Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
3253-)
Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Zekeriyyâ b. Ebî Zâide, İbn Cüreyc'den, o da Ebm's-Zübeyr’den, o da Câbîr'den naklen rivâyet etti. Câbîr (radıyallahü anh): bayramı günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe nâmına bir sığır kesti.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kurbanda Ortaklık Ve Sığırla Deveden Herbirinin Yedi Kişiye Kafi Gelmesi Bâbı
3254-)
Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti, ki): Bize Muhammed b. Bekr rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. H. Saîd b. Yahya El-Emevî de rivâyet etti. ki) ; Bana babam rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. Kendisi Câbir b. Abdillâh'ı: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlar is nâmına kurban boğazladı.» derken işitmiş. Bekr'in Âişe'den rivâyet ettiği hadîsde: «Haccında bir sığır (kurban etti)» kaydı vardır. Sığır ve deve demektir. Cezûr dahi deve mânâsına gelir. Kâdî Iyâz’ın beyânına göre burada sığırla cezûr arasında fark vardır. Çünkü bedene ve hedy, ihrama girerken Kâbe'ye gönderilen kurbanlıktır. Cezûr ise onun yerine kesilmek üzere sonradan satın alınan devedir. Hazret-i Câbir'e suâl soran zât cezûrda ortaklığı daha mü-nâsîp zannederek bedenenin hükmü de böyle midir? diye sormuş, Câbir (radıyallahü anh)'da onun kurbanlık için satın alındığına bakarak aynı hükümde dâhil olduğunu bildirmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kurbanda Ortaklık Ve Sığırla Deveden Herbirinin Yedi Kişiye Kafi Gelmesi Bâbı
3255-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Halid b. Abdillâh, Yûnus'dan, o da Ziyâd b. Cübeyr'den naklen haber verdi ki, İbn Ömer devesini yatırarak boğazlıyan bir adamın yanına varmış da: bağlı olarak ayağa kaldır. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sünnetine tâbi ol.» demiş. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd ve Nesâî «Hacc» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetine tâbi ol.» cümlelinde «sünnet» kelimesini nasbeden «tâbi ol» fiili mahzuftur. Bu kelimeyi mahzûf bir mübtedâya haber olmak üzere merfu okumak da caizdir. Bu takdirde cümleye: «Bu Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetidir» şeklinde mânâ verilir. Nitekim hadîsin bu şekilde rivâyeti de vardır. Harbî'nin «El-ÎVfenâsik»indeki rivâyetinde bu hadîs « Ömer: Onu ayakta boğazla. Zira Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünneti budur, dedi.» şeklindedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Develerin Bağlı Olarak Ayakta Boğazlanması Bâbı
3256-)
Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Leys haber verdi. H. Kuteybe de rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da Urvetü'bnü Zübeyr ile Amra binti Abdurrahmân'dan naklen rivâyet etti ki, Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hedy kurbanını Medine'den gönderirdi. Ben kurbanının nişan iplerini örerdim. Sonra ihrâmlı bir kimsenin sakındığı hiç bir şeyden sakınmazdı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3257-)
Bana bu hadîsi Harmeletü'bnü Yahya da rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3258-)
Bize bu hadîsi Saîd b. Mansur ile Züheyr b. Harb dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet eyledi. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3259-)
Bize Saîd b. Mansûr ile Halef b. Hişâm ve Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hedy kurbanının nişan iplerini örerken hâlâ kendimi görür gibiyim.» demiş. Râvî hadîsi yukaıki hadîs gibi rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3260-)
Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Süfyân. Abdurrahmân b. Kâsım'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: Ben Âişe'yi şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hedy kurbanının nişan iplerini şu iki elimle örerdim. Sonra (hacıların uzaklaştığı) hiç bir şeyden uzaklaşmaz ve bir şeyi terketmesdî.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3261-)
Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Eflâh, Kâsım'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: , Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in develerinin nişan iplerini ellerimle ördüm. Sonra onları nişanladı ve boyunlarına alâmet taktı. Bilâhare banları Beyt-i şerife gönderdi. Kendisi Medine'de kaldı ama (bununla) ona helâl olan hiç bir şey haram olmadi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3262-)
Bize Aliyyü'bnü Hucr Es-Sa'dî İle Ya'kûb b. İbrâhîm Ed-Devrakî rivâyet etliler. İbn Hucr dedi ki ; Bize İsmail b. İbrâhîm, Eyyûb'dan, o da Kaasînı ile Ebû Kilâbe'den, onlar da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe (radıyallahü anhü) Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hedy gönderdi. Ben onların nişan iplerini ellerimle örerdim. Sonra ihrâmsız bir kimsenin çekinmediği hiç bir şeyden (o da) çekinmezdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3263-)
Bize Muhammedü'bnü’l-Müsennâ rivâyet etti. ki)_: Bize Hüseyn b. Hasen rivâyet etti. ki): Bize İbn Avn. Kâsım’den, o da Ümmü'l-Mü'minîn (Âişe)'den naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi: bu nişan iplerini evimizde bulunan yapağıdan Ördüm de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda ihrâmsız olarak sabahladı. İhramsız bir kimse gibi ehline yakınlık ediyordu. Yahut bir adamın ehline yakınlık ettiği gibi yakınlık ediyordu.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3264-)
Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Mansur'dan, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in koyundan gönderdiği hedyinin nişan iplerini ördüğümü görmuşümdur. O bunu gönderir; sonra aramızda îhramsız olarak kalırdı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3265-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Yahya (bize haber verdi), ötekiler (bize rivâyet etti) tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: çok defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hedy kurbanlarına nişan ipi örmüşümdür. Hedyine nişan takar onu gönderirdi. Bilâhare ihramlı bir kimsenin sakındığı hiç bir şeyden sakınmayarak (aramızda) kalırdı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3266-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Yahya dedi ki: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hedy kurbanı olarak Beyt-i Şerife koyun gönderdi de boyunlarına nişan taktı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3267-)
Bize İshâk b. Mansur rivâyet etti. ki): Bize Abdussamed rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Bana Muhammed b. Cuhâde, Hakem'den, o da İbrahim'den, o da Esved’den, o da Âişe'den naklen rivâyet eyledi. Âişe (radıyallahü anha): koyunlara nişan takar ve onları gönderirdik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , kendisine bundan dolayı hiç bir şey haram olmayarak ihrâmsız halde bulunurdu.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3268-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Abdullah b. Ebî Bekr'den dinlediğim, onun da Amra binti Abdurrahman-dan rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Amra haber vermiş ki İbn Ziyâd Abdullah b. Abbâs'in (hedy gönderen bir kimseye o kurban kesilinceye kadar hacılara haram olan her şey haramdır) dediğini Âişe'ye yazmış ve: «Ben de hedyimi gönderdim. Binâenaleyh (Bu bâbdaki) emrini bana yaz» demiş. ki: Âişe (bu meselenin) İbn Abbâs'ın dediği gibi olmadığını söyledi ve: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hedyinin nişan iplerini kendi ellerimle ördüm. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu nişanları eliyle taktı bilâhara onlan babamla gönderdi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e Allah'ın helâl kıldığı bir şey tâ kurban kesilinceye kadar haram olmadı.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3269-)
Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym rivâyet etti. ki): Bize îsmâîl b. Ebî Hâlid, Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan naklen haber verdi. ki):Ben Âişe'yi perde arkasından el çarparak şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hedy kurbanının nişan iplerini ellerimle Örerdim. Sonra kurbanı gönderir; kurbanı kesilinceye kadar ihrâmlı bir kimsenin çekindiği biç bir şeyden çekinmezdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3270-)
Bize Muhammedu'bnu'l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdülvahhâb rivâyet etti. ki): Bize Dâvûd rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki) ; Bize Zekeriyyâ rivâyet eyledi. (Dâvûd'la Zekeriyyâ'nm) ikisi birden Şa'bî'den, o da Rlesrûk'dan, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. hadîsi Buhârî hacc bahsinin, birkaç yerinde ve «Kitâbü'l-Vekâle»de, Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce hacc bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. b. Yahya'nın son rivâyetindeki İbn Ziyâd , Müslim'in bütün nüshalarında bu şekilde rivâyet olunmuşsa da Ebû Alî Gassânî, Mâzirî, Kâdî îyâzve Müslim'in sahihi üzerinde söz eden bütün hadîs ulemâsı bunun yanlış olduğunu söylemişlerdir. Doğrusu Ziyâd b. Ebî Süfyân'dır. Nitekim Buhârî , El-Muvatta’ ve Sünen-i Ebi Dâvûd gibi mutemet kitaplarda bu şekilde rivâyet olunmuştur. Bu zât Ziyâdu'bnü Ebîh diye maruftur. Gerçi İbn Ziyâd isminde de bir râvi varsa da Hazret-i Âişe ye yetişmemiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Ebû Bekr'le Mekke'ye hedy göndermesi Hicretin dokuzuncu yılındadır. Kurbanı Ebû Bekr (radıyallahü anh) kesmiştir. bu hadîsi onsekiz tariktan rivâyet etmiştir. Hadîsin bütün rivâyetleri hedy göndermekle bir kimsenin ihrama girmiş sayılamı-yacağını ve ihrâmlıya haram olan şeylerin ona haram olmadığını göstermektedir. Lügatte bildirmek mânâsına gelir, Şerîatte ise devenin sağ hörgücünü kan akıtacak şekilde demirle çizmektir. Bunda hayvana eziyet olup olmadığı nazar-ı itibâra alınmaz. Zira bir şeyi menetmek yalnız sâri' hasretlerinin hakkıdır. Bunu menetmek şöyle dursun bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz yapmıştır, iş'ân: «Devenin hörgücünü bıçakla delmektir» diye tarif etmiş; «El-Muhkem» nâm eserde: «İş'âr devenin derisini yarmak yahut kan çıkıncaya kadar yaralamaktır» denilmişdir. İbn Karakol'a göre İş'âr, devenin hörgücünü sağ tarafından genişliğine yarmak suretiyle onu nişanlamaktır. Hanefîler'den İmâm Ebû Yûsuf'la İmâm Muhammed iş'ânn kan akıncaya kadar hörgücün sol tarafından ve dibinden delmek suretiyle yapılacağını söylemişlerdir. Bir rivâyette İmâm Ahmed'in kavli de budur. göre deve hırçın değilse horgücün sol tarafı yaralanır. Hırçın ise iki deve yan yana getirilerek aralarına girilir ve birinin hörgücü sağ tarafından, diğerinin sol tarafından çizilir. İmâm Mâlik dahi horgücün sol tarafı çizileceğine kail olmuştur. İşbîli «El-Muvatta'» şerhinde iş'ârın hem sağdan, hem soldan yapılabileceğini söylemiştir. Hazret-i Abdullah b. Ömer İş'ân bâzan sağ, bâzan da sol taraftan yapmıştır. Ekser-i ulemâya göre sağ taraftan yapmak müs-tehabdır. İmâm Şafiî ile İshâk'ın kavilleri de budur. Delilleri İbn Abbâs hadîsidir. Mezkûr hadîste ResûlüIJah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in öğle namazını Zülhuleyfe'de kıldığı sonra bir deve isteyerek onu sağ hörgücünün yüzünden yaralayarak kan akıttığı, boynuna da iki nalın taktığı bildirilmektedir. İbn Habîbe göre işar horgücün uzunluğuna yapılır. Uzunluğundan murâd horgücün sivrisinden yere doğru; genişliğinden murâd da boynundan kuyruğuna doğru yarmaktır. ulemâya göre iş'âr sünnettir. Fakat İbn Ebî Şeybe'nin «Mûsannef»inde güzel isnâdlarla rivâyet ettiği haberlere göre Hazret-i Âişe ile İbn Abbâs (radıyallahü anh): «İstersen iş'âr yap, istersen yapma» demişlerdir. İbn Hazm, İmâmı A'zam'in ; «Ben iş'ân kerih görürüm. Bu bir ta'zîbdir» dediğini söyledikten sonra Hazret-i İmâm hakkında atıp tutarak ezcümle şunları söylemiştir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yaptığı bir işe ta'zîb demek oîsa olsa bir âlimin en büyük kabahatlarından biridir... İmâm-ı A'zam'ın bu kavline seleften kaail olan bilmediğimiz gibi, asrında yetişen îu-kahâdan dahi Allah'ın onu taklîdle müptelâ kıldığı bâzı kimselerden başka muvafakat eden bulunduğunu bilmiyoruz.» İbn Hazme hak ettiği cevâbı Aynî vermiş ve şunları söylemiştir; «Bu bir sefâ-het ve hayâsızlıktır. Çünkü fukahânın mezheblerini bahusus Ebû Hanîfe'nin mezhebini herkesten daha iyi bilen Tahâvi , Ebû Hanîfe'nin asıl ig'ârı kerih görmediğini, onun sünnet olduğunu da inkâr etmediğini yalnız iş'ârın sirayeti mûcib olup hayvanı helâke sürükleyecek şekilde yapılmasını kerîh gördüğünü söylemiştir... Hazret-i İmâm bununla avam tabakasına bu kapıyı kapamak istemiştir. Çünkü câhiller bu husûsda had ve hududa riâyet etmezler. Ama bu cihete vâkıf olup da hayvanın etini kesmeden yalnız derisini çizmeyi Ebû Hanîfe kerîh görmemiştir. Hattâ Kirmanı Hazret-i İmâm’ın bunu müstahsen addettiğini söylemiş ve esah olan da budur demiştir.». İbn Hazm'in «îmam-ı A'zam'in bu kavline seleften kaail olan bilmiyoruz» sözü hakkında Aynî: «Bu söz fasittir.' Çünkü İbn Battal, İbrahim Nehaî'nin dahi iş'âra kâil olmadığını söylemiştir» diyor. Hazret-i'Âişe ile İbn Abbâs (radıyallahü anh) nin hedy sahibini iş'âr yapmakla yapmamak arasında muhayyer bırakmaları da onlara göre iş'ârm sünnet veya müstehab olmadığına delildir. hikmeti: Hayvan başka sürüye karıştığı zaman kolayca seçilmek, kaybolursa tanınmak, çalınırsa hırsızın onu bırakması, hayvanın kurbanlık olduğunu gören fakirlerin onun kesildiği yere gelmesi, başkalarını bu işe teşvik ve şeâir-i islâmiyyeyi ta'zîm gibi şeylerdir. deveye mahsus olup olmadığı ihtilaflıdır. İbn Ömer (radıyallahü anh) sığırlara da iş'âr yaparmış. İbn Hazm bunu Übeyy b. Ka'b (radıyallahü anh)'dan da rivâyet etmiştir. İbn Battal ile Şa'bî'ye göre sığıra da deve gibi iş'âr yapılır ve nişan takılır. Ebû Sevr'in kavli de budur. İmâm Mâlik iş'âria nişan takmanın yalnız hörgüçlü hayvanlara yapılacağını, hörgüçsüzlere ise iş'âr yapılmıyacağını söylemiştir. Said b. Cübeyr: «Hörgüçsüz hayvanlara yalnız nişan takılır, iş'âr yapılmaz» demiştir. Koyuna iş'âr yapmak sünnet değildir. Çünkü koyun hem zayıf bir hayvandır hem de yapağı iş'âr yerini örter. İbn Tin: «Hörgüçlü sığır hakkında Ebû İshâk'tan başka hiç bir kimsenin hilaf zikrettiğini bilmiyorum ama bu hayvanın mevcûd olduğunu da sanmıyorum» demişdir. Hayvanın boynuna alâmet olmak üzere nalın veya deri gibi bir şey asmaktır. Bu bilittifâk sünnettir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin Ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı Ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı
3271-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Ebû'z-Zinâd'dan dinlediğim, onun da A'rac'dan, onun da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adamın dişi bitr deve sürdüğünü görerek: bin!» demiş. O zât: Yâ Resûlallah! Bu bedenedir, mukabelesinde bulunmuş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ya ikincide yahut üçüncü defada: bin! Yazık sana!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı
3272-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Muğîratu'bnü Abdirrahmân El-Hızâmî, EbûVZinâd'dan, o da A'rac'dan bu isnâdla haber verdi. (Ebû Hüreyre): «Bir defa bir adam nişanlı bir deve sürerken...» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı
3273-)
Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'ten rivâyet etti. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şunlardır diyerek bir takım hadîsler söylemiş, ezcümle şöyle deditir: defa bir adam nişanlı bir dişi deveyi sürerken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: Yazık sana! Bin ona! buyurmuş. O zât: Bu bedenedir yâ Resûlallah! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Yazık sana! Bİn ona; yazık sana! Bin ona! buyurmuşlar.» hadîsi Buhârî «Hacc», «Vasâyâ» ve «Edeb» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî «Hacc» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. süren zâtın kim olduğu malûm değildir. Bu zât: «Yâ Resûlallah! Bu bedenedir.» demekle, devenin kurban edilmek üzere Mekke'ye gönderilmekte olduğunu anlatmak istemiştir. Rivâyetlerin bâzılarından anlaşıldığına göre devenin boynunda kurbanlık alâmeti bulunuyormuş. Binâenaleyh Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in onu görül dört ay kadına yaklaşmıyacağma yemîn etmek şer'an ilâ sayılmaz. Mutlaka dört aydan fazla bir müddet söylemek îcâb eder. Mâlik, dört ay üzerine bir gün ziyâde edilmesini şart koşmuştur. Fakat îlâ âyeti bu zevatın aleyhlerine delildir. hükmü: Müddet içinde kadına yaklaşıldığı taktirde keffâret îcâb etmektir. Basrî'ye göre keffâret lâzım değildir; îlâ sakıt olur. yapan kimse dört ay içinde karısına yaklaşmazsa, bir talâk boş olur. Ashâb-ı kirâm'dan İbn Mes'ûd, İbn Ömer, İbn Abbâs, Osman ve Alî (radıyallahü anhûm) hazerâtının kavilleri bu olduğu gibi cumhûr-u Tabiîn'in mezhepleri de budur. hakkında filan kitaplarında tafsilât vardır. bütün rivâyetlerinde bir ay'in yirmidokuz günden ibaret olduğu bildirilmektedir. Iyâz diyor ki: «Bütün bu rivâyetlerin mânâsı: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yirmidokuz günü tamam ettikten sonra döndü, demektir. Buna delîl: Hadîsin bir rivâyetinde: gün geçtikten sonra); diğer rivâyette: sabahında) yani (yirmidokuzdan sonra gelen gecenin sabahında) buyurulmuş olmasıdır. O sabah ise otuzuncu günün sabahıdır. (Ay yirmi dokuzdur.) sözünün mânâsı: bazen yirmidokuz çeker, demektir. Nitekim bâzı rivâyetlerde bu şekilde tasrîh buyurulmuştur.» (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yemîni zevcelerine güvendiği içindi. Müfessirler Sûre-i Tahrîm'in tefsirinde bu yeminin sebebini beyân etmişlerdir. Görmek isteyenler oraya bakabilirler. göre binmek ve sütünü içmek hayvana bir noksanlık getirirse noksanlığın kıymetini ödemek lâzım geldiğini kaydetmiştir. İmâm Mâlik'e göre dahi sütü içilmezse de içildiği takdirde ödemek îcâb etmez. tecviz edenler kurbanlık deve üzerinde yük taşınıp taşı-namıyacağı hususunda ihtilâf etmişlerdir. İmâm Mâlik bunun caiz olmadığını söylemiş cumhûr ise tecviz etmişlerdir. dişisinden de erkeğinden de hedy kurbanı olur. Hanefiîler'le İmâm Mâlik'in mezhepleri budur. Mezkûr kavl birçok ashâb-ı kirâm'dan nakledilmiştir. İbn Tin, hed-yin yalnız dişi deveden olacağını söylemiş ve bu kavli İmâm Şâfii'den nakletmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı
3274-)
Bana Amru'n-Nâkıd ile Süreye b. Yûnus rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hüseyni rivâyet etti. ki): Bize Humeyd, Sâbit'ten, o da Enes'den naklen haber verdi. Humeyd zannederim bunu Enes'den ben de işittim demiş. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı
3275-)
Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. Bu lâfız onundur. ki): Bize Hüseyni, Humeyd’den, o da Sâbit-i Bünânî'den, o da Enes'den naklen haber verdi. Enes (radıyallahü anh) Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir bedeneyi sürmekte olan birine tesadüf ederek: Bin ona! buyurdu. O zât: Bu bedenedir mukâabelesinde bulundu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki yahut üç defa (bin ona!) buyurdular.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı
3276-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Bişr, Mis'ar'dan, o da Bükeyr b. Ahmes'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti, Bükeyr, ben Enes'i şöyle derken işittim demiş: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından bir bedene yahut hediyye geçirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sahibine): ona! dedi. O zât: Bu bedenedir yahut hediyyedir mukaabelesinde bulundu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İsterse bedene olsun» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı
3277-)
Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize İbn Bişr, Mis'ar'dan rivâyet etti. ki):-Bana Bükeyr b. Ahnes rivâyet etti. ki): Enes'i: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından bir bedene geçirildi...» derken işittim. Ravî (hadîsin geri kalan kısmını) yukarki hadîs gibi rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı
3278-)
Bana Muhammed b. Hâtim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. ki): Câbir b. Abdillâh'tan dinledim. Kendisine hedy kurbanlığına binilip tinilemiyeceği soruldu da şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, (Muztar kaldığın vakit başka hayvan buluncaya kadar ona ma'rûf vecihle bin!) buyururken İşittim.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı
3279-)
Bana Selemetu'bnü Şebîb rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. ki): Bize Ma'kıl, Ebû'z-Zübeyr'den, naklen rivâyet etti. Ebû'z-Zübeyr Şöyle dedi: etmişlerdir. Fakat Hattâbî bunu pek doğru bulmamış şeklinde okunmasını tavsiye etmişdir. Cevheri ile sair lügat ulemâsı bu hususta biri «Zehafe» diğeri «Ezhafe» olmak üzere iki lügat kullanıldığım söylemişlerdir. Bu kelimeler sürünmek, yol almak ve bîtâb düşerek yolda kalmak mânâlarında kullanılırlar. Binâenaleyh Hattâbî'nin iddiası kabul edilmemiştir. Kelime her iki şekilde de kullanılabilir. Burada murâd hayvanın yürüyemeyip yolda kalmasıdır. «Ayiye» fiili «Ayye» ve «Uniye» şeklinde de rivâyet olunmuştur. Birinci ve ikinci rivâyetlerin mânâsı âciz kaldı yani hayvan yolda kalırsa ne yapmak lâzım geldiğini bilemedi demektir. Üçüncü rivâyete göre mânâ ehemmiyet verdi demektir. birinci rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gönderdiği develerin on altı, ikinci rivâyetinde onsekiz olduğu görülmektedir. Nevevî buna bakarak hâdisenin ayrı ayrı iki yerde geçmiş olabileceğine ihtimâl verdiği gibi, aynı hadisenin ayrı ayrı rakamlarla ifade edilmiş olmasını da caiz görmüş: «Onaltı adedinde fazlasını nefy yoktur. Çünkü bu bir mefhum-u adettir, onunla amel edilmez» demiştir. Hâdise bir olduğuna göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in develerine vekil tayin ettiği zâtın Ebû Kabîsa Züeyb (radıyallahü anh) olduğu anlaşılır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı
3283-)
Bize Saîd b. Mansûr ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Süleymân-ı Ahvel'den, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs şöyle dedi: «Halk her tarafa dağılıyorlar di. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sakın son varacağı yer Beyt-i Şerîf olmadıkça hiçbir kimse bir yere gitmesin» buyurdular. kelimesini söylememiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Veda Tavafının Vücübu Ve Hayızlılardan Sukutu Bâbı
3284-)
Bize Saîd b. Mansûr ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Lâfız Saîd'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân, İbn Tâvûs'dan, o da babasından, o da İbn Abbâs'tan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs: son varacakları yerin Beyt-i Şerîf olması emir buyruldu. Yalnız hayzlı kadına ruhsat verildi.» demiş. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hassaten bu iki ayı zikir buyurması oruçla hacc bu aylarda yapıldığı içindir. kat'iyyetle buna kaail olmuştur. (?-743): «Hadîsin zahirine bakılırsa bu iki ayın hassaten zikredilmesi, başka aylarda bulunmayan bir meziyete sahip oldukları içindir. Yoksa hadîs, başka ayda yapılan taatın sevabı bunlarda yapılanın sevabından daha azdır, mânâsına gelmez. Maksad bu iki ay bayramlara mahsus olduğu için onlarda vuku'u melhuz olan hatânın hükmünü kaldırmakdır.» demiştir. şerif, sevapların amellere göre değil, sırf Allah'ın bir fadl-ı ihsanı olduğunu söyliyenlerin delilidir. bu hadîs tam ve noksan ayların sevabda müsavi olduklarına delildir. binti Huyey tavâf-ı ifâzayı yaptıktan sonra hayz gördü. Ben onun hayz hâlini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlattım da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): O bizi yolumuzdan alıkoyacak mı? buyurdu. Ben: Ya Resûlallah! O ifâsını yapmış ve beyti tavaf elmişdi. İfâzadan sonra hayız gördü dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ise yola revân olsun!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Veda Tavafının Vücübu Ve Hayızlılardan Sukutu Bâbı
3287-)
Bana Ebû't-Tahir ile Harmeletu'bnü Yahya ve Ahmed b. Îsâ rivâyet ettiler. Ahmed (bize rivâyet etti). Ötekiler (bize haber verdi) tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan bu isnâdla haber verdi. Âişe Leys hadîsinde olduğu gibi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Safiyye binti Huyeyy veda haccında temiz iken ifâzasını yaptıktan sonra hayzını gördü...» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Veda Tavafının Vücübu Ve Hayızlılardan Sukutu Bâbı
3288-)
Bize Kuteybe yani İbn Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti, ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Muhammedu'bnü'l-Mûsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-Vehhâb rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb rivâyet etti, Bu râvilerin hepsi Abdurrahmân b. Kâsım'dan, o da babasından, o da Âişe’den naklen onun Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Safiyye'nin hayız gördüğünü söylediğini Zührî'nin hadîsi mânâsında rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Veda Tavafının Vücübu Ve Hayızlılardan Sukutu Bâbı
3289-)
Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Eflâh, Kâsım b. Muhammed'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: tavafı ifâzayi yapmadan hayız göreceğinden korkuyorduk. Derken yanımıza Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek: Safiye bizi yolumuzdan alıkoyacak mı diye sordu. Biz: O ifâzasım yaptı, dedik. Öyleyse alıkoymayacak buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Veda Tavafının Vücübu Ve Hayızlılardan Sukutu Bâbı
3290-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki) ; Mâlik'e, Abdullah b. Ebî Bekr'den dinlediğim, onun da babasından, onun da Amra binti Abdirrahmân'dan, onun da Âişe'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Âişe Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Ya Resûlallah! Safiyye binti Huyeyy hayz gördü, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Galiba o bizi yolumuzdan alıkoyacak. Sizinle birlikte beyti tavâf etmiş miydi? demiş. Oradakiler: Hay hay etmişti! cevâbını vermişler. Öyle ise yola çıksın! buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Veda Tavafının Vücübu Ve Hayızlılardan Sukutu Bâbı
3294-)
Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde Üsâme, Bilâl ve Kabe hizmetçisi Osman b. Talha olduğu halde Kabe'ye girmiş ve kapısını kapamış. Sonra (bir müddet) orada durmuş. İbn Ömer ki: Bilâl çıktığı vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne yaptı? diye sordum. Bilâl: İki direk soluna, bir direk sağma, üç direk de arkasına aldı, sonra namaz kıldı; cevâbını verdi. O gün Beyt-i Şerif altı direk üzerine idi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3295-)
Bize Ebû'r-Rebî' Ez-Zehrânî ile Kuteybetü'bnü Saîd ve Ebû Kâmil-i Cahderî hep birden Hammâd b. Zeyd'den rivâyet ettiler. Ebû Kâmil ki): Bize Hammâd rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. İbn Ömer Şöyle dedi: Fetih günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mekke'ye) gelerek Kabe'nin harîmine girdi. Ve Osman b. Talha'ya haber gönderdi. O da anahtarı getirerek kapıyı açtı. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Bilâl, Üsâmetu'bnu Zeyd ve Osman b. Talha içeri girdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in emriyle kapı kapandı. İçerde uzun zaman kaldılar. Sonra kapıyı açdı. Abdullah ki: Ben herkesten acele davranarak oradan çıkarken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i karşıladım. Bilâl de peşinde idi. Bilâl'e: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) içerde namaz kıldı mı? diye sordum. Evet! cevâbını verdi. Nerede kıldı? dedim. Yüzüne karşı gelen iki direğin arasında! dedi. (Yalnız) kaç rekât namaz kıldığını sormayı unuttum,»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3296-)
Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Eyyûb'ü Sahtiyânî'den, o da Nâfi’den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Üsâmetübnü Zeyd'e âit dişi bir deve üzerinde gelerek onu Kabe'nin harîmine çöktürdü. Sonra Osman b. Talha'yı çağırdı. Ve: Bana anahtarı getir., dedi. Osman hemen annesine gitti. Fakat annesi anahtarı ona vermek istemedi. Osman: Vallahi yâ onu bana verirsin, yahut şu kılıç belimden çıkar, dedi. Bunun üzerine annesi anahtarı ona verdi. O da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek onu kendisine teslim etti- Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kapıyı açtı...» Bundan sonra râvi, Hammad b. Zeyd hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3297-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yahya yani El-Kattân rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki) ; Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Abde, Ubeydullah'tan, o da Nazi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet eyledi. İbn Ömer şöyle elemiş: (sallallahü aleyhi ve sellem), beraberinde Üsâme, Bilâl ve Osman b. Talha olduğu halde Beyt-î Şerife girdi. Müteakiben üzerlerinden kapıyı uzun zaman kapadılar. Bilâhare kapı açıldı, içeriye ilk giren ben idim. Ve Bilâl'e rastlayarak: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nerede namaz kıldı? diye sordum. Bilâl: İki ön direk arasında; cevâbını verdi. Ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kaç rekât namaz kıldığını ona sormaya unuttum.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3298-)
Bana Humeyd b. Mes'ade rivâyet etti. ki): Bize Hâlid yani İbn'l-Hâris rivâyet etti, ki): Abdullah b. Avn, Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer'den naklen rivâyet etti. Abdullah Kabe'ye (sallallahü aleyhi ve sellem) varmış, Peygamber ile Bilâl ve Üsâme Kabe'ye girmiş bulunuyorlarmış. Osman b. Talha üzerlerinden kapıyı kapamış. Abdullah Şöyle dedi: uzun müddet kaldılar. Sonra kapı açıldı ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çıktı. Ben merdivenden adımlayarak Beyt-i Şerîf'e girdim. Ve: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) nerede namaz kıldı? diye sordum. Şurada! dediler. Fakat onlara kaç rekât namaz kıldığını sormağa unuttum.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3299-)
Bize Kuteyhetu'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. İbn Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn-i Şihâb’dan, o da Sâlim'den, o da babasından naklen haber verdi. Babası (Abdullah) Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde Üsâmetu'bnü Zeyel, Bilâl ve Osman b. Talha olduğu halde Beyt-i Şerife girdi ve üzerlerinden kapıyı kapadılar. Açtıkları zaman ilk giren (sallallahü aleyhi ve sellem) ben oldum ve Bilâl'e rastlayarak ona Resûlüllah Beyt'in içinde namaz kıldı mı? diye sordum. Bilâl: Evet, iki yemânî direğin arasında namaz kıldı! cevabını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3300-)
Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedâ ki): Bize İbni Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki): Bana Salim b. Abdillâb, babasından naklen haber verdi. Babası Şöyle dedi: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) in, Üsâmetu'bnü Zeyil, Bilâl ve Osman b. Talha ile birlikte Kâıbe'ye girdiğini gördüm. Onlarla beraber başka bir kimse girmedi. Sonıra üzerlerinden kapı kapandı. Abdullah b. Ömer şunu söylemiş: «Bana Bilâl yahut Osman b. Talha haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kabe'nin içinde iki yemânî direğin arasında namaz kılmış.» hadîsi Buhârî hacc bahsinde tahrîc etmiştir. ki birinci rivâyette Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in iki direk solunda, bir direk sağında ve üç direk arkasında olduğu halde altı direk arasında; diğer rivâyetlerde iki yemânî direk arasında namaz kıldığı bildiriliyor. Buhârî'nin rivâyetinde sağında ve solunda birer, arkasında da üç direk olduğu halde namaz kıldığı ve o gün Beyt-i Şerifin altı direği bulunduğu bildiriliyor. Bu sebeple rivâyetler ûrasında bir nevî işkâl zuhur etmekte ise de Kirmanı buna. cevap vermiş ve: «Direk lâfzı cinstir. Bire de. ikiye de ihtimâli vardır.-Binâenaleyh mücmeldir. Bu mücmeli Mâlik, İsmail b. Ebi Üveys rivâyetinde beyân etmiş, sağındaki direklerin de iki olduğunu söylemiştir. Bu suretle direkler altı olur» demiştir. Nitekim Bâbımızın birinci rivâyetinde: «Soluna iki. sağma bir, arkasına da üç direk aldı» denilmek suretiyle direklerin altı olduğu beyân edilmiştir. rivâyetlerdeki ihtilâfa bakarak vak'anm ayrı ayrı zamanlarda iki defa cereyan ettiğine kaail olmuşlardır. Bir rivâyette ResûlüJ-lah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in iki direk sağına, iki soluna, üç de arkasına alarak namaz kıldığı bildirilmiştir. Bu takdirde direklerin yedi olması îcab ederse de nefs-i hadisde: «O gün Beyt-i Şerîf altı direk üzerindeydi.» denilmesi bu rivâyeti reddeder. İki yemânî direk arasında namaz kıldığını bildiren rivâyette diğer direkler zikredilmemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3301-)
Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd hep birden İbn Bekr'clen rivâyet ettiler. Abd ki): Bize Muhammed b. Beki haber verc'li. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Atâ'ya: Sen İbn Abbâs'ı (siz ancak tavaf etmeye memur oldunuz, Kabe'ye girmeğe memur değilsiniz) derken işittin mi? diye sordum. Atâ': İbn Abbâs Kabe'ye girmekten nehy etmezdi. Lâkin ben onu şöyle derken işittim, dedi. «Bana Üsâmetu'bnu Zeyd baber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Beyt-i Şerife girdiği vakit onun her tarafından duâ etmiş ama çıkıncaya kadar orada namaz kılmamış. Çıktığı zaman Beyt'in önünde iki rek'ât namaz kılmış ve: İşte kıble budur! buyurmuş. Atâ' ki): Ben İbnİ Abbâs'a: Kabe'nin taraflarından murâd nedir? Onun köşelerinde mi (namaz kılmış): diye sordum. Beyt-i Şerifin karşısına gelen her yerinde! cevâbını verdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3302-)
Bize Şeybân b. îferrûh rivâyet etti. ki): Bize Hemmâm rivâyet etti. ki): Bize Atâ', İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kabe'ye girmiş. Kabe'nin içinde altı direk varmış. Bir direğin yanında durarak duâ etmiş, fakat namaz kılmamış. hadîsi Buhârî ve Nesâ: hacc bahsinde tahric etmişlerdir. şerif Buhârî'de mürsel olarak rivâyet edilmiştir. Hazret-i Bilâl rivâyetinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Kâbe'de namaz kıldığı; Üsâme (radıyallahü anh) rivâyetinde ise namaz kıi-mayıp sadece her tarafında duâ ettiği görülmektedir. Bu bâbda Nevevî şunları söylüyor: «Hadîs ulemâsı Bilâl rivâyetiyle amel hususunda ittifak etmişlerdir. Çünkü bu rivâyet bir hüküm ispat etmektedir. Aynı zamanda bunda ilim ziyâdeliği vardır. Binâenaleyh onu tercih etmek gerekir. Namazdan murâd ma'lûm ve mâhûd olan rükû'lu sücûdlu namazdır. Bundan dolayıdır ki Hazret-i İbn Ömer: Ona Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kaç rekât namaz kıldığını sormayı unutmuşum, demiştir. Hazret-i Üsâme'nin (namaz kılmadı) demesine gelince bunun sebebi şudur: Kabe'ye girip kapıyı kapadıkları vakit her biri duâ ile meşgul olmuş. Üsâme (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Beyt-i Şerifin bir tarafında duâ ederken görmüş; sonra kendisi de Beyt'in başka bir tarafında duâ etmiştir. Hazret-i Bilâl Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yakın bulunduğu için onun namaz kıldığını görmüş, Üsâme (radıyallahü anh) uzakta bulunduğu ve meşguliyeti sebebiyle bunu görememiştir. Zâten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu namazı hafif idi. Binâenaleyh Hazret-i Üsâme'nin zannıyla amel ederek namaz kılmadı demesi caizdir. Fakat Bilâl (radıyallahü anh) hakîkaten namaz kıldığını görmüş ve haber vermiştir.» Nevevî'nin beyânına göre Kabe'nin içinde bir duvarına yahut kapalı olan kapısına karşı dönerek namaz kumanın caiz olup olmayacağında ulemâ ihtilâf etmişlerdir. îmam-ı A'zam. Sev-rî, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed ve cumhûr-u ulemâya göre Kâ'be'nin içinde farz ve nafile namaz kılmak caizdir. İmâm Mâlik nafile namazın mutlak surette caiz olacağına, fakat namazlarla vitr, sabah namazının iki rekât sünneti ve İki rekât tavaf namazı küınamıyacağma kaail olmuştur. b. Cerîr, Mâlik îler'den Esbağ ve Zâhiriler'den Bazıları Kâ'be'nin içinde farz veya nafile hiç bir namazın kılmamıyacağını söylemişlerdir. Kâdî Iyâz bu kavli Hazret-i İbn Abbâs'tan da rivâyet etmiştir. delili Hazret-i Bilâl hadîsidir. Nafile namaz sahih olunca farz da sahihtir. b. Talha (radıyallahü anh) Kâbe-i Muazzana'nin mütevellisi idi. Onu açıp kapamak ve hizmetinde bulunmak kendisine aitti. Hudeybiyye musâlâhasında Halid b. Velîd ve Amr b. Âs (radıyallahü anh) ile birlikte müslüman olmuş; Mekke'nin fethinde hazır bulunmuş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kabe'nin anahtarını onunla birlikte Şeybetü'bnu Osman b. Ebî Talha'ya teslim ederek: Talha oğulları! Bunu sizde kalmak üzere alın. Onu sizden hiç kimse alamaz meğer ki zâlim ola» buyurmuştu. Hazret-i Osman bilâhara Medîne'ye gitmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatına kadar orada kaldıktan sonra tekrar Mekke'ye dönmüş ve kendi vefatına kadar orada kalmıştır. Vefatı kırkiki târihine rastlar. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Kâ'be'ye girdikten sonra kapısını kapaması halk başına üşüşüp de huzû' ve huşûuna mâni olmasınlar diyedir. Bu hâdise Mekke'nin fethedildiği gün olmuştur. diyor ki; «İbn Ömer rivâyetinin zahirine bakılırsa kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in nerede namaz kıldığını Bilâl, Üsâme ve Osman (radıyallahü anh) hazerâtı-nm hepsine sormuştur. Fakat Kâdî Iyâz hadîs ulemâsının bu rivâyeti çürüttüklerini, Dârekutnî'nin: "İbn Avn burada vehm etmiştir. Başkaları ona muhalefetle bu hadîsi yalnız Bilâl'e is-nad etmişlerdir" dediğini söylemektedir.» Gerçi İbn Avn'in rivâyetini te'yîd eden nakiller de varsa da meşhur olan rivâyet Hazret-i Bilâl’in bu hadîsi münferiden nakletmiş olmasıdır: (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «İşte kıble budur» sözü üzerine Hattâbî şunları söylemiştir: Bunun mânâsı kıble meselesi bu beyte karşı dönmek hususunda istikrar kesbetmiştir. Binâenaleyh bugünden sonra neshedilemez. Artık ebediyyen siz ona doğru namaz kılın demektir. Mamafih ashabına İmâmın nereye durmasının sünnet olduğunu anlatmak istemiş olsa da bir ihtimâldir. îmam Kabe'nin köşelerine ve etrafına değil, doğrudan doğruya cephesine karşı duracaktır. Namaz her tarafında caiz olmakla beraber sünnet olan vecih budur.» burada üçüncü bir mânâ ihtimâlinden bahsetmiştir. Ona göre hadîsin mânâsı «Kıble bütün harem yahut Mekke veya Kabe’nin etrafındaki mescid değil, bizzat Kâ'be'dir demektir.» Hadîs-i şerîf gündüz nafileleri ikişer rekât kılınır diyenlerin delilidir. İmâm Şafiî ile Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre gece ve gündüz nafilelerini ikişer rek'ât kılmak efdaldır. Hanefîlerden İmâm Ebû Yûsuf'la Muhammed'e göre gece nafilelerini ikişer rekât kılmak, İmam-ı A'zam'a göre ise gece ve gündüz nafilelerini dörder rekât kılmak efdaldır. Hazret-i İmâmı Pîfe bâbdaki delili İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadîsidir. Mezkûr hadîsde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dört rekât nafile namaz kılardı ki bu rekâtların güzelliğini ve uzunluğunu sorma» denilmektedir. Şerîf Kabe'nin içinde farz veya nafile hiç bir namaz kılınmaz diyenlerin aleyhine delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3303-)
Bana Süreye b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bana Hüşeym rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Ebî Hâlid haber verdi. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sahabîsi Abdullah b. Ebî Evfâ'ya: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ömresi esnasında Beyt-i Şerîfe girdi mi? diye sordum. Hayır! cevâbını verdi, hadîsi Buhârî «Hacc» ve «Megâzî» bahislerinde, Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce hacc bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. rivâyetinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ömre yaptı da Beyt-i tavaf etti ve Makâm-ı İbrâhîm'in arkasında iki rekât namaz kıldı. Beraberinde kendisini halktan örten kimseler vardı. Bir adam İlmi Ebî Evfâ'ya: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kâ'be'ye girdi rni? diye sordu. İbn Ebî Evfâ: Hayır! cevâbını verdi.» denilmektedir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu umresinden murâd Hicretin yudinci senesi henüz Mekke fethedilmezden Önce îfâ buyurduğu ömre-i kazadır. diyor ki: «Ulemâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Beyt-i Şerife girmemesine sebep içinde bulunan putlarla suretler olduğunu söylemişlerdir. Zâten müşrikler bunları değiştirmek için onun Kabe'ye girmesine müsaade etmezlerdi. Mekke fethedilince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu suretlerin def edilmesini emir buyurdu. Ondan sonra Kabe'ye girdi.» beyânına göre Kâ'be'nin içinde üçyüzaltmış put bulunuyormuş. Müşrikler her gün, ayrı bir puta taparlarmış. İmâm Ahmed'in «Müsned»inde Hazret-i Câbir'den rivâyet ettiği bir hadîs-de: «Kâ'be'de birçok suretler vardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ömeru'bnü'l-Hattâb'a bunları mahvetmesini emir buyurdu. Ömer de bir elbise ıslatarak bunları onunla sildi. Müteakiben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kâ'be'ye suretlerden eser kalmamış olarak girdi.» denilmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacı Olanla Olmayanın Kabeye Girip İçinde Namaz Kılmasının Ve Kabenin Her Tarafında Dua Etmasinin Müstehab Oluşu Bâbı
3304-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye, Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kavmin küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı ben Kâ'be'yi yıkar da İbrahim (aleyhisselâm)’in temelleri üzerine kurardım. Çünkü Kureyş Beyt-i şerifi bîna ederken işi kısadan tutmuştur. Ben Kâ'be'ye bir Arka kapı yapardım» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabenin Yıkılıp, Yapılması Bâbı
3305-)
Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Nümeyr, Hişâm'dan bu isnâdla rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabenin Yıkılıp, Yapılması Bâbı
3306-)
Bize Yahya b. Yabyâ rivâyet etti. ki): Mâlik'e İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Salim b. Abdüllâh'lan naklettiği, ona da Abdullah b. Muhammed b. Ebû Bekr-i Sıddîk'ın, Abdullah b. Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den naklen haber verdiği şu hadîsi okudum: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'ye: Görmedin mi kavmin Kâ'be'yi bina etmişler İbrahim (sallallahü aleyhi ve sellem)'in temellerinden noksan yapmışlar? buyurmuş. Âişe (radıyallahü anha) Dedi ki, ben: Ya Resûlallah sen onu İhrahîm (sallallahü aleyhi ve sellem)’in temelleri üzerine çevirsene! dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Eğer kavmin küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı bunu yapardım.» buyurdular. b. Ömer: «Eğer Âişe bu sözü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiyse ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hacer-i Esved'den sonra gelen iki rüknü istilâm etmemesini ancak Beyt-i Şerifin Ibrâhîm (aleyhisselâm)’in temelleri üzerine tamamlanmamasına hanıle-derim.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabenin Yıkılıp, Yapılması Bâbı
3307-)
Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki)-: Bize Abdullah b. Vehb, Mahreme'den naklen haber verdi. H, Harun b. Saîd' El-Eylî de rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Mahrametübnu Bükeyr. babasından naklen haber verdi. ki): İbn Ömer'in azadlısı Nâfi'î şöyle devken işittim: Ben Abdullah b. Ebî Bekr b. Kuhâfe'yi, Abdullah b. Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den naklen rîvâyet ederken dinledim. Âişe şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Eğer kavmin câhiliyet devrinden yahut küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı Kâ'be'nîn birikmiş malini Allah yolunda sarfeder de kapısını yerden yapar hterden de bazı yerleri ona katardım; buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabenin Yıkılıp, Yapılması Bâbı
3308-)
Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bana İbn Mehdî rivâyet etti. ki): Bize Selim b. Hayyân, Saîd yani İbn Mînârdan naklen rivâyet etti. ki): Abdullah b. Zübeyr'i şunu söylerken işittim: Bana teyzem yani Âişe dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Yâ Âişe! Eğer kavmin şirkten yeni kurtulmuş olmasaydı ben kâ'be'yi yıkar da yere yapışık (alçak) yapardım. Ona biri şarkî, biri garbî olmak üzere iki kapı açardım. Hicr tarafından da ona altı arşın yer katardım. Çünkü Kureyş Kâ'be'yi bina ederken onu küçültmüştür buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabenin Yıkılıp, Yapılması Bâbı
3309-)
Bize Hennâd b. Seriyy rivâyet etti, ki): Bize İbn Ebî Zaide rivâyet etti. ki): Bana İbn Ebî Süleyman Atâ'dan naklen haber verdi. Atâ’ Şöyle dedi: b. Muâviye zamanında şamlılar Mekke'ye hücum ederek Beyt-i Şerif yandığı ve olan olduğu vakit İbn Zübeyr, taa hacc mevsiminde halk gelinceye kadar onu hâli üzere bıraktı. (Bununla) halkı Şamlılar üzerine teşcî' yahut harbe sevketmek istiyordu. Halk haccdan dağılınca İbn Zübeyr: Ey cemaat! Kabe hakkında bana re'yinîzi söyleyin. Onu yıkıp da yeniden mi bina edeyim? Yoksa harâb olan yerlerini tamir mi eyliye-yim? İbn Abbâs: Bana bu bâbda bir fikir zahir oldu. Harâbolan yerlerini tamir etmeni ve halkın müslüman oldukları vakit buldukları bir beyti, müslüman oldukları vakit buldukları taşları, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de Peygamber gönderildiği vakit bulduğu bu şeyleri hâli üzere bırakmanı muvafık görüyorum, dedi. Bunun üzerine İbn Zübeyr şunları söyledi: Sizden birinizin evi yansa onu yenilemedikçe gönlü razı olmaz. Şü halde Rabbinizin Beytine nasıl razı olabiliyorsunuz? Ben Rabbinıe üç defa istiharede bulunacağım. Sonra yapacağım işe niyet edeceğim.» gece geçtikten sonra Kabe'yi yıkmaya karar verdi. Halk Kabe'nin üzerine çıkan ilk insanın başına gökten bir belâ iner korkusuyla onu bu işten vazgeçirmeye çalıştılar. Nihayet Beyt-i Şerifin üzerine bir adam çıkarak ondan bir taş attı. Halk onun başına bir şey gelmediğini görünce hep birden İbn Zübeyr'e tabî' oldular ve Beyt-i Şerifi yıkarak yere kadar indirdiler. İbn Zübeyr Kâ'be'nin binası yükselinceye kadar (kıble vazifesi görmek üzere) bir takım direkler diktirdi. Ve üzerlerine perdeler çektirdi. Zübeyr ki: «Ben Âişe'yi şöyle derken işittim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı ben mutlaka Kâ'be'ye Hicr'den beş arşın yer katar ve ona İnsanların gireceği bir kapı ile çıkacakları bir kapı açardım. Ama bende Kâ'be'nîn binasına yetecek nafaka yoktur.» buyurdu. bugün ben sarfedecek nafaka buluyorum. İnsanlardan da korkacak değilim.» Ata' (sözüne devamla) Şöyle dedi: «İbn Zübeyr Kabe'ye Hicr'den beş arşın yer kattı. Hattâ bir temel açarak halka gösterdi. Halk ona baktılar da binayı onun üzerine kurdu. Kâ'be'nin uzunluğu onsekiz arşındı. İbn Zübeyr ilâveyi yapınca bunu kısa görerek uzunluğuna on arşın kattı. Beyt-i Şerife iki kam yaptı. Bunların birinden girilir, diğerinden çıkılırdı. İbn Zübeyr katledilince Haccâc, Mervân'a mektup yazarak bunu ve İbn Zübeyr'in Kabe'yi Mekkelilerden âdil bir takım kimselerin gördükleri bir temel üzerine bina ettiğini haber verdi. Abdül Melik de ona: Biz İbn Züheyr'in berbâd ettiği bir şeyde yokuz. Uzunluğuna yaptığı ilâveyi olduğu gibi bırak, fakat Hicr'den yaptığı ilâveyi eskiden bina edildiği şekle çevir. Açtığı kapıyı da kapa! diye cevap yazdı. Bunun üzerine Haccâc binayı yıkarak eski şekline iade etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabenin Yıkılıp, Yapılması Bâbı
3310-)
Bana Muhammedu'bnu Hatim rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bekr rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Ben Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr ile Velid b. Atâ'yı Haris b. Abdillâh b. Ebî RebîVdan naklen ribâyet ederlerken dinledim. Abdullah b. Ubeyd dedi ki: Haris b. Abdillâh, Abdülmelik b. Mer-vâ'nın hilâfeti zamanında onun yanına geldi. Abdülmelik İbn Zübeyr'i kasdederek ; Ben Ebû Hubeybin Âişe'den işittiğini söylediği şeyleri ondan işittiğini zannetmiyorum, dedi. Haris: Bilâkis (Bunları ondan ben işittim mukaabelesinde bulundu.) Abdülmelik: Âişe'yi ne derken işittin? diye sordu. Haris: Dedi ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kavmin Beyt-i şerifin binasını noksanlaştırdılar. Eğer şirkten yeni kurtulmuş olmasalardı onların bıraktığını yerine iade ederdim. Şeyet benden sonra kavmin Kâ’be'yi yeniden bina etmeyi düşünürlerse gel onların bıraktığı yeri sana göstereyim, buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yedi arşına yakın bir yer göstermiş. Bu hadîs Abdullah b. Ubeyd'indir. Velîd b. Ata' ona şunları da ziyâde etti: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Kâ'be'ye şark ve garb tarafından yerden yapma iki kapı koyardım. Kavminin Kâ'be kapısını niçin, yükseğe kaldırdığını bilir misin? buyurdu. Ben: Hayır! dedim. Oraya dilediklerinden başka kimse girmesin diye şerefini muhafaza . İçîn (yükselttiler). Bir adam Kâ'be'ye girmek İstedi mi onun kapıya çıkmasına müsaade ederler. Tam girmek üzere bulunduğu sırada adamı iterler de düşerdi; buyurdu. Hâris'e: «Âişe'nin bunu söylediğini sen işiHİn ha?» dedi. Haris: Evet! cevâbını verdi. Bunun üzerine Abdülmelik sopasiyla bir müddet eşeledikten sonra: Keşke Ebû'z-Zübeyr'i üzerine aldığı şeyîe başhaşa bıraksaydını dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabenin Yıkılıp, Yapılması Bâbı