ya Resûlüllah? diye sorduğunu kaydeder. îsmi bilinmiyen sahâbinin hadîsini Nesâî tahrîc etmiştir. Bu hadîste: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına girdim, sahür yemeği yiyiyordu: Bu yemek berekettir, bu sîze Allah'ın verdiği bir berekettir. Onu bırakmayın, buyurdular.» denilmektedir. Râviler, mutemetdirler. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in «Sahur yiyin, emri bilıuım nedib ifâde eder. kelimesi: «Suhur» şeklinde de rivâyet edilmiştir. kelimesini ulemâ muhtelif şekillerde tefsir etmişlerdir. Şöyle ki: «Bereket» den murâd: Az olan yiyeceğe oruca yardımı olaenk şekilde kuvvet bahşetmektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: yudum suyla, bir hurma tanesiyle de olsa...» buyurması bunu delâlet eder. Bu, Allah'ın halk ettiği bir hususiyettir. «Bereket» den murâd: Muâhaza olunmamaktır. Nitekim Hazret-i Ebû Hüreyre'den rivâyet olunan bir hadîsde: «Uç şey vardır ki bunlar üzerine kul hesaba çekilmez: Sahur yemeği, iftar yemeği ve din kardeşleriyle birlikte yenilen yemek.» buyurulmuştur. Bereketten murâd: Oruç vb. gibi gündüz amellerine kuvvet kazanmaktır. Bereket'den ruhsat ve sadaka mânâsı kastedilmiştir. ruhsat iftar zamanında yemek üzerine yemekden ibaretti, sonra nesholundu. lugatta «Ziyade- ve «Artış» mânâsına gelir. Iyâz: «Bu bereket sahura kalkan kimsenin zikir, namaz istiğfar vb. gibi ziyâde amellerinden ibaret de olabilir. Zira insan sahura kalkmasa bunları yapamaz, onları terketmiş olur.» diyor. ihtilâfından çıkmak için her gün oruca ayrı ayrı niyetlenmeyi de bunlar meyânında zikrediyor. Dakiki’l-îd'e göre burada ki bereket uhrevî amellere ve dünyevî amellere de âit olabilir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2604-) Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys, Mûsa b. Uley'den, o da babasından, o da Amrü'bnü’l-As'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): orucumuzla ehl-i kitabın orucu orasında hudut, sahur yemeğidir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2605-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe hep birden Veki'den rivâyet ettiler. H. bu hadîsi Ebû't-Tahir dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. Her iki râvi Mûsa b. Uley'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2606-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Veki', Hişam'dan, o da Katade'den, o da Enes'den,: o da Zeydü'bnü Sabit (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti, Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte sahur yedik. Sonra namaza kalktık.» diyor ki: «Ben, sahur ile namazın arasında ne kadar müddet vardı? diye sordum. Zeyd: Elli âyet, cevabını verdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2607-) Bize Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Yezîdü'bnü Harun rivâyet eyledi. ki): Bize Hemmam haber vefdi. H. İbn’l-Müsenna da rivâyet etti. ki): Bize Ömerü'bnü Âmir rivâyet etti. iki râvi Katade'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. (radıyallahü anh) hadîsinin senedindeki Mûsa b. U1ey , « Mûsa b. Ali» şeklinde de rivâyet olunmuşsa da meşhur rivâyeti birincisidir. Bir defa yemek, mânâsına gelir. Yenilen şeyler çok olabilir. Iyâz bu kelimenin «iîkle» şeklinde rivâyet olunduğunu iddia etmiştir. «Ükle»: Bir lokma, demektir. İhtimâl Kâdî îyâz bununla hemşehrilerinin rivâyetini kastetmiş olacaktır. Çünkü sözüne devam etmiştir: (ekle) dir. Burada maksat da odur.» Sabit (radıyallahu anh) hadîsini Buhârî «Mevâkîtu's-Salât» ile «Kitâbu's-Savm» da, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce «Kitâbu's-Savm» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. bir rivâyetinde hadisin Lâfzı şöyledir: «Nebiyyullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeydü' bnü Sabit ile birlikte sahur yemeği yemişler. Sabit demişki, yemek bitince Nebiyyullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza kalktı. Ve beraberce namazı kıldık. (Râvi diyorki) Enes'e: Sahur yemeği ile namaza girmelerinin arasında ne kadar zaman geçti? diye sordum, Bir kimsenin elli ayet okuyacağı kadar, cevâbını verdi.» Enes'e «Arada ne kadar vakit geçti?» diye soran ravi, Katâde'dir. bâzı rivâyetlerinde cemi' sigasiyle «Ashabdan bazıları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte sahur yemişler." denildiği gibi, namaz hakkında dahi cemi' siğasıyia «Beraberce namazı kıldık.», bazı rivâyetlerde tesniye sîgasıyta «ikisi namazı kılmışlar.» bir rivâyette de müfred sîgasıyla «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı kıldı.» denilmiştir. (radıyallahü Anh) hadisi sabah namazının evvel vaktini bildirmektedir. Sabah namazının vakti Fecrin doğmasıyla başlar. Zira oruca niyet eden bir kimsenin, yiyip içmesi haram kılınan vakit fecrin dolduğu vakittir. şerifde sahurla sabah namazı arasında elli âyet okunacak kadar bir zaman geçtiği bildirilmektedir ki, takriben dört dakika eder. namazının son vakti ihtilaflıdır Cumhûra göre: Güneş doğmasından az önceye kadar devam eder. hususta başka kaviller de vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2608-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abdülaziz b. Ebi Hâzim, babasından, o da Sehlü'bnü Sa'd (radıyallahü anh) dan naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): iftarı acele yapmaya devam ettikleri müddetçe hayırla yaşamakta dâimdirler.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2609-) Bize bu hadîsi Kuteybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Ya'kub rivâyet eyledi. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman b. Mehdi, Süfyan'dan naklen rivâyet eyledi. râvilerin ikisi de Ebû Hâzim'den o da Sehlü'bnü Sa'd (radıyallahü anh)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yukarki hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2610-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A’meş’den, o da İbnü Umeyr'den, o da Ebû Atiyye'den naklen haber verdi Ebû Atıyye şöyle dedi: Ben ve Mesrûk Âişe'nin yanına girdik de: «Ey mü'minlerin annesi, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından iki adam varki, birisi hem iftarı acele ediyor hem de namazı acele kılıyor. Diğeri iftarı da namazı da te'hir ediyor.» dedik Âişe «Bunların hangisi hem iftarda hem namazda acele davranıyor?» diye sordu, Biz: «Abdullah yani İbni Mes'ud.» cevâbını verdik. Âişe «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) işte böyle yapardı.» dedi. Ebû Küreyb: «Diğeri de Ebû Mûsa.» ifâdesini ziyâde etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2611-) Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Zaide, A'meş'den, o da Umâra'dan, o da Ebû Atiyye’den naklen haber verdi. Ebu Atiyye şöyle dedi: ve Mesrûk Âişe (radıyallahü anha)'nın yanına girdik. Mesrûk ona şunu söyledi: «Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından iki adam var ki, bunların ikisi de luıymlım geri kalmıyorlar. Birİ akşam namazı ile iftarda acele davranıyor, diğeri hem akşamı hem iftarı te'hir ediyor.» Âişe: «Akşam namazı île iftarda acele davranan kimdir?» diye sordu, Mesrûk: «Abdullah'dır.» cevabını verdi. Bunun üzerine Âişe: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) işte böyle yapardı.» dedi. Sehl (radıyallahü anh) hadîsini Buhârî, Tirmîzi ve İbn Mâce «Kitâbu's-Savm» da tahric etmişlerdir. babda Hazret-i Ebû Hüreyre, İbn Abbâs ve Enes (radıyallahü anhûm)'dan da rivâyetler vardır. Hüreyre hadîsini Ebû Dâvud tahric etmiştir. Bu hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; iftarda acele ettikçe bu din muzaffer olarak kalacaktır» buyurmuşlardır. Abbâs (radıyallahü anh) hadisini Ebû Dâvud-u Tayâlisî Müsned»inde rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîsde Hazret-i İbn Âbbâs şöyle demektedir: «Resûlülah (sallallahü aleyhi ve sellem): Biz -Peygamberler cemâati iftarımızda acele davranmaya, sahûrumuzu te'hir etmeye ve namazda sağ ellerimizi sol ellerimizin üzerine koymaya me'mur olduk,- buyurdular. hadîsi Beyhakî dahi «Sünen-inde Ebû Dâvud tarîkiyim rivâyet etmiş ve: «Bu hadis Talhatü'bnü Amr El-Mekki-nin rivâyetiyle maruftur. Halbuki bu zât zayıftır.» demiştir. (radıyallahü anh) hadîsini Ebû Ya'la «Müsned»inde rivâyet etmiştir. Bu hadiste Hazret-i Enes: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i bir yudum suyla olsun iftar etmeden aksam namazı kılarken hiç görmedim.» demiştir. isnadı güzeldir. Hazret-i Âişe hadîsi için Tirmizî: «Bu hadis hasen sahihdir.» demektedir. (radıyallahü anh) hadisinde: İftarı acele yapmaya devam ettikleri müddetçe hayırla yaşamakta daimdirler.» buyurulmuştur. Ebû Zerr'in rivâyetinde: «Sahuru da te'hir ettikleri müddetçe.» cümlesi de vardır. Zîrr (radıyallahü anh) rivâyetini İmâm Ahmed b. Hanbel tahrîc etmiştir. acele yapılmasındaki hikmet hakkında El-Mühelleb şunları söylemiştir: hikmet: Gündüze geceden bir şey katmamaktır. Bir de iftarda acele davranmak, oruç tutan kimse için daha muvafıkdır. İbâdet hususunda ona kuvvet verir.» Dakîki’l-id (625-702): «Bu hadisde, iftarı yıldızlar zuhur edinceye kadar te'hir eden Şia fırkasına red cevabı vardır.» diyor. Bazıları: «Bu hadis vârid olduğu zaman Şia fırkası mevcut değildi.» demişlerse de, Aynî Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in gelecekte Şiîler'in ne yapacağını Allah'ın bildirmesiyle bilmiş olması muhtemeldir.» diyerek bu kavli reddetmiştir. iftar ve akşam namazında acele davranmak sahuru te'hir etmek sünnettir. İbn Abdilber: «İftarın acele, sahurun te'hirle yapılacağını bildiren hadisler sahih ve mütevâtırdırlar.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Sahur Yemenin Fazileti, Bittekid Müstehab Oluşu, Sahüp’u Tehir Ve Îftarı Acele Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2612-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Küreyb ve İbn Nümeyr rivâyet ettiler. Hepsinin lâfızları birdir. Yahya: «Bize Ebû Muâviye haber verdi.» dedi, İbn Nümeyr: «Bize babam rivâyet etti.», Ebû Küreyb ise «Bize Ebû Üsâme rivâyet etti.» dediler. râviler toptan Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âsim b. Ömer'den, o da Ömer (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyette bulundular. Ömer (radıyallahü anh) Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): geldi de gündüz gitti ve güneş kayboldu mu oruçlu iftar eder.» buyurdular. Nümeyr: «Fakat» kelimesini zikretmedi. hadîsi Buhârî (194-256), Ebû Dâvud (202-275) ve Tirmizî (209-279) «Kitabü’s-Savm» da muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir. iftar eder.» cümlesinden murad: İftar vakti giren, demektir. Huzeyme (223-311): «Bu hadîsin Lâfzı haber ise de mânâsı emirdir. Yani oruçlu iftar etsin, demektir.» mütalaasında bulunmuştur. Zira güneşin kavuşmasıyla gece girmiş olur. Gece is? oruca mahal değildir. Yani geceleyin oruç tutulamaz. ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): geldi de gündüz gitti ve güneş kayboldu mu...» buyurmuştur. Nevevî'nin beyânına göre ulemâ-i kirâm bu üç cümlenin birbirini tezammun ettiklerini ve biri diğerinin lâzımı olduğunu söylemişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bunları bir araya getirmesi, ziyâde-i beyan kabil İndendir. Zira oruçlu olan bir kimse vadi gibi dar ve derin bir yerde bulunabilir. Bu takdirde güneşin battığını göremez, karanlığın çökmesine ve aydınlığın gitmesine îtimad eder.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Nihayete Ermesi Ve Gündüzün Çıkması Vaktinin Beyanı Bâbı
2613-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hüseyni, Ebû İshâk-ı Şeybânî'den, o da Abdullah b. Ebî Evfâ (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Ramazan ayında bir seferde bulunuyorduk. Güneş Kavuşunca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Ya fülân, Hayvanından in de bize karıştırma yap. buyurdu. O «Ya Resûlallah, henüz üzerinde gündüz var.» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (tekrar): «İn de bize karıştırma yap.» buyurdular. Bunun üzerine o zât hayvanından inerek karıştırmayı yaptı ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ondan içti. Sonra eliyle işaret ederek: «Güneş, şuradan battı, gece de şuradan geldi mİ, oruçlu iftar eder.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Nihayete Ermesi Ve Gündüzün Çıkması Vaktinin Beyanı Bâbı
2614-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şey be rivâyet etti. ki): Bize Aliyyü'bnü Müshir ile Abbad b. Avvâm, Şey baniden, o da İbn Ebi Evfâ (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet ettiler. İbn Ebî Evfâ Şöyle dedi: Bir seferde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bulunuyorduk. Güneş kavuşunca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir zata: ; — «İn de bize karıştırma yap.» buyurdu. O zat: «Ya Resûlüllah, Akşamlasaydın (daha iyi olmaz mıydı?) dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (tekrar): «İn de bize karıştırma yap.» buyurdu. O zât (Yine): «Üzerimizde henüz gündüz var.» dedi, müteakiben (hayvanından) inerek karıştırmasını yaptı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu içti, sonra eliyle şark tarafına doğru işaret ederek: «Gecenin şuradan geldiğini gördünüz mu oruçlu iftar eder.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Nihayete Ermesi Ve Gündüzün Çıkması Vaktinin Beyanı Bâbı
2615-) Bize Ebû Kâmil rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâhid rivâyet etti. ki): Bize Süleyman-ı Şey bani rivâyet eyledi. ki): Ben Abdullah b. Ebî Evfâ (radıyallahü anh)'ı şunu söylerken işittim: (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yolculuk ettik, kendisi oruçluydu, güneş kavuşunca: fülân, in de bize karıştırma yap.» buyurdu. hadîsi İbn Müshir ile Abbâd b. Avvâm rivâyetleri gibi nakletmistir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Nihayete Ermesi Ve Gündüzün Çıkması Vaktinin Beyanı Bâbı
2616-) Bize İbn Ebi Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyân haber verdi. H. ishâk rivâyet etti. ki): Bize Cerîr haber verdi. râvilerin ikisi de Şeybâni'den, o da İbn Ebi Evfâ'dan naklen rivâyet etmişlerdir. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Nihayete Ermesi Ve Gündüzün Çıkması Vaktinin Beyanı Bâbı
2617-) Bize Ubeydullah b. Muâz dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet eyledi. H. İbn'l-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet eyledi. İkisi de dediler ki: Bize Şu'be, Şeybâni'den, o dit İbn Ebî Evfâ (radıyallahü anh)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen İbn Müshir ile Abbâd ve Abdulvâhid hadîsleri mânâsında rivâyette bulundu. râvilerden hiç birinin hadîsinde «Ramazan ay'ı» ve «Gece şi'm dan geldi mi» ifâdeleri yoktur. Bunlar yalnız Hüseyin'in rivâyetinde vardır. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l Savam»ın bir-iki yerinde, Ebû Dâvud ile Nesâî dahi ayni bahiste tahrîc etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ramazanda yaptığı bu seferin Mekke'nin fethi seferi olması ihtimâlinden bahsederler. Zira Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ramazanda yaptığı seferler Bedir gazası ile Mekke'nin fethine münhasırdır. İbn Ebî Evfâ Bedir gazasına iştirak edememiştir. Binâenaleyh Ramazan ayında vukubulan ve İbn Ebi Evfâ (radıyallahü anh)’in da iştirak ettiği bu sefer Mekke'nin fethi gazası olacaktır. ismi bildirilmeyen zat Bilâl (radıyallahü anh) dtr. «Tevdih» sahibi: «Bâzı rivâyetlerde bu zatın Bilâl olduğu tasrih edilmiştir." diyor. Ebû Dâvud'un rivâyetinde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İn ya Bilât, ... ilâh ... buyurdu.» denilmiştir. Ahmed'in rivâyetinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) suyunu taşıyın zâtdan su istedi.» denilmiştir. Karıştırma yap, demektir. Bunu kavrulmuş unu su ile karıştırmak suretiyle yaparlardı. mezkûr kelimesin «süt sağ» mânâsına geldiğini söyle-mişse de, Kâdî İyâz ve diğer hadis ulemâsı bu mânâyı kabul etmemişlerdir. Bilâl henüz akşam olmadığı zannıyla: «Ya Resûlallah, Ak-şamlasan iyi ederdin.» demiştir. İmâm Ahmed'in rivâyetinde: «Biraz geciksen de akşam olsa, iyi ederdin.» denilmiştir. Bilâl yüzde yüz akşam olmadığı kanâatında bulunduğu ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ortalığın aydınlığına iyi bakmamış olmasına ihtimal verdiği için mes'eleyi ona iyice bildirmek maksadıyla: «Üzerimizde henüz gündüz var.» demişse de, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) havanın aydınlığına değil, güneşin batmasını nazarı itibara almış, sonra güneşi göremeyen bir kimsenin neye dikkat etmesi lâzım geldiğini beyânla karanlığın şark tarafından gelmesine işaret buyurmuştur. rivâyetlerde Bilâl (radıyallahü anh)'m, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e üç defa mürâca"atde bulunduğu zikredilmiştir. şöyle bir sual hâtıra gelebilir: « Hazret-i Bilâl’in ilk emirde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in buyurduğunu yapmayıp akşam olmadığını söylemekte tekrar tekrar ısrar etmesi, bir sahâbiye yakışmayan inatlık değil midir?» suâlin cevâbı yukarıda verilmiştir. O da Bilâl (radıyallahü anh)’in yüzde yüz akşam olmadı kanâatinde bulunmasıdır. battığını muhakkak surette bilse bir an tevakkuf etmezdi. Onun emr-i Resul karşısında duraklaması ihtiyat ve mes'elenin hükmünü iyice anlamak içindir. yukarıda da arzettiğimiz vecihle: «... oruçlu İftar eder.» cümlesinden murâd: «İftar vakti girer.» demektir. Bu cümleden: kavuşunca oruçlu olan bir kimse bir şey yiyip İç meşe de cu bozulur.» mânâsını çıkarmamakdır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Nihayete Ermesi Ve Gündüzün Çıkması Vaktinin Beyanı Bâbı
2618-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Malik'e, Naci'den dinlediğim, onun da İbn Ömer (radıyallahü anhûnt)'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) visal orucunu yasak etti, Ashâb: «Ama sen visal yapıyorsun.» dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ben, sizin gibi değilim, çünkü ben (Rabbim tarafından) doyurulur ve sulanırım.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2619-) Bize, bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebi Şey be de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti, H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anh) dan naklen rivâyet eyledi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanda visal yapmış, (Onu görünce) halk da visal yapmışlar. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları bundan menetmiş. Kendisine: «Ama sen visal yapıyorsun.» diyenler olmuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ben sizin gibi değilim. Çünkü ben doyurulur ve sulanırım.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2620-) Bize Abdülvâris b. Abdissamed rivâyet etti. ki): Bana babam, dedem'den, o da îyyûvdan, o da Nafî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu Hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız, «RamasanMa» kaydını söylemedi. hadîsi Bubâri «KitâbuVSavm» in bir-iki yerinde tahric etmiştir. îftâr etmeksizin arka arkaya birkaç gün oruç tu inaktır. bir rivâyetinde: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) visal yaptı. (Bunu görünce) halk da visal yaptılar, fakat bu onlara güç geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de kendilerini bundan menetti...» denilmektedir. anlaşılıyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ümmetini visal orucu tutmaktan menetmesine sebep açlık ve susuzluk meşakkatidir. kirâm «Bunu sen de tutuyorsun ya Resûlüllah.» deyince, Fahri Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz: sizi: hey'et in iz gibi değilim.» buyurarak kendi halinin, ashabına benzemediğini anlatmıştır. Bazıları bu hadîsdeki «Hey'et? Lâfzının zâid olduğunu söylerler. Maksat: «Ben sizin gibi değilim.» demektir. (sallallahü aleyhi ve sellem) hâlini: doyurulur sulanırım.» cümlesiyle izah buyurmuştur. Zira Teâla Hazretleri ona yiyecek ve içecek yerini tutacak feya ihsan eder. Bu sûretle açlık ve susuzluk hissetmez. Ona ibâdet ve tâat hususunda kuvvet ihsan eder, vücûduna zaaf ve bitkinlik arız olmaz. şöyle bir suâl hâtıra gelebilir: «Acaba bu hadîsden zahiri mânâsı murâd edilip de, Allahü teâla Hazretleri, Resul-i Ekrem'ini cennet taamlarıyla cennet meşrubatından doyurup sulamamış mıdır?» Bunu söyliyenler de olmuştur. Ortada hiç bir mânide yoktur. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Allahü teâla ındinde cennet taamlarıyla doyurulup sulanmaktan daha çok ikdamlara lâyıktır. «Bu tak-qin!msa (sallallahü aleyhi ve sellem) visal yapmamış olur.» şeklinde bir suâl vârid olmaz, çünkü cennet taamları dünya taamlarına benzemez. Binâenaleyh onlar visal orucuna mâni değildir. «Yiyip içtiği halde visalinin bozulmaması Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e mahsustur. Bu babda ümmetinden hiç bir kimse ena kıyâs edilemez.» demişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ümmetini visal orucundan nehiy buyurması, tahrim mi yoksa tenzih mi ifâde ettiği, hususunda ulemânın ihtilâfı vardır. Hadîsin zahirine bakılırsa buradaki nehiy tahrîm içindir. Ashâb-ı kirâm'dan bir cen âatın visal orucu tuttukları rivâyet olunmuştur. Meselâ Askeri'nin «Kitâbü'l-Evâil» nâm eserinde Hazret-i Abdullah b. Zübeyr'in onbeş gün Visal orucu tutardığı bildirilmektedir. b. Abdillah b. Zübeyr, Ramazanın onaltı ve onyedinci gecelerinde visal yapar, hiç bir şey yiyip içmemek suretiyle orucuna devam eder sonra yağ ile iftar edermiş. Kendisine neden böyle yaptığı sorulunca: «Yağ bağırsaklarımı ıslatıyor ve su cesedimden çıkıyor.» cevâbını vermiş. te'vili ihtilaflıdır. Bazıları: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına acıdığı için visal orucunu menetmiştir. İktidarı olanları visal orucunu tutmakta beis yoktur. Çünkü böyle bir kimse yemesini içmesini ancak Allah için terkeder demişlerdir. Ahmed ile İshâk sahurdan sahura visal yapmayı mekruh saymamışlardır. Hanîfe, Mâlik, Şâfiî ve fukanâdan bir cemaata göre visal orucu ne suretle olursa olsun mekruhtur. Onlara göre hiç bir kimsenin visal yapması caiz değildir. (319-388): «Visal orucu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hasâisindandır. Bu oruç ümmetine yasak edilmiştir.» diyor. göre visal orucu haramdır. «El-Mühezzeb» şerhinde bu orucun kerâhet-i tahrîmiye ile mekruh olduğu kaydediliyor. (224-310) diyor ki: «Ashâb-ı kirâm'dan Bazıları ile başkalarının günlerce yemeyi terkettikleri rivâyet olunmuştur. Onlar bunu çeşitli sebeplerle yapmıştır. Bazıları visal orucuna iktidarı olduğu için visal yapmış, ve iftarlığını fakirlerle muhtaçlara vermiştir. Bir takımları, iftardan, müstağni oldukları yahut nefisleri alıştığı için visal yapmışlardır. Nitekim Ameş'in rivâyetine göre Teymi: . Ben bazen oruç tutmadığım halde otuz gün bir şey yemeden dururum, bu benini muhtaç olduğum vazifeleri görmeme" mâni olmaz, demiştir. A'meş, îbrâhim-i Teymi'nin iki ay bir şey yemeden yalnız hurma hoşafı içmekle iktifa ettiğini söylemiştir. da nefsini şehvetten menetmek için visal orucu tutmuşlardır. Onlar bunu efdal görmüşlerdir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2621-) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yunus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. ki): Bana Ebû Selemetübnü Abdirrahman rivâyet etti, ki Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şunları söylemiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) visalden nehiy buyurdu. Bunun Üzerine müslumanlardan bir zât: Ama sen visal yapıyorsun yâ Resûlallah, dedi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Benim gibi hanginiz olabilir? Ben Rabbını beni doyurup sulayarak gecelerim.» buyurdular. visalden vaz geçmekten imtina' edince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara bir gün, sonra bir gün daha visal yaptırdı, lîila-hare hilali gördüler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) visalden vaz geçmeyi kabul etmediklerinden dolayı (Kendilerine) bir ders-i ibret verircesine: bu hilal geçikse idi size daha ziyâde visal yaptıracaktım.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2622-) Bana Züheyr b. Harb ile İshâk rivâyet ettiler. Züheyr ki): Bize Cerîr, Umarâ'dan o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi Ebû Hüreyre şöyle demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); sakının.» buyurdu. Ashâb: Ama sen visal yapıyorsun ya Resûlüllah, dediler. Resülûllah «Şüphesiz ki bu hususta siz benim gibi değilsiniz. Zîra ben, Rabbını beni doyurup sulayarak geceliyorum. Siz gücünüzün yeteceği amelleri üzerinize alın» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2623-) Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Muğire, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rec'den, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet eyledi. Yalnız o: «Takat getirebileceğiniz şeyleri yüklenin.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2624-) Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti ki): Bize A'meş, Ebû Sâlih'den o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet eyledi ki, visalden nehi buyurmuşlar... Râvi Umara'nin Ebû Zür'dan rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyette bulunmuştur. hadîsi Buhari ile Nesâî «Kitâbu's-Savm» da lahrîc etmişlerdir. kirâm'in visal orucundan vazgeçmemeleri, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e muhalefet için değil, bu babdaki richyin de.ı tenzih mânâsı anladıkları içindir. zahirinden anlaşılıyor ki tutulan visal orucu iKi rjaiıain etmiş. Nitekim Mamer'in rivâyetinde iki gün devam ettir;, tasrih olunmuştur. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in visal orucuna müsâaade buyurması nehyi te'kid ve bu babda hâsıl olacak mefsedeti göstermek içindir. Visal orucundan doğacak mefsedet: İbâdete bıkmak, zayıf ve bîtap düşerek başka ibâdetlerini yapamamaktır. bu hadîsi «Kitâbu't-temenni» de dahi rivâyet etmiştir. Oradaki rivâyetinde Enes b. Mâlik (radıyallahü anh) Şöyle deditir. «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ayın sonunda visal yaptı, onu gören bir takım insanlar da visal yaptılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duyunca: «Bu ay uzamış olsa öyle bir visal yapardım ki: Bu işin derinliğine dalanlar ondan vazgeçerdi. Şüphesiz ki ben sizin gibi değilim. Ben, Rabbim beni doyurup suladığı halde yaşarım, buyurdu. ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının visal orucunu terketmediklerini görünce onlara canı sıkılmış, ayın sonu olmasa kendilerine bütün bir ay visal orucu tutturmak suretiyle, visal orucunun ne demek olduğunu göstermek istemiştir. hadîsinde bu mânâda «Münekkil» tâbiri kullanılmıştır. Bâzı rivâyetlerde bunun yerine «Tenkil» denilmiştir. bir rivâyette bu lâfız »Münkir» şeklinde zaptedilmiştir. Başkalarına ibret olacak şekilde cezalandırmaktır. Buradaki cezadan murâd: Visal orucunu müddetini uzatmakdır. Zira günlerce yiyip içmeden gece gündüz oruçlu bulunan bir kimse nihayet zaafa düşer, vücûdunda derman kalmaz ve bu orucu bırakmak için izin ister.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2625-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ebü'n-Nadr, Haşim b. Kâsım rivâyet etti. ki): Bize Süleyman, Sâbit'den, o da Enes (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. En es şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanda namaz kılıyordu, ben de gelerek yambaşına (namaza) durdum. Başka bir adam gelerek o da durdu. Neticede bir cemâat olduk. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) benim arkasında olduğumu hissedince namazda kısaltma yapmaya başladı. Sonra evine girdi, (orada) öyle bir namaz kıldı ki, onu bizim, yanımızda kılmadı. Sabahladığımız vakit kendisine: «Akşam (arkanda) biz olduğumuzu anladın mı?» diye sorduk. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Evet, yaptığım tahfife beni sevkeden budur.» buyurdular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) visal orucu tutmaya başladı. Bu iş ayın sonuna tesaadüf etmişti. Derken ashabından bir i;ı-kim adamlar da visal orucuna başladılar. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bazı adamlara ne oluyor ki visal yapıyorlar? şüphesiz siz benim gibi değilsiniz. Bana bakın, Vallahi eğer ay uzamış olsaydı size Öyle bir visal orucu tuttururdum ki bu işin derinliğine dalanlar ondan vazgeçerlerdi.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2626-) Bize Asım b. Nadr Et-Teymî rivâyet etti. ki): Bize Hâlid yani İbn'l-Hâris rivâyet eyledi. ki): Bize Humeyd, Sâbit'den, o da Enes (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti, Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ayının başında visal onun tuttu. (Onu görünce) müslümanlardan bazı kimseler de visal yaptılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duyunca: «Bu ay bize uzamış olsa öyle bir visal yapardık ki: bu işin derinliğine dalanlar ondan vazgeçerlerdi. Şüphesiz ki sız benim gibi değilsiniz — yahut şüphesiz ki ben sizin gibi değilim.— Çünkü ben, Rabbını beni doyurup suladığı halde yaşarım.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2627-) Bize İshâk b. İbrahim ile Osman b. Ebî Şeybe hep birden Abde'den rivâyet ettiler, İshâk ki): Bize Abdetü'bnü Süleyman, Hişam b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine acıdığı için kendilerini visal orucundan nehiy buyurdu. Ashâb: «Ama sen de visal yapıyorsun.» dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ben, sizin gibi değilim. Çünkü beni Rabbim doyurur sular.» buyurdu. hadîsini Buhârî «Kitâbu't-Temenni» deve biraz lafız farkıyla «Kitâbu's-Savm» da, Âişe hadîsini «Kitâbu's-Savm» da tahrîc ettiği gibi Âişe hadîsini Nesâî dahi «Kitâbu's-savm» da rivâyet etmiştir. diyor ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabına visal orucu tutmak için müsaade buyurması, onlara bir cezadır. Ceza tarikiyle verilen müsaade ise şeriattan değildir.» Teklif edilmeyen bir şeyi yapmağa çalışmak, bir şey'in derinliğine dalmaktır. rivâyetler dahi mânâ ve hüküm itibârı ile yukarkiler gibidir. (radıyallahü anh) hadîsinde: (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazanın başında visâl orucu tuttu.» denilmiştir. ekşer-i nüshalarında rivâyet bu şekildedir. Kâdî İyâz dahi ekser-i nüshalardan bu hadisi ayni şekilde nakletmiş fakat bunun râvi tarafından bir vehim olduğunu söylemiştir. Ramazan ayının sonunda visal yapmış olmasıdır Müslim'in bâzı râvileri onu bu şekilde de rivâyet etmişlerdir. Nitekim bundan önceki rivâyetlerle sair hadîslerde de hal böyledir. fiili: bir şey'i gündüz yapmak mânâsında kullanılır. Bunun zıddı «Bate» yani «gece yaptı» fiilidir. bu mânâya alındığı takdirde hadîs-i şerif: «Rabbim bana gündüzün yemiş içmiş gibi kudret ve tâkat verir.» mânâsına te'vil olunur ki «Sahih olan mezheb de budur.» diyor. bu keilmeden «olmak» mânası da kastedilmiş olabilir. Bu takdirde mâna «Ben Rabbınıin beni doyurup suladığı halde olurum:» demektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Visal Orucundan Nehiy Bâbı
2628-) Bana Aliyyü'bnü Hucr rivâyet etti. ki): Bize Stif-yan, Hişam b. Urve’den, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha) dan naklen rivâyet eyledi. Âişe: (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu iken kadınlarından bazısını öperdi, demiş sonra gülmüş.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2629-) Bana Alîyyü'bnü Hucr Es-Sa'di ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Süfyan rivâyet etti. ki): Abdurrahman b. Kâsım'e: Sen, babanı Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in oruçlu olduğu halde onu öperdiğini rivâyet ederken işittin mi? dedim, Abdurrahman biraz sustu, Sonra: «Evet» cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2630-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Aliyyü'bnü Müshir, Ubeydullah b. Ömer'den o da Kâsım'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti, Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu olduğu halde beni öperdi. Ama sizin hanginiz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in nefsine hakim olduğu gibi kendine malik olabilir?»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2631-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Yahya (Ahberanâ), Ötekiler (Haddesenâ) tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved ile Alkame'den, onlar da Âişe (radıyallahü anha) dim naklen rivâyet ettiler. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2632-) Bize Suca' b. Mahled dahi rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ebi Zaide rivâyet etti. ki): Bize A'meş, Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu olduğu halde öper, oruçlu iken mübaşerette bulunurdu. Lakin İçinizde nefsine en ziyade hâkim olan O idi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2633-) Bana Aliyyu'bnü Hucr ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Sufyân, Mansûr'dan o da İbrahim'den, o da Alkame’den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu iken öpermiş. (Âişe): içinizde nefsine en ziyâde hâkim olanınızdı.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2634-) Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ ile İbni Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet eyledi. ki) ; Bize Şube, Mansur'dan, o da İbrahim'den, o da Âlkame'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu iken mübaşerette bulunurmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2635-) Bize Muhammedü'bnü’l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âsim rivâyet etti. ki): İbn Avni, İbrahim'den, o da Esved'den hadiîs rivâyet ederken dinledim, Esved Şöyle dedi: Ben ve Mesrûk, Âişe (radıyallahü anha)'ya giderek, ona: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu iken mübaşerette bulunur muydu?» diye sorduk. Âişe: «Evet, lâkin o sizin nefsine en ziyâde hâkim olanınız —yahut nefsine en ziyâde hâkim olanlarınızdan — idi.» cevabını verdi. Ebû Asım burada şekketmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2636-) Bana, bu hadîsi Ya'kub-u Devrakî de rivâyet etti. ki): Bize İsmail, İbn Avn’dan, o da İbrâhim'den, o da Esved ile Mesrûk'dan naklen onların ümmü'l-Müminin Hazretlerine sormak için yanına girdiklerini rivâyet etti ve hadîsi yukarki hadîs gibi anlattı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2637-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hasenü'bnü Mûsa rivâyet etti. ki): Bize Şeybân, Yahya 1b. Ebî Kesir'den, o da Ebû Seleme'den naklen rivâyet eyledi. Ebû Seleme'ye (merü'bnü Abdilaziz, ona da Urvetü'bnü Zübeyr, ona da Ümmü'l-Müminin Âişe (radıyallahü anha) haber vermiş ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu olduğu halde kendisini öpermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2638-) Bize Yahya b. Bişr El-Horîri rivâyet etti. ki):'Bize Muâviye yani İbn Sellâm, Yahya b. Ebi Kesir'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2639-) Bize . ahyâ b. Yahya ile Küteybetü'bnü Smd ve Ebû Bekir Ebî Şeybe rivâyet îttiler. Yahya (Ahberana), ötekiler (Haddesena) tabirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ebû'l-Ahvâs, Ziyad b. Uâka'dan, o da Amr b. Meymûn'dan, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi, Âişe: (sallallahü aleyhi ve sellem) oruç ayında öperdi.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2640-) Baha Muhammedü'bnü Hatim rivâyet etti. ki): Bize Behz b. Esed rivâyet etti. ki): Bize Ebû Bekr-i Nehşeli rivâyet eyledi. ki): Bize Ziyad b. Ilâka, Amr b. Meymûn'dan, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanda oruçlu iken Öperdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2641-) Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zinad'dan, o da Aliyyü'bnü Hüseyin'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu iken öpermiş. hadîsi Buhârî «Kitâbu's-Savm» in bir iki yerinde; Tirmizî dahi «Kitâbu's-Savm» da tahric etmişlerdir. babda Ömer'bnü'l -Hattâb, Hafsa, Ebû Saîd, Ümmü Seleme, İbni Abbâs, Enes, Ebû Hüreyre, Âliyyü'bnü Ebî Tâlib, Abdullah İbn Ömer, Abdullah İbn Amr, Ümmü Habibe, Meymûne, Meymûne binti Sa'd (radıyallahü anhûm) ile Ensâr'dan bir zât hadîsler rivâyet etmişlerdir. Aynî şöyle sıralamıştır:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2642-) Bize Yahya b. Yahyâ ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Yahya (Ahberanâ), ötekiler (Haddesenâ) tabirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den o da Müslim'den, o da şüteyr b. Şekerden, o da Hafsa (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Hafsa: (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu ilçen öperdi.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2643-) Bize Ebû’r-Rabi' Ez-zehrâni rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne rivâyet eyledi. H. Ebû Bek!., b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim de Cerîr'den bunların ikisi de Mansûr'dan, o da Müslim'den o da şuteyr b. Şekel'den o da Hafsa (radıyallahü anh)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hacirsin mislini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2644-) Bana Harun b. Said El-Eyü rivâyet etti. ki) ; Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr yani İbn Haris, Abdürabbih b. Saîd'den, o da Abdullah b. Ka'b El-Himyerî’den, o da Ömer’den, Ebî Seleme'den naklen haber verdi. Ömer, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: «Oruçlu bir kimse öpebilir mi?» diye sormuş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona Um mü Seleme'yi işaret ederek «Buna sor,» cevabını vermiş. Ümmü Seleme de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu işi yapardığım onu haber vermiş. Bunun üzerine Ömer (radıyallahü anh); «Ya Resûlüllah, Allah senin gelmiş geçmiş bütün günahlarım atfetmiştir.» demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: «Dikkat et, Vallahi Allah'a karşı en ziyâde ehl-i takva olanınız ve ondan en ziyade korkanınız şüphesiz ki benim.» buyurmuşlar. rivâyetler dahi yukarkiler mânâsındadır. Ömer b. Ebî Seleme'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını atfetmiştir.» demesi, oruçlu iken öpmeyi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mahsus, caiz olan ahvalden zannettiği içindir. (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu kabul etmemiş: en ziyâde korkanınız ben'im.» buyurarak nehyedilen bir şeyi: benim irtikâb edeceğime nasıl ihtimal veriyorsunuz?» demek istemiştir. Müslim'de olmıyan bir rivâyetinde: «Ömer bunu söyleyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gadaplandı.» denilmiştir. hadîsin «El-MCvatta»daki rivâyetinde: . Allah dilediğini Resûlüne helal kılar.» ibaresi de vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlu Îken Öpmenin, Şehvetini Harekete Getirmeyen Kimselere Haram Olmadığını Beyan Bâbı:
2645-) Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn. Cüreyc'den naklen rivâyet etti. H. Baha Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Abdurrazzâk b. Hemmara rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.. ki): Bana Abdülmelik b. Ebi Bekir b. Abdirrahman, Ebû Bekir'den naklen haber verdi. Ebû Bekir Şöyle dedi: Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ı kıssa ederken dinledim, kıssasında şunları söylüyordu: «Bir kimse cünüb olarak sabahlarsa oruç tutmasın.» Ben, bunu (Babam) Abdurrahman b. Haris'e anlattım Babam bunu kabul etmedi. Bunun üzerine (Babam) Abdurrahman kalktı gitti. Onunla beraber ben de gittim. Nihayet Âişe ile Ümmü Seleme (radıyallahü anhûma)'nun yanlarına girdik. (Babam) Abdurrahman bu mes'eleyi onlara sordu. İkisi birden ; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bazen ihtilamdan başka bir sebeple cünüb olarak sabahlar, sonra oruç tutardı.» dediler. giderek Mervân'ın yanına girdik. Babam bu mes'eleyi ona da andı. Mervan: «Ben, sana, Ebû Hüreyre'ye giderek söylediklerini kendisine iâdc etmeni kat'iyyetle emrediyorum.» dedi. üzerine Ebû Hüreyre'ye geldik. Ebû Bekir (yani Ben) bütün bunlara şâhid olmuştur. (Babam) Abdurrahman, konuşulanları kendisine anlattı. Ebû Hüreyre: «Bunları sana onlar mı söyledi?» diye sordu. Babam: «Evet,» cevâbını verdi, Ebû Hüreyre: «Onlar, bunu daha iyi bilirler.» dedi. sonra Ebû Hüreyre bu hususta söylediklerini Fadl b. Abbâs'a nisbet etti. Artık: «Ben, bunu Fadl'dan işittim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den duymadım.» demeye başladı. Ebû Hüreyre bu hususta söylemekte olduğu sözlerden dönmüş oldu. diyor ki: «Afadülmelik'e: Âişe ile Ümmü Seleme: (Ramazanda) dediler mi? diye sordum, öylece, (yani) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihtilâmdan gayri bir sebeple cünub olarak sabahlar, sonra oruç tutardı, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Cünüb Olduğu Halde Üzerine Fecir Doğan Kimsenin Orucunun Sahih Olması Bâbı
2646-) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Urvetü'bnü'z-Zübeyr ile Ebû Bekir b. Abdirrahman'dan naklen haber verdi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Âişe: (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazanda ihtilâmdan gayrı bir sebeple cünub olarak sabahlar da, yıkanır oruç tutardı.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Cünüb Olduğu Halde Üzerine Fecir Doğan Kimsenin Orucunun Sahih Olması Bâbı
2647-) Bana Harun b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr yani İbn'l Haris, Abdürab-bih'den, o da Abdullah b. Kâ'b El - Him yeri den naklen haber verdi. Ona da Ebû Bekir rivâyet etmiş ki, kendisini Mervân cünüb olarak sabahlayan bir adam oruç tutacak mı? diye sormak için Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)’ya göndermiş. Ümmü Seleme: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cima' sebebiyle — İhtilâm olarak değil— cönub olduğu halde sabahlar, sonra orucunu bozmaz, kaza da etmezdi.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Cünüb Olduğu Halde Üzerine Fecir Doğan Kimsenin Orucunun Sahih Olması Bâbı
2648-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Abdürabbih b. Saîd'den dinlediğim, onun da Ebû Bekir b. Abdirrahman b. Haris b. Hişâm'dan, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleri Âişe ile Ümmü Seleme'den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum: ile Ümmü Seleme: ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazanda intifam sebebiyle değil, cima dan dolayı cunub olduğu halde sabahlar, sonra oruç tutardı.» demişler. hadîsi İbn Mâce'den gayrı bütün kütüb-i sitte İmâmları muhtelif tariklerden tahrîc etmişlerdir. râvileri üzerinde pek çok ihtilâflar vardır. Ezcümle Hazret-i Ebû Hüreyre'nin hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ref etmemesi üzerinde edilmiştir: Bâzı rivâyetlerinde Ümmü Seleme (radıyallahü anh) zikredilmiş, bâzılarında edilmemiştir. Abdurrahman b. Haris'in Hazret-i Âişe ile Ümmü Seleme (radıyallahü anh)'yi bizzat görüp konuştuğu ihtilaflıdır. Bâzı rivâyetlerde Ümmü Seleme'nin kölesi vasıtasıyla konuştuğu bildirilmiştir. Ancak bizzat konuştuğunu gösteren rivâyetler daha çok ve daha şahindir. Bununla beraber Hazret-i Abdurrahmâ n'-tun evvelâ köleyi göndermesi, sonra bizzat gidererek konuşmuş olması da mümkündür. rivâyetinden anlaşıldığına göre Mervân o sırada Medine valisi bulunuyormuş. Abdurrahman (radıyallahü anh) evvelâ Ebû Hüreyre'ye gitmek istememiş, Mervân yeminle ısrar edince Ebû Hüreyre'ye gitmiş, Hazret-i Ebû Hüreyre'yi Zulhuleyfe denilen yerde arazîsi varmış, orada buluşmuşlar. Rivâyetlerin mecmuundan anlaşılıyor ki Abdurrahman in. Hazret-i Ebû Hüreyre'ye gitmek istememesi, güceneceğinden korktuğu içindir. Çünkü biribirlerine komşuymuşlar.'Mervân ısrar eıdin-ce Abdurrahmân: seni affetsin, Bu zât benim dostumdur, ben onun söylediği sözü kendisine iade etmek istemem.» demiştir. Hazret-i Ebû Hüreyre: «Cünüb olarak sabahlıyan bir kimse o gün oruçsuzdur.» diye fetva verirmiş, Hattâ îbrâhim Nehaî ile Urvetü'bnü'z -Zübeyr ve Tâvus'un mezhepleri de buymuş. Lâkin görülüyor ki Hazret-i Ebû Hüreyre bu fetvasında işrâr etmemiş, kişe ile Ümmü Seleme (radıyallahü anhûma) nın sözlerini işitince: bunu daha iyi bilir.» diyerek bu fetvasından dönmüştür. Zâten kendisi mezkûr fetvayı Fadl b. Abbâs'dan dinlemiş bulunuyormuş. diyor ki: «ihtimâl Hazret-i Ebû Hüreyre'nin fetvasından cfönmesi iki hadis tearuz ettiği içindir. O, bunların arasını bulmuş ve birini tevil etmiştir. Te'vil ettiği hadis: kimse cünub olarak sabahlarsa oruç tutmasın.» rivâyetidir. Nevevî, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ın te'vil götüren sözünden dönmesine sebeb Hazret-i Âişe-ve Ümmü Seleme hadîsi olduğunu, o hadîsin daha ziyâde itimada şayan olduğunu, çünkü böyle şeyleri ezvâc-ı tâhiratm herkesden daha iyi bildiklerini söylediklerinin Kur'ân-ı Ker im'ede muvafık olduğunu beyân ettikten sonra Ebû Hüreyre hadîsinin üç vecihle te'vil edildiğini söylemiştir. Şöyle ki: Hazret-i Ebû Hüreyre'nin bu fetvası efdal olan hareketi beyândır. Cünüb olan bir kimse için efdal olan şey fecir doğmazdan önce yıkanmaktır. buna riâyet etmez de sabahleyin yıkanırsa orucu yine caizdir. Safiîler Un mezhebi budur. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sabahleyin yıkandığı sübût bulmuşken, fecir doğmazdan önce yıkanmak nasıl efdal olur?» suâle Nevevî şöyle cevap vermiştir: «Peygamber, (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Sabahleyin yıkanması, bu işin cevazını bildirmek içindir. Ümmetine bir mes'eleyi beyânı tezammun ettiği için bu onun hakkında efdaldır. Zaten Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beyânla memurdur. Bu mes'ele cevazı bildirmek için bâzı zamanlarda her azayı birer defa yıkayarak abdest almasına benzer. Halbuki abdest uzuvlarını üçer defa yıkamanın efdal olduğu malumdur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in devam üzere aldığı abdestin mâhiyeti budur. Bir çok hadisler de bu hakikati nâtıktır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) caiz olduğunu göstermek için deve üzerinde ele» tavaf etmiştir. Malumdur ki tavafı yürüyerek yapmak efdaldır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in tekerrür eden tavafları yürüyerek vâki olmuştur. Bu mes'elenin emsali çoktur.» İhtimâl Hazret-i Ebû Hüreyre hadisi cima hâlinde sabahlayıp da fecrin doğduğunu bildiği halde cimâ'a devam eden kimseye ham-ledilmiştir. Bu takdirde şüphesiz o kimsenin orucu bozulur. İbn'l-Münzir'in, Beyhaki Men rivâyetine göre Ebû Hüreyre hadîsi mensûhtur. Fakat Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) onun neshedildiğini duymamış bir müddet evvelden bildiği gibi fetva vermiş, hükmün neshedildiğini duyunca fetvasından dönmüştür. İbn Münzir: «Bu bâbda benim işittiğim en güzel söz budur.» demiştir. İslâmiyetin ilk zamanlarında oruçlu bir kimsenin uyuduktan sonra cima'da bulunması, yiyip içmesi haram kılınmıştı. Sonra bunlar neshedilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Cünüb Olduğu Halde Üzerine Fecir Doğan Kimsenin Orucunun Sahih Olması Bâbı