Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
2799-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Gunder, Şu'be'den rivâyet etti. H. Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Ziyâd b. Feyyazdan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Ebû Iyâz'ı b. Abdullah b. Amr (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah'a: «Her ay bir gün oruç tut. Geri kalan günlerin ecri de senindir.» buyurmuş. «Ben bundan daha fazlasına takat getiririm.» demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): « (Her ay) İki gün oruç tut, geri kalan günlerin ecri de senindir.» buyurmuş. «Ben bundan daha fazlasına takat getiririm.» demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;. « (Her oy) üç gün oruç tut, geri kalan günlerin ecri de senindir.» buyurmuş. «Ben bundan daha fazlasına takat getiririm.» demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): « (Her ay) dört gün oruç tut, geri kalan günlerin ecri de senindir.» buyurmuş. (yine): «Ben bundan daha fazlasına takat getiririm.» demiş. Efendimiz: «Allah ındinde en fazîletli olan orucu. Dâvud Aleyhisselâm orucunu tut, Hazret-i Dâvud bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2800-)
Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Hatim hep birden İbn Mehdî’den rivâyet ettiler. Züheyr ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdî rivâyet etti. ki): Bize Selim b. Hayyâm rivâyet etti, ki): Bize Saîd b. Mînâ rivâyet etti. ki): Abdullah b. Amr şunu söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: «Ey Abdullah b. Amr! Duydum ki sen gündüzleri oruç tutar, geceleri namaz kılarmışsın. Bunu yapma, çünkü vücûdunun senin üzerinde hakkı vardır, gözünün de senin üzerinde hakkı vardır. Zevcenin dahi senin üzerinde hakkı vardır. Bazen oruç tut, bazen tutma. Her aydan üç gün oruç tut. Bu bütün sene oruç tutmak demektir.» buyurdu. Ben: «Ya Resûlallah! Benim (fazla oruç tutmaya) kuvvetim vardır.» dedim. Resûlüllah «Öyle ise Dâvud Aleyhisselâm orucunu tut, (yani) bir gün oruç tut, bir gün tutma,» buyurdular. (ömrünün sonlarında): «Ah keski bu ruhsatı tutsaydım.» derdi. hadîsin muhtelif rivâyetlerini Buhârî «Kitâbu't-Teheccüd», «Kitâbu's-Savm», «Kitâbu'n-Nikâh» ve «Kitâbü'l-îsti'zan»da, Müslim ile Ebû Dâvud «Kitâbu’s-Salât»da, Nesâî «Kitabu's-Savm»da tahric etmişlerdir. muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre Abdullah b. Amr (radıyallahü anh) gündüzleri oruç, geceleri de Kur'ânı Kerîm'i hatmetmek suretiyle ihya edeceğine yemin vermişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu vahiy ile haber almış, Hazret-i . Abdullah'a bunu yapmamasını çünkü gerek nefsinin gerekse ailesi ile ziyaretçilerin kendisi üzerinde hakları bulunduğunu ve çok yaşıya-cağı için âhir ömründe bu vazifeleri yapamayacağını işâreten anlatmıştı. Hazret-i Abdullah, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in tavsiyelerini kendisi için az bulmuş, her tavsiyesine mukâabil daha fazlasını istemişti. Bunun mânâsı onun tavsiyelerine —haşa— itiraz değildi. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in tavsiyelerinin emir mahiyetinde olmadığını biliyordu. O bunları sırf bir tahfif ve kolaylık olmak için yapıyordu. (radıyallahü anh) ise kendinde ibâdet için kuvvet gördüğünden, daha fazlasını rica ediyordu. Fakat neticede Fahri Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin haber verdikleri zuhur etti. İhtiyarlayınca bu ibâdetleri ifada güçlük çekmeye başladı. O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in tavsiyelerini hatırlar ve «Ah keski Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ruhsatını tutmuş olsaydım.» diye ha-yıflanırdı. hakkından murâd, cima', nafaka ve hüsn-ü muaşeret gibi şeylerdir. bâzı rivâyetlerinde zikri geçen ehil'den murâd da: Çoluk çocuk ve akrabadır. Bunların hakları, kendilerine nafaka vermek, onlara güzel muamelede bulunmak, çocuklara İslâm terbiyesi vermek gibi şeylerdir. oruç Bâbında cismin hakkından murâd dahi, onun sıhhatine dikkat etmek ve iyi bakmaktır. Buradaki hak: Yâcib mânâsına değildir. oruç sebebiyle vücud dermansız ve bîtap düşer de telef olmaya mâruz kalırsa, vücûda bakıp beslemek vâcib olur. «Buradaki hakdan murâd: Mendûbdur.» demişlerse de, mendüba, hak denilemiyeceği cihetle bu tefsir makbul görülmemiştir. ay tutulan üç gün orucun bütün sene orucuna dank tutulması fazilet ve sevap itibarı iledir. Buradaki benzerlikden hakikate müsavat lâzım gelmez. Şerîfde zikredilen «Efdal»ın mânâsı fazileti daha çok, demektir. Yoksa her ay bir gün oruç tutanla on gün oruç tutanın birbirinden farkı meydandadır. Zîra biri on kat sevaba lâyık bir hasene, diğeri onar kat sevabı celbeden on hasene ifa etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in «ebedî oruç tutan kimse oruç tutmuş değildir.» sözünü ulemâ üç şekilde te'vil etmişlerdir: Bu söz hakikatine hamledilir. Ebedî oruç tutan, bayramlarla teşrîk günlerinde de orucu bırakmıyacağı için, sevap kazanayım derken günâha girmiş olacağından hiç oruç tutmamış, gibi olur. Âişe (radıyallahü anha) dahi buna kaail olmuştur. Bu cümle oruçtan zarar görecek yahut oruç sebebiyle başkalarının haklarını zayi edecek olanlar hakkındadır, «Oruç tutmuş değildir.» cümlesi «Başkaları gibi oruçtan meşakkat duymaz.» mânâsına haberdir, duâ mânâsına değildir. sene; oruç tutmanın caiz olup. olmadığı hususunda ulema ihtilâf etmişlerdir. Zahirîler-'e göre caiz değildir. Cûmlıûr-u ulemâ bayramlarla teşrik günlerinde tutmamak şartıyla bunun caiz olduğunu söylemişlerdir. Şafiî'nin mezhebi de budur. Hattâ ona göre bu oruç müstehabdir. Mâce'nin Hazret-i İbn Ömer'den rivâyet ettiği bir hadîste: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Nuh Aleyhişselâm bayram günleri müstesna olmak üzere bütün sene oruç tutardı.» buyurduğu bildirilmiştir. Kiram'dan Ömerü'bnül-Hattâb oğlu Abdullah, Âişe, Ebû Talha ve Ebû Ümame (radıyallahü anh) hazeratı bütün sene oruç tutarlarmış. orucu ile bütün sene orucunu birbirine karıştırmamalıdır. Visal orucu birkaç gün geceleri dahi iftar etmemek şartıyla tutulan oruçtur. Senelik oruç ise bayramlarla teşrik günlerinden, maada, akşamları iftar etmek şartıyla tutulan oruçtur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2801-)
Bize Şeyban b. Ferruh rivâyet etti. ki): Bize Abdulvâris, Yezîd-i Rişk'dan rivâyet etti. ki): Bana Muazetü'l-Adeviyye rivâyet etti. Kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'ye «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) her ay üç gün oruç tutar mıydı?» diye sormuş, «Evet» cevâbını vermiş. (Muâz'e Dedi ki): Âişe'ye: Ayın hangi günlerinde oruç tutardı?» diye sordum» «Ayın hangi günlerinde oruç tutacağına ehemmiyet vermezdi.» dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem) her ay muayyen günlerde oruç tutmaması, o günlerde oruç tutmanın farz olduğu zannedilmesin di-yedir. Iyâz'ın beyânına göre her ay tutulacak üç gün oruç hakkında muhtelif hadîsler vârid olmuştur. Cerîr’den rivâyet olunan bir hadîsde üç günden murâd «Ey-yâm-ı bîd»dir. Eyyâm-ı bîd, her ayın onüç, ondört ve onbeşinci günleridir. 12, 13 ve 14. günler olduğunu söylemişlerdir. İbn Ömer (radıyallahu anh) rivâyet olunan bir hadîsde Eyyâm-ı bîd'den ayın on ikinci günü ile ondan sonra gelen iki perşembe kasdedildiği bildirilmiştir. Nehaî oruç için ayın sonunu Hasan-ı Basrî ise başını müstehab görmüşlerdir. Âişe’ye göre bir ay cumartesi, pazar ve pazartesi, sonraki ay salı, çarşamba ve perşembe günleri' oruç tutmak müstehabdır. Seleme (radıyallahü anhâ)’dan bir rivâyete göre ayın ilk perşembesi ise onu tâkib eden pazartesi günleri oruç tutmalıdır. takımları pazartesi ile perşembe günleri oruç tutmayı tercih etmişlerdir. Her ayın ilk günü ile onuncu ve yirminci günleri oruç tutmanın müstehab olduğunu söyleyenler de vardır. Bu kavil İmâm Mâlik'e de nisbet edilir. İbn Şaban her ayın ilk günü ile on bir ve yirmi birinci günlerinde oruç tutulacağına kâail olmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Her Aydan Üç Gün Ve Arafe, Aşüre, Pazartesi, Perşembe Günkeri Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2802-)
Bana Abdullah b. Muhammed b. Esma' Ed-Dubaî rivâyet etti. ki): Bize Mehdi yani İbni Meymûn rivâyet etti. ki): Bize Gaylan b. Cerîr, Mutarrifden, o da İmran b. Husayn (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet eyledi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Imrân'a —yahut İmrân da işitmek suretiyle başka zâta—: «Ey fülân! Bu ayın sonunda oruç tuttun mu?» diye sormuş. O zât: — «Hayır!» cevâbını vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ramazandan çıktıktan sonra iki gün oruç tut,» buyurmuşlar. veya serar yahut sirâr: Ekser-i ulemâya göre ayın sonu mânâsına gelir. «Halkın bildiği budur.» demiştir. Fakat Bazıları bunu kabul etmemiş, ay sonunda oruç tutmanın mendûb olduğuna dair hadîs vârid olmadığını söylemişlerdir. Onlara göre sürra'dan murâd: ayın or-tasıdır. de bu kavli tercih etmiştir. cem'i: Sürar, serâr ve sirâr gelir. «Sürar, ayın evvelidir.» demiş, Cevheri neresi olduğunu bilmediğini söylemiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in işaret buyurduğu ay Şaban'dır. murâd ayın sonudur.» diyen ekser-i ulemâ bu hadîsle istidlal etmişlerdir. Çünkü ayın evveline veya ortasına sürra denilmiş olsa sorulan zât tutmadığı günleri Şaban'in sonunda kaza edebilirdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Her Aydan Üç Gün Ve Arafe, Aşüre, Pazartesi, Perşembe Günkeri Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2803-)
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî ile Kuteybetübnü Saîd hep birden Hrunmad'dan rivâyet ettiler. Yahya dedi ki: Bize Hammâd b. Zeyd, Gaylan'dan, o da Abdullah b. Mabed-i Zimmâniden, o da Ebû Katâde'den, naklen haber verdi. (Ebû Katâde şöyle dedi): adam peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Nasıl oruç tutarsın? diye sordu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gabadlandı. Ömer (radıyallahü anh) onun kızdığını görünce: Biz, Rabb olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Peygamber olarak da Muhammed'e razı olduk. Allah'ın gadabı ile Resûlünün gadabindan Allah'a sığınırız, dedi. Ömer (radıyallahü anh) bu sözü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gadabı yatısıncaya kadar tekrarladı, durdu. Nihayet Ömer: Ya Resûlallah! Bütün sene oruç tutan kimsenin hali ne olacak? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): « (Böylesi) ne oruç tutmuştur, ne tutmamıştır —yahut oruç da tutmamıştır, iftar da etmemiştir—» buyurdu. (tekrar): İki gün oruç tutup bir gün tutmayanın hâli ne olacak? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Buna kimse takat getirebilir mi? buyurdu. Ömer (yine): Bir gün oruç tutup bir gün tutmayanın hâli nice olacak? diye sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Bu, Dâvud Aleyhisselâm'ın orucudur, buyurdu. Ömer: Bir gün oruç tutup iki gün tutmayanın hali nasıldır? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bunun için bana takat verilmesini dilerim; cevâbını verdi. Bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; Her aydan üç gün, bir de ramazandan ramazana oruç tutmak yok mu? İşte bu bütün senenin orucu demektir. Arafe günün orucunu Allah'ın o günden önceki sene ile o günden sonraki senelerin günahlarına keffâret yapacağını umarım. Aşûra günün orucunu ise Allah'ın o günden önceki senenin günahlarına keffâret kılacağını ümîd ederim, buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Her Aydan Üç Gün Ve Arafe, Aşüre, Pazartesi, Perşembe Günkeri Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2804-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn'l-Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Gaylan b. Cerîr’den naklen rivâyet etti. O da Abdullah b. Ma'bed-i Zimmâni'yi Ebû Ka-tadete'l-Ensâri (radıyallahü anh)'dtın naklen rivâyet ederken dinlemiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e nasıl oruç tuttuğu sorulmuş, Ebû Katâde ki): Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gadaplandı da Ömer (radıyallahü anh): «Biz, Babb olarak Allah'a,' din İslâm'a Resul olarak Muhammed'e, bey'at nâmına da kendi bey'atımıza razı olduk.» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bütün sene oruç tutmanın hükmü soruldu: «Böylesi ne oruç tutmuş ne de iftar ermiştir. —Yahut oruç da tutmamıştır, iftar da etmemiştir. —» buyurdu. iki gün oruç tutup, bir gün tutmamanın hükmü soruldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Buna kim takat getirebilir?» cevâbını verdi, gün oruç tutup iki gün tutmamanın hükmü de soruldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Keski Allah bunun için bize kuvvet verse.» buyurdular. gün oruç tutup, bir gün tutmamanın hükmü dahi soruldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bu oruç kardeşim Dâvud Aleyhisselâm'ın orucudur.» buyurdular. günü oruç tutmanın hükmünü de sordular. Peygamber «Bu gün benim doğduğum ve peygamber olarak gönderildiğim — yahut bana vahiy indirildiği— gündür.» buyurdu. Müteakiben: «Her aydan öç gön, bir de ramazândan ramazana tutulan oruç, butun sene oruç tutmak demektir.» buyurdular. (sallallahü aleyhi ve sellem)'e arafe günü oruç tutmanın hükmü de soruldu: . «Bu oruç geçen sene ile gelecek senenin günâhlarına keffâret olur.» buyurdu. günü oruç tutmanın hükmü dahi soruldu. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): . «Bu Oruç geçen senenin günahlarına'keffâret olur» buyurdular. diyor ki: Bu hadîsin Şû'be rivâyetinde: «Pazartesi ile perşembe günleri oruç tutmanın hükmü de soruldu, dedi, ama biz perşembe meselesini bir vehimden ibaret bulduğumuz için onu zikretmedik.» ibaresi de vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Her Aydan Üç Gün Ve Arafe, Aşüre, Pazartesi, Perşembe Günkeri Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2805-)
Bize, bu hadîsi Ubeydullah b. Muâz dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Defo ki): Bize Şebabe rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize Nadr b. Şümeyi haber verdi. Bu râvilerin hepsi Şu'be'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Her Aydan Üç Gün Ve Arafe, Aşüre, Pazartesi, Perşembe Günkeri Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2806-)
Bana Ahmed b. Saîd Ed-Dârimî rivâyet etti. ki): Bize Habban b. Hilâl rivâyet etti. ki): Bize Ebân-ı Attâr rivâyet etti. ki): Bize Gaylân b. Cerîr bu isnadda şu'be hadîsinin mislini rivâyet eyledi. Yalnız o, hadîsde pazartesi gününü zikretmiş, perşembeyi söylememiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Her Aydan Üç Gün Ve Arafe, Aşüre, Pazartesi, Perşembe Günkeri Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2807-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman b. Mehdî rivâyet etti. ki): Bize Mehdi b. Meymun, Gaylân'dan, o da Abdullah b. Ma'bed-i Zinınanî'den, o da Ebû Katâdete'l--Ensâri (radıyallahü dnh)’dan naklen rivâyet eyledi ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e pazartesi günü oruç tutmanın hükmü sorulmuş, o da: «Ben, o gün doğdum, bana vahiy dahi o gün indirildi.» buyurmuşlar. beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in suâl soran zâta kızması, suâlini hoş karşılamadığı içindir. Çünkü sorulan bir suâle cevap vermek gerekir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise bu suâle vereceği cevaptan bir mefsedet doğar diye korkmuştu. Soran zât aldığı cevaptan vücûb mânâsı anlayabilirdi. Yâhüt Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in tuttuğu oruç ona az görünebilirdi. Halbuki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümanların dîni ve dünyevî birçok işleriyle meşgul bulunduğu gibi zevcelerinin hukukunu îfa etmek, misafirlerini ağırlamak, gelen hey'etleri kabul etmek vb. birçok vazifeleri de vardı. Bu sebeple hali daha ziyâdesini iktizâ etmekle beraber sırf ümmetine merhamet ve şefkatinden dolayı ibâdetlerde de iktisâta riâyet ederdi. zât, suâlini yanlış sormuştu, ona gereken: «Ben, kaç gün oruç tutayım?» yahut: «Nasıl oruç tutayım » diyerek suâlini kendine tahsis etmekti. O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)' de başkalarına olduğu gibi ona da hâline göre cevap verirdi. için bana takat verilmiş olmasını dilerim.» cümlesinin mânâsı, bâzılarına göre «Ümmetimin buna tâkât getirmesini dilerim.» demektir. Zira "Peygambev (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz orucun bu derecesine ve daha ziyâdesine muktedir idi. Visal orucu tutar ve kendisine bu hususta uymak isteyen ashabına ; sizin gibi değilim. Çünkü ben gecemi, Rabbim meni doyurup suladığı halde geçiririm.» buyururdu. Hadîsin ikinci rivâyetindeki: Allah bunun için bize kuvvet ihsan etse...» cümlesi de bu le'vili te'yid eder. Mezkûr cümleyi zevcelerîyle sair müslümanlar hakkında söylemiş olması ihtimâli de vardır. Kainat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz arafe orucu hakkındaki sözleriyle, bu orucun iki senenin günahlarına keffâret olacağını anlatmışlardır. Buradaki günahlardan murâd: Abdest Bâbında görüldüğü veçhile küçük günahlardır. şeklinde de rivâyet olunmuştur. Iyâz her iki rivâyetin sahih olduğunu söyler. İkinci rivâyete göre mânâ: «Onu vehim zannettiğimiz için...» demek olur, îyâz diyor ki: «Râvinin (Perşembe gününü zikretmedik.) demesi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): o gün doğdum, bana Peygamberlik de o günde verildi.) buyurduğu içindir. Sair rivâyetlerden anlaşılacağı üzere Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in doğduğu ve kendisine Peygamberlik verildiği gün pazartesidir. Bu sebeple İmâm Müslim, Şu'be rivâyetindeki perşembe gününü zikretmemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Her Aydan Üç Gün Ve Arafe, Aşüre, Pazartesi, Perşembe Günkeri Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2808-)
Bize Heddâb b. Hâlid rivâyet etti. ki) ; Bize Hammad b. Seleme, Sâbit'den, o da Muharrif'den, o da İmrân b. Huşayn (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti. Heddâbdan, Mutarrifi anlamış değilim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İmran'a yahut başka birine: «Şaban'in sonlarında oruç tuttun mu?» diye sormuş, o da: «Hayır!» cevâbını vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ramazandan çıktığın vakit iki gün oruç tutuver.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Şaban Ayı Sonlarında Oruç Bâbı
2809-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Vczîd b. Harun, Cüreyri'den, o da Ebû'l-Ala'dan, o da Mutarrif den, o da îmran b. Husayn (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir zâta: «Bu ayın (Şâban'ın) sonlarında oruç tuttun mu?» diye sormuş, o zât: «Hayır!» cevâbını vermiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ramazandan (çıkarak) iftar ettiğin vakit, onun yerine İki gün oruç tutuver.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Şaban Ayı Sonlarında Oruç Bâbı
2810-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Mutarrif b. Şıhhîr'in kardeşi oğlundan rivâyet etti. ki): Ben, Mutarrif’i, İmran b. Husayn (radıyallahü anhûmâ)'dan naklen rivâyet ederken işittim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir zâta şaban ayını kastederek: «Bu ayın sonlarından biraz oruç tuttun mu?» diye sornutş. O zât: «Hayır!», cevâbını vermiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: «Ramazandan iftar ettiğin vakit bir gön yahut iki gün oruç tu-tuver.» buyurmuşlar. mi, iki mi dediğinde şüphe eden Şu'be'dir. Şu'be: «İki gün, dedi zannederim.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Şaban Ayı Sonlarında Oruç Bâbı
2811-)
Bana Muhammed b. Küdâme ile Yahya El-Lu'lui rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Nadr haber verdi. ki): Bize Şu'be haber verdi. ki): Bize Mutarrif'in kardeşi oğlu Abdullah b. Hâni bu isnadda bu hadîsin mislini rivâyet eyledi. hadîsi Buhârî , Ebû Dâvud ve Nesâî «Kitâbu's-Savm»da tahrîc etmişlerdir. hadîs, bundan önceki babda görülen (1161) numaralı hadîsin başka bir rivâyetidir. Onun için de aynı numara ile gösterilmiştir. ulemâ: «Sürâr'dan murâd: ay sonudur.» dediklerine göre bu rivâyetler, ramazandan bir-iki gün önce oruç tutmayı nehiy eden sahih rivâyetlere muhalif görünmektedir. ile diğer birtakım ulemâ rivâyetlerin arasını bulmak için: «Burada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e muhatap olan zâtın âdeti ay sonunda oruç tutmaktı. Yahut Şaban'ın sonunda oruç tutmayı adamıştı. Fakat Ramazandan bir-iki gün önce oruç tutmayı yasak eden hadîslerle amel ederek orucunu tutmamıştı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsi ile mûtad olan oruçların yasak edilmediğini beyân buyurmuştur.» demişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Şaban Ayı Sonlarında Oruç Bâbı
2812-)
Bana Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Ebû Bişr’den, o da Humeyd b. Abdirrahman El-Himyeri’den, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allah'ın ay'ı olan Muharrem'de tutulan oruçtur. Farz namazdan sonra en faziletli namaz gece namazıdır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Muharrem Orucunun Fazileti Bâbı
2813-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerir, Abdülmelik b. Umeyr'den, o da Muhammed b. Münteşirden, o da (radıyallahü anhüma) Humeyd b. Abdirrahman'dan, o da Ebû Hüreyre dan merfû olarak rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e fark namazdan sonra hangi namazın ve Ramazan ayı orucundan sonra hangi orucun efdal olduğu soruldu da: «Farz namazdan sonra en faziletli namaz: Gece yarış; kılınan namazdır, ramazan ayından sonra en faziletli oruç: Allah'ın ay'ı olan Muharrem orucudur.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Muharrem Orucunun Fazileti Bâbı
2814-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin b. Aliy, Zâid'den, o da Abdülmelik b. Umeyr'den bu isnâdla oruç bahsinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadîsin mislini rivâyet etti. diyor ki: «Hazret-i Ebû Hüreyre'den iki dane Humeyd b. Abdirrahman hadîs rivâyet etmişlerdir. Bunlardan biri Himyerî , diğeri Zührî'dir. Buhârî ile Müslim'de zikri geçen Humeyd b. Abdır rahman Zührî'dir. Yalnız Müslim'in bu hadîsini Humeyd b. Abdirrahman, Himyeri rivâyet etmiştir. Buhârî bu hadîsi tahrîc etmediği gibi, Himyerî'den hiç bir rivâyeti de yoktur. Himyerî’nin Müslim'de de bundan başka rivâyeti yoktur.» Şerîf oruç için Ramazandan sonra en faziletli ay Muharrem olduğuna delâlet etmektedir. Yukarıda da görüldüğü veçhile Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'iri Muharrem'de değil de Şaban'da fazla oruç tutması ya onun faziletini hayâtının son günlerinde öğrendiği içindir. Yahut Muharrem'de sefer ve hastalık gibi bir özürden dolayı fazla oruç tutamamıştır. Şerîf, farz namazdan sonra "en faziletli namaz gece namazı olduğuna da delildir. ulemâ bu hususta müttefiktirler. Şafiî'lerden Mervezî ile ona muvafakat edenlere göre gece namazı beş vaktin sünnetlerinden de efdaldir. Fakat ekseriyetle Şâfiiyyye ulemâsı vakit sünnetlerinin gece namazından efdal olduğuna kaaildirler. Çünkü bu sünnetler farzlara benzerler. Mervezî'nin kavlini daha kuvvetli ve hadîse daha muvafık bulmaktadır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Muharrem Orucunun Fazileti Bâbı
2815-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybetü'bnü Saîd ve Aliy-yü'bnü Hucr toptan İsmail'den rivâyet ettiler. İbn Eyyûb ki): Bize İsmail b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bana Sa'd b. Saîd b. Kays, Ömer b. Sabit b. Haris El-Hazrecî'den, ona da Ebû Eyyûb El-Ensari (radıyallahü anh) rivâyet etmiş olmak Üzere haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim ramazan orucunu tutar da sonra şevval'den altı günü eklerse bu bütün sene oruçlu gibi olur.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazanın Arkasından Şevvalden Altı Gün Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2816-)
Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd'in kardeşi Sa'd b. Saîl rivâyet etti. ki): Bize Ömer b. Sabit haber verdi. ki): Bize Ebû Eyyûb El-Ensâri (radıyallahü anh) haber verdi. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i yukarki hadîsin mislini söylerken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazanın Arkasından Şevvalden Altı Gün Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2817-)
Bu hadâsi bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.' ki): Bize Abdullah b. Mübarek, Sa'd b. Saîd'den rivâyet etti. ki): Ben, Ömer b. Sâbit'den işittim. ki): Ben, Ebû Eyyûb (radıyallahü anh): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu... diyerek yukarki hadîsin mislini rivâyet ederken işittim. diyor ki: «Bu hadîs İmâm Şafiî ile İmâm Ahmed, Dâvud-u Zahirî ve onlara muvafakat eden ulemânın mezheplerine açık delildir. Onlara göre Şevval'den altı gün oruç tutmak müstehabdır. Mâlik ile Ebû Hanîf e'ye göre bu oruç mekruhtur. İmâm Mâlik «El-Muvatta» nâm eserinde: (Ehl-i ilimden bu orucu tutan hiç bir kimse görmedim.) demiştir. Bu zevata göre Şevval orucunun mekruh olması farziyeti zannedilmesin diyedir. İmâm Şafiî ile ona muvafakat edenlerin delili sahîh ve sarih olan bu hadîstir. Bir sünnet sabit oldu mu bâzı kimselerin yahut ekseriyetin veya herkesin terketmesi sebebiyle bırakılamaz.. zevatın (Farziyeti zannolunur.) sözleri arafe, aşûra ve diğer mendûb oruçlarla nakzolunur. Ulemâmıza göre efdal olan Ramazan Bayramını müteâkib altı gün ara vermeksizin oruç tutmaktır. Maamafih bu orucu muhtelif günlerde tutan yahut Şevvâl'in ortasına veya sonuna bırakan dahi peşi peşine tutmuş gibi fazilete nail olur. Çünkü böylesine de Ramazan orucuna şevval'den altı gün ekledi, denilebilir. Ulemânın beyânına göre Ramazan orucuna şevval'den altı gün eklemekle tutulan orucun bütün sene orucu gibi olması, yapılan tâatlar on misli katlandığı içindir: on misli on ay eder, altı günün on misli de altmış gün yani iki ay olur. Bu suretle oruç tutan kimse bütün sene oruç tutmuş gibi sevap kazanır. Bu cihet Nesâî'nin kitabında merfû bir hadîs ile beyân olunmuştur.» Nevevî'nin Ebû Hanîf e'ye nisbet ettiği kavil Hanefîiler'in mezhebi değildir. Hanefîyye kitaplarında: «Ramazan Bayramından sonra Ramazan orucuna şevval’den altı gün oruç eklemek mendûbdur. bu orucun aralıksız tutulmasını mekruh görmüş, Bazıları mekruh olmadığını söylemişlerdir. Mâlik kerahete kaail olanlardandır. Bu orucu Şevvâl'in muhtelif günlerinde tutmak kerahetten ve Hıristiyanlar'a benzemekten uzaklaştırır.» denilmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazanın Arkasından Şevvalden Altı Gün Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Bâbı
2818-)
Bize Yahya b. Yahya, rivâyet etti. ki): Mâlik'e Nafî'den dinlediğim, onun da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)’dan rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bazı kimseler rüyada Kadir Gecesinin Ramazanın son yedi gecesinde görmüşler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki rüyalarınız Ramazanın son yedi gecesi hakkında birbirini tutmaktadır. Arlık kim Kadir Gecesini arayacaksa onu Ramazanın son yedisinde arasın.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2819-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e» Abdullah b. Dinar'dan dinlediğim, onun da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)'dan, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Gecesini, Ramazanın son yedisinde arayın.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2820-)
Bana Amru'n-Nâkıd ile Zübeyr b. Harb rivâyet ettiler. Zübeyr ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, ZÜhrî'den, o da Salim'd en, o da babası (radıyallahü anh,) dan naklen rivâyet etti. Babası (Abdullah b. Ömer) Şöyle dedi; Bir adam Kadir Gecesinin yirmiyedinci gece olduğunu (rüyasında) gördü. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Gecesi hakkındaki) rüyalarımızın son on gün içinde olduğunu görüyorum. Binâenaleyh siz onu bu on günün tek gecelerinde arayın.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2821-)
Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki): Bana Salim b. Abdillah b. Ömer haber verdi ki babası (radıyallahü anh) Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Leyle-i Kadir hakkında şöyle buyururken işittim: bâzı kimseler Kadir Gecesinin Ramazanın ilk yedisinde, Bazıları da son yedi gecesinde olduğunu rüyalarında gördüler. Siz onu son on gecede arayın.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2822-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ukbe yani İbn Hureys'den rivâyet etti. ki): Ben İbn Ömer (radıyallahü anhüma)'yi şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): onu yani Kadir Gecesini Ramazanın son on gecesinde arayın. Şayet biriniz zayıf düşer yahut âciz kalırsa sakın kalan yedi geceden mahrum kalmasın» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2823-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki) . Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Cebele'den rivâyet etti. ki): Ben İbpi Ömer (radıyallahü anhüma)'yi naklen rivâyet ederken dinledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve Selienü'den Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim Kadir Gecesini arayacaksa, onu son on gecede arasın.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2824-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Aliyyü'bnü Müshir, Şeybâni'den, o da Cebele ile Muhârib'den, onlar dr İbn Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet etti. İbnİ Ömer Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Gecesini, son on gecede arayın. —Yahut son dokuz gecede arayın. —» buyurdular. hadîsi Buhârî «Fadlu Leyleti'l-Kadir» Bâbında, Nesai «Kitâbu'r-Rüya-da tahric etmişlerdir. muhtelif rivâyetleri Kadir Gecesinin Ramazân-i Şerîf'in yirmisinden sonraki tek gecelerde aranacağın bildirmektedir. Kadir Gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğu Kur'ân-ı Kerîm'in «Kadir» sûresinde beyân olunmuştur. Bu geceye niçin Kadir Gecesi nâmı verildiği hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. göre «Kadirin mânâsı: Bir şey takdir etmek, ona paha biçmek demektir. Allahü teâla Hazretleri sene içinde geçecek vak'a-yı ve umuru o gece takdir buyurup hükmettiği için ona bu isim verilmiştir. Birtakımları o gecenin, ehemmiyet ve şerefinden dolayı bu isim verildiğini söylemişlerdir. göre Zührî: «O gece azamet ve şeref gecesidir.» demiştir. Bekr-i Verrâk'a göre mezkûr geceye Kadir denilmesi, kadr-u kıymeti olmayan kimselerin, o geceyi ihya etmekle kıymet kazandıkları içindir. bazıları mü'minlerin o gece işledikleri salih ameller Allahü teâla ındinde makbul olduğu için bu ismin verildiğini, birtakımları da kadr-u kıymet sahibi olan, Kur'ân-ı Kerîm'in o gece indirilmesi sebebiyle Kadir Gecesi nâmı verildiğini söylemişlerdir gece, yeryüzüne üç büyük melek indiği için bu ismin verildiğini söyliyenlerde vardır. İmâm Halîl b. Ahmed'e göre o gece yeryüzü meleklerle dolup taştığı için bu isim verilmiştir. bâbda daha başka kaviller de vardır. garîbdir ki Kur'ân-ı Kerîm'de: Gecesi bin aydan daha hayırlıdır." Sure-i Kadir âyet 3. buyurulduğu halde son asırulemâsından Mısırlı Şeyh Muhammed Abdüh, Kadir Gecesinin bizatihi hiç, bir fazileti olmadığını söylemiştir. Ezcümle Buhari ile Müslim'in bu babda ittifakla tahric ettikleri birçok hadîslerin muztarib, zayıf ve uydurma" olduklarını iddia etmiştir. Halbuki sahîheynde bahusus Buhârî'de uydurma hadîs bulunmak- şöyle dursun, bir tek zayıf hadîs bile yoktur. Ulemâ kitâbullah'dan sonra en sahih kitabin «Sahîh-i Buhârî» olduğunu söylemiş, birtakımları Müslim'in «Sahîh »ini tercih etmişlerdir. Gerçi Buhârî'de 300 kadar zayıf hadîs olduğu, «Sahîh-i Müslim»de dahi bu kabilden birçok hadîsler bulunduğu tesbît edilmişse de bunlar müstakillen hüküm ifâde etmek için değil, o bâbdaki esâs hadîslere şahit yani onları takviye ve te'yid için getirilmişlerdir. Biz sözle'sahîheyn’deki her zayıf hadîsin mutlaka sahîh bir rivâyeti de vardır. Hadîs ulemâsına göre sahîh bir hadîsi rivâyet ettikten sonra onu te'yid için aynı hadîsin zayıf bir rivâyetini nakletmekte hiç bir beis yoktur, İslâm düşmanlarının müslümanlığa hücûm için bu gibi zayıf hadîsleri ele alarak demagoji yapmalarına pek fazla hayret edilemez. Çünkü düşmandan zâten düşmanlık beklenir. Fakat bir müslüman âliminin hattâ müctehid geçinen bir zâtın en sahîh hadîslere «uydurma» damgası vurmasına ne mânâ verilir » bilemem?... Bereket versin ki Ezher Şeyhlerinden Abdurrahman Tâc, Kadir Gecesi hakkında yazdığı yirmi-otuz sahifelik küçük bir broşürle Muhammed Abdüh'e hak ettiği cevâbı vermiş, hatalarını birer birer yüzüne çarparak müslümanları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sahîh hadîslerine karşı tereddüt ve şüpheye düşmekten kurtarmıştır. Kadir Gecesinin fazileti hakkında Kur'ân-ı Kerîm'de hiç bir âyet bulunmasa, Kur'ân-ı Kerîm'in o gece nâzil olması aklen mezkûr gecenin yine pek mümtaz, pek şerefli olmasını iktizâ eder. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm semavî kitapların sultanı mesabesindedir. Bir sultanı ağırlamak için ise saray gerekir. Onu bir kulübeye misafir almak şanına lâyık bir hürmet ve ta'zim olamaz. halde akıl, semavi kitapların sultanını Allahü teâlâ hazretlerinin mutlaka mümtaz bir gecede indirmiş olmasına hakmeder, o gece de Kadir Geceşidir. mezkûr gecenin akla uygun olarak pek mümtaz ve şerefli bir gece olduğunu Allahü teâlâ hazretleri: Gecesi bin aydan daha hayırlıdır." âyet-i kerîmesi ile beyân buyurmuştur. Kerîm'in o geceye şeref üstüne şeref, hayır üstüne hayır kattığı hususunda isek söz yoktur. Kadir Gecesinin tâyini hususunda ihtilâf etmişlerdir. Ezcümle , Ramazan’ın ilk gecesi, onyedinci gecesi, onsekizinci gecesi, ondokuzuncu gecesi, yirmibirinci, yirmiüçüncü, yirmibeşinci, yirmi-yedinci, yirmidokuzuncu ve Ramazan’ın son gecesi olduğunu söyleyenler bulunmuştur. Çift gecelerde aranacağını iddia edenlerle, bütün senede ve bütün Ramazan'da aranması gerektiğini söyleyenler de vardır. A’zam'a göre Kadir Gecesi Ramazan'dadır, yalnız her sene aynı geceye tesadüf etmeyip, bazen evvel bazen sonra gelir. Ebû Yûsuf'la İmâm Muhammed'e göre Kadir Gecesi değişmez, lâkin hangi gece olduğu belli değildir. Bir rivâyete göre Ramazan’ın yarısından sonra aranılacağını söylemişlerdir. Şafiî'ye göre Kadir Gecesi Ramazan'in yirmisinden sonra gelir, yeri değişmez. Bu gece kıyâmete kadar bakidir. Bekir-i ftâzi: «Kadir Gecesi aylardan birine mahsus değildir.» demiştir. Hanefîiyye ulemâsının kavilleri de budur. Hattâ Kâdî Han, İmâm A’zam'ın meşhur kavline göre Kadir Gecesinin sene içinde devrettiğini, bazen Ramazan'da, bazen de başka başka bir ayda geldiğini söylemiştir. Bu kavil İbn Mes'ûd ve İbn Abbâs (radıyallahü anhüma) ile İkrimeden ve diğer birtakım ulemâdan sahîh rivâyetlerle nakl-olunmuştur. bu kavli çürütmeye çalışmış ise de, Hatifliiler'e hücum edeyim derken İbn Mes'ûd ve İbni Abbâs (radıyallahü anh) hazerâtı gibi iki büyük sahâbinin kavillerini hiçe çıkarmak gaflet ve cür'etinde bulunmuştur. kirâm'dan Abdullah b. Zübeyir Kadir Gecesinin onyedinci, Ebû Said-i Hudrî yirmibirinci geceler olduğunu söylemişlerdir. Şafiî, Hazret-i İbn Saîd'in kavlini tercih etmiştir. b. Üneys (radıyallahü anhüma)’ya. göre Leyle-i Kadir Ramazan’ın yirmiüçüncü gecesidir. ikirâm'dan bir cemaatla İbn Abbâs (radıyallahü anh) yirmiyedinci gece, Bilâl (radıyallahü anh) yirmi-dördüncü, Hazret-i Ali ondokuzuncu gece olduğunu söylemişlerdir. Bu babda başka kaviller de vardır. Hattâ Leyl'e-i Kadir'in Şabaan’ın onbeşinci gecesi olduğunu söyliyenler bile bulunmuştur. Râfizî'ler, Kadir Gecesinin kaldırıldığını iddia ederler. Hazret-i Abdullah b. Hanbes'den rivâyet ettiği bir hadîs Şiîler'le Râfizî'ler aleyhine delildir. Mezkûr hadisde: Hüreyre'ye dedim ki: -Kadir Gecesinin kaldırıldığı söyleniyor. Ne dersin? Ebû Hüreyre: «Onu söyleyen yalan yapmış, cevâbını verdi.» denilmektedir. İbn Kazm, Kadir Gecesi hakkında şunları söylemiştir: «Ramazan yirmidokuz çekerse Kadir Gecesi hiç şüphesiz kalan on günün evvelindedir. O da ya yirmibirinci,. ya yirmiikimci, yahut yirmidördüncü veya yirmialtıncı yahut yirmisekizinci gecedir. Ramazan otuz çekerse: Son on gecenin iktidası seksiz olarak ya yirmibirinci, ya yirmiüçüncü, ya yirmibeşinci, yahut yir miyedinci veya yirmidokuzuncu gecedir.» Gecesinin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanır. da. yalnız bir seneye mahsûs vâki olduğunu söyliyenler de vardır. Kadir Gecesi hakkında kırkbeş kadar kavil vardır. Maamafih mefhûm-u adet muteber bir delîl olmadığı için rivâyetler arasında münâfaat yoktur. bâzılarına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kadir Gecesini kat'î olarak tayin etmemiştir. Bu sebeple Ashâb-ı Kiram'dan her biri işittiği ile amel etmiştir. Ekser-i Ulemâ Kadir Gecesinin yirmiyedi Ramazan'da olduğunu söylemişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2825-)
Bize Ebû't-Tâhir ile ….. Yahya rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yunus, İbn Şibab'dan, o da Ebû Selemete'bni Abdirrahman'dan, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'Ûarx naklen haber verdi ki Resûlûllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Gecesi rüyamda bana gösterildi. Sonra zevcelerimden bin beni uyandırdı da o (onun hangi gece olduğu) bana unutturuldu. Artık siz onu kalan on gün zarfında arayın.» buyurmuşlar. «Ben, o geceyi unuttum.» diye rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2826-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Bekir yani İbn Mudar, İbn Haddân, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Selemete'bni Abdiraahman'dan, o da Ebû Saîd-i Hudri (radıyallahü anh) dan naklen rivâyet etti. Ebû Saîd Şöyle dedi: Re-sülüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kamazan ayının ortasındaki on günde itikaf yapardı. Yirminci gece geçip de yirmîbirinciyi karşıladığı zaman evine dönerdi. Onunla birlikte itikâf yapanlar da dönerlerdi. Sonra, bir Ramazan ayında evine dönmeyi itiyat edindiği gece mescidde kalarak cemaata hutbe okudu ve onlara Allah'ın dilediklerini emretti. Sonra şöyle buyurdu: bu on günde îtikâf yapıyordum. Üjlaîıura şu son on günde itikat yapmak hatırıma geldi, imdi benimle beraber kim itikat yapmışsa, îtikâf yerinde gecelesin. Ben, bu geceyi hakikaten rüyamda gördüm ama, o bana unutturuldu. Artık siz, onu son on gün zarfında tek gecelerde arayın. Ben kendimi bir su ve çamura secde ederken gördüm.» Said-i Hudrî ki: «Yirmibirinci gece yağmura tutulduk da mescid Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namaz kıldığı yere aktı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazından çıkarken ona baktım, yüzü çamur ve suyla ıslanmıştı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2827-)
Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Abdül-aziz yani Derâverdi, Yezîd'den, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Selemete'bnü Abdirrahman'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahû anh)'dan naklen rivâyet etti ki, Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanda ayın ortasındaki on günde îtikâf yapardı...» hadîsi yukarki hadîs gibi rivâyet etmiş yalnız: «îtikaf ettiği yerde dursun, buyurdu.» Bir de: çamur ve suyla dolu olarak çıkıyordu.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2828-)
Bana Muhammed b. Abdilalâ rivâyet etti. ki): Mu'temir rivâyet etti. ki): Bize Umâratü'bnü Gaziyyete'l-Ensâri rivâyet etti. ki): Ben, Muhammed b. İbrahim'i, Ebû Seleme'den, o da Ebû Said-i Hudrî (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet ederken işittim, Ebû Said Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanın ilk on günü zarfında îtikâfa girmiştir. Sonra ortasındaki on günde tentesi üzerinde hasır bulunan bir Türk çadırında îtikâf yaptı, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hasırı eliyle tutarak çadırın bir tarafına çekti. Sonra başını (çadırdan) çıkararak cemaatla konuştu. Cemâat kendisine yaklaştılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ramazanın ilk on gününde îtikâf yapar, bu geceyi arardım, sonradan ayın ortasındaki on günde îtikâf yapmaya başladım. Bil âhara bana gelerek bu gecenin son on gönde olduğunu söyliyen oldu. Binaenaleyhi sizden kim îtikâfa girmek isterse, girsin.» buyurdu. üzerine cemâat da onunla birlikte îtikâfa girdiler. (sallallahü aleyhi ve sellem): Kadir Gecesi, tek gece olarak gösterildi ve sabahında çamurla su içine secde edeceğim bildirildi.» buyurdu. yirmibirinci gecenin sabahına erdi. Sabah namazına kalkmıştı. Derken semâdan yağmur yağdı ve mescid aktı. Çamurlu suyu gözümle gördüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını edadan sonra alnında ve burnunun ucunda çamurlu su vardı. Bir de baktım o gece son on günün yirmibirinci gecesi imiş;
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2829-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âmir rivâyet etti. ki): Bize Hişâm, Yahya'dan, o da Ebû Seleme'den naklen rivâyet etti. Ebû Seleme şöyle dedi: Aramızda Kadir Gecesini müzâkere ettik. Müteakiben Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)'a vardım, Ebû Said benim dostumdu. «Beraberce hurmalığa çıksak ya.» dedim. Ebû Saîd, üzerinde ha-mişa denilen bir cübbe olduğu halde dışarı çıktı. Kendisine: «Sen, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Kadir Gecesinin lâfını ederken işittim mi? diye sordum. Ebû Saîd. şunları söyledi:. «Evet! Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Ramazanın ortasındaki on günde îtikâfa girdik de yirminci günü sabahı îtikâftan çıktık. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize hutbe okuyarak şöyle buyurdular: hakikaten Kadir Gecesi gösterildi. Ama ben,- onu unuttum. — Yahut: o, bana unutturuldu.— Binâenaleyh siz, onu ayın son on gününde îek gecelerde arayın. Bana su ve çamur içine secde edeceğim dahi gösterildi. Imdİ kim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber itîkâfa girmişse geri dönsün.» Saîd ki: «Bunun üzerine geri döndük. Gökyüzünde bir bulut paresi bile görmüyorduk. Derken bir bulut geldi ve yağmura tutulduk. Hattâ mescidin tavanı aktı. Zâten mescid hurma dalından yapılmıştı. Namaz kılındı, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, su ile toprak içine secde ederken gördüm. Hattâ çamurun eserim alnında bile gördüm.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2830-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdurrazzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer haber verdi. H. Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Muğira haber verdi. (Dedi lu): Bize Evzâi rivâyet etti.' iki râvi Yahya b. Ebî Kesîr'den bu isnâdla yukarki hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. rivâyetlerin de: «Namazdan çıktıktan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördüm, alnında ve burnunun ucunda çamur eseri vardı.» ibaresi de vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2831-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ Üe Ebû Bekir b. Hallâd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdil'a'lâ rivâyet etti. ki): Bize Saîd Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. Ebû Saîd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , Kadir Gecesi henüz kendisine bildirilmezden Önce onu arayarak Ramazan'ın ortasındaki on günde îtikâfa girdi. îtikâl günleri geçince çadırın sökülmesini emretti ve hemen çadır söküldü. Sonra Kadir Gecesinin, Ramazan'ın son on günü zarfında olduğu kendisine bildirildi. Bunun üzerine çadırın kurulmasını emir buyurdu ve çadir tekrar kuruldu. Sonra cemâatin yanına çıkarak: camaat, gerçekten bana Kadir Gecesi bildirilmişti. Ben de onu sîze haber vermek için çıkmıştım, fakat birbirlerinden hak dâva eden iki adam geldi yanlarında şeytân da vardı. Bu sebeple Kadir Gecesi bana unutturuldu. Artık siz, onu Ramazanın son on günü zarfında arayın. Onu dokuzuncu, yedinci ve beşinci gecelerde arayın.» buyurdular. Dedi ki ; «Ben; «Yâ Ebâ Saîd! Siz sayıyı, birden daha iyi bilirsiniz, dedim. Ebû Saîd: Evet, bu hususta biz, sizden daha üstünüz, dedi. (Kendisine): Bu dokuzuncu, yedinci ve beşinci ne demektir? diye sordum. Ebû Saîd: Yirmibirinci gece geçti mi ondan sonra gelen yirmiikinci gece: dokuzuncudur, yirmiüçüncü gece geçti mi, onun arkasından gelen gece yedinci, yirmi beşinci gece geçti mi, onu tâkib eden gece beşincidir, cevâbını verdi.» Hallâd: «Birbirlerinden hak dâva eden...» tâbirinin yerine «Birbirleriyle muhâsama eden iki kişi.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2832-)
Bize Said b. Amr b. Sehl b. İshâk b. Muhammed b. Eş'as b. Kays El-Kindî ile Aliyyü'bnü Haşrem rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Damra rivâyet etti. ki): Bana Dahhâk b. Osman rivâyet etti. ki):Bana Dahhâk b. Osman rivâyet etti. — İbn Haşrem: Dahhâk b. Osman'dan, dedi.— O da Ömer b. Ubeydillah'ın azatlısı Ebû'n-Nadr'dan, o da Büsur b. Saîd'den, o da Abdullah. b. Üneys’den naklen rivâyet etmiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kadir Gecesi gösterildi ama sonra unutturuldu. Ben, rüyamda o gecenin sabahında kendimi su ve çamur içine secde ederken gördüm.» buyurmuşlar. (radıyallahü anh): «Biz, Ramazan’ın yirmiüçüncü gecesi yağmura tutulduk. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize sabah namazını kıldırdı. Namazdan çıktığı vakit su ile çamurun eseri alnında ve burnunda kalmıştı.» demiş. diyor ki: «Abdullah b. Üneys (geceyi zikretmiyerek sadece): Yirmiüçte yağmura tutulduk, dedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2833-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize İbn Nümeyr ile Veki', Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):. Gecesini Ramazanın son on gecesinde arayın.» buyurdular. İbn Nümeyr: «İltimas edin.» Veki’: «Taharri edin.» diye rivâyette bulunmuşlardır. ile taharrinin ikisi de: araştırmak, mânâsına gelir.) Saîd (radıyallahü anh) hadîsini Buhârî «Fadlu Leyletil-Kadir»in bir-iki yerinde ve «Kitâbu's-Sâlâ»da, Âişe (radıyallahü anha) hadîsini dahi «Fadlü Leyletil-Kadir»de tahrîc etmiştir. çadırından murâd: Keçeden yapma ufak çadırdır. umumundan anlaşılıyor ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Kadir Gecesinin hangi gece olduğu bildirilmiş, fakat sonradan unutturulmuştur. Hattâ Hemmâm'in rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir defa Ramazan'ın ilk on gününde, başka bir defa ortasındaki on günde îtikâfa girdiği ve ikisinde de Cebrail (aleyhisselâm) gelerek: «Aradığın ilerdedir.» demek suretiyle Kadir Gecesinin Ramazan'ın son on gecesinde olduğuna işaret ettiği bildirilmektedir. Bu geceye işaret olmak üzere Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rüyasında, su ile çamura secde edeceği bildirilmiştir. bir rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'va. unutmasına sebep Şeytanla birlikte gelen iki zâtın birbirlerinden hak dava etmeleri olduğu görülüyor. iki zâtın Abdullah b. Hadred ile Ka'b b. Malik (radıyallahü anh) oldukları söylenir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların dâvası ile meşgul olurken, Kadir Gecesinin hangi gece olduğunu unutmuştur. bâzılarına göre buradaki unutmaktan veya unutturulmaktan murâd: O gecenin, o seneki bereketinin kaldırılmasıdır. Hazret-i Ebû Hüreyre rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) lin unutmasına sebep kendisini zevcelerinden birinin uyandırması olduğu anlaşılıyorsa da vak'anm iki defa cereyan etmiş olması ihtimâl dahilindedir. Vak'anın bir olması, unutmanın iki defa vu-kubulması da mümkündür. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu mes'elede unutması câîz olunca, başka mes'elelüri unutması da caizdir. Bu suretle ümmetine tebliğ ile me'mur olduğu bazı ahkâm zayi olacaktır.. şudur: Ümmetine tebliği icâb eden ahkâmı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in unutması caiz değildir. Caiz hattâ vaki olsa bile Allahü teâlâ onları Resûl-i Ekrem'ine tekrar hatırlatır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2834-)
Bize Muhammed b. Hatim ile İbn Ebî Ömer ikisi birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. İbn Hatim ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Abde ile Âsim b. Ebû’n-Necûd'dan naklen rivâyet etti. Onlar da Zır b. Hubeyş'i şöyle derken işitmişler: «Übeyyu'bnü Ka'b (radıyallahü anh)'a sordum, dedim ki: Kardeşin İbn Mes'ûd: Kim bir yıl ibâdetle kâim dursa, Kadir Gecesine rastlar, diyor. Übey (radıyallahü anh) O insanların buna güvenmemelerini kastetmiştir. Yoksa kendisi bu gecenin Ramazan'da olduğuna, Ramazan’ın da son on gecesinde, o gecenin de yirmiyedinci gece olduğunu pek âlâ bilir, dedi. Sonra bu gecenin yirmi yedinci gece olduğuna İstisnasız yemin etti. Ben: Bunu neye istinaden söylüyorsun ya Ebe'l-Münzir? dedim. Übey (radıyallahü adh): Alâmetine, yâhut Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bize haber verdiği nişana istinaden söylüyorum. O gecenin sabahında güneş şuâsız olarak doğacaktır, cevâbını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2835-)
Bize Muhammed b. El-Müsenna rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Ahdetü'hnü Ebî Lübâbe'yi, Zır b. Hubeyş'den, o da Übeyyü'bnü Ka'b (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Zır Şöyle dedi: Kadir Gecesi hakkında: «Vallahi onu ben pek ala bilirim.» dedi. «Zann-ı galibime göre bu gece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bize ihyasını emrettiği gece olacaktır. O gece ayın yirmiyedinci gece sidir.» şeklinde rivâyet etmiştir. Şû'be şu cümlede (yani) «Bu gece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bize ihyasını emrettiği gecedir.» ifâdesinde şekketmiş: «Bunu bana, ondan bir dostum rivâyet etti.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2836-)
Bize Muhammed Abbâd ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Mervan yani Fezâri, Yezîd yani İbn Key-sân'dan, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında Kadir Gecesini ı;azâkere ettik de: Ay doğduğu vakit onun çanak yarısı gibi-olduğunu hanginiz hatırlar? buyurdu. yemin'den murâd: İnşaallah demeden yapılan yemindir. Ubeyy'in bu kat'î yemini Kadir Gecesini, alâmetinden bildiği içindir. Bu alâmet güneş şuâsız doğmasıdır. beyânına göre güneşin ziyâsız doğmasına sebep: O gece yeryüzüne inen sayısız meleklerin semâyı kaplamaları olabilir. İyaz'a göre ayın çanak kırığı gibi doğması, Kadir Gecesinin Ramazan sonlarında olduğuna işarettir. Çünkü ay yeni doğduğu sıralarda böyle görünmez. Gecesinin alâmetleri hakkında muhtelif hadîsler vârid olmuştur. Bezzâr’ın «Müsned-inde Hazret-i Câbir b. Semû-r a'dan tahrîc ettiği bir hadisde: Gecesini Ramazanın son on gecesinde arayın. Zîra onu, ben gördüm, fakat unuttum. O, yağmurlu ve rüzgârlı bir gecedir.» buyurulmuştur. Hibbân'ın «Sahîh»inde Hazret-i Câbir b. Abdillâh'dan tahrîc ettiği bir hadîs dahi mânâ itibarı ile buna yakındır. Mezkûr hadîsde Kadir Gecesinin fazla sıcak ve soğuk olmayıp, mutedil aylı ve yıldızlı bir gece olduğu bildirilmiştir. Ebî Şeybe'nin rivâyet ettiği Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh) hadîsinde: her gûrt şeytânın iki boynuzu arasından doğar. Bundan yalnız Kadir Gecesinin sabahı müstesnadır.» deniliyor. Huzeyme'nin Hazret-i Ebû Hüreyre'den merfû olarak tahric ettiği bir hadîsde: gece yere inen meleklerin adedi, çakıl tadarının adedinden daha çoktur.» buyuruluyor. Ebî Hâtim'in Mücâhid tarikiyle rivâyet ettiği bir hadîsde o gece yeryüzüne şeytan salınmadiği, belâ gönderilmediği bildirilmekte, Dahlıâk tarikiyle rivâyet ettiği hadîste ise o gece tevbe eden herkesin tevbesi kabul edildiği, gök kapılarının açıldığı, Kadir Gecesinin güneş kavuştuktan, ertesi sabah tekrar doğuncaya kadar devam ettiği beyan olunmuştur. Daha başka rivâyetler de vardır. diyor ki: «Kadir Gecesi mevcuttur, onu her sene Ramazan'da Benî Âdem'den Allah'ın dilediklerin görürler. Nitekim geçen hadîsler de bunu göstermektedir. Sulehadan, onu gördüklerini haber verenlerin adetleri sayılmayacak kadar çoktur. Übeyy hadîsinde de işaret olunduğu vecihle bu gecenin kullardan gizlenmesi, ona güvenip de şâir ibâdet ve tâatlara karşı gevşeklik göstermesinler, bilâkis ona tesadüf etmek tamamıyla birçok geceleri ibâdetle ihya etsinler diyedir. günündeki icabet saatinin, Kur'ân-ı Kerîm'deki ism-i a'zam'ın gizlenmesi gibi şeyler hep bu hikmete mebnîdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Kadir Gecesinin Faziletini Beyan, O Geceyi Aramaya Teşvik, Yerini Ve En Ümid Edilen Vaktini Beyan Bâbı
2837-)
Bize Muhammed b. Mihrân Er-Bâzi rivâyet etti. ki): Bize Hatim b. İsmail, Mûsa b. Ukbe'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'in son on gününde î'tikâf yaparmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Ramazanın Son On Gününde Îtikaf Bâbı
2838-)
Bana Ebut-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus b. Yezîd haber verdi. Ona da Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'dan naklen Nâfi' rivâyet etmiş ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'ın son on gününde î'tikâfa girermiş. ki: «Bana, Abdullah (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mescidde î'tikâf yaptığı yeri gösterdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Ramazanın Son On Gününde Îtikaf Bâbı
2839-)
Bize Sehl b. Osman rivâyet etti. ki): Bize tîkbe-tü'bnü Hâlid Es-Sekûni, Ubeydullah b. Ömer'den, o da Abdurrahman b. Kâsım'den, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)’dan naklen rivâyet etti. Âişe: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'ın son on gününde î'tikâfa girerdi.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Ramazanın Son On Gününde Îtikaf Bâbı
2840-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ve ki): Bize Ebû Muâviye haber verdi. H. Sehl b. Osman da rivâyet etti. ki): Bize Hafs b. Giyâs haber verdi. râvilerîn ikisi de Hişâm'dan rivâyet etmişlerdir. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb dahi rivâyet ettiler. Bu lâfız onlarındır. (Dediler ki): Bize İbn Nümeyr, Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Âişe: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanın son on gününde i'ti kafa girerdi.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Ramazanın Son On Gününde Îtikaf Bâbı
2841-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys, Ukayl'den, o da Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah azze ve celle ruhunu kabzedınceye kadar hep Ramazan'ın son on gününde î'tikâfa girmiş. Onu vefatından sonra zevceleri î'tîkâf yapmışlar. hadîsleri Buhârî, Ebû Dâvud, Tirmizî, Ne-saî ve İbn Mâce bâzısı «Savm», bâzısı «î'tikâf» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. mânâda Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce Hazret-i Ubeyyu'bnü Ka'b'dan, Tirmizî, Hazret-i Enes'den hadîsler rivâyet etmişlerdir. Ömer (radıyallahü anh) hadîsi ile Hazret-i Âişe rivâyeti birbirinin aynı ise de Hazret-i Âişe'nin bir rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatına kadar î'tikâfa devam ettiği ziyâdesi vardır. Bu ziyade î'tikâfm neshedilmediğine delildir. Nitekim «vefatından sonra zevceleri î'tikâf yaptılar.» cümlesi bunu te'yid etmektedir. Yani î'tikâfın hükmü devam etmiş, bu hususta erkeklerle kadınlar arasında fark gözetilmemiştir. î'tikâf, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Je mahsus olan fiillerden de değildir. lüğatta: Mutlak surette bir yerde durmak demektir. Şeriatta bir kimsenin sıfat-ı mahsûsa ile mescidde durması demektir. Sıfat-ı mah-sûsa'dan murâd: İbâdettir. mücaveretin de î'tikâf mânâsına gelip gelmediği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Amr b. Dinar'a göre î'tikâfla civar aynı mânâya gelirler. Bu mes'ele Ata’ b. Ebî Rabâh'a sorulduğunda, onların ayrı ayrı şeyler olduğunu söylemiş ve: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hücreleri, mescidde idi. Ramazanda î'tikâfa girmek istediği vakit onlardan çıkarak mescidin içine gelir, î'tikâfını orada yapardı.» demiştir. göre î'tikâf vâcib, sünnet-i müekkede ve müstehab kısımlarına ayrılır. Nezredilen î'tikâfı yapmak vâcib, Ramazan'ın son on. gününde î'tikâfa girmek sünnet-i müekkede, şâir zamanlarda î'tikâf müstehabdır. i'tikâf için oruç şarttır. Müstehab olan î'tikâflarda oruç şart değildir. Müstehab olan î'tikâf için muayyen zaman tahdidi yoktur. Bir kimse mescide girerken î'tikâfa niyet etse, oradan çıkıncaya kadar î'tikâf etmiş sayılır. müstehab olan î'tikâfta da orucu şart koşmuşlardır. takdirde î'tikâfın en az müddeti bir gündür. Bu kavil İmâm A'zam’dan da rivâyet olunmuştur. «Şu insanlara şaşarım. Nasıl oluyor da î'tikâf terkedi-yorlar? (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şeyi bazen yapıp bazen terk ettiği halde î'tikâfı vefatına kadar hiç bırakmamıştır.» demiş'se-de Hanefîiler buna; kirâmın ekserisi î'tikâf yapmamışlardır»" diye cevâp vermişlerdir. Mâlik: «Ebû Bekir, Ömer ve Osman (radıyallahü anhümu) ile İbn'l-Müseyyeb'in ve bu ümmetin selef ulemâsından hiç birinin î'tikâf yaptığım duymadım. Yalnız Ebû Bekir b. Abdirrahman î'tikâf yapmıştır. Zannederim bu zevat î'tikâfı güçlüğünden dolayı terketmişlerdir.' Çünkü î'tikâfm gecesi ile gündüzü müsavidir.» demişdir. «El-Mecmûa» nâm eserinde «Ashâb-ı kirâmın î'tikâfı terketmeleri, onlar hakkında mekruh olduğu içindir. Zîra î'tikâf nehyedilen visal orucu gibidir.» denilmiştir. Mâlik'e göre nafile i'tikâfın en az müddeti bir gündür. Hanefîiler den İmâm Ebû Yûsuf'a göre bir günün ek serisidir. Muhammed'e göreise î'tikâf için bir, saat bile kâfidir. Şâfii ile bir rivâyete göre İmâm Ahmed'in kavilleri de budur. Bekr-i Râzi , İmâm Mâlik'den î'tikâf müddetinin on gün olduğunu nakletmiştir. nâm eserde İmâm Mâlik'in bunu müstehab gördüğü kaydedilmiştir. İbn Teymiye: «Dört mezhebin İmâmları ile onlara tâbi olanlar vâcib olan î'tikâfda orucun şart olduğunu söylemişlerdir. Ashâbı kirâm'dan Ali, İbn Ömer, İbn Abbâs ve Âişe (radıyallahü anha) hazerâtı ile Şa'b'ı , İbrahim Nehaî', Mücâhid, Kâsım b. Muhammed, Nafi', Saîd b. El-Müseyyeb, Evzaî, Zührî, Sevrî ve Hasan b. Hayy’ın mezhepleri budur. b. Mes'ud (radıyallahü anh) ile Tâvus , Ömer b. Abdilaziz , Ebû Sevr, Dâvud-u Zahiri, İshâk ve bir rivâyette İmâm Ahmed b. Hanbel gerek vâcib gerekse nafile î'tikâfda orucun şart olmadığını söylemişlerdir.» Şafiî ile İmâm Ahmed'in kavilleri de budur. Ebû'l-Berekât'ın naklettiği kavil Şafiî'nin eski mezhebidir. şart olmadığını söyleyenler Hazret-i İbn Abbâs'ın: «î'tikâf yapana oruç lâzım değildir. Meğer ki orucu kendisine şart kıla.» sözü ile istidlal etmişlerdir,: sözü Bazıları merfû Bazıları da İbn Abbâs'a mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. olan îtikâdda" orucun şart olduğunu söyleyenler Ebû Dâvûd'un, rivâyet ettiği Hazret-i Âişe hadîsi ile İstidlal etmişlerdir. hadîste: î'tikâf sahih olmaz.» buyurulmuştur. Hadîsden murâd: Vâcip olan î'tikâfdır, hadîsler, Ramazan'ın son on' gününde î'tikâfa girmenin müste-hab olduğuna delildir. Erkekler hakkında bunun kuvvetle müstehab olduğunda ulemâ ittifak etmişlerdir. Kadınlar hakkında ihtilâf vardır. «Bu hadîste kadınların î'tikâfının. sahih olduğuna delil vardır. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara î'tikâf için izin vermişti. Lâkin. Ebû Hanîf e'ye göre kadının î'tikâfı yâlnız evinin mescidinde sahan olur. Evinim., mescidinden murâd: Namaz için tahsis ettiği yerdir. Ona göre erkek evinin mescidinde î'tikâfa giremez. Ebû Hanife'nin mezhebi, Şâfîi'nin de eski mezhebidir. Fakat Şâfîiyye ulemâsına göre bu mezheb zayıftır.» diyor. bu hadîsler î'tikâfın yalnız mescidde yapılabileceğine delildirler. Zîra gerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gerekse zevceleri ile ashabı güçlüğüne rağmen î'tikâfı mescidde yapmışlardır. î'tikâf caiz olsa, bir defa olsun evde yaparlardı. Mâlik ile ekseri Mâlikîye ulemâsına ve Şâfîiyye göre î'tikâf her mescidde yapılabilir. Ahmed'e göre beş vakit namaz kılınan, mescidde; İmâm A'zam'a göre bütün namazların kılındığı mescidde yapılır. ile diğer bazı ulemaya göre î'tikâf cumâ mescidinde yapılır. Yemân (radıyallahü anh)'ın: «î'tikâf üç mescide yani Mescid-i Haram, Mescid-i Resûlüllah ve Mescid-i Aksa'ya masutur.» dediği nakledilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Ramazanın Son On Gününde Îtikaf Bâbı
2842-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye, Yahya b. Saîd'den, o da Amra'dan, o da Âişe (radıyallahü anha) dan naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) î'rikâfa girmek istediği vakit sabah namazını kılar, sonra î'tikâf yerine" girerdi. (Bir defa) Ramazanın son on gününde î'tikâfa girmek istedi de çadırının kurulmasını emir buyurdu ve kendisine çadır kuruldu. Müteakiben Zeyneb de çadırının kurulmasını emretti, ona da çadır kuruldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerinden bir başkası da çadırının kurulmasını emretti. Onun çadırı da kuruldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını kılınca baktı ki çadırlar kurulmuş: (Acaba bu yaptıklarınızla) hayır mı kastediyorsunuz?» buyurdu ve derhal çadırının sökülmesini emretti, çadır söküldü. Artık o ramazan ayında îtikâfı terketti de iaa şevval ayının ilk on gününde î'tikafa girdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Îtikaf Yapmak İsteyen Kimsenin Îtikaf Yerine Ne Zaman Gireceği Bâbı
2843-)
Bize, bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Amr b. Sevvâd da rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bize Amr b. Haris haber verdi. H. Muhammed b. Râfi’ dahi rivâyet etti, ki): Bize Ebû Ahmed rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Sclemetü'bnü Şebîb dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Muğîra rivâyet etti. ki): Bize Evzaî rivâyet eyledi. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd rivâyet etti. ki): Bize babam, İbn İshâk'dan rivâyet etti. râvilerin hepsi Yahya b. Said'den, o da Amra'dan, o da Âişe Cradiyallahü anha)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Ebû Muâviye hadîsi mânâsı ile rivâyette bulunmuşlardır. Uyeyne, Amr b. Haris ve İbn İshâk hadîslerinde Âişe, Hafsa ve Zeyneb (radıyallahü anhüma)’nın î'tikâf için çadır kurdukları zikredilmiştir. hadîsi Buhârî «Î'tikâfun-Nisâ» ile «Savm» bahislerinde, Nesâî «Kitâbu's-Salât»da, Ebû Dâvud ile Tirmizî «î'tikâf» bahsinde, İbn Mâce «Savm» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Yün veya yapağıdan yapılan çadırdır. İki veya üç direk üzerine kurulur. muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in î'tikâf için çadır kurduğunu görünce zevcelerinden Âişe, Hafsa ve Zeyneb binti Cahş (radıyallahü anh) da peyder pey kendilerine i'tikâf çadırları kurdurmuşlardır. rivâyetlere göre Hazret-i Âişe çadır kurmak için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den izin istemiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona izin vermiştir. Hafsa da Âişe'den izin istemiştir. rivâyette Hazret-i Zeyneb binti Cahş bunlan görünce kendisine çadır kurdurduğu zîra gayur bir kadın olduğu bildirilmiştir. îyâz diyor ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (Siz bu yaptıklarınızı hayır maksadıyla mı yapıyorsunuz?) buyurması, zevcelerinin yaptığını beğenmediği içindir. Çünki î'tikâi hususunda samîmi olmayıp, bunu kendisine yaranmak için yapmış olmalarından endîşe etmiştir. Bir de mos-cide herkes gelir. Bu meyanda Bedeviler'le münafıkların gelmesi de melhuzdur. Halbuki zevceleri mescide girip çıkmaya muhtaçtırlar. Bu sebeple münafıkların diline düşebilirler. Şu da var ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde zevcelerini yanında görünce evîndey-miş gibi olur ve î'tikâfdan maksat olan tenhalık ve dünya işlerinden el çekme mânâsı kaybolur. Yahut zevceleri mescidi çadırla doldurdukları için cemaata dar geleceği mülâhazası ile canı sıkılmıştır.» birinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o Rama-zan'da î'tikafı terkederek Şev vâl'in onuncu gününün sonunda, diğerinde Şevvâl'in ilk on gününde, î'tikâfa girdiği bildirilmektedir. Bu iki rivâyetin arasını bulmak için: «On günün sonundan murâd Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in î'tikâfdan çıkmasıdır.» denilmiştir. göre bu hadîs î'tikâfm oruçsuz" da caiz olduğuna delildir. Çünkü Şevval'in ilk günü bayramdır. O gün oruç tutmak haramdır. Fakat Aynî bu istidlali beğenmemiştir. Zira Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Şevvâl'in ilk on gününde îtikâf yapması, ikinci günden itibaren başlamakla da mümkündür.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Îtikaf Yapmak İsteyen Kimsenin Îtikaf Yerine Ne Zaman Gireceği Bâbı
2844-)
Bize İshak b. İbrahim El-Hanzali ile İbni Ebî Ömer hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. İshâk ki) ; Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû Ya'fûr'dan, o da Müslim b. Subeyh'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen haber verdi. Âişe Şöyle dedi: . son on günü girince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleri ihya eder, ailesini uyandırır, ibâdete karşı daha ciddiyet gösterir ve paçaları sıvardı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Ramazanın Son On Gününde İbadete Daha Fazla Gayret Gösterme Bâbı
2845-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd ile Ebû Kâmil-i Cahderi ikisi birden Abdülvâhid b. Ziyâd'dan rivâyet ettiler. Kuteybe ki): Bize Abdülvâhid, Hasen b. Ubeydillah'dan rivâyet etti. ki): Ben, İbrahim'i şunu söylerken işittim: Ben, Esved b. Yezîd'i şöyle derken işittim: Âişe (radıyallahü anha): (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'ın son on gününde, başka zamanlarda ibâdet hususunda göstermediği cehd-u gayreti gösterirdi.» dedi. hadîsi Buhârî -Fadl-u Leyleti'l-Kadir»de, Ebû Dâ-vud ile Nesâî «Salat» bahsinde ve «î'tikâf»da, İbn Mâce «Kitâbu's-Savm»da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Elbise, demektir. Mi'zer: Elbiseyi bağlamak, mânâsına gelirki bir işe ciddiyetle sarılmaktan kinayedir. Lisanımızda bu mânâda «Paçaları sıvamak», «Kolları sıvamak» gibi tâbirler kullanılır. paçaları sıvamak ya cîmâ'ı terk etmekten yahut ibâdete hazırlanmaktan kinayedir. Yani Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ra-mazan’ın son on gününde ibâdet için mûtadından fazla bir gayret gösterirdi. «Bu söz, kadınlardan uzaklaşmak mânâsına gelen en latif kinayelerdendir.» demiştir. , bazı Mâlikîyye ulemâsının bu sözden i'tikâf mânâsını anladıklarını söylemişse de bu te'vil ihtimâlden uzaktır. Çünkü nefsi-i hadîste Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ailesini uyandırdığından bahsedilmektedir. Bu, onların bir evde olduklarını gösterir. (sallallahü aleyhi ve sellem) î'tikâf günlerinde mescidde ancak zarurî hacetler sebebiyle çıkardı. Maamafih kendisi mescidde bulunup, pencereden ailesini uyandırmış olması da mümkündür. sahihi: «İhtimâl Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) mescîdde kendisiyle beraber î'tikâfa giren ailesini uyandırmıştır. Bir haceti dolayisıyle mescidden çıktıktan sonra uyandırmış olması da mümkündür,» diyor. ihyâsı: Onlarda yapılan ibâdet ve taatlardan kinayedir. Zira geceleyin ibâdet eden kimse, o geceyi diriltmiş gibi olur. Uyku Ölümün kardeşidir, derler: kabir ittihaz etmeyin.» Hadîs-i Şerifi de bu mânâyadır. Yani «Uyuyup da ölüler gibi olmayın. Bu takdirde evleriniz de kabirler gibi olur.» demektir. geceyi ihyadan murâd: Gecenin ekserisini ibâdetle geçirmektir. Âişe'nin sahih bir hadîsde: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bütün gece sabaha kadar namaz kıldığını bilmiyorum.» sözü de bunu te'yid eder. diyor ki: «Hazret-i Âişe'nin (Geceleri ihya ederdi) sözü, bütün geceleri namaz ve sair ibâdetlerle uykusuz geçirirdi, manasınadır. Bu hadîs Ramazan'ın son on gecesinin ibâdetlerle ihya etmenin müstehab olduğuna delildir. Bazı ulemâmızın (bütün gece namaz kılmak mekruhtur.) demişlerse de, bundan maksatları devam üzere her gece namaz kılmaktır. Bİr-ikı geceyi ve Ramazan'ın son on gecesini ibâdetle ihya etmenin kerahetine onlar da kaail değildir. Bu sebepledir ki bayram geceleriyle diğer bazı geceleri ibâdetle ihya etmenin müstehab olduğuna ittifak eylemişlerdir.» babda Zeyneb binti Seleme (radıyallahü anh)'dan da hadîs rivâyet olunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Ramazanın Son On Gününde İbadete Daha Fazla Gayret Gösterme Bâbı
2846-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeyh- ile Ebû Küreyb ve İshâk rivâyet ettiler. İshâk: (Ahberanâ), ötekîler: (Haddenenâ) tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Âişe: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in on günlerde hiç oruç tuttuğunu görmedim.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Zil -hiccenin On Gününde Oruç Bâbı
2847-)
Bana Ebû Bekir b. Nâfi' El-Abdî rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe (radıyallahü anha)’dan naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Zil-Hîcce’nin ilk on gününde oruç tutmamış. hadîsin şerhinde Nevevî (631-676) şunları söylemiştir: «Ulemâ diyor ki: Bu hadîs, Zi'l Hicce'nin on gününde oruç tutmanın mekruh olduğunu ilham etmektedir. Halbuki buradaki on'dan murâd: Zi’l-Hicce'nin, evvelinden itibaren dokuz gündür. Bu hadîs, te'vili gereken hadîslerdendir. Zi'l-Hicce'nin dokuz gününde oruç tutmak mekruh değil, bil'akis şiddetle müstehabdır. Bağhusus dokuzuncu gün ki arâfedir. O günün fazileti hakkında birçok hadîsler geçmiştir. Sahîh-i Buhârî'de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Bunlardan yani Zi’l-Hİcce'nin ille on gönünden daha faziletli amel-i sâlih günleri olamaz.» buyurduğu sabit olmuştur. Binâenaleyh Hazret-i ; . (Bu on «günde oruç tutmadı.) sözü, ya hastalık, sefer ve daha başka bir arıza dolayısıyla o günlerde oruç tutmadığına yahut oruç tuttuğu halde Hazret-i Âişe'nin görmediğine hamlolunur. Âişe (radıyallahü anha)'nın görmemesinden hakikaten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in oruç tutmaması lâzım gelmez, Ebû Dâvud'un rivâyet ettiği bir hadîs dahi bu te'vili teyid eder. Mezkûr hadîsde Ezvâc-ı Tahiratdan biri: (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) Zi'l-Hicce'nin dokuz gönüyle aşûra gününde ve her ay üç gön yani ayın pazartesi ile perşembe günlerinde oruç tutardı.) demiştir. Aynı hadîsi İmâm Ahmed ile Nesâî dahi rivâyet etmişlerdir. Onların rivâyetlerinde: ile iki perşembe günü oruç tutardı.) denilmiştir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Î'tikâf
Konu: Zil -hiccenin On Gününde Oruç Bâbı
2848-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbn Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ihramlının ne gibi elbise giyebileceğini sormuş da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sarık, don, bornoz, mest giymeyin. Ancak biriniz ayakkabı bulamazsa o zaman mest giysin. Ama mestleri topuktan aşağısından kessin. Safran veya alaçehre çiçeği ile boyanmış hiç bir elbise giymeyin.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı